2 Mayıs 2013 Perşembe

Demir ağlar-Yine demir ağlar-Taha Akyol


Demir ağlar

Kadıköy-Kartal metrosu 1.6 milyar dolara, yaklaşık 2.8 milyar liraya mal olmuş. Halbuki Türkiye’nin bütün bütçe gelirleri 1923’te 94 milyon, 1930’da 223 milyon liradan ibaretti.Bu bütçeyle 3 bin 764 kilometre demiryolu yapılmıştı, daha fazlasını kim olsa yapamazdı.Hatta 1930’larda, başta Fethi Okyar olmak üzere liberallerin İsmet Paşa hükümetine yönelttiği bir eleştiri vardır: Demiryolları yapılırken iktisadi verimlilik gözetilmiyor, demiryolu yapmak için halka ağır vergiler yükleniyor...Bu eleştirinin mantığı, vergileri azaltma ve demiryoluna giden paraların bir kısmını daha çabuk dönüş getirecek alanlara yatırma düşüncesiydi.


Niye demir ağlar?

Gerçekten, İsmet Paşa’nın Ulaştırma Bakanlarından Hilmi Uran’ın da tereddütleri vardır. Yabancı şirketlerin işlettiği hatları “Lozan heyecanıyla” millileştirmek, yani satın almak mı iyiydi, o parayla başka şeyler yapmak mı?..Fakat “yurdu demir ağlarla örme” hırsının başka sebepleri vardır: Özellikle Birinci Dünya Harbi’nde demiryolu yetersizliğinin, günlerce asker yürütmenin, merkep sırtında mühimmat taşımanın facialarını yaşamışlardı.İçeride deprem ya da isyan olsa nasıl ulaşılacaktı? 1930’larda savaş ihtimali de ortaya çıkmaktadır. “Demir ağlar” olmadan nasıl savunma yapardınız?Onun için, demiryollarına sadece “ulaştırma” değil, aynı zamanda “güvenlik” sorunu olarak bakılmıştı. Demiryolu projelerinin son onay mercii Genelkurmay’dı, Fevzi Paşa’ydı.

Uluslaşma ve demir ağlar

Büyük heyecanla yürütülen “demir ağlar” siyasetinin diğer önemli bir sebebi “uluslaşma” çabasıdır: İnsanların, malların ve hizmetlerin yurt sathında birbirine bağlanması, “milli pazar”ın oluşması...Tarihçi Alfred Coban, 1789 Fransız Devrimi olduğunda devrimcilerin yazı ve konuşmalarını Fransa halkının yarısının anlamadığını belirtir. Fakat, “demiryolları” sayesinde bir yüzyıl içinde Fransa hem ekonomik kalkınmasını hem dil birliğini sağlamıştı.Biz, yüzyıl gecikmişizdir, bunun yol açtığı sorunlar ortada.Atatürk ekonomiyi genelde İnönü’ye bırakmıştı. İnönü’nün sıkı bütçe politikasının ve “bürokrasi” anlayışının gelişmeyi frenlediği şeklindeki eleştirilere Şevket Süreyya Aydemir de hak verir. Atatürk’ün 1937’de ‘liberal’ Celal Bayar’ı Başbakan yapmasının sebeplerinden biri budur.Cumhuriyet’in otoriterliğini ben eleştiririm; keşke Cumhuriyet ‘tekçi’ bir sistem kurmasaydı da elinde politika seçenekleri olsaydı; bu ayrı bir konu... Fakat “yurdu demir ağlarla örme” konusundaki heyecan, fedakârlık ve başarı saygıya layıktır.

Karayolları ve Menderes

Özellikle 1930’ların ortasında görülmüştür ki, köyleri, şehirleri “demir ağlar”a ulaştıracak kara yolları lazımdır. Hatta Atatürk, Amerikan Ford şirketinin Türkiye’de montaj sanayisi kurmasını istemiş ama yol şebekesi olmayan bir ülkeye yatırım yapmayı Ford müzakere bile etmemişti.Adnan Menderes bu ihtiyaçla karayollarına öncelik verdi; 17.465 kilometrede devraldığı kara yollarımızı on yılda 40.800 kilometreye çıkardı.Şimdi yeniden demiryollarına, hızlı trene ve metroya önem veriliyor, halen 2.000 km demiryolu yapımı sürüyor. Kadıköy-Kartal metrosunun yetiştirilmesi İstanbul’a ve Türkiye’ye güzel bir bayram armağanı oldu. Başbakan’a, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’a, İBB Başkanı Kadir Topbaş’a teşekkürler... Fakat ben demiryollarında İnönü’ye, karayollarında Menderes’e de teşekkür ederim.Başbakan “demir ağlar” konusunda ‘Onlar yapmadı ben yaptım’ üslubu yerine, bu eseri Türkiye’nin başarısı olarak tanımlasaydı, daha şık olmaz mıydı?Bütün okurlarımın bayramını kutluyor, mutluluklar diliyorum

Yine demir ağlar

DİYELİM ki, yabancı bir şirkete imtiyaz veriyorsunuz, Anadolu’da boydan boya demiryolu yapacak, karşılığında yol boyunca 40 km genişliğindeki arazide maden arama imtiyazını elde edecek...

Ne dersiniz? Verir misiniz bu imtiyazı?

Bu imtiyaz Chester adlı Amerikan şirketine verilmiştir. Mustafa Kemal imzası vardır! Milli Mücadele devam ederken üstelik...

Amaç hem İngiltere’ye karşı Amerikan desteğini almak, hem her neye mal olursa olsun Anadolu’da “demir ağlar” kurulmasını sağlamaktır.

Chester projesinin uzun bir tarihi vardır. Hatta Mustafa Kemal’in 23 Ocak 1922’de yayınladığı “Amerikan milletine beyanname”de Amerika’ya ve Amerikan sermayesine yaptığı övgülerin amacı da budur: İngiltere’ye karşı Amerikan desteğini kazanmak, Anadolu’da demiryolu yapmak... 

Yabancı sermaye?

Fakat bizim Kemalist “İnkılap Tarihi Enstitüsü”, bu beyannameyi, “Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri”ne almamıştır! ‘Antiemperyalist Gazi’ şablonuna uygun bulmamış olsa gerek!

Resmi ve ‘solcu’ tarih yazımında Atatürk adeta stilize edilerek laiklik ve ulusçuluk şablonlarına indirgenmiştir. Bu yüzden hem Kemalistlerin hem muhafazakâr ve liberallerin bakış açısı bu iki konuya kilitleniyor, dehşetli kavgalar oluyor.

Halbuki cumhuriyetin iktisadi sorunları ve politikaları da fevkalade önemlidir. Bunlardan biri “demir ağlar” politikasıdır.

Cumhuriyet “demir ağlar” için yabancı sermeye aramış fakat bulamamıştır. O zamanki dünyada böyle bol sermaye yoktu. Chester projesi de güdük kalmıştır.

Amerikan unu

15 Ocak 1924’te liberal Fethi Bey (Okyar) Meclis’te adeta gözleri yaşararak konuşuyor: “Senede 20 milyon lira, yani bütçenin beşte biri Amerika’dan un ithaline gitmektedir! Konya buğdayını Haydarpaşa’ya götürecek tren hattının yapılması ne kadar pahalı olursa olsun, bu 20 milyonun yurt içinde kalmasını sağlayacaktır!”

1860’larda Sultan Aziz de “Demiryolu yapılsın da gerekirse bağrımı çiğneyip geçsin” diyerek başlatmıştı bu politikayı. Savaşlar ve isyanlar fırsat vermedi... Birinci Dünya Savaşı’nda Anadolu’da buğdaylar tarlada kalmış, cephede Mehmetçik açlık çekmişti, tren taşımacılığı olmadığından.

“Demir ağlar” kurucu nesillere vatan gibi, bayrak gibi heyecan veren bir idealdir.

Kim yaparsa yapsın

İsmet Paşa 28 Ocak 1924’te yaptığı konuşmada Fethi Bey’e cevap verir gibidir:

“Bir an evvel memlekete bir karış fazla demiryolu yapmak; ne vasıta ile, kimin tarafından olursa olsun... Şirketler mi yapacak, ben mi yapacağım, o mu işletecek, velhasıl kim yapacaksa yapsın!”

Dış kaynak bulunamamış, iç kaynaklar zorlanarak on beş yılda Türkiye “demir ağlarla örülmüştür!” 1928’den 1938’e demiryollarında yolcu ve yük taşımacılığı kilometre başına üç kat artmıştır. Demek ki, Avrupa ulus devletlerine göre yüzyıl gecikmeyle de olsa, Türkiye bölgeler arası entegrasyona demiryollarıyla başlamıştır, burjuvazimiz demir ağlardan yola çıkmıştır!

Şablonların dışından

Bu gerçeği muhafazakârlar ve liberaller görmelidir. Cumhuriyet’in otoriterliğini eleştirmek, bu gerçeğin üstünü örtmemelidir.

1950’lerden bugüne, çok şükür kara ve hava yollarımız artık Avrupa’yı yakalamak üzeredir. Hızlı tren aşamasına da geldik. İstanbul’a büyük bir havalimanı daha yapılacak. Diyarbakır’da vatandaşlarımız Türkiye’nin çeşitli illerine yılda 1 milyon uçuş yapıyor...

Bu başarıyı da Kemalistler görmeli..

Şablonların dışına çıkarak böyle bakarsak belki kavgalarımızın bu kadar sert olmaması gerektiğini de görürüz

Hiç yorum yok: