11 Ekim 2012 Perşembe

Zenginlerden nefret edin, sağlığınıza iyi gelir*ALPER DUMAN

Bütün büyük servetlerin arkasında büyük birer suç saklıdır.Balzac
Bir zamanlar gerçekten zenginlerden nefret edilirdi. Zenginliğin, özellikle de hafsalaya sığmayacak yekûnlarda para ve mülk sahipliğinin teşhir edildiği zenginliğin, yarattığı korkunç bir öfke vardı. Kayboldu bu öfke. Örneğin, Brunei Sultan’ının 40 milyar dolar hediye dağıttığını okuyunca(1) nefret dolmak yerine; ‘ohaa’ demekle yetiniyoruz. Zenginleri hem daha çok kabullenmişe benziyoruz hem de zenginliğin teşhiri alışılmış geliyor. Neo-liberalizmin asli zaferi de burada. Zenginleri sevmesek de artık onlardan nefret etmiyoruz.


Zenginlerden (zenginlik katergorisinin kanlı-canlı taşıyıcıları olmaları sebebiyle) nefret edilmesi için dört temel neden var bence. Birincisi zenginliğin ‘tembellik hakkı’nın, eşitsiz dağılımına yol açması. İkincisi zenginler özellikle de yeni zenginlerin teşhirci olmaları. Üçüncüsü zenginlerin gittikçe direkt kapitalist emek sömürüsü yerine talan(2) veya sanal sermaye (3) getirilerine bel bağlamayı tercih etmeleri.Dördüncüsü ise zenginlerin artık ‘memleketlerine’ ve ‘halklarına’ faydalarının azalması. 


Ne işe yarar zenginlik ve nefret etmeye ne gerek var ki? Envai çeşit işe yarasa da, zenginliğin esas özelliği zenginlik sahibinin hiçbir işe yaramama hürriyetine sahip olmasına vesile olmasıdır. Yani, yan gelip yatmak sabah balık tutup akşam roman okumak özgürlüğünü, mesai saatinin lugatlerinde olmamasını, patron korkusu ve kokusu çekilmemesini sağlar. Tembellik hakkı sadece zenginlerin doğal hakkıdır. Üstüne bir de statü sembolu sayılabilecek lüks tüketim meta ve hizmetlerinden dilediğince faydalanılmasını.Velhasıl soyut ya da somut zenginlik timsali, çalışmak  zorunda  olmaması nedeniyle   senden benden farklı olduğuyla yetinmez, bir de üzerine yediği içtiği giydiği kullandığı nesnelerin etiketleriyle de bu farkın altını fosforlu bir kalemle
çizer


Tasvirin optimali olmaz. Şimdi varsayın aynı işyerinde siz harıl harıl excel tablosu hazırlarken ya da torna tesviye yaparken dibinizdeki adam ehli keyf, tembel tembel cep telefonuyla oynuyor.Eminim içinizde bir süre sonra nefret tohumları yeşerir. Şöyle ya da böyle bu nefreti de bir şekilde dışa vurursunuz. Ama o adam işyerinizden olmayan tipik bir zengin olunca ve üstelik de elmas kakmalı bir cep telefonuyla oynayınca o nefretin yerini başka bir şey alır. İtiraf edin, ‘vay be’ ya da ‘ohaaa’ tarzında bir şey ama nefret değil.


Dünya değişiyor. Economic Reference Journal’ın raporuna göre Çin 2015 yılında lüks tüketim pazarında %29’luk payıyla Japonya’yı geride bırakıp ilk sıraya yerleşecekmiş. (4)Kapitalizm öyle ya da böyle zenginlik getiriyor birilerine. Mevzu, üzerlerine basılarak Rolls Royce’lar alınan yüzmilyonlarca Çinli çalışanın bu yeni zenginlere karşı Mao zamanında eski düzen aristokratlarına duyulan öfkenin binde birini bile duymuyor oluşu.Lüks tüketim düşleri basiretlerini mi bağladı? 


İki kilogramlık dergi de mi nefret uyandırmaz? ABD’de yayınlanan  Vogue Eylül sayısı tam 840 sayfa ve 2 kilogram çekiyordu. Her 8 sayfasından 7’si reklam. Milyarların ancak bir yerlerini silmesi için işe yarayabileceği bu reklamlar lüks tüketimin cevherleriyle dolu. Bu cevherlerden biri de elmas-kakmalı cep telefonu (15 bin sterlincik).Satıcılar dahi şaşkın: ‘Absürt fiyatlar bile etkilemiyor talebi, bekleme listesi uzun.’ Fiyatlar son birkaç yılda mesela lüks çantalar için 10 kat artmış ama satışlar da artmış. İlginç! En az 150 milyon sterlin değerinde 100 emlak reklamı koymak için sabırsızlanıyorlarmış Savills adlı gayri menkul şirketinin yetkilileri. Aston Martin artık yılda sadece 200 adet satılan ve siparişle üretilen bir araba olmaktan çıktı, yıllık 7000’lik satışla küçük bir endüstriye dönüştü. Özel jet sahibi olmak ya da kiralamak sıradan bir şey 


Tamam adamlar har vurup harman savuruyorlar ama en azından patron oldukları için ekonomimizi ayakta tutuyorlar. Peki zenginlerden kapitalist oldukları ve genelgeçer tahayyüle göre iş ve aş kapısı oldukları için memnun mu olmalıyız? Yoksul biri tarafından iş verilen birine hiç rastladınız mı? Zenginler kapitalist midir? Cevap hepsi değilse de çoğu öyle. Eğer öyleyse, zenginlerden nefret kümesinin kapitalistlerden nefret kümesiyle büyük bir kesişimi var


ABD için sınıfsal bir ayrımın peşinde olan Edward Wolff ve Ajit Zakarias (2007) örneğin kapitalist hanehalkı olarak 4 milyon konut-dışı varlığa veya 2 milyon dolarlık hisse senedine sahip olanları gösterirler.Ön kabulleri kapitalist sınıfınvarlıkları sayesinde ömür boyu çalışmak zorunda kalmayacak kişilerden oluştuğu. Nitekim 4 milyon dolarlık bir varlık senelik %4 faizle 160 bin dolar gelir demektir, bu da ortalama gelirin yaklaşık dört katına eşittir ABD’de. Sağolasın neo-liberalizm: Kapitalist sınıfa mensup hanehalkları 1989’dan 2000’e %80’in üzerinde bir büyüme yakalayıp nüfus içindeki paylarını %2’ye çıkardılar.%1’lik en zengin tayfa ABD’deki tüm varlığın %40’ına sahip, bu oran İngiltere’de %20’lerde.


Aynı hesabı keşke Türkiye için de yapabilseydik. Fakat ne mümkün. Para ve imanın kimde olduğu gerçekten belli değil. Bir tek Forbes listesine giren 36 dolar milyarderimizin 62 milyar dolarlık bir serveti kontrol ettiklerini biliyoruz.(5) Şimdi zenginlerimizin parasıyla çenemizi ve klavyemizi yormayalım ama empati kuralım. 38 Latin Amerikalı milyarderin toplam serveti 125 milyar doları buluyor, gel de bizim zenginlerin alçak gonüllülüğünü anma. En zengin 106 vatandaşımızın servet hanesinin yekunu 112 milyar dolara tekabul ediyor 2007 itibariyle.


Dünyadaki dolar milyarderlerinin toplam zenginliği 3.5 trilyon doları aşmış durumda. Bu en alttaki 6 milyar insanın toplam zenginliğine eşit.Nereden geliyor bu zenginlik? Özellikle yeni gelişmekte olan ülkelerde kamu mülkiyeti ve doğal kaynaklara dayalı zenginliğinin yağmalanmasından. 


Özelleştirmeden.Rusya’nın oligarklarından Meksika ve Brezilya’nın işadamlarına dek yeni süper zenginlerin ortak paydası bir zamanlar halkın sırtından inşa edilen kamu işletmelerine el koymuş olmaları. Özel mülkiyet kutsal ama kamu mülkiyeti her daim birilerine peşkeş çekilmeye amade. 


Neymiş efendim, zenginlerin sende bende olmayan tembellik hakkı varmış. Zenginler lüks tüketim sevdalısı ve teşhirciymişler. Ve de zenginler servetlerini katakulli ve kamu mülkiyetini yağmalama üzerine kurmuşlar. Geldik dördüncü nefret nedenine. Zenginlerin ülkelerine ve vatandaşlarına faydaları gittikçe marjinalleşiyor.İlk üç sebepten dolayı nefret edilmese bile bu son sebep başlıbaşına son derece önemli. Mesele Gramsci’nin ideolojik hegemonyanın temel direği saydığı toplumsal uzlaşmaya dayanıyor.Halk birkaç bin kapitalistin devasa zenginliklere erişmesine isyan etmeyebilir eğer karşılığında o zenginliğin yatırım ya da büyüme olarak ileride kendi hayatını az da olsa iyileştireceğine inanıyorsa. Ama olan biten bu kurgunun da altını oyuyor.Latin Amerika ’80 ve ’90 larda %0-%1 arası ancak büyüyebildi. Afrika zaten yerinde saydı ya da daha da kötüleşti aynı dönemde. Yatırımın milli gelire oranındaki büyüme zengin sınıfın varlığındaki artıştan her daim geride kaldı hemen hemen her ülkede yatırımın yerini spekülasyona açık ‘kağıt varlıklar’ ve bahsettiğimiz lüks tüketim aldı.

Zenginler bu mevzuda da paçalarını sıyırmakla kalmayıp, devleti ve halkı suçlamayı becerdiler. Devletten daha çok teşvik (yani vergilerimizden onlara transfer) bizden de daha çok çalışıp daha aza yetinmemiz gerektiğini talep ediyorlar. 

Denilebilir ki bir şey yapılamadıktan sonra, örgütlü mücadele olmadıktan sonra neye yarar zenginlere karşı duyulan kişisel nefret. İşin uzmanı değilim ama eminim birkaç neden işe yarayabilir. İlki kişisel tutarlılığımızı sağlamış oluruz.İkincisi zenginler bu kadar pervasız olamazlar. Devasa SUV’lerini kaldırımlara çaprazlama park edemezler eğer etraflarındaki kişilerin nefret dolu bakışlarıyla karşılaşsalar mütemadiyen.









(*) Başlık Roxanne Dunbar-Ortiz’den esinlenerek atılmıştır. 

(1) 2.5 milyar doları badmington koçuna, yaklaşık 3 milyar doları da  masör ve akapunkturculara   gitmiş .Telegraph, 10.23.2007.

(2) David Harvey’in ‘accumulation by dispossession’ diye adlandırdığı olguya denk gelecek şekilde kullanılmıştır. 

(3) ‘Fictitious capital’; emek değer olarak karşılığı olmayan kağıt varlıklar.

(4) Guardian, 12.09.2005

(5) Guardian, 12.9.2005





Hiç yorum yok: