8 Mart 2013 Cuma

Bizdeki laiklik “dinsizlik dini” gibi-M.Latif Salihoğlu


Laiklik ilkesi, 5 Ocak 1937 tarih ve 3115 sayılı kànunla Anayasa metni içine dahil edildi. Bu yöndeki teklif Meclis'in tek partisi olan CHP milletvekillerinden geldi. 
Laiklik, aslında önce CHP'nin "altıok"una eklendi; ardından, bu altı okun içinde yer alan maddeler aynen olduğu gibi Anayasanın 2. Maddesine transfer edildi. 
1923-50 yılları arasındaki baskı döneminde devlet demek Halk Partisi, Halk Partisi de devlet demekti. Buna alternatif bir fikirle ortaya çıkmanın neticesi sopaydı, hapisti, darbeydi, ölümdü, idamdı…
Terakkiperver Fırkası (1925), Serbest Fırka (1930) ve Demokrat Partinin (1946) siyaset sahnesinde boy vermeye başladığı dönemlerde, bu vahşet tabloları çok bariz şekilde sergilendi.
Aynı vahşet, 1960 ve 1980 Darbesinde de tekrarlandı. Bu darbelerle birlikte Anayasalar da keyfî sûrette değiştirilmiş oldu.
* * *
Laikliğin anavatanı olan Avrupa’da, bu prensip, dindarlara da, dinsizlere de ilişilmemesini öngörür. Bazı ülkelerde ise, dine ve dindarlara baskı yapılmaması yönünde bir şemsiye işlevini görür, laiklik.
Bizde ise, yıllar yılı kaskatı bir dinsizlik sûretinde tatbik edildi. Gerçekte, laiklik dinsizlik olmadığı gibi, henüz asıl manasıyla bir izahı veya tatbikatı yapılabilmiş değil.
* * *
Yeni Türkiye’de, 1937’de laiklik tâbirinin dahil edildiği anayasa çalışmaları şöyle bir seyir takip etti:
1921 yılı başlarında, “Teşkilât-ı Esasîye Kànunu” ismiyle geçici bir anayasa hazırlandı.
20 Nisan 1924'te yürürlüğe giren “1924 Anayasası”, ileriki zamanlarda adeta iğdiş edildi ve ruhundan, esasından koparılmış oldu.
Meselâ, 1924 Anayasasının 1. ve 2. Maddesinin aslı şöyle idi: 1- Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir. 2- Türkiye Devletinin dini, din-i İslâmdır; resmî dili Türkçedir; makarrı Ankara şehridir.
İşte, özellikle 2. Maddeye 1927’de müdahale edildi ve din ile alâkalı ibarelerin tamamı metinden çıkarıldı.
Din hanesi boş kalan bu meşhûr 2. Madde, 1937’de şu şekilde tanzim edildi: Türkiye Devleti, cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, laik ve inkılâpçıdır. Devlet dili Türkçedir. Başkent Ankara’dır.
Yapılan değişikliklerin hemen tamamı, önce CHP grubunda konuşulup karara bağlandı, sonra da Meclis’te kanun kılıfıyla millete dayatıldı.
* * *
O karanlık devirde, ülke tek parti zihniyetiyle idare edildiğinden, parti işleriyle devlet işleri, parti tüzüğüyle devletin anayasası, adeta bütünleştirilmiş, içiçe geçirilmiş bir vaziyetteydi. 
Bu zihniyet, Türkiye’de Anayasa meselesinde yapılacak her değişiklikte kendini yegâne yetkili ve tasarruf sahibi olarak görüyor. Yani, şayet bir değişiklik yapmak gerekirse, onu da kendileri yapacak. O da, ya militarist bir kafayla, ya da darbe sonucu yapılacak siparişlerle...
Bu parti, dinsizlik mânâsındaki “laiklik” ve ırkçılık mânâsındaki “milliyetçilik” anlayışından kurtulmadığı müddetçe, hürriyet ve demokrasiyi benimsemiş olan milletimizin nezdinde bir umumî kabul ve itibar göremez.
 
İbretlik değişim
Bağımsız Hatay Cumhuriyeti
 
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından, Cenevre'de Milletler Cemiyetinin (o zamanki BM) kararıyla yeni bir statüye kavuşturulan bağımsız Hatay Devleti resmen tanındı. (14 Haziran 1937)
Lozan görüşmeleri esnasında üzerinde anlaşmaya varılamadığı için, Türkiye, Suriye ve Fransa arasında ihtilâflı bir bölge durumunda kalan Hatay (Antakya ve çevresi), merkezi Cenevre'de bulunan Milletler Cemiyetinin gündemine taşındı. MC ise, Hatay'ın bağımsız bir hükümet şeklinde kalmasına karar verdi.
Bu tarihten sonra, kendi hükümetini teşkil eden Hatay Meclisi, 2 Eylül 1938'de bağımsız ve demokratik bir Cumhuriyet olduğunu ilân etti.
Meclis, aynı anda Cumhurbaşkanlığına Tayfur Sökmen'i, Başbakanlığa ise Abdurrahman Melek'i getirdi.
40 kişilik Hatay Parlamentosunun ekseriyetini Türkler teşkil ediyordu. Bu sebeple, hemen her yönüyle Türkiye'ye bir yakınlık duyuluyordu.
Hatay'ın 240 bine yakın nüfusu ise, Araplar, Türkler, Rumlar, Ermeniler ve Yahudilerden müteşekkil idi.
16 Şubat 1939 günü yapılan toplantıda Türkiye Cumhuriyeti kànunları Hatay kànunu olarak aynen kabul edildi.
Fransa'nın bölgedeki nüfuzu, Avrupa'da İkinci Dünya Savaşının sancıları yaşandığı esnada kırılmaya başladı.
Fransa'nın çekip gitmesiyle, Hatay Meclisi de Türkiye'ye bir adım daha yakınlaşma fırsatını buldu.
Nihayet, 29 Haziran 1939'da Meclisin almış olduğu kararla, Hatay bütünüyle Türkiye'ye katılmış oldu.
Hatay Cumhuriyetinin Türkiye'ye resmî olarak devir-teslim işlemi ise, 23 Temmuz 1939 günü gerçekleşti.
Bu tarihe kadar Kur’ân ve Muhammedî ezanın serbest olduğu Hatay bölgesinde, bu tarihten itibaren Türkiye’deki yasakların hemen tamamı uygulanmaya başlandı.
İnsanlığa sığmayan bu yasakları, Haziran 1950’den sonra ancak kaldırmak mümkün olabildi.

Hiç yorum yok: