26 Nisan 2013 Cuma

ABD derin devleti Obama'yı ikaz ediyor!-Pentagon-CIA zorluyor, Obama direniyor!-Cem Küçük


ABD derin devleti Obama'yı ikaz ediyor!

1941 ila 1945 yılları arasında ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt'in yardımcısı Harry Wallace'tı. Çok dengeli bir siyasetçiydi. Barıştan yanaydı ve gereksiz gerginlikleri sevmiyordu. Roosevelt'in dış politikasını yerden yere vuruyordu.
1948'de seçimlerde Başkan aday oldu ama ince oyunlarla saf dışı kaldı.Komunist ve Sovyet ajanı olmakla bile suçlandı. Eğer Wallace başkan olsaydı bugun hen dünya hem ABD başka bir yer olurdu. Savaş lobisi ve Pentagon Wallace'ı istememişti.

John Kennedy Soğuk Savaş mantığından nefret ediyordu. Sovyetlerle olan düşmanlığın gereksiz olduğunu ve bitirilmesi gerektiğine inanıyordu. Vietnam Savaşı'na karşı çıkıyor, Küba krizini gereksiz bir huysuzluk olarak yorumluyordu. Halbuki Pentagon, CIA bütün planlarını savaşa gore yapmışlardı. 1963'de Kennedy Amerikan derin devletinin entrikalarıyla vurularak sahneden indirildi. Kennedy sonrası her şey savaş lobisinin tam da istediği gibi olmuştu. Şayet Kennedy'nin politikaları uygulansa dünya bambaşka bir yer olurdu. Ama olmadı.
Daha sonra Başkanlık koltuğuna oturan Nixon, Reagan, Baba Bush aldıkları ve uyguladıkları kararlarla dünyayı cehenneme çevirdiler. Bir ara Clinton bazı şeylere itiraz edecek oldu, onu da Monica Lewinsky'yle hizaya getirdiler.
Benzer senaryonun aynısı şimdi Obama'ya oynanıyor. Irak'tan peyder pey asker çeken Obama, Afganistan'dan da cekilmenin hesaplarını yapıyor. Dünyanın savaş süren başka yerlerine önceki ABD yönetimlerine nazaran daha mesafeli duruyor. Suriye dahil İran ya da başka bir yere operasyon yapmaya pek sıcak bakmıyor. Haliyle bu durum ABD Derin Devleti'nin çok da hoşuna gitmiyor.
Obama bir de önceki başkanlardan farklı bazı çıkarımlarda bulunuyor. 1953'de CIA'in İran'da organize ettiği Ajax Operasyonu'nu kabul etti. ABD bu komplonun bir parçasıydı dedi ve bir nevi İran'dan özür diledi. New York Times geçen Cuma günü yayınladığı haberde, iki yıl önce İran'ın nükleer tesislerini vuran Stuxnet virüsünün ABD Başkanı Barack Obama'nın emriyle kullanıldığını belirtti. Obama'nın Stuxnet emri, birçok güvenlik analisti tarafından 'küresel siber savaşın Pearl Harbor saldırısı' olarak tanımlanmıştı.
New York Times'a bu haberi sızdıranlar Obama yönetiminin adamları. Yani hem Obama Stuxnet virüsünün emrini veriyor hem de bunu itiraf ediyor. ABD derin devleti muhtemelen bunu da bir kenara yazmıştır.
Ancak en önemli mesele silahsızlanma yasası. Amerika'da bazı okullarda meydana gelen katliamlardan sonra Obama silahsızlanmanın sağlanması gerektiğini ileri sürdü. Bu açıklama arı kovanına çomak sokmak demek. Çünkü yıllardan beri bireysel silahlanma Amerikalılar için çok önemlidir.
Silah lobisi ve onun en büyük ayağı Pentagon bu durumdan pek hazzetmiyor. Nisan ayının başında Connecticut eyaletinde silah control yasası kabul edildi ve diğer eyaletlere doğru kayıyor.
Üç gün önce Boston maratonunda meydana gelen patlama bu gelişmelerin bir sonucu. Boston gibi her yerin kameralarla izlendiği bir yerde kim ya da kimler böyle bir bomba patlatabilir ki? Suçu Müslümanlara atmak işin en kolay kısmı ama bunu kimse yutmaz. ABD'de bomba patlatmak için şu an herhangi bir sebep de yok. Manyağın biri kızdı da bomba patlattı yalanına inanmak isteyen varsa buyursun inansın! Bu iş er ya da geç ya bir deliye ya emekli bir askere ya da bir Ortadoğulunun üstüne yıkılacaktır.
1995'de Oklahama'da atlayan bombayla Boston'daki patlama aynı zamana denk geliyor. Patriot Day (Vatanseverler Günü) sanki özenle seçilmiş bir gün. Boston'daki patlama Obama'ya verişmiş net bir mesajdır. Her ne kadar Obama terör eylemi dese de bu işin arkasında Pentagon vardır. Bu tür bombaları ancak onlar patlatır.
Pentagon, CIA, NSA'in önemli adamlarının oluşturduğu Amerikan derin devletini asla küçümsememek lazım. Bu patlama Obama'ya bir uyarıdır. Her ne kadar CIA Başkanı John Brennan'ın 'cinayet listesini' onaylasa da Obama hedeftedir. Eğer Obama yönetimi bu grubun istediklerini yapmazsa kendisini kötü günler beklemektedir.
ABD'nin yakın tarihinde neler yaşandaığından bihaberseniz, bu tür konular masal ya da uydurma gibi gelebilir. Yakın zamanda resmi çok daha net göreceğiz.

Pentagon-CIA zorluyor, Obama direniyor!

Boston bombacılarından Tamerlan Tsarnayev ölü ele geçirildi. Kardeşi Cevher Tsarnayev ise canlı yakalandı. Muhtemelen o da ölecek ya da hayatının büyük bir kısmını cezaevinde geçirecek. Bu iki kardeşlerin Boston'da bomba patlatmaları için nasıl bir motivasyona ihtiyaçları vardı acaba?
Bu iki kardeş istihbaratın ince oyunlarıyla bu oyunun hedefi seçildiler. Yani Pentagon-CIA ve Ulusal Güvenlik Teşkilatı'nın oluşturduğu Amerikan derin devleti, bilgisayar ve telefoncuların oluşturduğu halk kitlesine karşı iki kardeşi kendisine kurban seçti.
Bu bombalama eyleminde de bazı sorular sormakta fayda var. Boston gibi her yerinde kameraların olduğu bir yere bu iki kardeş bombayı nasıl koydu? Hiçbir kamera onları çekmedi mi? Tsarnayev kardeşler bombayı kimlerden temin ettiler? Bu bombalar zaman ayarlı mıydı? Eğer öyleyse uzaktan kumandadan bombayı kim patlattı?
FBI bu iki ismi ararken yerlerini ATM kameralarından tespit etti. Demek ki kameralar çok önemli. Peki diyelim ki bombalar Boston Maratonu başlamadan bir gün önce kondu. Bu iki kardeşin olay yerine bomba koyarken kayıtları yok mu? Ya da o bölgenin bütün kamera kayıtlarına bombanın patlamasından 24 saat öncesine detaylı bakılsa kim bilir ortaya neler çıkacak.
Bunlara benzer soruların hiçbirinin cevaplarını bilmiyoruz. FBI'ın verdiği bilgilere göre bombaları bu iki kardeş koydu. Ayrıca tam da bombaların patladığı gün Başkan Obama'ya zehirli mektup gönderildi. Amerikan Adalet Bakanlığı yaptığı açıklamada 45 yaşındaki Paul Kevin Curtis içinde 'risin' maddesinin olduğu mektupları Başkan Barack Obama'ya, Cumhuriyetçi Parti Mississippi senatörü Roger Wicker'a ve Mississippi'de bir hakime göndermişti.
Nedense bu meselenin gerisi gelmedi. Paul Kevin Curtis zehirli mektupları kendisinin göndermediğini söylüyor. Hatta isminin nasıl bu işe bulaştığını dahi bilmiyor. Şu gerçek ki birileri Obama'ya zehirli mektup gönderdi ama perde arkasında ne olup bittiği tam olarak bilinmiyor.
Bütün bu gerçekler ortadayken Obama'ya karşı Pentagon-CIA-Ulusal Güvenlik Teşkilatı (NSA) üçlüsünün net operasyonlar yaptığını görmemek için kör olmak gerekir. Yalnız şunu belirtmekte fayda var: Boston patlaması basit bir iş. Yani geniş kitleleri harekete geçirecek bir eylem değil. Öte yandan Başkan'a zehirli mektup gönderilmesi de klasik bir yöntem. 2003'den beri ABD'de birçok hakim ve senatöre bu tür mektuplar gönderilmiş.
Bu operasyonların hepsi birer ön hazırlık gibi. Muhtemelen devamı gelecektir ama bazı şartların olgunlaşmasıyla. Senato'nun silah yasasını reddetmesi, evet, Obama için bir yenilgidir. Ama en azından şimdilik Obama için iyi olmuştur.
Amerika kurulduğu günden beri varolma sebebi 'silahtır.' Bu sektör trilyon dolarlarla ifade ediliyor. Siz bir günde ben silah edinmenin önüne geçeceğim diyerek her şeyi bitiremezsiniz. Buna izin vermezler. ABD'de yasa tasarısı için gereken 60 oydur. Amerikan Senatosu'nda tasarıya 'evet' diyen senatörlerin sayısı 54'te kalırken, 46 senatör tasarıya karşı çıktı.
Senato ayrıca piyade tüfekleri ve yarı otomatik silahların yasaklanması önerisini de reddetti.
Başkan Obama, Senato oylamasından sonra yaptığı açıklamada, 'Washington için utanç dolu bir gün' ifadesini kullandı. Obama silah lobisini bu konuda kasıtlı olarak yalan söylemekle suçladı, tasarı aleyhinde oy kullanan senatörlerin de korkutulduğunu, siyasete boyun eğdiğini savundu. Bakın Obama'nın açıklaması çok önemli. Senatörlerin silah lobisi ve arkasından devasa güçler tarafından korkutulduğunu iddia etti. Obama daha da ileri gitti ve senatörlere, 'Siz kimi temsil ediyorsunuz?' diye üstü kapalı mesaj verdi.
Şunun da altını çizelim: Tasarı Senato'dan geçse bile Cumhuriyetçi'lerin çoğunlukta olduğu Temsilciler Meclisi'nden geçmeyecekti. Yana savaş ve silah lobisinin temsil ettiği 'Cumhuriyetçiler' tasarıyı engellemek için yeterli çoğunluğa sahipler.
Şu an Amerika'da derinden büyük bir kavga yaşanıyor. Amerika'nın tarihinde kritik kararlar başkanlara asla sorulmamıştır. Obama yerleşik güçlere savaş açmış görünüyor. Karşısındaki yapı çok güçlü ve her türlü imkana sahip. Eğer Obama bu yapının isteklerine boyun eğmez ve direnirse daha çok komploya maruz kalacaktır. Harry Wallace'ın, John Kennedy'nin, kısmen Clinton'ın başına gelenleri iyi incelemesinde fayda var. Korkunun ecele faydası yok.
Ve en önemlisi bu tür karanlık işlerde büyük sermaye de (küresel sermaye) söz sahibidir. Obama tehlikenin farkında ama bu yapıyla başetmeye gücü yeter mi, göreceğiz.

Hiç yorum yok: