4 Şubat 2013 Pazartesi

İsrail güvenlik şirketi nasıl fark edememiş!-CIA-Mossad terör ittifakı ve şok edici bağlantılar..-İbrahim Karagül


İsrail güvenlik şirketi nasıl fark edememiş!

Korkarım bu iş benim üzerime kalacak... Aynı konuyu haftalardır ısrarla gündemde tutmaya çalışıyorum ama pek başarılı olduğum söylenemez. Endişe verici, olumsuz, rahatımızı bozan gelişmelere dikkat çekmenin hiç de kolay iş olmadığını bilmeme rağmen, daha popüler konulara yönelmenin cazibesi ortadayken yeni bir terör, güvenlik paranoyası ve işgal dalgası hepimizi yakından ilgilendiriyor olmalı.

ABD güvenlik kabinesinin dünkü toplantısına bakılırsa, yine Ortadoğu merkezli, bu sefer Yemen üzerinden bölgeye yönelecek, yarın gündelik hayatınıza girecek ciddi bir durum söz konusu. Mesele Yemen'deki iç savaş, bölge ülkelerinin katılımı, ABD'nin buradaki örgütlere yönelik operasyonlarla kalsa daha farklı bir kategoride ele alınabilirdi. Ancak demokrat ve barış ödüllü Baracak Obama'yı hızla neoconlaştıran, şahinleştiren, ABD'yi yeniden 11 Eylül sonrasının saldırgan çizgisine çeken bir eğilim izleniyor.
Hollanda'nın Schiphol havaalanından Detroit'e giden Nortwest Havayolları'na ait 253 sefer sayılı uçağı, bacağına bantladığı patlayıcıyla havaya uçurmak isteyen 23 yaşındaki Nijeryalı öğrenci Ömer Faruk Abdullah'ın başarısız girişiminden sonra Küba ve 13 Müslüman ülke vatandaşlarına olağanüstü güvenlik önlemi getiren Washington yönetimi, dünkü toplantıda terör listesini genişletmeyi, önlemleri artırmayı, yeni dalga güvenlik paranoyasına beslemeyi, kitleleri korkuyla hizaya sokmayı görüştü. Irak işgali sırasında olduğu gibi, biyolojik saldırı yeniden gündeme geldi ve söz konusu toplantının ana konularından biriydi. El Kaide tehdidi, yeni saldırıların beklendiğine dair işaretler, her işgal öncesi olduğu gibi, dünyanın ve Türkiye'nin de gündemini etkileyecek.
Gariptir; Ömer Faruk Abdullah'ın saldırıya kalkıştığı Schiphol Havaalanı güvenliğini bir İsrail firması sağlıyor. Buradan kalkıp Detroit'e gidecek uçak yolcuları bu şirketin güvenlik taramasından geçti. İsrail firması ICTS, 1982'de kuruldu ve 11 bin çalışanı var. Avrupa'da bir çok ülkenin havaalanı bu şirketin güvenliğine emanet edilmiş. Şimdilik bu kadarını söyleyelim.
Obama başkanlığındaki toplantı, öncelikle güvenliğe, terörle mücadeleye odaklandı. Ancak bütün yollar bugünlerde Yemen'den geçiyor. İç savaşlardan bunalan, zaafları alabildiğine çok olan bu ülke, yeni bir bölgesel operasyonun merkezi olarak son derece elverişli. Zaaflar üzerinden diplomasi, zaaflar üzerinden ekonomik politikalar, zaaflar üzerinden rejim değişikliği, zaaflar üzerinden işgal... Aynı şeyleri on yıldır yaşamıyor muyduk? Hiçbir şey değişmemiş. Yeni Amerikan yönetimi, Amerikan sistemine hızla uyum sağlıyor ve sertleşiyor. Kuzey Afrika'dan Pakistan'a kadar uzanan geniş bölgeye yönelik ABD stratejilerinde hiçbir şey değişmemiş. Yemen'in otuz yıldır lideri olan Ali Abdullah Salih, bir yandan binlerce askerini El Kaide ile savaşa hazırlarken diğer yandan ülkesinin kaderini ABD ve İngiltere'nin kontrolüne vermek üzere.
İngiltere Başbakanı Gordon Brown, Irak işgali sırasında "Saddam'ın füzeleri Avrupa'yı vuracak" diye internette bulduğu bir metni dünyaya yutturan Tony Blair rolünü kapmakta gecikmedi. David Kelly'nin, "bu bilgiler İsrail istihbaratının yönlendirmesi" mealindeki söylemi yüzünden nasıl "intihara gittiğini" de hatırlayalım. Brown, Birinci Dünya Savaşı sırasında İngiltere'nin, Osmanlı'ya karşı Yemen ve bütün bölgeyi ayaklandırdığı günlerden kalma emperyal stratejisini bugün ABD'nin devam ettirmesi için bütün desteğini veriyor, verecek.
2003 yılında Irak'ı işgal ettiklerinde gittikleri ilk yer 1917'deki Kut-ul Amara savaşında ölen İngiliz askerlerinin mezarıydı. Tarih böyle bir şey ve aslında hiçbir şey değişmiyor. Yemen bizim için kanlı ve acı bir hatıradır. Hiçbir sebep olmasa bile bu yüzden, hafızamızı yenilememize imkan vermesi yüzünden önemlidir. Dış politikada "Hattı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır ve bu satıh bütün dünyadır" felsefesini benimseyen Türkiye'nin, burada olup bitenlere, bu karmaşık savaşa, bir ülkenin daha işgali uğramasına ilgisiz kalması beklenemez. Mezhep eksenli, etnik ayrımcılık eksenli, bütün bölgesi kaos kuşağına dönüştürme öncelikli bu tür girişimlerin Türkiye'deki yansımalarını biliyor olmamız gerekiyor.
Terör ve güvenlik politikaların paranoyaya dönüşmesinin bedelini bütün dünya ödedi, ödüyor. Yarın, amaçlarına ulaşmak için Batı ve dünya kamuoyunu savaşa ikna etmek için daha çok terör saldırıları, saldırı uyarıları, güvenlik önlemleri ortaya çıktığında, nasıl bir akıl tutulmasına uğrayacağımızı biliyor olmamız gerekiyor. Amerikan halkının yüzde 70'i Yemen'in işgaline destek veriyormuş! Düzmece kamuoyu anketleri başlatıldı bile... Bir süre sonra, durum kritikleştiğinde, aynı kamuoyu çalışması Türkiye'de de yapılacak. O zaman göreceğiz bazı kalemşörlerin nasıl seferber olduğunu. Biz şimdiden uyaralım. Bu yüzden haftalardır konuyu gündemde tutmaya çalışıyoruz.

CIA-Mossad terör ittifakı ve şok edici bağlantılar..

Bugüne kadar çok sayıda örneğini gördüğümüz yeni bir CIA-Mossad "terör komplosu"yla karşı karşıya olabilir miyiz? Önümüzdeki günlerde meydana gelebilecek gelişmeleri şaşkınlıkla karşılamamak için bu sefer biraz erken davranalım, bugünden bazı işaretleri not edelim.
Hollanda'nın Schiphol Havaalanı'ndan Detroit'e giden Nortwest Havayolları'nın 253 sefer sayılı uçağını, bacağına bantladığı patlayıcıyla havaya uçurmak isteyen 23 yaşındaki Nijeryalı öğrenci Ömer Faruk Abdulmuttalip olayında o kadar ilginç bağlantılar var ki, tersine okumayı bilenler için, tek bir olayın bile örtülü/kirli ilişkileri nasıl deşifre edebileceğine dair verimli bir örnek oluşturuyor.
CIA-Mossad terör ortaklığına, havaalanı güvenlik şirketinden silah endüstrisine, Yemen'de İsrail istihbaratının yönlendirdiği "İslamcı" guruplardan Nijerya istihbaratını Mossad'ın eğitmesi tartışmalarına, ABD'deki 11 Eylül ürünü iç güvenlik yasası tartışmalarından Yemen'e ortak operasyon planlarına kadar birçok bağlantıyı bu olayda bir kez daha görüyoruz.
23 yaşında, Togo'da İngiliz okulunda okuyan, ardından Londra'da mühendislik eğitimi alan, bir Avustralya üniversitesinde ekonomi masteri yapan "terörist"in babası Hacı Ömer Abdulmuttalip çok ilginç biri. O bir "bankacı" ancak aslında silah taciri. Nijerya'daki bütün savunma ve silah endüstrisinde söz sahibi, işleriyle bağlantılı olarak CIA ve Mossad'la çok yakın ilişkileri olan, hemen her gün gittiği ABD ve İsrail elçiliklerinde VIP muamelesi gören bir kişi. Yemenli bir kadınla evli olan bu kişi aynı zamanda da Nijerya-İsrail ilişkilerinde söz sahibi. Nijerya yönetiminde ve istihbaratındaki "aşırı" unsurları İsrail istihbaratına bildirmek ise ayrı bir görevi.
Yemen'e giden Ömer Faruk'un burada "terörist"lerle bağlantıya geçtiğini 19 Kasım'da bizzat ABD büyükelçiliğine giderek haber veren de o. Ama işin tuhafı, Yemen'deki bu grubun Mossad tarafından yönetildiğini bilmiyor olması. Yemen Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih, aynı günlerde, Yemen güvenlik birimlerinin, İsrail istihbaratıyla bağlantılı olan bir grubu deşifre ettiğini açıklıyor. İsrail dışişlerinin derhal yalanladığı bu iddia konusunda Yemen lideri kararlı: "Ele geçirilen bazı teröristlerin İsrail istihbaratıyla bağlantıları tespit edilmişti. Bu bağlantının detayları daha sonra açıklanacak ve neler olduğunu öğreneceksiniz..."
Schipholl Havaalanı'na gelen Ömer Faruk'un yanındaki iyi giyimli, elli yaşlarındaki kişi, onu Sudanlı olarak tanıtıyor ve uçağa pasaportsuz bineceklerini, hep böyle seyahat ettiklerini söylüyor. Bu zengin kişinin El Kaide mensubu olduğu ve ona yardım ettiği söyleniyor. Bazıları ise bu kişinin bir istihbarat mensubu olduğunu iddia ediyor.
Schiphol Havaalanı güvenliğini bir İsrail firmasının sağladığını artık biliyoruz. İsrail firması ICTS, 1982'de kuruldu ve 11 bin çalışanı var. Avrupa'da birçok ülkenin havaalanı bu şirketin güvenliğine emanet edilmiş. İşte burada daha tuhaf bağlantılar ortaya çıkıyor. "İslamcı teröristler" uzmanı olduğu gerekçesiyle Avrupa ve dünyadaki birçok havaalanı güvenliği İsrail şirketlerine emanet edilmiş. İsrail ordusundan ve istihbaratından emekli kişilerin yönetici olduğu bu şirketler, öyle görünüyor ki, oralarda da İsrail istihbaratına çalışmaya devam ediyor.
Şimdi; bir başta terör girişimini hatırlayalım. Ayakkabısına gizlediği patlayıcıyla Paris'ten Miami'ye giden American Airlines uçağını havaya uçurmak istediği söylenen Richard Reid, bu olaydan altı ay önce aynı havaalanında, yani Schiphol'de İsrail Havayolları El Al uçağına binerek Tel Aviv'e gitmek istemişti. Bir kenara çekildi, dikkatle arandı. İsrail'e tek gidiş bileti vardı ve orada ne işi olduğuna dair soruların cevabını veremiyordu. Shin Bet elemanları Reid'in El Al uçağına binmesine izin verdi. Altı ay sonra da söz konusu olay gerçekleşti. İsrail istihbaratı, bu terör şüphesi konusunda hiçbir yeri uyarmadı. Reid'le Lübnan'da görüşen halası, "Beyni yıkanmış" diyordu.
Sıkı durun, Reid'in Paris'te, Charles De Gaull Havaalanı'nda American Airlines'ın 63 sefer sayılı uçağına binmesine izin veren aynı şirket, ICTS (International Consultants on Targeted Security). Yani Mossad mensuplarının yönettiği İsrail güvenlik şirketi... ICTS'in "numaraları" bu kadarla sınırlı değil. Amerika'daki istihbarat skandalında yine bu şirket var. Şirketin elemanlarından emekli general Amos Lapidot, İsrail Hava Kuvvetleri'ne mensup emekli bir asker. New York'taki İsrail konsolosluğunda çalışmış ve Jonathan Pollard'ın casus ekibinden.
Merkezi Hollanda olan ICTS sadece Schiphol Havaalanı'nı değil, Hong Kong, Bangkok, Suva, Auckland, Singapore, Macau, Chicago O'Hare, London Gatwick, Newark, Los Angeles, ve Belfast havaalanlarını da "koruyor." Ömer Faruk'un hedefindeki Detroit Havaalanı'nı koruyan Argenbright Security Inc'in sözleşmesi iptal edilmiş ve güvenlik kime verilmiş biliyor musunuz? ICTS tarafından satın alınan Huntleigh firmasına!
Ömer Faruk'u Yemen'e kim götürdü? Orada İsrail bağlantılı gruplarla kim tanıştırdı. Schiphol Havaalanı'na kim getirdi? Mossad mensupları onu neden engellemedi? Yanındaki "koruyucusu" zengin adam kimdi? İsrail-Nijerya bağlantısını sağlayan, Mossad'la silah ticareti yapan bir babanın oğlu üzerinden nasıl bir senaryo uygulandı? Bu senaryo neden Noel'e denk getirildi? Senaryo ile Yemen'de El Kaide savaşını başlatma arasında ne tür bir bağ var? Senaryoyla Nijerya'da istihbaratını Mossad'ın eğitmesi tartışmaları arasında nasıl bir ilişki var?
23 yaşındaki bir kişinin bu kadar "detay"ı bilmesi, anlayabilmesi elbette mümkün değil. Ama bir terör komplosu daha dünyaya yutturuldu. CIA-Mossad bağlantılı onlarca senaryoda olduğu gibi yine kandırıldık!

Hiç yorum yok: