19 Ekim 2012 Cuma

ARTUKLULARIN KURULUŞU VE İLK ARTUKLU EMİRİ NECMETTİN İLGAZİ’NİN SİYASİ FAALİYETLERİ (1106-1122)-Doç.Dr. Mehmet Azimli

Doç.Dr. Mehmet Azimli 


Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde İslam Tarihi Anabilim Dalı Başkanı



Bu bildirimizde doğu ve güneydoğu Anadolu‟da kurulan üç Artuklu devletinden en uzun ömürlüsü olan Mardin Artuklularının kurucusu Necmettin İlgazi‟yi tanıtmak istiyoruz. Sunumumuzda Artuk Bey‟in Kudüs Emiri olmasının ardından oğullarının değişik bölgelerde hakim olması ve nihayet Necmettin İlgazi‟nin Bağdat şahneliğinden sonra Mardin‟e hakim olup bölgede kurulan üç Artuklu şubesinden en uzun ömürlüsü olan Mardin Artuklu devletini kurması ve siyasi faaliyetlerinden bahsedeceğiz.


Necmettin İlgazi’nin Soyu


Necmettin İlgazi‟nin babası Artuk b. Eksük, Alparslan ve Melikşah döneminin ünlü bir komutanıdır. İsminden de anlaşılacağı üzere Türkmen olan Artuk Bey, soy olarak Oğuzlar‟ın Döğer veya Kayı1 boylarından2 birine mensup olup M.1063 yılında kendisine bağlı Türkmenlerle Sultan Alparslan‟ın hizmetine girmiş ve diğer savaşlarla birlikte Malazgirt Savaşı‟nda da sultanın maiyetinde bulunmuştur. Klasik kaynakların kendisinden Türkmani şeklinde bahsetmelerine rağmen, son yüzyılda yazılan kimi kaynaklardaki onun soyu ile ilgili yanlış anlatımlara da rastlıyoruz.3


Artuk Bey, Malazgirt sonrası Bizans‟la imzalanan antlaşmanın yerine getirilmemesi üzerine, Alparslan‟ın emriyle Anadolu‟da Yeşilırmak ve Kızılırmak havzalarında fetihler yaptıktan sonra Sakarya ırmağını geçerek İzmit‟e kadar ulaşmıştır. Ancak Alparslan‟ın ölümü ve kardeşi Kavurd‟un saltanat iddiasıyla isyanı üzerine merkeze çağrılıp Kavurd‟un bertaraf edilip Melikşah‟ın saltanatta kalmasında önemli rol oynamıştır. Daha sonra 1079 tarihinde Sultan Melikşah tarafından Anadolu‟daki fetih görevinden alınıp Ahsa ve Bahreyn‟de isyan eden Karmatiler üzerine gönderilmiş ve Karmatiler‟i itaat altına almıştır. 4


Artuk Bey, 1083‟te Sultan Melikşah‟ın buyruğuyla Diyarbekir bölgesinin fethiyle görevlendirilen Fahrüddevle Muhammed b. Cuheyr maiyetinde sefere katıldı.5 Fakat Fahrüddevle ile anlaşmazlığa düştüğü için kuvvetleriyle birlikte Tutuş‟un hizmetine girdi. Tutuş tarafından kendisine Kudüs ikta edildi.(1085) Artuk Bey, Tutuş‟la beraber Suriye‟de Anadolu Selçuklu Sultanı Süleyman Şah‟ın ordusu ile savaşıp tecrübesiyle savaşın kazanılmasını sağladı.6 Sonuçta mağlup olan Süleymanşah intihar etti.(l086) Artuk Bey, bundan sonra Kudüs‟e çekildi7 ve orada öldü.(1091)8 İbnü‟l-Esir onun girdiği bütün savaşlarını kazandığını söyler.9 Onun çocukları konusunda İbn Ezrak‟ta geniş bilgiler10 varsa da, biz burada Hısnı Keyf‟te Sokmaniyye beyliğini kuran Sökmen‟i, Harput‟ta beylik kuran Belek‟in babası Abdulcebbar‟ı ve üç asırlık Mardin kolunu kuran Necmettin İlgazi‟yi hatırlatmakla yetinelim.11



Necmettin İlgazi



Artuk Bey‟in oğullarından Necmettin İlgazi, kardeşi Sökmen ile birlikte babasının ölümünden (1091) sonra Kudüs‟e hakim oldu. Bu dönemde Necmettin İlgazi, yeğeni Berkyaruk ile giriştiği saltanat mücadelesinde 1095 tarihinde Tutuş‟un ölümü üzerine Tutuş‟un kendisini yanında bıraktığı 12 Tutuş‟un oğlu Dımaşk Selçuklu Meliki Şemsülmülük Dukak„ın hizmetine girdi. Ancak, Dukak, üzerine gelen Necmettin İlgazi‟nin kayınpederi de olan13 Rıdvan ve Sökmen‟e yardım eder korkusuyla İlgazi‟yi14 hapsetti ise de sonra araları düzeldi ve15 Necmettin İlgazi, hapisten kurtuldu.16 Bu sırada Fatımiler Rıdvan ile Dukak arasındaki mücadeleden istifade ederek Kudüs‟ü ele geçirmek için harekete geçtiler. Emirü‟l-Cüyüş Efdal b. Bedrettin el-Cemali kumandasındaki Fatımi ordusu 1098‟de Kudüs üzerine yürüdü. İlgazi ve Sökmen şehrin müstahkem surlarına ve Türkmenlerin gücüne güvendikleri için Efdal‟in şehrin mukavemet edilmeden teslimi için yaptığı teklifi reddettiler. Ancak şehir halkı Efdal ile anlaşarak kapıları açınca Kudüs, Fatımilerin evine geçti. Efdal, İlgazi ve Sökmen‟e iyi davranarak kendilerini serbest bıraktı. Onlar da Dımaşk‟a gitmek üzere Kudüs‟ten ayrıldılar.17 İlgazi, bir süre Dımaşk‟ta kaldıktan sonra Bağdat‟a gitti ve mahiyetindeki Türkmen kuvvetleriyle, Sultan Berkyaruk‟la saltanat mücadelesi yapmakta olan Muhammet Tapar‟ın hizmetine girdi.(1099) Muhammet Tapar, Artuk Bey‟in eski iktaı olan Hulvan ve Sincar‟ı İlgazi‟ye ikta etti.



Bağdat’ta Şahnelik Dönemi



Berkyaruk‟a karşı Muhammet Tapar‟ın saflarında yer alan İlgazi,18 Muhammet Tapar tarafından imparatorluğun en önemli ve itibarlı görevi olan Bağdat şahneliğine tayin edildi. (1102)19 Aynı yıl Tekiş b. Alparslan‟ın kızıyla evlendi.20 Bu dönemde Bağdat halkıyla aralarında çıkan bazı anlaşmazlıkları ise kadılar araya girerek çözdüler.21



İlgazi, çok karışık bir dönemde şahnelik görevini başarıyla yürütürken Sultan Berkyaruk Bağdat‟a hâkim oldu ve Gümüştegin el-Kaysari‟yi 1102 Bağdat şahneliğine getirdi. Gümüştegin görevine başlayınca İlgazi şehri terk etmek zorunda kaldı.22 Ancak 1103 de Muhammet Tapar Bağdat yönetimine tekrar hâkim oldu ve bu defa Gümüştegin şehirden ayrıldı. Muhammet Tapar ile Berkyaruk arasındaki saltanat mücadelelerinin sona ermesi ve Berkyaruk‟un Bağdat‟a hâkim olması üzerine İlgazi önce Berkyaruk,23 onun 1104 te ölümünden sonra da oğlu Melikşah adına hutbe okuttu ve şahnelik görevini sürdürdü. Bu dönemde Irak ve Horasan‟da meydana gelen karışıklıklara karşı kayıtsız kalmadı ve buralardaki problemleri yeğeni Belek‟i göndererek halletti.24 Ancak Muhammet Tapar Bağdat‟ta duruma yeniden hakim olunca İlgazi‟yi şahnelikten azlederek yerine 1105 te Emîr Kasimüdevle Aksungur el-Porsuki‟yi getirdi.



Bunun üzerine Diyarbekir taraflarına ayrılan İlgazi, bir süre sonra Halep Selçuklu Meliki Rıdvan b. Tutuş ve Rıdvan‟ın müttefikleri ile Haçlılar‟a karşı savaşmak için anlaşıp önce Musul ve çevresine hakim olan Çökürmüş‟ün üzerine gidildi ve 1106 da Çökürmüş idaresindeki Nusaybin kuşatıldı. Fakat bir müddet sonra İlgazi, Çökürmüş‟ün gayretleri neticesinde Rıdvan tarafından tutuklanıp Nusaybin Kalesi‟ne hapsedildi. Ancak kendisine bağlı Türkmenlerin Rıdvan‟a karşı harekete geçmeleri üzerine hapisten kurtuldu. Bu olayın ardından maiyetindeki Türkmenlerle birlikte kardeşi Sökmen‟in oğlu İbrahim‟in hakimiyetinde Emir Şems adlı biri tarafından yönetilen Mardin‟e gidip idareyi ele alan İlgazi, burada Artuklular‟ın “Tabaka-i İlgaziye“ denilen Mardin kolunu kurdu. 1108‟ten itibaren artık Mardin‟de Artuklular dönemi başlamış oldu.25



Mardin Artukluları



Necmettin İlgazi, Sultan Muhammet Tapar‟ın Haçlılar‟la mücadele için Musul ve civarına vali olarak tayin ettiği Emir Çavlı ile birlikte Habur suyu civarında I. Kılıçarslan‟a karşı yapılan savaşa (1107) katıldı. Ardından müttefiki Çavlı ile arası açılınca onun elinde bulunan Nusaybin‟i ele geçirdi.(1107) Ancak Musul valiliğinden azledilen Çavlı‟nın sultana karşı ittifak teklifini de reddetti. Bunun üzerine kendisine Irak Selçuklu Sultanı Sultan Mahmud tarafından 1108 de Harran, 1111 de Meyyafarikin hediye edilmiştir.26



Musul bölgesi valiliğine tayin edilen Emir Aksungur el-Porsuki‟nin İlgazi‟nin oğlu Ayaz‟ı hapsetmesi ve hakimiyeti altında olan Mardin yörelerine akınlarda bulunması üzerine İlgazi, yeğenleri Belek b. Behram ve Davud ile birlikte harekete geçerek Aksungur‟u27 509/1116 da yenilgiye uğrattı28 ve Muhammet Tapar‟ın kendisini cezalandıracağını bildiği için Suriye‟ye gidip Mevdud‟un katlinden dolayı sultanla arası açık bulunan Dımaşk hakimi Atabeğ Tuğtegin‟le anlaştı. Antakya Haçlı prensi Roger ile de bir ittifak yaparak asker toplamak maksadıyla Mardin‟e giderken Humus Emiri Hayır Han (Kırhan) b. Karaca tarafından bir baskınla yakalanıp 1115 de hapse atıldı. Fakat daha sonra bazı şartlarla anlaşmaya varılması üzerine serbest bırakıldı.29



Halep Emiri Emir Lü‟lü‟ün öldürülmesinden 1117 tarihinde Haçlılar karşısında güç durumdaki Halep ileri gelenlerinin daveti üzerine şehre gidip idareyi ele aldı. Böylece Halep Selçuklu Melikliği de fiilen sona ermiş oldu.30 516/1122 de öldüğünde buraya naib olarak bıraktığı yeğeni Süleyman b. Abdulcebbar‟a kaldı.31



Haçlılarla Mücadelesi



Haçlı organizasyonları çok güçlü ve kalabalık bir şekilde doğuya doğru akmıştır. Ancak bu seferlerin bölgeye aktığı dönem aynı zamanda Müslüman Türklerin de aynı bölgeye göç ettikleri döneme rastlamaktadır. İşte bu dönemde Müslüman Türkler bir anda haçlılarla mücadele görevi ile karşı karşıya gelmiş oldular. Zaten şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki; eğer bu dönemde Müslüman Türklerin bölgeye göçleri olmasaydı, muhtemelen haçlılar Urfa‟nın da ötesine geçecekler ve orta doğuya hakim olacaklardı. Buna yetecek güce ve cesarete de sahiptiler. İşte bu dönemde ortaya çıkan ve Haçlılarla mücadele bayrağıonı taşımaya başlayan bu yeni güç, haçlılara nefes aldırmadı.



Selçukluların Anadolu kolunu temsil eden Anadolu Selçukluları haçlı sürülerini Anadolu‟da eritirken, kalanlar da karşılarında bu mücadeleyi sürdüren önemli kişiler buldular. Bunlardan ilki Necmettin İlgazi‟dir. Daha sonra ise bu rolü Urfa‟nın fethiyle büyük ses getiren Nurettin Zengi üstlenecektir. Meselenin izahı sadedinde dönemin şahitlerinden birinin ifadesine başvuralım. Dönemin tarihçilerinden İbn Ezrak‟ın belirttiği gibi; babaları ile birlikte Sökmen, İlgazi ve yeğenleri Belek‟in mücadelelerinden dolayı Haçlıların yanında önemli itibarları vardı ve onlar üzerinde büyük bir korku salmışlardı.32



Necmettin İlgazi, daha önceki dönemde Muhammet Tapar‟a kırgınlığı sebebiyle onun emriyle 1111 tarihinde Haçlılar‟a karşı teşkil edilen Selçuklu ordusuna bizzat katılmayıp bir miktar kuvvetle oğlu Ayaz‟ı göndermişti. Dört yıl sonra ise Tuğtegin ve Toganarslan‟la beraber 1115 tarihinde Halep bölgesindeki Tel Danis‟te Kudüs Kralı II. Baudouin ve diğer Haçlı prenslerinin kumandasındaki büyük bir Haçlı ordusuna ağır kayıplar verdirip geri çekilmek zorunda bıraktı. İlgazi, Haçlılarla mücadele için Şam atabeği Tuğtegin‟le bir anlaşma yaptıktan sonra asker toplamak üzere Mardin‟e gitti. Burada topladığı kuvvetlerle Dilmaçoğulları Emiri Toğanaslan ve Munkızi Ailesi‟nden Usame ile birleşip 40 bin kişi ile Telifrin vadisinde 1119 tarihinde Antakya prensi Roger‟le yaptığı savaşta Haçlıları büyük bir yenilgiye uğratıp Haçlı ordusunu imha etti ve Roger‟i öldürdü.33 Üsame b. Munkız‟ın Kitabu‟l-İtibar‟daki ifadesine göre; 40 bin kişilik Haçlı ordusundan 20 kişi Antakya‟ya dönebilmişti.34 Franklar bu savaşa “Kanlı Meydan” diyorlardı.35



Haçlılara böyle önemli bir darbe indirmesi, İslam Dünyasında büyük bir sevinçle karşılandı. Abbasi Halifesi Müsterşid-Billâh Necmettin İlgazi‟ye hil‟at ve değerli hediyeler gönderdi. 36 Şairler de onu öven şiirler söylediler. Bu zaferden sonra İlgazi, Doğu Akdeniz‟e kadar olan Kuzey Suriye‟yi kontrolü altına aldı. Tuğtegin‟le birlikte Haçlıların elinde bulunan İm ve Zerdena kalelerini fethetti. Bu dönemde Nusaybin‟i de aldı.37 Bunu takip eden günlerde Haçlılara kesin bir darbe indirmek maksadıyla Türkmenlerin yoğun bir şekilde yerleştiği Güneydoğu Anadolu bölgesinden topladığı kuvvetlerle Fırat‟ı geçip Tel Başir‟den Keysün‟a kadar olan Haçlı topraklarını ele geçirdi. Azaz Kalesi‟ni kuşatıp kendisine katılan Tuğtegin ile birlikte 1120 tarihinde Kudüs Kralı II. Baudouin ve Urfa Kontu Joscelin de Courtenay‟a karşı başarılı mücadelelerde bulundu. Daha sonra Halep‟e gelen İlgazi, Haçlılarla yeniden mücadele için asker toplamak üzere yerine oğlu Şemsüddevle Süleyman‟ı naib olarak bırakıp Mardin‟e gitti. Bu dönemde aynı zamanda bölgede halk için rahatlıklar sağlıyor ve halkı bezdiren pazar vergilerini kaldırıyordu.38



Kafkasya Seferi



Irak Selçuklu Sultanı Mahmud b. Muhammed Tapar, Gürcü Kralı II. David‟in ağır baskı ve takibatına maruz kalan Tiflis ve yöresindeki Müslüman halkın yardım talebi üzerine Türk emirlerinin katıldığı bir ordu oluşturulmasını emretti ve 1121 de o dönemin başarılı kişisi Necmettin İlgazi‟yi de ordunun başına görevlendirdi. İlgazi, hemen harekete geçip henüz yardımcı kuvvetler kendisine erişmeden Tiflis‟e yöneldi. Ancak dağ geçitleri arasında Kıpçaklar‟dan da destek alan Gürcülerin ani baskınına uğradı.39 Büyük bir bozgun yaşayan İlgazi, yenilgiden sonra40 Mardin‟e döndü.41 Oğlu Süleyman‟ın kendisine isyan ederek idaresini ele geçirdiği Halep‟e gidip yeğeni Bedrüddevle Süleyman‟ı şehrin yöneticiliğine tayin etti. Daha sonra Haçlılar‟la mücadele için tekrar asker toplamak amacıyla Mardin‟e döndü.



İlgazi, 1122 de yeğeni Belek b. Behram ile Güneydoğu Anadolu‟dan sağladığı kuvvetlerle yeniden Suriye‟ye yöneldi. Kendisine katılan Tuğteginle birlikte Haçlı işgaline uğrayan Zerdena Kalesini kuşattı. Ancak, bu sırada hastalandı. Haleb‟e gidip tedavi olduktan sonra Mardin‟e döndü. Oradan Meyyafarikin‟e giderken Evseluhin‟de 17 ramazan 516 da 1122 de yolda vefat etti.42 Naaşı geçici olarak Meyyafarikin‟de Sindeli denilen yere gömüldü. Bir süre sonra Mescidü‟l Emir‟de Kubbetü‟s-Sultan‟ın kuzey tarafındaki türbesine nakledildi.43 Urfalı Mateos‟un onun Halep‟te ölüp naşının Harran‟a oradan da Meyyafarikin‟e nakledildiğine dair bilgisi yanlış bir bilgidir.44 1143 tarihinde oğlu Hüsamettin Timurtaş babasının kabrini Mardin Kalesindeki Mescid-i Hıdır‟daki şehitliğe nakletti.45



Şahsiyeti



Artuklular‟ın Mardin şubesinin kurucusu olan Necmettin İlgazi, Ortadoğu İslam alemini ciddi tehlikelere maruz bırakan Haçlılar‟a Musul ve Suriye Atabegi İmadüddin Zengi‟den ve Zengi‟nin komutanı olan Selahaddin-i Eyyübi‟den önce ağır darbeler indirmiş bir şahsiyettir. Onun ölümüyle Halep, Haçlılar karşısında savunmasız kalmıştır.



İlgazi, özellikle Irak Türkmenleri üzerinde büyük bir nüfuza sahipti. Çok karışık bir dönemde imparatorluğun en önemli ve prestijli görevi olan Bağdat Şahneliği46 görevini Bağdat‟ta dört yıla yakın bir süre yapması, Haçlı saldırıları karşısında bunalmış olan Halep halkına rahat bir nefes aldırması, onun iyi bir asker olduğu kadar dirayetli bir devlet adamı olduğunu göstermektedir. Halife Müsterşid-Billah ile Irak Selçuklu Sultanı Mahmut‟un kendisine sığınan Hille Emiri Dübeys b. Sadaka‟nın teslim edilmesini istemelerine rağmen himayeye devam etmesi, babası Artuk‟un Melikşah‟a kafa tutmasına benzemektedir.



Babaları Artuk‟un siyasi teşekkül kurmakta gecikmesine rağmen, oğulları üç adet Artuklu Emirliği kurmuşlardır. Bunlardan Necmettin İlgazi‟nin kurduğu Mardin şubesi, üç asırlık süresiyle Selçuklu döneminin en uzun süren hanedanı olmuştur. Haçlıların yanında önemli itibarları vardı ve onlar üzerinde büyük bir korku salmışlardı.47



Necmettin İlgazi, Haçlılarla mücadele ile uğraşması sonucu devletini kurumsallaştıramamıştır. Örneğin para basamamıştır. Mardin‟de Necmettin mahallesinde bir camii ve bir medrese kuran48 İlgazi‟nin vefatından sonra Mardin Artuklu Beyliği‟nin idaresi oğlu Hüsameddin Timurtaş‟a geçmiştir.49 Oğulları ve çocukları hakkında İbn Ezrak‟ta geniş bilgiler mevcuttur.50 İlgazi sonrası eski Türk devlet anlayışı olan devletin hanedan mensuplarının ortak malı kabul etme düşüncesi esas alınıp o dönemdeki ön planda olan iki oğlu arasında bölüşülmüştür.51



Son olarak Necmettin İlgazi‟nin Meyyafarıkın‟i ele geçirmesi sonrası İbnü‟l-Ezrak‟ın onun yaptığı işler konusundaki aktarımı ile konuya son vermek istiyoruz:



“Necmettin İlgazi, Meyyafarıkin’e yerleşti. İlgazi, halka adalet ihsan etti, onlardan birçok vergiyi ve külfeti kaldırdı. Halkın evlerine huzur içinde dönmelerini sağladı. Çünkü halk daha önce büyük bir korku içinde evlerine dönerlerdi. İdarecilerin sürtüşmeleri ve sık sık meydana gelen iktidar değişikliği yerleşim yerlerinin pek çoğunu harabeye çevirmişti. Ayrıca iktidarı ele alanlar saltanatta sürekli kalamayacaklarını bildikleri için halkın mallarını müsadere edip onlara zulüm ve işkence etmişlerdi. Necmettin İlgazi, Meyyafarıkin’e hakim olduğu günden itibaren halk huzura kavuşmuş evlerine rahatlıkla yerleşmişlerdi. Kalacak yerleri olmayan askerler de şehrin harap olmuş yerlerinde kendilerine barınak yapıp yerleşmişlerdi. Çünkü şehrin büyük kısmı harap olmuş, aynı zamanda yollar eşkıya ve yol kesicilerle dolu idi. Necmettin İlgazi, şehre hakim olur olmaz yollar ve beldeler emniyete kavuştu, eşkıyalar hezimete uğradı, mezralar, köyler bayındır oldu, imar başladı, şehir iyi yönetildi.” 52 Benzer sözleri İbn Şeddat‟ta da bulunmaktadır; “Meyyafarikin’den Amid, Hani, Erzen, Mardin, ve Hısn-ı Keyfa’ya ancak askeri birlikler eşliğinde gidiliyordu. 53


Dipnotlar 

1 Fuat Köprülü, Artuklular, İA.
2 Ali Sevim, “Artukluların Soyu ve Artuk Bey‟in Siyasi Faaliyetleri”, Makaleler, Ankara, 2005, I, 127.
3 Bkz. Hayrettin Yücesoy, “Evrensel Tarih İçinde Mardin Abdusselam Efendi‟nin Mardin Tarihi”, I. Uluslararası Mardin Sempozyumu, İstanbul, 2006, 625.
4 Sevim, I, 137.
5 İbnu‟l-Ezrak, Meyyafarikin ve Amid Tarihi(Artuklular Kısmı), Çev; Ahmet Savran, Erzurum, 1992, 29.
6 İbnü‟l-Esir, el-Kamil, Beyrut, 1995, X, 147.
7 Ali Sevim, Artuk b. Eksük, DİA.
8 Osman Turan, Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi, İstanbul, 2004,151-154.
9 İbnü‟l-Esir, X, 147.
10 İbnu‟l-Ezrak, 100.
11 Köprülü, agy.
12 İbnü‟l-Esir, X, 246.
13 İbnu‟l-Ezrak, 100, Necmettin İlgazi, Melik Rıdvan‟ın kızıyla evlendi, ancak ölünce, bu kadınla yeğeni Belek evlendi.
14 İbnü‟l-Esir, X, 405.
15 Azimî, Azimî Tarihi, Haz; Ali Sevim, Ankara, 1988, 34.
16 İbn Adim, Buğyetu’t-Taleb, Çeviri ve açıklamalar; Ali Sevim, Ankara, 1982, 89.
17 İbnü‟l-Esir, X, 283.
18 İbnü‟l-Esir, X, 309.
19 İbnü‟l-Esir, X, 329.
20 İbnü‟l-Esir, X, 351.
21 İbnü‟l-Esir, X, 337.
22 İbnü‟l-Esir, X, 368.
23 İbnü‟l-Esir, X, 371-382.
24 İbnü‟l-Esir, X, 395.
25 İbn Erzak‟ta tarih olarak 508/1114 olarak verilmektedir. Bkz. İbnu‟l-Ezrak, 31.
26 İbnü‟l-Esir, X, 592.
27 İbnü‟l-Esir, X, 501.
28 İbnü‟l-Ezrak, Mervani Kürtler Tarihi, Çev, M. Emin Bozarslan, İstanbul, 1990, 239.
29 Farklı bilgiler için bkz. İbnu‟l-Ezrak, 32.
30 İbnü‟l-Esir, X, 531.
31 İbn Adim, 123.
32 İbnu‟l-Ezrak, 122.
33 İbnü‟l-Esir, X, 555.
34 Üsame b. Munkiz, İbretler Kitabı, Çev; Yusuf Ziya Cömert, İstanbul, 1992, 165.
35 Hüseyin Kayhan, “Haçlılar Karşısında Artuklular”, I. Uluslararası Mardin Sempozyumu, İstanbul, 2006, 54.
36 İbnü‟l-Esir, X, 567.
37 İbnu‟l-Ezrak, 32-33.
38 Azimî, 43.
39 İbn Adim, 145.
40 İbn Şeddad, el-Alaku’l-Hatira, Dımeşk, 1978, III, 431.
41 İbnü‟l-Esir, X, 567.
42 İbnü‟l-Esir, X, 604.
43 İbnu‟l-Ezrak, 38; İbn Şeddad, III, 433.
44 Urfalı Mateos, Vekayiname, Çev; Hrant Andresyan, Ankara, 1987, 272.
45 İbnu‟l-Ezrak, 52.
46 Hasen Şemisani, Medinet-u Mardin, Beyrut, 1987, 149.
47 İbnu‟l-Ezrak, 122.
48 Abdulgani Efendi, Mardin Tarihi, Ankara, 1999, 40.
49 Ali Sevim, “Necmettin İlgazi”, DİA.
50 İbnu‟l-Ezrak, 104.
51 Coşkun Alptekin, “Artuklular”, DİA.
52 İbnu‟l-Ezrak, 32.
53 İbn Şeddad, III, 429.







Hiç yorum yok: