Münih Üniversitesi profesörlerinden Karl Friedrich Neumann 1839 yılında “Rusya ve Çerkesler” diye bir kitap yazdı. Bütün Kafkasya’nın, yakın bir sürede Rus egemenliğine gireceğini anlatıyordu bu kitapta. Özellikle Çerkeslerin Kafkasya’dan “her türlü yönteme başvurarak sökülüp atılmasının şart olduğunu” yazmıştı, Rusya’nın bu tasarısını gerçekleştirebilmesi için. Çerkesleri, Nagtukhaç, Şapsığ, Abnadzeh, Bjeduğ, Ubıh, Hatıkujey, Kemırguey, Abzekh, Besleney, Kabardey olarak on kabileye ayırıyor, bunların birbirinden ayrı yaşadığını, kentlerin sorunlarının çözülmesinde ortak ve demokratik yöntemlere başvurulduğunu anlatıyordu. Prenslerin ordu komutanı olmanın ötesinde bir ayrıcalığı olmadığını, kadınların alabildiğince özgür yaşadığını, ölüm cezasının söz konusu bile edilmediğini belirttikten sonra, toplam Çerkes nüfusunun 1.5 milyon ya da 300 bin aileden oluştuğunu öne sürmüştü. Çerkeslerin tamamına yakını Müslüman’dı; içlerinde Hıristiyan ve putperestler de vardı tek tük olsa da; ama bunlara da kimse karışmıyordu.
Ruslar, Çerkes kabilelerine önce tek tek sonra da toplu olarak saldırmaya başladı. Öldürdüklerini öldürüyor, kimilerini toplu olarak Osmanlı mülküne ya da İran’a sürüyordu. Kimi Çerkesler’i, özellikle genç kızları, zorla köle olarak saraylarına alan Rus soyluları da yok değildi.
Çerkesler, bütün Avrupa mahkemelerine Özgürlük Bildirgesi adı altında başvurarak, Rusya’ya karşı 40 yıldır kendilerini savunmaya çalıştıklarını, ancak Avrupa’da yayınlanan bütün haritalarda topraklarının Rus İmparatorluğunun bir parçası olarak gösterildiğinden yakınıyor, “uygarlığın temsilcisi batıdan bu haritaların değiştirilmesini” istiyordu. Dinleyen yoktu tabi!
Kemal Karpat, Osmanlı İmparatorluğu’na 1862-1914 yılları arasında anayurtlarından sürülen 3 milyondan fazla Çerkes’den söz eder. Başka kaynaklar 1867 yılında, Kafkasya ve Kırım’dan 1 milyon Çerkes’den yarısına yakınının katledildiğini, yarım milyonunsa Balkanlara sürüldüğünden söz eder. Bu arada kimi Çerkes aileler de Bulgaristan’a yerleştirilir Ruslarca. Brittanica Ansiklopedisi, 1911 yılındaki 11. basımında Kafkaslarda sadece 216 bin 950 Çerkes’in yaşadığını belirtir. Bu da 2.8 milyona yakın Çerkes’in öldürüldüğü ve sürüldüğünün somut bir kanıtıdır.
Ruslar kasten, bilerek, düzenli bir biçimde Çerkesleri katletmiş, topraklarından söküp atmıştır ve bunu haklı gösterebilecek bir tek gerekçeleri yoktur. Yani ne Çerkes çeteleri (!) Rus köylerini basmıştır, ne Çerkesler Rus askerine ateş açmıştır, ne Çerkesler Rusya’nın düşmanlarıyla işbirliğine soyunup Moskova’ya başkaldırmıştır. Bu düpedüz sınırlarını genişletmek, verimli toprakları gasp etmek isteyen Çarlık Rusyasının uyguladığı bir katliamdır. Çerkeslerin geri dönmelerini engel olmak için mümkün olduğunca çok sayıda Çerkesi de öldürmüştür. Rusya 1862-1864 yıllarında “etnik temizlik” yapmıştır. Mikhail Katkov gibi Slav milliyetçileri Rus halkını, “üçüncü Roma İmparatorluğunu kuruyoruz”, “barbarları toprklarımızdan atıyoruz”, “sıcak denizlere nihayet ulaşıyoruz” gibi ulusçu mazeretlerle donattılar, “toplumsal suçluluk algısı yaratılmasın gerekçesiyle!” Kafkasya ve Balkanlar arasında bir ölüm çemberi oluşturuldu resmen; Balkanlara yerleştirilen Çerkes sürgünler de Bulgar zulmüne maruz kaldı yıllar yılı.
Bu bir soykırım mıdır? Güldürneyin beni! Soykırım başka nasıl tanımlanır ben bilmiyorum; bilen varsa beri gelsin anlatsın!
(Meraklısına Not: Antero Leitzinger (The Circassian Genocide—Eurasian Politician)— “Turkistan News”—Encyclopedia Brittanica—Kemal Karpat “1830-1914 Yılları Arasında Osmanlı Nüfusu”.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder