13 Şubat 2012 Pazartesi

Fransız İhtilali Komplosu - Tuncar Tuğcu



 

Fransız Devriminde  Marksist yorumun  dışında  yaygın  bir yorumda , Komplo Kuramıdır. Bu görüşe göre  Fransız Devrimi, Yahudilerin ve Masonların  komplosudur.Fransız devrimi,Fransa'da acımasız bir iç savaş  biçiminde gelişti ve siyasal erkin  el değiştirmesi ile son buldu. Fransız  burjuvazisi (tüccarlar, sanayiciler, bürokratlar ve kentli işsizler) ve köylüsü, siyasal erki elinde bulunduran  soyluları (kralı, dükleri, kontları, markileri, şövalyeleri) ve soyluları arkasındaki gerçek gücü, kilise adamlarını(kardinalleri, bishopları, piskoposları, papazları)kanlı bir başkaldırı süreci içerisinde acımazda öldürdüler; sokaklarda, kırlarda, konaklarda, kiliselerde, bu bin yıllık efendilerini yargılamadan öldürdüler; bir kısmını da yargıladıktan  sonra giyotinle başlarını kestiler. 10 Ağustos 1792'de  soylu ve papaz olmayan   Fransızlar Tuileries Sarayını işgal ettiler; Kral XVI. Louis'i  ve ailesini tutuklayarak  lşe Tample hapisanesine kapattılar; başka  ülkeler kaçamayan  soyluları  ve din adamlarını acımasızca katlettiler. Kral  dört ay daha  yaşadı; Kralın  Kafası  21 Ocak  1793'te giyotinle kesildi. Ayaklanan  kalabalıkların  tek  bir paralosı vardı: Öldür, yok et; ancak  o zaman haklı olursun. Bastille düştüğünde  de Mirabeau ''Monarşi, Tapınakçılar örgütünün torunlarından  öldürücü bir darbe aldı'' demişti. Sonraki yıllarda  kilise ve yandaşları  başkaldırıyı Yahudi diasporasının  denetiminde  bulunan  Mason  örgütünün  bir komplosunun  sonucu olarak gördüler; Tapınakçılar Jacques de Molay'ın öcünü almak istiyorlardı.

   Mason örgütü başlangıçta  tapınakları ve sarayları inşa edebilmek  için gerekli olan bilgiyi elinde bulunduran  bir grup ustanın  oluşturduğu bir örgüttü. Bu ustalar son derece  değerli olan bu bilgiyi yanlız kendileri ve seçtikleri adına  koruyabilmek için  localar (hücre) biçiminde  disiplinli bir örgüt oluşturmuşlardı; Eski Mısır kaynaklı ritüeller ve ağır  yaptırımlarla  yapı mühendisliği bilgilerinin  dışarı sızmasını önlüyorlardı. Tapınakçıları XIV. y.y.'da Fransa  ve İtalya'da ağır bir kıyıma  uğradıklarında ,taktik değiştirerek  İskoçya'da açığa çıkan  kendi örgütlerini Operatif Mason örgütüne  taşıdılar. Eski Operatif Masonluk Tapınakçıların sığınağı oldu; kendi gelenek  ve ritüellerini masonik ritüellerle  kaynaştırarak Mason örgütünü yeni baştan  kurdular.

 Tapınakçıların  denetimine  geçtikten sonra  son derece  gizemli ve disiplinli bir yapı kazanan  Mason örgütü, XV y.y.'dan sonra  tüccarları, sanayicileri ve soyluları da kabul etti. Fransız  ve İngiliz devrimlerinin kuramcıları ile eylemcilerinin büyük bir  bölümü masondu; Rousseau, Montesquieu, Diderot, Voltaire, Marat, Robespierre, Cromwell ve  daha  birçok aydın  ve devrimci  masondu. Mason örgütünün  Yahudilerin  denetiminde  olduğunun kanıtı olarak  bu düşünürlerin  bir kısmı Kiliseye karşı kesin tavır alırken  Yahudiler için  özgürlük  ve kutsal  vatan Sion 'un kurtarılması istemlerini gösteriliyordu. J. J. Rousseau bu konuda şunları yazıyordu: ''Yahudiler bize  hiç  sona ermeyen  bir birikim sunuyorlar. Atina , Sparta, Roma  ve onların insanları tümüyle yok oldu, bütün zorluklara rağmen  Sion çocuklarını yitirmedi. Onlar her milletin arasına girdiler ama hiçbirinde  erimediler. Lidersiz kaldılar ama hala bir milletler, ülkesiz kaldılar ama  hala bir yurttaşlar'' (Encyclopaedia Judica, vol. 14, s. 352-353) Gene  aynı  ansiklopedi şunları yazar: ''1796-1798 yıllarında , Napoleon İtalya'nın  büyük  kısmını işgal eti. Ülkeyi ele geçiren  Fransız orduları, girdikleri her yerde  artık Yahudiler için  eşitlik döneminin  başladığını ilan ettiler... Napoleon'un   Mısır seferi sırasında  başlayan karşı devrimci hareketlerin  sloganı 'Yahudilere ve Jakobenlere karşı mücadele' idi... Napoleon'un 1825'teki dönüşüne  kadar İtalya'da  Yahudi eşitliği güvence  altında  kaldı.'' (Encyclopaedia Judica, vol.7,s.154-158).

Fransız Devrimi ile Mason örgütü veya Tapınakçılar arasında  bir neden -sonuç bağı kuranlar kanıt olarak  Cagliostro Kontu Alessandro'nun (asıl adı Gıuseppe Balsame, 1743-1795) Engizisyon'da  verdiği ifadesini ileri sürerler. Kont Cagliostro 'uzun yaşam iksiri' satmak  ve geleceği okumakla  ünlenmişti; Alman Mason örgütünün  klasik  locası  ve İllimunati locasına  üye olmuştu. İfadesine göre , Mason örgütü içinde yükseldi ve Masonların  1785'teki  büyük kongresinde kilise ye karşı  halkı örgütlemekle  görevlendirildi. Kont Cagliostro Fransız Devrimimden  hemen  önce  Engizisyon  tarfından tutuklandı ve işkence altında  ifadesi alındı. Kont ifadesinde  Tapınakçıların  devamı olan  Mason örgütünün  Katolik Kilisesine tüm Avrupa'yı kapsayacak  bir ayaklanma  başlatma  kararı aldığını , amaçlarının  Katolik  Kilisesini tüm  dayanakları ve  kültürü ile yok  etmek olduğunu ve  Yahudi banker  Rothschild tarafından  finanse  edildiklerini söyledi. Bu konuda  pek çok kitap yayınlandı  ve kanıtlar getirildi; ama kanıt diye ileri sürülen şeyler kuşkuluydu ya da  bir süre sonra  ortadan kayboluyorlardı. Örneğin  Kont'un  Enkizisyonda  alınan  ifadesi de kayboldu; ayrıca ifadenin  işkence ile alınmış olması nedeni ile  doğruluğu konusunda kuşkular doğuruyordu.

Katolik Kilisesinin  ve devrim karşıtlarının  açıklamaları kanıtlanamayan  bir komplo kuramına  dayanır;Fransız Devrimi, masonların  ve Yahudilerin  İsa'nın  Kilisesine  karşı bir komplosu olarak  görülür. Mason  örgütünün  Yahudi  çıkarlarına  hizmete den  bir örgüt olduğu  savı kuşku içerir. Tapınakçılar Yahudi değildi. Fransa'daki ve İtalya'daki Tapınakçılar 1314'ten sonra  büyük oranda  yok edildiler; İskoçya'daki örgüt (Şövalyelerin hepsi İskoç ve İngiliz'di) bu büyük kıyımdan  kayıp vermeden  kurtuldu ve uzun  süre  ne yaptıkları bilinemedi. Sion Manastırı Tarikatı da Yahudi değildi; İtalyan , Alman , Fransız ve İngiliz papazlardan oluşmuştu. İddia edildiği gibi Mason örgütü Yahudi örgütü olsaydı, Tapınakçılar  ve Sion  Manastırı Tarikatı üyelerinin  de Yahudi olması gerekirdi.

 Kilise için Yahudiler İsa'yı çarmıha geren  şeytanın çocukları idiler. Kilisenin  tüm yapısı Yahudi düşmanlığı üzerine kurulmuştu; Hrıstiyan  ideolojisi ancak  Yahudi düşmanlığı ile ayakta  durabilirdi. Bu nedenle  Killise , kendisine  yönelik her hareketi bir Yahudi komplosu olarak görüyordu. Tapınakçılar, Sion  Manastırı Tarikatı, Protestanlar ve Yahudiler, Katolik Kilisesine karşı doğal  bir birliktelik oluşturuyorlardı. Devrimci Fransız meclisi, Katolik papazlardan  devrime karşı çıkmayacaklarını yazılı bir yeminle  kanıtlamalarını istedi. Bu istek bir kutuplaşma yarattı ve safları belirledi. ''Rahiplerin  yemini kabul etmesine  karşı çıkanlar: Avrupa'nın bütün  Katolik kiliseleri, yabancı milletler, dinin savunucuları...Yemine taraf olanlar: Jakoben  Kulubü üyeleri, Yahudiler, Protestanlar  ve Deistler.'' Kilise ve taraftarları geleneksel Yahudi düşmanlığından  hareket ederek,  Mason örgütünü bir Yahudi komplo örgütü ve her türlü aydınlanmacı ve yenilikçi hareketi ise Yahudi komplosu olarak gördü.

  Eğer Mason örgütü bir ulusun çıkarları için  kurulmuş gizemli bir komplo örgütü ise büyük  bir olasılıkla  bu ulus, İngiliz ulusudur. Çünlü Operatif Masonluğu eğer Tapınakçılar ele  geçirdilerse , bunlar İngiliz ve iskoç  kökenli Tapınak  Şövalyeleriydi; ve eğer bazı ulusları sömürmeye  yönelmiş bir komplo var idiyse , İngiliz İmparatorluğu'nun  bir komplosu olması gerekirdi. ''Konuyla ilgili çoğu kaynak tarafından , büyük üstad Jacques de Moley'in ölümü ile birlikte , hayatta kalan  tapınakçılar tarafından  bir komplo tasarladığı öne sürülür. Buna göre , Tapınakçıların amacı , kendilerini yasaklayıp Üstadlarını öldüren papalığın  bazı Avrupa krallıklarının yıkılmasıdır. Bu amacın  nesiller boyunca  aktarıldığı ve Tapınakçıların  devamı olan İlluminati ve Masonluk gibi  örgütlerce  sürdürüldüğü söylenir. Masonluğun  etkisiyle  gelişen  ve Fransız tahtının  yok olmasını sağlayan  Fransız Devrimi de bunun  bir sonucu olarak yorumlanır.'' Tapınakçılar ya da Sion Manastırı Tarikatı, Hıristiyan ideolojisinin yerine  aklın  ve bilimin  egemen  olduğu yeni bir din kurmak  istemiş olabilirler ve bu amaçları içinde Mason örgütünü kullanmış olabilirler; F. Bacon, R. Boyle, Newton, bu örgütlerde üstadlık derecesine  yükselmiş bilim adamları idiler. 

 Fransız Devrimi'nde  Sans-Culotte adı verilen  Jokoben'lere bağlı sokak çeteleri tüm Fransa 'yı   bir kan gölüne  çevirerek Fransa'nınn   ve Avrupa'nın  bin yıllık birikimini bu kan banyosuyla yıkadılar. Doymak bilmez bir kinle  her şeyi yakıp  yok etmek için  tüm güçleri ile saldırdılar. Bu vahşet kendiliğinden  ve denetimsiz  değildi. Vahşetin  itici gücü bin yıllık  kilise  zulmüne  karşı duyulan kin , yönlendirenler ise  aralarında  Marat ve Ropespiere gibi ünlü devrimcilerin  yer aldığı  Jakobenler  kulübü idi. Marat yayınladığı  Halkın  Dostu gazetesinin  Temmuz 1790 tarihli sayısında şunları yazıyordu: '' Beş ya da altı yüz kesilmiş  kafa  sizin  dinginliğinizi, özgürlüğünüzü ve mutluluğunuzu sağlayacaktı. Yanlış bir acıma  sizin  ellerinizi  ve yumruklarınızı  geciktirdi. Şimdi on bin kelleye luzüm var. Belki gelecek sene  yüz bin  kellenin  koparılması şart hale gelecektir.'' 

 Sans-Colotte'ler ateş  ve demirle  Fransız kentlerini ve köylerini temizlerken,  düşünür ve filozoflar da  yeni düzeni kuruyorlardı. Kültür alanında  eski rejimi anımsatır ne varsa ortadan kaldırıyor yerine  aklın  ve bilimin  buyurduğunu ileri sürdükleri yeni yapıları, düşünceleri, yaklaşımları yerleştirmeye çalışıyorlardı. Büyük kitleler halinde  Hıristiyanlıktan  çıkma  hareketleri başladı. Akla  ve bilime dayanan  yeni bir din yaratılmaya  çalışıldı; 'Yüce Varlığa Tapınma' adı verilen  yeni ayin biçimleri ve ritüeller düzenlediler. Kiliselerdeki resim ve heykeller söküldü, yerlerine 'Yüce Varlığa Tapınma'sembolleri kondu.Dindeki bu yeniden  yapılanmanın  en ilginç örneği ünlü Notre Dame  Kilisesine 'Aklın Tapınağı' adının verilmesidir; kilisenin orta yerine  de 'Aklın Tanrıçası' adı verilen  kocaman  bir heykeli yerleştirdiler. bu heykelin  bir benzeri sonradan  'Özgürlük Anıtı' adıyla  ABD'ye hediye edildi; heykel  New York girişindedir. Heykel 'Aydınlanma'nın  ve  yeni seküler düzenin  sembolüdür. Heykel özgürlüğü, ideolojinin  belirlediği yaşamdan  doğal  yaşama  geçişi, Kilisenin  baskısından  kurtuluşu ve seküler toplumu temsil ediyor, Ortaçağdan  kurtuluşu müjdeliyordu.

Bu yeni dinin  ilk kitlesel  gösterisi 14 Temmuz 1790 tarihinde  Federasyon Bayramı sırasında yapıldı. 'Zaman'ı da  Hıristiyan  ideolojisinin  gerici etkisinden  kurtarıp ilerici ve devrimci yaptılar; 5 Ocak 1793 tarihli konvensiyon  oturumunda  gerici Gregoryan  Takvimindeki bırakılarak  ilerici bir takvim  kabul edildi. Gregoryan takvimindeki Hıristiyan  aziz adları ile  ilişkili olan  gün adları yerine , tohum , ağaç , çiçek, yemiş gibi adlar kabul edildi. Gregoryan takvimindeki Hıristiyan  kalıntıları tümüyle  temizlemek  için  22 Eylül  1792 tarihinde  alınan   bir kararla  bu tarih ' 1 Vende - miaire 1' yılın  birinci günü  ve birinci yıl kabul edildi. Bu uygulamaya 1 Ocak 1806 tarihinde son verilerek Gregoryan takvimi kabul edildi.

Hiç yorum yok: