20 Ekim 2012 Cumartesi

NOGAY TÜRKLERİNDE ÖLÜM İLE İLGİLİ İNANÇLAR VE AĞITLAR-Yrd. Doç. Dr. Dilek ERGÖNENÇ AKBABA*


NOGAY TÜRKLERİNDE ÖLÜM İLE İLGİLİ İNANÇLAR VE AĞITLAR


Yrd. Doç. Dr. Dilek ERGÖNENÇ AKBABA*

ÖZET

Nogay Türklerinde ölüm töreni, çeşitli geleneklerin yerine getirildiği önemli bir törendir. Ölümden sonra ölenin yakınları üzüntülerini, feryatlarını ağıtlarla dile getirirler. Bu çalışmada Nogay Türklerinde ölüm ile ilgili inançlar incelenmiştir. Nogay Türkleri ağıtlara bozlav demektedirler. Anadolu’da söylenen bozlaklar ile Nogay Türklerinin söylediği bozlavlar kelime olarak aynı kökten gelmektedir. Bu çalışmada Nogay Türkçesiyle yazılan bozlavlar da tespit edilmiş ve Türkiye Türkçesine aktarılmıştır. 

Eski çağlardan beri hemen hemen  bütün toplumlarda ölenin arkasından yas töreni yapılmakta ve ağıt adı verilen şiirler söylenmektedir. Ağıtlar dar anlamda ölüm şiirleri sayılmakla beraber; geniş anlamda, içinde acı, üzüntü bulunan her konuda ortaya konulmuş şiirlerdir (Kaya 1999: 243).

Şükrü Elçin’e göre ağıt; insanoğlunun ölüm karşısındaki veya canlı-cansız bir varlığını kaybetme korkusu, telaşı ve heyecanı anlarındaki üzüntülerini,feryatlarını, isyanlarını, talihsizliklerini düzenli veya düzensiz söz ve ezgilerle ifade eden türkülerdir (Elçin 1986: 290).

Ağıt, Türkçe Sözlük’te de ölen bir kimsenin gençliğini, güzelliğini, iyiliklerini, değerlerini, arkada bıraktıklarının acılarını veya büyük felaketlerin acılı etkilerini dile getiren söz veya okunan ezgi, yazılan yazı, sagu, mersiye olarak tanımlanmaktadır (Türkçe Sözlük 1988: 23).

Türklerde ağıt söyleme geleneği, ilk çağlardan beri var olmuş ve tarihin çeşitli devirlerinde çeşitli Türk boyları tarafından günümüze kadar yaşatılmış bir gelenektir (Kaya 1999: 247-248).

Orta Asya’da yaşayan Türk toplulukları İslâmiyet’ten önce ölüleri için “yuğ” törenleri yapar ve bu törene çok önem verirlerdi. Ölünün yakınları at,koyun, sığır cinsinden kurbanlar keser,törene gelenlere yemek verirlerdi. Defin günü de ölü sahipleri ilk gün olduğu gibi kurban keserdi. Şairler ise hem tören hem de defin sırasında sagu denilen ölüm şiirleri söylerlerdi (Kaya 1999:248). Eski Türkçeden günümüze kadar gelen Divân-ı Lügâti’t-Türk’teki Alp Er Tunga sagusunu burada hatırlayabiliriz. Yuğ törenleri Göktürkler ve Uygur  Türklerinde de görkemli bir şekilde yapılırdı. Ölünün arkasından ağlayıp ağıt söyleyenlere Eski Türkçede yogçı, sıgıtçı gibi isimler verilirdi (Ergin 2005: 8). Çağatay Türkçesinde bu kişilere yıglayur (ağlayıcı, ağıtçı) denirdi. Bu tören ölünün defnedilmesinden sonra da devam ederdi (Kaya 1999: 248-249).

Halkın içinden çıkıp üzüntülü anlarda onların iç dünyasını ortaya koyarak ağıtlar söyleyen bu binlerce isimsiz sanatçının yanında; halk şairleri, âşıkları da ağıt türünde eserler vermişlerdir (Kaya 1999: 309).

Günümüzde Türk dünyasında aynı gelenekler az çok farklılıklarla yaşatılmaktadır.Nogay Türklerinde de ölüm töreni, çeşitli geleneklerin yerine getirildiği önemli bir törendir.Nogay Türkleri “Ölüsüne saygı gösterenin dirisi aç kalmaz” derler. “Ölüm hak” sözü de Nogay Türkleri arasında yaygındır. Nogaylar; ölünün nasıl gömüleceği, ona nasıl yas tutulacağı ile ilgili gelenekleri yaşatmaktadırlar. Baddeley’e göre Nogay Türkleri bu tür bazı geleneklerini Kabardaylar, Kumuklar ve Çeçenlerden almışlardır (Baddeley 1989: 68).

Nogay Türklerinde birisi öldüğü zaman bütün köy onun cenaze törenine gelir ve ölüyü son yolculuğuna uğurlar.Herkes, ölen için yas tutmak ve ona saygı göstermek zorundadır. Köyde ölen kişiyle bir iki kere selamlaşmış olanlar bile cenaze törenine gelir. Bütün cemaat toplanır; hatta başka köylerden de gelenler olur. Gelen halkı bir iki gün aynı yerde ağırlamak gereklidir. Bunun için Nogaylar ölülerini hemen gömmezler.Cenaze töreninde “Ependi” (Efendi, yani hoca, imam) şu sözleri söyler: “Ey cemaat! Bugün çok ulu biri aramızdan ayrıldı. O artık hiç bir şey yapamaz; birine yerine getiremediği bir söz verdiyse veya birinden aldığı bir şeyi veremediyse bundan vazgeçiniz.”Halk bu sözleri başlarını öne eğerek sessizce dinler. Sonra hepsi bir ağızdan:

“Geçtik!” derler. “Yattığı yer pamuk gibi yumuşak olsun.” (Kapayev 1995: 
149).

Ölünün çıktığı evde yas tutulması âdeti, bütün Türk dünyasında olduğu gibi Nogay Türklerinde de vardır. Yakını ölen kişi ağlar. Yalnız halk fazla dövünerek ağlamayı hoş karşılamaz. Onun kendini biraz kontrol etmesi istenir.Ölümün olduğu evde ağıt yakılır. Bağırarak, dövünerek ağlayanlar susarak bu yürek sızlatan ağıdı dinlerler. Ağlayıcılara “bozlaycı” denir (Araslı 1975: 352). Söylenen ağıt ise “bozlav”dır. Bu kelime aynı anlamıyla Dede Korkut’ta da geçer (Ergin 1997: 54-9). Buna göre buzla-: bağırarak ağlamak, buzlaş-: birlikte bağırarak ağlamak (Ergin, 1997: 224-2),  buzlat-: ağlatmak, feryat ettirmek, bağırtmak (Ergin 1997: 136-13) şeklinde Eski Anadolu Türkçesinde kullanılmış kelimelerdir. Bozla- fiili Türkçe Sözlük’te de devenin bağırması, mecazi anlamda ise çığlık koparmak anlamına gelirken (Türkçe Sözlük, 1988: 218),sözlükte  bozlak kelimesi için “Orta ve Güney Anadolu’nun birçok bölgelerinde bir türkü ezgisi ve bu ezgiyle söylenen, konusu acıklı türküler” (Türkçe Sözlük, 1988: 218) açıklaması yapılmaktadır. Bozlak Azerbaycan Türkçesinde de “agı” kelimesiyle karşılanmaktadır Boratav 1982: 444).

Bozlaklar Türk kültürü için önemli bir malzeme deposudur ve bu konu henüz tam anlamıyla incelenmemiştir. Bozlak; Türk edebiyatında kısa hikâ-ye, Türk halk müziğinde de uzun hava olarak adlandırılmaktadır. Orta Ana-dolu, Güney Doğu Anadolu ve Doğu Anadolu’nun batısı ile Batı Anadolu’nun doğusunda aşiret kavgaları, kan davaları, aşk maceraları, gurbet, hastalık ve ölüm gibi konular bozlakların konusunu oluşturur. Buna göre bozlak geleneksel 
halk müziğimizin en karakteristik ve en otantik ezgilerini ihtiva eden bir uzun hava formudur (Karakuş 2005: XI-XII). 

Anadolu’da asıl söylendiği yer, Kırşehir ve Kırıkkale-Keskin olan bozlaklar;çoğunlukla Türkmenlerin aşiret kavgalarında, düğün, toy gibi eğlencelerde,muhabbet âlemlerinde söylenmektedir. Bozlakların konuları söylendiği ortama göre değişmektedir. Türk insanının hareketleri, mizacı, yiğitliği, insana verdiği değer, vatan ve tabiat sevgisi, acısı, savaşları, hastalık ve ölümü; sevdiği kıza kavuşamayan yiğidin feryadı, sıla hasreti çeken bir insanın feryadı bozlaklarda dile getirilir (Karakuş 2005: XI-XII).

Anadolu’da bugün söylenen bozlaklar; kelime olarak Eski Anadolu Türkçesindeki  buzla- ile Nogay Türklerinde ve diğer Türk halklarında ağıtları ifade eden bozlavlar ile aynı kökten gelmektedir. Bayram Bilge Tokel’in bildirdiğine göre (Tokel 1999: 78-79) bir Kırgız halk türküsünde “Botasın ölgen tüyüdey/ bozlay bozlay kaldım men (Yavrusunu yitirmiş bir deve gibi feryat figan içinde kaldım” ve bir Kazak halk türküsünde yer alan “Botası ölgen narday bozla kopuz” (Yavrusu ölen deve gibi feryat et kopuz) (Karakuş, 2005: XIV) ifadeleri bozla-fiilinin Türk dünyasında yaygın bir şekilde kullanıldığını göstermektedir. “Botası ölen tüye” yani “yavrusu ölen deve” ve “devenin böğürmesi gibi” ifadesi Nogay bozlavlarında da sıkça geçmektedir.Anadolu’da rivayete göre “Erkek deve,dişi devenin kokusunu çok uzaktan alıp 
bozular, böğürür; dişi deve de ona karşılık verir. Erkek devenin bozulamasından ‘bozlak’, dişi devenin karşılık vermesinden ‘maya’ kavramları ortaya çıkmıştır.Maya, dişi devenin diğer bir adıdır. Türk halk müziğinde uzun hava türleri veya tarzları olarak bilinen ‘bozlak’ ve ‘maya’ kavramları böyle doğmuştur denilebilir.” 
(Karakuş 2005: XIII).

Bozlavlar Nogay Türkleri arasında nesilden nesile aktarılarak yaşamaktadır. Bu ağıtlar sadece ölenlerin arkasından değil, çekilen sıkıntılar ve özellikle de Nogay Türklerinin Ruslardan gördükleri zulümler için de söylenmektedir (Kösoğlu, 1990: 380). Bozlavı herkes söyleyemez. Nogay Türkleri arasında bozlav ustaları vardır. Bunlar ağlama işini meslek edinmiş kişilerdir. Onların söylediği bozlavlar duyulduğu zaman kimse göz yaşlarını tutamaz. Söylene söylene geliştirilerek değişen, çeşitlenen ve son hâlini alan bu ağıtların sözleri her zaman insanı hüzünlendirir. Dobruca Nogaylarında, ağıtları, ölünün yakın akrabası olan kadınlar söylerler (Mahmud 1986: 188).Bazı köylerde de bozlavcılar bu ağıtları okur (Kaya 1999: 250). Günümüzde eski bozlavların varyantları ölen kişilerin evlerinde hâlâ söylenmektedir. 

Son zamanlarda Nogay Türkleri arasında az da olsa yeni ağıtlar yakılmaktadır. Köylerde ağıt söyleyenler azalmıştır (Kapayev 1995: 150).Rusların ölüleri tabutla gömmek konusundaki baskılarına rağmen Nogay Türkleri kendi âdetlerini bırakmamışlardır. Ruslar; Rusya Federasyonu’ndaki diğer şehirlerde yaşayan Nogay Türkleri öldüğünde de aynı baskıları yaparak, Nogayların kendi memleketlerinde gömülmelerine izin vermemişler ve parti organları, ölenin yakınlarını cezalandırmakla tehdit etmişlerdir.Bir Nogay Türkü öldüğü zaman yedisinde, kırkında, elli ikinci gecesinde, yüzüncü gününde ve ölüm yıldönümünde dualar okunur. Özellikle kırkıncı gün önemlidir ve herkes ölüsüne dualar ettirir. Ölüm yıldönümünde de yine Kur’an okunur. Fakirlere ölenin eşyaları verilir. 

Bundan 30-40 yıl öncesine kadar bir kişi öldükten sonra torba torba çörek dağıtılır, gelenlere et yedirilir, çorba içirilir,tatlı sunulurdu. Çocuklara simit, çörek verilirdi. Fakirlere, düşkünlere, öksüzlere sevap kazanmak için dua yemeği dağıtılırdı. Bu; en az yüz elli, iki yüz torba yemeklik malzeme demektir. Yapılan yiyecekler basit çörekler olmazdı, çikolatalı çörekler yapılırdı. Bu konuda Nogay Türkleri birbirleriyle yarışırlar,biri diğerinden aşağı kalmamak için daha iyisini yapmaya çalışırdı. Günümüzde Nogay Türklerinin ekonomik durumu eskiye oranla kötüdür. Bu yüzden kimse bu tür şeyler yapamamakta, gelenlere çoğunlukla sadece çay1verilmektedir.

Bugün Dağıstan’da yaşayan Nogay Türkleri ise ölenin arkasından yapılan törenleri Kuban’da yaşayanlar gibi yap mamaktadırlar. Dağıstan Nogaylarının sayısı Kuban’dakilerden iki kat fazladır.Dağıstan Nogayları ölenlerinin ardından, baş sağlığına gelenlere hâlâ et yedirmekte, çorba içirmekte, tatlı ikram etmektedirler. Onlar Kuban’da yaşayanlar gibi duayı az ikramla geçiştirmezler.

Eskiden sert kayadan mezar taşı kestirilir, üstüne dualar yazdırılır, nakışlar yapılırdı. Günümüzde de granitten, mermerden çok güzel mezar taşları yapılmaktadır. Mezarlara iyi bakılmaktadır. Bunların hepsi ölüye duyulan saygıdan dolayıdır.

Nogay Türkleri dinlerine çok bağlıdır. Ölümün Hak’tan geleceğine iman eder ve ölümden korkmazlar. Onun için de Nogaylar “Ecel verirse iman da versin” diye Allah’tan dilekte bulunurlar.

Ölenlerin arkasından söylenen bozlavlar; ölen kişiye göre çeşitlilik göstermektedir. Mesela bir ev sahibi, birinin oğlu veya genç bir gelinin kocası öldüğünde söylenen bozlavlar farklı farklıdır.Bozlavlardan bazıları şunlardır: 





Hiç yorum yok: