6 Aralık 2012 Perşembe

Sağlıklı cemiyetin şartları -Mehmed Niyazi


Nüfus, ülkenin coğrafi konumu, milletlerin kaderinde çok önemlidir; ama ilim kadar hiçbir şey milletlerin hayatında etkili değildir; adeta varlıklarının nabzı ilimlerde atar.

Bunun için hiçbir beşeri ideoloji İslamiyet kadar âlimi ve ilmi övmemiştir. Hangi kültür havzasında  “Alimin ölümü, alemin ölümü gibidir” denmiştir? Çok yaygın olan bir hadiste de Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: “Bu dünyayı isteyen ilme sarılsın; ahireti isteyen ilme sarılsın; hem bu dünyayı hem ahireti isteyen ilme sarılsın”. Çünkü ömrü, gücü sınırlı bir yaratık olan insanın kendisiyle mukayese edilemeyecek kadar büyük işler görmesi, yere göğe hükmetmesi ilim sayesindedir. İnsanın kudreti, refahı, sıhhati, hatta şahsiyeti ilimle çok yakından ilgilidir. Fakat ilim dinle bağını koparırsa, büyük felaketlere yol açar. Âlim yeterli vicdana sahip değilse, nasıl canavarlıklara sebep olduğuna Hiroşima ve Nagazaki’de şahit olduk. Bir günahsızı öldürmek, bütün insanlığı öldürmek gibidir, gerçeğine inanan, böyle bir cinayeti işleyecek silahı nasıl yapar? Nitekim Osmanlı’da padişah, ona sunulan topaca benzer bir şeyin mahiyetini sorar, cevapta “Sultanım, bu atıldığı yerde patlar; oradakileri öldürür” denince, “Kaldırın bunu, biz insanları öldürmekle değil, yaşatmakla memur edilmişiz” dediği çeşitli kaynaklarda yer almaktadır.

İlimle dînin kopukluğu sadece insanların felaketlerine sebep olmakla kalmaz; cemiyeti kahredici bir dejenerasyona da sürükler. Mesela kitleleri yönlendiren bir Fransız aydını olan L. Blum’un kız kardeşle evlenmede zarar görmemesi, onun hükmünün kız kardeşle eşi ayırmayan fizyolojiye dayanmasından ileri geldiği şüphesizdir. Evet, fizyoloji ilmine göre eş ile kız kardeş aynı özelliklere sahiptirler; fakat bu bütün moral değerleri dinamitleyecek, cemiyeti ahlaki kurallardan mahrum bırakacak bir hadisedir. Kaldı ki daha sonraları yakın akraba evliliklerinin ne problemler doğurduğunu da ilim ispat etmiştir. İnananlar için din hikmetlere dayanır; ilim geliştikçe bazı hikmetlerin sebeplerinin gün ışığına çıktığına burada da şahit oluyoruz.

Toplum içinde dayanışmayı, yardımı ilim sağlamaz; ilmi araştırma genellikle daima tek kişinin işidir. Böylece ilim insanları tek kalma psikolojisine alışırlar. Ayrıca meslek sınıflarının doğması cemiyetteki bağları gevşetir. Bu durumda kalabalıklar arasında fertlerin atomize olması, çeşitli sıkıntıları davet etmesi kaçınılmazdır. Söz konusu durumda da panzehir olarak maneviyat karşımıza çıkmaktadır. Din cemaati teşvik eder; bu da paylaşmak, birbirine destek olmakla mümkündür.

Hayatın iki kaynağının olduğunu unutmamalıyız: din ve ilim. Din, bizde vicdan oluşturur; vicdan bize başkasını düşündürür. İlim beynimizi güçlendirir; beyin bize kendimizi düşündürür. Beyni güçlü bir insan, vicdandan yoksun olursa, cemiyete azgın bir domuz onun kadar zarar verebilir mi? Hiroşima ve Nagazaki’nin katilleri başka nasıl yetişebilirlerdi? Din bizde sorumluluk şuuru oluşturur. Bu şuurdan yoksun bir insan midesinde toprağa basar, nefsini düşünür; bütün gücünü sadece tutkularının tatminine seferber eder. Böyle bir kişi üç yumurta pişirmek için bir ormanı yakar.

Toplumdaki acılar idealistleri doğurur; bunlar daha çok dindarların arasından çıkar; merhameti teşvik etmeyen bir din yoktur. Aşırı idealistler kendilerini unuturlar; toplumun kaderiyle kendi kaderlerini bir görürler. Son dönemlerde mazlum milletlerden ne idealistler çıktı; fakat gerekli ilmi donanıma sahip olmadıklarından hareketleri hüsranla sonuçlandı. İdealist bir insan faydalı olmak için kendini, cemiyeti, dünyayı tanımalı, neler yapacağını gayet iyi bilmelidir. Bu da ilimle mümkündür. Bilim yalnız yol göstermekte kalmaz; idealistin ideolojik kapana düşmesini de önler. İdeolojik idrak her şeyi çözdüğüne inanır; yeter ki beynindekileri olaylara tatbik edebilsin. Birkaç sloganın, birkaç düsturun hayata geçmesiyle ortalığın güllük gülistanlık olacağından şüphesi yoktur. İlimden nasiplenen, metoda çok önem verir; hayatın sonsuz boyutlu ve karmaşık olduğunun farkındadır. Olayları analiz eder; çözümlerine dair teşhisler koyar. Bir cemiyet için idealistler ne kadar hayat verici iseler ideolojik tipler de o derece yok edicilerdir.

Her ne kadar kültür ve medeniyet birbirinden ayrılmasalar da ağırlıklı olarak cemiyette kültürü din, medeniyeti ilim oluşturur. Cemiyetin sağlıklı olması bu iki fenomene bağlıdır.

Hiç yorum yok: