1993 yılıyla ilgili ilk kapağımızı yayımladığımızda ‘Adı konulmamış darbe’ demiştik. Pek çok kişi tarafından beğenilip kullanılınca ıstılah hâline gelmiş oldu. Türkiye’yi hiç tanımayan birine, yaşananları sıralayıp adını koymasını istesek, hiç şüphesiz ‘darbe’ derdi.
Ülkemizde üzerinde mutabakat sağlanan az sayıdaki konudan biridir; 93 ve darbe. İlginçtir buna rağmen siyasi, idari ve hukuki anlamda en az hesaba çekilip sorgulanan da o. Sanki bir el, kalın bir şal ile 93’ün üstünü örtüyor. Bu açıdan baktığınızda ‘zamanı aşan darbe’ nitelemesini hak ediyor. Olayların teker teker zaman aşımı sınırına ulaşması değil, vurgulamak istediğimiz. Hâlâ etkisini devam ettiren, failleri hayatın içinde aktif bir müdahaleden söz ediyoruz. Ve müntesiplerinin kritik köşe başlarında durup manipülasyon yapabildiklerini pekâlâ söyleyebiliriz. Başka türlü bu durumun izahı yok.
Bir ülke düşünün ki, cumhurbaşkanının ölümü üzerindeki şüpheleri 20 yıldır kaldıramıyor. Kamuoyunun baskısı ve görevdeki cumhurbaşkanının yakın ilgisi olmasa dosyanın kapanması işten bile değil. Bir ülke düşünün ki, jandarma genel komutanının ölümüne dair sis bulutları bir türlü dağılmıyor. Dosyanın tarihin çöp kutusuna gitmesi an meselesi. Yetmiyor, komutana yakınlığı ile bilinen iki subay aynı dönemde öldürülüyor. Birisinin intihar ettiği kayıtlara geçiriliyor, 20 yıl sınırında öyle olmadığı ortaya çıkıyor. Diğerini intihar süsü vermeye bile gerek görmeden Ankara’nın göbeğinde sorgulayıp öldürüyorlar. Ses yok. Bir kimsesiz hayatını kaybetse daha fazla ilgiye mazhar olurdu.
Bir ülke düşünün ki, terörle mücadelenin en yoğun yaşandığı bölgede tuğgenerali şehit ediliyor. Katil diye açıklanan PKK’lı sahte; operasyon yapıp öldürdük denilen insanlar sivil çıkıyor. Bir ülke düşünün ki, 33 askeri terör örgütüne servis yapılır gibi ölüme gönderiliyor. Dosyası kayboluyor, bulunduğunda boş çıkıyor. Yemek kazanı patlasa hesap sorulan bir orduda, 33 canın sorumluları bulunamıyor.
Bir ülke düşünün ki, önemli gazetecilerinden biri suikasta kurban gidiyor. En yakın mesai arkadaşları, fikriyat yoldaşları katillerle yüzleşmekten kaçıyor. Hem de eşinin aks-i seda bulmayan çırpınışlarına rağmen. Bir ülke düşüşün ki, komşu üç ilde birkaç gün arayla 30’ardan fazla insan katlediliyor. Alevi-Sünni çatışması çıkarılmak ve kitlesel kıyımlar yaşatılmak isteniyor. Acısını içine gömen masumlar oyunu bozuyor. Bunun da üzerine gidilemiyor.
Masallardaki “Az gittik uz gittik bir de baktık ki arpa boyu yol gitmişiz.” tekerlemesi hâlimizi anlatıyor sanki. Yeniden kararlılık göstermek ve ‘peşini bırakmayacağız’ demekten başka çaremiz yok. Yoksa 2013’te 93’ü yeniden yaşayabiliriz. Allah korusun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder