14 Şubat 2012 Salı

Şartlar ve umutlar - Yavuz Bahadıroğlu


Hayata zaman zaman kendiniz gibi değil de, meselâ Hz. Yusuf, Hz. Yunus, Hz. İbrahim, Hz. Hacer, Hz. Musa, Hz. İsa ve nihayet Hz. Âlişan Efendimiz gibi bakın...


Göreceksiniz ki, ortak noktaları şartlara teslim olmamaları sayesinde her “yıkılış” anını “diriliş”e dönüştürmeyi başarabilmeleridir (Allah’ın yardımıyla tabii). 


Zaten yıkıldığı yerde dirilmesini bilmeyenler (fert, millet ya da devlet) yüzüstü sürünmeye mahkûmdur. 


Şartları lehine çevirmeye çalışmayan, şartlara teslim olur. Şartlara teslim olan biter! Bakın bakalım, Peygamberler şartlara teslim olmuşlar mı?.. 


Bizimkinden çok daha zor şartlara bile teslim olmadılar. Bu direnç sayesinde Hz. İbrahim Nemrud’u, Hz. Yusuf yalnızlığı (onu çekemeyen kardeşleri tarafından kuyuya atılmıştı) ve karanlığı, (yedi yılı Mısır zindanlarında geçti) Hz. Yunus imkânsızlığı (balık tarafından yutulmuşluğunu hatırlayalım) Hz. Musa Firavun’u, Hz. İsa Roma despotlarını, Hz. Hacer çölü, Hz. Alişan Efendimiz ise Ebu Cehil’i ve elindeki dünyevî tüm imkânları yendiler. 


Hayata onlar gibi bakın...


Olumsuz şartları abartacağınıza imanınızı ve imkânınızı abartıp, olumsuzlukları aşmaya çalışın... 


Şartlara teslim olacağınıza, direnmeyi deneyin! 


Bilin ki, direnme gücü kendi içinizdedir. 


Hedefe kilitlenir, emeğinizi ve yüreğinizi seferber eder, yılgınlığa düşmez de şartları zorlarsanız, beyniniz pozitif enerji üretimiyle sizi destekleyecektir.


Allah da direncinizi “kavli dua” sayıp, sizi başarıyla mükâfatlandıracaktır... 


Zor zamanlarda aynanın karşısına geçip ne kadar güçlü olduğunuzu telkin edin kendinize. Ayrıca diz çökün, aczinizi-fakrınızı ifade ile (Allah önünde) dua edin, Allah’ın yardımını dileyin. 


En büyük kusurlarımızdan biri de ne biliyor musunuz, denemeyi fazla sevmiyoruz. Bir iki teşebbüsten sonra bıkıyor, işin peşini bırakıyoruz. Hâlbuki Edison’un ampulü 999 deneyden sonra yanmıştı (yirmi bin deney yaptığını söyleyenler de var).


Nasreddin Hoca örneğine ne dersiniz? Göle maya çalması komiklik yapma arzusundan değil, bize örnek oluşturma arzusundan kaynaklandı. Muhtemelen: “Denemekten asla vaz geçmeyin, asla pes etmeyin, hatta en olmadık işleri bile deneyerek görün” demeye getirdi.


Olumlu teşebbüslerde ihlâs, ısrar ve sabır gerekir.


Kal Akbaba örneğini de hatırlayın lütfen...


Kel akbabalar kemik iliği yemeyi çok severler. Fakat gaga yapıları kemiği kırıp içindeki iliğe ulaşacak güç ve şekilde değildir: Bununla birlikte, hiç bir kel akbaba, kendine kemik iliği ziyafeti çekmekten asla vazgeçmemiştir. 


Güçlükleri nasıl aşar, problemi nasıl çözer biliyor musunuz?.. İliğini yemek istediği kemiği gagasına alıp yükseklere uçar. 


Sert kayaların üzerine gelince gagasındaki kemiği bırakır. Kemik hızla düşüp kayalara çarpar. 


Eğer kemik parçalanmışsa, Kel Akbaba, çok sevdiği ziyafete konar. Ama bazı kemikler çok serttir ve Kel akbabanın bu işlemi üç, hatta beş kez tekrarlamasını gerektirmektedir...


Hiç çekinmeden, yüksünmeden, bıkmadan, pes etmeden, “Olmuyor abi” demeden ve asla umudunu yitirmeden aynı işlemi tekrarlar. 


Sonunda kemik parçalanır, Kel Akbaba çok sevdiği iliğe ulaşır, armağanını alır.


Şartlardan yakınmak yerine yeterince çabalamayı göze almak lâzım.

Hiç yorum yok: