16 Mart 2013 Cumartesi

Şifrepunk-Can Dündar


Demirperde çökünce Alman Şansölyesi Kohl, iki Almanya’yı birleştirmek istedi. Görüşmelerde Amerikalılar, “Alman telekomünikasyon hizmetleri bizim gözetimimizde olmaya devam etsin” dedi. Kohl kabul edecek gibi olunca, danışmanları ofisine, iki el arabası içinde 8 bin sayfa belge getirdi. “Bunlar, son 10 yılda Stasi (Doğu Alman Güvenlik Bakanlığı) tarafından kaydedilen telefon konuşmalarınızın dökümleri. Özel görüşmeleriniz dahil” dediler. Kohl, işin vahametini o zaman anladı. Bu bilgiyi aktaran Andy Müller-Maguhn, dijital ortamda insan hakları savaşı veren bir sivil toplum örgütünün kurucusu. Wikileaks belgelerini sızdırarak devletlerin kirli sırlarını ortaya döken Julian Assange, İngiltere’de ev hapsindeyken, Andy gibi siber özgürlükçülerle buluşmuş ve tartışmalarından bir kitap hazırlamış. Şifrepunk‘u dehşet romanı gibi okudum. Uygarlığımızın geleceğine dair kehanetlerden ürktüm.


Geçen asırda devletler silah gücüyle savaşır, sömürürdü. Silah herkesin eline geçip kitleselleştikçe gücünü yitirdi. Asrımızın tiranlarının güç kaynağı, bilgi. Bilgiye hükmeden, dünyayı kontrol edebiliyor. Özgürlük getireceği sanılan internet de bu hükümranlığa hizmet ediyor. Assange, “İnternet, uygarlık için tehdittir” diyor. Modern otorite’nin tesisine dair korkutucu ipuçları veriyor: Kitaba göre, orta büyüklükte bir ülkenin kitlesel verilerini arşivleyebilecek bir sistemin fiyatı 10 milyon dolar. Bir ülkenin tüm sırları, Boğaz’da yalı fiyatına elinizde. Böyle giderse birkaç yıl içinde dünyada gözetlemeye dayalı devasa bir kontrol sistemi kurulacak. Örneğin telefonları dinleyebilen güç, bunları depolayarak, şantaj ve manipülasyon için kullanarak büyük kudrete kavuşacak. Bu, kara ütopya değilse ne?

Peki iktidardakilerin kaydedip gizleme, bilgiyle hükmetme baskısına karşı yurttaşın bilme hakkı nasıl savunulacak? İnsanlık, sansür barikatını nasıl aşacak? Assange ve arkadaşları, direniş öneriyor: Elimizdeki bilgileri, devletin kaba kuvvetle çözemeyeceği şekilde şifreleyerek. Gerçeği denetleyenlerin giremeyeceği sanal ortamlar yaratarak. Ve kamuya ait bilgilerin şifresini kırıp sızdırarak. Wikileaks, aslında bu türden halka ait olanı halka açma, resmi sırları kamulaştırma eylemiydi; o sızıntı sayesinde devletlerin kirli işlerinden haberdar olabildik. Türkiye’de devlete ait internet sitelerine sanal saldırılar düzenleyerek resmi bilgiyi salıveren, yolsuzlukları teşhir eden Redhack de benzer bir işlev görüyor. Teknolojiyi bilen bir avuç genç, orduların yapamadığını yapıp barışçıl yöntemle devletin bilgi tekeline kafa tutuyor. “Özel bilgileri sızdırılan mazlumlara mahremiyet hakkı, muktedirlere ise şeffaflık zorunluluğu” düsturuyla bilgiyi demokratikleştiriyor. Devletin saklayarak güçlendiği yerde, toplum da öğrenerek güçleniyor.

Hiç yorum yok: