5 Nisan 2013 Cuma

Bâb-ı Âli'de görev yapan bir İngiliz ajanı- İsmail Çal/ Dünya Bülteni


Misvağını, tarağını ve divitini yanından eksik etmeyen, Osmanlı'da görev yapan bir İngiliz ajanı: Mr John 

İsmail Çal/ Dünya Bülteni - Tarih Dosyası

İngilizler misyoner ajanlarını görev yapacakları ülkelere eğittiriyorlardı. Nasıl mı? Bu sorunun cevabını Prof. Dr.İhsan Süreyya Sırma’nın ‘’Sömürü Ajanı İngiliz Misyonerleri ‘’adlı eserinde Mr. John adlı bir İngiliz ajanından naklen öğreniyoruz.
Mr. John, Sultan Abdülmecit zamanında tanışıp dost olduğu Bahriye kaymakamlarından Kaptan Mustafa Bey’i Protestan Hıristiyan olmaya davet ederken İngiliz Misyoner Ajanlarının nasıl yetiştirildiklerine dair de ayrıntılı bilgi vermektedir. Bu ayrıntıları okurken hayret ve dehşete kapılmamak mümkün değil.

Ajanlar Nasıl Seçiliyorlardı?
Mr. John’un anlattığına göre İngiliz Misyon Cemiyeti her yıl okullardan özellikle 9-10 yaş civarı zeki öğrenciler arasından 40’a yakın çocuk seçmektedir. Seçilen bu çocuklar yeteneklerine göre ajan olarak görev yapacakları ülkelere paylaştırılarak o ülkede bulunan İngiliz elçilik ve temsilciliklerine gönderiliyorlardı. İngiliz Sefaret ve konsolosları İngiliz Misyon Cemiyetinin talimatına uygun olarak gelen bu çocukların bulundukları ülkenin bir vatandaşı gibi eğitim almalarını sağlamak zorundaydılar.
İngiliz John Nasıl İbrahim Oldu?
Mr.John İstanbul’a gelişini ve nasıl bir eğitim aldığını bakın nasıl anlatıyor. ‘’İstanbul’da ki İngiliz sefiri elçilik çalışanlarından çocuğu olmayan Ali Ağa’yı çağırdı ve
-Ali Ağa, bu çocuğun ismi İbrahim’dir, senin oğlundur. Herkese öyle söyleyeceksin. Aylık olarak sana 10 lira vereceğiz. Tıpkı kendi çocuğun gibi mahalle mektebinde okutacak, giydirecek, yedirip içireceksin ve terbiye edeceksin.  Her ay gizlice bir gece bana getirip göstereceksin.
Mr. John kısa zamanda Türkçeyi öğrendiğini mahallenin diğer çocukları ile kaynaştığını belirttikten sonra mahalle mektebinde eğitim gördüğünü de ayrıntıları ile anlatmaktadır. Hatta Amme cüzünü ezberlediğini ve güzel okuması nedeniyle hocanın takdirini kazandığını belirtmektedir.
Mr.John ‘’Sünni Müderris Oldum’’
‘’İlkokul ve orta okulu bitirdikten sonra Beyazıt Camii Müderrisi Palabıyık Ali Efendi’nin ders halkasına katıldım. Cübbem, sarığım, pabuçlarım daima temiz ve güzeldi. Tespihim elimde, kitabım koltuğumda medrese, camii ve evimiz arasında gider gelir, geceleri de derslerime çalışırdım.‘’
Mr. John sakalı için tarağının, dişleri için misvağının ve divitinin sürekli yanında bulunması gibi ayrıntıları da vermekte. Hatta Ali Ağa’nın hanımı Gülsüm Hanım’ın onun için dualar ettiğini ve gerçek annesi gibi şefkat gösterdiğini yine kendisinden öğreniyoruz.
Yine kendisinden İslami ilimleri sarf,nahiv,avamil,kafiye, mantık, tasavvurat, tasdikat, kelam, fıkıh ve tefsir konusunda eğitim aldığını öğreniyoruz. Yine bu arada bir Ermeni vasıtasıyla Fransızcasını geliştirmiş. Sonunda medreseden icazet alarak kendi ifadesi ile Sünni bir müderris olarak mezun olmuş.
Nasıl oluyordu da bu çocuklar eğitim gördükleri dinden ve kültürden etkilenmiyorlardı? İşin sırrı sefirin aylık görüşmesinde olsa gerektir. Bu görüşmelerde muhtemelen ajan adayının her türlü gelişimi yakından kontrol edilirken ideolojik beslemeler yapılıyordu.
Mustafa Reşit Paşa Nasıl Oyuna Getirildi?
Mr. John İngilizce, Fransızca ve Arapçası mükemmel olduğu için İbrahim Zeki adıyla Bab-ı Ali’de, Hariciye Nezareti (Dış İşleri Bakanlığı) tercüme odasında memur olarak görev aldı. Kısa süre sonra Sadrazam Mustafa Reşit Paşa’nın ziyaretine gelen İngiliz sefiri laf arasında:
-‘’Elçilik çalışanlarında Ali Ağa’nın oğlunun Bab-ı Ali’de memuriyete başladığını haber aldım ve memnun oldum’’ diyerek teşekkür etti.
Büyükelçinin oyununu fark etmesi mümkün olmayan Mustafa Reşit Paşa, İbrahim Zeki adıyla tanıdığı Mr. John’a daha önemli görevler verdi. Böylece bir İngiliz ajanı Osmanlı Devleti’nin kalbine girmeyi başarmıştı.
Görevini başarı ile tamamlayan Mr. John İngiliz Misyon Cemiyeti’nin çağrısı ile bir süre sonra üzerinde ki Müslüman Türk görüntüsünü bir kenara bırakmış ve tam bir İngiliz olarak İngiltere’ye dönmüştür.
İşte size XIX. Yüzyılın en büyük sömürge imparatorluğunun diğer bir deyişle ‘’Güneş Batmayan İmparatorluğun’’ sırlarından bir tanesi…

Kaynak: Sömürü Ajanı İngiliz Misyonerleri, Prof.Dr.İhsan Süreyya SIRMA, Beyan Yayınları 1991, İstanbul

Hiç yorum yok: