12 Şubat 2012 Pazar

'Medyacılar' - Prof.Dr.Mete Gündoğan

Birçok vesilelerle ifade edildiği gibi, günümüzde medya dördüncü kuvvet değil temel kuvvet halini almış durumdadır. Dahası, yeni ekonomi diye tarif edilen grup içinde de en ağırlıklı kesimi medya oluşturmaktadır.

Bugün dünyada “para”yı elinde tutanlar, medyanın önemini ve varacağı noktayı bundan yıllar önce keşfetmiş veya şüpheci bir yaklaşımla dizayn etmişlerdir. “Para”yı elinde tutanlardan kastım, en geniş anlamda, dünyada cari olan Borca Dayalı Para Sisteminin hamileridir.Birinci Dünya Savaşından bu yana, medyaya hakim olma gayretleri, uzun vadede bu alana yapılan yatırımları hem ekonomik hem sosyal hem de politik açıdan kat be kat geri ödemiştir. Bunlara ilişkin verilecek birkaç örnek oldukça dikkate şayandır.

Örneğin 1912 yılında Amerikan Senatosundaki bir Araştırma Komisyonuna, Temsilciler Meclisi üyesi ve Rockefeller‟in adamı olan Joseph Sibley tarafından, yine Rockefeller‟in bir petrol şirketi olan Standart Oil direktörlerinden John D. Archbold‟a yazmış olduğu bir mektup takdim edilmiştir. Bu mektupta şu manidar sözlere yer verilmiştir: “Etkili bir basın/enformasyon bürosu gereklidir. Böyle bir büro sadece bu gün ya da bir kriz durumu için değil, Associated Press ve Amerikan Bab-ı Alisini kontrol etmek için sürekli lazımdır. Böyle bir büronun maliyetleri yüksek gibi gözükebilir ancak uzun vadede çok çok ucuz olduğu anlaşılacaktır.”



Yine 1914 yılında, Amerikan Basın Derneği üyesi editör John Swinton, derneğin vermiş olduğu bir akşam yemeğinde şu sözleri sarf etmiştir: “Küçük kasaba basınının dışında Amerika‟da bağımsız basın diye bir şey yoktur. Hepimiz biliyoruz ki hiç birimiz gerçek görüşlerimizi yazmıyoruz. Eğer dürüstçe görüşlerimizi yazarsak, ertesi günü iş aramaya başlarız. Bizler, perde arkasındaki zenginler/patronlar tarafından kullanılan birer aracız. Onlar düğmeye basarlar ve bizler de istenilen şekilde yazar ve söyleriz. Bizler onların malıyız, bizler entellektüel fahişeleriz (John Gaffney, Breaking The Silence, Sayfa 4).”Bu örnekleri zamana bağlı olarak çoğaltmak mümkündür.

Ancak günümüze gelirsek, bundan birkaç yıl öncesine kadar ABC, CBS, NBC ve CNN gibi medya devlerinin hisselerinin yaklaşık üçte ikisi, Chase Manhattan Corp., Citibank, Morgan Guaranty Trust ve Amerikan Bankası gibi bankalar tarafından kontrol altında tutulmaktadır. Aynı şekilde Amerika‟da bugün, yaklaşık 10 tane banka ve finans kurumu, 59 dergiyi (ki buna Time ve Newsweek dahildir), 58 gazeteyi (ki buna New York Times, The Washington Post ve The Wall Street Journal dahildir) ve birçok film şirketini kontrol altında tutmaktadır. Kısacası, ana Wall Street bankaları, birkaçı hariç kitle iletişim araçlarının neredeyse tamamını kontrol altında tutmaktadırlar.

Bu durum, daha üzerinde çok düşünülmesi ve yazılması gereken kirli bir ilişkinin açık işaretidir. O ilişki de, borca dayalı para sisteminin yürütücüsü olan bankalar ile basın arasındaki ilişkidir. Bu ilişki günümüzde, bu şekilde açık ve net olmasa da kartel ile basın ilişkisi olarak ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla “basın”ın vereceği ya da yapacağı yorum ve analizler esastan önce usul açısından yaralı ve sabıkalıdır. Bunun çok yakından takibi ve tahlili gerekmektedir. Bu gereklilik ise, her şeyden önce, sosyo-e onomik açıdan bir zorunluluktur. İşte bizim yaklaşımlarımızın çoğunluğu bu zorunluluktan doğmaktadır.

Hiç yorum yok: