TÜRKLERİN KAN GRUPLARI VE KAN GRUPLARININ ANTROPOLOJİK KARAKTERLERLE İLGİSİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA
Dr. NERMİN AYGEN Antropoloji ve Etnoloji Asistanı
Burada Antropoloji Enstitüsü Ord. Profesör hocam Dr. Şevket
Aziz Kansu'nun nezareti altında hazırlamış olduğum Doktora tezimin
temelini teşkil eden Sero-Antropolojik incelemelerin ortaya koyduğu
meseleleri ve Türklerde şimdiye kadar yapılmış olan kan grupları incelemeleri
hakkındaki bazı kritiklerimizi kısaca toplamağa çalışacağım.
Bu vesile ile, Ülkü ve bilgimi kendisine medyun olduğum ve çalışmalarımda
yüksek yardımlarını esirgemeyen hocama sonsuz şükranlarımı
bildirmeği bir ödev bilirim.
Daima gençliğe yer ve kıymet verdiğini sevinçle gördüğümüz Fakülte
Dekanlığının Cumhuriyetimizin 20 inci yılı münasebetiyle Dergimizde
bize verdiği sahife ölçüsünü aşmamak endişesiyle doktoramda
"Kan grupları hakkında jeneralite, "Hemo-iso-agglutination„ olayının
izahı, kan gruplarının sabitliği ve irsiyeti, ferdin tekâmülünde kan
grupları, kan gruplarının insana benzer maymunlarda incelenmesi, kah
gruplarının tatbikat alanları ve kan gruplarının coğrafik yayılışı ve
antropolojik ( metrik ve tavsifi) karakterlerle korelasyonu' hakkında
bugüne kadar yapılmış olan incelemeler başlıklı bahisleri bir tarafa
bırakacağız.
Kan grupları mes'elesi bugün Genel Biyolojide, Tıbda ve Antropolojide
temelli ve önemli bir yer tutmaktadır. Gerçekten bugün Serelojinin
teknik ve metotlarından biri mahiyetini almış bulunan Kan
grupları araştırmaları Biyolojist ve Doktorların ve Antropojistlerin cahili
ve ilgisiz kalamayacakları bir mes'ele halini almıştır. Şirürjide kan
nakli tekniğinde ve Adli Tıbda babalığın tayini ve canilerin hüviyetlerinin
tayini mes'elelerinde pratik sonuçlar veren kan grupları incelemelerinin
Antropolojik mahiyet ve kıymeti hakkında ilk fikirler I. inci
büyük harpte bu alanda yapılan araştırmalarla doğdu ve L. H. Hırszfeld'lerin
araştırmalarıyla hız aldı. Ve kan grupları incelemelerinden
ötürü son senelerde iki mes'ele büyük bir gelişme kazandı:
1) Veraset meselesi.
2) Kan gruplarının Antropolojik dağılışı (repartition ) yani
kanın hemoağlutinasyon tiplerinin antropolojik mahiyeti mes'elesi.
Kanın konstitüsyonel karakterlerinden' olan yani hayat müddetince
(çağ ile) ye hiç bir hastalıkla değişikliğe uğramayan ve ana ve babadan
kalıtım (veraset) yolu ile kazanılan kan grupları bu özeliklerinden
ötürü sabit ve jenetikdirler. İşte kan endividüalitesinin temel
reaksiyonlarından biri olan "iso-hemo-agglutination„ olayına dayanan
kan gruplarının sabit olmaları ve bunların kalıtım kanunlarına göre
intikali Serolojik araştırmaların Antropolojide de kullanılabileceği düşüncesini
ilham etti. Ve bu bakımdan yapılan kan grupları incelemelerinde
kayd edilen ilk esas, dört kan grubunun da ( A, B, O ve AB)
hemen bütün etnilerde mevcudiyeti ve sabitliğinden başka kan grupları
frekanslarının dağılışı farkları oldu. Diğer taraftan kan grupları frekanslarının
farklı dağılışı ve çok defa birbirinden uzakta bulunan
halkta bile bu gruplar frekâsnlarının mutabakatı beşer ırkları arasındaki
akrabalık mevcudiyetine işaret olarak alınmak istendi. Fakat çok
farklı biyolojik veraset taşıyan etnilerde de frekans bakımından mutabakat
kayd edilebildiğinden bu benzerliğe de güvenilemiyeceği çok
çabuk anlaşıldı. Bununla beraber kan gruplarının etno - antropolojik
etkilere olan bağlılığı ve bu yönden bir kıymeti olduğu anlaşıldığı
için son 20-25 sene zarfında yapılan kan grupları incelemelerinde,
genel olarak dört kan grubunun yüzdelerine ve A ların B lere oranını
(nisbet) ifade eden biyoşimik ırk endisi'ne dayanarak kan strüktürü
bakımından etniler ve milletleri karakterize etmek yolunda çok gayret
gösterildi. Ve biyoşimik ırk endisinin kan gruplarının tamamını hesaba
katmamasından ötürü O kan tipini de dahil eden ve dört sınıf kan
grubunu üç sınıf irsi jen'e irca (Bernstein) suretiyle kan gruplarını
bir korelasyon tablosunda (Streng) tesbit eden bir grafikde etniler
ve milletlerin halk noktası tayine çalışıldı. Ve uzun bir zaman (halâda,
bazı Avrupalı bilginleri bu metoda sıkıca bağlanmış görünmektedirler)
etnilerin ve milletlerin grafikdeki mevkilerinin aralarındaki.akrabalık
derecesine ( halk noktası) göre tayin edildiğine inanıldı Fakat
dikkatli bir inceleme gerçekde belirli bir irsiyet nazariyesinin kıymeti
bakımından bir mâna ve kıymet taşıyan bu grafik tablosunun da
etniler ve milletler arasındaki akrabalık hakkında güvenilir bir
temel veremeyeceğini gösterir.
Diğer taraftan yapılan yüz binlerce incelemeler sonunda
kan grupları frekanslarının coğrafik variyasyonu ve coğrafik mevkilerle"
korelatif dağılışı kaydedildi. Bu incelemelere göre A kan tipi (% 40
dan fazla bir oran ile) orta ve kuzeysal-batı Avrupa ehlilerinde, Şimalî
Amerika ve Avusturalyada ve Polinezyada hâkim bir kan karakteri
olarak B kan tipi de daha ziyade doğu ve güneysel-doğu Asyanın
(% 30-60 arası bir oran ile) karakteristik bir kan grubu olarak tesbit
edildi. Ve bir aralık kan grupları frekanslarının coğrafik mevkilere
göre fark etmesi temeline dayanarak etniler ve milletlerde üstün olan
kan tipinin o etninin veya milletin bütün bir kan formülüne kendi
özeliğini damgaladığı ve buna göre o etninin veya milletin Asyalı veya
Avrupalı bir METNİ veya millet olup olmadığının tâyin edilebileceği
düşüncesi ortaya atıldı (Rene Martial) ise de son yapılan bazı incelemeler
buna da tamamen , bağlanılamayacağını gösterir. (Meselâ
Polinezya kan grupları frekansları bu bakımdan Avrupalı özelik taşıdıkları
kadar Asyalı bir çehre de taşıyor görünmektedir).
Nihayet saf kanlı ve karışık kanlı insan topluluklarında yapılan
incelemer, karışmaların (ırk karışmalarının) kan grupları frekanslarına
etkide bulunduğunu ve bu halde kan grupları dağılışının etno-antropolojik
kompozisyon ile münasebetini açıkça gösterdi ve bu incelemelerden
nihayet şu sonuca varıldı: Muhtelif etnilerde kan grupları muhtelif
tarzda dağılmışlardır ve.bu farklı dağılışın muhakkak ki katımla
ilgisi vardır ve bir insan topluluğunun kan tiplerindeki büyük- ve gerçek
değişiklikler büyük bir kısım itibariyle hariçten etnilerîn kanşmalariyle
meydana gelmektedir (mahalli farklar akraba arasında evlenme-
inbreeding- ve tecrit- isolation-den doğabilir) Fakat mütasyonlar
ve seleksiyon (ayıklama) vasıtasiyle meydana gelen" değişikliklerde
düşünülebilinecektir.
Bu alandaki araştırmalar arasında temeli kan strüktürü- olmak
üzere dünya etnileri üzerinde bir takım serolojik tip sınıflamaları
(Hırszfeld, Ottenberg, Snyder) yapıldı ise de bunların da doğru bir
temele dayanmadığı görülür.
Son senelerde ise kan grupları frekansı-antropolojik (metrik ve
tavsifi) karakterler korelasyonu etüdleri başlı başına ve özel bir
önem ve hız aldı.
Gerçekten bugünkü bilimsel done'lere göre insan soyu daha dilluvial
devirdenberi kendi içinde bir takım biyolojik birliklere (ırklara) ayrılmış
olup o zamandan bugüne kadar bu birlikler arasında muhtelif
derecede karışmalar vâki olmuş olduğu halde bu birliklere has olan
hakim özellikler (dominant karakterler) yani ırk hareketleri değişmeyen
kalıtım kanunlariyle bugüne kadar muhtelif şekillerde de kendilerini
muhafaza ve idame edegelmiş bulunuyorlar (Avrupa beyaz ırkında
Neolitik devirdenberi karışmalara rağmen nordik, alpli ve Akdenizli
tipler ayırd edilebilmektedir).
Diğer taraftan kanın hemoaglütinasyon vasıfları da yani kan tipleri
de, tıpkı morfolojik ırk karakterleri gibi irsî ve konstitûsyoneldirler
ve bunların bu özelikleri belki yukarıda bahsettiğimiz ırki karakterler
den daha kesin ye açık surette tesbit edilmiştir (gerçekten kan grupları
bu hususta en güvenilir ölçü-criterium - olmak karakterini haizdirler:
objektiv'dirler, muhit etkisile değişikliğe uğramazlar, jenetik bakımdan
bir veya küçük bir mikdar jen'lerle tayin edilirler, non-adaptive'dirler
ve çok yüksek nisbette mutasyon'a maruz değildirler.
Şu halde jenet'ik ve fizyolojik olan kan gruplarının frekansı ile
diğer fizik soydan ve jenetik olan morfolojik" ve tavsifi karakterler
arasında bir ilgi, herhangi bir münasebet derecesinin mevcudiyeti
mes'elesinden bahsedilemez mi?
Ben de Doktora tezi olarak daha 931 de Türk Tıb Cemiyetine verdiği
bir tebliğde bu mes'elenin. Türklerde de ele alınmasını işaret
eden hocam Ord. Porof. Şevket Aziz Kansu'nun teşvikile bu çeşit
bir incelemeyi ele aldım. 940 - 941 senesinde Ankara merkez Hıfzıssıhha
Enstitüsüne bir müddet devamla kan grupları tekniği ve
nazariyatı hakkında yeter derecede bilgi edindikten sonra Ankara
Riyaset Cumhur Muhafız taburunda 5001 asker üzerinde serolojik ve
antropolojik araştırma yaptım. Morfolojik konstitüsyonel karakterler
arasından başın metrik karakterlerini ve endisini, yüz ve burun'un
metrik karakterlerini ve endislerini ve boyu, deri, saç ve göz pigmantasyon
derecelerini ve serolojik karakterlerden de kan gruplarını
tesbit ettim. Hiç bir seçim gözetmeksizin araştırmanın yapıldığı 500
kişilik fert, kaynak itibarile Anadolunun muhtelif yerlerinden fakat
çoklukla Anadolu ve buna civar olan bölgelerden olup hepsi de memleketin
en aşağı 3-4 batın yerlisi ve çağ itibarile de hemen kâhilliğe
erişmiş bulunan kimselerdi.
Kan grupları tâyini tekniğinde Beth-vincent metodunu takib ettim.
Ve adedi kıymetlerle kıymetlendirdiğimiz konstitüsyonel fizik ve ırkî
karakterlerle kan gruplarının frekans (çokluk nispetleri) lan arasında
nasıl bir ilgi mevcut olup olmadığını araştırmakta istatistikten faydalandım.
Ve istatistik incelemelerimizde de ortalamalar arasındaki münasebeti
göz önüne aldığımız gibi seriyasyon (sıralama) metodunu da kullanarak
daha tahlilî bir yoldan yürümeği ihmal etmeyüp sonuçları
grafik metodla kontrol ettim. Bu korelatif incelememizden genel
olarak kaydettiğimiz sonuç şu oldu:
Türklerde, (500 kişilik seriye göre) ırkî Fizik karakterlerle kanın
belirli hemoaglutinasyon tiplerinin çokluk derecesi arasında doğrudan
doğruya dikkati çeker kesin bir korelasyon mevcut değildir yani kan
grupları frekansları antropolojik karakterlerden tamamen müstakildirler.
Bundan sonra, belirli kan tiplerini taşıyan fertlerin genel olarak
çoklukla nasıl bir antropolojik tipe tekabül ettiklerini her sınıf kan
gruplarındaki fizik karakterlerin ortalamalarını almak suretile tâyin
etmeğe çalıştıksa da (bunu N. Kossovitch, Papillault ile beraber Ermenilerde
ve Benoit ile beraber yahudilerde denedi) doğru bir sonuç
elde edemedik. Çünkü üç sınıf (A, B ve O grupları) kan tipindeki
fertler fizik karakterlerinin ortalamalarının tayin ettiği antropolojik tiplerin
aşağı yukarı malum ırk tiplerinden 'Dinarik, denebilecek bir tipe
tekabül ettiklerini gördük. Halbuki serimizde boy dağılışı kısa ve orta
altı boylular grubunun % 30.5-54 oranı da dinariklerden de farklı olması
gereken bir diğer etnik elemandan bahs edilebilineceğini gösteriyordu. Şu
halde ortalamalar kıyaslanması burada bu elemanı gizlediğinden ötürü
sakat sonuç veriyordu ve zaten ortalamaların ayrı ayrı ölçülerin mahsulü
olması ve bunların bir fertte muhtelif şekillerde toplanabileceği
ihtimali de bu amaçtan yapılacak incelemelerde ortalamalar metodu'nun
ger olamıyacağmı açıkca desteklemektedir. Bu halde burada N. Kossovitch'e
taraftar olmadığımız aşikârdır.
Diğer taraftan serimizde jenetik ve konstitüsyonel olan ırkî fizik
karakterlerle kanın fizyolojik karakterleri frekansları arasında kesin bir
ilgi kaydedilmemesi ile beraber serimizin ırk bakımından homojen olmaması
olayı bize, üzerinde inceleme yapılan serinin ırk çeşitliliği (ırk
tipleri) dikkat nazarına alındığı takdirde bir kıymet gösterip göstermiyeceğini
düşündürdü.
Serimizde boy dağılışı en aşağı iki farklı boya mensup iki muhtetelif
etnik eleman karşısında bulunduğumuzu gösteriyordu. Burada
diğer karakterlerin omojenlik derecesini de istatistik analiz ile tesbit
ettik. (Her bir antropolojik karakter hakkında ortalama inhirafı, Standart
deviation ve değişme katsayı (coefficieht) larını hesapladık ve
diğer taraftan bu ırkî fizik karakterlerin homojenlik derecesini ve hakim
çokluğunu müşahedeye imkân veren eğri-grafik metodu bilhassa kullandık)
ve sonra boy, baş, yüz ve burun endislerini ve seriyasyönlarını
ve saç, göz ve deri renklerini ve antropolojik karakterlerin- frekans
eğrilerini gözden geçirdiğimizde incelediğimiz, halk kompozisyonunda
kabataslak en aşağı iki ırk elemanının mevcudiyetini kaydettik.
1. Alpli.
2. Dinarik.
2. Dinarik.
Gerçekten Anadolu (hattâ Rumeli) Türklerinde E. Pittard, Dr.
Nureddin Onur, Prof. Dr. Şevket Aziz Kansu tarafından yapılmış olan
incelemelerde tesbit edilmiş antropolojik olaylardan biri de üstün buçukluk
teşkil eden kısa boylu brakisefallerin (alplilerin) yanı sıra uzun
boylu brakisefallerinde oldukça yüksek bir nisbette mevcudiyetidir2.
İşte Anadolu Türklerinde alpli (dağlı) ve dinarik olarak ayırd ettiğimiz
iki etnik elemanın kan strüktürlerinin (kan tiplerinin çokluğu),
kıyaslanması dikkate değer göründü.
A kan grubu Dinarik ırkda alpliye nisbetle çok daha yüksek bir
yüzde vermektedir ve ayrıca bütün A ların bütün B lere oranını ifade
eden biyoşimik ırk endisi de Avrupalı bir çehre taşımaktadır. Diğer
taraftan korelatif incelemelerimizde kaydettiğimiz bazı olayları da hatırlarsak
Anadoluda A kan tipinin çoklukla Dinarik elemanla beraberliği
aşikârdır. Sonra O kan tipi nisbeti alpli elemanda Dinarik elemandakinden
çok daha farklı ve yüksek bir kıymet vermektedir ki korelatif
incelemelerde O kan tipi hakkındaki bazı özelikleri hatırladığımızda
O kan tipinin de çoklukla alpli tiple beraberliğini kayd ediyoruz demektir.
B kan tipi bakımından alpli ve dinarik elemanlar arasında bir
ayrılık görülmedi. Fakat her iki tipteki B yüzdesi nordiklerin ve daha
doğrusu Şimal-batı Avrupa milletlerinin B kan tipi oranından daha yüksektir
ve bu bakımdan her iki eleman asyalılaşmış bir çehre taşımaktadırlar.
Ve işte B kan grubu bakımından her iki elemanın gösterdiği bu özelikler
bunların asyalı kaynak ve Özeliklerini işaret eder gibidir.
Diğer taraftan burada (Anadoluda) belirli kan tiplerinin çoklukla
belirli ırk tiplerile beraberliğine karşı aynı kan tiplerinin diğer bazı bölgelerde
bunlardan başka olan ırk tiplerile çoklukla beraberliği dikkata
değer ve yukarıda geçen korelatif incelemelerin verdiği sonucu destekler
görünmektedir. Çünkü böylece Anadoluda çoklukla Dinariklerle beraberliğini
tesbit ettiğimiz A kan tipi Avrupanın bazı bölgelerinde çoklukla
nordikle (Lehistanda Wolkywsk alanında, Finlandiyada, Almanyada)
diğer bazı bölgelerde ise Dinariklerle ve hatta alplilerle beraber (korelasyon
halinde) olarak tesbit edilmiştir ki bu nokta da kan grupları
frekanslarının ırk tiplerinden tamamen müstakil olduklarını bir kere daha
açıkça göstermektedir.
Sonra ayrıca ırk tiplerinde kan grupları frekanslarının kıyaslanması
da bu bakımdan da dikkate değer sonuçlar vermektedir. Welisch'in
tablosuna bizim anadolulu alpli ve dinarik elemanların kan formüllerini
de sokarak bu tabloyu gözden geçirdiğimizde (tabloa) ırk gruplarındaki
kan grupları frekanslarının ırka has farklar göstermediği ve buna
karşılık kan gurupları freknslarının aynı olduğunu gördüğümüz grup
ların ise ırk bakımından farklı oldukları kaydettik. Şu halde artık
kan grupları frekanslarının ırk gruplarile ve bundan ötürü ırk sınıflaması
ile ilgisinden bahsedilemiyeceği şüphe götürmez bir olaydır.
Halbuki bir zamanlar bir kısım yabancı bilginlerin-bilhassa Avrupa
ehlilerinde yapmış oldukları incelemelerde - kan gruplarının etno-antropolojik
mahiyeti bakımından kuvvetle müdafaa ettikleri bir mes'ele de
belirli kan tipleri belirli ırk tipleri.arasında doğrudan doğruya mevcut
olduğunu iddia ettikleri bağlılık mes'elesi olmuştur. Yani kanın belirli
hemoaglutinasyon tiplerini doğrudan doğruya belirli ırklara bağlamak
suretiyle kan tiplerine ırk âyırd edici bir özelik vermek istemişlerdir.
Mesela A kan tipini nordik, B kan tipini lapon ve O kan tipini de
akdenizli tiplerin özeliklerinden olduklarını kabul etmişlerdir. Diğer
taraftan bu görüşün tamamen zıddını iddia ettikten başka bu hususta
kan gruplarına fazla kıymet verilmiş olduğuna inanan bilginler de olmuştur
ki bunların başında Arıens Kappers görünür. Bu müellife göre
kan gruplarının teker teker bir ırk ayırd edici aracı oldukları kabul
edilemez yani belirli kan tipleri belirli ırk tipleri arasında doğrudan
doğruya böyle bir bağlılık ihtimalinden bahs edilemez. Gerçekten Kappers'in
bu düşüncesini yaptığımız bu inceleme başlı başına destekleyecek
kudrette görünmektedir (bir kaç yabancı bilginin korelatif mahiyetteki
incelemeleri de bunu ilham eder görünürler) Diğer taraftan kan
gruplarının antropoid ( insana benzer maymun ) lerde de mevcudiyeti
kan gruplarının hali hazır ırklardan da daha eski olduğunu göstermektedir.
Şu halde en güvenilir bir ölçüt özeliklerini taşıyan kan grupları ve
frekansları halihazır insanların sınıflandırılması ( ırk sınıflandırılması )
bakımından bir'temel vermez görünmektedir. Fakat ırk fikirlerini desteklemeyecek
mahiyette verdiği sonuçların insan gruplarını sınıflandırarak
bu sınıflamadan insan ırkının tarihi hakkında bir şeyler ifşa etmesini
bekleyen antropolojist'e yardım etmez görünmesi kan gruplarının
hiçbir antropolojik kıymeti olmadığını işaret etmez. (W. C. Boyd'la
düşünce birliğimiz aşikârdır) burada Young, Kappers ve Şenyürek'e hak
vermekle beraber serolojik endikasyonların kıymetlerini büsbütün inkâr
etmek istemiyoruz..
Çünkü son zamanlarda kan grupları incelemelerinin (bilhassa
Amerikalı bilginler tarafından yapılan incelemelere göre) başka münasebetler
bakımından aldığı yol vaitli görünmekte ve kan grupları incelemelerinin
feda edilemiyecek mahiyet ve kıymette olduklarını göstermektedir.
Bu yeni yol da kan grupları frekanslarının coğrafik dağılışı
ve coğrafik variyasyönlarının incelenmesi yoludur. Ve işte bu yolda
yapılmış kan grupları incelemeleri (esas metinde bu çeşit incelemelerin
ortaya attığı mes'eleler gözden geçirilirse) insanın erken tarihi yani
jenetik insan karekterlerinin erken tarihini kurmakta cidden alâkaya
değer mes'eleler ortaya atmakta ve bu hususta faydalı sonuçlar verecek
gibi görünmektedir.
Gerçekten, kan grupları frekanslarının coğrafik variyasyonları hakkındaki
bilgilerimiz belki diğer herhangi ırkî fizik karakterler hakkındaki
bilgilerimiz yığınını aşar fakat kan gruplarında da diğer antropolojik
donelerde olduğu gibi materyel yeter derecede değildir. Bununla
beraber bu alanda şimdiye kadar yapılmış olan incelemelerden artık
güvenilir ve kayd edilebilinecek ilk nokta, nasıl pigmantasyon ve baş
formaları coğrafik variyasyonlarında az çok birbirlerinden müstakil
iseler (Howels ve Haldan) kan gruplarının coğrafik variyasyönlarının
da bunların her ikisinden tamamen müstakil olduklarıdır. Zaten jenetik,
iki karakterin coğrafik dağılışları arasında daima ve muhakkak bir
münasebet ve ilginin beklenemeyeceğini gösterir (meğer ki bu iki karakter
aynı bir gen'in sonucu olsun veya tesirinde kalmış bulunsun )
nasıl ki kan grupları - antropolojik karakterler korelasyonu incelemeleri
kan grupları gen'lerinin antropolojik karakterlerin gen'lerinden
müstakil olduklarını gösterir, (İşte buna benzer olaylardır ki bir
çok antropolojist'lerin kan gruplarını ihmale taraftar olmalarına sebep
olmuştur). Şu halde gerçekten bu karakterler birbirlerinden müstakil
olduklarına göre bu karakterlerin her biri başlı başına incelenmelidir.
Çünkü bu soy karakterlerin herhangi belirli kombinasyonunun herhangi
bir tekâmüli anlamı olabileceğini ümit edemeyiz. (W. C. Boyd'da aynı.
kanaati taşır görünür) Ve mademki ırkî variyabilitenin temelli birlikleri
(cüzütamları) halklar ve gen'lerdir ve halktaki ırkı ayırd edici tali
derecedeki karakterlerin kompleksi değildir, şu halde fenotiplerin ortalaması
değil de gen'terin coğrafyası incelenmelidir.2
Ve gerçekten gen'ler coğrafyasının incelenmesi metodunun tatbikinde
en muvaffakiyet kazanmış denemelerin insan kan gruplarının incelenmesi
hakkındaki denemeler olduğu görülür. Şöyle ki kan grupları
frekanslarının coğrafik dağılış ve varyasyonu hakkındaki incelemelerin
ortaya koydukları mes'eleler bu konstitüsyonel karakterlerin ırk
mefhumuna karakterlerine ve sınıflamasına bağlı olmaksızın da insanın
erken tarihi ve hareketleri hakkında ihmal edilmez doneler verdiğini
açıkça göstermektedir. (Tezde bu mahiyette yapılmış olan birkaç deneme
ve ortaya koydukları alâkalı mes'eleler belirtilmiştir).
Bu halde antropolojistlerin çoğunun jenetik bilgilerinin azlığından
ve nisbeten geç tanındığından ve ırk telekkilerini destekleyen sonuçlar
vermediğinden ötürü ihmal edilmesine taraftar olunan kan grupları
ölçütü hakkında yeter derecede doneler toplanmiş olduğu zamandır ki
prehistorik devirlerdeki ilk insan harekterleri hakkında bilgilerimizde büyük
bir artım bekliyebiliriz kanaatindeyim. Bu itibarla kan grupları çalışmalarının
memleketin muhtelif parçalarında organize edilmesi ve bu
çalışmada antropolojistlerin tıbbi çalışmalardan da faydalanmalarım şiddetle
istiyoruz ve bu yoldan yapılacak kan grupları incelemelerinin Anadolu
Türklerinin jenetik karakterlerinin erken tarihini kurmak bakımından
olduğu kadar dünya ilk insan tarihi ölçüsünde de Anadolu insanının
yerini göstermek hususunda üzerinde önemle durulacak bir mevzu karakterinde
olduklarına inanıyoruz.
Ve işte bu mahiyette bir incelemeğe yol açmak üzere Anadolu'da
kan gruplarının coğrafik dağılışının kaba taslak bir ilk planını yaptık
(Haritalar, metin) Ankara Riyaseti Cumhur Muhafız taburundan ve Merkez
(Ankara) hastahanesi Bakteriyoloji ve sarî hastalıklar servisinin
inceleme serilerinden elde ettiğimiz 1751 kişilik serolojik tipleri kaynak
yerleri olan vilâyetlere göre dağılışını tesbit ettim ve şimdilik vilâyetleri
keyfi olarak bir takım bölgeler altında toplayıp (materyel azlığından
ve daha doğrusu elimize bu miktar geçirebileceğimizden) bölgeler
kan tipleri frekanslarını kıyasladığımızda bölgelere has olan bir takım
özelikler kayd etmek suretiyle (doktora tezinde kayd edilmiştir)
Anadolu'da coğrafik bölgeler arasında kan grupları frekansları bakımından
îhmal edilmez farklar gördük. Bu halde Anadolu kan grupları frekansları
(genel mahiyette olan bu incelemesinde bile) coğrafik dağılışla
korelasyon halindedir. Yalnız burada kan grupları frekanslarının
coğrafik variyasyonu Anadolu Türklerinin erken tarihi hakkında
ne gibi mes'eleler ortaya atacağını ve bu mes'elelerin ne dereceye kadar
alâkalı ve faydalı olabileceğini ilerde çok daha geniş çapta ve bu
mahiyette yapılması gereken incelemeler açıklayacaktır,
Bu ara Türklerin kan grupları hakkında şimdiye kadar yapılmış olan
incelemeler hakkındaki bazı düşüncelerimizi kısaca kayd etmeden
geçmeyeceğim..
Türklerin kan grupları hakkında yapılmış olan incelemelerde yerli
ve yabancı hemen bütün araştırıcıların1 şu endişe ile hareket ettikleri
görülür. Türklerin kan strüktürü bakımından alacağı ırkî mevkii ve bilhassa
Avrupalı etnilere yakınlığını ve bundan ötürü ırkî kaynağını tayin
etmek ve bugün henüz ipotez mahiyetinde bulunan kan grupları kay-
nağı mes'elesi hakkında bazı kritikler yapmak.
a. Gerçekten Türklerin kan strüktürü (genel kan formülü) bakımından
milletler ve etniler arasındaki taşıdığı çehreyi tayin etmenin bir
manası yok değilse de bu bakımdan incelemenin kan gruplarının antropolojisi
yönünden faydalı olamayacağı muhakkaktır. Çünkü sadece
bu yönden yapılacak kan grupları incelemeleri ırklar tarihinden ve daha
doğrusu Anadolu Türklerinin ilk tarihinden bir şeyler söyleyecek
kudrette değildirler. (Bu günkü son incem elere göre)
b. Bugün artık milletlerde ve etnilerde kayd edilen frekans benzerliğinin
ırkî yani biyolojik bir münasebet ve akrabalığa işaret olarak
alınmayacağı kesin olarak anlaşılmıştır. Çünkü kan grupları ve frekansları
ırk mefhum ve sınıflamasından müstakildirler ve bu halde
milletlerde sadece genel kan formülü ve frekanslarını incelemek yolu
ile insan topluluklarının ırkî kaynağı ve münasebetleri ve bundan ötürü
abtropolojisi bakımından hiç bir sonuç ve fayda beklenemez. Halbuki
araştırıcılarımız bu noktaya İsrarla bağlanmış görünürler. (Yabancı bir
kısım incelemelerde de bu bağlılık kayd edilir).
c. Diğer taraftan bahis mevzuu olan araştırıcılar. (Irmak, Onur
ve Derman) Hırszfeld, Ottenberg ve Snyder'in sırf kan fizyolojisine
dayanarak bütün dünya etnileri hakkında kurmuş oldukları sınıflamalara
mutlak kıymet vermiş görünürler. Halbuki dikkatli bir inceleme bu
serolojik tipler ve sınıflamaların doğru bir temele dayanmadığını ve
bundan ötürü bunların artık terk edilmelerinin gerektiğini göstermektedir.
d. Araştırıcılarımız hemen her zaman millet .ve ırk mefhumlarını
birbirlerinin müteradifi olarak almışlardır. Çünkü millet topluluğunda
kayd ettikleri özellikleri Türk ırkı -kendi tabirlerile- özelikleri alarak
göz önüne almışlardır.
Diğer taraftan Anadolu Türklerinin Antropolojik bir kompleks
teşkil ettikleri gerçek bir olaydır.
e. Yörüklerde (Prof. Sadi Irmak' ın yörükler üzerindeki incelemelerinde)
O kan tipinin fazlalığı ırkî safiyete bir işaret olarak alınmış
ve bu hususta da Birman ve Maya'lar gibi izole bölgeler insan topluluklarının
"karışma,, dan uzak kalmalarından ötürü sahip oldukları yüksek
O frekansı özeliğine dayanılmıştır. Halbuki jenetik bilgimiz izole bölgelerde
menşe'de mevcut herhangi bir veya bir kaç gen'in (burada
kan gruplarının) sönmesile diğer herhangi şu veya bu gen'n hakim bir
kan karakteri olarak kalabileceğini göstermektedir. (O kan tipi yerine
A veya B kan tipi de hakim bir kan karakteri olabilecektir).
Diğer taraftan Yörükler hakkında yapılmış, olan antropolojik ve
etnolojik incelemeler (Kemal Güngör) bunların adet, gelenek ve kültür
bakımından saf bir Türk zümresi oldukları halde fizik yapı bakımından
hetorejen bir topluluk olduklarını gösterir.
Bu halde O kan tipinin yüksek yüzdesinin ırkî safiyete işaret olarak
gözönüne alınamayacağı aşikârdır.
f. Yine Türklerin kan grupları incelemelerinde araştırıcıların ısrarla
bağlandıkları ve fikir beraberliği gösterdikleri bir nokta da kan tiplerinin
kaynağı mes'eleri ve bu hususta "mutation» telakkisine başlı
başına yer vermiş olmalarıdır. Araştırıcıların bu husustaki düşünceleri
şöyledir: Mademki Türkler alplidirler ve alpli ırkın kaynağı da Asya
yani orta Asya dır ve Anadolu Türklerinde A tipi ve gen'inde bir
zenginlik görülmektedir. Bu halde Türkler A kan tipini Avrupaya getiren
bir ana köktür ye bu takdirde orta Asya B ye değil A kan tipi
mutasyönuna merkez olmuştur. Halbuki ırk tipleri yolu ile (burada
alpli bahis mevzudur) kan grupları kaynağı hakkında, incelemeler yapılamayacağı
bugün artık kesin olarak biliniyor. Çünkü ırkların menşe
tarihi bakımından kan grupları kesin bir yol göstermiyor. Sonra Anadolu
Türklerinin A geni zenginliğinin hunların alpli ırktan olmalariyle
izah edilmeyeceği aşikârdır. Çünkü Ândoluda Dinarik tipde A gen'i
ve tipi bakımından bir zenginlik (alpliye nisbetle) kaydettik.
Yalnız Mutasyonun genel tekâmüldeki önemini ve bazı bölgelerde
kan grupları frekanslarının coğrafik variyasyonlarında gözönüne alınması
gereken önemini inkâr etmemek şartile kan gruplarının kaynağı
mes'elesinde mutasyona başlı başına yer vermek düşüncesi bugün
artık kıymetinden gaybetmiş gibidir.
Çünkü son incelemelerde antropoid (insana benzer) maymunlarda
da kan gruplarına benzer cevherlerin veya kan gruplarının tesbiti ve
sonra mutasyon olabilmesi için gereken yüksek frekans nisbetinin
(frekanslar mutasyon teorisi) bugüne kadar (riyazi analize göre) ne
insanda, ne rodent' lerde ve ne de Drosophilla'larda tesbit edilmemiş
bulunuyor. Ve bu halde Anadolu A gen'i ve tipi bakımından mutasyonu
işaret edecek bir nisbet kaydedilmemektedir.
Şu halde Orta Asyanın B. veya A mutasyonlarına ve hattâ Anadolunun
da A mutasyonuna merkez olduklarını gösterecek işaretlere
malik değiliz.
Dipnotlar
1 Genel olarak kaba istatistik hatalarından kaçınmak için en aşağı 500 fert üzerinde
inceleme yapılması ileri sürülür. (V, Dr. Julien, Paul «Die Blutgruppenverteilung
bei einigen Völkern von Liberia und Sierra Leone, Westafrika» Zeitschr. f. Rasa.
phys. München. 1937. 9 Bd. 3/4 H.
2 Bu sebepten bir çok müellifler Türklerin Dinarik ırka mensup olmaları ihtimalinden
de bahsetmişlerdir.
2 Dobzhans Ky.
1 L H. Hırszfeld'ler, Dr. A. Ş. Dimen, H. Braun ve E. Babacan, Dr. Nureddin
Onur, Z. Öktem, Dr. Baecher, Pr. Dr. Sadi Irmak ve Dr. Halil Derman.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder