26 Ocak 2013 Cumartesi

Darbenin çekim senaryosu- CEMAL A. KALYONCU


31 Aralık 2012 / CEMAL A. KALYONCU
Ergenekon Davası’nda Genelkurmay’dan mahkemeye gönderilen belgelerden sonra farklı bir sürece girildi. Bilgi Destek Dairesi’nce hazırlanan beyaz, gri, kara psikolojik harekat yöntemleri mahkemeyle yüzleşiyor.

RAPORU PDF OLARAK İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN

Genelkurmay Başkanlığı’ndan mahkemeye belge ulaştırılmasına alışık olmayanlar için heyecan verici bir durumla karşı karşıyayız. Konu, Genelkurmay Başkanlığı’nca kurulan internet sitelerinin işletildiği bilgisayarlarla ilgili. Belgelerin kimi, inandırıcı olmayan propaganda amaçlı. İncelenebilen belgeler geçmişe, günümüze ve geleceğe, psikolojik harekât açısından daha farklı bakabilmemize katkı sağlayacak.
Belgelere göre, TSK’da psikolojik harekât birimi 1950’li yıllarda ABD’den aynen kopya edilmiş, Özel Harp Dairesi’nde ve Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı’nda küçük birer kısım olarak oluşturulmuştu: “Bu dönemde psikolojik harekat gelişme göstermemiş, görevler genelde kâğıt üzerinde kalmıştır. 1980 yılından itibaren MGK’nın ülke çapında psikolojik harekat yönetimini üstlenmesiyle TSK’da da bu konuda birtakım gelişmeler olmuş, MGK’da uzmanlaşan bazı personelin Genelkurmay Başkanlığı’na atanmasıyla 1995 yılında daire teşkil edilmiştir. Bölücü terör ve irticai faaliyetlerin yoğun olduğu bu dönemlerde bazı etkili operatif ve taktik uygulamalar yapılmasına rağmen kapsamlı, millî stratejiye uyumlu, detaylı ve bilimsel olarak çalışabilen bir yapı oluşturulamamıştır. 2002 yılından itibaren stratejik ölçekte uygulanan ve hâlen devam ettirilen ‘TSK’nın toplumsal ve idari alandaki rolü ve etkinliğinin sınırlandırılması’ olarak özetlenebilecek ortamda psikolojik harekat daha da daraltılmak zorunda kalınmıştır. Böylece psikolojik harekat, yalnızca pasif tedbirler uygulayabilen bir teşkil haline gelmiş, hatta ismini dahi korumayı başaramamıştır.”
Psikolojik harekât terimi yerine bilgi destek teriminin kullanılmasının sebebi önceki yanlış uygulamalar olmuş. Peki, psikolojik harekât ile ne kastedilmektedir? Belgelerdeki tanıma göre “Hedef olarak belirlenen kitle/grup/kişilerin (hedef) duygu, düşünce, tutum ve davranışlarına etki edilmesi ve değiştirilmesi, dönüştürülmesi işlemidir.”
Belgelerden okumalar yaptıkça PH biriminin nasıl beyaz, gri, kara psikolojik harekât uyguladığını da anlamamız kolaylaşıyor. Bu dokümanlar sayesinde en azından bundan sonraki faaliyetleri başka türlü değerlendirip okuma imkânı bulacağız.
Belgelerde ağırlıklı olarak 2006-2009 dönemi ele alınıyor ve Bilgi Destek Dairesi’nce, Ergenekon Davası süreci dahil Genelkurmay’ın karşı karşıya kaldığı durumlar analiz ediliyor, yapılanlar ve yapılacaklar dile getiriliyor. Bu arada şecaat arz ederken bazı ‘gerçekler de kabul’ edilmiş oluyor.  Mesela “TSK’yı yıpratacak nitelikteki bilgilerin elde edilmesinde en fazla TSK’dan ayrılmış ve görevi gereği kritik bilgilere sahip bulunan uygun kişilerden doğrudan veya dolaylı olarak yararlanılmaktadır.” ifadeleriyle içeride bu tür bilgilerin varlığı teyit ediliyor. Bir başka örnekte de “Ayrılmış olan kişi, genelde karşı tarafa bilgi verdiğinin farkına varmamakta, içinde bulunduğu ruh haline bağlı olarak düşüncelerini, temennilerini, kızgınlıklarını telefonda, gerekse dost bildiği ortamlarda serbestçe açıklamaktadır.” deniyor.
Buna dair örnekleri çoğaltmak mümkün: “Gülen grubu; ulusal kamuoyunda ‘kavgadan uzak, barışçıl amaçlara hizmet ediyor, Türkiye’ye ve kimseye zararı yok, uyumlu ve sağduyulu, elemanları iyi eğitimli, ahlaklı ve terbiyeliler’ şeklinde bir görüntü vermektedir. Bu görüntüsü nedeniyle toplum genelinde ‘Gülen grubunun Türkiye için tehdit olmadığı’ kanaati oldukça yaygındır.” değerlendirmesine de yer veriliyor.
Mesela, belgelerde ‘Gülen grubunun yaptığı/yapacağı uygulamaların bilgi destek açısından engellenebilmesi’ başlığı altında “İslam coğrafyasında ve ulusal kamuoyunda ‘ABD kontrollü, emperyalizmin hizmetindeki işbirlikçi’ olduğuna ilişkin güçlü bir kanaatin oluşması, bu kapsamda ‘ABD’ye hizmet eden sakıncalı teşkiller’ yaklaşımıyla 50’ye yakın ülkedeki eğitim merkezlerinin yasaklanmasıyla mümkün olabilecektir.” denerek ilgili birimin nasıl bir niyeti olduğu ortaya konuyor.
Aktif-pasif psikolojik harp
Bilgi Destek Daire Başkanlığı’nca hazırlanan 1521 numaralı bilgi notunda ‘cemaat’in Güneydoğu’daki faaliyetleriyle ilgili rahatsızlık şöyle dışa vuruluyor: “Fethullah Gülen’in talimatıyla Güneydoğu Bölgesi 2005 yılında birinci önceliğe alınmış, çok sayıda Gülenci bölgede görevlendirilmiş, bölgedeki her bir yerleşim biriminde yapılacak faaliyetlerin finansal desteğinin kimler ve hangi gruplar tarafından yapılacağı belirlenmiş ve harcamalar karşılanmıştır.”
Aynı notta şu satırların altını da çizmek gerekiyor: “Fethullah Gülenciler ‘Türklerle bölge halkının kardeş olduğu’ temel yaklaşımından hareket etmekte, ‘bölge halkının yoksulluğuna bir nebze de olsa çare olabilmek, sıkıntılarını paylaşmak’ amacıyla bölgeye geldiklerini belirtmektedirler. Gülen grubu, öğrenciler için okuma salonları, dershaneler çalıştırmakta, uygun öğrencilere burs vermekte, yoksul kişilere yardım etmektedir.”
Belgelerden öğrendiğimize göre psikolojik harekât ‘aktif’ ve ‘pasif’ uygulamalar olarak basitçe ikiye ayrılıyor. Bunların uygulanabilirliği başlığı altında ise aktif uygulamalar şöyle tanımlanıyor: “Hedef kitlelerin liderlerine, topluma, yönetimine güven duymamasını sağlama, hedef kitlelerde belirsizlik oluşturma, şüphe yayma, kendine olan güvenini kaybetme, geleceğe olan umudunu azaltma, bıkkınlık yaratma, moralini bozma, güçsüz oldukları kanaatini hakim kılma, menfi psikolojik harekat kampanyalarını yürüten güçlere duyulan sempatiyi kırma, güven duymalarını engelleme, karşı tarafın söylemlerini benimseyen ve savunanların saygınlığını ortadan kaldırma vb. işlemleri gerçekleştiren çok yönlü ve oldukça karmaşık uygulamalardır.”
Savunma yöntemleri tanıdık
Genelkurmay içindeki cuntaya göre, “Menfi psikolojik harekat planlarını uygulamaya koyanların afişe edilmesi, planların deşifre edilmesi, menfi planı uygulamaktan vazgeçiren karşı planların uygulanması, planların işlemez hale getirilmesini sağlayan tedbirler” de aktif tedbirlerdir. Şu notu da düşelim buraya. Cunta, mesela Ergenekon sürecinde gerçeklerin ortaya çıkması için çaba sarf eden, yayın yapan faaliyetler ortaya koyan eylemleri de birer menfi psikolojik harekât olarak değerlendiriyor. Buna dair 1527 numara ile hazırlanan uzun bilgi metninde Ergenekon sürecinde milliyetçi/ulusalcı kesimlerce kullanılan savunma amaçlı geliştirilmiş notlar var. Örneğin, Ergenekon sürecinde ‘bazı maceraperest, şöhret budalası, çıkar peşinde koşan insanların yaptıkları yanlışların faturasının milliyetçi, ulusalcı ve vatansever gruplara çıkartılmaya çalışıldığı’ savunması yapılıyor. Ergenekon sürecini başından beri takip edenlere tanıdık gelecek başkaca savunma argümanları da geliştirilmiş: “Haberlerin medyaya AKP yandaşı Fethullahçı emniyetçiler tarafından talimatla sızdırıldığı, Emniyette 4 Daire Başkanı, 11 Başkan Yardımcısı, 32 Şube Müdürü, 3 Baş Komiser ve 3 öğretim üyesinin Fethullahçı olduğu, İstihbarat Dairesi’nin yüzde 90’ının Fethullahçıların kontrolünde olduğu.”
Ayrıca “Derin devlet olarak lanse edilenlerin değil derin çete, mahalle ya da kaldırım bitirimi bile olamayacak kadar güçsüz, basit, sıradan kişiler oldukları,
“Yakalananların etkisiz, güçsüz, devlet içerisinde esamisi okunmayan, üzerine yüklenilmesi kolay ve sahipsiz kişiler olduğu, yüksek düzeyde gizliliği sahip olması gereken Gladio örgütlenmesinin bu kişilerle uzaktan yakından ilgisinin olmadığı,
“Gladionun ABD kontrollü olan bir yapı olduğu, NATO’ya girişle birlikte derin devletin ortadan kalktığı ve ABD egemenliğinin devlete hakim olduğu, geçmişte komünistler baş suçluyken, bugün ABD aleyhtarı olan, milli çıkarları korumaya çalışan kurum, grup ve yapıların suçlu haline getirilmeye çalışıldığı, “Gladio’nun soğuk savaş döneminde TSK’nın içerisinde olduğu, ancak TSK’nın 1990’lı yıllarda Özel Kuvvetler Komutanlığı’nı yeniden teşkilatlandırarak millileştirdiği ve ABD’nin kontrolündeki yapıyı tasfiye ettiği, bunun üzerine ABD’nin Gladio’yu kendi kontrolündeki Fethullahçı yapının içerisine yerleştirdiği, bugün Gladio’nun odağının emniyet içerisindeki Fethullahçılar olduğu.” gibi ifadelerle dost medyaların yayınlarına destek veriliyor.
Psikolojik harekâta geri dönelim. Aktif uygulamaların nasıl gerçekleştirileceğine dair de bilgi mevcut belgelerde: “Dolaylı, örtülü olarak gerçekleştirilmelidir. Kompartmantasyon usulü uygulanmalıdır. Uzman personel kullanılmalı, gizlilik ve sır disiplinine uyulmalı, yeterli ölçekte mali güce ve hareket kabiliyetine sahip olunmalıdır.”
Pasif uygulamalar ise ‘menfi psikolojik harekât plan ve uygulamalarının, kontrol altında bulundurulan (TSK personeli, TSK’ya sempati duyan ve tarafsız kitle/grup/kişiler) kitleleri etkilememesi için, bu kitlelerin bilgilendirilmesi suretiyle menfi planların etkisiz kalmasının sağlanması’ şeklinde açıklanıyor. Buna ‘Psikolojik Harekâta Karşı Koyma’ veya ‘Bilgi Destek’ deniyor.
Psikolojik harekâtta açık, yarı açık ya da kapalı (beyaz, gri, kara) yöntemler kullanılıyor. Belgelerin ağırlıklı konularından biri de Bilgi Destek Dairesi’nce üretilen veya üretimi sağlanan bilgi, belge, haberlerin internet sitelerinde kullanımı. Genelkurmay’da teşkil edilen internet siteleri de yargılama konusu zaten. Bu hususta belgelerde yer alan bir bilgi notu şöyle: “Bahse konu bilgilendirme kampanyaları, sanal bir isim ve e.posta adresi kullanılarak, gazetelerin köşe yazarları, gazete yöneticileri, okuyucu köşeleri, gazetelerin genel yayın yönetmenleri, kamu görevlileri gibi seçilen hedef kitlelere gönderilerek icra edilmektedir.”
Kara propaganda araçları
Belgelerde psikolojik harekâtlarda kullanılan araçlar ve bu araçların halihazırdaki kullanım şekline dair bilgiler de yer alıyor:
 Medya üzerinden kullanılacak temaların dolaylı ve örtülü olarak kullanılması etkiyi artırmaktadır. Bu işlemin gerçekleştirilebilmesi için yeterli ölçekli mali güce sahip olunması gerekir. (Medyanın dolaylı olarak kullanımı Genelkurmay Genel Sekreterliği’nce gerçekleştirilmektedir. Kullanılan yöntem kolayca deşifre ve afişe olabilecek niteliktedir.)
 Medyada yer almak psikolojik harekat demek değildir. Hedef kitlenin duygu, düşünce ve tutumunu etkileyecek tarzda medyada yer almak gerekir.
 Sanal ağ, yarı kapalı ve kapalı psikolojik harekat yöntemlerinin çok etkili olarak kullanılabildiği bir alandır. Açık yöntemler için fazla uygun değildir. Tarafımızdan işletilen sanal ağ sitelerine zorunlu olarak açık (beyaz) yöntem izlenmektedir. Bu durum, her türlü gayrete rağmen sanal ağdan alınması gereken verimi düşürmektedir. (Tarafımızdan işletilen sanal ağ siteleri ağır bir bürokrasiye tabidir. Aynı zamanda deşifre ve afişe olabilme riski yüksektir.)
 Sanal ağda kapalı yöntemleri kullanabilen, dolaylı ve örtülü olarak çalışacak sitelerin oluşturulmasına ihtiyaç bulunmaktadır. (Güvenilir kişilerce kurulur ve çalıştırılır, çalıştırma maliyeti ve riski düşüktür.)
 Menfi kampanyanın deşifre edilerek afişe edilebilmesi için yine menfi kampanyayı hazırlayan, yürüten yapı ve kişiler hakkında ayrıntılı bir psikolojik harekat istihbaratı oluşturulmalıdır. (Gözaltına alan mahkeme üyelerinin özellikleri, ideolojik yapıları, teknik takibin yasalara aykırı olarak yapılması, malzemeleri yayınlayan medya kurumunun güvenilirliği ve ideolojik yapısı vs.)
 Aklama yapılacak kişilerle ilgili medyanın ilgisini çekecek tarzda haber, yazı incelemelerin kamuoyuna yansıtılması.
 Sivil Toplum Örgütleri (STÖ), günümüzde kamuoyu yaratmak ve kitleleri etkilemek için çok yaygın olarak kullanılmaktadır. Tam kontrollü STÖ’lerden elde edilen verim düşük olmaktadır. Dolaylı, örtülü ve kısmen kontrol edilen STÖ’lerin hem etkileri fazla, hem taşıdığı risk az, hem de maliyetleri oldukça düşük olabilmektedir. TSK’nın arka bahçesi olan dernek ve vakıfların STÖ kapsamında, kamuoyu oluşturmak için doğrudan kullanılmaları uygun değildir.
 İrtica konusunda kara propaganda tarzı kitaplar bastırılmalı ve tüm yayınevlerine dağıtılmalıdır. Tarikat, cemaat, yeşil sermaye, dolandırıcılık vs. ile ilgili olacak, akıcı bir dille yazılacak ve yazar için farklı isimler kullanılacaktır.
 Desteklenecek kişi, grup ve kişiler durumlarına bağlı olarak desteklenir. Maceraperest, kontrol edilemeyen kişi ve kurumlar tamamen örtülü olarak desteklenmelidir. (Örneğin bastığı kitaplardan çok sayıda alınır, imha edilir.)
Resmî yazışmalar sonucunda ‘hukuka uygun elde edilen’ bu deliller Ergenekon sanıklarını epey zorlayacak gibi görünüyor. Ama asıl önemlisi bundan sonra aynı taktikleri uygulamak kolay olmayacak.
  Seminerlerde muhalif isimler de bulunmalıdır. Bildiri sunanlarla muhalif isimler tartışacaklar, yoğun bir tartışma ortamı yayınlanacak. Aksi taktirde bu işlem kara yöntem olmaz.

Darbe yapamıyoruz; ama şartları hazırlayabiliriz!

Ergenekon soruşturmaları ‘sivil’ alana geldiğinde hep bir kargaşa çıktı; muhalefetin susturulduğu, davanın rövanş almaya vardığı söylendi. Teknik tartışmalar bir tarafa, ‘askerî vesayet’in ve ‘darbeler’in sivil ayağının nasıl ince ince kurgulandığını, bu sefer kurgulayan anlatıyor. İşte o belge.  
MUHSİN ÖZTÜRK
Naip (görevlendirilen) hâki-min yazdığı rapora giren ve Ek-35 ibaresiyle yer alan, Genelkurmay Bilgi Destek Daire Başkanlığı’nca üretilen 30.08.2007 tarihli belge, AK Parti’nin yüzde 47 oyla seçildiği ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Köşk’e çıktığı tarihten hemen sonrasına rastlıyor. Daha ilk cümlelerde özeleştiri var ve durum değerlendirmesi yapılarak bu şartlarda darbenin mümkün olmayacağı vurgulanıyor. AK Parti’yi küresel sermaye ve güçler iktidar yapmıştır ve gitmesi de bu desteğin kalkmasıyla olacaktır. Belge, okuyanlarda ‘aklı başında’ kalemler tarafından yazıldığı izlenimini veriyor. O meşhur ‘kurmay zekâsı’ devrede sanki. Değişmeyen şey; askerî vesayet ve darbe zemini ile ilgili  arayışlar.  Muhtemel darbenin ekonomik krize yol açacağı belirtildikten sonra ‘geçiş dönemiyle’ ilgili bir dizi tedbir sıralanıyor. Cumhurbaşkanını protesto eder görüntüden uzaklaşmak, türbanlıların olduğu toplantılara katılmamak, türbanlı katılım olduysa oradan uzaklaşmak, AK Parti’nin içinde kendine yakın bir grup tesis etmek ve o grubu AK Parti’nin diğer kanadına yani ‘radikal İslamcılara karşı kullanmak ve bütün bunları yaparken zinhar siyasete müdahale eder görüntüsü vermemek… “TSK’yı eleştirenler ‘tetikçiler’dir ve muhatap alınmamalıdır, asıl olan arkasındakilerin bertaraf edilmesidir, siyasal iktidarın güçten düşmesiyle birlikte o tetikçilerin ‘yıpratma işlemine konu edilmesi’ söz konusu olabilir.”
Kamuoyu inşa etmek ve kamuoyu oluşturma araçlarının kullanımı özel bir yer işgal ediyor.  “Uygun nitelikli bilim adamlarına yönlendirilmiş anketler yaptırılabilir.” cümlesi en masum olanı. TSK’ya yakın bir sivil kesim vasıtasıyla komuoyuna yönelik stratejiler sıralanıyor.  Gri ve kara propaganda yapacak internet sitelerinin tesis edilmesi, ajanslar kurulması, sivil toplum kurumlarına adam sokulması, bu kurumların yönlendirilmesi… Bir de karşı tarafın arızalı adamlarını devşirme bahsi var ki, bir yerde, bu işin psikolojik harbin en önemli unsuru olduğu vurgulanıyor: “Medyada öne çıkartılabilir, kitap yazdırılabilir, kitapları satın aldırılabilir…”  4-5 sayfalık bilgilendirme raporunu okurken sanki gözünüzün önünden film şeridi geçiyor. Simalar, olaylar, fotoğraflar hatta kitaplar. Hem raporun bütününde hem de sözünü ettiğimiz bu bölümde ortaya çıkan şey ‘demokratik güçler’i hedef alan olayların hiçbirinin tesadüf olmadığı, ayrıntılarıyla planlandığı oluyor. Her şey, söylenecek cümleler, atılacak adımlar bu kadar mı planlanır, siyasete ve toplumsal hayata bu kadar mı girilir! 90’ların ‘arka bahçe’yi temizleme stratejisi hız kesmemiş; halk kitleleri yine hedefte.  AK Parti’yi ‘irticacılar’ ve ‘dinciler’ diye ikiye ayırıyor. Bu bakış açısına göre yüzde 50 içinde olumlu hiçbir unsur yok. TSK geri çekilirken de ileri çıkarken de bir strateji belirliyor ve bunu askerî değil sivil hayatın dizaynı için yapıyor. İşte binlerce belgeden bir tanesi.







10 soruda Genelkurmay belgeleri

Naip Hakim Hüsnü Çalmuk, Genelkurmay’ın Bilgi Destek dairesindeki harddisklerden çıkan belgeler ışığında bir ön rapor hazırladı. O raporun şifrelerini 10 soruda çözmeye çalıştık.
MURAT TOKAY
Naip Hâkim Hüsnü Çalmuk, Genelkurmay’da Bilgi Destek Dairesi’ndeki hard diskler ve sunuculardan (server) kopyaladığı 3 milyon belgenin bir kısmını inceleyerek 212 sayfalık ön rapor hazırladı. Raporda AK Parti ve Fethullah Gülen aleyhine yürütülen psikolojik harekâtın belgeleri yer alıyor. O raporun şifrelerini 10 soruda çözmeye çalıştık.
1. Naip Hâkim Hüsnü Çalmuk’un hazırladığı ön raporda hangi yıllara ait belgeler yer alıyor?
Ön rapor Genelkurmay Başkanlığı Bilgi Destek Dairesi’nde 2005-2009 yılları arasında kullanılan bilgisayarların hard disklerinden çıkan belgeler incelenerek oluşturuldu. Bu hard disklerde yaklaşık 3 milyon belgeye ulaşıldı. (Bu belgeler içerisinde gizlilik taşımayan hizmete özel birçok dokümanın da yer aldığı belirtiliyor.) Belgelerin 600 bini özel bir şifreleme yöntemiyle korunduğu için tamamının incelenmesi bitmedi.
2. Belgelerde ne var?
Güncellenmiş psikolojik harekât planları, bilgi notları, brifingler yer alıyor. AK Parti’ye ve Fethullah Gülen’e karşı Bilgi Destek Birimi’nce kurulan ‘kara propaganda’ sitelerinin yayınları belgeleniyor. Ülke gündemi, hükümet politikaları ve Ergenekon Terör Örgütü’ne yönelik yürütülen soruşturmaya dair değerlendirmelere ve bilgi notlarına yer veriliyor. Belgelerin birinde “AK Parti hükümetine silahlı ya da silahsız müdahalenin şartları henüz oluşmadı.” deniyor. Planın ayrıntılarında şartları olgunlaştırmak için yapılması gerekenler anlatılıyor. Ön raporda ‘Bazı basın kuruluşlarına haber yaptırılması ve köşe yazısı yazdırılması’ diye bir başlık açıldığı görülüyor.
3. Genelkurmay bünyesinde hangi internet siteleri kurulmuş?
www.irtica.org, www.ozgurgenc.net, www.turkatak.gen.tr, www.turkses.com, www.terorveguvenlik.net, www.greekmurderers.net, www. terorveguvenlik.net, www.gurtbetciler.info, www.armenianreality.com, www.stratejik.info, www.pkkgercegi.net. Genelkurmay bu sitelerin 2007 yılında kapandığını duyurmuştu.
4. Bu sitelerle amaçlanan nedir?
Başta Başbakan Tayyip Erdoğan olmak üzere Adalet, İçişleri ve Milli Eğitim bakanları üzerinden ‘Türkiye Cumhuriyeti yürütme organını baskı altına alıcı, tezyif ve tahkir edici’ yayınlara yer veriliyor. ‘Türban, imam hatipler, kadrolaşma-atamalar, Diyanet İşleri, Fethullah Gülen ve AKP işbirliği’ temalı haber ve yorumlar üretilerek kamuoyu manipüle edilmeye çalışılıyor. (2007’de irtica.org sitesindeki ‘Apronda namaz şov’ haberi kapatma davası iddianamesine delil olarak konulmuştu.) Ön rapordaki belgelere göre sitelerde yer alan yayınlar -yani karargâhta hazırlanan bilgiler- sanal bir isim ve e-posta adresi kullanılarak köşe yazarları başta olmak üzere gazetelerin önemli isimlerine gönderiliyor.  5. Belgelerin sahte olma ihtimali var mı?
Hard disklere ulaşma süreci şöyle gelişti: İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi, ‘İrtica ile Mücadele Eylem Planı’nın hazırlandığı iddia edilen Genelkurmay Bilgi Destek Dairesi’ndeki bilgisayarları inceleme kararı almıştı. Genelkurmay’daki 55 hard diskin mevcut hâliyle, üzerinde hiçbir silme işlemi yapılmadan mahkemeye gönderilmesi istenmişti. Genelkurmay ise dosyaların gizli veya devlet sırrı niteliğinde belgeler olduğunu belirterek mahkemenin talebini reddetti. Bu süreçte hard disklerin silindiği gündeme geldi. Dava sırasında (27.10.2011) sanık avukatları askerî savcılıkça yapılan soruşturmada Genelkurmay Başkanlığı’nca işletilen internet siteleriyle ilgili bilgisayarların imajlarının alındığı yönünde beyanda bulundu. Bunun üzerine mahkeme bu imajları yeniden istedi. Genelkurmay’ın istenen belgelerin ‘gizli olduğu ve devlet sırrı içerdiği’ cevabından sonra mahkeme kozmik oda soruşturmasında olduğu gibi, bir hâkim görevlendirdi. Hâkim Hüsnü Çalmuk, 12.01.2011 tarihli oturumun (3) no.lu ara kararı uyarınca imajlar ve sunuculardan belgeleri kopyalayarak bir kısmını tarayıp (iki yıl sürdü) 12.12.2012 tarihli bir ön rapor hazırladı.
6. İrticayla Mücadele Eylem Planı’na ulaşıldı mı?
Hüsnü Çalmuk’un hazırladığı raporda ‘İrticayla Mücadele Eylem Planı’nın bulunduğuna ya da bulunmadığına yönelik hiçbir ifadeye yer verilmiyor. Yalnız Çalmuk’un şu ifadesi dikkat çekici: “Ayrıca yapılan ön incelemede diğer kullanıcılara ait işlemlerin serverlarda yer almasına rağmen  sanık  Dursun Çiçek’e ait 611492_401 nolu kullanıcı numarasına ait server bilgilerinin bulunmadığı müşahade edilmiştir.”
7. Bilgi Destek Dairesi eski Psikolojik Harp Dairesi mi?
Eski adıyla Psikolojik Harp Dairesi. (10 no.lu belgede psikolojik harekât yerine ‘bilgi destek’ teriminin kullanılması isteniyor.) Fakat Avrupa Birliği uyum sürecinde daire kaldırıldı, daha doğrusu ismi değiştirildi. Bilgi Destek Dairesi’nin mahkemeye sunduğu hard disklerden çıkan belgelerle ilgili hazırlanan raporun 204. sayfasında ‘Bilgi Destek Daire Başkanlığı Özel Brifingi’ yer alıyor. Şu değerlendirme yapılıyor: “TSK’da psikolojik harekat teşkili 1950’li yıllarda ABD’den aynen kopya edilmiş ve Özel Harp Dairesi’nde ve Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı’nda küçük birer kısım olarak teşkil edilmiştir. 1980’den itibaren MGK’nın ülke çapında psikolojik harekat yönetimini üstlenmesiyle TSK’da da bu konuda bir takım gelişmeler olmuş, MGK’da uzmanlaşmış personelin PSK.HRK. konusunda stratejik ve operatif seviyede uzmanlaşabilmiştir. Gnkur. Bşk.lığı’na atanmasıyla 1995 yılında daire teşkil edilmiştir.”
8. Psikolojik harekât nedir?
Genelkurmay belgelerine göre psikolojik harekât; hedef olarak belirlenen kitle/grup/kişilerin (hedef) duygu, düşünce, tutum ve davranışlarına etki edilmesi ve değiştirilmesi/dönüştürülmesi işlemidir. (204. sayfa)…  (Psikolojik harekât teoride ‘gayri nizami harp’in (özel savaş) ayrılmaz bir bileşenidir. Özel savaş yöntemlerinin kullanılmasını gerektirir.) Brifing notuna göre, yapılacak kara propagandanın deşifre edilmesi durumunda Genelkurmay ve başkanının bundan zarar görmemesi için önlem alınması gerektiği belirtiliyor
9. Psikolojik harpte ne tür araçlar kullanılıyor?
Ön raporda yer alan Genelkurmay belgelerinde psikolojik harekâtta kullanılan araçlar ‘medya, internet ağı, kanaat önderleri ve sivil toplum örgütleri’ olarak dört sınıfa ayrılıyor. Bilgi notunu hazırlayanların medya yorumu şöyle: “Türkiye’de medya ağırlıklı olarak ‘karşı taraflar’ın elindedir. Bu nedenle medya tarafımızdan etkili olarak kullanılamamaktadır. Tarafsız medyanın taleplerimiz doğrultusunda yönlendirilebilmesi için haberlerin medyanın ilgisini çekebilecek hale getirilmesi gereklidir.”  Kanaat önderlerine ayrı bir önem veriliyor: “İşadamı, köşe yazarı, sanatçı, şarkıcı, sporcu, akademisyen, emekli asker, bürokrat, siyasetçi veya çeşitli nedenlerle toplum tarafından tanınan sevilen ve sempati duyulan kişiler yerli veya yabancı olabilir. Kanaat önderleri hassasiyetlerine uygun olarak elde tutulur ve ihtiyaç halinde kamuoyunu yönlendirmek için kullanılır. Doğrudan veya dolaylı olarak kullanılabilirler çok etkilidirler.”
10. Ön rapora sanıklar ne diyor?
Emekli Albay Dursun Çiçek’in avukatı (kızı) İrem Çiçek “Hard disklerin içinde irticayla ilgili belgelerin yer alması gayet normal ve olağan. İrtica, Milli Güvenlik Kurulu direktiflerine göre bir tehdit. Şifreli belgelerin açılmasının sonucunu ise Genelkurmay düşünmeli.” derken, eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ’un ve emekli Orgeneral Hasan Iğsız’ın avukatları yazılı açıklama yaptı. Açıklamada “Ön raporda yer alan 41 adet ekin çoğunda tarih bulunmamaktadır. Kaldı ki, ekteki konular içerik olarak incelendiğinde de üzerinde yorum yapılan konuların, müvekkillerimizin görev döneminde olmadığı kolaylıkla anlaşılabilir.” denildi.

Hiç yorum yok: