17 Mayıs 2012 Perşembe

Tefeciler laikliği niye savunurlar? - Cemal ADEM


Tefeciler laikliği niye savunurlar
Laiklik; insanın Allah’a ‘’Allah’ım sen göklerdeki işlerle uğraş. Güneşi, ayı, yıldızları yönet, onlara kanunlar koy ama bizim düzenimize karışma. Biz kendimiz için uygun olan kanunları senden daha iyi biliriz’’ diyerek  Allah’tan süre istemesidir.
Bu bakımdan laikliğin babası İblis’tir.
İblis de Allah’tan süre istemiş ve bu süre zarfında yeryüzündeki işlerine- yani Allah'ın 'insana 'secde et kanuna'' değil de ''kendi kanunu'' olan insanları yoldan çıkarmasına- karışmamasını rica etmişti.
Allah da kabul etti. Buna 'günah işleme' özgürlüğü de diyebiliriz.
Bugün de vermekte o süreyi günümüz laiklerine...
.....................................................................
En şiddetli laiklik savunucuları ‘tefecilerdir’
Neden mi?
Zira tefeciler, Allah’ın yasakladığı faiz sayesinde; emek vermeden, ter akıtmadan konfor içinde yaşamaktalar.
Rahatlarını bozacak her türlü tehlikeye karşı da sistemlerini savunurlar.
Örneğin, küresel tefecilik düzeni olan BDPS (Borca Dayalı Para Sistemi) den beslenen kan emiciler.
Bu küresel tefeciler yıllardır tüm halkları havadan ürettikleri kredi para ile sömürüyorlar.
Utanmadan da havadan ürettikleri paradan faiz kazancı elde ediyorlar.
Bu yüzden ‘Şeriat geliyor’ ‘Ortaçağa dönmek istemiyoruz’ naralarında en çok onların ve borazancılarının (gazete, televizyon, vs..) sesleri çıkar.
Elbette tefeci Ortaçağa, Hristiyanların tefeciliği yasakladığı günlere dönmek istemez.
Tefecilik yaptıklarından dolayı kınanan ve devamlı göç etmek zorunda kalan Yahudiler de istemez o günlere dönmeyi.
O Yahudiler ki ‘din adamlarını’ ilah edindiler.
Allah faizi tümüyle yasak kıldığı halde, Yahudi olmayanlardan faiz almayı uygun gördüler.
 (NOT: Birini ilah edinmek demek; Allah’ın kanununa karşıt olsa da o kişinin hükmünü kabul etmektir. Örneğin, bir bilimadamı alkol zararsızdır içebilirsiniz der ve siz de Allah’ı bırakıp ona uyarsanız, o bilimadamını ilahlaştırmış yani ‘Türkçesiyle’ tanrılaştırmış olursunuz.)
....................................................................................
Esasında İblis tefeciliğin kurucusudur.
Faizin özelliği ‘teorik’ olarak sürekli artması ve sonu olmayan bir rakama doğru, ‘eksponansiyel’ bir şekilde büyümesidir. (Teori yani İblis’in aldatmacası)
Sonsuza kadar büyüyen, hiç azalmayan bir zenginlik kaynağı.  Tasvir edilen cennet gibi..Ölümün olmadığı, bitmeyen tükenmeyen mutluluğun olduğu yer..
Halbuki yeryüzünde herşey erir, biter, sonludur. Allah’ın ‘entropi’ adı verilen kanunlarına uyar..
İşte ilk insanı hiç bitmeyecek bir krallıkla, ‘’cennetle’’ kandıran  İblis, tefecileri de bu şekilde kandırır.
Der onlara: ‘Tefeciler eğer faiz alırsanız sonsuz zenginliğe yani cennete, bitmek tükenmek bilmeyen bir hükümdarlığa ulaşırsınız. Hem de melekler gibi olur, bu zenginliğe rahatlıkla ulaşırsınız. Zira melekler, insanlara çok güç gözüken görevleri rahatlıkla yaparlar.’
İşte böyledir İblis; faizli düzenin fikir babasıdır.
...................................................................................
Mekkeli tefeciler Rahman’ı niye inkar ediyorlardı?
Muhammed Peygamberin en çetin düşmanları Allah’a inananlardandı.
Onlar Allah’a inanır ama Allah’ın sonsuz merhamet sahibi olduğunu inkar ederlerdi.
Niye?
Mustafa İslamoğlu’nun çok güzel açıkladığı üzere, sonsuz merhamet sahibi olmak, insanın her işine müdahale edilmesini gerekli kılıyor ki sonsuz merhamet tecelli etsin.
Sonsuz ilim sahibi Allah’ın yanında insan acizdir. Aynı bir bebek gibi. Bir anne nasıl her an bebeğiyle ilgileniyor, ona müdahele ediyorsa, sonsuz merhamet sahibi olan Allah da insanın hayatına müdahale ederek ona doğru yolu göstermeyi diler.
 Lakin Mekkeli bezirganlar, tefeciler dünya işlerine karışılsın istemiyorlardı. 
Niye?
Çünkü inen ayetler, mülkün tamamının Allah’a ait olduğunu ve kendi arzu ve heveslerine göre mülkü kullanamayacaklarını bildiriyordu.
Mekkeli tefeciler de güç ve iktidarlarının kaynağını kurutmaya yönelik bu ayetlerden nefret ediyor ve halkın ‘tefecilerden özgürlük’ çağrısını susturmaya çalışıyorlardı.
Mekke’de tarım yoktu.
Sermaye sahibi olarak oturdukları yerden hazır para kazanmak işlerine geliyordu.
İşte bu yüzden laikliği şiddetle savunuyorlardı.
 Onlar Rahman'ın ‘mülk’ kanunlarına karşı çıkıyorlar, kendi heva ve heveslerine uygun olan kanunlara uymayı tercih ediyorlardı. Yani kendi elleriyle yonttuklarına tapıyorlardı.
Rahman olanın tecellesi olan güneş ışıkları nasıl ırk, din, dil ayırmadan tüm insanlara ulaşıyorsa, Rahman olan rızkın da tüm herkese ulaşmasını emrediyordu.
Lakin Mekke'liler üstünlük saydıkları 'serveti' paylaşmaya yanaşmıyorlardı.
Onlar Allah'ın varlığına inanıyor ama Rahman olmasına itiraz ediyorlardı ve ‘para’ ‘güç’ ‘iktidar’ putlarından vazgeçmek istemiyorlardı.
Peygamber ise bu putları kırmaya gelmişti.
................................
İşte bu yüzden bugünkü tefeciler de laikliğin en büyük savunucularıdırlar.
Onların derdi kurdukları hırsızlık düzenini devam ettirmektir.
Musa’nın dinini tahrif ettiler, soktular faizi.
Hristiyanlığı da aynı şekilde tahrif ettiler.
Sıra geldi İslama.
Ilımlı islam da işte böyle birşeydir. Protestanlık gibi.
Amaç, faizi bir şekilde İslam’ın içine sokup tefecilerin sömürmesine izin veren laik bir düzen ortaya çıkarmak.
İnsanlar namazlarını kılsın, oruçlarını tutsun, Allah’a inansın.
Ama kimse tefecilerin yeryüzündeki işlerine karışmasın.
Tefecilere biraz daha süre tanınsın...

Hiç yorum yok: