Yakın çevremizde, Türkiye'nin gelecek dış politika enstrümanlarını ve stratejik davranışlarını çok yakından etkileyecek iki gelişme yaşanıyor.
Birinci olay, Vatikan'da Yeni Papa seçildi.
İkinci olay, Obama'ın İsrail, Filistin ve Ürdün gezisi bugün başlıyor.
Yeni Papa'nın göreve gelişi, Türkiye'nin Müslüman ülkeler liderliğini, Obama'nın gezisi Türkiye'nin bölgesel liderlik pozisyonunu yakından ilgilendiriyor.
Birbiri ile iç içe geçen iki gelişmenin arka planını, Ortadoğu uzmanı, Doğu-Batı Araştırmaları Enstitü Başkanı Ömer Özkaya ile Takvim okurları için masaya yatırdık.
KUDÜS'TEN ESECEK RÜZGAR Obama, ilk döneminde, dört yıl boyunca İsrail'e gitmedi. Hatta İsrail'le ilişkileri ciddi düzeyde bozulmuştu. O kadar ki, İsrail Başbakanı Obama'nın rakibi Mitt Ronney'i açıkça desteklemişti. Obama'nın bugün başlayan gezisi birinci aşamada, İsrail ile bozulan ilişkilerini düzeltmek. Diğer aşamalarında, Türkiye-İsrail ilişkileri, Suriye'nin yeni konumu, İran'a olası bir saldırı olacak.
İsrail Sözcüsü Regev'in gezi öncesi açıklamaları bazı mesajlar veriyor: "İsrail, Türkiye ile ilişkilerini iyileştirmeye hazır.
Umarız, sürecin akışını değiştirme imkânımız olur" ''İran sorununun çözümünde diplomatik müzakerenin ön plana çıkartılması önemli. Baskıyı artırmamız gerekiyor. Ancak biz diplomatik, siyasi ve ekonomik baskının askeri müdahaleyle birleştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Askeri seçeneğin, diplomasinin işe yaramasını da sağlayacağına inanıyoruz'' "Suriye bölünürken ülkede çeşitli aşırıcı gruplar ortaya çıktı. Suriye'deki durum insani bir kriz, ama stratejik bir kriz oluşabilir."
Sonuç itibariyle, Obama-İsrail görüşmeleri, Başbakan Erdoğan ile Obama'nın muhtemelen Nisan ayında yapacakları görüşmede önemli gelişmelere yol açacağa benziyor.
LATİN AMERİKA PLANI Doğu-Batı Araştırmaları Enstitüsü Başkanı Ömer Özkaya, Chavez'in ölümü üzerine Yeni Papa'yı Amerikan Başkanı Obama'nın özellikle seçtirdiğini, bir derin Amerika operasyonu olduğunu belirtti. "Washington'un Papa'sının bir CIA operasyonu olduğunu vurgulayan stratejist Özkaya, ABD'nin yeni Papa üzerinden yürüteceği dünya politikasını şöyle analiz etti: "Kardinal Jorge Mario Bergoglio Papa 1. Francis ismiyle göreve başladı. ABD'nin Latin Amerika'daki dış politika çıkarlarına sıkı sıkıya bağlı olan Bergoglio, Washington'un seçtirdiği bir adaydı. Bergoglio'nun yeni Papa seçilmesi, tüm Latin Amerika bölgesi için geniş çaplı bir jeopolitik etkiye sahip bulunuyor. Katolik Kilisesi, Latin Amerika'da siyasi bakımdan "derin" nüfuz sahibidir. Kamuoyu üzerinde de etkisi bulunur. Bu, ABD dış politika mimarları ve ABD istihbaratı tarafından gayet iyi biliniyor.
Yeni Papa 1. Francis'in, Washington adına, Latin Amerika ve tüm Hıristiyan aleminde belli bir "gizli" siyasi rol oynaması beklenebilir. Bu "ABD yanlısı Papa"nın seçilmesi, Başkan Hugo Chavez'in ölümünden bir hafta sonra gerçekleştiği dikkate alınmalıdır.
General Jorge Videla'nın başında olduğu askeri cunta, CIA-destekli 24 Mart 1976 tarihli bir darbeyle Arjantin yönetimine el koydu. CIA ve Wall Street, bu askeri darbenin arkasındaydı. Katolik Kilisesi hiyerarşisi de askeri cuntanın meşruiyetinin onaylanmasında rol oynadı. O dönemde Cizvit teşkilatının "Yöneticisi" olan şimdiki Papa Bergoglio, askeri cuntayı eleştiren din adamlarını aforoz et
mekle ve bunları CIA eğitimli ölüm mangalarına teslim etmekle ünlendi. Bergoglio üzerinden tüm Katolik hiyerarşisi, ABDdestekli askeri diktatörlüğün arkasındaydı.
Bergoglio'nun kendi ifadeleri, kilise yetkililerinin, askeri idarenin vatandaşlara işkence yaptığını ve öldürdüğünü en başından beri bildiğini kanıtlıyor. Buna rağmen Kilise, diktatörleri açıkça destekledi.
Söz konusu temel destek olmadan diktatörlük bu şekilde hareket edemezdi."
(Los Angeles Times, 1 Nisan 2005).
Sonuç itibariyle, "Emperyal Yorgun"Amerika, önümüzdeki dönemde, örtülü operasyonlara ve "yumuşak güç" kullanımına daha fazla önem verecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder