Detroit şehrinin iflasının ardından ABD'de beş şehrin daha iflas edeceği ve Detroit gibi iflas ertelemesi isteyeceği ileri sürülüyor. "Peki nedir iflas ertelemesi?" diyerek sorarsanız; başvurulan mahkeme eğer iflas erteleme kararı verirse borçlu şehir normal faaliyetine devam ediyor, alacaklılar belli bir süre yasal takip yapamıyor.
Peki niye Detroit şehri iflas etti? İflas nedeni olarak şehrin nüfusunun 1.8 milyondan 700 bin kişiye gerilediği gösteriliyor. Ve bu göçün nedeni fabrikaların kapanmasına bağlanıyor. Hal böyle de olsa asıl batma nedeni popülist harcamalar ve yüksek emekli aylıkları oluyor. Hemen unutmadan belirtelim, Detroit'in iflasına yol açan nedenler arasında hatalı kredi derecelendirilmesi ve ucuz fonlara kolay erişim de yer alıyor. Yine ABD'de yerel idarelerin borçlanması bizde olduğu gibi Hazine'den izin koşuluna bağlı değil. İşte bu nedenle sahte notlama ve ucuz fon bulduk düşüncesi popülist politikalara yönelmeyi kolaylaştırıyor. Ve bu yaklaşım, şimdi ABD'de yerel yönetimlerde "on yıldır üçüncü dünya koşullarında çalışan yöneticiler var" değerlendirilmesine neden oluyor.
Gelelim Türkiye'ye de iflas edecek şehrin olup olmadığına... Türkiye'de en son Hazine verilerine göre vadesi geçtiği halde yerel yönetimlerin Hazine'ye ödemediği toplam borç tutarı 7.4 milyar lirayı buluyor. Borcun vadesi geçtiği halde ödeyemeyen üç şehir sırasıyla Kocaeli 2.2 milyar lira, Ankara 2.1 milyar lira ve Marmaris 1.3 milyar lira ile en borçlu üç şehir oluyor. Ve bu üç şehir Hazine'ye borçlu olduklarından ödemelerini Hazine alacaklarından kısmi olarak mahsuplaşma yoluyla yapıyorlar. Dolayısıyla Türkiye'de Detroit gibi iflas erteleme isteyecek bir şehrin varlığından söz edemeyiz şu anda.
Gelelim Türkiye'de şehirlerin mali yapılarına... Türkiye'de 1975-2003 arasında yerel yönetim bütçeleri sürekli açık verdi. Ve 2004 ve 2005'te fazla veren yerel yönetim bütçeleri 2006-2009 arasında açık verdikten sonra üç yıldır fazla veriyor. Ve son üç yılda yerel yönetim bütçe fazlası 4 milyar 615 milyon lirayı buluyor. Dolayısıyla Türkiye'de son dönemde yerel yönetimlerin popülist bir yaklaşımla yönetilmediğini hemen belirtelim. Hatta hem genel bütçe yönetiminde hem de yerel bütçe yönetiminde üçüncü dünya yaklaşımından uzaklaşıldığını da söyleyelim. Böylece Türkiye ekonomisinin son dönemdeki iç ve dış şoklara dirençli olması, yerel ve merkezi bütçelerin disiplinli yönetimine dayanıyor. Anlayacağınız devlet sıcak paraya teslim olmadan işlerini yürütüyor.
Peki Türkiye'de üçüncü dünya zihniyetini sürdürenler kim o halde? Bunların kim olduğunu hemen söyleyelim. Onlar, Başbakan Erdoğan'a 2008 krizinde "IMF'den 35 milyar dolar ucuz parayı alıp bize ver. Ucuz para buldun niye alıp bize vermiyorsun" diyen İstanbul sermayesi oluyor. Devlet yönetiminde terk edilen üçüncü dünya zihniyetini onlar hâlâ faiz lobicileriyle sürdürüyorlar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder