13 Ocak 2013 Pazar

Kadın-Kendal Nezan!-Ergün Diler

Kadın


İmralı ile görüşmeler başladığında ve Öcalan'ın kararlılığını gördüğümde "Avrupa buna asla razı gelmez.
Gereğini yapar" diye yazdım.
Sokaktaki insan "PKK denildiğinde"
Öcalan'ı anlasa da gerçek hiç öyle değildi. Öcalan, lider olarak üzerinde anlaşılan bir isimdi. Bir markaydı.
Onun gölgesi altında çok iş çevrildi.
Gerçekte örgüte çok fazla tesiri yoktu.
Düşünsenize, 1999'dan beri içeride olduğu halde Kandil kendi bildiği yoldan gitmekte hiç tereddüt etmedi!
NASIL OLUYORDU BU?
Sebebi aslında çok basit. Biraz kafa yorduğunuzda gerçeği görürsünüz.
Öcalan, dönemin Kara Kuvvvetleri Komutanı Atilla Ateş Paşa'nın tehdidinden sonra ŞAM'ı terk etti! PKK lideri Suriye'den çıktıktan sonra kapı kapı dolaştı! Önce Rusya'ya, ardından İtalya'ya gitti. Ne yapacağını bilemez halde bir o ülkeye, bir bu ülkeye sığınma talebinde bulundu! Ama örgüte her türlü desteği veren AVRUPA, sırtını sıvazladığı örgütün liderine KAPILARINIaçmıyordu!
Garipti!
Dışarıdan böyle görünse de aslında her şey kendiMODUNDA ilerliyordu. 
Çünkü Öcalan, onların onayladığı bir isim değildi. Öcalan silaha sarılmış da olsa ayrılıkçı DEĞİLDİ! Bu nedenle onlar, kendi yetiştirdikleri Kani Yılmaz kod isimli FAYSAL DUNLAYICI'yı Apo'nun yerine getirmek istiyordu.
Bunu da açık açık söylüyorlardı. Ama Amerika, örgütü tamamen elinden kaçırmamak için Dunlayıcı'yı bombayla ortadan kaldırdı.
Bunun üzerine Öcalan, marka olarak yaşamaya devam etti. Avrupa isteksiz de olsa bu imajın yaşamasına izin verdi!
Bu nedenle PKK'lı Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Söylemez'in PARİS'in göbeğinde öldürüldüğünü duyunca çok şaşırmadım. Aksine "daha yeni başlıyorlar" dedim...
Bu suikastların geleceği, geçtiğimiz ekim ayı başında belliydi! Barış isteyen ve hatta OSLO'daki görüşmelere büyük katkı yaptığı söylenen ADEM UZUN isimli PKK'lı Paris'in LAVAL MAYENNE semtinde bir barda otururken gözaltına alındı.
Neden alındığı merakla beklenirken, Fransız polisi "PKK için silah pazarlığı yapıyordu" açıklamasını yaptı.
Hiç inandırıcı değildi! Bunu duyan Fransa'nın PKK'dan nefret ettiğini düşünürdü!
Ama gerçek hiç de öyle değildi.
Fransa, PKK'yı besleyen önemli ülkelerden biriydi! Zaten üç kadın PKK'lının enselerine kurşun sıkıldığı yer Rue Lafayette Street 147 numaradaki Kürdistan Enformasyon Bürosu'ydu... 
Fidan Doğan ve Leyla Söylemez ise aylık kirası 185 bin euro olan Rue Lafayette Street 106 numaradaki Kürt Enstitüsü'nün üyeleriydi... 
Yani görünmeyen bir el, PKK'ya PARİS'in göbeğinde çok değerli yerleri kullanıma açmıştı! Örgüt de kendisine sunulan her imkanı göstere göstere kullanıyordu!
Peki bu suikast neden yapıldı?
Gazete haberlerine bakıp PKK terör örgütünde her ismin DERİN ilişkileri olduğunu düşünmeyin.
Cemil Bayık ve Bahoz Erdal arazide önemli isimlerdir. Ancak uluslararası arenada onları tanıyan yoktu! ÖzellikleBAHOZ'u... 
Örgütü yöneten güçle ilişkide olan başka isimler vardı... Öldürülen üç PKK'lı kadından Sakine Cansız, daha önce PKK'nın Avrupa sorumluluğunu yapmış olan bir isimle çatıştı. Bu kişi, önceki yıllarda Öcalan'ı ortadan kaldırmak için hamleler yapan biriydi!
Fransa istihbaratı ile çok iyi ilişkileri vardı. PKK'ya bölgede destek veren ülkelerin DERİN AĞABEYLERİYLE de oturup konuşurdu! Öcalan da bunu çok iyi bilirdi...
İşte basında en fazla bir ya da iki fotoğrafı yayınlanan o isim, BARIŞIN karşısındaydı.
Avrupa'da çok etkin olduğu için aksine bir şey yapılmasına izin vermezdi. Sakine Cansız da örgütün kuruluşundan beni Öcalan'ın yanında olup sadakatiyle öne çıkan bir militandı! İmralı ile süreç başlayınca Sakine Cansız, Avrupa'da silahsızlanmaya giden yolu açmak için girişimlere başladı. Barış için enerji harcıyordu. Örgütün her koluyla görüşüyordu.
Ancak AVRUPA KANADINI temsil eden isim, buna karşıydı. Öcalan'ı Avrupa'ya sokmamış olan güç, bir kadına teslim olacak değildi! Gereği yapıldı.
Yolun başından beri Öcalan'la olan CANSIZ ortadan kaldırıldı.
Mesaj doğrudan İmralı'yaydı: "Biz sana daha önce örgütün sahibi olduğumuzu gösterdik. Sen anlamadın. Bu sana ilk ikazımız..."
PKK'yı Avrupa'da barındıran ittifak, Öcalan'a karşı ilk hamleyi böylece yaptı. Şimdi Öcalan'a destek veren yani barışı isteyen herkes tehlikede! Bu suikastle örgütün AVRUPA YÖNETİCİ sınıfı baştan aşağı değişecek. Öldürerek ortadan kaldırdıkları isimlerin yerine ÖCALAN karşıtı isimler gelecek. Bu cinayetlerden sonra da kimse çıkıp "Siz ne yapıyorsunuz! Yıllardır örgüte çalıştım" diyemeyecek!
Operasyonun amacı buydu!
Dediğim gibi ilk hamlelerini açıkça yaptılar.
Bundan sonra hareketin içinde olan Kürtler "Biz kime hizmet ediyoruz" diye düşünmeli. Liderlerini bile dinlemeyen GÜCÜN ne olduğunu anlamalılar...
Kim bilir belki de Sakine Cansız, Avrupa sorumlusu olan o kişiyle ilgili çok önemli bilgilere ulaştı! Derin bağlantılarını çözdü! Çünkü Öcalan'a karşı bile fikirlerini açıkça dile getiren biri olduğu biliniyor!
İster misiniz PKK'yı KADINLAR bölsün!
Unutmayın kadınlar daha cesurdur!
NOT: Dün Abdülmelik Fırat'ın Londra'daki bir programda İngiliz lordunu azarladığını yazmıştım.
Doğrusu Brüksel olacaktı. Özür dilerim.



Kendal Nezan!

PKK'lı üç kadın Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Söylemez cinayetleri sadece Türkiye'nin değil Avrupa'nın da gündemine oturdu.
Herkes bir şeyler söylüyor. Sıcak bir olayın ardından büyük fotoğrafı göstermek pek kolay değil. Ama yapılması gereken bu! Böyle durumlarda kafa karışıklığını gidermenin en güzel yolunun AKTÖRLERİsahneye çıkarmak olduğunu düşünürüm.
Gelin bugün de birlikte bir tura daha çıkalım. Yolculuğumuz boyunca bazı isimler bize eşlik edecek.
Bakalım son durakta karşımıza kim çıkacak?
Hazırsanız hareket edelim!
Hatırlarsınız 22 Kasım 2011'de ölene kadar "Bayan Mitterrand" diye bir sorunumuz vardı. Eşi François Mitterrand 1981'de Fransa Cumhurbaşkanı olduktan sonra 14 yıl boyunca ülkeye damgasını vurdu. Ancak Bayan Mitterrand, ülkeye sığmayacak kadar hareketli bir insandı! 
Kürtler'e karşı ilgisini hiçbir zaman saklamadı.
Her yerde onların yanında olduğunu açık açık söyledi. Sadece sözde değil özde bir KÜRT dostuydu!
Diyarbakır Belediye Başkanı Mehdi Zana'nın serbest bırakılması için çok çalıştı. Mehdi Bey'in eşi Leyla Zana'yı çok severdi! Kızı gibiydi! Kürtler arasındaki her sorunla çok yakından ilgileniyordu.
1997'de AŞİRETLER arası kavgayı bitirmek için Talabani ile Barzani'yi Paris'e getirtti! Gece uyuklarken bile"Türkiye asla Avrupa Birliği'ne giremez" diyordu! Kürtler'i ne kadar seviyorsa Türkler'den de bir o kadar hazetmiyordu!
Bunun karşılığında "KÜRTLERİN ANASI" ismini alıyordu! Çok eskiye gitmeyin 2009'da ERBİL'e gelerek Fransız kolejini açıyordu.
Tabii ne kadar etkili Kürt varsa çevresine toplanıyordu! 
O günün şartları öyleydi!
Neyse bunlar bilinmedik şeyler değil...
Bu BAYAN MİTTERRAND Türkiye doğumlu genç bir delikanlıyı gözüne kestirip korumaya aldı.
Bu genç isim Türkiye'den eğitim için Fransa'ya gitmişti! Kürt'tü! Ancak PKK'lı değildi.
Mitterrand'ın etrafına ördüğü KORUMA KALKANI sayesinde Fransız devletiyle KANKA oldu! Tanımadığı yoktu.
François Mitterrand yani Cumhurbaşkanı, kendisini kapıda karşılayacak kadar seviyordu! Ee cumhurbaşkanı severse İSTİHBARAT da alıp baş tacı ederdi! Öyle de oldu zaten!
Bu isim KENDAL NEZAN'dı...
Fransız istihbaratıyla iç içeydi!
Türk vatandaşlığından çıkarılmıştı ama umurunda değildi! Asla PKK'lı değildi! Tekrar söylüyorum; 
PKK'ya öfke duyardı! 
Bunun tek sebebi ÖCALAN'ı hiç benimsememiş olmasıydı! Yani Apo'yu sevmediği için örgüte karşı çok soğuktu! Ancak ne gariptir ki Kendal Nezan örgütün liderinden NEFRET EDERKEN, onun emri altındaki RIZA ALTUN'u yere göğe sığdıramazdı!
Altun, ilkokulu bile okumadığı halde ÖRGÜTÜN YÖNETİCİ sınıfına dahil olmuştu! Bu ilkti! Kimse nasıl olduğunu bilmeden yükseliyordu! Nezan, Altun'u alıp Fransa'ya getirdi! Kendisini ilk iş olarak Fransız istihbaratıyla tanıştırdı. Her türlü konfor emrine sunuldu. Nezan, PKK ve Öcalan'a mesafeliyken yine ilginç bir işe imza atıyordu! Örgütü Fransa'ya taşıyıp çalışma imkanı sağlıyordu! Paris Kürt Enstitüsü'nü hayata geçiriyordu.
Hem Öcalan'a, hem örgüte ilgi duymayan biri bunu neden yapıyordu!
Devam...
Nezan'ın kol kanat gerdiği Rıza Altun, Murat Karayılan'ın bile barınmakta zorlandığı Avrupa'da elini kolunu sallayıp dolaşıyordu! Hem bölge ülkeleriyle hem Avrupa'daki PKK destekçisi ülkelerle arasından su sızmazdı! İlkokulu bitirmeyen biri, PKK'nın Avrupa ilişkilerini yürütüyordu! Örgütte hiç güvenilmeyen bir isim olduğu halde, ÖCALAN'a rağmen ilerliyordu! Avrupa'da girdiği her yerde "Öcalan, Avrupa'yı bana emanet etti" diye konuşuyordu! Oysa Öcalan, istediği halde onu durduramıyordu!
Altun'un da kendi ekibi vardı!
En sıkı adamlarından biri SABRİ OK'tu!
Sabri OK, ilginç bir isimdi. Yattığı cezaevinden gizli bir el tarafından ERKEN TAHLİYE edildi. Kimse ne olduğunu anlayamadan bir ilk daha gerçekleşti!
Hapisten çıkan bütün PKK'lılar DAĞIN yolunu tutarken, o askere gidiyordu!
İşte OSLO görüşmelerini SIZDIRAN Sabri Ok, Rıza Altun üzerinden Kendal Nezan'a bağlıydı!
Nezan'ın kimin emrinde olduğunu ise tam olarak bilemiyoruz!
Evet, Fransa'da derin ilişkiler yumağında yürüdüğü kesin! Ama unutmamak gerekir ki PARİS üzerinde çok etkili bazı AVRUPA ülkeleri var! Bu nedenle Fransa'daki Kürt nüfusu ve PKK hareketi sadece PARİS'in etkisinde değil! Avrupa Birliği'nin de kendini etkili şekilde hissettirdiği bir alan!
Oyun kirli ve kanlı...
PKK, Türkiye'nin içe hapsolması için laboratuvarda üretilmiş yapay bir sorun...
Kürt halkının ve Kandil'deki silahlı gücün tek önder olarak kabul ettiği ÖCALAN bile çaresiz kalıyor!
Avrupa'daki o güç, İmralı'ya "Biz olmadan çözemezsin" diyor!
Kim bunlar? İzleri takip ettiğinizde ve ipuçlarını birleştirdiğinizde karşınıza ERGENEKON çıkıyor!
Ve bu güç yani DERİN KÜRTLER ve DERİN TÜRKLER, KÖHNE NOKTALARDA Erdoğan ve Öcalan'ın başlattığı süreci baltalamak için provokasyon pazarlığı yapıyor!
Tek amaçları süreci durdurmak!
Ortadoğu'da önü kesilmek istenen Türkiye'nin de bir cevabı olacak!
İngilizler'in efsane ismi JAMES BOND bile şaşırıp kalacak...
Film daha başlamadı!
Bekleyin biraz...
Umarım faydalı bir seyahat olmuştur!

Hiç yorum yok: