12 Aralık 2012 Çarşamba

İslam Tarihinde KAMU YÖNETİMİNDE İLK TÜRKLER - Yrd.Doç.Dr.Mehmet AZİMLİ


İslam Tarihinde KAMU YÖNETİMİNDE İLK TÜRKLER

Yrd.Doç.Dr.Mehmet AZİMLİ

Dicle Ün. İlahiyat Fak.İslam Tarihi Ana Bilim Dalı Başkanı

GİRİŞ


Müslüman fetihlerinin dünyaya yayılmaya başlamasından itibaren kurulan Müslüman devletlerin en önemli kurumlarından biri ordu teşkilatı olmuştur. Bu kuruma bu kadar önem vermelerinin sebebi Müslümanların ilk dönemlerden itibaren Atlas okyanusundan Çin sınırlarına varan geniş bir alanda devamlı bir mücadeleyi gerektirecek bir durumla yüz yüze olmalarından dolayıdır. Bunun içindir ki bütün Müslüman hükümdarlar ordularının bölgelerinde hakim bir güç olması, için uğraşmışlardır.Halifeler devleti koruyan orduyla yetinmeyerek kendilerini ve çevresini koruyan özel ordular kurmaya başlamışlardır. Emevilerle başlayan bu muhafız kuvvetleri özellikle Abbasilerde oldukça büyüyecek ve gerçek ordunun yerini alacaktır. Bu çalışmamızda İslam dünyasında kamu yönetiminde söz sahibi olan ilk Türklerin Abbasi dönemindeki durumunu incelemeye çalışacağız.

Abbasiler, Emeviler zamanında oluşan kurumların bir çoğunu korumuşlar bu manada Emevilerle birlikte başlayan halife muhafız ordusu, aynen Abbasilerde de devam etmişti.1Emeviler de gücünün zirvesinde olan Arap birlikleri, Abbasilerle birlikte önemini kaybetmeye başlamıştı. Abbasilerde ilk yıllardakinin aksine, sonraki yıllarda orduda Arap birlikleri iyice zayıfladı. Rejime bağlı Araplar dan olan bir sınıf asker devam ettirilse de çok geçmeden bunlar da önemini kaybettiler ve orduya hususi eğitime tabi tutulan Türkler alınmaya başlandı.2 Ve ordu Asya‟dan getirilen ve ordunun çoğunluğunu teşkil eden Türkler den oluşturuldu.Bunlar ordunun çekirdeği olan halifeye bağlı hassa birliklerini oluşturuyordu. Aynı zamanda idarenin en önemli dayanağı idiler. Merkezde Halife birliklerine önem veren Abbasilerin Bağdat‟ta belli dönemlerde 125.000 „e yakın asker bulunduruyorlardı. 3

İslam Tarihinde Yönetimde İlk Türkler

Emeviler döneminde Arap ırkçılığı ile karşı karşıya kalan Türkler, Abbasi devletinin kurucusu Ebu Müslim el-Horasaninin ihtilal ordusuna önemli ölçüde katılmışlardı. Abbasi devriminin komutanlarından Muhammet b. Sul, Tarhun b. ez-Zaî ve Tarhun b. Cemal Türk‟tü.4Talas savaşında Çinlilere karşı Türklerin yanında yer alan Abbasiler daha önce ordularında çoğunlukla İranlılara yer verirken, bu savaşla birlikte Türklere yöneldiler ve onlarla aralarında oluşan yumuşama zeminini iyi değerlendirdiler ve ordularını artık yavaş yavaş Türk illerinden oluşturmaya başladılar.5

Ebu Cafer Mansur, Ebu Müslim‟le arasındaki meseleden dolayı Ebu Müslim‟i çok seven İranlılara güvenemeyince, Türkler onun döneminde orduya alınmaya başladı. Devlet işinde Türklere vazife veren ilk halife Ebu Cafer kabul edilir.6Ebu Cafer‟in Ordusunun önemli adamlarından biri Hammad et-Türki idi. Artık bundan sonra Halifelerin Türklere görev vermesi adet oldu.7Daha sonraki yıllarda Mehdi döneminde Mübarek et-Türkî‟yi, Harun döneminde sınır boylarında Ebu Süleyman Ferecü‟l-Hadim et-Türki‟yi görüyoruz. Bu dönemlerde değişik adlarda şeref kıtaları da Türklerden oluşuyordu.8Bu yıllarda Türkler Arap merkezlerine adeta akmaya başlamış, sayıları çoğalmış, ve özellikle Suğur ve Avasım bölgeleri denilen Bizans sınırlarına yerleştirilmiştir. Devlet ricali yanında itibar ve mevkileri gittikçe artmıştır.

Türklere Duyulan İhtiyaç

Her ne kadar Abbasi devrimindeki İranlı(Fars) askerlerin etkisi büyük olsa da, ilk Abbasi halifelerinin ordudaki temel siyaseti, Arap unsurunu dışlamadan Arap-Fars dengesini bozmamak yönündeydi. Özellikle bu dengeyi Ebu Cafer Mansur güzel bir şekilde uygulamıştı. Fakat Abbasiler Araplara güvenmediklerinden dolayı Arapların etkisi Memun döneminde artık zayıflayacaktı.9 Böylece Abbasi devriminden sonra 100 sene içinde yavaş yavaş Arap unsuru orduda bilinçli olarak azaltıldı.10

Abbasiler, devletin kuruluşunu sağlayıp devleti hegemonyası altına almaya çalışan Farslılara karşı, Abbasi devriminde de önemli rol oynayan11 Türklerden destek aradılar. Memun‟un Türklerden oluşan ordu kurmasının en büyük sebeplerinden biri devletteki Fars(İran) etkisini kırmaktı.12 Gerek Memun gerek Mutasım Abbasi devletini kuran İranlılara güvenmiyorlardı. Fars unsuruna dayanan Tahir b. Hüseyin devletten ayrılmış ayrı bir devlet kurmuştu.Yine Harun Reşit döneminde meydana gelen Bermekiler13 olayın da da İranlılara karşı bütün güvenlerini yitirmişlerdi. Ayrıca ordudaki İranlılar da lüks ve zenginliğe alışmış olup savaşlarda isteksizdiler. Devletin güvenliğinin tevdi edileceği daha sadık bir ordu, yeni bir kuvvet gerekliydi.

Abbasiler halifeye kayıtsız şartsız teslim olan bir birlik istiyorlardı. Bu birlik kölelerden olmalıydı. Bu köleler genç yaşta elde edilmeli, yetenek ve bilgisine göre seçilmeliydi. Ayrıca İslamiyet‟in iç kavgalarından hiçbirisi ile ilişkisi olmamalıydı. Türkler ne eve, ne kabileye, ne aileye sahip idiler. Bu sebeple merkezi hükümete daha çok bağlı kalabilirlerdi. Gerçekten askeri kabiliyetleri çoktu. Atların üzerinde süratle ok kullanıyorlardı. Merttiler ve cesaretleri vardı. Dine yeni giriyorlardı. Coşkuları vardı, israf ve lüksleri yoktu. Riya bilmemeleri, ahlaklarının bozulmaması, entrikalarının olmaması, onların tercih edilmelerini sağladı.14 Ayrıca bu ordunun kurulmasına sebep olan Memun ve Mutasım Türkleri seviyorlardı.15

Abbasiler, İslam medeniyetini benimseyen Arap ve İranlıların zararına, Türkleri orduda çoğalttılar ve Arap ve Farslılara karşı politika aracı olarak kullandılar.16Böylece Abbasiler de IX.y.y. ikinci çeyreğin de büyük bir değişim yaşandı. Abbasi ordusundaki bu değişimle Türkler orduda hakimiyet kurdular.Bunun sonucunda devlete de hakim oldular.17 Bu rejimin daha da askeri bir karakter taşımaya başlamasına sebep oldu. 18Sonuçta zorla ve cizye yoluyla getirilmeye başlanan Türk askerleri orduda belli bir yekun oluşturmaya başladılar.

Kurumsal bir şekilde Türkleri orduya almaya başlayan halife Memun‟un annesinin Meracil adlı bir Türk cariye olduğu belirtilmektedir.19 Harun Reşid‟in ölümüyle başa geçen Emin‟in kardeşi Memun tarafından tahttan indirilmesi ve öldürülmesinden sonra Memun hilafete Merv‟de devam etti. O Merv‟de iken gelişen olaylar Memun‟un İranlılara ve Araplara olan güvenini sarstı. Memun sadece İran unsuruna dayanmanın yanlışlığını anlamıştı. Zaten babası Harun dönemindeki Bermekiler20 olayında İranlılara olan güveni azalmıştı. Arapların Emin‟i desteklemesiyle de Araplara güveni kalmamıştı. O kardeşi Emin ile hilafet mücadelesinde -hazinenin ve ordunun Emin‟in tarafında kalmasından çekinerek- dayıları olan Türk hakanlarına sığınmak ister. Fakat vezir Fazl b. Sehl, buna engel olarak dayılarına sığınmamasını, fakat onlardan yardım alarak Emin‟e saldırmasını tavsiye eder. Bunun üzerine Memun doğu sınırları komşusu olan Hakanla ilişki kurmuştur. 21

Onun yeni bir kuvvet ve kadroya ihtiyacı vardı. Ordu‟daki Arap ve Fars unsuruna karşı Türkler denge unsuru olabilirdi. Horasandayken yakından tanıdığı ve kabiliyetlerini gördüğü Türkleri orduya alıp kendine iyi bir dayanak yapmayı düşündü. Bundan dolayı hilafet ordusuna bu yeni unsuru kattı. 22 Özellikle son yıllarında Türkleri orduya almayı bir devlet politikası haline getirdi. Böylece Memun döneminde azda olsa Türklerden bir kuvvet oluşmuş oldu.23Bunların içinde Afşin24, Aşnas, Boğa el-Kebîr, Urtuç gibiler birer komutandı. 25Memun Türklere karşı çok yumuşak davranıyordu. Türklerden vergisini vermeyen Kavus‟ü yakalatınca ona ikram da bulundu. Onu Türk illerine görevli olarak gönderdi. Uşrussanalı 26olan bu şahsın oğulları Afşin, Fadl ve Reşit büyük komutanlar arasına girdiler. 27

Memun dönemindeki Türkleri toplama ve ordu oluşturma işini kardeşi Mutasım yapıyordu. Mutasım, Memun zamanında Semerkand‟a Nuh b. Esedin yanına Cafer el- Huşşekî‟yi gönderdi. Bu şahıs oradan her sene bir miktar Türk‟ü Bağdat‟a getirdi. Böylece Memun döneminde orduda belli bir yekün Türk oluşmuştu. Bu Türkler içinde daha sonra Mısırda Toloniler devletini kuracak olan Ahmet b. Tolun‟un babası Tolun da vardı.28Memun‟un bu birlikleri Fergana, Uşrussana, Şas, ve Soğd29 gibi bölgelerden getirildi.İlk düzenli şekilde Türklerden oluşan ordu bu şekilde kurulmuş oldu. Mutasım Avasım bölgesinde vali iken bile Bizans‟la savaşmak için, keşfettiği Türklerden iyi bir ata binen ve ok atan bir birlik oluşturmuştu. 30

Memun Horasan‟da başladığı Türkleri orduya alım işini geliştirmeyi düşünüyor,devlete karşı yapılan isyanlarda bunlardan çok faydalanmak istiyordu. Artık Bizans saldırılarına da karşı kardeşi Mutasım‟ın emrindeki Afşin, Aşnas, Boğa el-Kebir gibi Türk komutanlar gönderiliyordu.31Bu Türk komutanlardan Aşnas H.215 (M.830) da Anadolu‟ya başarılı akınlarda bulunmuştu.32Aynı komutanla birlikte yine bir Türk olan Sercun, Harici ayaklanmasını bastırmıştı.33Diğer bir komutan Afşin ise Mısır‟daki isyanı bastırmıştı.34Artık Türkler orduda önemli ve takdir edilen bir güç olmuşlardı.

Memun, Pozantı‟da vefat edeceği sırada, gönlünde oğlu Abbas olsa da, orduda ve yönetimde o anda etkili olan Türklerin ısrarlı istemeleri sonucu Mutasım halife ilan edilmiştir.35 Memun ordudaki önemli bir güç odağı olan Türk birlikleri üzerinde Mutasım‟ın hakimiyetini düşünüp vasiyetinde36 tercihini Mutasım‟dan yana kullanmış olsa gerektir.

Türklerden Oluşan Özel Ordu


Memun'dan sonra Mutasım Harun Raşid‟in Maride adlı Soğd‟lu bir Türk cariyesinden olma oğludur.37 Memun‟un halifeliği sırasında Mısır‟da vali iken38Türkleri orduya toplayan ve onlar üzerinde etkisi olan birisidir. Mutasım Halifeliğe geçer geçmez o dönemin en önemli sosyal değişimini gerçekleştirmiştir. Bu değişim ordunun Türkleştirilmesiydi. Mutasım halife olmadan önce Türklerden mühim derecede ordu kurmuş,39 ve Memun‟un döneminde bizzat başladığı bu işi hızlandırarak devam etmiştir. Mutasım‟ın Memun döneminde bile bu işi kendisinin yürütmesine ve kısa sürede bu büyük değişimi gerçekleştirmesine neden olan bazı sebepler bulunmaktadır:

Mutasım artık askerlik özellikleri pek kalmamış, savaşa isteksiz hale gelen ve israfa dalmış bulunan Arap ve Farslardan oluşan ordu yerine –toprakları olabildiğince geniş- bir imparatorluğun ancak iyi bir ordu ile yönetilebileceğini düşünmekteydi.40Atlas okyanusundan Hint okyanusuna kadar geniş sınırları olan imparatorluğa, arka arkaya çıkan ayaklanmaları bastıracak, çevik ve hazır bir ordu gerekliydi. Savaşa istekli, muharebede mahir hazır bir ordu lazımdı. Türkler bu iş için biçilmiş kaftandı.41 Nitekim Mutasım‟ın haklılığı sonraki yıllardaki gerek Zuttlar‟ın isyanında, gerek Babek isyanının bastırılmasında, gerek Amorium‟da ki savaştaki Türklerin çok büyük işler görmeleri ile ortaya çıkmıştır. Cahız‟ın övdüğü bu disiplinli, tok gözlü, sabır ve sebat sahibi çok yetenekli Türkler, Rus steplerinden tacirler vasıtasıyla getirildiler ve o günden sonra bütün doğunun vazgeçilmez unsuru oldular.

Daha önceleri gerçekleşen Farsların desteklediği Ebu Müslim olayı ve Bermekîler hadisesi, Arapların desteklediği Emin‟in Memun‟la savaşı ve Abbas b. Memun„un Arap askerler tarafından halifeliğe geçirilme teşebbüsü42gibi olaylar, Mutasım‟ın iyiden iyiye bu iki unsura karşı güvenini sarsmıştı. Memun‟un ölümünde ise Türkler ise Mutasım‟ı tercih etmişlerdi.43 Mutasım için yeni bir unsur gerekliydi. Türkler bu iş için biçilmiş kaftandı.44 Mutasım orduda bulunan ve gittikçe siyasileşen ve aralarında siyasi rekabetin oluştuğu Arab ve Fars unsuruna karşı bunlara karşı bunları dengeleyen üçüncü bir denge unsuru bir ordu kurmayı düşünmüştü.45 Bu ordu için düşünülen Türkler ise komutanlarına çok bağlıydılar.46 Mutasım bu olayın bir ordu için çok önemli olduğunu düşünüyordu. Çünkü bunlar hürleştirilse de komutan ve efendilerine itaat ediyorlardı. Mutasım, Emevilerin başına gelen ihtilalin aynısını Abbasilerin de başına gelmesinden korkarak bu yeni kuvvete hem sahip çıkmış hem de imparatorluğu bunlar ile korumaya çalışmıştı. 47

Bu gibi sebeplerden dolayı Mutasım çok güvendiği bu insanları Semerkant, Fergana gibi şehirlere48 adamlar gönderip satın aldırarak, valilerinden alacağı vergi karşılığında ve kendisine köle ve esir hediye edilerek bu ordu oluşturuluyordu.49Bu getirilen askerlerin köle olup olmadığı konusunda bazı farklı görüşler bulunmaktadır. Bir kısım yazarlar, bunların köle olamayacağını,zira tarihte kurulan ücretli orduların kölelerden kurulmadığı ve Samarra şehrindeki Türk sanatının tesiri,ve yine bu orduya gösterilen aşırı itina gibi sebeplerle bunların hür şekilde gelen kimseler olduğu belirtmişlerdir.50


Belki bir kısmı hediye olarak veya askerlik için getirilse de51 bunların para karşılığı getirildiği sabittir. Makdisi bu askerlerin 100 veya 200 bin dinar karşılığında getirildiğini belirtirken,52 Mesudî de onların efendilerinden satın alındığını açık bir şekilde belirtir.53Yine halifelerin bunlara kölelerim şeklinde hitap ettiği biliniyor.54Fakat bunlar diğer köleler gibi değerlendirilmemiş özel bir statüde farklı yerlerde oturtulmuş farklı giyimlerle giydirilmiştir. Köle olarak getirilen bu Türkler çok farklı muamele görüyorlardı. Kölelerin yaptığı işleri Slavlar, Zuttlar, Sudanlılar yaparken bunlar hür insan statüsünün de üstündeydiler. İpekli kumaşlar içerisinde kendilerine özel şehirler bile tahsis ediliyordu.55Getirildikten sonra çok ikram edilmiştir.Çünkü devletin koruması bunlara tevdi edilmişti.

Getirilen Türklerin sayısı konusunda ise, değişik görüşler bulunmaktadır. Mutasım‟ın çıktığı Bizans seferlerine değişik sayıda Türk askerleriyle çıktığı belirtilir.İlk kurulduğu yıllarda 4 bin kadar56 olan bu ordunun daha sonraları 18 binlere57 hatta. yetmiş binlere ulaştığı aktarılmaktadır.58 Ordunun 4/5‟ini Türkler oluşturuyordu. 59 Türklerin sayısı konusunda o günler için verilen en fazla rakam budur. Fakat her halde bu rakam bunların aileleri ve çocuklarıyla birlikte düşünülmüştür.Toplam olarak 25 bin civarında olduğunu tahmin etmek mümkündür.60

Mutasım bu özel birliğe çok önem veriyordu.Onlar gibi giyiniyordu.61Kendisi de bu yeni askerler gibi güçlü62 kuvvetli bir halife idi.63 Onlar için özel eğitimci hocalar tuttu. Bu getirilen Türklere ilim, ibadet, Kur‟an, öğretildi. 64Halifeden çok kendi komutanlarına bağlı bu askerlerin her bölüğünün başına bir komutan tayin edildi. Mutasım getirilen bu askerlere çeşit çeşit ipekten yapılmış özel elbiseler giydirmiş, Altın kolyeler taktırmış, Süslü işlemeli kemer ve kaftanlar vermiştir.65 Mutasım bu sırmalı elbiseler ile onları özel bir sınıf haline getirmiştir. Orduda onları yükselterek büyük komutanlıklara geçirmiştir.66 Yönetimde söz sahibi yapmıştır.Mutasım bütün yetkileri bu Türk komutanlarına vererek iyi olacağını zannetmiştir. Fakat daha kendi zamanında onlara hakim olamamıştır. 67

Bu arada Mutasım Arapları askerlik divanından siliyor ve askere almıyordu. Bu şekilde Türklerin kendilerine tercih edildiğini anlayan Araplar ziraate yöneldiler ve askerliği terk ettiler.68Koskoca imparatorluk kuran Arapların bir anda deforme edilmeleri, Türklerin bürokrasiye yerleşmeleri çok önemli bir sosyal değişim olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu olay kurulan devletin korunamama endişesiyle başka bir millete devredilmesidir.

Türkler için kurulan özel şehir.

Türkler için kurulan bu özel ordugah şehrin ismi hakkında değişik görüşler bulunmaktadır. En meşhuru çok güzel olduğu için (Sürre men rea) “görenleri sevindiren”anlamındaki deyimin bozulmuş şekli olabileceği ihtimaline dayanan görüştür.69 Ayrıca Hz. Nuh‟un oğlu Samira‟dan dolayı da bu ismi aldığı da belirtilmiştir. 70

Mutasım, yeni orduya söz geçirememeye başlamıştı. Bunlar halifeyi değil, reislerini dinliyorlardı.Bunları ilk defa savaş divanına almıştı.71 Artık bunlar harp erkanı da olmuşlardır. Mutasım yakın görevlilerini de Türklerden oluşturmuştu. Mesela devlet sekreteri (Hacibi) Vasıf bir Türk komutandır. Bu özel muamele halkta hoşnutsuzluk yaratmıştır. Üstelik Arap unsurun tasfiye edilmesi Türklere karşı halkın soğumasına sebebiyet vermiştir. Bütün bunlara bir de yerli nüfusa karşı Türkleri‟n uygun olmayan hareketleri eklenince iş büyüyecek,72 Mutasım yeni problemleri önlemek için yeni bir askeri şehir kurmaya karar verecektir.

Ordu merkezi Bağdat‟ta olduğu için Türklerle sivil halk arasında problemler yaşanıyordu.Daru‟s-Selam diye kurulan Sulh Şehri Bağdat, karışıklık ve kaynama şehri haline gelmişti.73Askerin başkentte halkla birlikte yerleşimde olması sıkıntı doğuruyordu.Orta Asya‟dan getirilen ve Mutasım‟ın güzel elbiseler giydirip mücevherler taktığı74 bu askerler Bağdat sokaklarında atlarıyla gezinip çocuklara ihtiyarlara çarpıyorlardı. Bağdat, askeri talim sahasına dönmüştü. Halk geceleri bunları yakalayıp öldürüyorlardı.75

Bir diğer sebep de Mutasım bu yeni askeri kuvveti yabancı unsurlarla karıştırmak istemiyordu. Bunların halka karışmasını önlemek için Orta Asya‟dan Türk kızlar getirip bunlarla evlendiriyordu.76 Bunlar için ayrı bir şehir kurarak bunları Bağdat‟tan uzaklaştırmayı düşünüyordu.77 Bağdat o dönemde Beytü‟l-Hikme tercüme faaliyetleriyle felsefeye gömülmüştü. Yine 1001 gece masalları ve eğlenceleri son derece yaygınlaşmıştı. Mutasım, yeni gelen ve askerlikten başka bir şeyden anlamayan bu insanları eğlence ve felsefi ortamdan uzaklaştırmak istemişti. 78

Benzeri sebeplerle Mutasım H. 220/M.835 tarihinde Ahmet b. Halit‟e Türkler için özel bir şehir kurması için görevlendirdi. O da bu askeri birlik için uygun bir yer araştırdı.79Mutasım‟a Türkler için daha önceleri Harun Reşid‟in dinlenmek için gittiği Katul denilen bir mevki tavsiye edildi. Mutasım Bağdat‟a Vasık‟ı bırakarak buraya gitti.80 Burayı, beğendi,burada bulunan Hristiyanlar dan burayı satın alarak inşaatı başlattı.81Değişik yerlerden ustalar getirtti.Sınırları çizdi, evler çarşılar ordugahlar yaptırmaya başladı. Bu işin üzerinde sıkı durdu.82Bu şehri H.220/M.835 de inşa etti.83Burası Bağdat‟a fazla uzak değildi. Aynı zamanda Bağdat‟a nehir yoluyla ulaşılabiliyordu. Herhangi bir isyan durumunda buradan rahatça Bağdat‟a ulaşabilirdi.

Yapımında ve mimarisinde Türklerin etkili olduğu görülen84Samarra, askeri bir kışla gibi yapılıyor85 ve Dicle doğu kıyısında86 15 km. 87 (7 fersah)88boyunca uzanıyordu.Daha önce Türkleri getirmeye yönelik çabaları olan Mutasım‟ın artık Türkleri korumaya yönelik çabaları vardı ve her sülaleyi kendi kabilesi arasına oturttu. Devletin resmi kurumları buraya taşındı.89Esnafa uygun yerler yapıldı.90Mutasım şehir yapılınca bütün Türkler‟i hatta Bağdat‟ta Meskun Türkleri bile getirip buraya yerleştirdi. Mutasım bir kısım arazileri, Türklere ve komutanlarına ücret yerine iktalar olarak dağıttı.91 Mutasımın başladığı bu şehrin yapımını Mütevekkil bitirmiştir.92

Artık İslam Tarihinde Samarra devri başlamış oldu. Bu noktadan sonra İslam Tarihi artık Türk boyasıyla boyanacaktır.93 Ve Türklerin İslam tarihindeki etkileri devam edecektir. Buradaki Türkler imtiyazlıydılar. Elbiseleri farklı, ücretleri farklıydı.94Roma‟da Protorlardan, Osmanlıda Yeniçerilerden farklı olmayan ve halifeliğin idaresindeki mühim rol oynamış hakim unsur olarak Türklerden meydana gelen bu birlik, devlete hakim olacaktır ve devleti belli bir dönem yöneteceklerdir.

Samarra başşehir olarak durumu 56 yıl (M.836-892) sürdü. 8 halife burada yaşadı. Samarra bu yarım yüzyıllık başşehirliğinden sonra terkedildi ve harabeye döndü.Kuruluşundan yaklaşık yüzyıl sonra burayı ziyaret eden coğrafya bilgini ibn Havkal ziyaret ettiği sırada, buranın çok köhne,harap olmuş bir çok yerlerinin yıkılmış bir durumda olduğunu belirtmektedir.95Daha sonraki dönemlerde bu bölgelerden geçen seyyahlardan İbn Cübeyr 96 ve İbn Batuta da97 buranın harap durumda olduğunu hayret ifadeleri ile aktarmaktadırlar.

Türklerin Yönetimdeki Etkileri Ve Gördükleri Askeri Hizmetler

Türkler savaşta–barışta halifeyi koruyordu. Özellikle ordunun başındaki Afşin, İtah, Aşnas, Vasıf, Boğa el-Kebir gibi komutanlar savaş kabiliyeti gelişmiş kişiler olup bu yıllarda devleti bir çok gaileden kurtarmayı başardılar. Bir çok ayaklanmaları bastırdılar.Orduya yeni alınan Türkler kısa sürede temayüz edip askeri kabiliyetlerinden dolayı sefere çıkmaya başladılar. Türkler daha kendilerini getiren halife döneminde devleti iki büyük düşmandan kurtardılar.Bunlar Bizans tehdidi ve Azerbeycan da ortaya çıkıp yayılan Babek hareketi idi.

Ordunun, Mutasım döneminde Babek isyanıyla uğraşmasını fırsat bilen Bizans, yapmış olduğu saldırılarla Zibatra da (Doğanşehir)98 katliamlarda bulunmuştu.99 Mutasım bunun üzerine Bizans‟a savaş açtı. 100 Bu seferde Bizans‟ın Anadolu da ki en önemli kalesi Amorium‟un fethedildi. Buranın fethinden önce Türk komutanlardan Afşin komutasındaki Türk kuvvetleri Dazmana da (Kazova-Tokat) 101 Bizans imparatorunu malup ettiler. Daha sonra halife ve Afşin birlikte Amorium‟a yöneldiler.Bu ordunun sağ kanadını, Afşin, Sol kanadını yine bir Türk komutan olan Aşnas yönetiyordu. 102 Amorium‟un fethi sırasında Türklerin çok önemli işler yaptığını görüyoruz. Türklerden kurulan ordu, Mutasım döneminde meydana gelen Abbas b Memun‟un Arap komutan Uceyf‟le birlikte halifelik iddiası ile Mutasım‟a karşı ayaklanmasını bastırmışlardı.103

Bu dönemdeki Babek‟in Azerbaycan taraflarında Sasani devletini ihya etmek için ayaklanması, devleti çok güç durumlara düşürmüştü.104 Yıllarca süren bu ayaklanma, Memun döneminde bastırılamadı. Mutasım döneminde ise bu iş Afşin‟e havale edilerek ona çok geniş imkanlar sağlandı.105Afşin daha önce bir çok komutanın gönderildiği, fakat hepsinin öldürülüp mağlup olduğu, el-Bezz şehrinde üstlenip binlerce kadın ve çocuğu esir edip, binlerce erkeği öldüren Babek‟e karşı değişik taktikler, casuslar kullandı.Boğa gibi Türk komutanlarda ona destek olarak gönderilmişti.106Afşin değişik taktiklerle 20 yıldır süren, devletin en önemli problemi olan Babek isyanını bitirdi ve Babek‟i ele geçirdi.107Afşin böylece Türk komutanlar arasında ilk sıraya yükseltildi.108

Mütevekkil kendi döneminde Bizans‟la yapılan gazalara Türk komutanı Boğa el-Kebir‟i göndermişti. Boğa Birliğiyle Anadolu‟ya başarılı akınlar yaptı. Samsat gibi yerleri fethetti. 109Yine Bilgeçur komutasındaki birlik Bizans‟ın önemli bir komutanını esir almıştı.110 Tarsus bölgesi komutanlarından Yazman111 ise bu bölgeden Bizans üzerine bir çok akınlarda bulunmuştur.112

Muntasır döneminde Vâsıf Bizans üzerine görevlendirildi.113 Daha sonraki yıllarda da diğer Türk komutanların seferlere gönderilmesine devam edildi. Bu Türklerden oluşturulan ordu Bizans üzerine seferler de çok başarılı görevler yerine getirdi.Bu bölgedeki komutanların pek siyasi entrikalara katılmadan seferlerine devam ettikleri anlaşılmaktadır.114

Yine o dönemde aynı bölgede isyan eden Mengücur isyanını Türkler arasında büyük saygınlığı olan Boğa el-Kebir bastırdı.115 Yemame ve Hicaz bölgesinde meydana gelen bedevi ayaklanmalarını da Boğa komutasındaki Türkler bastırdılar.Orduda öncü kuvvetlerin başında Tarduş et-Türki bulunuyordu. Bir yıl sonra Yemame de meydana gelen isyanı da yine Boğa bastırdı.116(848/234)‟de Azerbaycan taraflarında ayaklanan Muhammed b. Buays üzerine gönderilen Boğa ayaklanmayı bastırdı ve liderini öldürdü.117 851/237 de Ermeniye de meydana gelen güçlü ayaklanmalar da Boğa gönderilerek halledildi.118852/238 de yine Boğa Tiflis üzerine sefere çıktı.119Bunların dışında Musa b. Boğa bir Şii ayaklanmasını 120bastırdı. Bu yıllarda Türk kuvvetleri irili ufaklı gerek Şii, gerek Harici, gerek başka sebeplerle çıkarılmış bir dizi isyanı bastırdılar.Bu ayaklanmaları bastırmada da Müflih et-Türki,Satekin et-Türki,Yarcuh et-Türki,Bayık bey,Amacur et-Türki,gibi Türk komutanların komutası altındaki ordular görev almıştı. Sonraki yıllarda Saffariler tehlikesinin bertaraf edilmesinde Musa b.Boğa emrindeki Türkler büyük kayıplar vermelerine rağmen önemli işler görmüşlerdi.121 Zenc isyanını da Türk komutanlardan Taşdemir,Musa b.Otamış,Culan et-Türki,Ebu‟l-Türki,Tekin el-Buhari,Agartmış et-Türki 122gibi Türk komutanların emrindeki Türkler önemli başarılar elde etmişlerdi. 123

Türkler İle Halifeler Arasında Yönetim Mücadelesi

Türklerden oluşturulmuş ordu kendisinden beklenenleri yerine getirmiş ve devleti büyük gailelerden kurtarmıştı.Ve yine devleti yıllardır rahatsız eden ve onu çöküntüye götüren isyanları bastırmaya muvaffak olmuştu.Fakat bu ordunun kurulduğu günden itibaren halifelerle arasında problemler hiç eksik olmadı.Bu ordu halifelerden çok kendi komutanlarını dinleyen bir orduydu ve halifelerle anlaşabildiği dönem olarak sadece Mutasım ve Vasık dönemlerini sayabiliriz.Bunda Mutasım‟ın bu orduyu kurması,Vasık‟ın da oldukça yumuşak başlı bir halife olmasının etkisi büyüktür. Fakat bu dönemlerde bile problemler bitmek bilmemiştir.Hemen Hemen bundan sonraki Haciblerin124 hepsinin de Türklerden olması da meselenin daha da çıkmaza girmesine sebep olmuştur.125

Türkler aslında o dönemde devlet için çok güzel işler yapmışlardı. Mesela 837‟de Babek „in isyanını bastırılmıştı. Daha sonra imparator Teophilos zamanında Kuzey Suriye‟ye hücum eden Bizanslılar‟a seferler yapılmış,126 Galatia daki (orta Anadolu‟nun kuzeyi) Amorium kuşatmayla alınmış, ayaklanmalar bastırılmıştı. 127 Mutasım kendi zamanında ortaya çıkan problemlerden dolayı Samarra‟yı kurmuştu. Türkler Mutasım döneminde belki halifeyi fazla yıpratmasalar da Mutasım bunların baskılarını sezmeye başlamıştı.

Mutasım‟la bu ordunun ilk ihtilafı ise Afşin meselesinde olmuştu. Afşin Mutasım‟ın en önemli komutanıydı. Fakat onun kendisine suikast teşebbüsünde olduğu ve Müslüman olmadığı, boğulmuş hayvan eti yediği gibi hakkında ortaya atılan iddialar sebebiyle, Mutasım onu azletmiş, tutuklatmış ve nihayet hapiste öldürmüştür. Daha sonrada Afşin‟i Samarra‟da çıplak olarak astırmıştır.128Böylece Türklere karşı tavrını koymuştur. Bu olay anlaşılan o günlerde itaatsizlik alametleri gösteren komutanlara karşı bir gözdağıdır. Fakat Afşin‟in yerine geçen Aşnas‟a Hacca giderken gösterilen tazimler pek bir şeyin değişmediğini göstermektedir. 129

Mutasım ordunun ve komutanların hareketlerinden dolayı böyle bir ordu kurmakla yanlış yaptığını, hakimiyeti ele alan Türklerin devlet açısından sıkıntı oluşturacağını düşünerek pişmanlığını dile getirmiştir.130 Çünkü yönetimde söz sahibi olmak isteyen Türklerle Bürokrasiyi bırakmayan halifeler arasında problemler başlayacaktır.

Vasık döneminde Ordu ile halife arasında fazla bir problem görülmese de bu Vasık‟ın yumuşaklığından kaynaklanıyordu.Onun döneminde ordu isteklerini artırdı. Nihayet Vasık ordu yetkililerine Tac ve Hilat giydirdi. 131

Vasık‟tan sonra Türklerin istek ve uygun görmeleriyle Mütevekkil‟de halife oldu. Bu seçimde Mütevekkil‟in annesinin Şucağ adlı Türk bir cariye132 olmasının etkisi olsa gerektir.Böylece Mutasım‟dan sonra ikinci kez Türklerin istekleriyle bir halife seçiliyordu.Türklerin kendisini seçmesine rağmen Mütevekkil Türklerden memnun değildi ve onlardan kurtulmanın yollarını arıyordu.133Mütevekkil Türklerin sayılarını azaltmaya, yeni alternatif ordular kurmaya çalıştı. Araplardan oluşan 12 bin kişilik yeni bir ordu kurdu.Türklerin ordudaki sayısı konusunda tahditler koydu.134 Aşnas‟ın ölümünden sonra yerine geçen İnak et-Türki „yi bir hile ile öldürttü.135 Ayrıca Türk baskısından kurtulmak için hilafet merkezini ve devlet kurumlarını Şam‟a taşıttı.136 Türkleri bu şekilde eritmeyi düşünüyordu. Şam‟a geçmesinin sebebi Arap Milliyetçiliğinin merkezi olmasından dolayı idi.137Bu girişimler Türkleri endişeye düşürdü. Bunun üzerine Türkler kendi içlerinde Mütevekkili koruyan Boğa ile Mütevekkilin arasını açtılar.138Mütevekkil bu sırada Boğa‟yı Bizans sınırına göndermişti ve Türkler oğlu Muntasırla anlaşarak139 Mütevekkili sarhoşken öldürdüler.140

Abbasiler„de halifenin Türkler tarafından öldürülmesi Mütevekkille başladı. Ordunun devlet üzerindeki Mutlak otoritesi Mütevekkilin öldürülmesiyle iyice anlaşılmış oldu. Suçluların cezalandırılamamasından dolayı artık halifeler Türklerin elinde bir yüzük gibi görülüyordu. İstediklerini tahta geçirip istediklerini indirebiliyorlardı. Artık halifeler sıraya göre değil, uysal oluşuna göre başa geçiriliyordu. 141

Türkler başa geçen Muntasır‟a baskı yapıp babaları Mütevekkilin intikamını alırlar korkusu ile Mutez ve Mueyyed‟i veliahtlıktan azlettirdiler. Muntasır bunu bizzat kardeşlerinin yüzüne karşı Türklerin çok baskı yaptığını belirtip mecbur olduğunu söylemek zorunda kalmıştır.142Muntasır da Türkleri bertaraf etmeyi düşünüyor bunu açıkca hissettiriyordu.143 Vasıf‟tan kurtulmak için onu Bizans‟a fethe gönderip 4 yıl orada kalmasını emretmişti.144Bu gibi sebepler üzerine Türkler Muntasır‟ı zehirlediler 145

Türkler kendilerine karşı gelmeyecek bir halife istiyorlardı.Bunun için Mutasım‟ın neslinden olan fakat öldürdükleri Mütevekkil‟in neslinden olmayan birisi olan Mustain‟e biat edilmesini sağladılar. Türklerin bu baskıları halkı tedirgin etmiş, ayaklanmalar baş göstermeye başlamıştı.146Bu arada Türklerin ilk defa kendi aralarında iktidar kavgalarına başladıklarını görüyoruz.Bu kavgalardan dolayı Vasıf ve Boğa kendilerini öldürmeyi düşünen Bagır et-Türki‟yi öldürdüler.147Diğer komutanlardan korkan Mustain, Vasıf, Boğa Bağdat‟a kaçtılar.148

Böylece Bağdat tekrar devletin merkezi olmuştu. Bu gelişmeden korkan ve Başkentin değişmesinden çekinen Türkler halifeyi Samarra‟ya çağırdılar.Halife gelmeyince hakimiyetlerinin ellerinden çıkacağını düşünen Türkler hapisteki Mutez‟i çıkarıp halifeliğe geçirdiler. Artık iki halife vardı ve bunların mücadelelerinde iki tarafta da Türkler bulunuyordu. Aslında bu bir nevi Türklerin kendi iç hesaplaşmaları için yapılan bir mücadele idi.Sonuçta Türkler Bağdat‟ı kuşattılar. Mustain‟i ele geçirilip öldürdüler. 149Mustain hakkında şairler onun Türk komutanlar Vasıf ve Boğa‟nın emirlerini tekrarlayan kafesteki bir papağana benzetmişlerdir.150

Mustain‟den sonra Mutezz‟e biat edildi.151 Her ne kadar Türklerin yardımıyla başa geçse de gerek babasının katilleri olmalarından gerek kendisini hapse atmalarından dolayı, Mutez aslında Türklere düşmanlık besleyen birisiydi. Vasıf ve Boğa‟ya istemese de mecburen Samarra‟ya dönmelerine izin verdi ve Hilat giydirdi.152Bu arada değişik hilelerle Vasıf ve Boğa öldürüldü. Fakat bunlara rağmen o da Türklere hakimiyet kuramadı. Türkler maaşlarının verilmediğini bahane ederek sarayı basarak halifeyi hapse mahkum ettiler. Halife çeşitli eziyetler sonucu hilafetten çekilmek zorunda kalan halife birkaç gün sonra ölmüştür.153 Onun döneminde Türkler aşırı bir hakimiyet kursalar da, gerek Meğaribe ordusunun isyanı gerek halkın Türklere karşı harekete geçmeleri gibi olaylar Türk hakimiyetinin sonunun başlangıcını oluşturmaya başlamıştır.154


Bundan sonra hilafete Muhtedi geçti. Mühtedi alternatif ordu girişimlerinde bulunarak Türk hakimiyetini kırmak istedi.Bir ara bunu fark eden Musa b. Boğa başkanlığındaki Türkler sarayı basarak Mühtediyi aşağılamak için Türkçe hitap ederek hakaretler ettiler ve başka bir saraya götürüp Türkler aleyhinde çalışmadığına dair yeminler ettirip söz aldılar. 155Bu arada Halife iki ünlü Türk komutan Musa b.boğa ve Bayık beyle birleşerek Salih b.Vasıf öldürttü. Sonrada ikisini Musul‟a sefere gönderdi.Ve aralarını bozup birbirine düşürmeye çalıştı.Hileyi fark edip geri dönen Bayık beyi bir hile ile öldürünce Bayık beyin kardeşi Togatyan başkanlığında ayaklanan Türklere karşı, başka birliklerden oluşturulan Meğaribe birlikleri ve halktan topladığı birliklerle savunmaya geçse de birlikleri dağıldı.Sokaklarda elinde kılıç savaşırken yakalanıp yüzüne tükürüldü, tokatlandı ve öldürüldü.156 İlk defa bir halife kendi ordusuna karşı elinde kılıç savaşmıştı.

Hilafete getirilen Mutemit dönemi ise halifelerle Türkler arasındaki bir sükunet dönemi olarak zikredilebilir.İki taraf da olayların bu kadar tırmanmasından belki de rahatsız oldukları içindir ki bu dönemde pek kargaşaya rastlamıyoruz.Bundan dolayı Mutemit yaklaşık 22 yıl kadar iktidarda kalmıştır.Bundan önceki halifelerin bir kısmı bir yıl bile hilafette kalamıyordu. Aynı zamanda Mutemit‟in dönemi Türk hakimiyetinin zayıfladığı hatta sona erdiği dönem denilebilir. Çünkü Mutemit‟le birlikte Samarra devri de sona ermiştir.

Türklerin Yönetimden Dışlanması

Bu dönemde Türk nüfuzunun sona ermesinin sebepleri şöylece sıralanabilir;
Mutasım döneminde sayıları on binleri bulan Türklerin Mütevekkil döneminde başlayan orduya alınmama siyaseti meyvesini vermiş ve Türklerin sayıları zaman geçtikçe gerilemeye başlamıştır.Buna dahili ve harici savaşlar ve isyanları bastırırken verilen kayıplarda eklenince geçen sürenin Türklerin aleyhine çalıştığı söylenebilir. Halifelerle Türkler arasındaki çarpışmalar iki tarafa da zarar vermiştir. İki tarafta da ölenler olmuştur. Mücadelelerde her ne kadar Türkler galip gibi görünüyorsa da bu mücadeleler sırasında Abbasi devletine katkılarda bulunan ünlü Türk komutanlardan Aşnas ve Boğa el-Kebir hariç hepsi katledilmiştir. Halifelerin ise kimisi öldürülmüş kimisi tahtlarını kaybetmişlerdir.

Halifelerle Türklerin mücadeleleri sırasında ilk başlarda sessiz kalan halk sonraları Türklerin hazineyi kullanmaları ve hazinenin bitmesi üzerine maaş karşılığı devlet arazilerini ikta olarak almaları157 gibi aşırılıklarını benimsemeyerek halifelerin tarafında yerini almıştır.Buna Mütevekkil döneminde başlatılan alternatif ordu projelerinin sonraki halifelerce devam ettirilmesi de eklenirse Türklerin karşısında nasıl bir denge unsurunun kurulduğu kolaylıkla anlaşılabilir.

Samarra devrinin son yıllarında eyaletlerdeki isyanların yanında Saffariler ve yıllarca sürecek olan Zenc isyanları sırasında ordu hem iki cephede savaşmış hem de ordunun çekirdeğini teşkil eden Türkler çok büyük kayıplar vermiştir.Özellikle uzun süren ve bataklıklarda mücadele şeklinde geçen Zenc isyanları Türk hakimiyetinin sonunu getirmiştir.Bunlara ilave olarak halifenin pasifliği yanında devletin bütün işlerini üstlenen kardeşi Muvaffak‟ın otoriter, başarılı, azimli, savaş meydanlarında ki yılmaz cesareti ve gerçek bir devlet adamlığı hakimiyeti de eklenince158 merkezi idarenin güçlü yapısı bu dönemin yumuşak bir geçişle bitişini sağlamıştır.Samarra‟nın da devlet dairelerinin boşaltılıp Bağdat‟a taşınması ile de 8 halifenin yaşadığı ve hüküm sürdüğü yaklaşık yarım yüzyıldan fazla olan bu dönem sona ermiştir.159

Sonuç Ve Değerlendirme

Orta Asya'dan sırf askeri amaçlarla Türklerin getirilmesi ve hakimiyetin onlara teslim edilmesi o dönem İslam Dünyasının en önemli olaylarındandır. İlk başta halifelere ait özel bir koruma ordusu oluşturmak amacıyla getirilen ve Arapça konuşan bir coğrafyada -imparatorluğu kuran Arap ve Fars unsurunun dışlanarak- Türklerin esas ordunun yerini alması, o çağın en önemli sosyal değişikliği olarak karşımıza çıkar. Fakat bu değişiklik beraberinde rejimin biraz daha askeri bir karakter taşımasına sebep olmuştur. Artık bürokrasi hep bu askerlerden oluşturulmuştur.Köle olarak getirilip asker yapılan Türkler artık bundan sonraki tarihlerde Doğunun vazgeçilmez öğesi oldular. Türklersiz bir İslam alemi düşünülemez olmuştur. Bunun ilk başlangıcı Mutasım dönemidir.Fakat şunu da hemen belirtelim ki Mutasım‟ın bu yeni millete özen göstermesi ve orduda ayrımcılık yapması Arapları düşmanlığa itmiştir. Halk ile bu ordu arasındaki problemlerden dolayı onlar için ayrı bir şehrin kurulmasına yol açmıştır.

Bu önemli değişimden sonra devlet Arap devleti özelliğinden sıyrılmıştı. Artık devlette Türk hakimiyetinin etkisi vardı. Abbasi Tarihinin bu bölümü Türklersiz düşünülemez olmuştu. Halife için özel ordu kurulurken, küçük yaşta getirilen bu insanlar Halifeyle ruhi bir ahenk içinde değillerdi.Zamanla halifeyi kale almayan bir yapıya bürünmüşlerdi. Ordu devlete karşı gelişen isyanları bastırmakla birlikte ülke içinde siyaset uygulayan bir yapıya dönüştü.Ordunun devletteki söz konusu bu hakimiyeti Mütevekkilin ölümüyle iyice ortaya çıktı. Bütün bu gelişmeler hilafet kurumunun etkinliğini azalttı.

Yıllardır yorulan yıpranan kuvvetlerin yerine taze, güçlü, askerliği bilen bir kuvvet olarak gelen Türkler, savaşçı özellikleri ve komutanlarına olan itaatleriyle temayüz etmişlerdi. Bunlardan kurulan ordu, devleti yıkılmaktan korumuş, isyanları bastırmış ve devlete isyan eden asilere hiç destek olmamışlardır.Bu ordu gerek Anadolu‟da ki fetihlerde ve gerekse isyanların bastırılmasında büyük katkıları olan ve çöküntüye giden devleti korurken, bu işi devleti hakimiyeti altına alarak yapmıştır.
Türklerin sayısının çoğalması ve her Türk‟ün çocuğunun asker olması ile Türklerin sayıları 100 binlere ulaşmıştır. Sayının artışına bağlı olarak ekonomik düzen de bozulmuştur.Öyle ki bütçenin yarısı orduya aktarılmıştır. Devletin mali kaynaklarının tükenmesi ve merkezi idarenin siyasi entrikalarla uğraşması sonucu başkent Bağdat‟ın yakınında gerçekleşen Zenc isyanları bastırılamamış ve gelişmekte olan Karmati ve İsmaili hareketlerine de devletçe gereken müdahale yapılamamıştır.

Devletteki bu karışıklık yeni toprak parçalarının kopmasına sebep olmuştur. Karışıklıkların önüne geçilmesi için eyaletlere gönderilen Türk komutanlar da merkezi idareden ayrılarak, kendi devletlerini kurmuşlardır. İbn Sac Azerbaycan‟da Saciler devletini,İbn. Tolun Mısır‟da Toloniler devletini kurarak kendi başlarına buyruk olmuşlardır.Diğer taraftan bu komutanların, daha önce merkezi idareye gönderilen vergileri kesmeleriyle halifelik maddi yönden de zayıflamış ve etkinliğini kaybetmiştir.


Dipnotlar

1 Mustafa Zeki, Terzi, Abbasi Muhafız Ordusunun Kuruluşu ve Elemanları, Samsun, 1986, 115.
2 Bernard Lewis, Tarihte Araplar, Çev : Hakkı Dursun Yıldız, İst. 1979, 102.
3 Hasen İ. Hasen, Ali İ. Hasen, en-Nuzumu’l -İslamiyye, Mısır, 1970, 204.
4 Taberi, Tarihu’t-Taberî, Beyrut, 1997, IV, 306.
5 Osman Turan, Selçuklular ve İslamiyet İst., 1971, 11.
6 Cahız, Hilafet Ordusunun Menkıbeleri ve Türklerin Faziletleri,Giriş Böl,Çev;Ramazan Şeşen,Ank,1988 ,29.
7 Yıldız, Hakkı Dursun, İslamiyet ve Türkler, İst., 2000,82.

8 Geniş bilgi için bkz. Kitapçı, 184.
9 El-Bâşâ, Hasan, Dirasetü’n fi Tarihi’d-Devleti’l-Abbasî, 1990, 50.
10 Terzi, 121.
11 Erdoğan Merçil, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, Ank,1991, 1.
12 Yıldız, İslamiyet ve Türkler 94.
13 Bkz.Mesudi,Muruc'z-Zeheb,Beyrut,1988,III,380 vd.
14 Cahız,29; Zekeriya, Kitapçı, Saadet Asrında Türkler: ilk Türk Sahabe Tabiî ve Tebea Tabiiler,Konya,1993, 192.
15 Mesudi,IV,53.
16 Robert Mantran,, İslam’ın Yayılış Tarihi Çev : İsmet Kayaoğlu, Ank., 1981, 127.
17 Ali Habib, el-Abbasiyyun fi’t-Tarih,Kahire,1980,162.
18 Mantran, 180.
19 Suyutî, Tarihu’l-Hulefa, Mısır, 1952, 306.

20 Makdisi, Kitabu’l-Bed ve’t-Tarih,Beyrut,,1899,VI,104.
21 İbnü‟l-Esir, el-Kâmil, Beyrut 1979, IV,229-230.
22 Yıldız,İslamiyet ve Türkler, 94.
23 Yıldız, Abbasiler, D.İ.A, I,35.
24 Bartold,W,Afşin,İ.A , I,147;Yıldız,Hakkı Dursun,Afşin,D.İ.A,I,442.
25 İbnü‟l Esir, IV,480.
26 İbn Tağriberdi,en-Nucumu’z-Zahire,Beyrut,1992,II,301.
27 İbnü‟l Esir, VI,477.
28 Yakut el-Hımevî, Mucemu’l-Buldan, Beyrut, Trz III,174.
29 Barthold,W,Sogd,İ.A..X,736.
30 Zettersten, Mutasım, İ.A, VIII, 749.
31 Bkz. İbnü‟l Esir, VI, 477.
32 Taberi,V,181.
33 Taberi,V,140.
34 Taberi,V,182;İbn Tağriberdi,II,296.
35 Dineveri,Ahbaru’t-Tıval,Beyrut,Trz,367.
36 Taberi,V,195.

37 Taberi,V,273;İbn Verdan, Tarihu’l-Abbasiyyun,Beyrut,1993,487.
38 Taberi,V,179;İbn Tağriberdi,II,251.
39 Lewis, 179.
40 Ali İ. Hasan, Tarihül’l-İslami’l-Âmm Mısır, Trz, 415.
41 Cahız,61 vd.
42 Taberi,V,247.
43 Dineveri,367.
44 Ahmed Emin,Zuhrul-İslam, Kahire,1962,I,3.
45 Ahmet Emin,I,4;Kitapçı, 202.
46 İbn Havkal,Suretu’l-Arz,Beyrut,1938,468.
47 Kitapçı, 202.
48 İbn Verdan,488.
49 Terzi, 129.
50 Yıldız,İslamiyet ve Türkler, 109.

51 İbn Havkal,468.
52 Makdisi,Kitabü’l-Bed ve’t-Tarih,Beyrut,1899,VI,112.
53 Mesudi, IV, 53.
54 Taberi,V,213.
55 Yıldız, İslamiyet ve Türkler, 112.
56 Mesudi,IV,57;İbn Tağriberdi,II,255.
57 İbn Tağriberdi,II,285.
58 Yakut, III/174.
59 H.İ.Hasen, İslam Tarihi, VI/12.
60 Yıldız, İslamiyet ve Türkler, 108.
61 İbn Verdan,488.
62 İbn Kesir,X,296.
63 İbn.Abdirrabbih,İkdü’l-Ferit,Beyrut,1989,V,100.
64 Ali İ. Hasen, 415.
65 İbn Verdan,488.
66 Mesudi IV,53; , Muhammed Hudari Bek, Muhadarati’t-Tarihi’l-Ümemi’l-İslamiyye, Beyrut, 1986, 237.
67 Carl Brocelman, İslam Ulusları ve Devlet Tarihi, Çev : Neşet Çağatay,Ank, 1992, 106.
68 Hasen.İ. Hasen, Ali İ. Hasen, en-Nuzumu’l-İslamiyye, Mısır,1970,200.

69 Vıollet.H,Samerra,İ.A.İst,1966,X,147.
70 Yakut, III,215, Suyuti, 335.
71 İbn Verdan,488.
72 Marchall, G.S Hodgson,. İslam’ın Serüveni Çev : Heyet İst. 1993 I,461.
73 Philip K Hitti,. İslam Tarihi Çev : Salih Tuğ, İstanbul, 1989 II,733.
74 Mesudi,IV,58
75 Mesudi, IV,53.
76 Yıldız, İslamiyet ve Türkler,112.
77M.Şemsettin Günaltay, ,Abbas Oğulları İmparatorluğunun Kuruluş ve Yükselişinde Türklerin Rolü ,Belleten, Ank, 1942, sayı.23-24,194
78 Kitapçı, 210.
79 Taberi,V,213.
80 Taberi, V,213.
81 İbn Tağriberdi,II,286;İbn.Asem,el-Futuh,Beyrut,1982,VIII,471.
82 Yakubî, Tarihi Yakubî Beyrut ,trz II,473.
83 Diyarbekrî,Tarihu’l-Hamîs,Beyrut,trz,336.
84 Oktay,Aslanaba , Samerra,İ.A.,X,147.
85 Dineveri,367.
86 İstahri,Mesalikü’l-Memalik,Beyrut,1927,82;İbn.Havkal,244.
87 Bartold W. İslam Medeniyeti Tarihi Çev : Fuat Köprülü, Ank., 1973, 35.
88 İbn Havkal ,243.

89 Mesudi,IV,59.
90 Mesudi IV, 55.
91 Abdülaziz ed-Duri İslam İktisat Tarihine Giriş ,Çev : Sabri Orman, İst., 1991. 120
92 İstahri,82.
93 Ahmed Emin, II,55.
94 Yıldız,108.
95 İbn Havkal,244.
96 İbn Cübeyr,Rıhletü İbn Cübeyr,Beyrut,Trz.208.
97 İbn Batuta ,Tuhfetu’n-Nazar.Beyrut,1996.243.
98 Georg Ostrogorski,Bizans Devleti Tarihi,Çev.Fikret Işıltan,Ank.1991,221.
99 Taberi ,V,235.
100 Ebi‟l-Fida, el-Muhtasar,fi Ahbari’l-Beşer,Beyrut,1997,I,345.
101 Yıldız,170.
102 Taberi,V,240.
103 Taberi,V,245.
104 Günaltay,a.g.y.VI,197.

105 Taberi,V,211.
106 İbn Tağriberdi,II,288.
107Taberi,V,227 vd.Mesudi,IV,59;Ayrıca ,Azimli Mehmet,Hürremiyye ve Babek,(basılmamış yüksek.lisans.tezi).
108 Taberi,V,233.
109 İbnü‟l Esir, VI, 482.
110 Taberi,V,331;İbnü‟l-Esir,VII,89.
111 İbn Tağriberdi,III,83;Yıldız,177.
112 İbnü‟l-Esir,VII,420.
113 İbnü‟l-Esir,VII,111.
114 Yıldız,174.
115 İbnü‟l-Esir, VI, 442.
116 Taberi,V,283-289,;İbnü‟l- Esir ,VII, 19-27.
117 İbnü‟l Esir VII, 47.
118 İbnü‟l-Esir,VII,58.
119 Taberi,V,316; İbn Verdan, ,581.
120 İbnü‟l-Esir,VII,189.
121 Taberi,V,480.
122 İbn Kesir,XI,38.
123 Taberi V,524.

124 ,Fuat Köprülü,Hacib,İ.A.,İst,1964,V,31.
125 İbn.Abdurrabbih,V,103.
126 Ostrogorsky,195.
127 Brockelmann 107.
128 Yakubi, II, 478;İbn A‟sem,VIII,472;Yafi‟i,Mira’tü’l-Cenan,Beyrut,1997,68.
129 Taberi,V,268.
130 İbn. Kesir, X,296.
131 İbnü‟l-Esir,VII,9;Ali. İ. Hasan, 108.
132 Diyarbekrî,338.
133 Brocelman, 108.
134 Ali Habib, ,158.
135 İbnü‟l-Esir,VII,46; İbn Verdan,581.
136 İbnü‟l-Esir,VII,85.
137 Ahmet Emin,I,10;Yıldız,İslamiyet ve Türkler,140.
138 Mesudi,IV,118.

139 Makdisi,VI,123.
140 İbnü‟l-Esir,VII,95,Suyutî, 354; İbn Verdan,598;Ebi‟l-Fida, ,I,355.
141 Cahen, 167.
142 İbnü‟l-Esir,VII,112.
143 Mesudi,IV,137.
144 İbnü‟l-Esir,VII,111.
145 Mesudi,IV,137.Suyuti, 358,360.
146 İbn Kesir,XI,3.
147 İbn,Kesir,XI,6.
148 Taberi,V,367.
149 Mesudi,IV,166;İbnü‟l-Esir,VII,140;Suyuti, 358.
150 Mesudi,IV,142.
151 İbn Tağriberdi,II,398.
152 İbnü‟l-Esir,VII,169.
153 Taberi,V,431.İbn Kesir,XI,16;Ebi‟l-Fida,I,358;Yafi‟i,169.
154 Mesudi,IV,179.

155 İbn Kesir,XI,21.
156 İbnü‟l-Esir,VII,228;İbn Kesir,XI,22.
157 Mustafa Demirci,İkta,D.İ.A.XXII,46.
158 Bkz.İbn Kesir,XI,28.
159 Yıldız,İslamiyet ve Türkler,162.















Hiç yorum yok: