14 Şubat 2012 Salı

Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli - Abdurrahman Dilipak

“O” mu, “şu” mu, “bu” mu, herkes farklı farklı söylese de, ezanların şehadet ettiği bir hakikati haykırıyor Mehmet Akif mısralarında. Onun Osmanlıca harflerle yazdığı mısralarında “BU ezanlar ki, şehadetleri dinin temeli” diye başlar..

İstiklal Marşımızın kabulünün 90. yılı: 12 Mart 2011

Bu sene İstiklal Marşı’nın kabulünün yıldönümü daha bir coşku ile kutlandı.. Bir çok il ve ilçede kutlamalar vardı.
90. yıl aynı zamanda Mehmet Akif Yılı olarak ilan edildi.

Ama aynı coşku “ulusalcı kanat”ta yoktu.. TSK da bu konuda İstiklal Marşımızın kabulünün yıldönümünde bir açıklama yapma gereği duymadı her nedense.. Oysa Hasan Tahsin ya da Menemen olayının yıldönümünde bildiriler yayınlıyorlardı.
Ümraniye Belediyesi, İstiklal Marşı’nın farklı bestelerinin seslendirildiği bir konserle andı Mehmet Akif’i.. İzleyenlerin büyük çoğunluğu kadındı ve kadınların da büyük çoğunluğu başörtülü idi.

Bir çok AK Parti belediyesi bu tür etkinlikler düzenlerken, CHP’li belediyeler olayı görmezden geldi.

Sadece CHP’li belediyeler değil, TSK da görmedi nedense.
“Ulusalcılar” da İstiklal Marşı’na sahip çıkmadılar..
Malum media olayı görmezden geldi..

Mehmet Akif’i mi sevmiyorlar, marşın güftesine mi karşılar, bestesine mi bilmiyorum.. Ya da marşın tümüne damgasını vuran o imana, o ruha mı yabancılar yoksa?..

Birilerinin “dinin temeli” olan “ezan”la hep sorunu oldu..
“Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;/ Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklal!” der Akif.. “Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklal!” Bir takım laikçilerin bu sözlere itirazlarının olduğu muhakkak, onun için bu konuda seslerini çıkartmıyorlar sanırım..

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar/ Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var./ Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,/ ‘Medeniyet!’ dediğin tek dişi kalmış canavar?

Sahi, bir gün Türkiye AB’ye girecek olursa bu mısraları nasıl okuyacağız?.. Batı uygarlığı denilen şey, “imanımızı boğmaya and içmiş, tek dişi kalmış bir canavar” değil mi?


Bizi çağdaşlaştırmak isteyenler, batılılaşmamızı istemiyorlar mı idi?

Burdur milletvekili olarak TBMM’de bulunduğu bir sırada Mehmet Âkif’in, Maarif Vekili Hamdullah Suphi’nin (Tanrıöver) ısrarı üzerine, İstiklâl Harbi’nin özellikle hangi ruh, inanç ve ideolojik çerçeve içerisinde verilebileceğini Türklere göstermek amacıyla, Ankara’daki Taceddin Dergahı’nda yazdığı ve Türk Ordusu’na ithaf ettiği bir marştır bu. Ordunun kendine armağan edilen bir marşın 90. yılındaki sessizliğini anlamak bana zor geliyor..

Şiirin bestelenmesi için yarışma açılmış, ikinci yarışmaya 24 besteci katılmış, 1924 yılında Ankara’da toplanan seçici kurul, Ali Rıfat Çağatay’ın bestesini kabul etmiş ve bu beste 1930’a kadar çalınmıştır.

1930’da bilinmeyen bir sebeple beste değiştirilerek, dönemin Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Şefi Binbaşı Osman Zeki Üngör’ün 1922’de hazırladığı bugünkü beste yürürlüğe konmuştur. Marşın orkestrasyonunu bir Türk Ermenisi olan Edgar Manas (1875-1964), bando düzenlemesini de Albay İhsan Servet Künçer yapmıştır. Üngör’ün yakın dostu Cemal Reşit Rey’in, kendisiyle yapılan bir röportajda belirttiğine göre, bu beste aslında başka bir güfte üzerine yapılmıştır ve İstiklal Marşı olması düşünülerek de bestelenmemiştir. Söz ve melodide yer yer görülen uyum bozukluğunun esas sebebi de budur.

Bir iddiaya göre de bu beste bir Fransız halk şarkısından uyarlanmıştır.. Ya da daha doğru ifade ile, başka bir eser için uyarlanan beste, daha sonra İstiklal Marşı’nın bestesi haline getirilmeye çalışılmıştır..

İstiklal Marşı sağdan sola yazıldı, ama soldan sağa bestelendi.. Taceddin Dergahı’nda dini bir vecd halinde yazıldı ama bir senfoni orkestrası eşliğinde okundu..

6 ay gibi kısa bir zamanda Kur’an-ı Kerim’i ezberleyen, kendi okuduğu Kur’an-ı Kerim’ini kendi elleri ile yazan Mehmet Akif’i bugün bir kez daha rahmetle anıyoruz.. Aslında keşke İstiklal Marşı’nın güfte yarışmasına katılan eserleri de yayınlasak, insanlar o günün hatırası olarak bunlara tanıklık etseler.
Mehmet Akif’in 19 yaşında iken kendi el yazısı ile yazdığı Kur’an-ı Kerim bir tevafuk sonucu bugün bende bulunuyor.. Akif’imize Allah (cc) rahmet eylesin..
Selam ve dua ile..

Hiç yorum yok: