20 Kasım 2012 Salı

TÜRK HALKLARINDA KURT AĞZI BAĞLAMA İNANCI Dr. Yaşar KALAFAT

TÜRK HALKLARINDA KURT AĞZI BAĞLAMA İNANCI
Dr. Yaşar KALAFAT
ASAM
Kafkasya Masa Başkanı


Özet

“Kurt ağzı bağlama” inancı, Türk dünyasında ortak bir dinî uygulamadır. Makalede
Anadolu, Uluğ Türkistan, Ortadoğu, Önasya, Kafkasya ve Balkanlar Türk dünyasında
Bozkır medeniyetinin uzantısı olabileceği düşünülen bu inançla ilgili derlenen malzemeler
incelenmektedir. Yapılan inceleme sonucu, bu inancın sadece Türk mitolojisinin bir ürünü
değil, aynı zamanda Türk halk inançlarında da sıklıkla rastlanan bir motif olduğu görülmektedir.


Giriş

Kurt Ağzı bağlama inancı Anadolu’nun hemen hemen bütün yörelerinde
yaygındır. Bu inanç Bozkır medeniyetinin bir uzantısı olabilir. Anadolu halk kültürü
ile ilgili monografi çalışmalarında muhakkak kurt ağzı bağlama inanç ve uygulamasına
dair bilgi vardır. Biz inceleme imkanı bulduğumuz, Uluğ Türkistan, Ortadoğu,
Önasya, Kafkasya ve Balkanlar Türk Dünyası’nda bu konuya dair bilgiler
derledik. Evvelce kurt içerikli tespitlerimizi iki ayrı incelememizde ele almış bu
arada kurt ağzı bağlama ile ilgili tespitlerimizi de yazılarımıza almıştık. Bu defa
yeni bulduğumuz malzemelerle genelde kurt ile ilgili incelememizi derinleştirirken
özelde kurt ağzı bağlama inancı üzerinde duracağız. Bu kararımıza kurt ağzı bağlama
dinî pratiği itibariyle karşımıza her defasında farklı uygulamaların çıkmış
olması ve bu malzemenin tahminlerin üzerinde inanç yüklü oluşu yol açmıştır.


1. Türklerde Kurt Motifi

Kazakistan’da kurt, bir kısım Kıpçak Türklerinde olduğu gibi kaşkır olarak
bilinir. Kaşkırın dişisinin koruyucu olduğuna inanılır. Dişi kaşkır’a müdahale edilmez.
Ona özel saygı duyulur. Yatmakta olan devenin üzerinden geçilmez. Dişi
kaşkır yatan bir devenin üzerinden atlasa, ona duyulan saygının bir sonucu olarak
bundan bir hayır umulur. Kaşkır bir devenin boyun bağından tutarak onu çekip
götürebilir. Kaşkırın gözlerinde büyü olduğuna inanılır. Kaşkır gözü ile büyüler.
Kaşkır sadece kendisine inanan insana zarar vermez. Muhtar Avezof Kurt Kanı
isimli eserinde kurdun ehlileştirilemeyeceğini anlatırken Boz Börü’nün Gök Börü
olduğunu açıklamıştır. Kazak tefekküründe güçlü bir kurt, börü, kaşkır miti vardır.
Kazaklarda it, at ve kurt itibarlıdırlar. Eskiden evlerde it dışarıda değil evin içinde
olurdu. Köpek bir batında 7 yavru yapar bunlardan birisi ittir. İte taş atılmaz.
Humay Kuşu bin yılda bir yumurtlar. Onun 5 yumurtası olur. Birisi ittir. Bu yavruyu
bulan mutluluk ve bolluk bulmuş olur. Bu köpekle iyi avcılık yapılır. Bu köpeğin
kanatları vardır.

Yezlan Aben’den aldığımız bu bilgiler kanatlı it boyutu ile bize Nogay
Türk halk inançlarını hatırlatmaktadır.

Kurt motifinin koruma, uğur, bereket ve tedaviye çağırışım yaptığı bilinmektedir.
Kurdun dişini cebinde taşıyan kimseye nazar değmez. Kurdun aşık kemiğini
para çantasında taşıyan zengin olur. Bu kemik aynı zamanında çocuklar için
nazarlık olarak kullanılır. Kurdun dişi gümüş kaplanır ve gelinin saçına takılır ise
gelin nazar almaz. Kurt dişi, çocuk beşiklerinde kötü göze karşı koruyucudur. (Kalafat,
2002, Gönüllü, 1993) Börünün kurt ile birlikte kullanıldığını Kırım çocuk
nazlatmalarından biliyoruz.

“Börü börü kurt ol
börü böyü
tez yürü” denir.
Dobruca Tatar Türklerinin bir atasözünde de,
“Borunın kuşı tışte
Kişinin kuşı ışte”
(Kurdun gücü dişinde
Kişinin gücü işincedir) (Drimba, 1985: 25-49) denilmektedir.

Kurt ismi evvelce de belirtildiği gibi Türk onomastik ve toponomine yerleşmiştir.
Şeyh Cüneyd, II Murat’tan yerleşmek için Kurt Beli’ni istemiştir (Sümer,
1992: 34). Kazım Karabekir Paşa, Ermeni Cephesi’nde vaziyeti belirtirken (2 Temmuz
1920) güzergahındaki yerleşim yerlerinden Kurtkanı’ndan söz etmektedir.
(Kırzıoğlu, 1970: 109) Çıldır’ın nahiyelerinden birisi Kurt Kale’dir. Kafesoğlu,
Hun başbuğlarından Güney Kafkasya’da Kurtak’ın da ismini vermektedir.
(Kafesoğlu, 1996: 69)


2. Kurdun Mistik Boyutu

Kurdun mistik boyutuna dair yeni tespitler ile ilgili Amerika’nın Kızıl Derili
kabileleri arasındaki kurt inancı üzerinde durmuştuk Atsina Yerli Kızıl Derili
kabilesindeki kutsal kurt Atsina ile Türk kültüründeki yeri bilinen dişi kurt Asena’nın
aynı olduğu üzerinde duran çalışmalar da vardır. Orta Asya, Sibirya ve Kuzey
Amerika yerli kabileleri arasında “Türke Çare Bitkiler” yaşam tarzı, inanç
dünyası itibariyle büyük ayrılıklar vardır. Kanada’daki araştırmacı Ethel Stewart
Atsina kabilesinin Türk soylu olduğunu ve bunların Bering Boğazı yolu ile Amerika’ya
geçtiklerini ifade etmektedir. Atsina yerli kabilesi, yerlilerin Arapaho boyunun
bir oymağıdır. Atsina yerlileri Montana eyaletinde Missouri Nehri ile Askaw
Nehri arasındaki bakir topraklarda yaşamaktadırlar. Yaşam tarzları Tuva, Hakas,
Şor, Altay Saha Türklerini andırmaktadır. (Arslan, 2001: 96-100)

Bulgaristan Türk Devleti’nde Kurt özel ad olarak çok yaygın iken Bulgaristan’da
Modera’daki ünlü kaya kabartmasında Kurum Han’ın yanında Kurt vardır.
Altıncı ve yedinci yüzyıllarda Türk halkında Kurt Ata inancı çok yaygındır.
Kurdun hâlâ ata misyonu üstelendiğini gösteren yaşayan halk inançlarının varlığını
biz, Türk Tarih Kurumu’na götürdüğümüz bildiride vurguladık. İslam ve Süryani
kaynakları Avrupa Hunları’ndan “Kuzey Kurtları” olarak bahsederken bir kısım
Batı literatürü Atatürk’ten “Bozkurt” olarak bahsetmektedir. Kuzey Batı Karadeniz’de
hamile kadının görmemesi istenilen hayvanların arasında kurt da vardır.
(Abdulkadiroğlu, 1987: 1-21) Uygur Türke Çare (Bitki Tedavisi)’inde Bori
Soymisi, Kurtboğan ve Kurt pençesi de kullanılmaktadır. Belirtmeye çalıştığımız
husus bu türden çalışmalarda hassas bir konudur.

Aşina Boyu’nun hükümdar ailesi çıkardığı bilinmektedir. Çinliler bu boyun
liderine Aşina Tukyu diyorlardı. Asina, kurt sözü karşılığında Çincede kullanılırken
“a” ön eki bu dilde saygı anlamı veriyordu. Sonraları bu kabileden Aşina Şeni,
Aşina Yükük Şad, Aşina Mişe, Aşina Hallık, Aşina Büçen, Aşina Simohan, Aşina
Kusalo gibi devlet adamları çıkmıştır. (Amanoğlu, 2002: 94-99) Eseno-Aşina konusunda
bu tespit de bizim için yeni olmuştur.

Kurdun mitolojik boyutu konusunda Türk destanları itibariyle ilk ilmi açıklamaları
Prof. Dr. B. Ögel vermiştir. Çin kaynakları “bir dişi kurttan türediklerine
inandıkları için Göktürkler’in bayraklarının tepesinde altından yapılmış bir kurt
başı vardır” diyorlardı. Bu bir totem değil bir amblemdi. Firdevsi’nin Şehnamesi
içinde de Turanlıların Kurt Başlı Bayraklarından söz edilmektedir. Göktürkler ve
sonrasında Kurt Başlı Bayrak, yüksek memuriyet, komutanlık, bağımsızlık alameti
olarak kullanıldı. Çin bu bayrağı kullanarak Türk kavimlerini tesiri altında tutmuştur.
Kurt, Oğuz Kağan ile Anadolu’ya gelen Türklere yol göstermişti. Süryani Mikail,
Oğuz Kağan Destanı’ndaki gibi, Türkler Anadolu’ya kurda benzer bir hayvanın
peşinden gelerek yerleştiler, demektedir. 1709-1740 yıllarında Ruslara karşı
savaşan Urallar’ın kuzeyindeki Başkurt Türkleri de Kurt Başlı Bayrak kullanıyorlardı.
Eski Türkler beçkem sözünü hem bayrak, hem kurt ve hem de bir Türkmen
boyunun adı olarak kullanıyorlardı. (Ögel, 1984: 19, 172-309) Biz Başkurt adında-

ki Kurt izahı yaparken, Başkurdistan’dan tespitini yaptığımız bir efsaneyi aktarmıştık.
Ancak, 1709-1740 yılları arasında Başkurtların Kurt başlı bayrak taşıdıklarını
da bilmiyorduk.

Kurt konusunda Firdevsi’nin şahitliğinden sonra Süryani Mikail’in de
Oğuzların Anadolu’ya Kurda benzer bir hayvanın yol göstermesi ile geldiklerini
söylemiş olması bize göre çok önemlidir. Zira bu tesbit Anadolu halk inançlarında
muhtelif dini uygulamalar şeklinde geçen Kurt motifi bir tarihi kayıtta yer alarak
daha farklı bir mahiyet kazanmaktadır. Bu tespitteki diğer önemli husus “Kurda
benzer bir hayvan” tanımıdır. Bilindiği gibi üzerinde durulan Kurt herhangi bir
Kurt değildir. Muhtemelen Kurt donuna giriş söz konusudur. Diğer tarafta
Karakurt, kendisine saçı yapılarak adeta hışmından korunulmaya çalışılan korkulan
kurttur. Ağ-Al Kurt ise, müjdeleyen, bereket ve güç veren konumda bir kurttur.
Tespiti yapılan inanç malzemesindeki Kurt ise çok kere boz, göy veya gri kurttur.
Adeta diğer iki kurdun özelliklerini üzerinde toplamıştır. Bu itibarla Süryani Mikail’in
Kurt değil de Kurda benzeyen demiş olması özel anlam içermiş olabilir.

3. Kurt Ağzı Bağlanması ile ilgili Örnekler

Artvin ve çevresinde Gece sahipsiz olarak dışarıda kalan hayvanları kurttan
korumak üzere “Tin” süresi üç kez “Eüzü besmele” çekilerek nefes almadan okunur.
Ya bir bıçağın ağzı kapatılarak, ya da sal ipliğe düğüm vurularak kurdun ağzı
bağlanır. (Tokdemir, 1993: 262)

Kurt Ağzı Bağlama uygulaması İslamiyet’ten evvel Türk halklarında vardı
ise ki, öyle olduğunu kabul ediyoruz, İslamiyet’le bu inanç bazı ayetleri de kapsadığından
yeni dinin giysilerine de bürünmüştür. Bıçak ağzı açıp kapamak düğüm
atıp düğüm çözmek halk inançlarımızda büyü yapmak ve büyü bozmak bahislerinin
konusudurlar. Kurt Ağzı bağlanılması çoğunlukla ilgili dualar eşliğince bıçak
ağzı kapatılarak yapılır.

İran Türkleri’ndeki Kurt Ağzı bağlanılmasını akideli adam, pak insan,
imam veya aksakal yapar kayıp hayvanlar bulununca kurdun (=oradaki yaygın ismi
ile canavar) ağzı aynı kişiler tarafından açılır. Bağlama ve açma uygulaması birçok
yerde olduğu gibi bıçakla yapılmaktadır. İlginç olan ağzı bağlı kurtun yanındaki
çiftlik hayvanlarına dokunmamış olmasıdır. Bu tür tespitler Suriye Türkmenleri
arasında da yapılmıştır.

Çanakkale yöresinde Kurt ağzının bağlanılması için Kureyş suresi tersinden
okunmalıdır. “Ters”, motifinin bu uygulamada yer alması ilginçtir. Ayrıca Kurt
ağzı bağlanılmasında okunan farklı duaların ortak noktaları üzerinde durulması
uygulamanın mahiyetini daha kolay anlaşılır hale getirebilir.

Eğirdir’de, bir çiftlikten kaybolan koyun, keçi, inek gibi hayvanların bulunması
için çiftlik sahibi kurdun ağzını bağlatır. Bunun için bağlayıcı sapından

277
açılır-kapanır türden bıçağı eline alır, bıçağı açarak üç kez dua okur üfler bıçağı
sapına doğru kapatırken;

“Kurt ağzını kapa
Yolun olsun sapa
Bıçağımı yağladım
“Kurt ağzını kapadım.” diyerek bıçağı kapar. Bu uygulama akşam yatsı
ezanından sonra yapılır. Ertesi gün kayıp hayvanın bulunacağına inanılır (Akaya,
1997: 179-180). Bu tespitte de rituele yatsı ezanı girmek suretiyle uygulama İslamileşmiştir.
Yalvaç’da gece otlatımında kaybolan sürünün yabani hayvanlardan zarar
görmemesi için “Kurt Ağzı Bağlama” işlemi yapılır. Uygulayıcıya köstek ipi hıltarı
verilir. Bu kişi kaybolan hayvanların yörede bulunabilecekleri mevkilerin adlarını
sayarak dualar okur ve elindeki ipe düğüm atar. Böylece kurdun ağzı bağlanılmış
olur. (Isparta Valiliği, 1998: 6) Bu tespitte ilginç olan husus, kaybolan hayvanların
sadece kurttan değil, yabani hayvanlardan zarar görmesi önlenilmek istenilmesidir.
Bu tespit şu soruya cevap teşkil ediyor. Neden sadece kurdun ağzı bağlanılmak
istenilmiş olsun. Kaybolan hayvanlara sadece kurt zarar vermez ki. Bu nokta hatıra
şunu getiriyor, Kurt’un diğer yabani hayvanlar itibariyle özel bir konumu mu var?
Diğer taraftan bir başka tespitte de ağzı bağlanmış bir kurdun ertesi gün kaybolan
hayvanın yanında O’nu korurcasına beklerken görülmüş olması ve ağzı açılan kurdun
bölgeden çekip gittiği şeklindedir.

Azerbaycan’da da kur ağzı bıçakla bağlanır. Kurt ağzı Türk dünyasının
birçok yerinde keza bıçakla bağlanır. Anadolu’da kız istenilince ailesinin ve imtihana
girince öğretmenlerin ağzı iğne ile bağlanılır. Ayrıca yol bağlamak, kapı bağlamakla
ilgili inançlar da vardır.

Anadolu’daki “Kurt Ağzı Bağlaması” uygulaması Bayır-Bucak Türkmenlerinde
de vardır. Evcil bir hayvan dağda, merada kalıp köyüne dönmemiş ise, o
hayvana kurdun zarar vermemesi için merasim ve duaları yapılarak kurdun ağzı
bağlanır. Beklenilen hayvan çiftliğe dönünce, açlıktan ölmemesi için kurdun ağzı
açılır. Bu uygulama Güney ve Kuzey Azerbaycan Türklerinde de vardır. (Kalafat,
2002: 149-150)

Karaçay Türklerinde de kurt ağzı bağlamak vardır. Bunun için bıçak kınından
çıkarılır ters çevrilir, bıçak ve kını ilgili duası okunarak birbirine bağlanır.
Hayvanlar otlaktan salimen dönünce, kurt açlıktan ölmesin diye ilgili dua okunarak
bıçak ve kını açılır. Buna kurdun ağzının açılması denir. Bu uygulamada “bıçak”
ve “bağlama-bağlanma” temalarının yanı sıra halk inançlarındaki merhamet motifi
de yer almaktadır. Kurdun avlanması onun meşru yoldan rızkını aramasıdır. O’na
mani olunmamalıdır.


Kuzey Kafkasya’da Tabasaranlar da köyden birinin ineği itse (kaybolsa)
molla kurdun ağzını bağlar. Kurt ağzı bağlamak Karapapak ve Kumanlarda da
vardır. (Kalafat, 1999: 127)

Koyun Abdal’ın bağlarda otlattığı koyunların meyvelere hiç dokunmadan,
sadece otları yediği anlatılır ve koyunların bağlara zarar vermemesinin Koyun Abdal’ın
bir hikmeti olduğuna inanılır.

Türk Dünyası’nın hemen hemen her yerinde görülen “Kurt Ağzı Bağlama”
uygulamasının derinliklerinde helal-haram ve rızk-nasip inancı vardır. Kurdun ağzı
bağlanılarak ölüme terk edilmesi amaçlanmaz. Kurda adeta yememesi gereken
evcil hayvan için işaret verilmiş olunur. Evcil hayvan yerine dönünce kurdun ağzı
açılır. Kurdun ağzı çok kere bıçakla bağlanır. Bağlanmak Türk halk inançlarında
bir koddur. Bağlanmak ve açılmak bıçak-demirle yapılır. Demir de Türk halk
inançlarında bir koddur. Bağlanma ve açılmanın dua eşliğinde yapılmış olması,
yapılan uygulamanın İslamîleşmiş oluşundadır. Uygulama da bazen hocanın yer
almış olması Kam’ın rolünü üstlenmiş oluşu ile izah edilebilir. Bazı uygulamalarda
bu esnada yakılmış ateşin sönüp sönmediğine bakılır, ateşin sönmesi kurdun hayvanı
yediği şeklinde algılanır, ateşin yanması kurdun hayvanı yemeyeceğinin işareti
olarak kabul edilir. Bize göre bu Türklerde adalet kavramının antolojik temelinin
varlığını da gösterir. Tengride kurt, kut bulmuş ise, bunun da bir nizamı vardı.
(Türker-Küyel, 1991: 735-779)

Kurt ağzının bağlanılması gibi kurdun içerdiği manevi kuvvetten istifade
ile insanların ağzı, dili, gönlü bağlanabilir. Bunun için kurt yağı kullanılır. İnanca
göre kurt yağı insanların sevimli görünmelerini önler ve şirin konuşmalarına mani
olur.

Düşmanlık yapılmak istenilen kimsenin ağzını, dilini, kapısını bağlamak
için, o kişinin kapısına kurt yağı sürülür. Böyle kapılara “Bağlı Kapı” denilir. (Kalafat,
1999: 207)

Nahçıvan’da da kurda kutsiyet atfedilir ve tekin olmadığına inanılır. Kurt
yağı sürülmüş bir ailenin aile fertleri arasında tatsızlık çıkacağı düşünülür ve “Kurt
Yağı ile ocak yıkılır” denilir. (Kalafat, 2000: 16)

Azerbaycan Türklerinde iki insan arasında ihtilaf çıkması isteniyor ise,
bunların arasını açmak için birisinin üzerine “Kurt Yağı” sürülmesinin gerektiğine
inanılır1.


Sonuç

Kurtla ilgili inançlar sadece Türk mitolojisinin bir ürünü değil, aynı zamanda
yaşayan halk inançlarımızın da sık rastlanılan bir motifidir. Türk halk inançlarında
tespitini yaptığımız kurdun simgesi kurdun Türk destanlarında üstlendiği
misyondan farklı değildir.

Kurt ağzının bağlanması ile ilgili inanç ve uygulamalar bize göre, kurdun
Türk inanç sistemindeki gerçek yerinin belirlenmesi itibariyle çok önemlidir. Kurt
ile ilgili yeni çalışmalar, Türk halk inançlar sisteminin daha fazla berraklaşmasını
sağlayacaktır.

1 Kaynak Kişi: Kamil Nerimoğlu Veliyev, Azerbaycan.


KAYNAKÇA
ABDÜLKADIROĞLU, Abdülkerim, 1987, “Bartın ve Çevresinde Dini Manevi
Halk İnançları”, Türk Folklorundan Derlemeler, MİFAD yay., Ankara.
AKKAYA, Ayşe, 1997, “Eğirdir’de Kültür Değişmesi”, Eskişehir.
ARSLAN, Ahmet Ali, 2001 “Türk Soylu Amerika Yerlilerinin Menşei Meselesi ve
Atsina Kabilesi”, Yeni Avrasya, Mart, S. 2001, Ankara.
AMANOĞLU, Ebülfez Kulu, 2002, “Eski Türk İnançları ve Dede Korkut-Adlar,
Gelenekler”, 10. Yılında Bayburt Vilayeti Sempozyumu, 17-19 Temmuz
1999, Ankara.
DRIMBA, Vladimir, 1985, “Dobruca Tatar Atasözleri”, Türk Folkloru Araştırmaları
1985/1, Ankara.
GÖNÜLLÜ, Ali Rıza, 1993, “Türk Halk İnançlarında Kurt Motifi”, Erciyes,
yıl:15, S.183, Mart, Kayseri.
Isparta Valiliği, 1998, Isparta’nın Folklorik Yapısı, Isparta.
KAFESOĞLU, İbrahim, 1996, Türk Milli Kültürü, Boğaziçi yay., İstanbul.
KALAFAT, Yaşar, 1999, Kırım-Kuzey Kafkasya / Sosyal Antropoloji Araştırmaları,
ASAM yay., Ankara
KALAFAT, Yaşar, 2000, Güney Kafkasya / Sosyal Antropoloji Araştırmaları,
ASAM yay., Ankara.
KALAFAT, Yaşar, 2002, “Göktanrı İnancından Günümüze Kadar Türk Halk
İnançlarında Kurt”, XIV. Türk Tarihi Kongresi, 9-13 Eylül, TTK yay.,
Ankara.
KIRGIZOĞLU, M. Fahrettin, 1970, Kars İli Çevresinde Ermeni Mezalimi
(1918-1920), Ankara.
ÖGEL, Bahaeddin, 1984, Türk Kültür Tarihine Giriş VI, KB yay., Ankara.

SÜMER, F. Çepniler, 1991, Türk Dünyası Tarih Dergisi, yıl:5, S.55, Temmuz,
İstanbul.
TOKDEMİR, Hayrettin, 1993, Artvin Yöresi Folkloru, Ankara.
TÜRKER – KÜYEL Mübahat, 1991, “Türklerde Adalet Kavramının Antolojik bir
Temeli Var Mıdır?” X. Türk Tarih Kongresi, 22-26 Eylül 1986, C. III,
TTK yay., Ankara.











Hiç yorum yok: