1 Şubat 2013 Cuma

Ayasofya Câmii neden kapalı?Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci

Ayasofya Câmii neden kapalı?

1931'de Amerikan Bizans Enstitüsü adına arkeolog Thomas Whittemore hükümete müracaat edip Ayasofya Câmii'ndeki mozaikleri tamir için izin aldı. 1934'te İnönü'nün Maarif Vekili Abidin Özmen, câmiyi vakıflardan kendi bakanlığına naklettirdi. Müze fikri de o arada çıktı. Atatürk bu iş için 1'i Alman 9 kişilik bir komisyon kurdu. Prof. Eckhard Unger dışındakiler, ibâdete kapatılmasını tavsiye etti. 24 Kasım 1934'de bakanlar kurulu kararıyla, parasızlık ve -her ne demekse- "Bütün Şark âlemini sevindireceği" gerekçesiyle Ayasofya'nın ibâdet dışındaki kısımları müzeye dönüştürüldü. 1 Şubat 1935'te de müze olarak halka açıldı. Kararda ibâdete kapatılma ifadesi geçmiyordu. Ama Özmen'in başvekâlete gönderdiği teklif yazısındaki, "Ayasofya, müzeye çevrildiği takdirde İstanbul'un turistik değeri bir kat daha artacaktır. Ayasofya'da namaz kılanlar pek yakınındaki büyük küçük birçok câmide dinî vazifelerini yapabileceklerdir" ifadesi maksadı ortaya koymaktadır. 

 

MİNARELERİ İNDİRİN! 
Câmi kapatılınca, halıları kesilerek sağa sola dağıtıldı. Şamdanları eritilmek üzere dökümhaneye götürüldü. Levhalar ise çok büyük olduğu için çıkarılamayıp depoya kaldırıldı. Bunlar DP devrinde tekrar asıldı. Câminin yanında, İstanbul'da Osmanlıların ilk üniversitesi olan Ayasofya Medresesi de yıkıldı. İbrahim Hakkı Konyalı anlatıyor: 1934'te Tan gazetesinde iken Arkeoloji müzesi mimarı Kemal Altan geldi. Ağlayarak, "Hoca, bugün Ankara'dan gelen emir üzerine Küçük Ayasofya'nın iki minaresini temeline kadar indirdik. Bu gece de Ayasofya'nın dört minaresini indireceğiz" dedi. Bunun üzerine kendisine "Minareler kubbenin desteğidir; yıkılırsa, Ayasofya da yıkılır" mealinde bir rapor yazdırttım. Bunun neşri üzerine yıkımdan vazgeçildi. 

 

Gerçekte böyle bir bakanlar kurulu kararı olmadığı; sonraki Maarif Vekili Hasan Âli Yücel tarafından düzüldüğü ve yalnızca 1947'de hazırlanan eski eserler mevzuatı adlı broşürde yer aldığı; Atatürk imzasının sahteliği; kararname tarihinde soyadı olmadığı; Resmî Gazete'de neşredilmediği gibi, sıra numarasının da bulunmadığı söylendi. Hatta dendi ki, anayasa, borçlar ve vakıf hukukuna aykırıymış! Vakıflar kanunu ve mâbedlerin başka maksatlarla kullanılamayacağına dair 6570 sayılı kanuna aykırıymış! Sultan Fatih, câmiyi kapatanlara lânet etmiş! Vakfedenin şartı, âyet ve hadîs gibiymiş! Daha neler! İhtilâlin kendi hukuku vardır. İhtilâl ne söylerse, kanun odur. Bunda adalet, insan hakları vs. aranmaz. 
Câminin niye kapatıldığını inşallah ileride beyan ederiz. 

>>> İlk Ayasofya ahşaptı 
Ayasofya'yı, İmparator Constantinus 360'da ahşaptan yaptırdı. 404'te bir isyan sırasında kısmen yandı. İmparator Theodosius 415'te tamir ettirdi. Nika İsyanı'nda (532) yine yanınca İmparator Iustinianus kârgir yaptırdı. Beş senelik inşaattan sonra 537'de ibadete açıldı. Şimdiki bina, bu üçüncüsüdür. Aya-Sofia, Hristiyanlık inancında yeri olan kudsî hikmet demektir. Kubbesi birkaç defa çöktü; hafif malzemeden yeniden yapıldı. Zamanında dünyanın en büyük kubbesine sahip olmakla şöhret buldu. 
Fetihten evvel kubbesi çatladığında, imparator, Sultan II. Murad'dan yardım istedi. Edirne'den mimar Ali Neccar gönderildi. Bina kurtarıldı. Dönüşte padişaha rapor veren mimar, "Minarelerin yerlerini de hazırladım" demeyi ihmal etmedi. Sultan Fatih, şehri fethettiğinde, harab haldeki Ayasofya'nın kubbesine çıktı. Şeyh Sadi'nin meşhur beyitini okudu: Bûm nevbet mizened der tâk-ı Efrâsiyab/Perdedârî mikuned der kasr-ı Kayser ankebût (Baykuş, Efrâsiyab'ın kubbesinde nöbet vuruyor/Örümcek, Kayser'in sarayında teşrifatçılık ediyor). 



Savaşla alınan yerlerdeki bütün mabedler, hükümdarın malı olduğu halde, Osmanlılar Cuma kılmaları hemen farz olduğu için şehrin en büyük mabedini câmiye çevirip, diğerlerini kendi hâline bırakmayı tercih etmiştir. Ayasofya câmiye çevrildikten sonra Ayasofya Câmi-i Kebîri veya Fetih Câmii diye de anıldı. Sultan Fatih, tamir ettirdi, bir de minare yaptırdı. Sonra bir minare Sultan II. Bayezid, iki tane de Sultan II. Selim yaptırdı. Minarelerinin farklı olmasının sebebi budur. Sultan II. Selim'in câmiye hizmeti çoktur. Bununla beraber beş padişah ve ailesi Ayasofya avlusunda, Osmanlı türbe sanatının en zarif numunelerinde medfundur. 
Sonraki padişahlardan câmiye hizmeti geçmeyen yok gibidir. Sultan I. Mahmud'un yaptırdığı kütüphane ve şadırvan mühimdir. Son olarak Sultan Abdülmecid, binayı mimar Fossati'ye esaslı tamir ettirmiş; bazı ilaveler yaptırmıştır. Ayasofya, Bizans yapısıdır; ama bugün ayakta olmasını büyük ölçüde Osmanlılara borçludur. Hakkında pek çok dinî menkıbe söylenmiş; Türkler kendisine âdetâ farklı bir kudsiyet atfetmiştir. Bu bakımdan Ayasofya'yı artık Bizans'tan çok, Osmanlı eseri saymak doğrudur. Ama Bizans kültürüne gösterilen alâkanın binde biri, Osmanlı kültürüne lâyık görülmedi. Whittemore, Kariye Câmii'ni de müze yaptırmaya muvaffak oldu.

Ayasofya Câmii’ni ibadete açmaya kimin gücü yeter?

Ayasofya Câmii, 11 asır kilise, 5 asır câmi olarak hizmet verdikten sonra, Bizans mozaikleri uğruna 1934’de sıhhati hâlâ münakaşa mevzuu bir bakanlar kurulu kararnâmesi ile müzeye dönüştürüldü. Ardından da ibâdete kapatıldı. Kararnâme “Etrafındaki vakıflara ait binaların yıkılarak temizlettirilmesi ve diğer binaların istimlâk, yıkma ve binanın tamir ve muhafazası masrafları Maarif vekilliğince verilmek üzere Ayasofya Câmiinin müzeye çevrilmesi tasvip ve kabul olunmuştur” diyor. Sonradan Kültür Bakanlığı kurulunca, müzeler buraya bağlanmıştır. Ayasofya, ibâdete kapatılan tek câmi değildir. Yeni devirde yüzlercesi kapatılmış; başka maksatla kullanılmış; yıktırılmış; arsası satılmıştır. Konya Mevlânâ Câmii bile hâlâ müzedir.

“YIKILSA DA KURTULSAK!” 
Demokrat Parti hükümeti iktidara gedikten sonra Ayasofya’yı ibadete açmayı düşündü. Milliyetçiler Cemiyeti bunu müdafaa edenlerin başında geliyordu. Avukat Bekir Berk, hükümete açık mektubunda, Ayasofya’nın bu hâline yalnızca Yunanlıların sevineceğini söylediği için laikliğe aykırı davranmaktan hakkında dava açıldı; dergisi de kapatıldı. Tam o sırada “Ayasofya’nın câmi olmasını isteyenlerin kafası ezilmelidir” diyen bir gazetenin yazarı Ahmet Emin Yalman, Malatya’da Hüseyin Üzmez adlı bir genç tarafından vuruldu (1952). NATO sebebiyle Yunanistan’ı gücendirmekten çekinen hükümet, bu hâdise üzerine iyice geri adım atmak zorunda kaldı. 
1967’deki ziyaretinde Papa VI. Paul, Ayasofya’da diz çöküp dua etmek istediğinde, Dışişleri Bakanı Çağlayangil, “Burası câmi ya da kilise değil, müzedir. Burada dini tören yapılamaz” diyerek inkılâbın onurunu korumuştu. 8 Ağustos 1980’de Sultan Mecid’in yaptırdığı Hünkâr Mahfili, Süleyman Demirel tarafından ibadete açıldı ve Ayasofya’dan tekrar ezanlar okunmaya başladı ise de, 12 Eylül’den sonra eskiye dönüldü. 1992’de Yıldırım Akbulut, Hünkâr Mahfili’ni tekrar ibadete açtı; tamamını açmayı da va’dedince, tepe taklak oldu. Tapusu, bugün bile Sultan Fatih Vakfı üzerine kayıtlı Ayasofya’yı, açmaya, MSP dâhil hiçbir hükümetin gücü yetmedi. Yıllarca Ayasofya kürsüsünde ders veren Abdülhakîm Arvâsî’nin, “Yıkılsa da Müslümanlar bu zilletten kurtulsa!” dediği rivayet edilir. 



MOZAİKLER KAZINDI 
Müze yapılmadan evvel günlerce polis kordonu altında tutulması, içindeki mozaiklerin, müzeye bahane olsun diye sonradan yapıldığı kanaatini hâsıl etti. Bizans’ta resimleri haram kabul eden ikonoklazma (ikona kırıcılık) cereyanı devrinde (726-842), mozaiklerin tamamı kazınmıştı. Sonra yapılanların üstü, fetihten sonra alçı ile kapatıldı. Bir kısmı zaman içinde kazındı. Sağlam kalanların çoğu da 1894 zelzelesinde döküldü. Mozaiklerle zemin arasına ahşap bir asma kat yapılarak câmi muhafaza edilebilirdi. Sultan Ahmed Câmii gibi turistlerce ziyaret edilirdi. Kaldı ki canlı resmi bulunan yerde namaz kılıp kılmamak Müslümanların şahsî meselesidir. 

>>> 1934’TE?MÜZE YAPILMIŞTI 
Tapu kayıtlarında “Ebulfetih Sultan?Mehmet Vakfı” adına kayıtlı bulunan Ayasofya, İstanbul’un fethinin ardından camiye çevrilmişti. Yüzyıllar boyunca ezan sesinin eksik olmadığı Ayasofya Camii, 1934 yılında tartışmalı bir kararla müzeye çevrilmişti. Fatih?Sultan?Mehmet’in kıyamete kadar ibadete açık olmasını vasiyet ettiği Ayasofya’yla ilgili tartışmalar yıllardır devam ediyor. 

Hiç yorum yok: