26 Temmuz 2012 Perşembe

Bıyıklı yabancı -ERGÜN DİLER

28 Şubat'ın büyük bir para operasyonu olduğunu daha önce defalarca yazdım. Tankların Sincan'da yürütülmesini takip eden aylar içerisinde 21 banka sırayla battı. Bugün baktığınızda bir çoğunun batmaması gerekiyordu. Hem patronlarının servetleri, hem mali dengeleri yaşatmaya müsaitti. Ama karar büyük yerdendi. "Batacak" dendi, batırıldı. Büyük temizlikle birileri çok para kaldırdı. Kepenk kapatmak zorunda kalan bakkallar kaldırım taşlarını söküp başbakanlığa yürürken birileri özel jetleriyle paraları uçurdu!
Giden paranın hala net olarak ne kadar olduğunu bilmiyoruz.
50, 80 ya da 150 milyar dolar...O dönem Musevi partneriyle birlikte hareket eden bazı önemli şirketler servetlerine servet kattı.
Dışarı uçan dolarlar daha sonra BORÇ olarak tekrar giriş yaptı.
Muhteşem bir çarktı. O dönem temeli atıldı. Kimse de bunun üzerine gidip yıkamadı.
Dün elime gelen bir haberi okuyunca acı acı gülümsedim. Oyun kendi kuralları içinde akıp gidiyordu.
İçerideki paradan çok daha büyüğü dışarıda, ismini bile bilmediğimiz adalardaydı!
McKinsey&Co'nun eski baş ekonomisti James Henry, hazırladığı VERGİ ADALETİ AĞI raporunda en az 21 trilyon doların deniz aşırı hesaplarda olduğunu ortaya koydu. Henry'nin iddiasına göre, bu rakam gerçekte 32 trilyon dolardı...
Vergiden muaf kocaman bir servet...Bu paranın sahibi de 139 ülkenin ileri gelen zenginleriydi...
Bizi ilgilendiren kısmı ise rapordaki Türkiye paragrafıydı.
Dünya Bankası, IMF, Merkez bankaları ve BM'den alınan bilgiler ışığında Türk işadamlarının 158 milyar doları yurtdışında bulunuyordu... Merkez Bankası'nın sık sık gururla dile getirdiği "Kasamızda 90 milyar dolarımız var" sözünün altını çizersek KAÇAN BALIĞIN ne kadar büyük olduğunu anlarız.
Gölcük'teki ABD Üssü'nde yapılan gizli toplantılarla karara bağlanan 28 Şubat para operasyonuyla hem içerideki hem dışarıdaki İsrailciler kazandı. Zaten 1993'te PKK'yı bitirmek için elini taşın altına sokan Turgut Özal ve Eşref Bitlis gibi isimler bir bir ortadan kaldırılmıştı...
Artık terör kronik bir sorundu! "PKK'yı bitireceğim" diye ortaya çıkmak mangal gibi yürek istiyordu! Çünkü devletin kasasında 5 kuruş bırakılmamıştı. Hem para çalınmış hem acımız katmerlenmişti.
Paça kazık yemiştik yani...Parası olan düdüğü çalıyordu!
İstedikleri Başbakan ya da Cumhurbaşkanı oluyordu.
Ellerindeki KRİZ SOPASI sihirliydi!
Her işe yarıyordu. Zaten IMF de kapının arkasında bekliyordu. Kutsal ittifak Türkiye'yi istediği gibi yönetirken kendilerine bağlı basın da "Şeriat geliyor" çığlıklarıyla Arap sermayesini kapının dışında tutuyordu.
Türkiye 10 yılda çok şey atlattı.
Ne finansal krizlerden dönüldü. Ne tehditler savuşturuldu..
BIYIKLI YABANCILARIN yapmak istediği operasyonlar tek tek bertaraf edildi.
Evinin önündeki ayakkabısıyla dalga geçtiğimiz Merkez Bankası eski Başkanı Durmuş Yılmaz günün birinde bir kitap yazarsa gerçekleri bütün çıplaklığıyla öğreniriz!
Mesela, Mayıs 2006'da ne yaşandığını yazsa BEST-SELLER olur...
Hangi patronun kimle ne ilişkisi olduğunu anlarız!
KRİZ SENARYOLARININ İstanbul'daki hangi balıkçılarda kaleme alındığını görürüz!
Yırtık çorapla Türkiye'yi mesken tutan Amerikalı'nın aslında popomuzdaki donu bile alıp gittiğini fark ederiz...
Onların inanmak istemediği, Türkiye, nasıl oldu da 10 yılda toparlandı!Aklısıra öldürücü KROŞEYİ vurmuşlardı...
Ama olmadı. Başaramadılar...
Merkez Bankası demişken unutmadan söyleyeyim.
Bankanın uzman elleri tarafından hazırlanan rapora göre ÖZEL SEKTÖRÜN DIŞ BORCU ne kadar biliyor musunuz?
Evet bildiniz!
Tam 158 milyar dolar...Tesadüfe bak sen...

Hiç yorum yok: