3 Mart 2012 Cumartesi

PETROL’ÜN KANLI TARİHİ VE 'TÜRKLER' -Selçuk SİLSÜPÜR

Petrol varlığı ilkçağlardan beri bilinen bir maddedir. Endüstri devriminin her alanda büyük üretim artışına yol açan etkisi, yeni, bol ve ucuz enerji kaynakları arayışını beraberinde getirdi. 19.yüzyılın ortalarından itibaren petrolün kullanımı yaygınlaşmaya başladı. İlk sondaj kuyusu 1859 yılında ABD’nin Pennsylvania eyaletinde açıldı. Birinci Dünya Savaşı, petrolün tarihinde bir dönüm noktası oluşturur. İnsanlığının tanık olduğu en kanlı ve yıkıcı bu savaştan sonra petrol, uluslar arası ilişkileri ve devletlerin dış politikalarını belirleyen stratejik bir güç, bir silah haline geldi. 

Batılıların Ortadoğu petrolüne ilgisi 19. yüzyılın sonlarında başladı. Alman uzmanlar 1871’de Musul’dan İran’ın Bender Abbas bölgesine kadar uzanan geniş alanda zengin petrol yatakları bulunduğunu belirlediler. Osmanlı Maden Nezareti’nde görevli maden uzmanı Kalust Serkis Gülbenkyan’ın nezaret adına yaptığı araştırmanın da aynı sonuca ulaşması sonucu II. Abdülhamit, Bağdat ve Musul vilayetlerindeki petrol varlıklarını tapuda Hazine-i Hassa adına kaydettirdi. 

İkinci Meşrutiyet’in ilanı ile yönetime ağırlığını koyan İttihat ve Terakki Partisi, hazineye aktarılan petrol yataklarının yeniden devlet hazinesine devrini sağladı. Osmanlı ülkesindeki petrol varlıklarına ek koymaya hazırlanan Avrupalı şirketler, artık İngiliz uyruğuna geçmiş olan Gülbenkyan’ın öncülüğünde, 1912 yılında Turkish Petroleum Company (Türk Petrol Şirketi) adını alacak olan bir konsorsiyumun çatısı altında birleştiler. TPC ‘nin % 50’si bugünkü BP, % 25’İ Shell, % 25’i de Deutsche Bank’a aitti. 19 Haziran 1914’te İngiltere ve Almanya’nın İstanbul’daki büyükelçileri, Bab-ı Ali’ye başvurarak Bağdat ve Musul’daki petrol çıkarma ayrıcalığının TPC’ye verilmesini istediler. Sadrazam Sait Halim Paşa, 28 Haziran 1914 günü bu başvuruyu kabul ettiğini bir yazıyla taraflara bildirdi. Bu yazı Osmanlı Devleti’ni bağlayan nihai bir onay olmayıp, bir onay vaadiydi. 

I.Dünya Savaşı, petrolün, taşımacılık, aydınlanma ve endüstriyel üretimin yanı sıra, modern bir savaşın kazanılmasında taşıdığı yaşamsal önemi açığa çıkardı. Çünkü Modern savaş araç ve gereçleri petrolle çalışmaktaydı. İngilizlerin Musul vilayetini Mondros Antlaşmasından hemen sonra işgal etmeleri gerek Lozan’da, gerekse Lozan’dan sonra ellerinde tutabilmek için büyük direnç göstermeleri, petrolün yaşamsal önemini göstermektedir. 

TPC’nin nihai hisse dağılımı 1925 yılında şekillenmiştir. İngiliz BP ve Shell ile Fransız Total ve Amerikan Exxon-Mobil şirketleri eşit paya sahip olmuştur. 

13. Şubat 1925 yılında Şeyh Sait isyanını çıkaranlar da İngilizlerdi. Şeyh Sait isyanını çıkararak Türkiye’nin Musul-Kerkük’e askeri bir müdahalenin yapılmasını engelleyen İngiltere, konuyu Birleşmiş Milletlere taşıyarak bir oldubitti ile elimizden çıkmasına sebep olmuştur. Ne yazıkki Türkiye her yıl ortalama 30 Milyon ton Petrol ithal ederek dışı bağımlı bir ülke haline getirilmiştir. Osmanlı Devletinin yıkılma sebebinin altında işte bu petrol gerçeği vardı. Bugün PKK ve diğer terör örgütlerinin de arkasında yine Batı ülkelerinin çıkması da tesadüfî değildir. İsrail, batılı güçlerin Ortadoğu’daki maşasıdır. 

Petrol şirketlerinin Ortadoğu petrollerine el koymalarını sağlayan nihai anlaşma 31.Temmuz 1927 de imzalanmıştır. Tarihe “Kırmızı Çizgi Anlaşması” adıyla geçen bu anlaşma ile TPC’in etkinlik alanı I.Dünya Savaşı öncesindeki Osmanlı topraklarının tamamını içine alacak şekilde genişletilmiştir. Irak’ın yanı sıra, Türkiye, Suriye, Filistin ve tüm Arap Yarımadası kırımızı-çizgiyle belirlenen alanın içine alınmıştır. 150 yıl önce üretime başlanan dünyada yaklaşık 2 trilyon varil petrol varili vardı. Bugün için bu rezervin yarısı kullanılmıştır. Bunun % 65’i Ortadoğu’da bulunmaktadır. Dünyada petrolün 41 yıl içinde tükeneceği hesaplanmaktadır. 

ABD’nin petrol kaynaklarını ele geçirmek amacıyla Irak’ı işgal etmesiyle başlayan şiddet ve çatışma ortamı, Türkiye başta olmak üzere Ortadoğu coğrafyasında ağır güvenlik sorunlarını ortaya çıkarmıştır. Bu sorunların başında, ABD’nin petrol siyasetinin bir parçası olarak Kuzey Irak’taki Kürk yönetimi gelmektedir. Ayrıca Irak’ta etnik bölünme veya mezhepsel olarak bölünmede bölgede başta Türkiye olmak üzere ciddi sorunlara sebep olacaktır. ABD’nin Ortadoğu’daki hedeflerine en büyük desteği Barzani ve Talabani vermektedir. Ortadoğu’nun güvenliğinin sağlanmasında bu iki liderin etkisiz hale getirilmesi gerekmektedir. Türkiye’nin başına bela edilen PKK terörünün de bitirilmesi ancak Kuzey Irak’taki terör kaplarının temizlenmesiyle mümkün olabilecektir. Büyük ve güçlü Türkiye, Batılıların Ortadoğu rüyasının sonu olacaktır. Bu nedenle Türkiye üzerine içte ve dışta büyük oyunlar oynanmaktadır. Fakat bu oyunlar tutmayacak Türkiye bölgesinin yükselen yıldızı ve LİDER DEVLET’ i olacaktır. 

Evet, dostlarım, gelecek yıllarda da Ortadoğu yine kan, gözyaşı ve yıkıma gebedir. Ortadoğu’nun emperyalist Batılı zulmü altındaki kanlı talihi, görünüşe göre petrol tükenmeden bitmeyecektir.

Hiç yorum yok: