15 Şubat 2012 Çarşamba

Tarih nedir, ne değildir? -canmehmet.comTarih nedir, ne değildir?


Tarih nedir, ne değildir?

Çok kısa özeti ile insanın geçmişte yaptıklarını yazması veya yaşadıklarının yazılmasıdır.
Tarih, kendi ifadesi ve tanımı ile neyi kapsamaktadır? İnsanın hareketlerini, ürettiklerini, düşündüklerini.
Tarih, insanlar için yararlı mıdır? Elbette, Tarih; olmuşların ve geçmişimizin yitip gitmemesi, karanlıklarda kaybolmaması demektir. Geçmişi olmayan bir varlık eksiktir. İnsan, gelişebilmesi için geçmişini ileriye taşıyabilmelidir. Kendimizi; geçmişimiz olmadan anlamamız mümkün müdür? Değildir.
İnsan yapısı gereği, hiçbir zaman yaptıklarını yeterli, hatasız, kusursuz görmez, bu nedenle de daima geçmişi ile kavgalıdır. Kavgalı olmaya da devam edecektir. Aynen günümüzde olduğu gibi.
Tarihte, geçmişte olanlar, insanlara acı verebilir. Bu nedenle, insanlar geçmişlerini unutmak, üzerine sünger çekmek isteyebilirler. Zaman zaman insanlar, önceki olayların, onlara acı vermesi nedeni ile bazen gerçekleri değiştirmiş, bazen de, üzerinde oynamışlardır.
Oynama ifadesini biraz yumuşatalım ve farklı yorumlamış veya yorumlamışlardır diyelim.
Ancak insanın, insanlık tarihinin kaydını çarpıtmak veya yok etmek, insanı fakir, fakir olmasının yanında geleceği olmayan birisi haline getireceği için tehlikelidir. Gerçeklerle asla oynanmamalıdır.
Tarihte ki, olayların doğru olarak intikal edebilmesi, doğru düzenlenmiş belgelerle mümkündür. Ancak bu şekilde geçmişi doğru olarak anlayabiliriz. Doğru, yeterli kanıt, belge sizi desteklemez ise yapılan tüm yorumlar yorumlayanın kişiliğine, içerisinde bulunduğu kültür değerlerine ve hatta vicdanına kalmıştır. Kalmaktadır.
Tarih, elbette belgeler ile konuşur, kendini belgeler ile doğru olarak ifade eder.
Ne zaman ki; yazan, yazdıran kendisinden bir şey katmaya başlamış ise O zaman ‘ Tarih ’ tarih olmaktan çıkmış ve yazılan “ Tarihi Roman’ olmuştur..
İzninizle basit bir örnek verirsek; Mahallede bir kavga olur. Taraflar birbirleri ile davacı olmak üzere karakola giderler.
Olayı gören dört kişi, ifadelerine başvurulmak üzere karakola çağrılırlar. Davet edilenler, ifadelerini; kendi pencerelerinden, taraflara yakınlıklarına, duydukları sempati ve kızgınlıkları ölçüsünde verirler.
Şimdi ortada tanıkların anlattıklarıne göre dört farklı ifade mevcuttur. Olayı anlatmışlar, kendilerine göre haklı ve haksızı belirlemişlerdir. Bu dört ifadeyi alalım ‘Tarih’ kaydı kapsamında değerlendirelim. Gelecek nesil, kavgayı ve sonuçlarını hangi ifadeyi esas kabul ederek değerlendirecektir. En hafif tabiri ile dört farklı görüş nedeni ile kafası karışacaktır.
Tarafların sevdikleri, sempati duydukları var. Göz yumdukları var. Bu gibi etkenler ortada bir tarafsızlık bırakmış mıdır? Bırakmamıştır herhalde.
İşte bu noktalarda ‘ Doğrular ’ hükümran olmaktan çıkmakta ve kişisel yorumlar devreye girmektedir.
Sizlere, olması gerekene, basit örnekler; birincisi, Fatih Sultan Mehmet İstanbul’ un fethi ile ilgilidir.
Yunanlı bir yazarın kitabında okumuştum. “Fetih sabahı Bizans’ ta yerleşik halktan bazıları ve din adamları, bazı kapıları açarak Osmanlıların surları fazla zorlamadan içeri girmeleri sağlanmıştır, ” Şeklinde ifade ile ve devamla; “ Fetih adeta halk tarafından daha kolay hale getirilmiştir. Çünkü halk; mevcut yönetimin yaptıkları haksızlıklara tahammül edemeyecek hale gelmiş ve Bizans’ ın yıkılmasına adeta yardım etmiştir”
Yazar, kıskanmamaktadır, kızmamaktadır, olduğu gibi yazmıştır. Tarih budur. Duygusallığı, tarafgirliği kaldırmaz. Tarafgirlik olursa kaynak olmaz. Yaptığınızın ciddiyeti olmaz.
Bunlarla beraber, ‘ Tarih İlmi ’ diye bir kavram varsa en azında ilme duyulacak saygı nedeni ile tarafgirlik ve çarpıtma olmamalıdır.
İkinci örnek; Gerek Kurtuluş Savaşımızın, gerekse Cumhuriyetimizin kuruluşu ile ilgili abartmadan ifade edersem onlarca birbirleri ile çelişen, anılar, belgeler, ifadeler bulunmaktadır. Lise öğrencisi iken gittiğim İl Halk Kütüphanesinde, Harp okullarında okutulan bir tarih kitabını okumuştum. Bir husus dikkatimi çekti. O zaman içerisinde bulunduğum yaş itibari ile kavrayamadım. Anlayamadım. Konu neydi, neyi anlayamamıştım? Sivil okullarda, Emin Oktay tarafından yazılan tarih kitabı ile okuduğum Tarih kitabında bazı konular farklı yazılmıştı.
O gün, bu gündür; okuduklarımdan, bahsettiğim konularla ilgili net bilgi sağlayamadım.
Tarih, taraf olmayı, duygusallığı, haksızlığı kaldırmaz. Kaynak olmak, ciddiyet kazanmak istiyor musunuz?
Olaylar, oluş biçimi ile beni hayal kırıklığına uğratsa da, acıtsa da, incitse de, inandıklarımı yerle bir etse de, Özeti ve tek kelime ile içerisinde gerçeği barındırmalı.
Tarih; geçmiş insanlar için yazılmaz. Gelecekte ki, insanlar için yazılır.
Tarih; Bir milletin geleceğidir.
Tarih bir ilimdir.
İzninizle, Söz Yunus Emre' de
“ilim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsen
Ya nice okumaktır
Okumaktan mana ne,
Kişi Hakk’ ı bilmektir
Çün okudun bilmezsin
Ha bir kuru emektir
Okudum bildim deme
Çok taat kıldım deme
Eri hak bilmez isen
Abes yere yetmektir
Dört kitabin manisi
Tamamdır bir elifte
Sen elif' i bilmezsin
Bu nice okumaktır?
Yirmi dokuz hece
Okursun uçtan uca
Sen elif dersin hoca,
Manası ne demektir?
Yunus emre der hoca
Gerekse var bin hacca
Hepsinden iyice
Bir gönüle girmektir.”

Hiç yorum yok: