21 Şubat 2012 Salı

İlaç İçmeden Önce Bu Kitabı Okuyun-Ayşe Tatlıcı



“Doğal tedavi elma yemektir, kuersetin hapı içmek değil. Doğal tedavi balık yemektir, balık yağı hapı içmek değil. Doğal tedavi domates yemektir, likopen hapı içmek değil.” Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta anlatıyor:
Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta
Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta
“Adamın Biri Doktora Gitmiş. Gidiş O Gidiş”  Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta’nın kitabının adı bu. Hayykitap etiketiyle çıkan ve Tıp alanındaki en ciddi konulara değinen kitap, Hoca’nın eğlenceli üslubu ile bir solukta okunabilecek bir yapıt aslında. Modern Tıbbın bir eleştirisi niteliğindeki kitap ilaç firmalarının emrine girmiş hekimlerin tuzaklarına düşmek istemeyenler için de bir rehber niteliğinde.
Adamın Biri Doktora Gitmiş Gidiş O Gidiş
Tıp dünyasıyla içice giren ve yediğimiz her lokmadan içtiklerimize, sigaramızdan gribimize kadar her konuda verilen çelişkili mesajlarla nasıl yöneteceğimizi bir türlü bilemediğimiz yaşama alışkanlıklarımız konusunda bize rehber olabileceği düşüncesiyle Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta ile görüşmek istedik. Kitabını, hekimliği, ilaçları konuştuk.
Türkiye’de hekim olmakla başlayalım isterseniz
Doktorluk belki de dünyanın en saygın mesleği idi bir zamanlar. Hekimler hastanın gözünde adeta Allah ve Peygamber’den sonra gelen kişilerdi. Hasta ve hekim arasında saygıya, sevgiye dayalı muhteşem bir ilişki vardı. Eskiden gururla ‘doktorum’ diyen meslektaşlarım şimdi artık neredeyse ne iş yaptıklarını saklar hale geldiler. Toplumda belki de en çok hakarete, saygısızlığa maruz kalan meslek, maalesef doktorluk oldu.
Bu eskiden dediğiniz döneme ait anılarınız da vardır herhalde
Ballıdağ sanatoryumunda mecburi hizmet görevimi yaparken tedavi ettiğim fakir bir hastam vardı. İyi olup taburcu edilirken, bana utana sıkıla verdiği gofretin tadım 25 sene sonra bile unutmuş değilim. Bu benim aldığım en önemli hediye idi.
Kitap tam anlamıyla bir Modem Tıp eleştirisi
İnsanlar Modem Tıp sayesinde rahat nefes alıyorlar, acı çekmiyorlar. Organ nakilleri, yapay organlar, kök hücre tedavileri ile yaratılan mucizeler hep Modern Tıbbın eserleri. Uzun sözün kısası, insanların Modern Tıp sayesinde rahat, sağlıklı ve uzun bir ömür sürdüklerini kimsenin görmezden gelmesi ve inkârı elbette mümkün değil. Ancak, bir de madalyonun diğer yüzü var. Modern Tıbbın mutlaka düzeltilmesi gereken yanlışları, olumsuzlukları ve hatta günahları var. Hem de pek çok. Bu kitap Modern Tıbbı kötülemek için değil, onun daha iyi olması için yazılmıştır.
Hekimlerden çok tepki aldınız mı?
Meslektaşlanmdan çok farklı tepkiler alıyorum. İçlerinde ‘Böyle gelmiş böyle gider’ ve ‘Alan memnun satan memnun, sana ne oluyor’ diye düşünenler de var. ‘Benim doktorum işini bilir’ veya ‘Hocam ekmeğimizle oynama ne olur’ diyenler de oluyor. ‘Havvaii’de havyar yerken iyiydi, şimdi ne oldu sana’ tarzında sorular da geliyor tabii ki.
Ama durumu en iyi anlatan, ‘Hocam, yeni kitabınız çıkmış. Acaba hangi firma dağıtıyor’ diye soran bir elektronik posta. Bence söz de burada bitiyor zaten.
Alternatif Tıp’a da sıcak bakmıyorsunuz ama
Geçenlerde bir televizyon kanalında izledim; o ünlü otçulardan biri, isim vermeden, benim ‘modem tıbba karşı çıkışımı’ pek bir memnuniyetle anlatıyordu. ‘Profesörler bile Modern Tıptan şikâyetçi’ demeye getiriyordu. Evet, biz de şikâyetçiyiz ama bunun çaresi otta veya çöpte değil, yine Modern Tıpta. Aslında bu tür otçulann türemesinin sebebi de bizatihi ‘tabiatın şifalı elini görmezden gelen’ Modern Tıbbın kendisi. İlaç endüstrisi denetimindeki Modem Tıp kendi kasasına para getirmeyen tedavileri yok sayar veya tu-kaka eder.
Bitkisel ilaçlar da düpedüz ilaçtır
Siz otçu deseniz de, Türkiye’de Alternatif Tıp ürünlerine İlgi her geçen gün daha da artıyor. Bu ürünlerin yararlan ve zararları konusunda neler söyleyeceksiniz?
Son yıllarda tüm dünyada yayılıyor bir ‘bitkisel tedavi modası/ İlaçların bir hastalığa iyi gelirken başka organlara dokunması, bazen telafisi imkânsız zararlara yol açması insanları haklı olarak ilaç dışı tedavilere özendiriyor. Birçok hasta artık doktorundan ‘ilaç’ yerine ‘bitkisel ilaç istiyor. Çünkü bitkisel ilaçların, ‘faydası olmasa da, hiç değilse zararlı etkileri yok’ sanılıyor. Ancak burada gözden kaçınlmaması gereken çok hassas bir nokta var; o da şu: Fabrikaya girmiş, bir takım fiziksel ve kimyasal işlemlerden geçmiş, onlarca katkı maddesi eklenmiş, şurup, tablet, kapsül veya draje haline getirilip şişeye konmuş bir “bitkisel ilacın’ o çekindiğimiz ilaçlardan hiçbir farkı olmadığının farkında mıyız acaba? Bitkisel tedavi deyince, her zaman, herkesin pazardan, manavdan alıp yediği işlenmemiş, ambalajlanmamış, doğal haldeki yiyecekler anlaşılmalıdır. Kahverengi şişelere konup eczanelerde satılan ‘bitkisel ilaçlann’ gerçek İlaçlardan hiçbir farklarının olmadığı asla unutulmamalıdır. Doğal tedavi elma yemektir, kuersetin hapı içmek değil. Doğal tedavi balık yemektir, balık yağı hapı içmek değil. Doğal tedavi domates yemektir, likopen hapı içmek değil.
Aşı isteriz diye ayaklanmaları gerekir
Modern Tıbbın günümüzdeki uygulamalarının ayrılmaz bir parçası ilaçlan da eleştiriyorsunuz ama.
Baş ağnmızı anında gideren bir analjezik, vücudumuzdaki bir iltihabı yok eden bir antibiyotik, alerji komasından bizi hayata döndüren adrenalin, organ nakillerini mümkün kılan kortizon, şeker hastalannın hayata tutunmalannı sağlayan ensülin. Her gün onlarca hastaya ilaç yazan bir hekim olarak ilaca ‘karşı’ olmam nasıl mümkün olabilir? Ben ilacın sıradan bir ticari tüketim ürünü muamelesi görmesine karşıyım. Ben ilacın reklamına karşıyım. Ben ilaç tüketiminin özendirilmesine karşıyım. Ben ilaç tedavilerinin dayatılmasına karşıyım.
İlaçlar konusunda ‘küresel bir oyun’dan söz ediyorsunuz ama
Bugün artık dünyanın her yerinde, insanlar sağlık sektörüne artık şüpheyle yaklaşıyorlar. Çünkü günümüzde Tıp, sadece “Tıp” değil. Dünya her yeni ilaç, aşı ya da tedavi yöntemi için ‘Acaba bu gerçekten işe yanyor mu yoksa ticari bir oyunla mı karşı karşıyayız’ diye düşünüyor. Bence çok haklılar ve bu durum domuz gribi aşısı için de geçerli. Normalde insanların dünya çapında bir salgın varken ve ‘Neden aşı olamıyoruz, biz de aşı olmak istiyoruz’ diye ortalığı ayağa kaldırmalan gerekirken bedava sunulan aşıya karşı büyük bir güvensizlik var ve buna Başbakanımız da dâhil. Sanırım fazla söze gerek yok.
Sonuçta hepimiz, kitabınızın kapağındaki tasvirde olduğu gibi ilaç şişelerine hapsedilmiş durumda mıyız?
Kitabın kapağında gördüğünüz ilaç şişesinin içine hapsedilmiş olan ve önüne konan haplan yutmaya zorlanan kişi bir doktor da olabilir, profesör de, eczacı da, hemşire de. hastabakıcı da, sağlık bakanı da. İstisnasız hepimiz, ilaç endüstrisi tarafından böyle köşeye sıkıştınlmış veya şişeye tıkılmış durumdayız. Mesele budur.

Hiç yorum yok: