29 Kasım 2012 Perşembe

ORDU İLİNİN ESKİ ADI "KOTYORA" VE TARİHÎ ALT YAPISI Prof. Dr. Necati DEMİR


ORDU İLİNİN ESKİ ADI "KOTYORA" VE TARİHÎ ALT YAPISI
Prof. Dr. Necati DEMİR*

ÖZET

Bu makalede Ordu ilinin eski ismi "Kotyora" adı üzerinde durulacaktır. Kotyora isiminin etimolojisi araştırılarak bu bilgilerle bölgenin etnik ve tarihi durumundan söz edilecektir. Böylece Ordu ilinin etnik ve tarihi altyapısı belirtilecektir.

Ordu ili, M.Ö. 400 yılından önce günümüzdeki şehir merkezinin yaklaşık 5 km batısında, halk arasında Bozukkale olarak bilinen yerde "Kotyora (<Kutyöresi/Kutyorası)" adıyla kurulmuştur.
Şehrin buraya kurulmasının tek nedeni bulunmaktadır: Çevredeki tek "Doğal Liman" oluşu.
Kotyora kelimesini Rumca olarak kabul edip işleyen yabancı tarihçiler ve misyonerler, kelimenin günümüz Türkçesinde kullanılmamasını ve bu kelimenin manasının bilinmeyişini bir ganimet saymışlardır. Kelimeye bir anlam veremeyen tarihçiler de yabancıların dümen suyuna girmişler, konuyu içinden çıkılmaz duruma sokmuşlardır.

O hâlde Ordu ilinin eski adının Kotyora oluşunun sebebi nedir?

Karadeniz Bölgesi'ndeki bugünkü şehir merkezlerinin pek çoğunun kuruluşunun temelinde, Kotyora'da olduğu gibi, aynı sebep yatmaktadır. Sinop, Samsun, Ünye, Bolaman, Kotyora (Ordu), Giresun, Tirebolu, Trabzon, ... şehir merkezlerinin kuruluşu tamamıyla doğal limanla ilgilidir.

Bu bölgeye, Hz. İsa'nın doğumundan çok önceleri, bilemediğimiz tarihlerde Turan / Türk boyları gelip yerleşmiş; madencilik, tarım ve hayvancılıkla uğraşmakta idiler1. Özellikle maden konusunda dünyanın en önde gelen bölgesi, M.Ö. yıllarda Orta Karadeniz Bölgesi'dir. Sakaların Halip boyu, bu bölgede yaşamaktadırlar ve dünyaya demircilikleri ile ün salmışlardır.

Dış dünyadan pek çok millet, bu durumu öğrenince gemilerle Karadeniz Bölgesi'ne gelip gemilerini doğal limanlara demirlemiştir. İç kesimlerde yerleşen halk, ürettikleri ürünleri bu gemilerin demirlediği limanlara getirmiş, burada mal mübadelesinde bulunmuştur. Zamanla doğal limanların çevresi kalabalıklaşmış, bir pazar haline gelmiş; böylece günümüz modern şehirlerin temeli atılmıştır.

Yörede yaşayan yerli halkın (Turan/Türk) yazdığı kaynaklar günümüze ulaşamamıştır. Yabancıların yazdıklarından bir kısmı ise korunmuştur. Onlar, bu bölgenin tanıtımını kendi bakış açısına göre yazdıkları için Karadeniz Bölgesi ile ilgili tarihî bilgiler yabancıların yazdıklarına göre şekillenmiştir. Özellikle Yunan tacirler buralara gelip ticaret yapmışlar, misyonerlik faaliyetlerinden de geri durmamışlardır. Sonuç itibariyle Karadeniz'in kıyı şeridindeki şehirlerin, ticarî bir temelden öte gitmemesine rağmen, Yunanlılar kurmuş gibi işlenmiştir. Günümüzde de aynı yalanlar yine misyonerler vasıtasıyla halka anlatılmakta, gerçeği bilmeyen Türk insanı da bunlara inanmak zorunda kalmaktadır.

Bütün bu genel bilgilerden sonra Ordu ilinin eski adı Kotyora ismine gelelim:

M.Ö. 400'de şimdiki Ordu ilimizin ismi Kotyora olarak kaydedilmiştir2. Bu ismin hangi tarihte bu şehre verildiği belli değildir. Ancak M.Ö. 400'den önceleri de şehrin bu isimle bilindiği anlaşılmaktadır. Bu isim, kot (kut) ve yorası (yöresi) kelimelerinin birleşmesinden oluşmuştur. M.S. I. yüzyılda Plinius bu şehri yine aynı isimle kaydetmiştir3. Bütün bunlardan sonra Paul Wıttek, Kotyora adını Bizanslılardan geçen yer adları arasında almamış, yaptığı haritaya da koymamıştır4.

Hiçbir yer adı tesadüfen verilmemiştir. O hâlde Kotyora isminin verilişinin de bir tarihî alt yapısı bulunmaktadır. Kelimenin aslı, KUT YORASI/YÖRESİ'dir ve burada Kutlar iskan ettiği için böyle bir ad verilmiş olmalıdır

Kutlar kimdir?

Kutlar, B. Hrozny'ye göre Hazar Denizi'nin güney doğusunda, Türkistan'da oturmakta iken daha sonra M.Ö. 2500-2400 yıllarında Hazar Gölü çevresinden batıya doğru göçmüşlerdir5. Kutlar, 2500 yılından sonra Akkad'ın Samî Krallığını yıkıp Mezopotamya'da 125 yıl hüküm sürmüşlerdir6. M.A. Beek ise onların Kerkük ve çevresinde yaşadığını bildirmiştir7.

M.Ö. 2500 yıllarında Mezopotamya'nın kuzeyinde8 hüküm sürmüş Kutların Türkçe konuşan bir kavim olduğu konusu bilim dünyasının aydınlattığı bir gerçektir.

Doğudaki dağlarda yaşayan Kut/Gutlar, M.Ö. 2300'lü yıllarda Mezopotamya'ya saldırıp büyük tahribatlar yapmışlardır9. Bu saldırılar sırasında temel ihtiyaç maddelerinin fiyatlarının büyük oranda yükseldiği ve asayişin bozulduğu tarihî kaynaklarda bir ayrıntı olarak yer almaktadır10.
Pek çok bilim adamı tarafından Kutların 2260-2223'ten sonra Dicle Irmağı'nın kuzeyine doğru göçtükleri iddia edilmektedir11.

Daha önce İran'daki Zağros Dağları'nın eteklerinde yaşayan Kutlar, M.Ö. 2150'de Akkad İmparatorluğunu yıkmışlar ve Anadolu'da hâkimiyeti ele almışlardır12.

Trabzon'da bulunmuş M.S. 483 tarihli bir onarım kitabesinde, onarıma yardım edenler arasında Gutlar da sayılmıştır13.

Bizans İmparatoru Mihail, 1042'de İstanbul'dan doğuya doğru sefere çıkar, Gutların memleketini tabiyeti altına sokar14.

Bizans İmparatoru Diojen, Alparslan’ın ordusunu karşılamak üzere Malazgirt’e giderken askerlerinin arasında Gutlar da bulunmaktaydı15

Kut kavminin Türk kökenli olduğunu ünlü Sümerolog Prof. Benna Landsberger, 1937'de yapılan Tarih Kurultayı'nda Atatürk'ün huzurunda açıklamıştır16. Landsberger, ölüm yılı olan 1968'e kadar bu konuyu geliştirmeye çalışmış, konu ile ilgili olarak dersler ve konferanslar vermiştir. Kut dili ile Eski Türkçenin bağlantısı üzerinde çok emek harcamıştır. Devrinin önemli bilim adamları olan A. von Gabain ve László Rásonyi'nin de onun görüşlerine katıldığı anlaşılmaktadır17.

Kutlara ait yazıtlardan anlaşıldığına göre kağanlarının adları; Yarlagan, Tirigan, Şarlak /Çarlak, El-ulumuş, İnim-bakaş'dır. Bu isimlerin Türkçe oluşu, onların Türk milletinin bir parçası olduğunu, aslında, şüpheden uzak tutmaktadır18.

Kutçadan kalan kişi, tanrı, yer adlarını ve cins isimlerin yapısını ve köken bilgisini Sümerolog Kemal Balkan tahlil etmiş ve Türkçe ile Kutçanın bağlantısını ortaya koymuştur19.

Landsberger, Anadolu'da yaşamış Gutium yahut Kutium milletinin Kutlar olduğunu, bu kelimenin Akkadca nispet eki -ium aldığını belirtmiştir20.

Kütahya ilimizin eski kaynaklardaki ismi Kutium'dur. -ium'un Akkadca nispet eki dikkate alındığında adı geçen şehrimizin kurucusunun Kut / Gutlar olduğu açık bir biçimde ortaya çıkmaktadır.

Bu bölgede Kut isminin Kot biçiminde söylendiği ve kayıtlara geçtiği, Kutlara ait bir ölçü birimi olan kot ve Komar / Kumar boyunda da görülmektedir. Bu, Yunan alfabesinde " u " sesinin olmayışından kaynaklanıyor olsa gerektir.

Ordu ilinin eski adı olan Kot< Kut Yorası/Yöresi adı işte yukarıda anlattığımız Kut Türklerinin mirasıdır. Ordu'da Kutlarla ilgili başka yer adları da bulunmaktadır: 1455'te Ordu'da Kutlucalu, Kutlulu (Bolaman), Kutlulu (Bozat) adlı karyeler bulunmaktadır21. Ordu'ya bağlı Mesudiye ilçesinin Derinçay köyünün eski ismi ise Kotanı (kut-ana?)'dır.

Yakın çevredeki durum ise şu şekildedir:

Trabzon iline bağlı Çaykara'nın Demirli köyünün eski ismi Kotu'dur. Araklı ilçesi Turnalı, İyisu, Pervane köylerinin ortasındaki tepenin ismi Kudula'dır. Trabzon'un yaylalarından birinin adı Kuti'dir. Trabzon Yomralı'ya bağlı Oymalı köyünün değiştirilmeden önceki ismi Kodil, Maçka'nın Ormaniçi köyünün adı ise Kodila'dır.

Gümüşhane Merkez Dibekli köyünün eski kayıtlardaki ismi Kodilbahçe'dir. Kürtün ilçesine bağlı bağlama köyü sınırları içerisinde bulunan Suma Kalesi'nin ismi, Trabzon saray kroniğinin yazarı Paneratos'un kayıtlarına göre Kotzauta’ya22

Erzurum'un Şenkaya ilçesine bağlı Atyolu köyünün eski adı Kod, Erzurum-merkez Taşpınar köyünün eski ismi Kotanis'tir.

Kars'ın Çıldır ilçesine bağlı Damlıca köyünün eski adı Kodamik, Sabaholdu köyününkü ise Kodas'tır. Tunceli'nin Ovacık ilçesine bağlı Paşadüzü'nün adı Kodi'dir.

Ardahan'a bağlı Akyaka köyünün eski kaynaklardaki adı ise Kodishara'dır.

Tokat-Reşadiye Taşloca Köyünün eski kaynaklardaki ismi Kotanı'dır. Çorum'da Kutigin, Tokat-Sonisa'da Kutlu, Kara-hisâr-i Şarkî’de Kutluca, Canik’te Kutluca Baba, Kutlucaviran (Reşadiye), Bayburt’ta Kutlulapa, Malatya’da Kutludere, Bolu’da Kutluviran, Kutluboğa, Kocaeli’de Kutluca (İznik), Kutluca (Gebze) adlı yerleşim yerleri bulunmaktadır23.

Kutlarla ilgili yer isimlerinin yoğunlaştığı bölgeye dikkat edilirse Orta ve Doğu Karadeniz Bölgesi ile komşu yörelerde yoğun olarak Kut Türklerinin yerleştiği kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.

Tarihi kaynakların yetersiz olduğu konularda ilk akla gelen etnografik malzemelerdir. Konuya bir de bu açıdan bakalım:

Artvin, Rize, Trabzon24, Erzincan, Bayburt, Kars, Bitlis ve köylerinde altı-sekiz kilo tahıl alan tahtadan yapılmış ölçeğe Kot / Kut25 denilmektedir26. kot kelimesinden türeyen kotar- “bir kaptan diğer kaba yemek boşaltmak”, kotarılma, kotarılmak, kotarma kelimeleri Türkiye Türkçesinde yürürlüktedir. Konuyu daha ilgi çekici duruma getiren ise 1069'da aynı ölçeğin bilinmesi27; hem Balasagun'lu Yusuf Has Hacib'in Katadgu Bilig adlı eserinde (kotur- "boşaltmak", kotrul- "boşaltılmak")28, hem de kur biçiminde Anadolu'da kullanılmasıdır29.


Trabzon ve yöresinde30, kepçeye; hamur ve çeşitli sıvı yiyecekleri karıştırmada kullanılan dört saplı değneğe; meyve toplamaya ve balık tutmaya yarayan ucunda torba olan sırığa kotal, gıdal, kuteli denilmektedir31. Bu kelime, kutal, kuteli olarak tarafımızdan onlarca kez tespit edilmiş olup Trabzon İli ve Yöresi Ağızları'nda (3 cilt)32 ayrıntılı olarak işlenmiştir.

Sonuç olarak Ordu ilinin eski adı Kutyora (<Kot-yorası<Kut-yöresi) Kut Türklerinin mirası olduğu ve "Kutların yaşadığı bölge, yöre" anlamına geldiği açıkça görülmektedir.

Dipnotlar
* Cumhuriyet Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi - Sivas. demir_necati@hotmail.com // www.necatidemir.net
1 Bu konuda geniş bilgi için bk. Necati Demir, Orta ve Doğu Karadeniz Bölgesi’nin Tarihî Alt Yapısı, (Tarih, Etnik Yapı, Dil, Kültür), Genelkurmay ATESE ve Genelkurmay Denetleme Başkanlığı yay., Ankara 2005, XVII+250 s.
2 Ksenophon, Anabasis, (Çeviri: Hayrullah Örs), Maarif Matbaası, İstanbul 1944, s. 224.
3 Adem Işık, Antik Kaynaklarda Karadeniz Bölgesi, TTK yay., Ankara 2001, s. 107.
4 Paul Wıttek, "Bizanslılardan Geçen Yer Adları”, (çeviren: Mihin Eren), Selçuklu Araştırmaları Dergisi, S. I, 1970, s. 193-240.
5 Kemal Balkan, “Eski Önasya’da Kut (veya Gut) Halkının Dili İle Eski Türkçe Arasındaki Benzerlik”, Erdem, C. 6, S. 16, Ocak 1990, s. 18’den naklen.
6 Balkan, agm, s. 9.
7 Balkan, agm, s. 18’den naklen.
8 M. Ö. 2500 yıllarında Mezopotamya'da yürürlükte olan dünyanın ilk yazı dili Sümerce'nin kaynağı konusunda çok sayıda araştırma yapılmıştır. Pek çok bilim adamı bu dilin Ural-Altay dillerinin bir parçası olduğunu kabul etmiştir. Osman Nedim Tuna ses denkliklerinden hareket ederek 165 Türkçe kelimenin Sümerceye geçtiğini ispat etmiştir (Osman Nedim Tuna, Sümer ve Türk Dillerinin Tarihî İlgisi ve Türk Dilinin Yaşı Meselesi, TDK yay., Ankara 1990; Gürer Gülsevin, "Sümerce İle Türk Dilinin İlişkisi", Türkler, Yeni Türkiye yay., C. 1, Ankara 2002, s. 457-459). Türklerin ata yurdu olarak bilinen Altay Dağları'nın en yüksek tepelerine "Üç Sümer Tepesi" denilmesi ve Şamanizm inancına göre buranın dünyanın merkezi sayılması ilgi çekicidir.
9 Samuel Noah Kramer, Tarih Sümer’de Başlar, (Çeviren: Hamide Koyukan), Kabalcı Yayınevi, İstanbul 1999, s. 435-436.
10 Kramer, age, s. 311-312, 323.
11 Balkan, agm, s. 19.
12 Ekrem Memiş, "Orta Doğu'da Türklerin Varlığı Tartışması", Türkler, C. 1, Yeni Türkiye yay., Ankara 2002, s. 436-451.
13 P. Minas Bıjışkyan, Karadeniz Kıyıları Tarih ve Coğrafyası, (Tercüme: Hrand D. Andreasyan), İstanbul 1969, s. 47-48.
14 Urfalı Mateos Vekayi-nâmesi (952-1136) ve Papaz Grigor’un Zeyli (1136-1162), (Türkçeye çeviren: Hrant D. Andreasyan), TTK yay., Ankara 1987, s. 75.
15 Urfalı Meteos Vakayi-nâmesi, s. 140-141.
16 İkinci Tarih Kongresi, Devlet Basımevi, İstanbul 1927, s. 1-13; Vecihe Hatipoğlu, "Türk Tarihinin Başlangıcı", Türkoloji dergisi, C. VIII, Ankara 1979, s. 29-32.
17 Kemal Balkan, “Eski Önasya’da Kut (veya Gut) Halkının Dili İle Eski Türkçe Arasındaki Benzerlik”, Erdem, C. 6, S. 16, Ocak 1990, s. 16.
18 Vecihe Hatipoğlu, "Türk Tarihinin Başlangıcı", Türkoloji dergisi, C. VIII, Ankara 1979, s. 29-52.
19 Balkan, agm, s. 38-64.
20 Balkan, agm, s. 17.
21 Bahaeddin Yediyıldız-Ünal Üstün, Ordu Yöresinin Tarihî Kaynakları I, Ankara 1992, s. 623.
22 İbrahim Tellioğlu, “Panaretos Kroniğinin Türklerle İlgili Bölümleri”, Türk Dünyası Araştırmaları, S. 143, Nisan 2003, s. 68.
23 438 Numaralı Muhâsebe-i Vilâyet-i Karaman ve Rum Defteri (937/1530), Defter-i Hakan Dizisi I, Ankara 1997.
24 Trabzon ve yöresinde her ürüne göre kot /kutun miktarı değişmektedir. Örnek: Bir kot mısır sekiz, bir kot fındık altı kilodur.
25 kot kelimesinden türeyen kotar- “bir kaptan diğer kaba yemek boşaltmak”, kotarılma, kotarılmak, kotarma kelimeleri Türkiye Türkçesinde yürürlüktedir. Ağızlarda ise kotla- “herhangi bir ürünü kota koyarak ölçmek”, kotlan- “herhangi bir ürün kota koyularak ölçülmek”, kotlat- “herhangi bir ürünü kota koyarak ölçtürmek”, kelimeleriyle yürürlüktedir.
26 Derleme Sözlüğü, C. VIII, TDK yay., Ankara 1975, s. 2935.
27 O devirde otuz-kırk kilelik ölçü birimidir (Urfalı Mateos Vekayi-nâmesi, s. 109).
28 Reşid Rahmeti Arat, Kutadgu Bilig III, İndeks, (İndeksi neşre hazırlayanlar: Kemal Eraslan, Osman F. Sertkaya, Nuri Yüce), İstanbul 1979, s. 272.
29 Urfalı Mateos Vekayi-nâmesi, s. 109.
30 Rize’de kutal “kısa odun parçaları”, kutalı “yemek karıştırmaya yarayan yassı değnek” olarak tespit edilmiştir (Derleme Sözlüğü, C. VIII, Ankara 1975, s. 3017).
31 A. Tietze, kuteli, kotal, gidal kelimelerini Yunanca kutali kelimesinden geldiğini iddia etmektedir (A. Tietze, “Griechische Lehnwörter im Anatolischen Türkisch”, Oriens 8, 1955, s. 228). Dankof ise Ermenice k’k’al, gdal sözcüğünden geldiği görüşündedir (Bernt Brendemoen, “Doğu Karadeniz Ağızlarının Sözvarlığı ve Sözlükleri”, Kebikeç, S. 7-8, 1999, s. 81’den naklen). Trabzon ağızları konusunda uzun yıllar çalışan ve pek çok yayın yapan Bernt Brendemoen, net bir görüş bildirmemekle birlikte kelimenin Yunanca olabileceğini ima etmektedir (Brendemoen, agy.).
32 Geniş bilgi için bk. Necati Demir, Trabzon ve Yöresi Ağızları,C. II, Gazi yay., Ankara 2005, s. 3-340.

Hiç yorum yok: