Fransız Devriminde Marksist yorumun dışında yaygın bir yorumda , Komplo Kuramıdır. Bu görüşe göre Fransız Devrimi, Yahudilerin ve Masonların komplosudur.Fransız devrimi,Fransa'da acımasız bir iç savaş biçiminde gelişti ve siyasal erkin el değiştirmesi ile son buldu. Fransız burjuvazisi (tüccarlar, sanayiciler, bürokratlar ve kentli işsizler) ve köylüsü, siyasal erki elinde bulunduran soyluları (kralı, dükleri, kontları, markileri, şövalyeleri) ve soyluları arkasındaki gerçek gücü, kilise adamlarını(kardinalleri, bishopları, piskoposları, papazları)kanlı bir başkaldırı süreci içerisinde acımazda öldürdüler; sokaklarda, kırlarda, konaklarda, kiliselerde, bu bin yıllık efendilerini yargılamadan öldürdüler; bir kısmını da yargıladıktan sonra giyotinle başlarını kestiler. 10 Ağustos 1792'de soylu ve papaz olmayan Fransızlar Tuileries Sarayını işgal ettiler; Kral XVI. Louis'i ve ailesini tutuklayarak lşe Tample hapisanesine kapattılar; başka ülkeler kaçamayan soyluları ve din adamlarını acımasızca katlettiler. Kral dört ay daha yaşadı; Kralın Kafası 21 Ocak 1793'te giyotinle kesildi. Ayaklanan kalabalıkların tek bir paralosı vardı: Öldür, yok et; ancak o zaman haklı olursun. Bastille düştüğünde de Mirabeau ''Monarşi, Tapınakçılar örgütünün torunlarından öldürücü bir darbe aldı'' demişti. Sonraki yıllarda kilise ve yandaşları başkaldırıyı Yahudi diasporasının denetiminde bulunan Mason örgütünün bir komplosunun sonucu olarak gördüler; Tapınakçılar Jacques de Molay'ın öcünü almak istiyorlardı.
Mason örgütü başlangıçta tapınakları ve sarayları inşa edebilmek için gerekli olan bilgiyi elinde bulunduran bir grup ustanın oluşturduğu bir örgüttü. Bu ustalar son derece değerli olan bu bilgiyi yanlız kendileri ve seçtikleri adına koruyabilmek için localar (hücre) biçiminde disiplinli bir örgüt oluşturmuşlardı; Eski Mısır kaynaklı ritüeller ve ağır yaptırımlarla yapı mühendisliği bilgilerinin dışarı sızmasını önlüyorlardı. Tapınakçıları XIV. y.y.'da Fransa ve İtalya'da ağır bir kıyıma uğradıklarında ,taktik değiştirerek İskoçya'da açığa çıkan kendi örgütlerini Operatif Mason örgütüne taşıdılar. Eski Operatif Masonluk Tapınakçıların sığınağı oldu; kendi gelenek ve ritüellerini masonik ritüellerle kaynaştırarak Mason örgütünü yeni baştan kurdular.
Tapınakçıların denetimine geçtikten sonra son derece gizemli ve disiplinli bir yapı kazanan Mason örgütü, XV y.y.'dan sonra tüccarları, sanayicileri ve soyluları da kabul etti. Fransız ve İngiliz devrimlerinin kuramcıları ile eylemcilerinin büyük bir bölümü masondu; Rousseau, Montesquieu, Diderot, Voltaire, Marat, Robespierre, Cromwell ve daha birçok aydın ve devrimci masondu. Mason örgütünün Yahudilerin denetiminde olduğunun kanıtı olarak bu düşünürlerin bir kısmı Kiliseye karşı kesin tavır alırken Yahudiler için özgürlük ve kutsal vatan Sion 'un kurtarılması istemlerini gösteriliyordu. J. J. Rousseau bu konuda şunları yazıyordu: ''Yahudiler bize hiç sona ermeyen bir birikim sunuyorlar. Atina , Sparta, Roma ve onların insanları tümüyle yok oldu, bütün zorluklara rağmen Sion çocuklarını yitirmedi. Onlar her milletin arasına girdiler ama hiçbirinde erimediler. Lidersiz kaldılar ama hala bir milletler, ülkesiz kaldılar ama hala bir yurttaşlar'' (Encyclopaedia Judica, vol. 14, s. 352-353) Gene aynı ansiklopedi şunları yazar: ''1796-1798 yıllarında , Napoleon İtalya'nın büyük kısmını işgal eti. Ülkeyi ele geçiren Fransız orduları, girdikleri her yerde artık Yahudiler için eşitlik döneminin başladığını ilan ettiler... Napoleon'un Mısır seferi sırasında başlayan karşı devrimci hareketlerin sloganı 'Yahudilere ve Jakobenlere karşı mücadele' idi... Napoleon'un 1825'teki dönüşüne kadar İtalya'da Yahudi eşitliği güvence altında kaldı.'' (Encyclopaedia Judica, vol.7,s.154-158).
Fransız Devrimi ile Mason örgütü veya Tapınakçılar arasında bir neden -sonuç bağı kuranlar kanıt olarak Cagliostro Kontu Alessandro'nun (asıl adı Gıuseppe Balsame, 1743-1795) Engizisyon'da verdiği ifadesini ileri sürerler. Kont Cagliostro 'uzun yaşam iksiri' satmak ve geleceği okumakla ünlenmişti; Alman Mason örgütünün klasik locası ve İllimunati locasına üye olmuştu. İfadesine göre , Mason örgütü içinde yükseldi ve Masonların 1785'teki büyük kongresinde kilise ye karşı halkı örgütlemekle görevlendirildi. Kont Cagliostro Fransız Devrimimden hemen önce Engizisyon tarfından tutuklandı ve işkence altında ifadesi alındı. Kont ifadesinde Tapınakçıların devamı olan Mason örgütünün Katolik Kilisesine tüm Avrupa'yı kapsayacak bir ayaklanma başlatma kararı aldığını , amaçlarının Katolik Kilisesini tüm dayanakları ve kültürü ile yok etmek olduğunu ve Yahudi banker Rothschild tarafından finanse edildiklerini söyledi. Bu konuda pek çok kitap yayınlandı ve kanıtlar getirildi; ama kanıt diye ileri sürülen şeyler kuşkuluydu ya da bir süre sonra ortadan kayboluyorlardı. Örneğin Kont'un Enkizisyonda alınan ifadesi de kayboldu; ayrıca ifadenin işkence ile alınmış olması nedeni ile doğruluğu konusunda kuşkular doğuruyordu.
Katolik Kilisesinin ve devrim karşıtlarının açıklamaları kanıtlanamayan bir komplo kuramına dayanır;Fransız Devrimi, masonların ve Yahudilerin İsa'nın Kilisesine karşı bir komplosu olarak görülür. Mason örgütünün Yahudi çıkarlarına hizmete den bir örgüt olduğu savı kuşku içerir. Tapınakçılar Yahudi değildi. Fransa'daki ve İtalya'daki Tapınakçılar 1314'ten sonra büyük oranda yok edildiler; İskoçya'daki örgüt (Şövalyelerin hepsi İskoç ve İngiliz'di) bu büyük kıyımdan kayıp vermeden kurtuldu ve uzun süre ne yaptıkları bilinemedi. Sion Manastırı Tarikatı da Yahudi değildi; İtalyan , Alman , Fransız ve İngiliz papazlardan oluşmuştu. İddia edildiği gibi Mason örgütü Yahudi örgütü olsaydı, Tapınakçılar ve Sion Manastırı Tarikatı üyelerinin de Yahudi olması gerekirdi.
Kilise için Yahudiler İsa'yı çarmıha geren şeytanın çocukları idiler. Kilisenin tüm yapısı Yahudi düşmanlığı üzerine kurulmuştu; Hrıstiyan ideolojisi ancak Yahudi düşmanlığı ile ayakta durabilirdi. Bu nedenle Killise , kendisine yönelik her hareketi bir Yahudi komplosu olarak görüyordu. Tapınakçılar, Sion Manastırı Tarikatı, Protestanlar ve Yahudiler, Katolik Kilisesine karşı doğal bir birliktelik oluşturuyorlardı. Devrimci Fransız meclisi, Katolik papazlardan devrime karşı çıkmayacaklarını yazılı bir yeminle kanıtlamalarını istedi. Bu istek bir kutuplaşma yarattı ve safları belirledi. ''Rahiplerin yemini kabul etmesine karşı çıkanlar: Avrupa'nın bütün Katolik kiliseleri, yabancı milletler, dinin savunucuları...Yemine taraf olanlar: Jakoben Kulubü üyeleri, Yahudiler, Protestanlar ve Deistler.'' Kilise ve taraftarları geleneksel Yahudi düşmanlığından hareket ederek, Mason örgütünü bir Yahudi komplo örgütü ve her türlü aydınlanmacı ve yenilikçi hareketi ise Yahudi komplosu olarak gördü.
Eğer Mason örgütü bir ulusun çıkarları için kurulmuş gizemli bir komplo örgütü ise büyük bir olasılıkla bu ulus, İngiliz ulusudur. Çünlü Operatif Masonluğu eğer Tapınakçılar ele geçirdilerse , bunlar İngiliz ve iskoç kökenli Tapınak Şövalyeleriydi; ve eğer bazı ulusları sömürmeye yönelmiş bir komplo var idiyse , İngiliz İmparatorluğu'nun bir komplosu olması gerekirdi. ''Konuyla ilgili çoğu kaynak tarafından , büyük üstad Jacques de Moley'in ölümü ile birlikte , hayatta kalan tapınakçılar tarafından bir komplo tasarladığı öne sürülür. Buna göre , Tapınakçıların amacı , kendilerini yasaklayıp Üstadlarını öldüren papalığın bazı Avrupa krallıklarının yıkılmasıdır. Bu amacın nesiller boyunca aktarıldığı ve Tapınakçıların devamı olan İlluminati ve Masonluk gibi örgütlerce sürdürüldüğü söylenir. Masonluğun etkisiyle gelişen ve Fransız tahtının yok olmasını sağlayan Fransız Devrimi de bunun bir sonucu olarak yorumlanır.'' Tapınakçılar ya da Sion Manastırı Tarikatı, Hıristiyan ideolojisinin yerine aklın ve bilimin egemen olduğu yeni bir din kurmak istemiş olabilirler ve bu amaçları içinde Mason örgütünü kullanmış olabilirler; F. Bacon, R. Boyle, Newton, bu örgütlerde üstadlık derecesine yükselmiş bilim adamları idiler.
Fransız Devrimi'nde Sans-Culotte adı verilen Jokoben'lere bağlı sokak çeteleri tüm Fransa 'yı bir kan gölüne çevirerek Fransa'nınn ve Avrupa'nın bin yıllık birikimini bu kan banyosuyla yıkadılar. Doymak bilmez bir kinle her şeyi yakıp yok etmek için tüm güçleri ile saldırdılar. Bu vahşet kendiliğinden ve denetimsiz değildi. Vahşetin itici gücü bin yıllık kilise zulmüne karşı duyulan kin , yönlendirenler ise aralarında Marat ve Ropespiere gibi ünlü devrimcilerin yer aldığı Jakobenler kulübü idi. Marat yayınladığı Halkın Dostu gazetesinin Temmuz 1790 tarihli sayısında şunları yazıyordu: '' Beş ya da altı yüz kesilmiş kafa sizin dinginliğinizi, özgürlüğünüzü ve mutluluğunuzu sağlayacaktı. Yanlış bir acıma sizin ellerinizi ve yumruklarınızı geciktirdi. Şimdi on bin kelleye luzüm var. Belki gelecek sene yüz bin kellenin koparılması şart hale gelecektir.''
Sans-Colotte'ler ateş ve demirle Fransız kentlerini ve köylerini temizlerken, düşünür ve filozoflar da yeni düzeni kuruyorlardı. Kültür alanında eski rejimi anımsatır ne varsa ortadan kaldırıyor yerine aklın ve bilimin buyurduğunu ileri sürdükleri yeni yapıları, düşünceleri, yaklaşımları yerleştirmeye çalışıyorlardı. Büyük kitleler halinde Hıristiyanlıktan çıkma hareketleri başladı. Akla ve bilime dayanan yeni bir din yaratılmaya çalışıldı; 'Yüce Varlığa Tapınma' adı verilen yeni ayin biçimleri ve ritüeller düzenlediler. Kiliselerdeki resim ve heykeller söküldü, yerlerine 'Yüce Varlığa Tapınma'sembolleri kondu.Dindeki bu yeniden yapılanmanın en ilginç örneği ünlü Notre Dame Kilisesine 'Aklın Tapınağı' adının verilmesidir; kilisenin orta yerine de 'Aklın Tanrıçası' adı verilen kocaman bir heykeli yerleştirdiler. bu heykelin bir benzeri sonradan 'Özgürlük Anıtı' adıyla ABD'ye hediye edildi; heykel New York girişindedir. Heykel 'Aydınlanma'nın ve yeni seküler düzenin sembolüdür. Heykel özgürlüğü, ideolojinin belirlediği yaşamdan doğal yaşama geçişi, Kilisenin baskısından kurtuluşu ve seküler toplumu temsil ediyor, Ortaçağdan kurtuluşu müjdeliyordu.
Bu yeni dinin ilk kitlesel gösterisi 14 Temmuz 1790 tarihinde Federasyon Bayramı sırasında yapıldı. 'Zaman'ı da Hıristiyan ideolojisinin gerici etkisinden kurtarıp ilerici ve devrimci yaptılar; 5 Ocak 1793 tarihli konvensiyon oturumunda gerici Gregoryan Takvimindeki bırakılarak ilerici bir takvim kabul edildi. Gregoryan takvimindeki Hıristiyan aziz adları ile ilişkili olan gün adları yerine , tohum , ağaç , çiçek, yemiş gibi adlar kabul edildi. Gregoryan takvimindeki Hıristiyan kalıntıları tümüyle temizlemek için 22 Eylül 1792 tarihinde alınan bir kararla bu tarih ' 1 Vende - miaire 1' yılın birinci günü ve birinci yıl kabul edildi. Bu uygulamaya 1 Ocak 1806 tarihinde son verilerek Gregoryan takvimi kabul edildi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder