8 Mart 2013 Cuma

Sorumlu gazetecilik!Abdullah Muradoğlu


Milliyet'in 'İmralı notları'nı yayınlaması gazetecilik başarısı olarak görülebilir mi? 'Sızdırma' türünden haberlerin gazetecilik başarısı olup olmadığı tartışmalı bir konu. İmralı notları'nın sızdırma olduğu besbelli. Hükümeti zor durumda bıraktığını düşündükleri için sevinenler de var, sürecin baltalandığını düşünerek kızanlar da var. Haberin şaşkınlıkla karşılanmasına rağmen hükümete duyulan güveni ve desteği azaltmadığı ortadadır.


Bir gazete her haberi yayımlamak zorunda mıdır? 'Wikileaks belgeleri'nde olduğu gibi, bazı gazeteler yayınlarlar, bazıları yayınlamazlar. Halkın bir hükümetin kendi adına neleri niçin yaptığını bilme hakkı vardır. 'Gizlilik' gerektiren istisnai hallerde bu hak devre dışı bırakılabilir. Şu da bir gerçek, gizlilik çoğun, hükümetler, bürokratlar ve politikacıların işine geldiği için uygulanıyor. Bu da halkın haber alma hakkının suistimal edilmesi demek oluyor.

Gazetecilik de bir kamu görevidir ve haberin yayınlanmasında 'kamu yararı' gözetilir. Kamu yararının haberi yayınlamakla mı yoksa yayımlamamakla mı elde edileceği gazete yönetiminin takdirine bağlıdır. Bazı durumlarda gazeteler 'sızdırma' haberlerin yayınlanmasında siyasi veya ekonomik yararlar sağlarlar. Öte yandan haberi sızdıranlarla haberi yayınlayanlar aynı amaç doğrultusunda işbirliği yapabiliyorlar. Başta '28 Şubat' süreci olmak üzere basın tarihimiz kamu yararı gözetmeyen işbirliği örnekleriyle dolu değil midir?

Amerikan basınından örnekler..

Çin'li rejim muhaliflerinden Wei Jinsheng'in uzun yıllar hapis yattıktan sonra serbest bırakılmasını Clinton Hükümeti sağlamıştı. ABD'ye giden Wei bilahare 'Amerika'nın Sesi (VOA)' radyosuna bir röportaj verdi. Çin'in baskısıyla ABD Dışişleri, Ulusal Güvenlik Konseyi ve Enformasyon Ajansı röportajı durdurmaya çalıştı. Öne sürdükleri gerekçe, 'Röportaj ABD'nin yaşamsal güvenlik çıkarlarına zarar verir' idi. ABD Hükümetinin desteğiyle yayım yapan VOA ise baskılara rağmen röportajı yayımladı.

VOA 1997'de Abdullah Öcalan ile bir tele-röportaj yaptı. ABD'nin Ankara Büyükelçisi Mark Parris 'ulusal çıkarlar' gerekçesiyle ABD Dışişleri Bakanı'ndan röportajın yayımlanmamasını istedi. VOA'ya da mektup yazan Parris, 'Radyo sonraki röportaj konuklarını Dışişleri Bakanlığı teröristler listesinden mi seçecek?' dedi. VOA geri adım atmadı. ABD '11 Eylül'ün ardından Afganistan'a saldırmaya hazırlanırken VOA bu kez de, Taliban lideri Molla Ömer ile röportaj yaptı. ABD Hükümeti'nin engelleme girişimlerine rağmen VOA röportajı yayımlamakta bir sakınca görmedi.

1959'da ABD, casus uçaklarını Sovyet Rusya semalarına gönderme kararı almıştı. 'Washington Post' gazetesi uçuş kararını önceden öğrenmişti ama 'ulusal çıkarlar' gerekçesiyle haberi yayımlamamıştı. Post, 1961'de Küba'ya 'Domuzlar Körfezi Çıkarması' fiyaskosunu önceden haber aldığında da aynı şekilde davrandı. Washington Post'un her iki kararında ABD Hükümeti'yle aynı siyasi hedefleri paylaşmasının rolü vardı. Hükümetin başarılı olmasını istedikleri için gazetenin bağımsızlığından taviz vermişlerdi.

BDP'liler memnun görünüyorlar!

Milliyet'in yayınladığı 'İmralı notları'nın Öcalan ile görüşen BDP'li vekiller tarafından tutulan notlar olduğu aşikar. BDP'den kimse de aksini söyleyemiyor. Sızdırma'nın BDP cenahından geldiği konusunda herkes hemfikir. Peki notlar neden sızdırıldı? Pek çok cevabı olabilir bu sualin. Sızdıran belli olmadığı için verilen cevaplar yorum olmaktan öteye geçmez.

BDP'lilere göre İmralı notları'nın sızdırılması 'çözüm süreci'nin kundaklanması anlamına geliyor. O halde kundakçıları bulup çıkarmak BDP'nin işi. Ancak BDP yönetiminin failleri bulup çıkarmaya pek de hevesli olmadığı anlaşılıyor. BDP'liler 'sabotaj' diyorlar ama notların yayınlanmasından mutlu oldukları her hallerinden belli. Bunu bir kenara not etmek gerekiyor.

Hiç yorum yok: