18 Aralık 2012 Salı

Bir sutyen hikâyesi -Güneri Cıvaoğlu


TÜRKİYE gündemine sanki bir bu eksikmiş gibi “vajina” muhabbeti eklemlendi.
O halde daha bir anlamlı olan “sutyen” muhabbeti yansıtayım
9 Nisan 1973’te koyu karanlık bir gece...
İsrail devriye botları ışıkları sönük halde Beyrut sahiline süzüldü.
İçlerinde bir paraşütçü timi ve İsrail komandolarını taşıyorlardı.
Birinci grubun görevi Beyrut’taki El-Fetih merkezini havaya uçurmaktı.
İkinci grup ise Münih olimpiyat oyunlarında İsrailli sporcuları öldüren FKÖ’lüyü öldürecekti.
Botlar kıyıya yanaşırken içindekiler başlarına peruk geçirip hippi kıyafetleri giydiler.
İçlerinden bir kadın balık etli esmer bir kadın kıyafetine girmişti.
Sutyenine birkaç patlayıcı ateşleyicisi saklamıştı.
Kıyıya lastik botlarla çıktılar.
Orada bekleyen 6 otomobile bindiler.
Birkaç dakika içinde arabalar farklı yönlere uzaklaştı.
Birinci grup bir Mossad ajanının kullandığı araba öncülüğünde FKÖ merkezine ulaştı.
Kısa süren karşılıklı bir ateş sırasında iki İsrailli komando öldürüldü ama görev devam etti.
Binanın girişini ele geçiren paraşütçü komandolar 80 kilo patlayıcıyı koyup ateşlediler.
Bina moloz yığınına dönüşmüş, çok sayıda FKÖ’lü yaşamını yitirmişti.
Ancak patlayıcının miktarı sadece binayı çökertmek için yeterli olacak limite göre hesaplanmıştı.
Komşu evlerde bir hasar olmadı.
Diğer grup Beyrut’un Rue Verdun adlı sokağındaki apartmana ulaştı.
Binada daha önce tespit edilen FKÖ’lüler, Münih’teki eylemde İsrailli sporcuları öldürenlerden 3’üydü.
İsrailli komandolar tam binaya girecekleri sırada 2 Lübnanlı polisin yaklaştığını gördüler.
Ama...
Polislerin gördükleri sadece aşık bir çiftin sevgi dolu kucaklaşmasıydı.
Çiftin erkek olanı seçme savaşçılardan biriydi.
Balık etli esmer kadın ise, az önce botta kadın kılığına giren sutyenine patlayıcı ateşleyicisi saklayan balık etinde esmere dönüşen Mossad ajanıydı.
Polisler köşeyi döner dönmez İsrailliler binaya daldılar.
Tek bir işaretle İsrailli sporcuları öldüren FKÖ’lülerden ikinci kattaki Kemal Advan’ın, üçüncü kattaki Kemal Nasser’in ve altıncı kattaki Ebu Yusuf’un dairelerine girdiler.
Birkaç dakikada 3’ü de öldürüldüler.
Bu arada bedenini kocasına kalkan yapmaya çalışan Ebu Yusuf’un eşi ve Advan’ın karşı kapı komşusu yaşlı bir İtalyan kadın da hayatını yitirdi.
İtalyan kadın silah seslerini duyunca, ne oluyor diye kapıyı açmış ve seken bir kurşunla isabet almıştı.
.....................
Peki...
Bu gruptaki sutyenine ateşleyici saklayan balık etli, esmer “çakma” kadın kimdi?
Burada bir gerilim müziği gerek.
Açıklıyorum...
“Ehud Barak...”
Yani...
Sonraki yıllarda İsrail’in Başbakanı ve Dışişleri Bakanı olacak İşçi Partisi lideri...
Şimdiki hükümetin Savunma Bakanı...
.....................
Ehud Barak “seçimlere girtmeyeceği ve siyaseti bırakacağı” açıklamasıyla gündemde.
Bu öyküyü neden anlattım?
İster yasa dışı örgütlerden, ister devletten olsun şiddetin her türlüsüne karşıyım.
Ancak...
İsrail’in bölgedeki gücünün nereden kaynaklandığına ışık tutan bir örnektir.
O ülkenin yönetiminde, siyaset ya da bürokrasi hala Ehud Barak gibilerden oluşan kadrolar görevde.
Çoğu en az birkez canını riske eden misyonlarda yer almış.
Milliyetçilik bedenlerine “dövme” gibi kazınmış.
Araplara ve özellikle Filistinlilere yaptıkları elbette onaylanamaz. Ama...
Şu anlattığım örnekte “İsrailli” kelimesinin üzerini örtün ve bir başka milletten, bir başka coğrafyada yaşandığını tahayyül edin.
Yaşama asılmanın, varolmanın DNA’ları görülür.

Hiç yorum yok: