21 Mayıs 2013 Salı

Baba öldü-Şaşırdım...Bomba...-Boston ve Reyhanlı-Dün ve bugün-Ergün Diler


Baba öldü

Giulio Andreotti öldü... 
İtalya'nın yakın tarihine damga vuran GLADYO'nun babasının ölüm haberi nedense basında çok yer bulmadı... 
Oysa İtalya'yı anlamak hem şimdiki Türkiye'yi hem de eskisini çözmek demekti! Andreotti 1956 yılında savunma bakanı oldu! Siyaseten önü hep açıktı.
Tıpkı bizdekiler gibi. Gidip gidip geliyorlardı! Bu genç adam bu koltuğa oturduktan sonra 40 gizli hücre kuruldu.
Bu hücrelerin her türlü olayı gerçekleştirme kabiliyeti vardı! Bu 40 hücrede 34 GAZETECİ ve 4000 asker ile polis görev yapıyordu! Eğitim merkezi SARDUNYA idi... Ülkeyi karıştıracak bütün TERÖRİSTLER burada yetiştirildi! Aslında P2 MASON LOCASI'nın da gizli lideri olan Andreotti bu şablonu oturturken, yanında daha sonra Cumhurbaşkanlığına kadar yükselecek olan Cossiga vardı! Cossiga ileride arkadaşına ömür boyu senatörlük vererek sadakatini gösterecekti! Bu iki isim devletin verdiği koltuklarla yoluna devam ederken, tıpkı bizim Türkiye'de göremediğimiz gibi derin güçler tarafından destekleniyordu! Görünmeyen güç P2 Mason Locası'ydı! Bu muazzam yapılanmada 962 üye vardı! Hücre yapılanmasını yani üyelerin isimlerin bilen tek kişi(Öyle söylenir!) Licio Gelli idi...
Locanın kurucusu oydu çünkü! Bu loca, ülkenin gerçek sahibiydi! Üyeleri çok güçlü olduğu için hep onların sözü geçiyordu. Rütbeli askerler, bankacılar, istihbarat patronları, işadamları, hukukçular yani devleti devlet yapan ne varsa hepsi bu locanın içindeydi! Bu iki arkadaş da bu locanın üyesiydi! Ve asıl desteği buradan alıyorlardı! Belki de emirleri demek daha doğru olur! Bu locada bir de bütün para akışından sorumlu olan TANRININ BANKACISI olarak bilinen ROBERTO CALVI vardı! Calvi, Banco Ambrosiano'nun BORÇ yüzünden batması nedeniyle ülkeyi terk etti! Oysa bankanın batışına neden olan paranın Vatikan bankası Istituto per le Religiose tarafından hortumlandığı ortaya çıkacaktı! Locanın yönettiği parayı izinsizVATİKAN'a da veremezdiniz! Cezası büyüktü! Bir, ihanet edenler; İki, bu masayı deşifre etmeye çalışanlar yaşamazdı! Bizde de bu masayı açığa çıkarmak isteyen herkes öldürülmüştü!
Londra'ya kaçan Calvi, "Konuşursam Papalık ve Vatikan ayakta kalamaz" diyordu! O bu sözleri söylerken, yardımcısı yüksek bir binanın tepesinden ayağı kayıp düşüyordu! Kendisini bekleyen son da çok farklı değildi!
Blackfriars (KARAKEŞİŞLER) Köprüsü'nün altındaki bir ağaçta sallanırken bulundu! Pantalonunun içinde 5 adet tuğla vardı! Mesaj açıktı: Hainler yaşayamaz!
Eski Başbakan Aldo Moro ile başlayan ölümler zinciri böylece devam edip gitti!
BABA-3 filmine de konu olan Calvi'nin ölümü de son değildi! Ülke, locanın aldığı kararlarla yönetildi! Yüzlerce insan sentetik olarak yaratılan SAĞ-SOL örgütlerin tabelası altında yok edildi! Ama kimse DERİN DEVLETİbulamadı! 
Çünkü bir tuğla çektiğinizde hepsi yıkılırdı! Ve duvarın arkasından kimin çıkacağı bilinmezdi!
Aynı Türkiye gibi!Günün birinde devletin değişmesi gerektiği ortayı çıktı! Ve işin başındaki Andreotti, GLADYO'yu itiraf etti! Bir savcının çabasıyla da süslenen dalgalar ülkeyi değiştirdi! Bizde çok daha hafif oldu! Ağır suçların hiçbiri sorulmadı! Devleti korumak adına yumuşak geçildi!
Yoksa faili meçhule kurban giden yüzlerce insandan birinin bile cesedi bulunmaz mı? Hem o cinayetler ortaya çıkmadı, hem de yenilerinin yaşanması önlendi! 
"Neden ülkede artık suikast yapılamıyor?" sorusunun sizdeki cevabını çok merak ediyorum! Neden 60 yıldır dalgalanan ülke duruldu! Düşünün bakalım!
Neyse...Nasıl İtalya'da asker, polis, siyasetçi, gazeteci, bankacı ve işadamları varsa aynısı Türkiye'de de mevcuttu!
Ergenekon'da ısrarla 1 NUMARANIN açıklanmaması da bu yüzdendi! Çünkü 1 NUMARA açıklanırsa dalganın kimleri götüreceği belli olmazdı! Nerede duracağını kestirmek çok zordu! Ama içerideki masanın da yerle bir olduğu bir gerçekti! Amaç o masayı etkisiz kılmaktı!
Ankara'da yıkılan bu masa, Türkiye'nin BÜYÜMESİNE kesinlikle karşıydı!
Türkiye'yi sadece Türkler'in yaşadığı ve yaşayacağı bir ülke olarak görüyordu! Bu ilke terkedilmezse ülke büyüyemezdi. Yani masanın amacı küçük Türkiye'ye sahip çıkmaktı! Bunu da ya görünmez ellerle ya da muhalefet gibi sahne önündeki enstrümanlarla yapıyorlardı!
Siyasileri suçlamak istemem ama bilmeden bu güç, insanları kendine hizmet ettirir! Hep böyle olmuştur!
Şimdi özellikle CHP ve MHP ısrarla Büyük Türkiye'nin önüne geçmeye çalışıyor! Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Bahçeli'nin samimi olduklarını düşünüyorum. Kendi inandıkları fikirlerin peşinden gittiklerini kabul etmek istiyorum. Ama özellikle CHP'li birçok dostumuzun "Atatürk'le ne alıp veremedikleri var?" sorusunu garip buluyorum...
Kimsenin Atatürk'le bir sorunu yok!
Ama siz Atatürk'ü doğru bilmiyorsunuz!
Atatürk, Padişah Vahdettin'in yaveri ve en güvendiği isimdi. Bakın, Vahdettin'in ülkeyi bırakıp gittikten sonra neler yaptığıyla da hiç ilgilenmiyorsunuz!
Mekke Şerifi Hüseyin HALİFELİĞİ vermek istemesine rağmen Padişah neden almadı? Lozan görüşmeleri yapılırken neden çıkıp gitti? Sevr'i imzalamamasına rağmen Padişah'a neden hain damgasını kim vurdu?
Anadolu'dan kendisine destek olmaya kalkanlara neden yüz vermedi? CHP bilmez ama bütün bunlar yeni birDEVLET kurulsun diye yapıldı! Padişah kendisini ve hanedanı feda edip devleti yaşattı! Bunu da en güvendiği isimATATÜRK'le yaptı! Bakın Hamidiye kahramanı Rauf Orbay ne diyor:Padişah her Cuma selamlığından sonra Mustafa Kemal'i kabul ediyordu!
Kararlarımız istikametinde telkinlere devam ediyordu. Vahdettin, veliahtlık günlerinde birlikte çıktıkları Almanya gezisinden beri en iyi Mustafa Kemal'i tanır ve sadece ona güvenirdi!
İşte bugünkü CHP daha devletin ne şartlarda kurulduğunu bilmiyor! İNGİLİZLER'in dayatmasıyla kurulan sistem üzerinden siyaset yapıyor! İnanın Mustafa Kemal şimdi sağ olsaydı çok üzülür, ne diyeceğini bilemezdi! Bu kadar sığlık karşısında şaşar kalırdı! "Bilmeden hala eski masanın kuralları ile gitmek istiyorlar! Bu nedenle işleri zor" diyerek ücretsiz danışmanlık yapıyorum!
Ama anlayan yok!
YAZIK!

Şaşırdım...

Konu Türkiye olunca şaşırmamak lazım. Bildiğimiz birçok doğrunun aslında üzeri kadifelerle örtülmüş koca bir yanlış olduğunu anlamanız uzun sürer! Şansınız ve ömrünüz yeterse gerçeklerin bir kısmıyla yüzleşir, yok eğer işler umduğunuz gibi gitmezse kafanızdaki ülke algısıyla göçüp giderseniz!
Biz yıllarca gizlenen gerçeklerden habersiz yaşadık! Mikrobu ya da aklı görmediğimiz halde, varlıklarından hiç tereddüt etmezdik!
En korktuğumuz şey "NEDEN?" sorusuna sorup cevap aramaktı!
Bunu yapmayı bilmediğimiz için de her türlü operasyon çok rahatlıkla filiz verdi bu ülkede! Sahne önündeki figürleri hiç sorgulamadık! Göründükleri elbise içinde kabul edip benimsedik!
Laik, solcu, muhafazakar, ayrılıkçı, Türkçü, Kürtçü gibi kimlikleri gelişigüzel dağıttık! Bu tabelanın altında toplanan insanların ilişkilerini es geçip söyledikleriyle yetindik!
İşte bu eksik çabanın acısını dün akşam bir daha yaşadım. Uzun zamandır görmediğim bir dostumla Beyoğlu'nun arka sokaklarında buluştuk! Aslında uzun yıllar yurt dışında SOL HAREKETİN içinde olan dostumdan öğrenmek istediklerim bambaşkaydı! Ama sohbet bir ara öyle bir yere geldi ki şaşırdım!
Hem de çok! İsterseniz gelin dostumun söylediklerine birlikte bakalım... "Çok gençtim. Hollanda'da sol hareketin içinde ve hatırı sayılır bir konumdaydım. Ülkeye gelen solcuları kucaklıyor ve iş bulmalarında yardımcı oluyordum! Hollandalı yetkililer de bize yeterince destek oluyordu! Türkiye'den ve diğer çevre ülkelerden gelen SOLCU arkadaşlarımız, Amsterdam'da bir Amerikan şirketinde gece iki saat çalışıyor, kazandıkları parayı da örgüte, yani derneğe aktarıyordu! Hollanda'ya gelen PAŞA GÜVEN buna çok kızdı! 
"Bir solcu nasıl olur da Amerikan şirketine uşaklık yapar" dedi!
Saçmalıyordu! Benim itirazım üzerine pek birşey yapamadı! Tabii o zaman!
Aradan kısa bir süre geçmişti ki PAŞA topladığı 100 kadar solcu arkadaşla bana güzel bir dayak attı! Canımı zor kurtardım. Bu olayı hiç unutmadım!
Harekete uzak kalmamaya özen göstererek yolculuğuma devam ettim!
Aradan yıllar geçti! Ben Hollanda'da ilişkilerim sayesinde rahat yaşayıp gidiyordum! Bir gün PAŞA arayıp benimle görüşmek istediğini söyledi!
Güvenmediğim için devletin tüm ilgili birimlerine haber verdim. Görüşmeyi de kalabalık bir meydana aldım.
Paşa'yı beklerken ÜÇ KİŞİYİ karşımda buldum! Ona olan kırgınlığım yüzünden yanındakilere bakmıyordum! 
Kimlikleriyle ilgilenmiyordum!Hatta kaba davranıyordum!
Çünkü yıllarca gurbette olan biri olarak kimin Türkiye'den geldiğini hemen anlardım!
Karşımdaki insanlar da buradan değildi!
Kısa bir sohbetten sonra PAŞA, yanındaki isimlerin SARP KURAY ve HASAN... olduğunu söyledi! Dertleri başkaydı! Bana saldıran PAŞA gitmiş başka biri gelmişti!
Hollanda hükümeti ile aram iyi olduğu için bütün SOL ÖRGÜTLERİN finansal işlerini benim üzerinden yapacaklardı! Yüz milyonlarca GULDEN (Florin) imzamla akıp gidecekti! Ali ile el ele verip SOL KARARGAHI bize kurduracaklardı!
Oyunu anlayıp hemen reddettim!
İyi ki de reddetmişim! Çünkü o zaman Sarp'la birlikte karşıma gelen şahsın gerçek ismi HASAN ... değilmiş! Bunu daha sonra acı bir şekilde öğrendim.
Yıllarca devletin önemli operasyonlarını yönettiğini görünce ürktüm! İslamcılara çok yakın olmasına daha doğrusu öyle görünmesine karşın SOL HAREKETİN EYLEM babasıydı! Para onun üzerinden bana gelecekti! Ama bunu ne solcular ne de İslamcılar bilecekti! 
Eski devletin mimarları böyle istiyordu çünkü! İşte dostumun kabaca anlattıkları böyle! "Kim o isim?" diye soracağınızı biliyorum! Ama onu da siz bulun! Benim işim fotoğrafın büyüğüyle ilgilenmek!
Detaylar bana göre değil! İsimlerle de hiç işim olmadı, olmaz! Ama her sakallıyı "dede" zannetmeyin!

Bomba...

Türkiye, Amerika'nın bir kanadıyla Avrupa arasında yaşanan amansız savaşın merkezi oldu! İki güç de bölgeyi birbirine bırakmak niyetinde değil.
İki taraf da partner olarak kendilerine destek arayışında!
Avrupa, İran'ı sahneye sürmeye çalışırken, Amerika'nın bir kanadı ise rakiplerini alt etmenin yolunun Ankara'yı yanına almaktan geçtiğini düşünüyor! Neo-Con, Londra, Avrupa hattı bu nedenle tarihi ve derin ilişkileri bulunan Ankara'yı kaybetmek istemiyor!
Önceki gün Hatay'ın Reyhanlı İlçesi'nde meydana gelen patlama da bunun sonucu!
Peki ne oldu?
Kim patlattı?
Nasıl yaptı?
Emri kim verdi?
Amaç neydi?
Bunun gibi onlarca cevap bekleyen soru var.
Cevabı bulabilmek için biraz geriye seyahat etmek şart! Suriye'de işler karıştığından beri çok sayıda bomba ve füze sınırı geçip topraklarımıza düştü! İnsanlarımız hedef oldu. Akdeniz'de keşif uçuşu yapan bir savaş uçağımız düşürüldü. İki pilotumuz şehit oldu.
Birileri, bununla da yetinmeyip Cilvegözü sınır kapısınıhavaya uçurdu.
Bütün işaretler Esad'ı gösterdi!
Haklılık payı olmasına rağmen unutulmamalı ki bölgede hiçbir ülke tek başına Türkiye'ye operasyon yapamaz! Ankara'yı karşısına alamaz! Bunun bedeli çok ağır olur! Özellikle Türk istihbaratı Şam sokaklarında uçan kuştan haberdarken!
Reyhanlı'da patlayan bombalar tıpkı daha önceki tahrikler gibi Türkiye'yi Suriye'nin içine çekmek için düzenlendi. Osmanlı, yardım ve insanlık götürdüğü için asırlarca bölgede kalabildi.
Ankara da aynı yolu benimsedi.
Önce kendi vatandaşları olan Kürtler'e karşı yeni bir pencere açtı.
Bu açılım bölgedeki milyonlarca Kürt'ün bakışlarını buraya çevirmesi anlamına geliyordu!
Ardından uzun süre İslam'a mesafeli duran anlayış ortadan kaldırıldı! Bu da Türkiye ile kucaklaşmak üzere sırada bekleyen diğer halklar için önemliydi! İşte bunu gören Neo-Con ve Avrupa kanadı Türkiye'yi durdurmak zorundaydı! Bunu da "Ankara zannettiğiniz gibi sizin dostunuz değil. Bilakis işgal için zemin arayan bir ülke" imajı yaratarak yapabilirdi!
Bunun da yolu Türk askerinin Suriye'ye girmesinden geçiyordu!
Çünkü asker yürüdüğü zaman kurunun yanında yaş da yanardı!
Kimin zarar göreceği belli olmazdı!
Hesapları buydu!
Ulusal onuru ve prestiji zedeleyip kışkırtıyorlardı...
Neden Reyhanlı?
Çünkü burası Arap, Türk ve Kürtler'den oluşan Sünni vatandaşların yaşadığı bir yerdi.
Avrupa, Esad üzerinden Ankara'ya "Sen Suriye'deki Sünnileri korumayı bırak! Kendi ülkendekilere bile sahip çıkamıyorsun!" diyordu!
Avrupa, PKK gibi yasa dışı bütün sol örgütlerin hamisiydi!
En son Ankara'da ABD Büyükelçiliği'ne yapılan canlı bomba saldırısında bilinmeyen çok önemli bir gerçek vardı! Canlı bomba kapıya gelip kendini patlatırken DHKP-C'nin bir ve iki No'lu isimlerinin bu saldırıdan haberi bile yoktu! Saldırı "flaş" olarak televizyonlardan verilince onlar da şaşırdı! Nasıl ASALA bittiğinde PKK baş gösterdiyse şimdi de DHKP-C üzerinden operasyon için düğmeye basıldı.
Şimdiki saldırılar hem içeride hem bölgede Sünni-Şii çatışmasını körükleyecek dozda olacak! İstanbul'un göbeğinde Alevi yurttaşlarımızın evlerine "ÖLÜM" yazılmasının başka hiçbir anlamı yok!
Önce Ermeniler, sonra Kürtler şimdi de Aleviler üzerinden saldırı gelecek! Cumhuriyet'in açık bıraktığı bütün kusurlu alanlar bu adamlar tarafından KAŞINIYOR!YARA bizimdi ancak parmak onların! Bu yüzden kaşındıkça kan aktı!
Adamlar hiçbir zaman TEK SONUÇLU hamle yapmadılar!
300 kilo bombayı Reyhanlı'da patlatarak "MİT'e ve Hakan Fidan'a güvenmekle hata ediyorsunuz!" dediler.
Yerli halkı, Suriyeli mültecilerin kamplarına yönlendirerek kaosu sınır boyuna yaymaya çalıştılar!
Erdoğan'a "Obama ile aynı çizgide durup bölgeyi parselleme" mesajı verdiler!
Evlere Türk Bayrağı astırarak "Devlet zorda!" imajını yarattılar!
Dediğim gibi operasyondan birçok sonuç elde etmeye çalıştılar!
Ankara bütün samimiyetiyle her kesimi kucaklayıp yoluna devam etmeli! Türkiye, tahmin edilmeyecek kadar büyük bir saldırı ile karşı karşıya! Karşımızda Esad yok! Düşen Fantom'dan sonra nasıl Şam'daki ULUSAL GÜVENLİK MERKEZİ havaya uçtuysa, yine bir yerler havaya uçar! Ama bu çözüm değil.
Denizaltında yaşayan Esad'ın yapacağı işler değil bunlar!
Şimdi AKIL ZAMANI! Türk askeri 15 dakikada Şam'a gider!
Bizden istenen de bu! AKILLI OLUP Şam'ın ayağımıza kapanmasını beklemeliyiz!
Yoksa Suriye bize gelir, Ortadoğu gider!

NOT: Reyhanlı'da meydana gelen patlamadan sonra bölge tamamen harabeye döndü!
1 Mayıs'ta Taksim'in yasaklanma gerekçesi olarak "Meydanda toplanan binlerce kişinin altına tahrip gücü çok yüksek bombalar konulsaydı ve bir facia yaşansaydı bunun hesabını kim verebilirdi?" diye sormuştum! 
Dün Reyhanlı'dan gelen fotoğraflara bakınca, devletin Taksim'i boşuna yasaklamadığını bir kez daha gördüm!

Boston ve Reyhanlı

Çeçen iki kardeşin Boston'da patlatılan bombalardan sorumlu olduğu iddia edilince saldırıyı şöyle açıklamıştım: "Parayı idare eden güç Amerika'yı (Seni bağımsızlığı kazandığın Boston'da vururuz!
Aklını başına al! Gücümüzü test etme. Ortadoğu'yu da dizayn etmeye kalkma) 
diye uyardı."
Arkasından da "Boston'daki bombayla Kerkük'teki bomba aynı şeydir" demiştim!
Çünkü bir ayağı Amerika'da bulunan YAHUDİ PATRONLAR ve Avrupa'nın egemen güçleri bütün ulaşım kanallarını kontrol eden Washington'la savaş halinde! Karşımızda tek parça olmayan bir Amerika ve bununla mücadele eden Avrupa var! Kralların ve kraliçelerin de destek verdiği bu koalisyonun en büyük ortağı ise üretim canavarı ÇİN... Enerji koridorlarını savaş gücüyle kapatan ve kontrol eden Amerika bu koalisyona büyük zarar veriyor! Çünkü Amerika'yı kuran irade, enerjiyi ucuza alan Avrupa ve Çin'le başa çıkamayacağını düşünüyor. Washington, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra ele geçirdiği üstünlüğü korumak için çırpınıyor!
Haritayı önünüze alıp baktığınızda Avrupa ve Çin'inbuluştuğu nokta olarak TÜRKİYE'yi görürsünüz! Türkiye hem enerji yollarını BORULARLA Avrupa'ya taşıyabilecek hem de orada üretilen malları Afrika'ya aktarabilecek bir konumda! Bu nedenle tarifi mümkün olmayan iki dev gücün meydan muharebesi burada oluyor!
Bu nedenle 1940'lardan beri kendi halimize bırakılmıyoruz!Darbeler, ekonomik krizler, IMF'ler, cuntalar hep bunun eseri! Bizi aldatmak, daha doğrusu ikna etmek için uydurulan ideolojilere bakmayın!
Hepsinin temelinde "Türkiye'yi kim kontrol edecek?" mücadelesi yatıyor! Türk'tük!
Devletimiz de milletimiz de Türk'tü! Ama ne hikmetse ülke bir türlü bize bırakılmıyordu!
Sadece bir yerlerde alınan kararları uygulamak bize düşüyordu! Türkiye'de mücadele amansız sürdüğü için Avrupa'nın derin güçleri ve Yahudi patronlar garanti oynayıp İsrail'i kurdu! Onların kitabında şansa yer yoktu!
Savaş gemileri ve füzeler bir süre hakimiyeti eksiksiz yerine getirse de BORU HATLARI ve karadan ulaşım imkanı Obama'yı oldukça zora soktu! Milyarlarca dolar harcayıp yüzdürdüğünüz uçak gemilerinin bir anlamı kalmayacaktı!
Avrupa-Çin aklını, birikimini kullansa da pazarlara ve enerjiye ulaşamıyordu!
Arap Baharı, ulaştıkları yerlerin de elden çıkmasıydı! Saddam, Kaddafi ve Mübarek hep bu ittifakın adamıydı!
Temel ortak nokta Amerikan karşıtlığıydı!
Bu cephe daha da genişlemek üzereyken Tunus'ta kıvılcım baş gösterdi! Bütün coğrafya yeni rollerin dağıtılacağı pozisyona getirildi! Şimdi iki dev güç arasında rol dağılımı kavgası var!Geleceği belirleyecek kavgada Türkiye istemese de baş aktör!
İki taraf da Türkiye'yi yanına almak istiyor! Avrupa ve Çin, İran'a kadar getirdikleri yolları bu topraklar üzerinden Müslüman coğrafyasına ve Afrika'ya indirmek istiyor! Bu gerçekleştiği an Amerika 25 yılı bulmaz, yıkılır gider!
Çünkü nefes borusu kesilmiş olur ve milyarca dolar harcadığı jandarmalığının bir anlamı kalmaz!
ASALA, PKK, DHKP-C ya da Hizbullah gibi oluşumların temelinde bu iki güç var! Bazen imza Amerika'nın, bazen de altını çizdiğim koalisyonun olabiliyor!
Ama üçüncü biri yok!
Bu kesin!
Amerika, BUSH'la birlikte pabucun pahalı olduğunu gördü! Bu nedenle alternatif yolları kapamak için Afganistan'a kadar gitti! Irak'a girip böldü!
Ama sonuç istediği gibi olmadı. Çünkü bölgeyi bilen ve sözü geçen bir aktör yanında yoktu! Bunu anladılar ama çok pahalıya mal oldu! Şimdi elleri mahkum, Ankara'nın kapısını çaldılar! Onlar Ankara'ya gelirken KOALİSYONaskerlere operasyon başlattı! Çünkü Türkiye'deki tabelaların çoğu Avrupa kökenliydi! Ekonomide bariz üstünlükleri vardı! Operasyonu tersine çevirmek için orduyu darbeye kışkırttılar! Silivri'ye doldurulan askerlerin bir kısmı bu nedenle içeride! Askerleri içeriye alarak Ankara'yı karıştırmayı ve hükümet-asker ilişkisini bozmayı düşündüler! Devletin iki temel taşı çatışırsa sonuç alacaklardı!
Daha önce almışlardı! Denediler ama bu kez olmadı! Acı çekilse de o oyuna gelinmedi!
PKK ile çözüm masaya gelince de sabırları taştı!
Türkiye sorunlarını halledip gönderiyorsa, o zaman başka sorunlar Türkiye'ye gelmeliydi!
Ufukta mezhep çatışması var!
Ne kadar hassas noktamız varsa kaşınacak! Terörle gelip içeriyi karıştıracaklar! En azından deneyecekler!
Ölen her insanımızın arkasından "Hükümet neden Esad'a bulaştı!" sözcüklerini duymak isteyecekler!
Hesapları bu!
Bu nedenle Boston'da patlatılan bomba ile Reyhanlı'daki aynı aklın ürünü!
Devam edecekler! Kimse durduğu yerde ölmeyi beklemez!
Bunlar da beklemeyecek! Ellerinden ne geliyorsa yapacaklar!
Benim üzüldüğüm Türkiye'nin değerini bizden çok daha iyi onların biliyor olması!
İspanya'da trene bomba konulduğunda yüzbinler sokağa döküldü!
Biz ise hala ayrı kamplardayız!Oyunu görmek için herkese gözlük dağıtacak halimiz yok!
Unutmayın elimizi bile oynatmasak geleceklerdi! Hem de bölmek için! Şimdi oyunları bozulduğu ve Türkiye büyüyeceği için saldırıyorlar!
Her nimetin bir külfeti vardır!Sabır ve akıl, Büyük Türkiye'nin ilacı... Avrupa, Ankara'ya verdiği önemi 60 yıldır kapıda bekleterek gösterdi! Şimdi Türkler onların bölgeye iniş kapısını yüzlerine kapatıyor!Rövanş da diyebilirsiniz! "Hasta Adam"ın bunu yapması gururlarını kırdı!
Ölmesini bekledikleri bir ülkenin GERİ DÖNÜŞÜ şaşırttı!
Olan biten bu!
Esad mı!
Onun hiçbir şeyden haberi yok! Yoksa çoktan faturayı öderdi!
Sahi kardeşi Mahir vardı?Nerede acaba?

Dün ve bugün

Tarih kitaplarında olduğu gibi ordular silah kuşanır, hedeflenen ülkenin kapısına dayanırdı. Fetih, askerin kılıcının ya da süngüsünün ucundaydı! Osmanlı bunu en iyi yapan devletti! Ama hayat değişim demekti! Osmanlı alternatif ticaret yollarını göremedi! Bir göl haline gelen Akdeniz ve İpek Yolu'nun kontrolünün yeteceğini düşündü! Ama yeni bulunan kıtalar, hem pazar hem de sermaye olmuştu! Gemilerle getirilen altınlar, Avrupa'da Osmanlı'nın para disiplinini bozdu! 
Para yoksa fetih de olamazdı! Çöküş böyle geldi!Osmanlı, tarih sahnesindeki yerini alırken, yeni egemenler PARAYI kullanıyordu!
Kılıç, tüfek ya da füze gitmiş, yerine para gelmişti!Çok daha ucuza çok daha fazla ganimet kazanmanın yolu buydu!
52 yıl sonra IMF ile olan ilişkimizi bitirdik! 
"IMF HEYETİ GELDİ!" ya da "IMF İLE ANLAŞMA TAMAM!" gibi haberler hiç ilgimizi çekmezdi!
3 kuşak bu IMF haberleriyle ömrünü geçirse de "Arkasında kim var" diye bakmazdık! Sormazdık!
Martin Hardy, Carlo Cottarelli, Juha Kahkonen, Odd Per Brekk, Hugh Bredenkamp, Reza Moghadam, Lorenzo Giorgianni, Rachel Van Elkanz ve son şef: Mark White Lewis... Çoğu İngiltere'de tahsil yapan bu arkadaşlar, TÜRKİYE'Yİ KONTROL ETMEK İÇİN gelen ve devamlı gülümseyen insanlardı...
PARANIN EFENDİLERİ ne derse onu yaparlardı! Efendiler de Amerika'nın ayrılmaz parçasıydı!
Amerika'nın içinde doğup Amerika'yı esir almaya çalışan bir yapıydı! Ortakları ise Londra'da şatolarda oturuyordu!
EFENDİLER, artık askerlere gerek duymuyordu! Önce ülkeleri borçlandırıyor, ardından da reçeteyi getirip acı ilacı içiriyorlardı!
Bir ENTER tuşuyla milyarlarca dolar kazanıyorlardı! Amaçları sınırları kaldırmak, devletleri ufalamak, bürokrasi ve asker gibi MASRAFI arttırıcı unsurları silip atmaktı!
SOROS'un yapmaya çalıştığı bütün renkli devrimlerin arkasında bu EFENDİLER vardı! Her ülkede rengini belli etmeyen SOROSLAR yaşıyordu!
En çok da bizde!Aynı grup, Türkiye içindeki bütün DARBELERİN arkasındaydı!
Bunların İZNİYLE filizlenen İstanbul sermayesi de bu nedenle darbelere tam destek veriyordu!
Zaten vermeseydi darbeler hiç yaşanmazdı! Sınırsız servete ve güce sahip olan bu güç, Sovyetler'in dağılmasından sonra bütün madenleri ele geçirdi!
İsmini duymadığımız zenginler ortaya çıktı! Oysa ortada dolaşanlar, perde arkasında parayı yönetenlerin kasiyeriydi! Putin'le birlikte bu güç dünya üzerindeki ilk büyük yenilgisini aldı! Rusya kendine bağlı milli sermaye yarattı. Bunların etkilerini ortadan kaldırdı... 
Putin'in gelmesinden hemen sonra EFENDİLERİN sembolü sayılan WORLD TRADE CENTER'a uçaklarla girildi! Amerika'nın ulusal tarafı da topa müdahale etmiş ve "Artık sizin karşınızda biz varız" demişti! İki süper devletPARANIN EFENDİLERİNE resmen savaş açmıştı! İki cephedeki geri çekilme, efendileri Türkiye'nin kavşağında bulunduğu coğrafyaya itti! Hem enerji yollarının bileşkesi hem de yeni pazarlara açılmanın tek adresi burasıydı!
Türkiye'ye gönderdikleri Kemal Derviş'le siyaseti dizayn etmeye çalıştılar! Program önceden belli olmasına rağmen DERVİŞ kahraman ve sihirbaz gibi karşılandı!
Oysa köylüyü ezip, bankaları yabancılara satmaktan başka bir görevi yoktu! Bütün bu değişiklikler yaşanırken, koalisyondan sonra kendilerine gönülden bağlı birinin geleceğini hesap ettiler!
Yanılgıları buydu!
AK Parti iktidara gelmişti gelmesine ama hesap edemedikleri bir nokta vardı!
Türk Devleti devreye girdi ve Erdoğan'ı salıverdi. Sonra da siyaset yasağını kaldırdı! Buna en çok sevinen, ulusal Amerika ve Rusya oldu...
Hep dediğim gibi, Türkiye iki güç arasındaki savaşın yaşanacağı merkezdi!
Final buradaydı!Darbe teşebbüsleri ile kapatma davaları, Erdoğan'ı ve temsil ettiği ekolü durdurmak içindi! Ama olmadı! Bunlar sonuç vermeyince en iyi yaptıkları finansal operasyonlara kalkıştılar! 
Bir gecede 10 milyar doların gittiği oldu!Ama o ittifak Ankara'yı yalnız bırakmıyor, Katar ve Suudi Arabistan gibi ülkelerden, gidenden daha çoğunun gelmesini sağlıyordu!
Efendiler, 1961'de darbeden hemen sonra girdikleri Türkiye'den de son golü dün yiyerek çıktılar!
Önce Rusya, ardından Amerika şimdi de Türkiye sınırlarını bunlara kapattı! Artık tek merkezleri var o da LONDRA!Avrupa'da ne kadar MAVİ KANLI varsa, hepsi bu koalisyonun içinde!
Hedefleri de Ankara! Amerika ile Rusya'yı burada dize getirmek için yemin etmiş durumdalar! İçerideki destekçileri de hiç az değil!
Kolay değil!
Tarihin akışı değişiyor!
ORTADOĞU
'nun 'orta'sına Türkiye oturuyor! Efendiler için bu büyük rahatsızlık!
Buradaki kaybın telafisi yok!
Yine gelecekler!
En azından deneyecekler!

Hiç yorum yok: