7 Şubat 2013 Perşembe

Ankara unutunca, 3 ülke de askıya almış-SEYIT ARSLAN - VIYANA



Başbakan Tayyip Erdoğan’ın AB’ye üyelik süreciyle ilgili Prag’da söylediği “Türkiye’yi 54 yıl neden bekletiyorsunuz? Yerine getirmediği ne var? Ağızlarında tek şey Ankara Anlaşması. 
Biraz daha gerisine git bakalım, orada ne var?” sözlerindeki sır perdesini Zaman araladı. Türkiye Cumhuriyeti’nin, kuruluşundan hemen sonra Almanya, Avusturya ve İsviçre ile serbest dolaşım anlaşmaları yaptığı ortaya çıktı. 1927’de Almanya ile imzalanan oturum anlaşması, karşılıklı serbest seyahat, ticaret ve çalışma hakkını öngörüyor. İsviçre ile 1932’de yapılan anlaşma da bunun bir benzeri. Avusturya ile 1924’te Viyana’da imzalanan karşılıklı serbest yerleşim anlaşması ise serbest seyahat etme, oturma, çalışma, ticaret yapma ve mülk edinme hakkı tanıyor. 57 yıl sonra gurbetçilerin yargıya başvurmasıyla gün yüzüne çıkan anlaşmaya ilişkin detayların yer aldığı mahkeme tutanaklarında Avusturya Dışişleri Bakanlığı’nın çarpıcı ifadeleri yer alıyor. Buna göre, Viyana, Ankara ile anlaşmanın devam ettirilmesi için 1940’lı yıllarda çaba göstermiş. Ancak o dönemde Türk Dışişleri oralı olmamış hatta bir memur, anlaşmanın uygulanmamasını telkin etmiş.

Bilgisine başvurduğumuz Avusturya Dışişleri Bakanlığı anlaşmanın geçersiz olduğunu ifade ederken, araştırmamız üzerine 5 Şubat tarihinde anlaşmaya ilişkin hukuki durumu Başbakanlık’ın internet sayfasından duyurdu.Görüştüğümüz Türkiye Viyana Büyükelciliği yetkilileri ise Türk dışişlerinin konu ile ilgili etraflı bir araştırma başlattığı bilgisini verdi.
Zaman’ın ulaştığı ve anlaşmaya ilişkin detayların yer aldığı mahkeme tutanakları çok ilginç bilgiler içeriyor.Avusturya ile 1924 yılında imzalan bu ikili anlaşmanın hikâyesi ancak aradan 57 yıl geçtikten sonra, 1981 yılında haklarını arayan vatandaşlarımızın yargı yoluna başvurmasıyla gün ışığına çıkarılabilmiş.Aşağı Avusturya Eyaleti Tapu Kadastro Komisyonu’nun 1981 yılında bir bina satın almak isteyen Türk vatandaşlarının başvurularını reddetmesi üzerine konu Yüksek Yargı’ya intikal ediyor. Avusturya Yüksek İdari Mahkemesi, anlaşmanın geçerliliği ve uygulanması hakkında Avusturya Dışişleri Bakanlığı’ndan görüş talebinde bulunur.
Avusturya Dışişleri Bakanlığı’nın mahkeme kayıtlarına geçen ifadesine göre; İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra 1955 yılında tekrar bağımsızlığına kavuşan Avusturya Cumhuriyeti, Türkiye ile olan bu ikili anlaşmanın devam ettirilmesi için, yoğun çaba sarf etmiş. Yine mahkeme kayıtlarında yer alan ifadeye göre Türk Dışişleri Bakanlığı’nda görevli bir memur, bu anlaşmanın uygulanmamasını ve Avrupa Yerleşim Anlaşması’nın beklenmesini telkin etmiş. Avusturya Dışişleri Bakanlığı’nın mahkemeye verdiği resmi cevapta özetle, şu ifadeler yer alıyor:
“Federal Hükümet, Avusturya ile Türkiye arasında mevcut birçok sözleşmeyi, özellikle yerleşim anlaşmasının da dâhil olduğu üç anlaşmayı tekrar uygulamaya sokmak için, 1947 yılından beri yoğun çaba sarf etmiştir. Ne var ki, Türk tarafı Avusturya’nın bu yaklaşımını paylaşmamıştır. Zira Türkiye devamlılık teorisini (esasını), dolayısıyla savaştan sonra söz konusu anlaşmaların bütünüyle geçerliliğini reddetmiştir.”
Avusturya’nın Ankara Büyükelçiliği’nin 13 Ağustos 1958 tarihli bir raporunda, Türkiye’nin söz konusu yerleşim anlaşmasının tekrar uygulanmaya sokulmamasını, bunun yerine 1955 tarihli Avrupa Yerleşim Anlaşması’nın ikame edilmesini telkin ettiği bildiriliyor.
Türk vatandaşlarının büyük hak kaybına sebep olacak bu teklifi inceleyen ilgili Avusturya birimleri, Türkiye’nin fikrinin benimsenmesi ve Ankara Büyükelçiliği üzerinden Avusturya tarafınca 28 Ocak 1924 tarihli yerleşim anlaşmasının tekrar yürürlüğe konulmasında ısrar edilmeyeceğinin Türk Dışişleri Bakanlığı’na bildirilmesine karar veriyor. Bu anlaşmanın Avrupa Yerleşim Anlaşması normları ile ikame edilmesinin daha uygun bir çözüm olacağına dair Türk görüşünün paylaşıldığı hususunun bildirilmesini uygun gören Avusturya bu şekilde Türklere önemli haklar sağlayan anlaşmadan kurtuluyor.
Bu yönde bir talimat Ankara Avusturya Büyükelçiliği’ne 29 Ekim 1959 tarihinde veriliyor. Ankara Büyükelçiliği’nin 20 Kasım 1959 tarihli yazısıyla da talimatın yerine getirildiği bildiriliyor. Ardından Avusturya Dışişleri Bakanlığı/Milletlerarası Hukuk Dairesi bütün ferdi ve eyalet kadastro komisyonlarının sorularına bu anlaşmanın uygulanamayacağına dair hukuki bilgi veriyor. Dolayısıyla, “1924 Avusturya-Türkiye Yerleşim Anlaşması günümüzde uygulanamaz” hale geliyor.
Mahkeme raporlarında, Türk Dışişleri Bakan-lığı’nın 70’li yılların ortasına kadar ferdi müracaatlarda bu anlaşmanın geçerli olduğunu birçok kez teyit ettiği ve bu hususun Avusturya Federal Dışişleri Bakanlığı/Milletlerarası Hukuk Dairesi’ne intikal ettiği de ifade ediliyor. Olayın ortaya çıkmasında önemli rol oynayan İnan’a göre Türkiye o tarihlerde anlaşmanın tekrar uygulanması konusunu “ilerde birlikte incelemeye tabi tutma” görüşünü savunmuş. İnan durumu, “Meselede suçlu aramaktan ziyade hakları gasp edilen vatandaşların kazanılması için adım atılması gerekiyor.” şeklinde özetliyor.
Avusturyalı hukukçu: Anlaşma geçerli
Mevcut duruma ilişkin gazetemize konuşan Avusturyalı ünlü hukukçu Dr. Wilfried Ludwig Weh, bu anlaşmanın milletlerarası hukuka göre halen geçerli olduğunu savunuyor. Weh, bu iddiasına gerekçe olarak, devletlerarası bir anlaşmanın feshi için Avusturya Parlamentosu’nun onayı gerektiğine, bugüne kadar da parlamentodan böyle bir onay çıkmadığına dikkat çekiyor. Ünlü hukukçu anlaşmanın 12. maddesinde anlaşmanın iptali için bunun duyurulması gerektiğini ve bu duyurunun gerçekleşmediğini belirtiyor.
Avusturya anayasasına göre bu anlaşmanın halen yürürlükte olduğunda ısrar eden Weh, 2002 yılında anlaşmaya ilişkin Viyana Büyükelçiliği’ni bilgilendiren bir mektup yazıyor ve elçilik müsteşarı ile de yüz yüze görüşüyor. Ancak o günden sonra olay tekrar unutuluyor.
Dr. Weh “Ben bu konuyu 11 yıl önce gündeme getirdim ve bana bir cevap verilmedi. Bir yandan AB’ye üyelik meselesi konuşulurken diğer yandan bu mesele ile ilgilenilmemesini mantıksız buluyorum” diyerek tepkisini dile getiriyor. “Türkler isterse Avusturya’ya anlaşmanın geçerli olup olmadığına dair dava açabilir, o dönem birliğe şikayet etme imkanı yoktu.” diyen Avusturyalı ünlü hukukçu, 1982’deki Yüksek Mahkeme’nin kararının sadece bir kişi ve eyalet hükümeti arasındaki bir olaya ilişkin olduğunu belirtti.
Binlerce ‘gurbetçi’ mağdur edildi
Avusturya mahkeme kayıtlarına göre bu anlaşmayı kabul etmeyen Türkiye 1961 yılında Almanya, 1964 yılında Avusturya ile işçi gönderimi anlaşması imzaladı. Zaten kazanılmış olan hakların neden birkaç yıl sonra yeni anlaşmalarla daraltıldığı ise hâlâ büyük bir soru işareti. Yıllarca ailelerini getiremeyen, vize sorunları yaşayan Türkiye vatandaşlarına sürekli uluslararası mahkemelerin adresi gösterildi.
Hukukçu Weh, bu anlaşmaların geçerliliği için Avrupa Adalet Divanı’na açılacak birkaç dava ile hukuki durumun tespit edilebileceğini ifade ediyor. Weh, Avusturya’nın sürekli atıfta bulunduğu İdare Mahkemesi’nin görev alanında olmayan bir konu hakkında karar verdiğini, uluslararası anlaşmaların yerel mahkemelerce yok sayılamayacağını vurguluyor. Avusturyalı hukukçu, bugün Schengen anlaşması ile Avusturya’nın bir sınırlama yapıp yapamayacağının sorulması üzerine “Schengen’in 1924’teki anlaşmaya bir kısıtlama yapması mümkün değil.” diyor.
 Anlaşma geçerli, Türkler dava açabilir
Avusturyalı ünlü hukukçu Dr. Wilfried Ludwig Weh, 1924’te imzalanan anlaşmanın Parlamento’da feshedilmediği için halen geçerli olduğunu söylüyor. Türklerin isterse Avrupa Adalet Divanı’na dava açabileceğini ifade ediyor. Emekli başkonsolosluk çalışanı Ahmet İnan, “Vatandaşlarımızın hakları göz göre göre gasp edildi.” derken Türkiye’nin Viyana Büyükelçiliği yetkilileri, etraflı bir araştırma başlatıldığını açıkladı. 

Hiç yorum yok: