14 Nisan 2013 Pazar

Yeni-Ekonomi üzerine dağınık bir yazı...Kaan Göktaş


Geçtiğimiz gün gazetelere yansıyan bir haberdi : “Banka borcunu ödemek için, borçlu olduğu bankayı soydu...”

Diyarbakırlı Bülent Çora isimli bir vatandaş, bir banka şubesine elindeki kuru sıkı silahla girerek 19 bin lira çalıyor. Çora’nın aynı bankaya daha önce çekmiş olduğu bir kredi yüzünden 10 bin lira da borcu var. Soygundan bir kaç gün sonra hiç bir şey olmamış gibi banka şubesine gidiyor ve borcunu kapatıyor. Daha sonra da yakalanıyor.

Bu konuya birazdan geri döneceğiz. Önce neden bununla ilgilendiğime gelelim;.
Son günlerde Bitcoin ismi verilen sanal para birimi üzerinde kafa patlatıyorum.
Bitcoin, tamamen sanal, internet üzerinde var olan bir para birimi.
Bizlerin ceplerindeki paradan tek farkı, devletlerin ya da kurumların müdahalelerinden, değer düzenlemelerinden, spekülasyonlardan arınmış olması ve değerinin sadece arz-talep dengesi ile belirlenmesi. Bu yüzden çok istikrarlı ve dolar karşısında sürekli olarak değer kazanan bir kur yapısı var. Kendi içinde enflasyona neden olmaması için, talebe göre piyasaya sürülüyor.
Bitcoin sahibi olmak için bilgisayarınıza özel bir yazılım kurmanız yeterli. “Bitcoin madencisi” ismi verilen bu yazılım, bilgisayarınız açık olduğu müddetçe çalışarak, işlemci hızınızla orantılı olarak para üretiyor. Ayrıca takas, bir hizmet ya da ürün satma gibi yollarla, diğer insanlardan da Bitcoin alabiliyorsunuz. Siz de elinizdeki Bitcoin’leri internetten alışveriş yapmak, bir şeyler satın almak için kullanabiliyorsunuz.
Bitcoin’in en önemli özelliği ise şüphesiz şeffaflığı ve gizliliği. Bir şey aynı anda hem şeffaf hem de gizli nasıl olabilir diye merak edebilirsiniz. Şöyle ki, Bitcoin hesabınız olduğunda, bunun detaylarını sadece siz biliyorsunuz. Bir başkasına Bitcoin göndermek istediğinizde ise sadece onun rumuzunu, hesap ismini yazıyorsunuz. Hesap numarası, adres, kimlik bilgisi, imzalı resmi evraklar yok. İşlem, alıcı ve gönderici bilgileri şifrelenerek gerçekleşiyor ve bu şifrelerin kırılması da mümkün değil.
Fakat bu işlemler aynı anda son derece şeffaf. Çünkü para transferinin gerçekleşebilmesi için, diğer insanların bu transferi görmesi, dahası onaylaması gerek. Sizin hesabınızdan bakiyenin düşmüş, alıcıda yükselmiş olmasının teyit edilmesi, bu sanal para biriminin değerini korumak ve stabil tutmak için zorunlu. Böylece, sahtekarlıkların da önüne geçiliyor.
Peki, gerçekte var olmayan, sadece bilgisayar ekranımızda görünen ve kimsenin eliyle dokunamayacağı, cebine, cüzdanına koyamayacağı bir parayla nasıl alışveriş yapılabilir?
Bu sorunun cevabı, para kavramının temelinde gizli. Markete gidip yüz liralık bir kredi kartı ödemesi yaptığınızda, kasadaki görevli o paraya gerçekte dokunmuyor. Söz konusu yüz lira, bir süre sonra banka tarafından marketin hesabına, yine sanal olarak aktarılıyor. Marketin muhasebe departmanı, önlerindeki ekranda 100 rakamını görüyor ama gerçekte kağıda basılı bir banknota dokunmuyor. Market, mal aldığı toptancıya ödemesini çekle yaptığında ve toptancı çeki tahsil ettiğinde aynı yüz lira bir bankanın ekranından silinerek diğer bankanın ekranında beliriyor. Toptancı, elde ettiği kar ile banka hesabından para aktararak kredi kartının borcunu ödüyor. Yüz lira şimdi kredi kartının bakiyesinde ama hala “gerçekte” yok. Hiç bir zaman da olmayacak... (Ayni yüz liranın her defasında el değiştirmesinde ortaya çıkan faiz-komisyon gibi artık değerler ise, sanalın da sanalı... Dünyada hemen her asırda bir kez meydana gelen büyük ekonomik buhranların sebebi de bu...)
Yine yazının başına, Çora’nın bankayl alış verişine dönelim. Faizleri ve cezaları yok kabul edersek, Çora bankadan önce 10 bin lira aldı. Daha sonra da 20 bin lira gasp edip, ilk aldığı 10 bin lirayı geri ödedi. Şimdi bu 20 bin lirayı da geri koyduğunu varsayalım; banka kasasından 30 bin lira çıktı ve 30 bin lira geri girdi. Ancak adamın kendi cebinden ödediği rakam 20 bin lira... Peki ilk 10 bin liraya ne oldu?
Karmaşık gibi mi?
Aslında o para hiç var olmadı. Yoktu. Sadece bir takım kağıtların ve bilgisayar ekranlarının üzerinde, bir takım çizgiler ve yuvarlaklardan, birler ve sıfırlardan ibaretti...
Banka hesaplarımızdaki paralar, mortgage borçlarımız, kredi kartı limitlerimiz, hisse senetlerinin değerleri, çekler üzerindeki rakamlar... Aslında hiç biri yok!
Günümüzde mobil ödeme sistemleri hızla artıyor. Örneğin Paypal, artık kendi banka şubelerini kuracak, kendi kredi kartını çıkartacak ve bankacılık alanında bir kartel olacak kadar büyümüş, gelişmiş durumda. Google başta olmak üzere bir çok bilişim devi, kendi ödeme sistemleri ile pastadan pay almak için hazırlık yapıyor.
Dünyanın iki büyük kredi kartı devi Mastercard ve Visa, hayatımızın her alanında kadar girdiler. Temassız ve hızlı ödeme modelleri hayatımızdan nakiti çıkarmak üzere. Yakında tüm parasal varlığımız çipli kimliklerimize entegre birer sanal hesaptan ibaret olacak.
Bu aynı zamanda büyük biraderin gözünden bir kuruşun bile kaçmayacağı anlamına geliyor. Ödemelerinizi ertelemeyi, vergi ya da sigorta borcu “takmayı” unutun. Kayıtsız bir ödeme yapmayı da tüm paranızı bir bavula doldurup yurtdışına kaçmayı da...
Ekranlardaki rakamlardan ibaret sanal servetlerimizle, her kuruşun hesabını vererek yaşayacağımız günler çok yakın!

Hiç yorum yok: