8 Şubat 2013 Cuma

“Yılmaz Güney gibi savcı öldüreceğim!”Rasih Yılmaz


Çok değil 20 gün önceki bir duruşma zaptında aynen şu cümleler yazıyordu; “Barış Batur bir kaç kez 'Yılmaz Güney gibi savcı öldüreceğim, yurt dışına çıkacağım' diyordu!”
Doğubayazıt Cumhuriyet Savcısı Hakan Kılıç'ın 5 Şubat 2012 günü öldürülmesi sonrası başlayan davada söylenmişti bu sözler.

Kimdi ifadenin sahibi Hakan Yavuz?

 “Terör amaçlı tasarlayarak kişiyi yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle öldürmek ve iştirak” suçlarından yargılanan tutuklu.

Peki Barış Batur kimdi? 

“Yılmaz Güney gibi bir savcı öldüreceğim” diyen ve savcı Hakan Kılıç’ı şehit ettiği iddia edilen kişi…

“Yılmaz Güney gibi” diyebilmesi için insanın nasıl bir bilinçaltına sahip olması gerekir?

Veya bu bilincin oluşması için nasıl bir alt yapıyla beslenmiş olması lazım.

Sol romantizm denilen kavram işte tamda burada ortaya çıkıyor…

Öyleyse şu sorunun cevabını bulalım…

Yılmaz Güney, yurt dışına sol fikirlerinden dolayı mı kaçtı, yoksa bir cinayet işlediği için mi?

Maalesef  bir cinayet suçundan dolayı aldığı 19 yıl mahkumiyetten dolayı kaçtı…

Alınan alkol sonrası çıkan tartışma ve mahkeme kararına göre Güney’in silahından çıkan bir kurşun…

Önce hapse konuldu, sonra ise tutuklu olduğu hapishaneden firar etti Güney…

Burada Yılmaz Güney’i yargılama gibi bir derdim yok!

İnsan bazen istemediği olaylar ve sonuçlarla yaşamında karşılaşabilir, bedeli de ağır olabilir… Ve Yılmaz Güney’de bu bedeli ağır ödedi.

Ancak siz 13 Eylül 1974'te silahla başından vurarak öldürdüğü Yumurtalık hâkimi Sefa Mutlu'yu yok sayıp, Yılmaz Güney’i pamuklara sarar ve insanlara öyle sunarsanız bu adil olmaz.

Yılmaz Güney 39 yıldır ısrarla farklı bir fotoğraflarla insanların önüne çıkarıldı.

Bunun adı, tarihe ucuz devrimci kahraman çıkarma operasyonu olur…

Yılmaz Güney’e de haksızlık yapmış olursunuz.

Yıllar sonrada birileri de çıkar, “Yılmaz Güney gibi savcı öldüreceğim, yurt dışına çıkacağım” der.

Sefa Mutlu’nun ailesinin, medyanın Güney'in bir insanı kasten öldürdüğünü dile getirmemesinden yakınan açıklamaları dahi kimilerinin vicdanını yumuşatmadı.

Ailenin, “Güney hakkındaki programlara telefonla bağlanmak istiyoruz medya bize sansür uyguluyor.” Demesi ise medyatik bir trajediyi anlatıyordu…

Hep tatlı su sol romantizmiyle medyada birçok yanlışın üstü örtüldü…

Deniz Gezmiş bir romantik ikon, elde silah ama romantik. 

CHE(*) devrim sonrası rejim muhaliflerinin hapsedildiği La Cabana Hapishanesi’nin komutanı, infazlar yaptı ama romantik. 

Yılmaz Güney cinayetten mahkum, ama romantik!

Birilerinin tatlı suları bulanmaya başladı artık. 

 “Senin için adam öldürebilirim ama asla katil olamam” repliğiyle bitirelim ki yazıyı da işin özeti de çıksın ortaya… 

“Kimin bu replik” diye sorduğunuzu duyar gibiyim…


(*) NOT: ‘CHE GUEVARA: Devrimci Bir Hayat‘ adlı kitap. (İthaki Yayınları) CHE, infazlara bizzat katıldığını günlüğünde anlatır: “32 kalibrelik bir tabancayla beynin sağ tarafına, sağ temporal lobda çıkış deliği açacak şekilde, tek atışla soruna son verdim. Biraz soludu ve öldü.”

Hiç yorum yok: