15 Ocak 2013 Salı

BİLİNÇALTINA ETKİ EDENLER (SUBLİMİNAL)-İhramcızâde İsmail Hakkı


İnsan, gelişen bir varlıktır. Bu gelişimi, hem maddî hem manevî olarak gerçekleşir. Ancak bu süreç, her insanda farklılık gösterir. Bunu genetik yapısı, hayatı, iç ve dış etkenlere maruz kalarak oluşturur. Bu etkenleri çevre, kültürel ve içtimâî etkileşimler, kültür yapısı ile ilgi alanlar gibi durumlarla da beslenerek gelişmeye devam eder.
İnsanın bilinci dâhilinde gerçekleşen her çeşit unsuru farklarıyla birlikte algılarken; bilinçaltında gerçekleşen hususları çoğunlukla kontrol edememektedir. Bu sebepten dolayı, bilinçaltını yönetmek de, standartlara sığdırmak pek mümkün olamamaktadır. Mesela, reklam dünyası başta olmak üzere hedef kitle hakkında ulaşılması gereken hedefe kavuşmak için gizlenen bir mesajın bilinçaltı ile karşılanmasının önüne geçilmesi için yapılması için gerekli tedbirler hakkında fazla bilgi bulunmamaktadır.

Subliminal Mesaj

Mesajın eleştirel bilinçli zihnin filtresine takılmadan, doğrudan bilinçaltı tarafından algılanmasıdır.
Belli belirsiz algılamayı (subliminal, gizli şekil/imge) “bir kimsenin, uzaklık ya da ışık yetersizliği nedeniyle bir nesneyi tam olarak değil hayal meyal fark etmesi”. (Larousse sözlüğü)
Beynimiz gün boyu sayısız şeyler algılar, çoğunu da bilinçsizce kaydeder. Mesela; araba kullanırken çevremizde gördüklerimizin pek azını bilinçli olarak görürüz, gerisi hep bilinçdışı kayıtlardır. İşaretçinin işaretini bilinçdışı algılar, bilinçli algılamadan sonra hareketi gerçekleştiririz. Neticede alışkanlıklarımızın ve inançlarımızın kayıtlı olduğu bilinçaltı zihnimiz, davranışlarımızı, seçimlerimizi ve kaderimizi hayatımız boyunca etkiler, durur.
Subliminal mesaj yüzde yüz güvenlidir, insana zarar verebilecek her türlü mesaj otomatik olarak bilinçaltı tarafından reddedilir, denilse de insanların bir türlü mesajlardan bir şekilde zarar gördüğü kesindir.  Belki her canlının bilinç katmanları tabiatı gereği kendini korumaya yönelik olarak programlanmış olsa da gizli etkisi olan bu psikolojik etkilenme durumundan kurtulması gereklidir. Sürekli tekrarlanan bir mesaj alışkanlık yapmaktadır. İnsanın zayıf kaldığı yönlerin uyarılması ile duygu ve fiiller gizli mesaj karşısında refleksle hareket ederek ötekinin istenilen hedefine doğru hareket eder.
Kapitalist sistemin fikir babalarından Freud’un ana fikri olan cinselliği, insan hayatının bütün alanlarında, yiyecek, içecek, giyecek, vb. şeylerde dolaylı olaraktan kullanılmak istenilmesi tüketim ekonomisinin temel faktörlerinden olmasıyla, bir yiyecek firması ürünün etkili imajı yakalaması için cinselliği ima ederken oluşacak etkisindeki gizli mesajın güvenilirliği nasıl ölçülebilir.
Mesela, bir filimin hangi mesaja kilitlendiğini; bir partinin seçim öncesi bir şarkıyı sürekli dinletirken altında subliminal mesaj kullanmadığını nasıl takdir edebiliriz. Bu gizli mesajın içeriğini daha sonradan toplumun yargısında yeni oluşmuş yargı cümlelerini tespit etmek zaman alsa da, bu gizli mesajın bir işareti olmaktadır.
Bizim burada asıl anlatmak istediğimiz, bu mesaj yağmuru altında nasıl korunacağımız olmaktadır. Dinimizin bize öngördüğü temel esaslardan biri nifak alameti olan hususlardan uzak durmaktır. Bunun başında “olduğun gibi görün, göründüğün gibi ol” emri ile münafıklığı kesin dille yasaklamasıdır. Münafık, kâfir olan kişiden daha kötü olup en büyük manevi cezayı görendir. Çünkü aldatma ve hilesi ile insanları yanlışa sevk etmektedir.

 SES FREKANSLARI VE ETKİ ALANLARI

SES NEDİR? 

‘Her şey zikreder ancak siz bilemezsiniz,’ ayeti çerçevesinden bakarsak her şey gibises de dalga yapısına sahiptir ve basınç dalgaları şeklinde yayılır. Duyma eşiğimizde olan dalgalara ses diyoruz. Tabiî algı sınırımızın dışında fark edemediğimiz sesler de var. Bunlar algı düzeyimize yansımadığı için yokmuş gibi geliyor. Çünkü o türden bir zikir duymadık. Farkındalık alanımızda tanımlanmadı. Orada olmadığından değil bizim nakıslığımızdan ses orda ama tanımlanamadı.

ALGILARI OLUŞTURAN NEDİR?

Genetik kültür ve öğrendiklerimiz algı filtrelerini oluşturur ve biz buna göre bir varlık okuması belirleriz. (kişilik) Her canlının duyabileceği minimum ve maksimum ferakansları vardır. Frekans, bir saniye içinde geçen dalga tepesi sayısıdır. Bazı duyum eşikleri:
İnsan: 20 hz – 20 khz
kedi:100 hz – 60 khz
köpek: 50 khz’e kadar
fare: 1 – 100 khz
kuş: 100-29.000 hz
balık: 200-800 hz
fil: 1 hz – 20 khz
Tayin olunan eşiğin altındaki ve üstündeki sesler duyulmaz. Bu insan için de geçerlidir. İnsan belli sınırdaki sesleri duyabilir. Bunun fiziksel tespiti budur.
Tespit olunan ve şu an için deneyimlediğimiz bu sınır fiziğin tespit edebildiğinden mi ibaret?
Sınırları biraz zorlayalım. Aslında insan sınırlı duyuları ile fark edemediği varoluş düzleminde, her şeyle irtibat halinde ve bu sürekli olmakta. Şu anda belki algıları ile tanımlayamıyor. Ancak bu etkileşime engel değil. Kaynaklarda bunlar çok farklı isimlerle temsil edilmiş. (melekler, hüddamlar, kelimeler, sayılar, harfler, cinler ve şeytanlarla temsil edilen boyutlar ve kokular, elektromanyetik alanlar, renkler, vs.) Belki biz de bunların her an telkinleri ile karşı karşıyayız. Seçimlerimizi farkında olmadan algı filtrelerimize göre yapıyoruz. Belki de görüyoruz farkında değiliz, tanımlayamıyoruz ama etkileniyoruz. Hz İsa’nın (ruhullah) dediği gibi: “Gördükçe göreceksiniz ama seçemeyeceksiniz. İşittikçe işiteceksiniz ama anlamayacaksınız. Çünkü bu kavmin yüreği kalınlaştı.”
Menfi ve müspet boyutlara ait sesler bizi nasıl etkiliyor? Herkes etkileniyor mu?
İnsanın etkilenmediği hiçbir şey yok. Çünkü kâinatın fihristi ve bu holografik yapıda en kuşatıcı tanımlayıcılarla donatılmış (halifeyi ruy-i zemin). Kâinatta ne varsa insanda var. Dışarıda ne varsa içeride ona ait alıcılar tanımlayanlar var. Kuşatıcı kanalımızı temsil eden ve bilinçaltı diye ifade edilen yapı, her veriyi algılama ve tanımlama üzere programlanmıştır. Fakat bilince yani farkındalığa (bize ait nesnel dünyaya) yansıması tamamıyla öğrendiklerimizle alakalı. Bilinçaltına gelen veriler, farkındalık düzeyine yansıdığında deneyim, tecrübe ve çıkarımlar ile bilinçaltına yeniden kodlanır, formatlanır ve artık farkındalık bu kodlamaya göre belirlenmiş olur. Bilinçaltının en önemli özelliği kodladığı veriyi geneleyansıtmasıdırDışarıdaki verilerin sınırlarını tayin eden önceki farkındalık düzeyinde edindiğimiz tecrübe ve deneyimlerdir. Artık bu bizim için genel geçer bir kuraldır. (Kulum beni nasıl bilirse ben ona öyle muamele ederim.)
Genetik biliminin paradigmalarını sorgulatan bir olay Hindistan’da gerçekleşmiş. Bir çocuk o kadar çok kertenkelelerle hem hal ki. ömrü hep onlarla geçiyor. ve kuyruğu kopunca tekrardan çıktığına defalarca şahit oluyor. Bilinçaltına işlenen veri bu noktadan sonra şu: kopan kuyruğun yerine yenisi gelir. Bu veri  defalarca gerçekliğe yansıyor ve çocuk her kuyruk kopmasında buna şahit oluyor. Bilgi gözlemle daha da kesinlik kazanıyor. Evet, bu böyle kopan şeylerin yerine yenisi gelir. Başka ne olabilir ki? Bilim adamları şimdi bu çocuğun DNA’sını inceliyor. neden mi? Bir kazadan dolayı ayağı kopmuş fakat iki sene sonra kopan ayak yerine yenisi gelmiş.
Gerçekten inanırsanız üstün olan sizsiniz. Gerçekten inanarak dua ederseniz dağlar yerinden parçalanır manasındaki hadisi şerifi yeniden tefekkür edelim. İnandıklarınızı bir kere deneyimlerseniz artık sizin sınırınızda ve normaldir. Fakat varlık sıradanlığa izin vermeyecek ölçüde sınırsız ve çeşitlidir. Her an bir şeen. Bu bağlamda bilginin kemali, dönüşümü deneyim iledir. Her şey dönüşebilir. En kötü olan bile dönüşebilir. Gübrenin güle, toprağın insana dönüşmesi gibi. Bu dönüştürücü güç Hz. İnsan sırrına aittir. Fakat bu tür bir kudrete sahip olmasına rağmen kulluktaki marifeti ile bunu gerçekleştirmez. Böyle bir halden istiğnadadır. Kader yani programa tesir etmez. Olanla uyum içindedir. Tecelliye tabidir. Bu tabiyettir ki rızayı celb ettirir. ve rıza merkez bilincinin tohumudur. O bir tür simyacıdır. Zehir ve panzehir bilgisi ondadır. Celal ve Cemal.
Bu etkiler nasıl gerçekleşiyor ve bunu kimler nasıl yapıyor?
İnsan vücudu elektrokimyasal bir sistemdir. Bu elektrokimyasal yapıyı etkileyecek ve işleyişini sekteye uğratacak, bu yolla davranışları değiştirecek sistemler olabilirin ötesinde var ve kullanılmakta. Hiç uzağa gitmeyin. Her düşüncenin kendine ait elektromanyetik bir alanı vardır. Elektriksel bir alan oluşturur. Ne mi yapar? Varlığa yansımayı bekler. Belli bir potansiyele geldiği zaman nesnel dünyaya yansır. Bu açıdan düşünceler gerçekliğin tohumlarıdır. Talebin neyse osun sen veya o olacaksın. Kenan Rıfai İnsani kamilin talebi tüm insanlığı kapladığı için talebine icabet vardır.
Vesvasıl hannas kavramını biliyorsunuz, Nas suresinde. Fısıltılar şeklinde sürekli insan doğasına zıt telkinler veren bir yapıyı tanımlar. Fısıltılar önemli. Ses ve görüntü dosyalarına belli dalga boyu ile yüklenmiş telkinler vardır.

SUBLİMİNAL KAYIT OLARAK TANIMLANAN GİZLİ TELKİNLER?

Genetiği oynanmış tohumlarla eş değer. hatta daha da tehlikeli. Bunlar hipnotik reklam başlığında reklam sektöründe kullanıldığı gibi müzik, sinema, en acısı çizgi filmlerde de kullanılıyor.

BU TEKNİKLE NE YAPILIR?

Atomu Hiroşima’da ne yaptılarsa bu teknikle daha fazlasını yapabilirler. Allah korusun. Savunma sanayinde kullanılıyor. (psikotronik ve psikotropik teknoloji) Yunanca psişe ve elektron sözcüklerinden gelmektedir. Elektronlar ile insan zihnine dışarıdan yaptırılmak istenenin yaptırılması söz konusu. 
Böyle bir etki ile işgal altındaki ülkedeki direnişçilerin savaştan vazgeçmeleri için holografik, görüntüler ve telkinler gönderilip sonuç alınabilir mi?
Bunları şu anda okuyanların araştırmasına bırakıyoruz. Örnekler o kadar çok ki. İnsanlar araştırsın subliminal ses kayıt tekniği ile psikotronik etkilerle nelerin yapıldığını. Bunlar bilinçaltı düzeyde çok etkili silahlar. Fakat işin ilginç bir yanı var. Bu araştırmaları yapan bilim adamlarının ortak görüşü bu etkilerden korunanlar ancak inanç sahipleri. Sadece ben inanıyorum değil? ‘Ey iman edenler iman edin,’ ayeti ile ‘şeytanın onlar üzerinde bir etkisi yoktur,’ ayetini tekrar tekrar hatırlayalım.
Farklı düzlemlerden gönderilen bu etkileri kırmada Kuran-ı Kerim çok etkilidir. Kuran ses ile diriltilen ve ses ile helak edilen kavimlerden bahseder. Bu kavimler kavramı beyindeki nöron ağları ile de bağlantılı mıdır? Onlara da bakar mı?
Kavim kıvam, ölçü, denge manası ile çağrışımlı. Denge üzere işleyen fıtrat belki bu tür etkilerle bozulabilir. Tabiî bozulan yapıyı yeniden inşa edenler de olacak. Mesala İsrafil’in borusu ile temsil edilen diriltici ses mürşidin sohbetidir. Hakk olan tarafta olacak.
Peki Kuran-ı Kerim’deki seslerin nasıl bir etki alanı var ?
Pakistanlı müslüman bir doktor deney yapıyor. Amacı şu: Kuran ayetlerinin biyolojik noktada insana etkisi nedir? 800 deneğe birbirinden farklı müzikler, sesler, tınılar dinletmiş. Bu arada denekler en üst düzeyde hassas alıcılara bağlı. Kandaki ph oranından beyindeki dalga boylarına, kalp atış ritminden aura fotoğraflarına kadar. Müzikler etnik, rock, new age, vs belli aralıklarla kısa kısa dinletiliyor. Aralarda Kuran’a çok yakın nağmeler dinletilmesine rağmen istisnasız hepsinde sıra Kuran’a geldiğinde biyoloji ve psişik veriler alıcılar tarafından optimum düzeyde tanımlanıyor. Olması gereken değerlere geliyor.
ALLAH ismini hastalarına tekrarlatan Müslüman olmayan fakat İslam üzerine yaptığı çeşitli araştırmaları ile tanınan bir psikolog var: Van der Hoven. “Allah” kelimesindeki her harfin hastalıklar için nasıl tedavi vesilesi olduğunu anlatıyor. Birkaç örnek verecek olursak: “Allah kelimesinin ilk harfi olan (A) harfi, solunum sisteminden direkt çıkıyor ve nefes almayı düzenliyor. Damaktan söylenen (L) harfi ise, dil hafifçe damağın üst kısmına dokunuyor, çene kısa bir duraklamayla birlikte aynı işlemi tekrarlıyor. İki (L) harfi olduğu için bu işlem nefes alıp vermeyi rahatlatıyor. (H) harfi çıkartılırken, akciğer ve kalp arasında bir ilişki oluşuyor ve işlem sonucunda kalp atışları düzeliyor.‘Kuran kalplere şifa, insanlara bir rahmettir,’ manasını tefekkür edelim.
Ses terapisinin kökeni titreşim yasasına dayanır. En yüksek yani insan ile en uyumlu frekans Kuran’dır. Fıtratın kendisi. Bio rezonans terapide kulaklık hoparlör ya da titreşim ileteçleri kullanılır. Belli dalga boyları amaca göre kanallara ki 12 ye kadar programlanır ve hiçbir operasyona gerek kalmadan vücuda akapunktur noktalarından da verilebilir. Çok yüksek etki alanına sahiptir.Bu dalga biçimleri minarelleri, amino asitleri, vitaminleri, zararlı maddelerle bağlantılı frekansların zehirli etkilerini tersine çevrilebilir. Her bakterinin, virüsün ferakansı tespit edilebiliyor ve onu yok eden anti frekanslar oluşturulabiliyor.
Kuran’daki her bir harf, her bir sure bu anlamda çok derin etkilere sahip. Hurufu mukkatalardan ha, mim, ayn, sin, kaf esmaları direk insanda tepe çakrasını aktive eder, yeni yaratımlara ve yeni ağların kurulum niteliğine sahiptir. Elif lam mim ra direk ön kortekste üçüncü gözde çekim alanı oluşturur. Celcelutiye denilen bir kitabı var Hz. Ali efendimizin. Burada bu huruflarla ilgili semboller ve hangi noktalara baktığı ile ilgili çok ciddi bilgiler var. Detaylarına burada girmek mümkün değil. Kaynak isteyenlere ibn Arabi’nin, Harflerin İlmi eserinitavsiye edebiliriz.

DOĞADAKİ SESLERİN TERAPİDE NE GİBİ ETKİLERİ VAR?

Su sesi direk şifadır. Zaten şırıl şırıl akan suda ya şafi ya şafi esmasının zikrini duyabilirsiniz. Tıkanık enerjilerin açılmasında ve varlığa yansımamış soyut hakikatlerin somutlaştırılmasında su sesi çok etkilidir. Bu anlamı ile ‘Her şeyi sudan yarattık,’ ayeti çok tefekkür edilmeli. Yaratım su ile gerçekleşiyor sembol ilminde. Su, ilimi ve iletişimi temsil eder. İletişim sorunu olanlar su sesi dinlemeli. Hücreler arası iletişim ve maddi manevi detoks onunla olur.
Kuş sesleri esmaları temsil eder sembol ilminde. Süleyman’ın kuş dili bilmesi yani bütün esmalara cami olması ki ismi de zaten Besmele ile Kuran’da. Süleyman silimden gelir, barıştırmaktır. Seher vaktindeki o kuş sesleri bizde denge ve dönüşüme sebebiyet verir. Ölümden hayata geçişi anka kuşu sembolize eder. Ki mürşitte ölmüş kalplere nefes verir. Eski atıl enerjilerin bırakılmasında kuş sesleri çok etkilidir.
Rüzgâr keza öyle. En etkili seslerden biridir. Nefes sesi başlı başına bir konu. Vahy kelimesi bilirsiniz rih kökünden gelir ki o da rüzgâr esinti ile özdeştir. Rüzgâr sesi sizde yeni tohumlamalar yapar. Ruhun üflenmesi ilham kanalını destekler, hu esması.
Yunus sesleri özellikle dengelemede kullanılır. Enerji dengelemede anti strestir. Araştırma yapılmış kedilerin çıkardıkları sesler insanda kalp krizi riskini ve stresi engelliyor. Hatta o mırlamalarda ya rahman, ya rahim manalarını insanı kamiller bizzat duymuşlar. Onların zikirleri sanki insanda sevgi ve şefkat duygularını ön plana çıkarır.
Denizdeki dalga seslerinin arındırıcı özelliği vardır. Hayatınızı resetlemek istiyorsanız dalga sesi dinleyin. Geçmiş zararlı yazılımların hayra dönüşümü için en etkili seslerdendir. Tabiî doğadaki bu sesler tabiatullah’tan. Bir de doğayı var eden ruhullah’ın sesi var ki o kamillerin sohbetidir. O ses önce abdest aldırır ki, imam O’dur. Onun ardında kılınan namaz, sizi seslerin olmadığı ama tüm seslerin orası ile var olduğu vahdet alemine geçirir. Bunun adı varlık ağacının meyvesi olmaktır.
Peki isimler? İsimlerimizin de etkileri var mı?
‘Çocuklarınıza güzel isimler koyun,’ Hz. Peygamber’in tavsiyesidir. Harflerin de isimlerin de titreşimsel alanda psikolojimize etkileri vardır.
Harflerden örnek verirsek A sesi direk beyne etki yapar. Allah ismi A ile başlar. Arşı azama ulaşmak ancak Allah ile mümkündür. Ayrıca akciğerlerin üzerine de etkisi vardır. Hayatın sevgi ve sevinç kanalını akciğerler temsil eder, nefes oradan girer. Dikkat edin Aşk ile Mirac ancak O’nun iledir. Göğüs bölgesi aşkı, beyin ise arşı, ululuğu temsil eder. Yani insan camisinin şerefesidir. Beyin esmalar oraya kodlanmış. Oradan da ezan okunur. Bu ilahi bestedir. Ciğerlere çekilen aşk nefesi ile ancak yüksek ilimler, hakikatler bestelenir. A mistik bir ses. Alef ibranice, elif de arapçası.
B sesi en güçlü seslerden biridir. Kuran’ın bismillah, İncil’in (B’reshit) başlangıçta, Mesnevi’nin bişnev, Celcelutiye’nin bededtü. ile başlaması tesadüf değildir. B harfi teklikten varlığa geçişi sembolize eder. Potansiyellerinizi aktifleştirmek tohumlarınızın meyve vermesini istiyorsanız bismilah demelisiniz. Düalitik yapının içinde yani kesrette vahdeti yaşamayı sembolize eder. Hz. Ali onun için b sırrından bahseder.
Ha sesi boğaza etki yapar. Ses tellerinin güçlenmesi ve tiroid üzerine etki yapar. Boğaz çakrası iletişim kanalıdır. Ha  arapçada hayat ile özdeştir. Ha hayattır.
Bu sesler ister Kuran’da olsun ister kadim bilgelikte, her bir ses temsil edilen organ düzeyinde özel bir rezonansa sahiptir. Oradaki esmayı aktive eder. Her bir bölgeyi bir âlemin giriş kapısı olarak düşünürsek 18.000 âleme ayna olan Hz. İnsan’ın esma sarmalından oluşan cem boyutunu hissedebiliriz. Onun sesi Hu’dur ki; duyulmaz. Ama bütün sesler onunla anlaşılır.

 BEYİN DALGA FREKANSLARI

Beyin bir radyo gibidir. Elektrik dalgalarını alır ve yayar. Frekanslar, elektrik faaliyetlerinin ölçüldüğü ve grafiğinin çıkarıldığı aralıklardır. Bu dalgalar beyniniz tarafından solunum ile oluşturulan biyoelektrik ile oluşur. Bedeniniz hareket ettiğinde bu hareketler etrafa iletilir.  Bedeniniz 6.8 ila 9.5 Hz arasında titreşir. İskeletiniz ve iç organlarınız birbiriyle uyumlu hareketleri yaklaşık 8 ila 9 cps hızındadır. Bedeniniz iyonosver ile eşzamanlı olarak hareket eder. Gezegenle birlikte yankılanır ve enerji alışverişinde bulunursunuz. Enerjinizi yeryüzünün elektromanyetik alanına yaklaşık 40000 km ya da gezegenin yaklaşık tüm cevre uzunluğu kadar yayabilirsiniz. Başka bir deyişle, zihninizden ve bedeninizden gelen sinyaller iyonosfer kovuğu sayesinde tüm gezegene saniyenin 1/70′i kadar bir zamanda yayılır.
EEG ile beyinde değişik frekanstaki beyin dalgalarını ölçebiliriz. Elektrotlar beyindeki elektriksel aktiviteyi ölçmek ve kaydetmek için derideki belli yerlere yerleştirilir. Amaç, bir saniye içinde beyinden yayınlanan bir dalganın kaç defa tekrar ettiğini ölçmektir. Bu olcumu radyonuzda istasyon değiştirdiğiniz andaki frekans belirleme ile kıyaslayabilirsiniz. Bu frekanslar yetersiz, fazla ya da bulunması zor olduğu zaman zihinsel performansımız sıkıntı çekebilir.
Beynin meydana getirdiği elektriksel aktivitenin gücüne amplitud denir. Beyin dalgası aktivitesinin volümü ya da şiddeti mikrovoltla ölçülür. EEG frekans bantlarıyla tanımlanır. DELTA (0-4 Hz), THETA (4-8 Hz), ALPHA (8-12 Hz), BETA (13-30 Hz), GAMMA 30Hz-? Hz
Örneğin: Beynimiz etkin zeka için 13 Hz dalga yüksekliğinde yüksek alpha ve düşük beta seviyelerini kullanır. Sıklıkla, öğrenme güçlüğü ve dikkat problemleri gösteren bireylerde beynin belli bölgelerinde, birbirini izleyen isleri ve matematik hesaplarını yapmaktaki beceriyi sağlayan 13 Hz dalga boyutundan daha düşük frekanslar gözlenir.

BETA (12 Hz-30 Hz)

Beta, fazlasıyla meşgul olduğumuz hallerde devreye girer. Hızlı, seri ve inişli çıkışlı dalgalardır. 14 ve ustu frekanstadır. Eşzamanlı olmayan aktif beyin dokusunu yansıtır. Simetrik dağılımda genellikle her iki tarafta görülür, önde daha fazladır. (frontal) Kortikal hasarda kaybolabilir ya da azalabilir. Heyecanımız arttığında veya dış faktörlerce fazlaca uyarıldığımızda beta dalgaları yayınlamaya baslarız. Konuşan biri, ders veren bir öğretmen beta dalgaları yayar. Konuşma sırasında tartışma çıkarsa, ortalık gerginleşirse beta dalgalarının frekansı artar. Genellikle normal ritimdedir. Dışsal ve içsel uyarıcılara duyarlılık veya kaygılı olma durumunda veya gözler açıkken dominant ritimdir. Gözlerimiz açıkken, dinlerken, düşünürken, analitik bir problem çözerken, karar verme veya yargıya varma durumunda, etrafımızda olan biten bilgiyi isleme sırasında aktiftir. Beta araba senaryosunda, overdrive’i temsil eder. Beta bandı oldukça geniş bir ranjdadir ve düşük, orta ranj ve yüksek olmak üzere üçe ayrılır:
Düşük beta (12-15 Hz), “SMR”
Dağılım: yan tarafta ve lobta lokalizedir ( frontal, occipital vb) Sübjektif duygu durumları : odaklanmış ama rahat, entegre İlişkili iş ve davranışlar: Dikkat Eksikliği Hastalığına yol açabilir, odaklanmış dikkatte eksiklik.
Fizyolojik ilişki: Hareketle ketlenir, vücudu sınırlandırmak smr’yi arttırabilir.
Eğitimin Etkileri: SMR’yi arttırmak rahat odaklanma sağlar, dikkat gerektiren yetenekler düzeltilebilir.
Orta beta (15-18 Hz)
Dağılım: birçok alan üstünde bölgesel ayrışmıştır. Bir elektrot üstünde odaklanılabilir.
Sübjektif duygu durumları : düşünme, kendinin ve etrafın farkında olma.
İlişkili iş ve davranışlar: zihinsel aktivite
Fizyolojik ilişki: Tetikte, aktif ama huzursuz değil.
Eğitimin Etkileri: zihinsel yeteneği arttırabilir, odak, tetikte olma, zeka
Yüksek beta (18 Hz üstünde)
Dağılım: Bölgesel ve çok fazla odaklanmıştır.
Sübjektif duygu durumları: tetikte olma, huzursuzluk
İlişkili iş ve davranışlar: Zihinsel aktivite, örn: planlama ve program. 
Fizyolojik ilişki: zihin- beden fonksiyonlarının genel aktivasyonu. Eğitimin Etkileri: Tetikte olmaya neden olur ve huzursuzluk yapar.

ALPHA (8-12 Hz)

Alpha dalgaları 7.5 ve 13 Hz arasındadır. Alpha dalgalarının can alici noktası 10 Hz civarındadır. Rahatlayınca ve heyecan yatıştığında devreye girer. Alfa dalgalarının beta dalgalarına kıyasla genliği daha yüksek, frekansı daha düşüktür. Beta dalgaları saniyede 15 ila 40 Hz yaparken, alfa dalgaları saniyede 9 ila 14 Hz arasında devir yapar. Elinizdeki is bitince, bir toplantıdan dışarıya çıkıp hava aldığınızda alfa dalgaları yine faaliyete geçer.
Sağlıklı alpha üretimi, zihinsel beceriyi arttırır, zihinsel ahenge yardımcı olur, rahatlama duygusunu arttırır. Bu durumda elinizdeki herhangi bir isi başarmak için hızlı ve etkili hareket edebilirsiniz. Alpha hakim olduğu zaman kişiler kendilerini rahat ve sakin hissederler. Alpha bilinç ile bilinçaltı arasında köprü gibidir. Gevşemiş, rahatlamış normal insanlarda görülen baslıca ritimdir. Hayatimizin büyük bir kısmında, özellikle 13 yastan sonra daha aktiftir.
Alpha ritimlerinin, beynin beyaz maddesinden çıktığı söylenir. Beyaz madde, beyinde bütün parçaları birbirine bağlayan bir kısım olarak görülür. Alpha kişi uyanık olduğu zaman ortaya çıkar. Occipital bölgede (kafanın arka tarafı) ve frontal kortekste yoğunluktadır. Alpha dışadönüklük (içe dönüklerde daha az), yaratıcılık ( yaratıcı kişilerde dinlerken ve yaratıcı bir problemin sonucuna ulaşırken alpha gözlemlenir) ve zihinsel aktivite sağlar. Eğer alpha dalganız normal limitlerinde ise iyi bir ruh halinde olursunuz, dünyaya daha doğru bakarsınız ve sakin hissedersiniz. Alpha, sınıfta veya iste öğretilen bilgiyi öğrenme ve kullanma anlamında beynin en önemli frekanslarından biridir. Gözlerinizi kapatarak veya derin nefes alarak alpha seviyesini arttırabilirsiniz; Hızlı nefesler alıp vererek düşürebilirsiniz. Araba benzetmemizdeki yeri Alpha dalga seviyesi vitesin boşta olması anlamına gelmektedir. Alpha, bir isten başka bir ise kolayca geçmemizi sağlar.
Beyinde dağılımı genellikle bütün lobu içerir, göz kapalıyken occipital lobta bulunur. Sübjektif duygu durumları: relax (rahat), sıkıntılı değil, uykulu değil, sakin, bilinçli İlişkili is ve davranışlar: meditatif ve eylemsizdir. Fizyolojik ilişki: Dengelenmiş ve iyileşmiştir. Eğitim sonucu: Rahatlama sağlatır.

Düşük alpha
 : 8-10 : iç farkındalık, zihin/beden etkileşimi, denge Yüksek alpha : 10-12 : merkezleme, iyileşme, zihin/beden bağlantısı

THETA (4-8 Hz)

Theta 3.5 – 7.5 Hz arasında faaliyet gösterir ve “yavaş” aktivite olarak sınıflanır. Teta, zihnimizin bilincin azaldığı hallerde ortaya çıkmaktadır. Frekansı çok düşüktür, Yaratıcılık, sezgi, hayal kurma, fantezi kurma ve hatıralar, duygular, heyecan uyandırır. Uzun bir yolda ilerlerken, yürüyüşe çıkıp bedeninizi dinlendirmek istediğinizde, gene ilginç ve yaratıcı fikirlerin dalgası teta is basına geçer.
Theta dalgaları içe dönük odaklanma, meditasyon, dua ve ruhani farkındalık sırasında kuvvetlidir. Uyanık olma ve uyku arasındaki durumu yansıtır. Bilinçaltıyla ilgilidir. Uyanık haldeki yetişkinler için anormal ama uyku sırasında olması normaldir. Theta’nin hippocampal ve limbik sistem bölgesindeki aktiviteyi yansıttığına inanılır. Theta endişe, kuruntu, huzursuzluk ve çekingenlik sırasında gözlemlenir.
Theta dalgası normal fonksiyon ediyor göründüğü zaman, öğrenme ve hafıza gibi kompleks davranışları ilerletir. Olağandışı duygusal durumlarda, stres veya hastalık gibi, uç büyük vericide (transmitter) dengesizlik olabilir ve bu da normal dışı davranışlara neden olur. Tekrar araba örneğimize geri dönecek olursak, thetayi 2. vites olarak düşünebiliriz. 1. vites (delta) kadar yavaş değil ama hala hızlı değil.
Dağılım: genellikle bölgesel, birçok lobu içerebilir, yanal ya da yayılmış olabilir. Sübjektif duygu durumları: Sezgileri güçlü, yaratıcı, anımsamak, hayal, düş, rüya gibi, değişken düşünceler, uykulu, “birlik, bir olma”, “açıkgöz”
İlişkili is ve davranışlar : Yaratıcı, sezgisel; ayni zamanda dalgınlık ve odaklanamama olabilir.
Fizyolojik ilişki : Zihin/beden entegrasyonu, iyileşme. Eğitimin etkileri : Arttırılırsa bası bos gezme, trans durumu. Düşürülürse, konsantrasyon artar, dikkat yoğunlaşabilir.

DELTA (0.1 –3 Hz)

Araştırmalar teta ve delta dalgalarının özellikle yaratıcılıkla ilgili olduğunu, bu dalgaların beynimizin içine doğru odaklanmamıza yardım ettiğini ve yaratıcı düşünceyi ortaya çıkardığını ileri sürüyorlar. Bu dalgaların en aktif olduğu dönem uykudan uyanma dönemidir. Bu nedenle uykudan uyanma sureci yaratıcılık acısından en yararlı dönemdir. Buna örnek olarak Descartes, yeni fikirlere en çok uyandıktan sonra, yatakta uykulu, yarı uykulu halde geçebilirmiş.
Yaratıcılık ile beynin dalgaları arasında ilintili olduğu belirginleştikçe, beynin elektriksel çalışmasını düzenleme faaliyetleri de daha popülerleşiyor. Birçok uzak doğu geleneği, aslında beynin kendisini dingin bir hale getirmeye yarıyor. Beynin dalgalarına egemen olduğunuzda, sinirlenmeyen, aşırı heyecana kapılmayan, zihni yaratıcılık surecini uzatabilen biri haline geliyorsunuz. Kas gücünü çalıştırır gibi beynin dalgalarını çalıştırabiliyor, istediğiniz yönde harekete geçirebiliyorsunuz.
En düşük frekanslar deltadır. 4 Hz’den düşüktür ve derin uyku durumudur ve bazı anormal süreçlerde ayni zamanda“sempati hali” hissedildiğinde delta dalgaları bilinçaltı düşünceyi yansıtır. 1 yasa kadar olan bebeklerde dominant ritimdir ve uykunun 3. ve 4. evresinde bulunur.
Yatakta kitap okurken de yayılan dalgalar gene betaya donuverir. Uykumuz gelince önce düşük frekanslı beta, kitabi okumayı bırakıp yani basınıza koyunca alfa, uykuya geçmeye başlayınca teta, uyku derinleşince de deta devreye girer. Fiziksel dünyadaki farkındalığımızı azaltmak için delta dalgalarını arttırırız. Ayni zamanda bilinçaltı düşüncelerimize delta dalgaları vasıtasıyla ulaşırız. Performans arttırmak isteyenler delta dalgalarını azaltır ve yüksek odaklanma ve yüksek performans elde edilir. Dikkat eksikliği teşhisi konmuş bireyler odaklanmaya çalıştıklarında delta dalgalarını düşüreceklerine arttırırlar. Uygun olmayan delta dalgaları odaklanmayı ve dikkati ciddi bir şekilde kısıtlıyor. Sanki beyin sürekli uykulu bir devreye kilitlenmiş gibidir. Başka bir acıdan delta dalgasını tanımlarsak; araba kullanıyorsunuz ve araba 1. viteste. Bu vitesle çok hızlı gidemezsiniz. Yani delta 1.vitesi temsil eder.
Delta (0.1-3 Hz): Dağılım: Genellikle geniş yayılmış olabilir, yaygın.
Sübjektif duygu durumları: derin, rüyasız uyku, non-rem uyku,    trans hali, bilinçsiz.
İlişkili is ve davranışlar: uyuşukluk, hareketsizlik, dikkatsiz
Fizyolojik ilişki: hareketsiz, hemen harekete geçememe.
Eğitimin etkileri: Arttırılırsa uykuya, trans haline, derin gevşeme durumuna neden olur.

ŞEYTAN MÜZİKTE NİÇİN GİZLİ?

Led Zeppelin… Michael Jackson… Beatles… Madonna… Metallica… Eagles… Rolling Stones… “Dikkatli” müzikseverler, her biri rock müzik tarihinde birer kilometre taşına dönüşmüş bütün bu solist ve grupların birçok sevilen parçasında son yıllarda ardarda “şeytana övgüler içeren bölümler” yakalıyorlar.
Pekiyi, nasıl oluyor da sözleri görünüşte son derece anlaşılır ve masum olan, dahası yıllardır müzikseverler tarafından keyifle mırıldanılan bunca ünlü şarkıda “satanizm propagandası” yapılabiliyor? Cevap, tam da şeytani bir zekâya yaraşır cinsten: Satanist propaganda cümleleri bu tip şarkılar sadece geriye doğru çalındığında duyulabiliyor!
Madonna’nın piyasaya ilk kez sürüldüğü 1987 yılında müzik listelerini altüst eden ve günümüzde de genç kuşaklarca hâlâ ilgiyle dinlenen kült parçası “Like a Prayer” (Bir Mümin Gibi) şu bildik cümleyle başlar:
“Life is a mystery…” (Hayat bir sırdır). 
“E, ne var ki bunda haber olacak, şeytan bu cümlenin neresinde?” dediğinizi duyar gibi oluyoruz.
Oysa şeytan, kendisine yakışacağı üzere, sözkonusu şarkının tam “tersinde” yerini almış durumda. Parçayı bir MP3 kaydı şeklinde edinip giriş bölümünü tersine okumayla dinlediğiniz zaman Madonna’nın âdeta yalvarır bir edâyla “O, hear our savior satan” (Kurtarıcımız şeytan, duy bizi!) dediğine dehşet içinde tanık oluyorsunuz.
Diyelim ki bu yalnızca can sıkıcı bir tesadüf, İngilizce fonetiğinin Madonna’ya yaptığı bir azizlik… O hâlde, ondan çok daha ünlü bir başka örneğe, 30 yıldır dünyayı kırıp geçiren ve artık “damar romantizm”in simgesine dönüşmüş olan bir besteye, “Hotel California”ya geçelim hemen. Eagles grubunun dinleyenlerin bir türlü tadına doyamadıkları, geniş kitleleri her dem mest eden bu parçasının bir dizesi aynen şöyle:
“There were voices down the corridor, thought I heard them say, welcome to the Hotel California.”(Duyduğum sesler koridorun derinliklerinden geliyordu, onlara Hotel California’ya hoşgeldiniz de.)
Oteline gelen konuklara güleryüzle hoşgeldin demek her işletmecinin en doğal görevi elbette, ancak bu bölümü tersten dinlediğinizde
“Yeah Satan, he organized his own religion” (Yaşasın şeytan, o kendi dinini kurdu) diye başlayan ve şeytana bağlılığı yücelterek sürüp giden bir bölüm duyuyorsanız, o zaman işler bir parça değişecektir. Üstelik,“California”nın gerçekte bir otel falan değil Los Angeles’te büyük bir caddenin adı olduğunu ve yeryüzünün ilk resmî şeytan tapınağının da 1968 yılında satanistlerin lideri Anton Zsandor Lavey tarafından yine bu cadde üzerinde kurulduğunu biliyorsanız, huylanmalarınız daha da artacaktır. Çoğunluğu ABD’de ve İngiltere’de faaliyet gösteren bir dizi din adamı ile müzik araştırmacısı, içinde “satanist” propaganda cümleleri barındıran bu gibi kült mertebesine erişmiş parçaların sayısını günümüzde 50′ye kadar ulaştırmış durumdalar. Bu irkiltici listede Michael Jackson’dan Metallica’ya, Led Zeppelin’den Rolling Stones’a, AC/DC’den Beatles’a dek uzanan daha birçok ünlü solist ve grubun yer alması ise durumu daha da vahimleştiriyor.
“BACK-MASKİNG” TEKNİĞİNİN UYGULANIŞI
Yeni Şafak muhabirinin internet üzerinden ulaşarak konuyla ilgili görüşlerine başvurduğu Amerikalı müzik araştırmacısı Jeff Milner, satanist inanç dalgasının rock grupları arasında özellikle 1960′ların sonları ile 1970′lerde büyük bir hızla yayıldığına dikkati çekerek, içinde bu tür mesajlar barındıran bestelerin de daha çok bu döneme ait olduğunu vurguladı.
“Böyle yüzlerce parça yapıldığına inanıyorum, ama kesin olarak ortaya çıkartılanlar şimdilik birkaç düzine kadar” diyen Milner, geçmiş müzikal kayıtları ayrıntılı biçimde incelemeye olanak veren dijital stüdyo teknikleri geliştikçe her geçen gün yeni yeni örneklerin günışığına çıkacağını belirtmekte.
Konuyla ilgili olarak ayrıntılı bilgiler veren Amerikalı araştırmacı, bir bestenin içine ters yönde dinlendiğinde ortaya çıkan mesajlar yerleştirmenin teknik yöntemini ise şöyle açıkladı:
“Yapılan işe müzik endüstrisinde “back-masking” (arka planı perdeleme) deniliyor. Besteci önce asıl söylemek istediklerini aynen şarkı söyler gibi banda okur. Sonra bunları tam tersten tekrar tekrar dinleyerek, o gizli cümleleri elde edebilmek için ne tür bir güfte yazması gerektiğini tesbit eder. İstediği sesleri veren söz dizinlerini sabırla oluşturup okuduğunda ise parça artık geriye doğru her çalınışında bu tür propagandist bölümler içerecektir. Buradaki amaç mesajı geniş kitlelerle değil, yalnızca mürit düzeyine ulaşmış olan sıkı takipçilerle paylaşmaktır. Yani, tıpkı Ortaçağ’ın ürkütücü okültist grupları gibi fanatik hayranlarıyla bir tür tarikat ilişkisi içindeler. En sevdikleri arka plan nakaratı ise ‘natas’tır. Yani, şeytanın İngilizce tersten yazılışı. Günümüzde böyle örneklere özellikle metal müzikte rastlıyoruz. Rock müzik tarihinde ise bu tür denemeleri en sık yapan müzisyenler Led Zeppelin’den Jimmy Page ve Robert Plant’tir. Bildiğiniz gibi, her ikisinin de sadık birer satanist olduğuna ilişkin iddialar son otuz yıldır dilden dile dolaşmakta. Ama onlar bunu sürekli reddettiler. Bunun dışında Rolling Stones’tan Mick Jagger’in, Michael Jackson’un ve Beatles üyelerinin de bu işlere meraklı olduğu yönünde bazı bulgular var. Bu sanatçıların hepsinin ünlü satanist lider Aleister Crowley’e karşı özel bir ilgisi vardı. Öyle ki Beatles, Crowley’in resimlerini albümlerinin kapaklarına kadar taşıdı.”
1875-1947 yılları arasında yaşamış olan İngiliz din düşmanı ve büyücüsü Crowley, müritlerine tersten konuşmanın “şeytanın dili” olduğunu anlatır ve onlara tersten konuşma sanatını mutlaka öğrenmelerini öğütlerdi.
Felaketler dizisiyle sarsıldılar
Albümlerinde elde ettikleri büyük müzikal başarılara karşın özel yaşamları kimi dönemlerde tiksinti verici türden yozluklara sahne olan Led Zeppelin üyeleri, zirveden hiç inmedikleri 1970′lerde ilk darbeyi grubun solisti Robert Plant’in küçük oğlunun 1978′de âni bir mide rahatsızlığı sonucu ölmesiyle aldılar. Bazı İngiliz yayın organları bunun rakip bir okültist grubun küçük çocuğa yaptığı ölüm büyüsü yüzünden gerçekleştiğini bile savundu. Çünkü hem grubun solisti Plant’in hem de gitarist Page’in yoğun olarak büyücülükle ilgilendikleri dedikoduları o günlerde ayyuka çıkmış durumdaydı. Grubun satanist olduğu yönündeki bu tür suçlamalar giderek arttı ve sonuçta batıdaki 40 büyük radyo istasyonu aldıkları ortak bir kararla Led Zeppelin albümlerini çalmayı reddettiler. Bu arada grup, şaibeli şarkı sözlerini ve konserlerindeki kışkırtıcı tutumlarını dikkatle izleyen kilisenin de aforoz tehdidiyle karşı karşıya kalacaktı.
Yoğun biçimde uyuşturucu kullanıp Page’e ait gizemli şatolarda kara büyü toplantıları yapan Led Zeppelin’ciler son“ilahî darbe”yi ise 1980 yılında aldılar. Grubun belkemiği sayılan ve müzik tarihin gelmiş geçmiş en başarılı davulcusu olarak kabul edilen “Bonzo” lâkaplı John Bonham, bir konser öncesinde kaldıkları otelde genç yaşta hayatını kaybetti. Henüz 32 yaşında olan Bonham, aşırı alkolden dolayı komaya girdiği odasında ölü bulunduğunda, kendi kusmuğunun içinde boğulmuş bir durumdaydı. Led Zeppelin üyeleri bu olaydan sonra grubu bir daha biraraya gelmemek üzere dağıttılar.
LED ZEPPELİN’DEN SATANİST ŞARKILARIN EN AZILISI:
Stairway to Heaven (Cennete Uzanan Merdiven)
Rock tarihinin Pink Floyd ile birlikte en karizmatik iki grubundan biri olarak kabul edilen Led Zeppelin, aynı zamanda“içine şeytanî mesajlar gizlenmiş besteler yapma” konusunda da sabıka dosyası en kabarık ekip… Grubun günümüzde artık bir efsaneye dönüşmüş durumdaki ünlü şarkısı “Stairway to Heaven” ise bu sinsi kamuflajın teknik başarı açısından zirveye ulaştığı çalışma oldu. Bir grup Batılı araştırmacının, toplam süresi 12 dakikayı bulan bu popüler şarkının ortalarında bir yerde yakaladığı tüyler ürpertici “back-masking” bölümü aynen şöyle: (Şarkının normal akış cümleleri / 04’20″-04’41″ arası)
“If there’s a bustle in your hedgerow, don’t be alone now,(Eğer bahçenizde bir karışıklık varsa, sakın ola hiç telaşa kapılmayın)
It’s just a spring clean for the May queen.(Bu sadece Mayıs kraliçesinin yaptığı bir bahar temizliğidir)
Yes there are two paths you can go back,(Evet, iki patika yol mevcut izleyebileceğiniz)
But in the long run there’s still time to change the road you’re on.”(Fakat böylesine uzun bir koşuda üzerinde ilerlediğiniz yolu değiştirmek için hâlâ zamanınız var)
Bu hâliyle en azından görünürde hiçbir satanik propaganda içermeyen şarkı, bir MP3 kaydından aynı hızla tam tersine çalındığında ise yukarıdaki cümleler şu biçimi alıyor:
Here’s my sweet satan / İşte benim sevimli şeytanım
The one whose little path would make me sad whose power is satan / Bu küçük patikada ilerleyen beni hasta eden şey, şeytanın gücüdür
He’ll give you 666 / O sana (şeytanın İncil’deki simgesi olan) 666 sayısını verecek
There was a little toolshed where he made us suffer, sad satan / Kederli şeytanın bize ızdırap verdiği bir malzeme kulübesi vardı (Burada geçen “malzeme kulübesi/toolshed” deyimi de bir başka şifre. Bu, grup üyelerinden Jimmy Page’in satanik ayinler düzenlemek üzere 1970′lerde satın aldığı tarihî bir evin adıydı.)
Parçada ayrıca, “Your stairway lies on the whispering wind” (Merdivenin fısıldayan rüzgârın üzerinde uzanır) dizesi de tersten dinlendiğinde “Because I live for satan” (Çünkü şeytan için yaşıyorum) sonucunu veriyor.

KÜRESEL HİPNOZA DİKKAT

Bugün Dünya Hipnotizma Günü.
Terimin isim babası İskoç cerrah James Braid. Filmlerde daha çok köstekli saatler, geri saymalar ve bilinçaltı kodlamalarla karşımıza çıkan bu teknik bugün tedavi amacıyla da kullanılıyor. Bağımlılık terapisi bunların arasında en popüler olanı. Uyku haline benzediğinden olsa gerek bilinçsiz bir baygınlık hali olarak algılansa da yapılan araştırmalar deneklerin hipnozdakilerin dikkat ve algısının uyanık andaki kadar açık olduğunu ortaya koyuyor.
Bugünün ‘şerefine’ İngiliz hipnozcu Chris Hughes da bugün küresel bir hipnoz seansı gerçekleştiriyor. Çağın şanına uyarak internet üstünden hem de! Türkiye saatiyle 22:30’da başlayacak seans için Facebook ve Twitter’dan socialtrance.com adresine kaydolmak yeterli. O saatte sakin bir ortamda kulaklığınızı takıp siteye bağlanarak dünyanın en kitlesel hipnoz seansına siz de katılabilirsiniz. Hughes’un amacı tahmin edeceğiniz gibi Guiness Rekorlar Kitabı’na girmek.
İnternetin yeni ana akımı haline gelen sosyal ağlardaki ilginç yaklaşımlarda hipnoz kesinlikle üst sınır değil. Geçtiğimiz yıl ayrı bir Britanya sakini Jayne Wallace, Tweance kodlu Twitter hesabında ilk ruh çağırma seansını gerçekleştirdi. Çağırdığı ünlü kişilerin ruhuna takipçilerinin sorularını yöneltti ve cevapları yine Twitter üstünden verdi (sahte hesaptan sonra hortlak hesap!). 2009’un Farrah Fawcett, Michael Jackson ve David Carradine gibi uzayıp giden kayıplarını düşününce Wallace’ın çağrı listesinde hiç boşluk olmadığını tahmin edebilirsiniz.
Ruh çağırma gibi psişik konulardan hipnoza dönersek, seslerini duyurmayı pek başaramayan dağınık bir kitleyse benzer bir yöntemi farklı şekilde ‘dayatan’ subliminal mesajlara kafayı takmış durumda. Subliminal kavramını farketmeden bilinçaltımız tarafından algılanan mesajlar olarak açıklayabiliriz. En popüler örneklerinden birini şahit olduğu bir kilise baskınının ardından bulduğu gözlükler sayesinde hayatı değişen bir inşaat işçisinin öyküsünün işlendiği John Carpenter imzalı ‘They Live’ filminde görmüştük. Sıradan gibi görünen bu gözlükleri takınca dünyanın aslında insan görünümlü uzaylılar tarafından ele geçirildiğini ve televizyondan reklam panolarına kadar her yayın ve yerin subliminal mesajlarla dolu olduğu ortaya çıkıyordu. Uzaylıların insanlara yönelik en genel teması şu sıralar çoklarının Okan Bayülgen’in program jeneriğinden aşina olduğu ‘obey’ ve ‘consume’ idi http://getir.net/slc
Bu yöntemin Las Vegas’taki kumarhanelerde de sıkça kullanıldığı rivayet edilir. Otel lobilerinde ve salonlarda çalan müziğin fonunda ayırt edilemez bir tonda ‘kumar oyna’, ‘para harca’, ‘boşver’ gibi mesajların fısıldandığı söylenir.
Subliminal mesajlar konusundaki deneyler de ilginç bir şekilde hep tüketim odaklı mesajlar üstünde yoğunlaşmıştır. Bu deneylerden birinde Johan Karremans iki farklı ekran önündeki iki deneğe de aynı sıradan görüntüler gösterilir. Ancak bir ekranda sürekli sadece 24 milisaniye kalan ‘Lipton Ice’ yazısı belirir. Görüntü bittiğinde sloganla bombardıman edilen denek susadığını söyler. Ne içmek istediği soruluncaysa Lipton Ice Tea cevabı verir. Sebebini bilmemektedir. İşin güzelliği de budur zaten.
Subliminal mesajlar kulağın duyması, gözün görmesine rağmen bilince iletemediği, doğrudan bilinçaltına etki eden bir yapıya sahip.
Ekranda bir anda yanıp sönen, okuyamadığınızı sandığınız bir mesajı beyin algılıyor ve bir yerlere kaydediyor. Üstelik aynı şey ses için de geçerli…
Özellikle 60 ve 70’li yılların şarkılarında sıkça rastlanan garip sesler 80 sonrası bilgisayar teknolojisinin de yardımıyla incelendiğinde çoğunda subliminal mesajlar ortaya çıktı. O dönemin kısıtlı teknolojisinden dolayı kullanılan yöntem kaydedilen cümlelerin tersten çalınarak şarkıya karıştırılmasından ibaretti (Mesajlarsa genellikle içki içme, uyuşturucu kullanma, cinayet işleme, intihar etme temalarına sahipti).
Bunu kim anlar diyorsanız 1970’lerde yapılan bir deneyde bu şekilde yerleştirilmiş seslerin neredeyse tamamını beynin kendi anladığı bir dilde olup olmadığını, soru içerip içermediğini anladığı ortaya çıkmış. (getir.net/slg) Bilinçaltına nelerin yansıdığını kim bilir?
Lanetlenmiş hatta kimi ülkelerde yasaklanmış bir yöntem olsa da subliminal mesajlar bugün pek çok alanda kullanılıyor. Popüler kültürdeki kimi örnekleri getir.net/sli adresinde bulabilirsiniz. Politikadaki ilginç kullanımlarından biri 2000 yılında George W. Bush’un başkanlık seçimlerinde gerçekleşmişti. Kampanyaya ait TV reklamlarında ‘bureaucrats’ (bürokratlar) yazısını çok kısa bir süre ekrana getirirken hemen ardındaki kare yazının fareler anlamına gelen ‘rats’ kısmını vurguluyordu.
Bugün 22:30’da hipnoza yatarken iyi düşünün de sabaha şifreli cümleyi duymayı ya da okumayı bekleyen bir canlı bomba olarak uyanmayın!
Ve bundan böyle bir şey izlerken, dinlerken, web sayfalarında dolanırken gözünüzü dört açın. Ya da en iyisi ‘kapatın’! (Serdar Kuzuloğlu / Radikal)

SUBLİMİNAL MESAJLAR ETKİLİ Mİ?

 Subliminal imajlar beyin üzerinde etkili. Subliminal çalışmaların etkileri bilimsel olarak tespit edildi. Bu bilimsel kanıt İngiltere’de yapılan bir çalışma sonucu geldi.
 Bilim adamlarının araştırma sonuçları BBC News’a da haber oldu. Araştırmacılar, bir insan, izlediğinin farkında olmasa bile, subliminal imajları beynin kaydettiğini bildirdi. (Aşağıdaki linkte ilgili haberi ve beynin subliminal görüntüleri kaydettiği esnada çekilen resmini görebilirsiniz. http://news.bbc.co.uk/2/hi/health/6427951.stm 
Araştırmayı London University College’dan bir ekip yaptı. Beyin faaliyetleri MRI yöntemiyle tarandı. Beynin dikkat açısından boş kapasitesi olduğunda Subliminal imajları kaydettiği belirlendi.
London University College Kognitif Nörobilim Enstitüsü’nden Dr. Bahador Bahrami sonuçları açıklarken, ”Burada ilginç olan, siz imajların farkında olmasanız ve hatta hiç farkında olamayacak olsanız da beyin kaydediyor. Beyin etrafındaki şeylere açık. Ve eğer dikkat açısından boş bir kapasitesi varsa, bu kaynağını bilinçaltı aktiviteye ayırıyor” dedi.
Çalışma 7 kişi üzerinde yapıldı. Bu kişilere farkında olmadıkları bir şekilde bilgisayardan Subliminal imajlar gösterilirken iki faaliyet yapmaları istendi. Bunlardan ilkinde, harfler arasından L harfini bulmaları gerekiyordu. Diğer faaliyette, daha çok dikkat gerektirecek şekilde Beyaz N ya da Mavi Z harflerini bulmaları istendi. Bu çalışma esnasında MRI teknolojisiyle beyin faaliyetleri gözlendi. Sonuç olarak, az dikkat gerektiren faaliyet esnasında beynin, gönderilen subliminal imajı, kişi bunu gördüğünün farkında olmasa bile kaydettiği ortaya çıktı.
Bu faaliyet beynin Birincil Görme Korteksi adı verilen bölümünde resimlendi. Bu araştırma sonucu gösteriyor ki, beyin, kişi izlediğinin ya da dinlediğinin farkında olmasa da subliminal imajları kaydediyor. Ancak bunun için rahat, gevşek olması, dikkatini başka bir konuya yoğun bir şekilde odaklamaması gerekiyor. Beyin böylece kullanılabilecek kapasitesini bilinçaltı aktiviteye ayırıyor.
Buradan şu sonucu çıkarmak mümkün: Subliminal çalışmalardan en iyi verimi sakin, dikkatimizi yoğunlaştırmamız gerekmeyen işler yaptığımız zamanlarda, gece yatarken ya da sabah ilk kalktığımızda alabiliriz. Videolar da sakin bir şekilde, dikkatimiz başka bir konuda değilken izlenmeli.

ALIŞKANLIKLAR VE 21 GÜN KURALI

Alışkanlıklar beyinde 20 günde oluşmaktadır. 20 gün boyunca aynı şeyi yapan insan 21. günde alışkanlık kazanmış olur. Tıpkı sigara alışkanlığı gibi.
Araba kullanmaya başladığımızda vitesi, debriyajın yerini, sinyali verirken düşünürüz ama belli bir süre sonra beyin bunu otomatiğe bağlar hani kişisel gelişim kitaplarında hep yazar ya  20 gün aptalım diyen, 21. gün aptal olur.

Alışkanlık, bir halata benzer. Her gün bir lifi örer ve sonunda onu koparamayacak kadar güçlü yaparız. (Horace Mann )

Alışkanlıklar bırakılmazlarsa, zamanla ihtiyaç haline gelirler. (St. Augustine )

Alışkanlıkların zincirleri, önce duyulmayacak kadar hafif, sonra kırılmayacak kadar güçlü olur.(Benjamin Disraeli )

Alışkanlıktan daha büyük bir şey yoktur. (Ovidius)

 Hiç kimse bir alışkanlığa veda etmek cesaretini gösteremez. (Balzac )

 İlk gördüğümüz zaman korktuğumuz nice şeyler vardır ki, zamanla alışır, hiç aldırmaz oluruz.(Aisopos)

İnsan alışkanlıklarının çocuğudur.(İbn-i Haldun)

Mademki alışkanlıklar hayatımızın en ileri gelen hakimleridir, öyle ise ne yapıp yapıp iyi birini edinmeye çalışmalıyız. (Francis Bacon)

 Tilki, derisinden vazgeçer de, alışkanlıklarından vazgeçmez.  (Suetonius)

 21 GÜN KURALI 

Sadece irade kullanarak alışkanlık değiştirme çabaları ancak kısa bir süre işe yarar. Sonra eski alışkanlıklara geri dönülür. Çünkü bilinç ile bilinçaltı çatıştığında kazanan daima bilinçaltıdır. Örneğin, siz bilinçli olarak sigarayı bırakmak isteyebilirsiniz ama bilinçaltınızda sigarayla ilgili olumlu bir kayıt olduğu sürece iradenizi kullanarak sigarayı bir süre bıraksanız bile bir müddet sonra yine başlarsınız. Bilinçli zihin dakikada dokuz düşünceyi bilinçli olarak algılayabilir; ama bilinçaltı bir dakikada 2.3 milyon bilgi parçacığını prosesten geçirir.
Olumlu ve olumsuz alışkanlıkların, yaşam deneyimlerinin, inançların belleği bilinçaltındadır.
Bir alışkanlığı ondan kurtulmaya çalışarak değiştiremezsiniz ama yeni bir alışkanlık yaratabilirsiniz. Kötü alışkanlıkları yok etmek, yeni bir şeyi öğrenmekten daha zordur. Yeni bir alışkanlığı yerleştirmek için 21 gün boyunca hiç ara vermeden tekrar gerekir. Çünkü yeni alışkanlığın zihinde ve hücresel bellekte kalıcı olarak yerleşmesi 21 gün sürer. Alışkanlıklar tekrarlana tekrarlana kazanılır. Yeni alışkanlığın da zihinde kalıcı sinir ağı “otoyolu” yaratması 21 gün tekrar edilerek oluşur. Zihniniz ve kaslarınız tekrar edilen bir şeyi otomatiğe bağlar. Dişinizi fırçalamak, yürümek ya da ayakkabınızı bağlamak için düşünmüyorsunuz değil mi?
Bireysel gelişim yolculuğunuzda bilinçaltınıza belirli bir olgunlaşma süresi tanımanız gerekir; bunu kuluçka dönemi olarak düşünün. Unutmamanız gereken, bu 21 günlük kuluçka dönemini hiç sekteye uğratmadan tamamlamanız gerektiğidir.

NASIL KORUNACAĞIZ?

Bahsedilen gizli mesajlar karşısında insanı koruyacak bir faktör vardır. O da inancı gereği oluşan ibadetler zinciridir.İbadetler, taabbudi [1] olması ile direk bilinçaltını uyarıcı olmaktadır. İnsanın algılama düzeyindeki “Bilinç öncesi”, “Bilinç” ve “Bilinçaltı” sıralamasında en korunaksız kısım olan “Bilinçaltı” ancak aklın sınırında olmayan taabbudî ibadetle korunabilmektedir. Bu nedenle Allah Teâlâ kullarına kendisine hiçbir faydası dokunmayan ibadet emrini verirken, bahsedilen etkinin en az seviyeye inmesini ve yok olmasını murat etmiştir. Sürekli çalışan veya müzik dinleyen bir kişinin algısında etki yapacak subliminal mesaj sayısı ve zamanı bir namaz vakti ile kesildiğinde, beynin temizleme işlemi için ezberden okuyacağı bir ayet bilgisayara atılan format etkisi gibi beyine etki eder. Bunu fark etmek isteyen kişiler bunu şu şekilde deneyebilirler. Namaz için kalkıldığında alınan abdest ve namazın fiili hareketleri ile değişik bir ortama dâhil olup dönüldüğünde kalınan yerden başlamak yerine sıfırdan başladığı bir nokta içerisinde olduğunu görür. Ayrıca namaz ibadetinde gözün açık tutulması sebeplerinden biride algılanmış görüntülerin silinme hareketlerinden başka bir şey değildir. Allah Teâlâ buyurdu ki;
“Sana vahyedilen kitabı okuyup tebliğ et, namazı hakkıyla ifa et!
Muhakkak ki namaz, insanı, ahlâk dışı davranışlardan, meşrû olmayan işlerden uzak tutar. Allah’ı namazla anmak, elbette en büyük fazilettir. Allah bütün işlediklerinizi bilir.” [2]
Buna göre namaz etkilenen insanı etki alanından çıkarır demektir. Bu sonuçla ibadet etmeyeninde bir etki içerisinde olduğunu söylemeden de geçemeyiz. Namaz ve kulluk dışındaki koruyucu formların etkileri az denecek kadar azdır. (Mesela: http://kubilayaktas.com/index.php?cID=2) Bu sitedeki telkinlerde, asliyet itibarıyla hakikatinde şeytanî olan usulleri mihenk almaktadır.
İnanç ve ibadet ikilisi ile insan bu tür mesajları muhakkak yenecektir. Bu mesajlar demirin ateşe girişi ve kızgınlaşması ile oluşacak geçici sonuçları içerir. Yani, gölgenin asla kudreti ne kadar olursa  etkisi de odur, demektir.
hatırlatmak gerekirse, tasavvufun, halvet, zikir gibi unsurları ise ileri seviyede bilinçaltına müdahale eden unsurlar olduğundan herkese tavsiye edilen bir husus değildir.
(Allah Teâlâ’m senin gerçekten ilâh olduğuna bir daha iman ettim.)
İhramcızâde  İsmail Hakkı

[1] Taabbüdî : “İbadete ait olup emrolunduğu için yapılan. Sebeb ve illeti sadece emir olan, aklın muhakemesine bağlı olmayan. İbâdete âit ve müteallik.
[2] (Ankebut, 45)

Hiç yorum yok: