31 Ekim 2012 Çarşamba

Moğolların Gizli Tarihi, Altan Topçi, Defter-İ Çingiz-Nâme, Cengiz-Nâme Ve Anonim Şibanî-Nâme’ye Göre CENGİZ-HAN’IN SOY KÜTÜĞÜ- Prof. Dr. Tuncer GÜLENSOY


Moğolların Gizli Tarihi, Altan Topçi,
Defter-İ Çingiz-Nâme, Cengiz-Nâme Ve Anonim Şibanî-Nâme’ye Göre CENGİZ-HAN’IN SOY KÜTÜĞÜ
Prof. Dr. Tuncer GÜLENSOY


ÖZET

Cengiz Han tarihteki en kudretli liderlerden biridir. Cengiz Hanı, ata ve oğullarını anlatan pek çok eser yazılmıştır. Bunlar, Moğol mitolojisinin önemli belgelerindendir. Bu belgeler Moğol tarihi ile birlikte Türk tarihi için de önemlidir. Bunlar içinde ‘Defter-i Çingiz-nâme’ adlı eser diğer eserlerden farklıdır.

Dünya yaratıldığından itibaren pek çok cihangir, imparator ve devlet yöneticisi gelip geçmiştir. Mısır’da Firavunlar, Mezopotamya’da Nemrut, Filistin’de Hz. Süleyman, Orta Asya’da mitolojik hayatıyla Oğuz Kağan, İran’da Pers İmparatoru Dariyus, Makedonyalı İskender, Hun Türklerinin başbuğu Attila tarihte derin izler bırakabilenlerden bazılarıdır. Fakat, Çinggiz [Cengiz](=deniz, umman, okyanus) Han ise devlet ve ulus yönetenlerin en güçlüsü, en yaratıcısı, en fâtihi idi. Onun atalarının ve kendisinin doğuş efsanesi, Moğol mitolojisinin önemli belgelerindendir.

Dünya sinemacılığı içinde Firavunların, Nemrut’un, Hazret-i Süleyman ve Saba Melikesi Belkıs’ın, Hunlar adı altında Attila’nın, Makedonyalı İskender’in, vb. tarihe mal olmuş kişilerin filmleri yapıldı. Ama, Hem Moğolistan’da, hem Amerikan filmciğinin kalbi Holywood’da (üç kez), hem Japonya’da, hem de Çin’de filmleri yapılan, belgeselleri çekilen Cengiz Han gibisi yoktur. O, yalnız Orta Asya, Çin, Hint, Japonya, Rusya’yı değil, Doğu Avrupa ülkelerinin tamamını etkilemiştir. Cengiz Han’ın adı geçince yalnız savaşlar akla gelmez. Onun askerî dehasının yanında kültürler arası taşıyıcılık gibi olağan üstü bir görevi yerine getirdiğini; “İpek Yolu”nun işlek ve emin bir hale gelmesindeki rolünü, ipek, ipekli kumaş, barut ve matbaa gibi Uygur Türkleri tarafından ilk kez kullanılıp sonradan Çinlilere mal edilen pek çok unsurun Batıya taşınmasındaki payını unutmamalıyız. Birkaç yüz yıldır Orta Asya’da yapılan kazılardan, Han saraylarının yanında taş döşeli yolların, alttan ısıtmalı hamam ve evlerin, su kanallarının Cengiz Han zamanında daha geliştirildiğini öğrenmekteyiz.

Doğumu gibi hayatının her safhası ve ölümü de birer efsane olan Cengiz Han’ın ata ve oğullarını, yani öncül ve ardıllarını anlatan pek çok eser yazılmıştır. Bu eserlerin klasik olanlarını yazıldıkları dönemlere göre şöyle sınıflandırabiliriz:

I. Şamanizmin izlerini taşıyan eser: Monggol-un Niguça Tobçiyan/Yü’an-ch’ao pi-shi [=Moğolların Gizli Tarihi]. Bu eser, Türk Türkologlarından Prof. Dr. Ahmet Temir tarafından Almanca ve Rusça tercümeleri, Moğolca aslıyla karşılaştırılarak Türkçeye tercüme edilmiş ve 1948 yılında Türk tarih Kurumu yayınları arasında neşredilmiştir.


Eserin dili üzerinde Tuncer Gülensoy tarafından Doktora çalışması yapılmış; ayrıca eser, altayistik, folkrolik ve etnografik açıdan incelenmiştir.

II. Budizmin izlerini taşıyan eser: Altan Topçi [=Altın kronik]. Mongolistler tarafından 17. yüzyılda yazıldığı tahmin edilen bu eser, Charles Bawden’in İngilizce tercümesi Moğolca aslı ile karşılaştırılarak, Tuncer Gülensoy tarafından tercüme edilmiş ve TTK-Belleten’inin 151, 196 ve 199. sayılarında, giriş+notlar+dizin halinde, 3 bölüm olarak yayımlanmıştır.

III. İslâmiyet’in tesiri ile yazılmış eserler:

1) Cengiz-nâme. Ötemiş Hacı adlı bir Kazak bilgini tarafından, Arap harfleriyle Çağatayca olarak kaleme alınan eserin bazı yazmaları Türkiye’de Z. Korkmaz ve M. Kafalı tarafından incelenmişse de bugüne kadar herhangi bir neşri yapılmamıştır. M. Kafalı’nın çalışmasının bittiği ve basıma hazır olduğu kendisi tarafından belirtilmiştir. Yine Ötemiş Hacı’nın Cengiz-nâme’sinin Kazakistan’da bulunan ve Kril harfleriyle transkripsiyonu ve Rusça tercümesi yayınlanan nüshasını Tuncer Gülensoy tarafından Latin harfleriyle transkripsiyonu yapılarak, Türkçe tercümesi ve dizini ile birlikte yayına hazırlanmıştır.

2) Anonim Şibanî-nâme: XVI. yüzyılda, Çağatay Türkçesiyle, kimin tarafından yazıldığı belli değildir. 1849 yılında Kazan’da Arap matbaa harfleriyle Berezin tarafından yayımlanmıştır. Bu basma nüshanın bir adedinin Konya Mevlana Kütüphanesi İhtisas / 2215 numarada kayıtlı bilinmektedir. Bu basma nüsha, Yakup Karasoy ve Mustafa Toker tarafından Türkiye Türkçesine serbest tercüme ile aktarılmış, esere dizin ve basma nüshanın tıpkıbasımı eklenmiştir.

Bu eserlerin dışında, Altan Debter, Köke Debter, Çinggis Kagan-u Çedig gibi Moğolca, Defter-i Çinggiz gibi Çağatay Türkçesiyle yazılmış eserler de bulunmaktadır. Bu eserlerin her biri Türk ve Moğol dili, tarihi, folkloru ve etnografyası açısından önemlidir.
***
Büyük Moğol hükümdarı Cengiz (Çinggiz)-Kağan ve Onun şeceresi ile ilgili olarak yazılmış eserler Moğol tarihi ile birlikte Türk tarihi için de önemlidir. ‘Mongol-un Niguça Tobçiyan (Moğolların Gizli Tarihi)’ adlı Moğolca eser, Moğolların efsanevî şeceresinden başlayarak Cengiz-Han’ın oğullarının hayatlarını ve savaşlarını da anlatır. Bu eser aynı zamanda Moğolların bozkır hayatını, folklor ve etnografyasını yansıtması bakımından da önemlidir. XVI. Yüzyılda yazılmış olan ‘Altan Topçi’, Moğolların efsanevî şeceresini Budizm felsefesine göre verir ve kişi adlarından bazılarının imlâsını farklı kaydeder.

Konumuzun daha iyi anlaşılabilmesi açısından Cengiz Kağan’ın efsanevî atalarına ve onların MGT ile AT’de geçen şecerelerine kısaca bakmak gerekecektir. Çünkü, hem MGT’nde, hem de AT’deki “yaratılış efsânesi” birbirinden çok farklıdır.

MGT Cengiz Han’ın atalarını şöyle tanıtır (§ 1, 2, 3, 4): [Çinggis hahan-u huca’ur de’ere tenggeri-eçe cayagatu törüksen Börte-çino acu’u.]

“1. Çinggis hahan’ın ceddi yüksek Tanrının takdiriyle yaratılmış bir bozkurt idi, eşi beyaz bir dişi geyik idi. Onlar denizi geçerek geldiler. Onan nehrinin kaynağı ile Burhan-Haldun (dağı) civarına yerleştiklerine, BATAÇİHAN adlı bir oğulları oldu.





2. Bataçihan’ın oğlu TAMAÇA, Tamaça’nın oğlu HORİÇAR-MERGAN, Horiçar-Mergan’ın oğlu A’UCAN-BORO’UL, A’ucan Boro’ul’un oğlu SALİ-HAÇA’U, Sali-Haça’u’nun oğlu YEKE-NİDUN, Yeke-Nidun’un oğlu SEMSOÇİ, Semsoçi’nin oğlu HARÇU.

3. Harçu’nun oğlu BORCİGİDAİ-MERGAN, Mangholcin-ho’a ile evli idi. Borcigidai-mergan’ın oğlu TOROHOLCİN-BAİYAN Borohcin-ho’a ile evli olup, Boroldai-suyalbi adlı genç bir hizmetçisi ile Dayir ve Boro adlı iki atı vardı. Toroholcin’in oğulları DUVA-SOHOR ve DOBUN-MERGAN idi.

4. Duva-sohor, alnı ortasında yalnız bir göze sahip olduğu halde, üç günlük yolu görebiliyordu.”
MGT’nin 59. paragrafından itibaren Cengiz-Han’ın adını görmeye başlarız:

“59. Bu sıralarda, Yesugai-ba’atur Tatarlardan Tecucin-uge’yi, Hori-buha’yı ve başkalarını esir olarak getirirken, Ho’elun-ucin hamile idi. Onan nehri yanındaki Deli’un-boldah’da ikamet ederlerken, tam orada Çinggis-hahan dünyaya geldi. O doğarken sağ elinde saka [=içine erimiş kurşun doldurulan ve oyunda kullanılan kemik] büyüklüğünde pıhtılaşmış kan tutuyordu. Tatarlardan Temucin-uge’nin getirildiği zamanda doğduğu için, ona bundan dolayı TEMUCİN adı verildi.

60. Yesugai-ba’atur’un Ho’elun-ucin’den TEMUCİN, HASAR, HAÇİ’UN, TEMUGE adlarında dört oğlu, TEMULUN adında bir kızı oldu. Temucin dokuz yaşında iken Coçi-hasar yedi yaşında idi. Haçi’un elçi beş, Temuge-otçigin de üç yaşında idi. Temulun daha beşikte idi.’

Temucin henüz dokuz yaşında iken babası onu evlendirmek için Torgut kabilesine mensup Olhuno’ut’lardan, (yani) kendi dayısından kız istemeye gider. 61. paragraftan itibaren artık Temucin’in çocukluk ve gençlik yılları; Tayçi’utlar tarafından esir alınması Kereit’lerden Ong Han ile dostluğu ve Merkitlerin ortadan kaldırılması anlatılır. Bozkır savaşları, Temucin’in ÇİNGGİS-HAHAN unvanıyla Moğol hükümdarı ilân edilmesi 104. paragraftan itibaren anlatılır. Cengiz han’ın düşmanlarının andası Camuha etrafında birleşmeleri, Camuha’nın Cengiz han’a karşı geçici üstünlüğü ve yenilmesi 127. paragraftan itibaren anlatılır. Camuha’nın sonu, Cengiz han’ın “Büyük han” ilân edilmesi, askerî ve idarî işlerin düzenlenmesi 198. paragraf ile anlatılmaya başlanır; 268. paragrafa kadar onun başarıları, fetihleri anlatılır. 268. paragrafın sonlarında “Çinggis-hahan, domuz yılında (1227) Tanrıya yükseldi. Onun ölümünden sonra, Tang’ut halkından alınan şeyleri çoğu Yesui Hatun’a verildi.” Denilerek ardıllarının hayatları anlatılmaya başlar. 282. paragrafta da MGT’nin yazılışının bittiği ifade edilir.
***
Altan Topçi adlı Moğolca eser MGT’nden farklı olarak 126 paragraftır. Eserin ilk 3. paragrafı ve 4. paragrafın ilk satırları MGT’nde göçrülmeyen bir şecereyi ihtiva eder ki, bu şecere mitolojik olup, Tibet Budizminin tesiri altında ortaya çıkmıştır. AT’de verilen şecere takip edildiğinde görüleceği üzere, Moğolların menşe efsanesinde ve MGT’nde “KURT” olarak adı geçen Börte Çinoa (/Çino), burada insan olarak karşımıza çıkar. Keza, Börte Çinoa’nın kuzeye doğru çıkıp Tenggis Denizi (Baykal Gölü)’ni geçtikten sonra yabancı bir memlekete gelerek, “Gooa Maral (veya: Goa Maral; MGT’nde Ho’ai-maral)” adlı bakire bir kızla evlenmesinden de Goa Maral’ın “insan” olduğunu görüyoruz. AT’deki bu ifadeler, Türk ve Moğol yaratılış efsanesi ile uyuşmamaktadır. Burada dikkati çeken bir husus da, MGT’ndeki Tenggis (=Baykal Gölü)’in kuzeyden güneye geçildiğidir. Çünkü Moğolların yerleşme merkezi ve kutsal dağı olan Burkan Kaldun dağı Tenggis’e göre güneyde, Orhun nehrine göre doğuda kalmaktadır. AT’deki ifade ise “Börte Çinoa”nın güneyden kuzeye çıktığını belirtiyor. Yine AT’ye göre Börte Çinoa, sanki Moğol olmayan bir kişidir ve Gooa Maral ile evlendikten sonra Moğol kabilesinin bir mensubu olmuştur.

XVI. Yüzyılda, Ötemiş Hacı adlı bir Türk tarafından Çağatayca yazılmış olan ‘Cengiznâme’ ile yine Çağatayca yazılmış bir başka eser olan ‘Defter-i Çinggiz’de geçen olaylar, rivâyetlere göre anlatıldığı için MGT ve AT’ye göre oldukla farklıdır. Yazan kişinin Müslüman olması, olaylarda adı geçen Moğol asıllı Çağatay hükümdarlarının da Müslümanlığı kabul etmiş olmaları olayların anlatımını farklı kılmaktadır. Bu eserde geçen pek çok olay, MGT ve AT’de yer almaz. Moğolların Gizli Tarihi ile Altan Topçi’nin 15 paragrafı birbirlerine benzemekteyse de bu benzerlik kelimesi kelimesine bir benzerlik değildir. Aşağıda Altan Topçi’nin ilk dört paragrafı verilerek MGT ile aralarında görülen büyük farka dikkat çekilecektir:
“ Own suvasti siddam

Büyük Boddhisatvaların doğuşunu, iyi ve meşhur hakanların menşelerini, onların Hindistan ve Tibet’ten sonraki başlangıçlarını toplayarak anlatacağım. Bu dünyanın insanlarında ve canlı yaratıklarında başarılı hareketin bulunmayışından dolayı yegâne Buddha’nın emri ile Maha Samadi hakanlar hakanı diye meşhur oldu. Maha Samadi Hindistan’ın ilk hakanı idi. Onun oğlu Büyük Işık Hakanı idi. Onun oğlu Faziletli Hakan idi. Onun oğlu Koruyucu ve Kurtarıcı Hakan idi. Onun oğlu Altın Çark Hakanı ve bizi besle diyen Dört Kıta’nın Hâkimi idi. Onun oğlu Gümüş Çark’ın Mükemmel Hakanı ve Üç Kıta’nın Hâkimi idi. Onun oğlu Bakır Çark’ın Daha Mükemmel Hakanı ve İki Kıta’nın Hâkimi. Onun oğlu Demir Çark’ın İyi ve Mükemmel Hakanı ve Bir Kıta’nın Hâkimi idi. Onun oğlu Kusursuz Mükemmel Hâkan idi.

2. Bunlar beş meşhur Çakrawarti Hanları olarak bilinirdi. Ücesküleng-tü Kagan’ın oğlu Talbigçi Kagan idi. Onun oğlu Talbin Barigçi Kagan idi. Onun oğlu Seküni Kagan idi. Onun oğlu Küsi Kagan idi. Onun oğlu Yeke Küsi Kagan idi. Onun oğlu Sayın Ücegçi Kagan idi. Bunlar Maha Samadi Kagan’ın neslinden gelen kagan ailesi idi. Onun oğlu Sayın Töröl-tü Kagan idi. Bu kaganın neslinden gelen kaganların sonuncusu Arsalan Ogoçi-tu Kagan idi. Onun oğulları Arıg-un İdege-tü Kagan, Çagan İdege-tü Kagan, Tangsug İdege-tü Kagan ve Rasiyan [Rasâyâna] İdege-tü Kagan idi. Arig-un İdege-tü Kagan’ın iki oğlu Burkan Bagsi ve Ücesküleng-tü Enetei [Nandi] idi. Çagan idege-tü Kagan’ın iki oğlu Nasun-a Tegülder İlagugçi ve Tegüs Sayın idi. Tangsug İdege-tü Kagan’ın oğulları Nasun-a Tegülder, Yeke Nere-tü ve Ülü Türidügçi, üçü idi. Rasâyana İdege-tü Kagan’ın iki oğlu Diwadad [Dawadad] ve Ananda idi. Sikamuni’nin

3. oğlu Rahuli idi. Denilir ki Rahuli rahip olduğu için Arig-un İdege-tü Kagan’ın nesli tükendi. Fakat bir çok tarihî kitapta bu neslin bitmediği öğretilmektedir. Buddha Nirvana’ya ulaştıktan bin yıldan fazla bir zaman sonra, Maha Samadi’nin altın neslinden karlı doğu yamaçlarında çoğalanlar aşağıda sıralanmıştır: Hindistan’ın Magata eyâletinin hâkanı Hakan Kusala’nın oğlu Hakan Sarba’nın beş tane oğlu vardı. En küçük oğlunun doğuştan mavi ( Moğ. köke) saçları vardı. Elleri düz, ayakları düztabandı. Gözleri aşağıdan yukarıya doru kapanırdı. Onlar birbirlerine şöyle dediler: “Bu daha önce doğanlara benzemiyor”. Onu bakır bir kutuya koyarak Ganj Nehrine attılar. Nepal ve Tibet arasında, ihtiyar bir adam, nehir kıyısından kutuyu aldı ve açtı. Baktığı zaman içinde güzel ve mükemmel bir erkek çocuğu gördü. Çocuk on altı yaşına geldi ve memleketin yüksek ve iyi yerlerini ararken ve karlı Sambu [Şambu] dağlarını ve dört yabancı diyarları düşünürken “Burada yerleşeceğim” diyerek geldi. Tibetli bir adam onunla yolda karşılaştığı zaman: “Sen neredensin ?” diye sordu.


4. Çocuk yukarıya doğru gösterdi. O adam “Bu çocuğun Tanrı’dan kısmeti var. Bizim Tibet halkının hakanı yok” diyerek onu omzuna kaldırıp alıp götürdü. O, Tibet’in ilk Omuza Oturan sandali-tu kaganı idi. Onun oğlu Erkin dolugan kümün sandali-tu kagan idi. Onun oğlu Kii carbu sibagun sandali-tu kagan idi. Onun oğlu Ayitulka arbai sandali-tu kagan idi. Onun oğlu Küri [Küwa] Külüg kal [gal] bolur sandali-tu kagan idi. Onun oğlu Kün [Küwa] sübin morin sandali-tu kagan idi. Onun oğlu Dalai sübin altan sandali-tu kagan idi. Onun oğullarından büyüğü Boroçu [Boroçi] idi; ikincisi Sibaguçi; en küçüğü BÖRTE ÇİNOA idi. Kardeşler birbirleriyle kavga ettikleri için, Börte Çinoa kuzeye doğru giderek Tenggis Denizini geçti ve yabancı bir memlekete geldi. Hiç evlenmemiş Gooa Maral adında bir kız aldı ve o yabancı memlekette yerleşti. Moğol kabilesinin bir mensubu oldu. Onun oğlu Batai Çagan, 0nun oğlu Temücin, Onun oğlu Kuriçal Mergen, Onun oğlu Ogcim Bugurul, Onun oğlu Sali Kalçaku idi.

5. Onun oğlu Yeke Nidün idi. Onun oğlu Sem Soçi, Onun oğlu Sali Kalcaku, Onun oğlu Borcigidai Mergen, Onun oğlu Torakalçin Bayan idi. O, Borogçin Gooa’yı karısı olarak almıştı. Moğolların ilk ve büyük kağanı Çinggis Kagan idi. Onun oğlu Ögedei Kagan idi. Onun küçük kardeşi Külüg [Güyüg] Kagan idi. Onun küçük kardeşi Möngke Kagan, Onun küçük kardeşi Kubilai Kagan, Onun küçük kardeşi, sonra, Ölcei-tü Kagan idi. Onun oğlu Buyan-tu Kagan idi……..”

Yukarıda, Altan Topçi’den aldığımız şecerenin dört paragrafı Budizmin izlerini taşımaktadır. Gerçi, 2, 3 ve 4. paraglarda geçen kişi adlarının bir bölümünde Moğolca sözler görülüyorsa da anlatım Budizm teorisine göredir. Dördüncü paragrafta insan olarak belirtilen BÖRTE ÇİNOA ile GOOA MARAL Moğol ve Türk mitolojilerinin kurgusuna ters düşmektedir.
***
Aşağıdaki şecerede MGT ile AT’de geçen kişi adları karşılaştırmalı olarak verilmiştir:


BÖRTE-ÇİNO (AT: Börte Çinoa) (eşi) HO’Aİ-MARAL (AT:Gooa maral)
(Bozkurt)                                                        (Beyaz geyik)
                                     †
                           BATAÇİHAN (AT: Batai Çagan)
                                    †
                          TAMAÇA (AT: Temücin/Temüçin)
                                   †
                          HORİÇAR MERGAN (AT: Kuriçal mergen)
                                   †
                          A’UCAN-BORO’UL(AT:Ogcim/Ogcam Bugurul/Bugural)
                          SALİ-HAÇA’U (AT: Sali Kalçaku/Galgaçu)
                                  †
                         YEKE NİDUN (=Büyük Göz) (AT: Yeke Nidün)
                                  †
                         SEMSOÇİ (AT: Sem Soçi)


                                  †
                       Burhan Sultan (/Han) (Urus ülkesinde hapis olunup İslâm dininden döndü.)

Yazmanın [f 1 v 20] varak, 9. satırının yarısında, ‘[şimdi Cingiz Han’ın defterini evvelâ baş(10)ından söyleyelim. {Evvel başı nagaçı babala(11)rından söyleyelim} Evvel zamanda Ak Deniz’in (12) içinde Mâlta adlı bir şehir vardı. O şehrin (13) hanının adı ALTUN HAN idi. Hânışının adı KÖRLE-WİÇ idi. Bu iki padişahtan bir kız doğdu. Kızın adını ‘Ülémâlik Körikli koydular; aya ve güneşe gös [f. 3 r] (1) termediler. Kırk < kulaç ağaç ve taştan (yapılan) saray (içine) (2) koydular.> Öyle ki, güzelliği göz alıcı idi: Gülünce kuru (3) ağaçta yaprak açar, takur yere (4) baksa ölenler canlanır, saçını tarasa inciler dökülür (5) idi. < tükürse altın, gümüş olurdu>. (6) Öyle ki bu dünyada doğmuş bambaşka bir can idi. (7) Yanında dadıları vardı. Kendisine yakın dadısının (8) adı Orda Hân adında idi.(9) Günlerden bir gün, bulûğa erdikten sonra (10) dedi ki: ‘Ey Orda Hân, sen bu saraydan (11) çıktığında dışarıda ne(ler) görüyorsun? (12) Dünya denilen (yer, yalnız) bu saray mıdır? Yoksa diğer yerler bu sara[-][f. 3v] (1) ydan farklı mıdır? Ya da bu sarayın içi (2) midir?’ diye (sordu). Orda Hân (şöyle) dedi: ‘Dünya (3) denilen dışarısı bir geniş cihandır, ama (4) < gün denilen, ay denilen iki şey > vardır. Dünyanın (5) aydınlığı onunladır.’ dedi. Bu cevap üzerine ‘Ülémâlik Körkli (6) şöyle söyledi: ‘Ey Orda Hân, sen bana o şeyleri (7) göster!’ dedi. Orda Hân: ‘Sen (8) görürsen ölürsün!’ dedi. Yine ‘Ülémâlik (şunu) söyledi: (9) ‘Ölürsem öleyim, (sen bana) göster!’ dedi.(10) (Bunun üzerine) râzı olarak pencereyi açtığında gün ışığı eve (11) girdi. ‘Ülémâlik Körklü o ışığı görünce aklı /(başından) gidip/ ölüyordu. (12) Dadıları < hâna varıp ne diyeceğiz? > diyerek (13) ağlaşıp oturdular. Bir gün geçtikten sonra (14) aklı başına geldi. Dadıları sevinip ayağa kalktılar. (Ona) ‘Ne gördün?’ diye (sordular). [f. 4r] (1) O zaman ‘Ülémâlik Körklü (şunu) söyledi: ‘İlk gördüğüm IŞIKTAN (2) KARNIMDA BALA OLDU. Şimdi babama ne deyip (3) söyleyeceksiniz?’ dedi. Lâkin Altun Hân arada sırada (4) gelerek kızını görüyordu. (5) Altun Hân bir gün kızını görmeye geldiğinde (6) baksa ki kızı hâmile olmuştur. Kızına sorar: (7) ‘Ey kızım bitine sipkil düşmüş, nasıl bala oldu?’ diye sordu; (8) kızı ile birlikte ev(in)e geldi ve dedi ki: ‘Ah Körlewiç [ikimiz helâl] (9) çift olalım. Bundan daha uygun iş (10) olacağı yoktur. Kızımızın balası olunca ne yapsak?’ dedi. O zaman Körléwiç (şöyle) söyledi: ‘Şimdi (12) bunu bu yere, bu yurda vermemiz (iyi) olmaz. (13) Âdem oğlu şeytan ile beraberdir, (14) çok sözler söylenir, çok dedikodular çıkar’ dedi. ‘Şimdi öylece [f. 4v] (1) güzel (/altın) bir gemi ile Tün Denizi’ne salıp gönderelim.’ (2) dedi. Bunun üzerine (bir) gemi hazırlayıp, kırk kız (ve) kırk dadı (3) ile, kök güvercin, altın kuzu, tûti (4) kuşu, sönmeyen ateş, tükenmeyen (5) azık ile doldurup, Tur(a) Dağı’ndan Tün Denizi’ne altın (6) gemiyi salıp gönderdiler. Bir nasibe yolcu(7)luk deyip, çıktıktan sonra birkaç gün geçti. O (8) zaman Turumtay Çeçén’in oğlu Tumaul (/Tumawul) Mergen (9) babasına öfkelenmiş, ülke dışına çıkmıştı (10), yanında kırk adamı vardı. (11) Aralarında bir karawulcusu (=gözcüsü) vardı; Şaba Sokur {adlı (12) Tür(ü)kmen idi. Alnının ortasında bir gözü var}dı. (13) Bir gün şöyle dedi: ‘Ey Tumaul Mergen, karşıda bir kara (14) görünüyor’


dedi. [O zaman Tumaul Mergen: ‘O nasıl (bir) karadır?’ diye sordu. ] Şaba Sokur: ‘Bir altın [f. 5r](1) gemidir, bir kara dağ kadar büyük duruyor, (2) öyle görünüyor’ dedi. (3) İçi senin olsun, dışı benim olsun!’ dedi. (4) ‘O gemi tan veya öğle vaktinde gelmiş olabilir’ (5) dedi. O zaman Tumaul Mergen ‘Hoş alay (6) olsun!’ dedi. [Sonra o gemi {ertesi gün öğle vaktinde (7) geldi. Gördüler ki bir altın gemi}dir. Hiç (8) yolunun yönünü bozamadılar. O zaman Şaba (9) Sokur Türükmén: ‘Ey Mergen, (okunu) atıp (geminin) yönünü boz!’ (10) dedi. Sonra, Tumaul Mérgen ‘Doğruca mı atayım, yoksa (11) kıyısına mı atayım?’ dedi. Şaba Sokur Türükmén (12) Doğru atsan içinde canlı bir (13) şey varsa (onlara) değer, kıyısına atıp boz!’ dedi. (14) ‘Hoş alay olursa, kıyısına atayım’ diyerek, < okunu (15) gezleyip, yayını çekerek > öyle attı ki geminin üç (16) tahtasını çatlatarak gönderdi. Şimdi (Ona) gemiyi (17) kıyısından atıp bozduğu için Kıyan (/Kıyat) Tumaul Mérgen diye söylerler. Şimdi Kıyat halkının aslı [f. 5v] (1) soyu bunlardır. Yine o gemiyi bozduktan sonra (2) ‘Ülémâlik Körklü’nün kırk kız ve kırgını (3), kök güvercini, altın kuzusu ve tûtî (4) kuşu ile hepsini Tumaul Mergén aldı. Geminin dışını (5) Şaba Sokur Türükmén aldı. Ondan sonra Tumaul (6) Mérgen o gece çadır kurup, kızı alarak (7) çadırda yatacak oldu. ‘Ülemâlik Körklü: ‘< Ey Mérgen > Yiğit (8) bizi sana Tanrı vermiştir. Ne zaman olsa ben senin(9)-im. Onun için birkaç gün sabır etsen olurdu. (10) Karnımda bir çocuk vardır!’ dedi. ‘Çünkü, bu karnım[-](11)daki çocuk insanoğlundan olmuş değil, bir IŞIKtan (12), GÜNEŞten peyda olmuştur.’ dedi. O zaman Tumaul Mérgen (13): ‘Ben o < karnındaki çocuğuna bakmam > (14) seni alır yatarım!’ dediğinde ‘Ülémâlik Körklü: (15) ‘Ey Mérgen, gökte yürüyen ak (16) Şonkar (=Sungur) idim. Şimdi sizin karagay (kuşu) gibi (17) boyuna kondum. Siz er kişi(siniz), size çok karu söylemek (18) olmaz’ dedi. ‘Amma gönlümü kaldırmasan olurdu!’ dedi. [f. 6r] (1) O zaman Tumaul Mérgen: ‘İyi, senin (2) gönlünü hiç kaldırmayacağım!’ dedi. Ondan (3) sonra, gece çadır kurup yattılar, (4) muratlarına erdiler. Ondan sonra Tumaul Mérgen: ‘Ey (5) ‘Ülémâlik Körklü, bu karnındaki çocuk güneşten, (6) ışıktan olan CİN imiş. İnsanoğlundan olmuş olsa (7) kız olmazdı.’ dedi. Sevgisi çok (8) oldu. O zaman ‘Ülémâlik Körklü: ‘{Ey Mérgen (9), sen bana ışan-[= glauben]maz mısın? Ben} ömrümde erkek yüzü (10) görmemiştim. Bu gece seni gördüm.’ (11) dedi. Bunun üzerine Tumaul Mérgen: ‘Özü buwaz (= yüklü, hâmile), özü (12) kız < urazlı erkeğe tüş (=Traum) olsun!’ dedi. Aşuk[-](13)maklığım o idi > dedi. O zamn ‘Ülémâlik Körklü (14): ‘Benim kadrimi iyi bil!’ diye söyledi. Tumaul Mérgen: (15) ‘Ey ‘Ülémâlik Körklü < benim sevgim[-] (16)in nişanı odur ki,
benim ağacım karagay [=çam ağacı]
kuşum (17) şonkar [=sungur]
saçın taragay [= tarayacak]
tamgam açamay
(18) olsun > dedi. O sebepten Kıyat Açamay [f. 6v] (1) tamga diye söylerler. {Sıfatı şunlardır: }
(2) Aradan birkaç (3) gün (geçtik)ten sonra karındaki bala doğdu. < Onun adı Tanrı (4) verdi duyınlıktır deyip DUYIN BAYAN adını koydular.> (5) Uzun günlerden sonra Tumawul Mérgen’in babası (6) Turumtay Çeçén öldü. < Babasının (7) yurduna geri dönüp yerleşti, han oldu. Hanlığa (8) oturduktan sonra> ‘Ülémâlik Körklü’den iki (9) oğul doğdu. Birincisine BÖDENE-TAY, ikincisine BELGÜ-TAY(10) adını koydular. O iki oğul doğduktan sonra ‘Ülémâlik (11) Körklü’nün gönlü kötü oldu. O zaman Tumaul Mérgen (12) : ‘Ey ‘Ülémâlik Körklü < halk, oğul (doğurduğun) (13) için sevinir. Senin ne için oğul doğurduğuna (14) gönlün kötü oldu?’ dedi. ‘Ülémâlik (15) Körklü: ‘Benim ilk oğlum Duyın Bayan (16) için kaygı duyuyorum!’ diye cevap verdi.
Bulanga (/kulanθa) iyérgen (17) çiçek-ke awnar
Doñguzga iyérgen balçık-ga awnar
Sen [f. 7r] (1) hân oğlu değilsin
Yurda lâyık değilsin
derler
(2) < Öz hâlini bilmezler
Gözleri mala doymazlar
(3) Bötene-tay, Belgü-tay
yurda lâyık olmazlar.’ ……..
diye cevap verir……
Görüldüğü gibi ‘Defter-i Çingiz-nâme’deki şecere MGT, AT ve Cengiznâme’dekinden çok farklıdır. Eserin devam eden varaklarında Cengiz Han’ın yaşadığı olaylar da farklı anlatılmaktadır. Defter-i Çingiz-nâme’nin müellifinin verdiği şecere şöyledir:



(Defter-i Çingiz-nâme’de Alango’nun oğlu olarak adı geçen Cengiz Han, efsanevî bir kişiliğe sahip olup, belirtisi şöyledir:
Ak giysili, gök atlı, altın börklü, yüzü gayet görklü, altın sadaklı, erkek çıraylı (=çehreli), Cebrâil gibi görklü (= körkli sınlı) dür.)
Cengiz Han’ın ardıllarının hayatı, savaşları, nasıl ve ne zaman öldükleri Ötemiş Hacı’nın ‘Cengiznâme’sinde bazen teferruatı ile anlatılmaktadır. Defter-i Çingiz-nâme’de hem Duyın Bayan hem de Alango’nun neslinden gösterilen Cengiz Han’ın şeceresi MGT’ndekinden çok farklıdır. Bu şecere için ‘Moğolların Gizli Tarihi ve Atlan Topçi’ye Göre Çiñgiz Han’ın Şeceresi’ adlı makalemize bakılmalıdır.
***
Şibanî-nâme’nin I. Bölümü “Alankova zamanına kadar Oğuz Han’ın destanı; Kün Han’ın padişahlığı; Ay Han; Kök Han; Tingiz Han; İl Han; İl Han’ın Tûr bin Feridun ile savaşı; Alankova’nın soyunun anlatılması ve destanı; Dobun Bayan’nın destanı ve hâlinin anlatılması; Alankova’nın hâlinin anlatılmasıAlankova kıssası; Bozonçar Han’ın destanı; Dotum Min Han’ın destanı; Kaydu Han’ın destanı; Baysungur Han’ın destanı, Tümine Han’ın destan; Kabul Han’ın destanı; Kutula Kaan’ın destanı; Baratn Bahadır’ın hâlinin anlatılması ve Kutula Kaan’ın destanı; Yisügey Bahadır ve Bartan Bahadır destanı; Çingiz Han’ın destanı” adlarını taşımaktadır. Bu destanlar içinde, şecere bakımından bizi ilgilendiren bölümlerde verilen bilgiler Türk mitolojisi ile de yakından ilgili olup, “Yulduz Han’ın Börte Çine adlı bir oğlu varmış. Çok itibarlı olan Börte Çine’nin hatunu ve kuması çokmuş. Büyük hatunundan Köti Maral adlı bir oğlu varmış. ….” ifadesinden, Börte Çine’nin Altan Topçi’de de gördüğümüz gibi insan olması dikkat çekicidir. Şibanî-nâme’ye göre şecere şöyledir:

MENGLİ HOCA (Kıyat kavminden)
YULDUZ HAN








Hiç yorum yok: