ASAĞI İDİL BOYUNDA HÂKİMİYET MÜCADELESİ
VE ASTARHAN (HACI TARHAN) HANLIĞI
Dinçer KOÇ*
ÖZET
Asağı İdil boyu Hazarlardan baslayarak bölgede sehirlerin kurulmasıyla bir Türk
yerlesim bölgesi haline gelmistir. Moğol istilasından sonra Altın Orda Devleti’nin
merkezi topraklarını meydana getiren asağı İdil boyunda transit ticaretin bir
merkezi olarak Astarhan sehri ön plana çıkmıstır. 1502 yılında Kırım Hanı
Mengli Giray’ın “Taht-İli”ne saldırarak Altın Orda Devleti’ni yıkmasıyla bağımsız
hale gelen Astarhan Hanlığı bol balık ve tuz kaynakları sayesinde zenginlesmistir.
Astarhan Hanlığı 1556 yılında Ruslar tarafından tamamen istila edilene
kadar Nogayların ve hâkimiyet alanlarını asağı İdil boyuna doğru genisletmek isteyen
Kırım hanlarının baskısı altında kalmıstır. Bu durum Hanlığın siyasi istikrarına
darbe vurmus ve güçlenmesini engellemistir. Güçlü Tatar komsularından
çekinen Astrahan hanları Moskova büyük knezleriyle ittifak kurmuslardır. Ancak
1552 yılında Kazan Hanlığını zapteden Rusların yeni hedefi Astarhan Hanlığını
ele geçirerek Hazar Denizi’ne çıkmak olmustur. Bunun neticesinde 1556 yılında
Astarhan’ın Ruslar tarafından ele geçirilmesiyle bölgede Türk hâkimiyeti
sona ermistir.
Hazar Denizi’nin kuzey kıyısında bulunan ve günümüzde bir kısım Tatarların yasadığı bugünkü
Astarhan bölgesi sahip olduğu doğal kaynaklarının yanı sıra yük gemiciliğinin yoğun
sekilde yapıldığı İdil Nehri’nin asağı akımında bulunması dolayısıyla jeopolitik açıdan Avrasya’nın
stratejik bir noktasını teskil etmektedir. Günümüzde burada yasayan Türklere
Astarhan Tatarları denilmektedir. Bunların dili Türkçedir. Lehçeleri biraz Nogay Türkçesinin
tesirinde kalmıstır. Bunun dısında, dilleri Orta İdil boyu Tatarlarının diline oldukça yakındır.
Dinleri de İslamdır1. Onların yasadığı coğrafyanın geçmisi ise Türk tarihi ile yakından
alakalıdır. Zira ilk Hun göçlerinin yapıldığı bir güzergâh olmasının yanı sıra Hazar Kağanlığı
gibi en ehemmiyetli Türk devletlerinden birinin merkezi topraklarını olusturan Astarhan
bölgesi aynı zamanda Peçenek ve Kıpçakların da daimi göç alanlarından biriydi2.
Astarhan sehri henüz IX-X. yüzyıllarda kurulmaya baslamıs ve zamanla Hazar Denizi’ne
doğru genislemistir3. Daha önce bugünkü Astarhan’ın takriben 120 km yukarısında
Hazar Kağanlığı’nın baskenti İtil (İdil) sehrinin yer aldığı sanılmaktadır4. İtil VIII. Yüzyılın
basında cereyan eden Arap-Hazar savasları neticesinde mağlup olan Hazarların, merkezlerini
Kafkasya’dan asağı İdil boyuna tasımaları neticesinde meydana getirilmisti5. Böylece bölgenin
yoğun sekilde Türklesmesi süreci de baslamıstır. Ortaçağ Arap-Fars coğrafyacıları
eserlerinde İtil sehrinden sıklıkla bahsetmislerdir6. Bu sehir İbn Rusteh ve Gerdîzî gibi X-XI.
yüzyıl müellifleri tarafından bildirildiği üzere Sarıgsen ve Hanbalıg adlarıyla zikredilen iki
kısımdan olusmakta idi7. X. yüzyılda yazılan Arapça anonim “Hudûd el-âlem” eserinde Hazar
Tarhanının8 bu sehrin batı tarafında oturmasından bahsedilmistir9. Bu daha sonra aynı
bölgede kurulan Astarhan’ın adının menseinin Hazarlara dayandığını düsündürmektedir.
Nitekim Hazarlara dair bazı kayıtlarda unvan olarak Astarhan adına da rastlanılmaktadır10.
Rus kroniklerinden öğrendiğimize göre Kiev Knezi Svyatoslav 965 yılında düzenlediği
sefer neticesinde Hazarlara büyük bir darbe indirdi11. Svyatoslav’ın bu sefer esnasında
İtil’i de tahrip ettiği anlasılmaktadır. Zira X. yüzyıl seyyahlarından İbn Havkal “Sûret el-arz”
adlı eserinde aynı hadiseden bahisle İtil’in Ruslar tarafından tahrip edildiğini açıkça ifade
etmektedir12. Bundan sonra İtil önemini kaybetmeye baslamıstı. Zira Ebû Reyhan el-Birûnî
XI. yüzyılda sehrin harap durumda olduğunu haber vermektedir13. Daha sonra aynı bölgede
Saksın sehri yükselmeye baslamıstır14. Saksın XII. yüzyılda Hazarlar, Oğuzlar, Bulgarlar,
Suvarlar gibi farklı Türk boylarının yasadığı; içerisinde büyük evlerin, çok sayıda camilerin
bulunduğu ve farklı milletlerden tacirlerin uğrak yeri olan tipik bir Ortaçağ Müslüman sehriydi15.
1. Asağı İdil Boyunun Moğollar Tarafından İstilası ve Altın Orda Döneminde Astarhan
Arap tarihçisi Nuveyri’nin (1279-1333) bildirdiğine göre, Cengiz Han oğlu Cuçi’ye
Kıpçak ülkesini yani Harezm toprakları ve Kayalık sınırlarındaki yazlık ve kıslaklardan Saksın
ve Bulgar bölgelerine kadar olan yerleri idaresi altına almasını emretti16. Fakat Cuçi 1227
yılında öldü. Onun emri altındaki bölgeler oğlu Batu Han’a verildi. Resüdeddin’den öğrendiğimize
göre Cengiz Han’ın 1227 yılında ölümünden sonra 1229’da toplanan kurultayca
Moğol tahtına oturtulan Ögedey Kağan Sübüdey Bahadır ve Köködey’i Kıpçak, Saksın ve
Bulgar taraflarına 30 bin askerle sefer yapmakla görevlendirdi17. Bundan sonra Saksın bölgesi
dâhil Doğu Avrupa’nın istilası basladı. Nitekim Rus kroniğinin kaydettiğine göre “6737
(1229) yılında Saksınlılar ve Kıpçaklar asağıdan Tatarların önünden İdil Bulgarlarına doğru
kaçtılar…”18. Ancak Moğol ordusu Saksın’ı hemen hâkimiyet altına alamadı. Zira P.
Karpini’nin seyahatnâmesinden öğrendiğimize göre Saksınlılar sehri ele geçirmek isteyen
Moğol ordusuna karsı yiğitçe karsı koymuslar ve onları geri püskürtmüslerdi19. Bu sehir ancak
sekiz yıl süren sebatlı bir direnisten sonra 1236 yılında Mengü Han’ın yönetimindeki
Moğol ordusu tarafından ele geçirildi20.
Bundan sonra Astarhan sehri Saksın’ın yerini almaya basladı. Zira XIII. yüzyılın kesis
seyyahlarından W. Rubruk 1254’te Karakurum’dan Batu Han’ın yanına dönerken Saray’a
doğru, güney istikametinde ve İdil’in akıs yönünde hareket ettiklerinde nehrin orta kolunda
adı Summerkent olan bir sehrin bulunduğunu belirterek söyle demisti: “Etrafı surlarla çevrili
olmadığından, nehir kıyıya vurduğu zaman sular içinde kalır. Burayı almak için Moğollar
sekiz yıl muhasara etmisler. Summerkent’de Alanlar ve Müslümanlar oturur. Orada… bir
Alman’la karsılastık. Sertak onu kendi çadırını kurması için oraya göndermis. Yılbasına doğru,
Batu ve Sertak bu bölgeye gelerek, biri nehrin bir tarafında diğeri öbür tarafında ikamet
ederler”21.
Rubruk’un bu kaydında Moğolların Summerkent’i ancak sekiz yıl süren bir muhasaradan
sonra aldıklarını ifade etmesi buranın önceki Saksın sehri olduğunu ortaya koymaktadır.
Ayrıca Summerkuer ya da Summerkent, büyük bir ihtimalle Sittarkent’in hatalı bir yazımıydı.
Nitekim Venedikli tüccar Francesco Balducci Pegolotti yaklasık olarak 1340 yılında
kaleme aldığı seyahatnâmesinde Saray sehriyle arasında nehir yoluyla bir günlük mesafe
bulunan Gintarchan ya da daha doğru bir ifadesiyle Gittarchan’dan bahsetmistirki, muhtemelen
Rubruck ile aynı yeri kastediyordu.22 Böylece Astarhan’ın Saksın sehrinin yerini aldığı
anlasılmaktadır. Bu görüsü tıpkı Batu Han ile Sertak’ın yılbasına doğru Summerkent’e
gelerek burada oturmaları gibi İbn Battuta’nın asağıda vereceğimiz kaydında Altın Orda
Hanı’nın (Özbek Han) bir müddet Astarhan’da kaldığını ifade etmesi de desteklemektedir.
Moğol istilasından sonra Doğu Avrupa’da meydana getirilen en güçlü siyasi tesekkül
olan Altın Orda Devleti’nin tarihinde de oldukça mühim bir rol oynayan Astarhan bölgesi,
Altın Orda hanlarının tahkimatlarını ortadan kaldırarak sehirleri kendi göçebelerinin sürekli
yağmalamalarına açık tutma siyasetlerinden23 vazgeçmeleri neticesinde Tatarlar için idari
bir merkez konumuna ulasmıstır. Böylece ekonomik olarak gelismeye baslayan Astarhan’ın
ilk zamanlarda tıpkı diğer Altı Orda sehirleri gibi darugalık24 müessesesi tesis edilerek yönetildiği
anlasılmaktadır25.
XIV. yüzyılda önemli bir ticaret merkezi haline dönüsen Astarhan ilk kez 1333/34
tarihinde sehri ziyareteden Arap seyyah İbn Battûta’nın eserinde Hacı Tarhan adıyla zikredilmistir.
O sehrin adını ve kurulusunu söyle açıklamaktadır: “Tarhan- Türkler nezdinde her
çesit vergiden muaf olan yer demektir. Bir zamanlar sufî bir Türk hacı oraya yerlesmis, sultan
da onun bulunduğu mekânı bütün vergilerden muaf kılmıs. Böylece hocanın çevresinde
bir kasaba kurulmus, büyümüs ve sehir haline gelmis. Çarsıları muhtesem olan bu sehir “İtil”
nehrinin kenarına kurulmustur. Gördüğüm sehirlerin en güzellerindendir… Sultan, soğuk
bastırıp nehir donuncaya kadar Hacı Tarhan’da kalır”26. Onun bu kaydından Astarhan’ın
XIV. yüzyılda Altın Orda’nın önemli bir idari merkezi konumuna ulastığı anlasılmaktadır.
Sehir Ortaçağ Batı Avrupa haritalarında sıklıkla yer almıstır27. Bu durum onun Altın
Orda Devleti döneminde önemli bir idari ve ticari merkez olduğuna dair görüsümüzü teyit
etmektedir. Bundan dolayı Altın Orda’nın kargasa döneminde sehir hâkimiyeti ele geçirmek
isteyen emirler arasında el değistirmistir. Buna göre 1370’li yıllarda Astarhan bir dönem
Emir Mamay’ın kontrolüne geçmistir28. Bu arada Rus kroniklerinden öğrendiğimize göre
Uskuynikler denen Novgorodlu yağmacı Rus nehir eskıyaları 1375 yılında İdil boyunca çapulculuk
yaparak asağı inmisler ancak Astarhanlı Salçey Bey tarafından katledilmislerdir29.
Arap tarihçisi İbn Haldun H. 776 (1374-1375) yılında Altın Orda emirlerinden Hacı
Çerkes’in Astarhan ve dolaylarına hâkim olduğunu haber vermektedir30. Hacı Çerkes’in H.
776 yılında Astarhan’da para bastırdığı da bilinmektedir31. Yine İbn Haldun’un kaydettiğine
göre Astarhan bölgesinin hâkimi olan Hacı Çerkes, Altın Orda Emiri Mamay’a saldırmıs ve
onu yenerek Saray’ı ele geçirmistir. Bunun üzerine Mamay Kırım’a kaçmıs ve bu arada da
Urus Han Harezm’den hazırladığı ordusunu göndererek Astarhan’ı muhasara etmistir. Hacı
Çerkes de güvenilir emirlerinden birini ordusuyla onların üzerine yollamıstır. Ancak bir
netice alamamıstır. Bundan sonra Astarhan’ın hâkimiyeti Urus Han’ın eline geçmistir. Daha
sonra ise sehir Toktamıs Han tarafından ele geçirilmistir32.
1. 1. Astarhan’ın Timur Tarafından Tahrip Edilmesi
Astarhan Toktamıs Han’ı cezalandırmak isteyen Emir Timur tarafından 1395’de ele
geçirilmis ve yakıp yıkılmıstır33. Timur’un yaptığı tahribat tarihçi Serafeddin Ali Yezdî tarafından
söyle anlatılmaktadır:
“Timur’un emriyle Hacı Tarhan’ın (Astarhan) idaresiyle mesgul olan hizmetkârlarından
Ömer-i Taban oradaki Kalantar Muhammedi adlı bir asilzâdenin komutasında (Timur’a
karsı) bir düsmanlığın ortaya çıktığını farkedince Timur’a haber yolladı. Timur mirzalarını
bırakarak bizzat kendisi Hacı Tarhan ve Saray’ın tahrip edilmesi için harekete geçti. O
sene çok ağır bir kıs ve bol kar vardı. Hacı Tarhan İdil’in kenarındaydı ve bu nehrin kenarından
baslayarak tahkimlenmisti. Nehir tarafında tahkim yoktu. Böylece sehrin bir tarafını
nehir tahkim ediyordu. Kısın üzerini buz kapladığından dolayı nehrin yüzeyi adeta toprak
gibi oluyordu. Nehrin bu tarafında kerpiç ve balçık yerine buz parçalarından duvarlar olusturulmustu.
Buz parçalarını geceleyin sulayarak tek bir parça haline getiriyorlardı. Bu da
sehrin tahkimleriyle birleserek kaleyi meydana getiriyordu. Bu muhtesem bir tahkimdi.
Bundan dolayı burada zikredilmistir. Neticede, Timur Hacı Tarhan’a yaklastığında kendine
yakın olan az sayıda adamıyla sabahleyin muzaffer ordusunun önünde Hacı Tarhan’a doğru
yürüdü. Sehrin yöneticisi Muhammedi mecburen onu karsılamaya çıkmıstı. Ancak Timur
onu Pir-Muhammed Mirza, Emir Cihansah, Emir Seyh-Nureddin, Timur Hoca-i Ak-Buga ve
askerleriyle Saray’a yolladı. Timur Hacı Tarhan’a girdi ve aman karsılığında haraç koydu ve
oradaki canlı cansız herseyi yağmalattırdı. Zikredilen sehzâde ve emirler buz üzerinde İdil
Nehri’ni geçtiler ve aldıkları emir gereğince Muhammedi’yi buzun altına balıklara yem olarak
bıraktılar. Muzaffer ordu Saray’ı da ele geçirdi ve atase vererek orayı da yaktılar… Hacı
Tarhan’ın bütün ahalisini bosaltarak sehri yaktılar ve Timur ordusuyla kıslağına geri döndü…”
34.
Timur’un Toktamıs Han’a indirdiği darbeden ve Saray ile Astarhan’da yaptığı yıkımından
sonra Edigey Mirza Altın Orda’da hâkimiyeti sağladı. O Hanlık tahtına Timur Kutluk’u
ve onun ölümünden sonra da Sadibek Han’ı çıkardı35. Sadibek Han adına H. 805
(1402/1403) tarihinde bastırılan ve üzerinde Hacı Tarhan el-cedid (yani yeni Hacı Tarhan)
yazan sikkeler bulunmustur. Bu Astarhan’ın Timur’un yaptığı yıkım üzerine baska bir yerde
yeniden yapılandırıldığını ortaya koymaktadır36. Bu yeni sehir de çabucak gelismistir. Zira J.
Schiltberger’in 1427’de kaleme aldığı eserinde belirttiğine göre Haitzicherchen (Hacı Tarhan/
Astarhan) iyi toprakları olan büyük bir yerlesim alanıydı37. Ancak Timur’un yaptığı
tahribattan sonra Astarhan’ın ekonomik önemi azalmıstı. Çünkü Astarhan doğudan gelen
baharat, ipek ve diğer ticari malların Avrupa’ya tasındığı bir merkez olma özelliğini artık
kaybetmisti38. Zira bu malların Avrupa’ya tasındığı güzergâh değismisti.
2. Altın Orda’da Hâkimiyet Mücadelesi ve Astarhan Hanlığı’nın Kurulusu
XV. yüzyılın ortalarında Altın Orda’nın içerisinde uzun süreden beri cereyan etmekte
olan taht mücadeleleri ve iç çekismeler neticesinde bu devlet parçalanarak ayrı ayrı hanlıklara
ayrılmıstır. Nitekim bu hadiseler Tatarların sanlı Edigey Destanı’nda söyle anlatılmıstır:
Çengiz’den kalan han tahtı
Kan tahtına dönüstü
Han sarayı kusatıldı.
Kırım, Kazan, Astarhan,
Ayrı ayrı il oldu,
Altın Orda dağıldı39.
Altın Orda’nın dağılmasından sonra onun merkezi toprakları Ulu Orda Hanlığı40’nın
hâkimiyetinde kaldı. İste Astarhan Hanlığı da bu hanlığın dâhilinde olarak tesekkül edilecekti.
Astarhan hanları Toktamıs Han’dan sonra Altın Orda Devleti’nin basına geçen Timur
Kutluk (1397-1400)’un soyuna dayanmaktadırlar. Nitekim Timur Kutluk’un torunu olan
Altın Orda Hanı Küçük Muhammed 1459 yılında ölümünden önce Altın Orda’nın bir parçası
olarak Astarhan’da hüküm sürmüstü. Onun ölümünden sonra oğulları Mahmud ile
Ahmed arasındaki taht kavgaları neticesinde Astarhan Ulu Orda (Altın Orda)’dan ayrılma
sürecine girmisti41. Bu kavgaların sonucunda Ahmed Han galip geldiği için bazı kaynaklar
Astarhan hanlarını ona dayandırmıslardır. Zira Ebu’l-Gazi Bahadır Han, Timur Kutluk
Han’ın torunu olan Altın Orda Hanı Küçük Muhammed’in oğlu Ahmed Han’ın neslinden
Astarhan hanlarının neset ettiğini belirtmistir42. Ayrıca “Babürnâme” eserinde de Herat’ta
hüküm sürmüs olan Timurlu Sultanı Hüseyin Mirza’dan (1469-1506) bahsedilirken onun
ablası Büdeke Begim’in Sultan Ahmed Mirza ile evli olduğu ve bu yüzden de kazaklıkların
Ahmed Han Hacı Tarhan’a verildiği yazılmıstır43. Astarhan’ın Ahmed Han’a atfedilmesinin
nedeni onun Ulu Orda hükümdarı olarak Astarhan’ı bağımlı kılması olsa gerektir. Esasen
devletin temelini Ahmed Han değil onun kardesi Mahmud Han atmıstır. Zira 1465 yılına
kadar Ulu Orda’nın hanı olan Mahmud kardesi Ahmed tarafından tahtan indirilince
Astarhan’a kaçmıs, sehri ele geçirerek Hanlığın temelini atmıstı44. Mahmud Han’ın tahtını
kaybetmesinde Kırım Hanı Hacı Giray’ın de rolü olduğu anlasılmaktadır. Zira “Nikonovskaya
Letopis”ten öğrendiğimize göre 1465 yılında Ulu Orda Hanı Mahmud ordasıyla
Don’u geçerek Rus topraklarına saldırdı. Ancak Kırım Hanı Azigirey (Hacı Giray) bu sırada
gelerek onu bozguna uğrattı. Böylece Rus toprakları büyük bir tehlikeden kurtuldu45. Anlasılan
kardesinin bozgunundan yararlanan Ahmed Han onu tahttan indirerek Ulu Orda’nın
basına geçmis ve kendi adına burada para bastırmıstır46. Bu durumda Mahmud Han da
“Taht-İli”ni terkederek Astarhan’a kaçmak zorunda kalmıstı. Böylece Astarhan Hanlığı’nın
temeli atılmıs oldu.
Mahmud Han 10 Nisan 1466 tarihinde Osmanlı Padisahı Fatih Sultan Mehmed’e bir
elçiyle beraber yolladığı mektubunda Osmanlı Devleti ile Altın Orda Hanlığı arasında eskiden
olan iyi siyasi münasebetlerden bahsetmis ve kendisinin de Osmanlı Devleti ile iyi münasebetler
tesis etmek niyetini belli etmistir47. Bu diplomatik münasebet kurma durumu
Astarhan Hanlığı’nın henüz 1466 yılında kurulması çabalarından biridir. Nitekim 1466 yılında
Moskova’ya gelen Sirvansah Hanlığı elçisi Hasan Bey ile beraber ticaret kervanında
seyahat eden Tverli tüccar Afanasiy Nikitin Astarhan yolu üzerinde Han’ın emriyle Tatarlar
tarafından saldırıya uğrayarak yağmalandıklarını anlatırken, adını belirtmese de Astarhan
Hanı’ndan ve onun Ordası’ndan açıkça bahsetmektedir48. Nikitin, ayrıca o sırada Buzan
Nehri kenarında bulunan ve üç bin Tatar adamıyla birlikte tüccarları gözetleyen Mahmud
Han’ın oğlu hanzâde “Kasım Sultan”ın adını da zikretmektedir49. Mahmud Han’ın adına
Astarhan’da ve baska yerlerde basılan paralar da mevcuttur. Bu paraların üzerlerinde es-
Sultani’l-adil Mahmud bin Muhammed Han bin Timur diye yazılmıstır50. Ayrıca,
Astarhan’nın Mahmud Han’ın soyuna bağlandığı Kırım hanlarının Astarhan hanlarını
“Mahmudoğulları” diye adlandırmalarından da bellidir51. Mahmud Han’ın tam olarak ne
zaman öldüğünü ve oğlu Kasım’ın ne zaman Astarhan’da hâkimiyet kurduğunu kaynaklardan
öğrenemiyoruz. Arastırmacıların tespit ettiğine göre onun adı son kez Rus kaynaklarında
14 Mart 1475 tarihli belgede geçmektedir52. Üstelik 30 Nisan 1476’da Astarhan’a gelen
Venedikli seyyah A. Contarini sehrin Ulu Orda Hanı’nın (Ahmed Han) kardesinin
(Mahmud Han) oğullarına ait olduğunu belirtmis ve Kasım Han’dan “Astarhan Hâkimi” olarak
bahsetmistir53. Bu durumda Mahmud Han’ın 14 Mart 1475 ile 30 Nisan 1476 tarihleri
arasında öldüğünü tahmin etmek zor değildir. H. H. Howorth, A. Contarini’nin adlarını
vermeyerek Astarhan’ın sahipleri olarak zikrettiği Kasım Han’ın diğer kardeslerinin Ahmed
Han’ın Kırım’dan Mengli Giray’ı çıkardığında tahta geçirdiği Canibek ve daha sonra
Astarhan Hanı olan Abdülkerim olduklarını öne sürmüstür54.
Kasım Han’ın Astarhan Hanlığı tahtına oturur oturmaz Ulu Orda hâkimiyeti için
mücadeleye giristiği anlasılıyor. Zira A. Contarini Kasım Han’ın 1476 yılı dolaylarında am-
cası (Ahmed Han) ile daha önce babasının yönetimi altında bulunan “Taht-İli”ne hâkim
olmak için savas halinde bulunduğunu belirtmistir55. A. Contarini’nin sözlerini değerlendiren
İ. Zaytsev’e göre amcanın yeğeni ile olan mücadelesi iki bağımsız devletin savası değil,
sadece Ulu Orda içerisindeki hanedanın taht rekabetiydi56. Buna göre Kasım Han amcasına
bağımlı idi. Bu yüzden de A. Contarini “İmparator” yani “Büyük Han” olarak Ahmed Han’ı
göstermisti57. Oysa yine Venedikli seyyahın Kasım Han’ın amcası ile hâkimiyet mücadelesi
verdiğini belirten ifadelerinden ve Moskova ile diplomatik münasebet kurduğunu belirten
“Astarhan hâkimi Kasım Han her yıl Rusya’ya, Moskova Dükü (Knezi)’nün yanına bir elçi
gönderiyor. Onun bunu yapmaktan niyeti her seyden önce hediye ve armağanlar almaktır”58
seklindeki sözlerinden, Kasım Han’ın en azından bağımsız olmaya çalısan bir idareci olarak,
hiç olmazsa belli bir süre, Astarhan’da hâkimiyet kurduğu anlasılmaktadır.
Kasım Han Altın Orda Devleti’nin dağılmasından sonra ortaya çıkan Nogay Ordası
haricindeki bütün Tatar devletleri arasında asker sayısı bakımından yaklasık 100 Bin kisilik
mevcudiyeti ile en güçlüsü olduğu bilinen Ulu Orda’ya ve amcası Ahmed Han’a karsı direnmeye
çalısmıstır. Nitekim askeri gücüne dayanan Ahmed Han Sibir ve Kazak hanları ile
Nogay mirzalarının Özbek Hanı Ebü’l Hayr Han’ın halefi olan Seyh Haydar’a karsı
olustumus oldukları ittifakın da inisiyatifini elinde bulundurmustur. Bunun neticesinde
Ahmed Han, Sibir Hanı İbak, Kazak Hanı Canibek ve Nogay Beyi Abbas’ın müttefik kuvvetleri
Özbek ordusunu tepeleyip Seyh Haydar’ı öldürmüslerdir. Özbeklerin Hanı olarak ilan
edilen Seyh Haydar’ın küçük yastaki oğlu Seyban Han bu durumda Astarhan’a kaçmıs ve
Kasım Han’a sığınmıstır. İste kendi hâkimiyetine karsı gelen yeğeni Kasım Han’a karsı böyle
müsait bir fırsat bulan Ahmed Han durumu derhal değerlendirmis ve koalisyon güçleriyle
birlikte Astarhan’ı muhasara ederek Kasım Han’ı Seyban’ı Astarhan’dan uzaklastırmak zorunda
bırakmıstır59. Bu durum Astarhan’ın Ulu Orda’ya bağımlılığının devam ettiğini ortaya
koymaktadır. Bu hadiseden sonra Ulu Orda Hanı Ahmed’in güçlendiği asikârdır. Nitekim
onun 1476’da Kırım Hanlığı’na saldırarak Mengli Giray Hanı mağlup etmesi ve Kırım tahtına
yeğeni Canibek’i oturtması bunun bir göstergesidir60. Bu durumda Astarhan’ın onun hâkimiyetinde
olduğu daha kolay anlasılır. Ancak Kırım Hanlığı’nın, 1475 yılından itibaren
Osmanlı Devleti’nin hâkimiyetine girmeye baslaması bir süre sonra dengeleri değitirmistir61.
Bu durum zamanla Kırım Hanlığı’nın öncelikle Ulu Orda’ya ve onun yıkılmasından sonra da
Astarhan’a karsı büyük bir güç kazanmasına sebep teskil edecekti. Böylece, Osmanlı Devleti’nin
gücü asağı İdil boyunda da hissedilecekti62.
Kasım Han’ın zikrettiğimiz hadiselerden sonra Ulu Orda Hanı Ahmed’in Moskova
Knezi III. İvan’a karsı giristiği ve Ugra Nehri’ne kadar ilerlediği sefere63 katıldığı tahmin
edilmektedir64. Örneğin “Sofiskaya Letopis”te bu seferle iliskili olarak Ahmed Han’ın kardesinin
oğlu Kasım Han’ın adı zikredilmistir65. Bu seferden sonra ise kaynaklarda onun adı
geçmemektedir66. Bu onun amcasına tabi olduğunu ve 1480’den sonra öldüğünü ortaya
koymaktadır. Bundan sonra 1502 yılında Ulu Orda’nın Mengli Giray Han tarafından yıkılmasına
kadar Astarhan’ın tarihi, onun ünlü arastırmacısı İ. Zaytsev’in değerlendirmelerine
göre, bağımsız bir hanlık olarak değil, sadece Ulu Orda’nın bir parçası seklinde ve onun tarihi
içerisinde değerlendirilmektedir67. Yine aynı yazarın değerlendirmesine göre 1480’li yılların
baslarında Ulu Orda’nın baskenti Astarhan sehri olmustur68. Bundan sonra Kırım Hanlığı
ile Ulu Orda arasındaki siyasi münasebetler düsmanca bir hal almıstır. Nitekim Tatarlar arasına
seyahat eden dönemin Venedikli tüccarı J. Barbaro’nun anlattıklarına göre Kırım Hanı
Mengli Giray Solhat (Eski Kırım)’ı ele geçirip Kefe hâkimi Tatar Beyi Eminek’i öldürerek
bölgenin hâkimi oldu. Bu hadiselerden bir yıl sonra ise İdil kıyısında yer alan ahalinin hükümdarı
olan Murtaza Han’ın hâkimiyeti altındaki Astarhan’a saldırdı ve ilini ele geçirerek
kendi hâkimiyeti altına aldı. Bunlardan kalabalık bir grubu Kefe’ye yolladı ve Murtaza Han’ı
da hapse attırdı. Ancak aynı sıralarda baska bir Tatar Hanı Mengli Giray’a saldırarak ona
zarar verdi ve onun Kefe’ye geri çekilmesini sağladı. Böylece Murtaza Han hapisten kurtularak
güç kazandı ve ertesi baharda Kefe’ye kadar ilerleyerek etrafı tahrip etti fakat sehri ele
geçiremeyerek geri döndü69. Benzer olayları anlatan Seyid Muhammed Rıza’nın “Es-sebü’s-
Seyyar…” ve anonim “Kısaca Kırım Hanları Tarihi”ne göre Murtaza Sultan güya kardesi ile
çatısmak önerisiyle ve aldatmak niyetiyle Kırım Hanı Mengli Giray’a sığındı ve onun tarafından
iyi sekilde kabul edildi. Ancak Mengli Giray onun gerçekte kendisine tuzak kurduğunu
öğrenince Murtaza’yı tutuklattı. Bunun üzerine Murtaza’nın kardesi Seyid Ahmed Han
onu kurtarmak için Kırım’a saldırdı ve Mengli Giray’ı bozguna uğrattı. Mengli Giray Han
yaralı sekilde kaçarak Kırkor’a sığındı. Seyid Ahmed Han o sıralarda Solhat’ı yağmalayarak
Kefe’yi kusattı. Ancak güçlü Kefe kalesini ele geçirmeyi basaramayarak geri çekilmek zorunda
kaldı. Bu arada toparlanan Kırım kuvvetleri Mengli Giray’ın oğulları ve Kalgası Muhammed
Giray ile beraber o sıralarda kardesleriyle kavga içerisinde bulunan Seyid Ahmed
Han’ın üzerine giderek bir gece vakti aniden “Taht-İli”ne saldırdı. Arkadan babasının kuvvetlerince
desteklenen Muhammed Giray onları bozguna uğratarak Seyid Ahmed’i öldürdü70.
Aynı hadiseleri 6993 (1485) yılı altında ve Orda Hanı Murtaza hakkında baslığıyla gösteren
“Nikonovskaya Letopis”e göre ise o senenin kısında Orda Hanı Murtaza bin Ahmed
Kırım Hanı Mengli Giray’ın yanına kıslamak üzere gitti. Ancak Mengli Giray Han onu yakalayarak
Kefe’ye yolladı. Kendi küçük biraderini de Timur Bey’in üzerine yollayarak Ordayı
ve uluslarını bozguna uğrattı… Aynı yıl Orda Hanı Mahmud bin Ahmed Timur Bey71 ile
beraber Mengli Giray Han’ı tepelemek ve kardesi Murtaza’yı kurtarmak üzere harekete geçtiler.
Bunun üzerine Mengli Giray gizlice ordusundan kaçtı. Mahmud Han Murtaza’yı getirerek
Hanlığın basına geçirdi. Mengli Giray Türklere sığındı. Türkler ona ve Nogaylara kuvvetler
yollayarak Orda üzerine gitmelerini emrettiler72. Bu üç rivayette benzer olaylar anlatılmakta
ise de bazı farklılıklar mevcuttur. Örneğin J. Barbaro’nun Murtaza Han’ın
Astarhan’ın hâkimi olduğunu belirtmesine karsın Rus letopisi ondan Orda Hanı olarak bahsetmistir.
Ayrıca Seyid Ahmed Han Mahmud Han ile karıstırılmıstır. Ancak bu rivayetlerin
önemli tarafı Astarhan’ın doğrudan Ulu Orda’ya bağlı olduğunu ve bizzat Ahmed Han’ın
oğullarınca yönetildiğini göstermesidir. Ayrıca bu dönemde Altın Orda Hanlığı’nın mirasını
devralmak isteyen Kırım Hanlığı ile Ulu Orda’nın hâkimiyet mücadelesinin kızıstığı da asikârdır.
Nitekim bu durum Astarhan tarihine oldukça tesir etmistir. İ. Zaytsev’in B.
İschboldin’e dayanarak aktardığına göre Murtaza Han’ın Mengli Giray tarafından tutuklanmasından
sonra Astarhan tahtına Seyid Ahmed’in oğlu Kasay veya diğer bir ifadesiyle Kasım
çıkmıstır. Nitekim Seyid Ahmed Han’ın gerçekten de Kasım adında bir oğlu olduğu doğrudur73.
Ancak bu konuda hüküm vermek için yeterli kaynağın bulunmadığı anlasılmaktadır.
S. Mercani’ye göre 1490’dan 1504 yılına kadar Astarhan’da Abdülkerim bin Ahmed
Han hüküm sürmüstür74. Ancak onun esasen Mahmud Han’ın oğlu olduğu ve 1491-1492
arasında bir tarihte tahta çıktığı anlasılmaktadır. Onun iktidarının baslangıcında 1492 yılında
İbak Han ve kardesi Mamuk komutasındaki Nogay mirzaları Astarhan’a saldırmıslardır75.
Bu arada Osmanlı Devleti’nin desteğiyle Kırım Hanlığı iyice kuvvetlenmistir. Bunun sonucunda
1502 yılı Temmuz ayında Kırım Han’ı Mengli Giray “Taht-İli”ne ya da Rus kroniklerindeki
adıyla “Bolsoya Orda” (Ulu Orda)’ya saldırarak Seyh Ahmed Hanı öldürmüs ve Altın
Orda Devleti’ni tamamen ortadan kaldırmıstır. Aynı yıl hanzâdeler Yusuf Sultan, Yakup
Sultan ve diğer bazı Ahmedoğulları Büyük Rus Knezi’ne hizmet etmek üzere Astarhan’dan
Moskova’ya gelmistir76. Bundan sonra Ulu Orda toprakları Kırım Hanlığı ile Nogay Ordası
arasında paylastırılmıstır77. Böylece Astarhan bağımsız bir devlet haline gelmistir.
Bağımsız hale gelen Astarhan Hanlığı’nın toprakları batıda Kuban Nehri’ne ulasmakta
ve Don Nehri’nin asağı akımını asmaktaydı. Doğuda Nogay Ordası ile sınır teskil edecek
sekilde Ahtuba’nın kollarından biri olan Buzan Nehri’ne kadar ulasmaktaydı. Sınırlar güneyde
Terek Nehri’ne kuzeyde ise İdil ile Don nehirlerinin arasındaki en dar bölgeye kadar
yaklasmaktaydı78. Astarhan Hanlığı Hazar Denizi ve Kokas dağlarının geçtiği güney sınırında
Alanlarla ve batıdan da Çerkeslerle komsuydu. Egorlık ve Manıç nehirlerinden Don Nehri’ne
doğru uzanan batı sınırlarında ise Kırım Hanlığı yer almaktaydı. Bu sınırlar dâhilinde
Astarhan Tatarları göçebe olarak yasamakta ve kıslamak için de Astarhan sehrine dönmekteydiler79.
3. Astarhan Hanları ve Dıs Siyasi Münasebetleri
Ulu Orda’nın yıkılmasından sonra güçlenen Kırım Hanlığı’na karsı Astarhan hanları
diğer devletlerle ittifak tesis etmek zorunda kaldı. Buna paralel olarak Abdülkerim Han Kırım
Hanlığı ile rekabet içerisinde oldu ve Kırım hanlarının saldırılarına karsı Nogayların
desteğini sağladı80. O özellikle Nogay Beyi Yamgurçi Mirza’nın kontrolü altındaydı. Bu durumdan
Astarhan bölgesindeki verimli balık barındıran sulardan faydalanmak isteyen Rus
balıkçılarının Nogaylar tarafından yağmalanmalarından dolayı bazen Ruslar da rahatsız olu-
yorlardı. Abdülkerim’in Astarhan tahtında kontrolü tamamen 1508 yılında sağladığı düsünülmektedir.
Onun hanlığı döneminde Kırım Hanı Mengli Giray Ulu Orda’nın devamı olarak
gördüğü Astarhan’ı ortadan kaldırma düsüncesindeydi. Nitekim 1508’de ilerdeki
Astarhan seferi için Moskova Knezi Vasiliy’den yardım istemisti. Ayrıca Mengli Giray’ın İdil
ticaret yolunu kontrol altına almak gayesiyle Astarhan’ı zaptetme planında Rusların gemilerinden
faydalanma düsüncesi de vardı. Rus Knezi de Litvanya’ya karsı Kırım Hanlığı’nın
desteğini sağlamak amacıyla Astarhan seferinde Mengli Giray Han’a yardım sözü vermekten
çekinmiyordu. Bu arada Astarhan’da konrolü sağlayan Abdülkerim Han da 1509 yılında
Nogay mirzalarıyla anlasarak Kırım Hanlığı’na karsı bir sefer düzenlemek niyetindeydi. Buna
karsın Mengli Giray Han Mangıt, Sirin ve Barın kabileleriyle birlikte 250 bin kisilik ordu
olusturup basına oğlu Muhammed Giray’ı geçirerek Nogaylar üzerine yolladı. Kırım ordusu
Nogayları ağır bir yenilgiye uğratarak birçok ganimetle geri döndü. Ancak bu sefer Rus donanmasının yardımı olmadığı için Astarhan’a dokunmadılar81.
Abdülkerim Han’ın kardesi olan Canibek Han’ın Astarhan tahtına 1514 yılında çıktığı
bilinmeketdir. Onun döneminde Mengli Giray’ın ölümünden sonra Kırım tahtına çıkan
ve Rus düsmanı olduğu bilinen Muhammed Giray Han 1515 yılında Nogaylar ve Astarhan
Hanlığı üzerine sefere çıktı. Ancak Don Nehri’ne kadar ulastığında durumu haber alan
Astarhan Hanı’nın ve Nogay Mirzası Sigim’in İdil’in öte tarafına geçtiklerini öğrenince seferi
erteledi. Bu arada Ruslarla Nogaylar ve Astarhan Hanlığı yakınlasmıs ve her bir taraftan
elçiler ile tüccarlar gidip-gelmeye baslamıstı. 1516 yılına doğru Muhammed Giray Han
Astarhan’a sefer yapma düsüncesini devam ettirmekteydi. Ancak Ruslar onunla isbirliği
yapmaktan kaçınıyorlardı. Bu sıralarda Astarhan Hanlığı Nogaylarla mücade etmeye baslamıstı.
Bu mücadeleden Astarhan galip çıkmıstı. Bu yüzden Nogay mirzaları 1517 yılında
Muhammed Giray Hanı Astarhan’ı ele geçirmeye davet ettiler. Aynı yıl Kazan Hanı Muhammed
Emin’in ağır sekilde hastalanması üzerine erkek kardesi ve oğlu olmadığından dolayı
Kırım’a gelen Kazan delegasyonu Astarhan hanlarından birini Kazan tahtına oturtmayı
planladıklarını Muhammed Giray’a ileterek adeta onu Astarhan seferi için tahrik ettiler.
Aynı dönemde Astarhan ile Moskova’nın yakınlastığı tahmin edilmektedir. Rus kaynaklarının
verdiği bilgiye göre 1518 yılında Canibek Han’ın yeğeni olduğu anlasılan Bebey Sultan
Kırım üzerine bir sefer düzenledi. Bu arada 1519 yılında Astarhan ile ittifak ettikleri anlasılan
Kasım Han idaresindeki Kazakların darbesiyle İdil-Yayık nehirleri arasında göçebe olarak
yasayan Nogaylar bölgeyi terkederek İdil’in sol tarafına yerlesmek zorunda kaldılar.
Astarhan’ın bu siyasi yükselisi karsısında Muhammed Giray Han Canibek Han’dan Moskova’ya
karsı Kazan ile birlikte güçlerini birlestirmelerini teklif etti. Ancak onun bu girisimi
neticesiz kaldı82. Bundan sonra Kırım-Astarhan siyasi münasebetlerinin yine düsmanca bir
hal aldığı anlasılmaktadır. Nitekim Rus vakanüvis V. Tatisçev’in bildirdiğine göre Muhammed
Giray Han 1520 yılında elçilerini Büyük Rus Knezi’ne yollayarak ondan Ulu Orda’ya
yani Astarhan Hanı’na karsı kendisine yardımda bulunmasını talep etti. Büyük Knez de asağı
bölgelerdeki sehirlerden insanları gemilerle yardıma yolladı. Onlar Ahtuba’ya kadar savasa-
rak ilerlediler fakat Saray’ı alamadan bazı esirler elde ederek geri döndüler83. Yazar bu kaydın
devamında Rusların Kırım Hanı ile Astarhan’ı bozguna uğrattıklarını da iletmektedir84.
V. Tatisçev’in bu kaydından onun Astarhan’ı Ulu Orda’nın devamı olarak gördüğü de anlasılmaktadır.
1521 yılında Nogay Mirzası Seyid Ahmed Bin Musa (Siydiak) Astarhan’ı ele geçirerek
Canibek Han’ın pekçok yakınını katletti. Canibek Han da aynı yıl vefat etti85. Bundan
sonra Nogay mirzalarının desteğini alan Hüseyin Han Astarhan tahtına oturdu. Aynı yıl
Kırım Hanı Muhammed Giray Kazan Hanı Sahib Giray’la ittifaken Moskova’ya saldırdığı
esnada Hanın ve Kırım kuvvetlerinin yokluğundan faydalanan sadece 580 Astarhan akıncısı
yarımadaya saldırarak yağmaladılar86. Bundan dolayı Muhammed Giray Han Moskova Knezi
ile anlasma yaparak aceleyle Kırım’a döndü87.
3. 1. Muhammed Giray Han’ın Astarhan Seferi
Kırım Hanı Muhammed Giray Moskova ve Leh isini hallettikten sonra hem asağı İdil
sahasını hâkimiyeti altına almak hem de Moskova seferi esnasında Kırım’a saldıran
Astarhanlılardan intikam almak amacıyla Nogay mirzalarından Mamay ile ittifak kurdu.
1523 yılında büyük bir ordu toplayarak Hüseyin Han idaresindeki Astarhan’a saldırdı. Sehri
ele geçirdi. Oradaki Nogay kabilelerini kendi hâkimiyeti altına alarak hanlığın idaresine
nezaret etmeleri için oğulları Gazi Giray ve Baba Giray’ı bir-kaç mirza ile beraber gönderdi.
Bunlar Nogay kabilesine kötü muamelede bulundular. Bu zulmü isiten Muhammed Giray
Han, mirzalara ve kendi oğullarına kızdı. Onları tekdir etti. Zulmü men için siddetli emirler
verdi. Giraylar ve mirzalar Hanın bu emirlerinden dolayı ona darıldılar. İste bu vakıa üzerine
hana adavet bağlayan mirzalar ve Giraylar dahi babaları aleyhine çalısmaya basladılar88.
Ayrıca Muhammed Giray Han’ın Astarhan seferinde ittifak kurduğu Nogay Mirzası
Mamay’ın kardesi Agis, Muhammed Giray Han’ın Astarhan’ı ele geçirerek hâkimiyet alanını
genisletmesinde kardesinin ona yardımcı olmasından yakınmıs ve kendisini uyarmıstı. Zira
Muhammed Giray’ın kendilerine de saldıracağından çekinmekteydi. Eğer ona engel olmazsalar
Kırım Hanlığı tüm Nogay ordasına hâkim olabilirdi. Bunun üzerine güçlerini birlestiren
Nogay mirzaları zaferin sarhosluğuyla tedbirsiz hareket eden Muhammed Giray’a saldırarak
onu ve kalgası Bahadır Giray’ı öldürdüler. Böylece Astarhan Hanı da onların yardımıyla
tahtına kavustu89. Muhammed Giray Han’ın öldürülmesiyle Astarhan Hanlığı Kırım teh-
didinden kurtulmus ve kısa vadede hâkimiyetini sürdürmüs oldu. Ancak Rus düsmanı olduğu
bilinen ve Kazan tahtına Sahib Giray Hanı oturtarak Rusları güneyden ve doğudan sürekli
baskı altında tutma siyaseti güttüğü anlasılan bir devlet adamının ölümü hiç kuskusuz
Moskova’nın isine daha çok yarayacaktı90. Ruslarca da kıskırtıldıkları anlasılan Nogay mirzalarınca
Muhammed Giray Han’ın öldürülmesinden sonra tekrar Astarhan tahtına çıkan Hüseyin
Han, A. N. Kurat’a göre 1532 yılına kadar hüküm sürmüstür91. Ancak kaynaklarda
Seyh Ahmed Bin Ahmed’in 1525 ile 1528 yılları arasında Astarhan’da han olduğuna dair
kesin olmayan bazı ipuçları bulunmaktadır. Ondan sonra Kasım bin Seyid Ahmed’in de
Astarhan’da hanlık yaptığı düsünülmektedir92.
3. 2. İslam Giray Han’ın Astarhan’da Hâkimiyet Kurma Çabası
“Lvovskaya Letopis”in bildirdiğine göre 1530 yılında Ruslar Kazan’a saldırdığında
pekçok Astarhan Tatarı Kazanlıların yardımına gitmisti93. Bu sıralarda muhtemelen
Astarhan tahtında İslam Giray Han bulunmaktaydı. Nitekim Kırım hanedanından gelen
İslam Giray bin Muhammed’in Mayıs 1531’den önce tahta çıkarak 1532 yılının Ocak ayına
kadar kısa bir süre Astarhan’da hanlık yaptığı bilinmektedir94. Bundan sonra da onun gözünün
Kırım’ın yanısıra Astarhan tahtında da olduğu anlasılmaktadır. Zira İslam Giray Han
Osmanlı Padisahı’na hitaben 1534-1535 yıllarında yazmıs olduğu tahmin edilen mektubunda
Sâhib Giray’la olan taht mücadelesinden bahisle eğer Saadet Giray’ı Kırım’a han olarak
gönderirse, kendisinin ona yardımcı olacağını ve Kırım’dan uzaklasacağını belirterek, Osmanlı
Padisahı’nın emir ve lütufları olursa Astarhan’a giderek hanlık tahtına çıkıp Padisah
adına hutbe okutacağını, oranın imârına çalısacağını ve kızılbas tâifesi ile diğer düsmanlara
göz açtırmayacağını belirtmistir95. Ancak destek alamadığı gibi Dest-i Kıpçak’taki Nogay
mirzası Baki Bey’i müttefik edinen Sahib Giray’la Kırım Hanlığı için giristiği taht mücadelesini
kaybedince bu düsüncesini de harekete geçirememistir96.
3. 3. Astarhan Hanlarının Kırım Hanlığı’na Karsı Moskova Knezliği ile Yakınlasması
İslam Giray’ın kısa süreli hanlığından sonra Kasım bin Seyid Ahmed ikinci kez
Astarhan Hanı olmustur. O aynı zamanda Kazan Hanlığı’nın son hükümdarı olan Yadigâr
Han’ın babasıydı97. Fakat onun ikinci hanlığı çok daha kısa sürmüstür. Zira Kasım Han 21
Temmuz 1532 tarihinde Zloba adlı elçisini adamlarıyla beraber ittifak kurma teklifiyle
Astarhan’dan Moskova’ya Büyük Knez’e yollamıstı. Bu sıralarda Kâsım Hanlığı’na98 bağlı
Kozaklar İdil’den Knez’in yanına gelerek ona Çerkeslerin gizlice Astarhan’a geldiklerini ve
sehri ele geçirerek Kasım Hanı, bazı beyleri ve çok sayıda insanı katlettiklerini sağ kalanların
ise yağmalandığını haber verdiler. Yine onların Büyük Knez’e bildirdiğine göre Çerkesler
Astarhan tahtına Akkubek bin Murtaza Han’ı çıkarmıslardı99. Ancak onun hâkimiyeti de
uzun sürmedi.
1533 yılında Astarhan tahtına Abdurrahman bin Abdülkerim çıktı. O, 1537 yılına
kadar Astarhan’da hüküm sürdü100. Onun döneminde Astarhan Hanlığı Moskova ile siyasi
olarak yakınlastı. Zira Astarhan Hanlığı dıs islerinde batıdan Kırım Hanlığı’nın doğudan ise
Nogay Ordası’nın baskısı altındaydı101. Özellikle Kırım hanları Astarhan tahtına kendi korumaları
altındaki kisilerin çıkmasına gayret ederek hanlığı hâkimiyetleri altına alma çabası
içerisindeydiler. Bu sekilde Nogay Ordası’na karsı Astarhan’ı kendi saflarına çekmeyi planlıyorlardı102.
Bu durum güçlü komsularına karsı bağımsızlıklarını korumayı amaçlayan
Astarhan hanlarını Ruslarla ittifak yapmaya itiyordu ki bunun neticesinde hanlığın sonu
gelecekti103. Abdurrahman Han 1533 yılında Kırım Hanlığı’na karsı Moskova’nın desteğini
sağlamak amacıyla elçilerini Büyük Knez Vasiliy İvanoviç’e yollayarak dostluğunu ve bağlılığını
bildirdi. Knez de onun dostluğunu kabul etti104. Bunun neticesinde Astarhan Hanlı-
ğı’nda henüz 1533 yılında “Rus Hizibi” teskil edildi. Rus taraftarı olan bu grubun saray üzerinde
büyük tesiri bulunmakta ve Moskof çıkarlarının en aktif savunucuları olarak dikkat
çekmekteydi. Bu siyasi teskilat Moskova’nın doğrudan desteğiyle meydana getirilmis ve varlığını
devam ettirmisti. Üstelik bu hizip Moskova ve Astarhan arasında karsılıklı münasebet
ve ittifak tesis edilmesine dair ticari-siyasi bir anlasmayı yaptırmayı da basarabilmisti105.
1537 yılında Büyük Rus Knezi, Astarhan Hanı Abdurrahman’a bizzat kendi oğlunu
elçi olarak yollayarak dostluğunu ilan etti106. Buna karsılık Abdurrahman Han İsim Bey’i
adamlarıyla beraber Rus Knezi İvan Vasileviç’e yollayarak onun dostuna dost, düsmanına da
düsman olacağını iletti107. Anlasılan Rusların da Astarhan’ın dostluğuna ihtiyacı vardı. Çünkü
bu sıralarda Kırım ve Kazan hanlıkları Ruslara karsı ittifak etmislerdi108. 1537 yılının 17
Ekimi’nde Bütün Rusya’nın Büyük Knezi İvan Vasileviç kendisine gelen Astarhan elçilik
heyetini kendi oğluyla beraber Astarhan’a Abdurrahman Han’a yolladı. Ancak Nogay Tatar
mirzalarından Mamay’ın adamları bunlara saldırarak kovdular. Bundan sonra Astarhan’a
gelen Nogay mirzaları sehri ele geçirerek Abdurrahman Hanı tahttan indirdiler ve yerine
Dervis Ali Hanı geçirdiler109.
Ancak o da Kırımlıların ve Çerkeslerin baskısı sonucu 1539 yılında Astarhan’ı terk
ederek önce dayısı olan Nogay Mirzası İsmail’in yanına sonra da Ruslara sığındı. Onun yerine
tahta ikinci kez çıkan Abdurrahman bin Abdülkerim 1543 yılına kadar hâkimiyetini korudu110.
Ruslar onun dostluğuna önem vermekteydiler. Nitekim Moskova Knezi elçilerini
göndererek onun sağlığına dair haber aldı111. Bundan sonra 1541 yılında Büyük Knez’in yanına
gelen Astarhan elçileri Abdurrahman Han’ın Knezle çok sıkı bir dostluk kurmak istediğini
belirttiler112. Nitekim onun bu talebi aynı sekilde karsılık buldu113. 1545-1546 yılları
arasında Akkubek Bin Murtaza ikinci kez Han oldu. Ancak Murtaza Han’ın torunu
Yamgurçi bin Bedribek tarafından tahttan indirildi114.
3. 4. Astarhan’ın Sahib Giray Han Tarafından Zaptı
Yamgurçi Han’ın da Kırım ile iyi siyasi münasebetler kuramadığı anlasılmaktadır.
Zira Kırım Hanı Sahib Giray’ın onun Astarhan tahtına oturmasını tasdik etmediğini ve kendi
oğullarından birini Astarhan Hanı yapmak niyetinde olduğunu biliyordu. Bundan dolayı
Sahib Giray Han’a düsmanlık besleyen Yamgurçi Han Kazan’dan mallarla memleketlerine
dönmekte olan Kırımlı tüccarlara saldırdı ve mallarına el koyarak onlardan bazılarını öldürttü.
Bunun üzerine Yamgurçi Han’ı cezalandırmak üzere harekete geçen Sahib Giray Han
yaklasık iki yüz bin asker toplayarak Astarhan üzerine harekete geçti. Sefere Sirin ve Mangıt
gibi kabilelerin beyleri ile hanzâdeler de katıldı. Bu sırada yolda Azak’a alıs-verise gelen bir
Astarhan kervanının olduğu haberi Sahib Giray Han’a ulastı. O önceki baskının intikamını
almak amacıyla emrindeki Gündoğan Beyi bin kisilik kuvvetle beraber Astarhanlı tüccarların
üzerine yolladı. Bunun üzerine Astarhan kervanına baskın yapan Kırım kuvvetleri onların
mallarına el koyarak Azak Kalesi dizdarına teslim ettiler. Bundan sonra Astarhan üzerine
yürüyen Kırım ordusu sehri kusattı. Habersiz halk ve Yamgurçi Han panik oldu. Kırım ordusu
saldırıya geçince Astarhan Hanı, beyleri, hanzâdeleri ve hâremi sehirden kaçtılar. Sehri
ele geçiren Sahib Giray Han Astarhan beyleri ile Hanın kadınlarını ve çocuklarını yakalattı.
Ne var ki, sehri yağmalatmadığı gibi, soyulan tüccarların mallarının iâdesini de sağladı115.
Ancak Kırım Hanı Astarhan ahalisinden birçoğunu varlıklarıyla beraber Kırım’a götürdü.
Galiba yeğenlerinden birini de Astarhan tahtına çıkardı. Kuzey ticaretine açılan bir kapı
olan Astarhan’ın zengin bir yer olması dolayısıyla Türk Padisahı Kanunî Sultan Sülayman,
Kırım Hanı’na Astarhan’dan götürdüğü ahaliyi geri yollamasını emretti116. Bundan sonra
Nogaylara sığındığı düsünülen Yamgurçi Han 1549’da Astarhan’a gelerek yine Hanlığın basına
geçti. 1551 yılında Moskova’ya elçi yollayarak Rusların hâkimiyeti altına girmeye çalısması
ve 1552 yılında Kazan Hanlığı zaptedilirken hareketsiz kalması onun en büyük hatalarıdır117.
Ancak kendisi de 1554 yılında Rusların ve Nogay mirzalarının desteğini alan Dervis
Ali Han tarafından tahttan indirildi. Dervis Ali Han’ın ikinci saltanat döneminde ise
Astarhan Hanlığı Ruslar tarafından ele geçirilerek tarih sahnesinden silinecektir.
4. Rusların İdil Boyunda Hâkimiyet Mücadelesi ve Astarhan Hanlığı’nın Yıkılısı
Astarhan-Rus münasebetlerinde dönüm noktası 1552 yılıdır. Çünkü Ruslar bu yıl
Kazan Hanlığını zaptetmislerdi118. Astarhan’da Kazan’da yasanan trajedi İdil Nehri’nde Hazar
Denizi’ne doğru sürüklenen sayısız cesetler aracılığıyla öğrenilmisti119. Böylece Rusların
Astarhan’a ulasmalarının önünde hâkimiyet mücadelesi çerçevesinde zayıflamıs Nogayları
hesaba katmazsak herhangibir engel bulunmuyordu. Zira 1552 yılında Kazan Hanlığı’nın
kanlı bir sekilde istila edilmesiyle birlikte Astarhan ve Rus Devleti sınırdas hale gelmislerdi.
Böylece Rus silahlarının yeni hedefi Astarhan oluyordu. Bu yeni durum 1533 yılı anlasmasından
sonra Astarhan ile yakınlasarak bu hanlığın siyasi, coğrafi ve askeri yapısıyla ilgili
istihbaratı sağlamıs olan yayılmacı Ruslar tarafından derhal değerlendirilecek ve böylece
Moskova-Astarhan siyasi münasebetleri Rusların Hazar Denizi’ne doğru yayılma siyasetleri
neticesinde düsmanca bir hal alacaktı.
Astarhan Hanı Yamgurçi her zaman için Kazan Hanlığını kıskanmıs ve siyasi olarak
Moskova’yla yakınlasmıstı. Ancak Kazan’da meydana gelen hadiseler onu oldukça endiselendirmisti.
Bunun neticesinde Kazanlı Suyum-Bike Hatun’un babası Nogay Mirzası Yusuf’a
ve Kırım Hanı Devlet Giray’a müracaat etmisti. Nogay Ordası genellikle Kazan ile iyi iliskiler
içerisinde olmamıs ise de Yusuf Mirza kızının ve torununun İvan tarafından esaret altına
alınmasına razı olamamıs ve tam da bu sebepten Moskof elçilerini zincire vurmustur120. Nitekim
tam da bu sıralarda Nogaylarla is birliği yapılarak Ruslara saldırmalarını sağlamak
amacıyla Astarhan ile Kırım hanları ittifak tesis etmislerdi. Bunun neticesinde Devlet Giray
Han Yamgurçi’ye 13 adet top göndermistir. Ancak Nogay mirzaları İsmail ve Yusuf’un kendi
aralarında anlasamadıkları anlasılıyor121.
Rus kroniklerinin belirttiğine göre 1553 yılının Ekim ayında Nogaylardan İsmail
Mirza ve diğer mirzaların elçileri, Timur ve arkadaslarıyla beraber Moskova hükümdarının
yanına gelerek İsmail Mirza’nın ve diğer mirzaların Büyük Rus Knezi’ne bağlılıklarını bildirdiklerini
ilettiler. Ondan Astarhan Hanı Yamgurçi’yi tahttan indirerek yerine Dervis Ali
Han’ı geçirmesi için ordusuyla göndermesini talep ettiler. Böyle bir durumda İsmail Mirza
ve diğer mirzalar Büyük Knez’in emirlerini yerine getireceklerini de elçileri vasıtasıyla iletmislerdi.
Moskof Knezi İvan danısmanı olan Aleksey Feodoroviç Adasev122 ve İvan
Mihaylev’e İsmail’in elçilerinin taleplerini müzakere etmelerini emretti. Bunun üzerine
İsmail Mirza’nın yeğeni olan Dervis Ali’nin Büyük Knez’in ordusuyla ve İdil Nehri üzerinden
çok sayıda gemilerin esliğinde Astarhan’a yollanması ve İsmail Mirza’nın da adamlarını
Astarhan’a yollayarak onlara yardımcı olması kararlastırıldı. Bu arada yapılan plana göre
Astarhan tahtına Dervis Ali oturtulduktan sonra İsmail Mirza da Knez’in düsmanı olan kardesi
Yusuf Mirza’nın üzerine giderek onunla savasacaktı123.
4. 1. Rusların 1554 Astarhan Seferi ve Hanlığı’nın Rus Hâkimiyetine Girmesi
1554 yılında Moskova’nın Rus ordusunun İdil Nehri’nin asağı kesimine düzenlediği
ilk seferi gerçeklesiyordu. Bu askeri hareket o yılın Nisan ayında basladı ve aynı yıl 8 Temmuz’da
seferin aktif savas safhalarının neticelenmesiyle tamamlandı. Bu askeri seferin zahiri
sebebi Nogay Hanı İsmail’in talebi üzerine ona askeri yardım sağlamaktı. Ancak Rusların ana
gayeleri Kırım yanlısı Yamgurçi Han’ı Astarhan tahtından indirmekti. Ayrıca Ruslar
Astarhan Hanlığı’nı Moskova’nın vassallığı altında tutarak zayıflatmak ve yıkmak istiyorlardı124.
Böylece Kazan da zaptedildiğinden dolayı bütün İdil ticari yolu Rusların kontrolüne
girecekti. 1554 yılı basında IV. İvan elçilerini Nogay Ordası’na yollayarak İsmail Mirza’ya
Knez Pronskiy komutasındaki Rus birliklerinin Astarhan’ı ele geçirmek üzere bölgeye gönderildiği
haberini yolladı. Rus elçileri IV. İvan’ın talimatıyla İsmail Mirza’dan bu hareket
esnasında Ruslara yardım etmesini talep ettiler. Ancak İsmail Mirza onların bu isteğini reddetti125.
Böylece Nogayların askeri desteği sağlanamadı.
1554 yılı ilkbaharında 30 bin kisilik Moskof Ordusu Knez Yuriy İvanoviç Semyakin-
Pronskiy’in kumandasında gemilerle İdil Nehri’nde asağıya doğru harekete geçti. Bu Knez,
dostu Mihail Petroviç Golovin ile büyük bir alayın basında bulunuyordu. Öncü alaya Çar IV.
İvan’ın yatakçısı Knez İgnatiy Mihayloviç Vesnyakov ve Siryay Vasileviç Kobyakov126 komuta
ediyorlardı. Gözcü alayına ise Stefan Grigoreviç Sidorov ve Knez Andrey Bulgak
Grigoreviç Baryatinskiy komuta ediyorlardı. Sefere onlarla birlikte Knez Aleksandr İvanoviç
Vyazemskiy’in Vyatiç kıtaları (25.100 kisi) ile Daniil Çulkov’un komutasındaki Kozaklar
(sayıları tespit edilemiyor) da katılıyorlardı127. Böylece Rus ordusunun sayısı yaklasık olarak
35-40 bine çıkıyordu ki, bu oran Astarhan Hanlığı’nın askeri kuvvetlerine kıyasla çok fazla
idi. Rus ordusunun atlı araba katarında eski Han Dervis Ali’de yer almaktaydı. Dervis Ali
birkaç yıl Moskova Büyük Knezi İvan’ın sarayında yasamıs ve onu kendisini Astarhan tahtına
çıkarması için ikna etmisti. Neticede Büyük Knez İvan 29 Ağustos’ta Kolomna’da kendi
isim gününü kutladığında ulaklar eski Astarhan’ın ele geçirildiği haberini ona getirdiler128.
Sefer söyle gerçeklesmisti: Rus ordusu Mayıs ayında asağıdan karaya çıktı ve 29 Haziran’da
artık Perevolok’a yaklastı. Vyazemskiy ve Çulkov’un Kozakları önden yollandılar.
Moskof askerlerinin Astarhan Hanı’nın kuvvetleriyle ilk çatısması 27 Haziran 1554 tarihinde
sonraları Kara Yar diye bilinen Kara Ada’nın yakınında vuku buldu. Baslarında Sakmak
(Sakman, Sakaman ya da Salman) adlı bir komutanın bulunduğu Astarhanlıların öncü birlikleri
tamamıyla bozguna uğratıldı. Esir düsen Sakmak, Yamgurçi Han’ın eski Astarhan yöresinde
(İdil Nehri’nin akımının 5 km asağısında) kendi otağında bulunduğunu ifsa etti. Asıl
Astarhan’da küçük bir garnizon bırakmıslardı. Çünkü Tatarlar sehrin savunmasına hazırlanmamıslardı.
Üstelik Rusların yaklastıkları sırada Astarhan’ın sakinleri de direnmeden
kaçtılar129. Bu arada ısrarla Nogayların desteğini sağlamak isteyen Ruslar, İsmail Mirza’ya
elçi yollamıslardı. Ancak İsmail Mirza Rus elçileriyle Büyük Knez’e kardesi Yusuf Mirza ile
mücadele ettiğinden dolayı Astarhan seferine katılamadığını iletti130. 2 Temmuz 1554 yılında
Knez Pronskiy’in birlikleri savasmadan Astarhan’ı isgal ettiler. Knez Vyazemskiy’in kuvvetleri
de Yamgurçi’nin otağını abluka altına aldı. Han o sırada hâremini ve çocuklarını kendi
muhafızlarıyla bozkırlar üzerinden göndererek Azak’a doğru kaçtı. Ne var ki, onun Türk
toprağına gitme tesebbüsü Rus atlı birlikleri tarafından önlendi. Bunlar 7 Temmuz’da düzensiz
bir sekilde geri çekilen Hanlık kuvvetlerine yetismisler ve herhangi bir zahmet çekmeden
onları katletmisler, kısmen de esir almıslardı. Hanın hâremi de Ruslara esir düsmüstü.
Onlar gemiyle Hazar Denizi’ne götürülmeye çalısılırken Kozak Atamanı F. Pavlov tarafından
alıkoyulmus ve Astarhan’a teslim edilmisti131. Esir kadınlar arasında Yamgurçi’nin besinci
karısı (Mergivan Hatun) ve kızı Balbiçe de bulunmaktaydı132.
Elde edilen zafer neticesinde Ruslar, Astarhan tahtına kendilerinin taraftarı olan
Dervis Ali Han’ı oturttular. Yanına da Knez Andrey Boryatinsk ve Petr Turgevek’i Kozak
okçularıyla beraber bir yıllığına bıraktılar133.
4. 1. 1. 1554 Astarhan-Moskova Anlasması:
Yeni Han 9 Temmuz 1554’te Moskova Devleti ile Astarhan sehrinde barıs anlasması
yaptı. Anlasmayı Moskova Hükümeti adına Knez Yuriy İvanoviç Semyakin, Astarhan Hanlığı
adına ise Dervis Ali Han imzaladılar. Bu barıs anlasmasıyla Astarhan Hanlığı artık Çar
unvanını kullanan IV. İvan’ın hâkimiyeti altına giriyordu. Anlasmanın maddeleri söyleydi:
1) Astarhan Hanı Moskova’ya (IV. İvan) tâbi olarak bağlı olacağını kabul edecek,
2) Astarhan Hanlığı Moskova’ya her yıl 40 bin altın (=1200 ruble gümüs) haraç
ödemeyi kabul edecek ve 3 bin adet balık vermekle mükellef olacak,
3) Ruslar Kazan’dan Astarhan’a kadar –bütün İdil üzerinde- gümrük vergisi vermeden
ve izinsiz olarak (yani Astarhan yönetimine bu konuda haber vermeden ve onlardan
izin almayarak) balık yakalama hakkına sahip olacak.
4) Astarhan’da 1555 yılından itibaren Rus taraftarı olan Dervis Ali Han’a karsı yerli
ahalinin ayaklanmasını önlemek için mevcudu arttırılmıs Rus kuvvetleri konuslandırılacak.
Kuvvetler avcı bası Kaftırev (okçu birlikleri) ve talimatlı Ataman
Pavlov’un (Don Kozaklarının birlikleri) komutası altında olacak134.
Bundan sonra yaklasık 500 Astarhan asilzâdesi (mirzalar ve oğlanlar) Moskova Büyük
Knezi IV. İvan’a bağlılık yemini ettiler ve ölümünden sonra Moskova’nın sonraki hanı seçme
hakkına sahip olduğunu Dervis Ali’ye bildirdiler135. Tarihçi P. L. Karabusçenko Astarhan
Hanlığı’nın Moskof Devleti’ne bağlanması tarihini 1554 yılı olarak kabul etmek gerektiği
düsüncesindedir. Çünkü tam da bu yıl Rus Çarı diğerlerinden baska Astarhan’ın da Çarı olarak
ilk defa adlandırılmaya baslanmıstır. Ayrıca Dervis Ali’nin Astarhan tahtında hüküm
sürmesi yerli ahalinin dizginlenmesi için Moskova tarafından ustaca oynanan siyasi bir temsilden
baska birsey değildi136.
Rus hâmiliği döneminde sehre 7 bin kadarı avam halk, 3 bin kadarı ulema ve 5 yüz
kadarı da asilzâde olmak üzere 10 bin 5 yüz kisi geri dönmüstü137. Bu arada 1555 yılı Nisan
ayında sabık Han Yamgurçi’nin, Yusuf Mirza’nın oğulları Yunus Mirza, Ali Mirza, Yak Mirza
ve diğer pek çok Nogay mirzasıyla beraber Kırım Han’ın yolladığı kuvvetlerle birleserek
sehre saldırdıkları ancak Dervis Ali Han’ın Rus ve Kozak topçularla birlikte onları geri püskürttüğü
haberi Moskova’ya geliyordu138. Bu basarısız girisimden baska Astarhan içerisinde
de Rus muhalefeti olusacaktı. Zira Moskova ile yapılan anlasmaya göre yıllık 40 bin altın
haraç ödenmesi maddesi hiç kuskusuz halkta huzursuzluğa yol açacaktı.
Sonuç olarak 1554 yılı Moskova-Astarhan barıs anlasmasının kölelestirici sartları neticesinde
Astarhan ahalisi haraç toplanmasını sabote etti ve Dervis Ali Han gizlice Kırım
Tatarlarının tarafına geçti. O galiba bazı Nogay gruplarının da desteğiyle Kırım’a ve İstanbul’a
adamlarını yollayarak Kırım Hanlığı’nın ve Osmanlı Devleti’nin desteğini de sağlamaya
çalısmıstı139. Zaten Kırım Hanı onun ricası üzerine Hanın kisisel korumasını sağlamaları
amacıyla Astarhan’a 300 yeniçeri ve 700 Tatar süvarisini top ve barut gibi teçhizatlarla beraber
göndermisti. Bu durum hiç kuskusuz Moskof Devleti’nin karsı hareketine sebep teskil
edecekti140. Bu arada Astarhan’ın 1554’te alınmasından sonra Kırım Hanı Ukrayna’ya saldı-
rınca Rus Çarı, İvan Seremetov141’u pek çok boyar çocuğuyla beraber onun üzerine gönderdi.
Kırım kuvvetleri Rusları ağır bir yenilgiye uğratarak pek çok esir almıslardı. İvan Seremetov
canını zor kurtarmıstı142. Bu saldırı Kazan ve Astarhan’ın düsmesine karsı bir tepkiydi. Ancak
küçük çaplı bir çapul hareketinden öte bir sey değildi. Tüm bunlardan baska Nogay mirzaları
arasındaki mücadeleler de Rusların isini oldukça kolaylastırmaktaydı. Zira Nogay
Ordası’nın basında bulunan ve Ruslara karsı olan Yusuf Mirza tam bir Rus ajanı olmakla
itham edilen kardesi İsmail Mirza tarafından tuzağa düsürülerek 1555’te öldürüldü. Bundan
sonra Nogaylar arasında İsmail Mirza’ya karsı mücadeleler devam etti. İsmail Mirza ve taraftarlarının
bu mücadelede Moskova ile isbirliği yapması hiçkuskusuz Rusların asağı İdil boyuna
dolayısıyla da Astarhan Hanlığı’na hâkim olmasında en önemli etken oldu143. Onlar
Ruslarla sıkı bir ittifak kurmuslardı. Nitekim Osmanlı Devleti’nin Türkistan’a göndermis
olduğu elçilik heyeti 1555 yılında Arslan Mirza yönetimindeki Nogaylar ve Rusların saldırısına
uğrayarak yağmalandı. Bu kafile daha sonra Dervis Ali Han’ın yanına Astarhan’a ulastı.
Kafilede yer alan Ahmed Çavus adlı Osmanlı elçisinin Ruslara karsı Dervis Ali Han’ı desteklediği
tahmin edilmektedir. Zira 1556 yılında Astarhan Ruslar tarafından katî olarak
zaptedildiğinde Dervis Ali Han bu Ahmed Çavusla önce Azak’a sığınacak oradan İstanbul’a
geçecek144 ve daha sonra da Mekke’ye gidecekti145.
4. 2. Astarhan Hanlığı’nın Rusya’ya İlhak Edilmesi
Astarhan idaresinin ve ahalisinin isgalci Ruslara itaat etmemesi ve Kırım ile isbirliğine
girmesi neticesinde Moskova yönetimi 1556 yılı ilkbaharında Astarhanlıları cezalandırmak
ve Hanlığı doğrudan Rus Devleti’ne bağlamak gayesiyle askeri faaliyetlere basladı. Bu
amaçla Rus komutanlar Çeremisinov146 ve Teterin yönetiminde yaklasık 1000 kisilik okçu
alayı, Pisemsk’in komutasındaki gönüllü Vyatka milis kuvvetleri, Ataman Kolupayev komutasındaki
Don Kozakları, Ataman Lyapun Filimonov idaresindeki İdil Kozakları gibi unsurların
yer aldığı Rus ordusu ayrı sekilde harekete geçirildi. Rus kuvvetleri Astarhan yakınlarında
birlesti. Okçular Moskova’dan suyoluyla, gönüllü Vyatiç milis kuvvetleri Hlınov’dan,
Don Kozakları Don’dan İdil Nehri’ne kadar atlı olarak daha sonra da nehir dubalarıyla
Astarhan’a kadar gelmislerdi. Astarhan’a diğer kuvvetlerden önce ilk olarak Lyapun
Filiminov’un İdil Kozakları ulasmıstı. Bunlar aniden sehre saldırmıslar ve Astarhan kalesine
kapanma imkânını bile bulamayan bölgesel kuvvetleri ciddi sekilde bozguna uğratmıslardı.
Vaktinde yetisen okçular ve Don Kozakları zahmetsizce sehri isgal etmisler ve İdil Nehri’nin
deltasında Hazar Denizi sahilinin 20 km içerisinde Dervis Ali Han’ın kaçarak karargâhını
kurmus olduğu noktaya doğru hareket etmeye baslamıslardı. Rus askerleri Tatarların ordugâhını
kusatarak geceleyin onların üzerine saldırmıslar ve böylece meydana gelen panik
ortamından yararlanarak onları bozguna uğratmıslardı. Ancak sabaha doğru zaferle Astarhan’a
geri dönen Rus askerlerinin pesinden giden Dervis Ali Han onlara büyük kayıplar
verdirmisti. Ne var ki, kaleye sığınma imkânından yoksun ve dağınık halde olan Astarhan
kuvvetleri için durum vahim bir hal aldığından dolayı daha birkaç çatısmanın ardından Han,
Azak’a Türk topraklarına kaçmak zorunda kalmıstı. Böylece Astarhan Hanlığı 26 Ağustos
1556 tarihinde savası sonlandıracak herhangi bir anlasma yapılmaksızın Rus Devleti’ne bağlandı147.
Astarhan Hanlığı’nın Moskof Devleti’ne bağlanmasından sonra yerli Tatar asilzâdeleri
arasında belirgin bir sekilde parçalanma söz konusuydu. Onlardan bir kısmı Kırım’a kaçtı.
Bunlar Kırım Hanı’nın hizmetine girerek Moskova ile mücadelelerini devam ettirdiler.
Diğer bir kısmı ise yerlerinde kalarak Rusların hizmetine girdiler ve böylece sosyal statülerini
önemli ölçüde muhafaza ettiler148. Bu arada da Hanlığın merkezi olan sehir, 1558 yılında
civardaki kabilelerin hücumundan muhafaza edilebilmek için, eski yerinden 12 km. daha
güneyde nehrin asıl yatağının sol sahilinde bir adaya nakledildi149. Bundan sonra Astarhan
Hanlığı’nın merkezi olan eski sehir harebe haline dönüstü150. Nitekim “Peçevi Tarihi”nde bu
durum söyle ifade edilmektedir: “Eski zamanlarda Müslümanların oturduğu bu sehirde hâlâ
camilerin, hamam ve medreselerin bina kalıntıları görülmekte idi, fakat içinde insan soyundan
tek bir canlı yoktu”151.
5. Osmanlı Devleti’nin Astarhan’ı (Ejderhan152) Fethetme Girisimi
Osmanlı Devleti’nin İdil Boyu Türk halklarını Rus esaretinden kurtarmak için planladığı
“Kanal Projesi” ve 1569 Astarhan (Ejderhan) Seferi tarih literatürümüzde Ahmed Refik
Bey153’den baslayarak H. İnalcık154, A. N. Kurat155, M. T. Gökbilgin156 gibi tarihçilerimiz
tarafından incelenmistir. Onların arastırmalarının kılavuzluğunda meseleyi kısaca ele almak
gerekirse Osmanlı Devleti’nin 1569 Astarhan seferinin karar, hazırlık, icra ve sonuç olmak
üzere dört önemli asaması vardır.
Bu seferin yapılması fikri önce Kazan’ın ardından da Astarhan’ın Ruslar tarafından
zaptedilmesiyle birlikte İstanbul’da önem kazanmıstır. Zira Osmanlı Devleti’nin en güçlü
olduğu bir dönemde İdil-Ural Müslümanları Ortadoks Rus boyunduruğuna girmis ve Hazar
Denizi’nin kuzeyinde Rus hâkimiyeti sağlanmıstır. Ayrıca Hazar Denizi’nin güneyindeki
İran tehdidiyle birlikte Kafkasya ve Azerbaycan coğrafyasında Osmanlı çıkarları tehlikeye
girmistir. Nitekim Ruslar Kafkasya’ya doğru yayılma siyasetlerinin doğrultusunda bazı
Çerkes beyleri ile ittifak ederek Terek boyunda bir kale insa etmek için harekete geçmislerdi.
Bunun neticesinde 1567’de Terek Nehri’ne akan Sunja çayı üzerinde bir kale yaparak
buraya Rus Kozakları ile bir miktar asker yerlestireceklerdi157. Bu arada Osmanlı Padisahı
Kanunî Sultan Süleyman’a Kazan, Astarhan, Kırım, Nogay ve Kafkasya Müslümanlarından
sikâyetler gelmis ve Astarhan’a bir sefer düzenlediği takdirde kendilerinin de Osmanlı ordusuna
yardımcı olacakları hususunu ona iletmislerdi. Bunun üzerine Türk Padisahı Avusturya
ile barıs yaptıktan sonra 1563 yılı Eylül ayında Kırım Hanı’na İlkbahar’da Astarhan’a sefer
yapılması doğrultusunda hazırlıklara baslamasını bildirmisti. Ancak İdil boyuna Osmanlı
Devleti’nin hâkim olmasını istemeyen Kırım Hanı Devlet Giray, Padisahı bu fikrinden caydırmaya
çalıstı ve bunda basarılı olduğu düsünülmektedir158.
Kefe defterdarı Çerkes Kasım Bey’in de Astarhan’a bir sefer yapılmasını savunduğu
anlasılmaktadır159. O, Kanunî’ye eskiden beri bir Müslüman sehri olan Astarhan’ın Rusların
eline düstüğünü ve önemli bir ticaret merkezi olduğunu belirterek ele geçirildiği takdirde
devlet hazinesine gelir sağlayacağını ve hem de kendi dinini savunmus olacağını telkin etmis.
Ne var ki padisahı ikna edememistir160. Fakat Kanunî’nin ölümünden sonra özellikle
Kasım Bey yeni padisah olan II. Selim’e diğer sebeplerden baska Astarhan’ın feth edilmesinin
gelecekteki İran seferi açısından deniz yolu bağlantısını kurması için ehemmiyetinden
bahsederek onu ikna etmeye çalısmıs ve belki de bunda basarılı olmustur161.
Bu durum “Peçevi Tarihi”nde söyle anlatılmıstır: “İran bölgesinin fethi için askerlerin
yiyecek ve ikmalini sağlamak için Don ve İdil nehirlerinin bir kanal aracılığıyla birbirine
bağlanması fikri Hicri 976 tarihinde ortaya atılınca Astarhan seferi daha önem kazanmıstı.
Bundan dolayı daha önce bölgeyi iyi tanıyan Çerkes Kasım Bey Kefe Sancakbeyliği’ne atanmıstı.
Kasım Bey de görevine basladığında bilgi topladıktan sonra güvenilir kimseleri yerine
gönderip kesif ve ölçümler yaptırdı. Nehirler arasındaki mesafenin altı deniz mili olduğunu
İstanbul’a bildirdi. Eğer bu is basarılırsa Osmanlı askerleri İran seferlerinde yiyecek sıkıntısı
çekmeyeceği gibi Sirvan ülkesi ile Karabağ ve tüm Gürcistan Osmanlı hâkimiyetini katiyetle
tanıyacaklardı”162. Ancak Astarhan Seferi fikrinin alınmasında ana amil olarak asağı İdil boyundan
yani Astarhan üzerinden Hac ibadeti için geçmek isteyen Orta Asya Türklerinin ve
tüccarlarının Osmanlı Devleti’ne müracaatları etkili olmustu163. Hiç süphesiz, Orta Asya
Müslümanlarının taleplerinin alınıp ilerdeki İran seferi de düsünülerek Don ile İdil nehirlerinin
bir kanal ile birlestirilerek Astarhan’ın ele geçirilmesi kararının alınmasında en önemli
rollerden birini de Veziriazam Sokullu Mehmed Pasa oynamıstı164.
Astarhan seferi birkaç yıl süren itinalı bir hazırlık döneminden sonra icra edilecekti.
Zira bunun için yoğun bir askeri hazırlık yapıldığı anlasılmaktadır. Buna göre seferin icrası
için Amasya, Niğbolu, Canik ve Köstendil sancaklarından asker toplanması kararlastırılmıs-
tır165. Çorum Beyi’ne de elli kadar sipahiyi sancağının muhafazası için bırakarak geri kalanını
alaybeyiyle birlikte Astarhan seferine göndermesi emredilmistir166. Nitekim bunların harekete
geçmeleri emri Silistre Beyi’nin askerleri de dâhil edilerek verilmistir167. Kefe’de
Astarhan seferinde kullanılması için gemiler yaptırılmısır168. Bu gemiler için Kastamonu,
Sinop, Trabzon, Samsun, Rize, Giresun, Amasra ve Bolu kaleleri ile Trabzon’dan asker ve
teknik personel temin edilmistir169. Bundan sonra sefere katılacak beylerin askerlerini hazır
ederek nevruzda Kefe Beylerbeyi’ne (Kasım Bey) intisap etmeleri kararlastırılmıstır170. Bu
arada Kasım Bey’e Kefe’deki kalelerden istediği kadar hisar-eri ve azap neferi alma yetkisi de
verilmistir171. Ayrıca “Peçevi Tarihi”nde belirtildiğine göre birçok kale-döven top ve
darbzen, çapa ve kürek, külünk vb. araç ve gereçler temin edilerek büyük bir donanma ile
Kefe’ye yollanmıstır. Kırım Hanı’na da çok sayıda hayvan ve Tatar askerinin tümüyle sefere
katılması için buyruk çıkarılmıstır172. Kanal kazılması için götürülen aletlerin sayısının yaklasık
16 bin olduğu düsünülmektedir173. Ayrıca ordunun iasesinin temini için de tedbirler
alınmıstır174. Yapılan askeri hazırlıklardan sonra 4 Muharrem 976’da (29 Haziran 1568) Kırım
Hanı’na yazılan nâme-i hümâyun’da Astarhan seferi için gerekli olan seylerin çoğunun
gönderildiği, kalan kısmın da vaktinde hazır edileceği, fetih için gayret gösterilmesi hususları
belirtilmistir175. Bunlardan baska Sultan II. Selim tarafından H. 976 tarihinde Leh Kralı
Sigizmund August’a da bir nâme gönderilerek hacılara yol açmak için yapılacak Astarhan
Seferi dolayısıyla Leh sınırlarınının yakınlarından geçecek olan Türk kuvvetlerinin kendilerine
zarar vermeyeceği bildirilerek onların da buna karsılık Rusları baskı altında tutmaları
istenmistir176.
Seferin icrasında İdil boyu Tatar Türkleri de yardımcı olacaktı. Zira Kazan Türkleri
Osmanlı kuvvetlerinin İdil boyuna yaklastığı esnada ayaklanma çıkaracaklarına dair söz
vermislerdi177. Astarhan Tatarları da ayaklanmaya hazırlanıyorlardı. Bu arada Astarhanlı
asilzâdeler Sayın Mirza ile Teney Mirza’nın elçileri Çerkes Kasım Bey’e gelerek ona kendi
aralarındaki bütün Moskof taraftarlarını öldürmekle tehdit ettikleri haberini ulastırmıslardı.
Kasım Bey Nogay Mirzası Urus ve bazı Astarhan Tatarlarıyla da temas kurmus ve onlardan
Osmanlı Ordusu’nun Astarhan’a yaklastığı esnada destek vereceklerine dair söz almıstı178.
15 Ekim 1568 tarihli kayda göre Sultan II. Selim Astarhan seferine Kefe Sancağı Beyi
Kâsım’ı serdâr tayin etti ve Kırım Hanı’nın ona itaat etmesini ve Tatar askerlerine de kendi
kethüdasını basbuğ tayin ederek Kasım Bey’e itaat etmelerini sağlamasını emretti179. Osmanlı
Padisahı 1569 yılında Kırım’a 18 bin kadar sipahi yolladı ve Kırım Hanı’na bu askerlerin
70 bin Kırım Tatarıyla birlestirilerek Don Kozaklarının dağıtılıp Astarhan’ın ele geçirilmesini
bildirdi. Bunun üzerine Kırım’da 90 bin asker toplandı ve Kasım Bey ile Kırım Hanı’nın
komutasında Don’nun yukarı kesimine doğru harekete geçildi180. “Peçevi Tarihi”ne göre
Türk kuvvetleri nehrin kıyısında uygun bir yer seçip üç ay boyunca kanalı kazmaya koyuldular.
30 bin Nogay Tatarı da çalısmalara katıldı. Ancak kanalın henüz üçte biri kazılmısken
ve her türlü yiyecek ve araç-gereç bol miktarda mevcutken “buranın kısı üç ay önceden
gelir, o zaman herkesin eli ayağı islemez olur” diye bir saiya askerler arasında dolasmaya
basladı. Bazı kimselere göre bu dedikoduları Kırım Hanı özellikle çıkartıyordu. Zira eğer
kanal kazılıp basarı sağlanırsa Osmanlı kuvvetleri karadan ve denizden Dest-i Kıpçak yurduna
ve Sirvan taraflarına serbestçe gidebileceğinden Tatarlar gözden düsebilir hatta Kırım
dahi ellerinden çıkabilirdi. Söylentiyi bu yüzden bilinçli olarak uydurduğu söyleniyordu.
Bunun üzerine geri çekilme kararı alındı ve tasınması zor olan cephane ve araçlar bir hendek
kazılarak gömüldü. Oldukça zahmet çekilmis ve çok para harcanmıstı. Bundan dolayı
zarar büyük oldu181. Diğer Osmanlı kroniklerinde de Astarhan seferiyle alakalı olarak benzer
ifadeler yer almaktadır182.
Kanal kazma fikrinden vazgeçildikten sonra doğrudan Astarhan’a gidilerek fethedilmesi
kararlastırıldı. Toplarından yoksun kalan Türk-Tatar kuvvetleri Astarhan’a ulastı.
Ordu sehrin eski kısmında on gün kaldı ise de, her nedense, kalenin yer aldığı adaya hücum
edilmedi. Kısın yaklasması ve iase yetersizliğinden dolayı ordunun geri çekilmesi kararlastırıldı.
Astarhan’dan Kabardin yoluyla susuz Kuzey Kafkasya bozkırları üzerinden geri çekildikleri
esnada Türk ordusu su ve gıda yetersizliğinden dolayı büyük kayba uğradı183.
Türk-Tatar ordusunun Rusların insa ettiği Astrahan’ı kusattığı esnada bölgede bulunan
İngiliz tüccarların bu sefere dair verdikleri bilgiler ilgi çekicidir. Onlar bölgeden ayrılacakları
sırada Türkler geldiği için 6 hafta boyunca seferin bitmesini beklemek zorunda kalmıslardı.
Onların ifadelerine göre 70 bin kisilik muazzam bir Türk-Tatar Ordusu oraya gelmisti.
Bu ordu sehri kusatmayı ya da ani bir saldırı ile ele geçirmeyi planlıyordu. Fakat kıs
mevsiminin yaklasması ve özellikle de Rus hükümdarının mağruriyetle toprağını savunmak
için büyük bir sefer baslattığına dair haberler gelince Türk-Tatar ordusu kusatmayı kaldırarak
bulunduğu mahalden ayrılmak zorunda kalmıstı184.
Seferin basarısız olmasında Padisahın bizzat sefere katılmamasının ve doğru planlanma
yapılmamasının rolü vardır. Fakat en büyük mesuliyetin Kırım Hanı’nda olduğu anlasılıyor185.
Zira bir arsiv kaydında 1569 yılı seferinin basarısız olmasında bilhassa Devlet Giray
Han’ın bu seferi “sabote” etmesinin rolü olduğu açıkça belirtilmistir186.
6. Astarhan Hanlığı’nın Siyasi ve Sosyal Yapısı
Astarhan Hanlığı’nın sosyo-politik hiyerarsisinin basında diğer Türk-Tatar devletlerinde
olduğu sekilde Han bulunmaktaydı. Han’dan sonra ülke yönetiminde veliaht olan
kalgaylar söz sahibiydi. Bunlardan sonra sosyal tabakanın ön sıralarında kabile aristokratları
yer almakta ve daha sonra da mirzalar ile mollalar gelmekteydi. Bunların dısında Uluğ Bey
ve temsilci, yerine bakan manasında naib gibi unvan tasıyan asilzâdeler toplum katmanının
önde gelen temsilcileri olarak devlet yönetiminde söz sahibiydiler187. Nitekim Lvovskaya
Kroniği’nde 1554’te Astarhan Hanı Yamgurçi’nin tebaasından olan beylerden, mirzalardan,
ulanlardan ve mollalardan olusan delegasyonun Ruslara görüsmeye geldiklerinden bahseder188.
Astarhan Hanlığı’nda kabileler konfederasyonu seklinde bir düzen vardı. Hanlığı ayrı
yurtlara ayırmak mümkündür. Bu yurtları meydana getiren kabileler uzun süreden beri
bölgede yasayan Türk gruplarıydı. Nitekim Nogay Ordasını teskil eden Alçınlar ve Kıyatlar
gibi kabilelerin bazı uruklarının Astarhan’da yasadıkları bilinmektedir. Hanlıkta en nüfuzlu
grup ise Kongratlar (Kuratlar) kabilesiydi189. Altın Orda Devleti’ne izafe edilen Cuçi Ulu-
su’nun en mühim kabilelerinden birisini teskil eden Mangıtların Hazar Denizi’nin kuzeyinde
yani Astarhan çevresinde oturdukları bilinmektedir190. Nitekim, bunların Astarhan Hanlığı
ahalisinin önemli bir kısmını meydana getirdiğine süphe yoktur. Dest-i Kıpçak’ta Altın
Orda Devleti henüz tesekkül edilmeden önce Astarhan civarında yerlesen Hıtay kabilesi de
Hanlığın önemli unsurlarındandı. Bu kabile Astarhan hanlarına önemli hizmetlerde bulunmuslardı191.
Mesela Ali Bey denen Astarhan Hanı Abdülkerim’in Uluğ beyi ve naibi olan
Hıtay Baba bu kabiledendi192. Bu kabilelerin temsilcileri Karaçi beyleri olarak Hanlığın yönetiminde
söz sahibiydiler. Bunların baslarında ise bir Uluğ Bey (Beylerbeyi) bulunmaktaydı193.
Astarhan’da yüksek bir İslam kültürünün mevcut olduğu da sosyal unvanlardan anlasılmaktadır.
Zira toplum katmanında seyid, seyh, seyhzâde, molla, hafız, hacı gibi unvanlar
sıklıkla kullanılmıstır. Bu unvanlardan dini çevrenin Hanlığın nüfusu arasında oldukça etkili
bir konuma sahip olduğu da anlasılmaktadır194.
7. Astarhan Hanlığı’nın Ekonomik Yapısı
Astarhan Hanlığı’nın ekonomisinde hayvancılığın rolü önemliydi. XVI. yüzyılın basında
Astarhan’dan Sığnak’a gönderilen mallar arasında besili koyunlar, atlar ve develer bulunmaktaydı.
XVI. yüzyılın bası ile XVII. yüzyılın ikinci yarısı arasındaki dönemde Hanlığın
merkezinde ve çevresinde elma, ayva, ceviz, kavun, karpuz, bal kabağı, salatalık vb. yetistirilmek
suretiyle meyvacılık ve bostancılık da yapılmaktaydı. Tahıl ekimi sınır bölgelerinde
az oranda yapıldığı için bu ürünler mümkündür ki, Kazan Hanlığı ile İran’dan temin edilmekteydi195.
Astarhan ekonomisinin ana kaynağı ticaretti. Hazar Denizi’nin kuzey kıyısında bulunduğu
için Kafkasya, İran ve Orta Asya’dan gelen malların İdil üzerinden kuzey bölgelere
ulastırılmasında aynı sekilde kuzey bölgelerden gelen malların da adı geçen coğrafi bölgelere
ulastırılmasında bir kavsak noktası olarak Astarhan’ın transit ticaretin önemli bir merkezi
olduğu anlasılmaktadır. Nitekim S. Herberstein Astarhan için “Astarhan zengin bir sehir ve
büyük bir Tatar Pazar yeridir” demekteydi196. Ayrıca 1525 tarihli Battista Agnese’nin haritasında
“Citracan emporium civitas magna” yani “Astarhan büyük küresel Pazar” diye yazmaktaydı197.
Elverisli jeopolitik konumuyla bol balık barındıran suları ve verimli üzüm bağları ile
Astarhan ticari açıdan Rusya’nın yanı sıra Ermeni, Çerkes, Nogay, Fars, Kalmuk, Türk, Hin-
distanlı ve diğer Asyalı tüccarların ilgisini çekmistir198. Aynı sekilde eski devirlerden beri bir
alıs-veris merkezi olarak Venedik’e giden baharatın da Astarhan üzerinden götürüldüğü
bilinmektedir199. A. Contarini’nin yolculuğuyla ilgili su ifadeleri Astarhan’ın uluslararası
ticarette transit merkez olarak tarihteki önemli rolünü göstermesi açısından manidardır:
“…Yolculardan bir kaç kisi tüccar idi. Bunlar Rus pazarlarında satmak üzere Astarhan’a pirinç,
ipek ve kumas götürüyorlardı. Bir kaç Tatar da vardı. Bunlar kakım ve kürk elde etmek
ve dönüste mallarını Derbend pazarlarında satmak amacıyla yolculuk yapıyorlardı”200. Bu
durum hiç süphesiz Astarhan’ın oldukça fazla gümrük vergisi elde ederek zenginlesmesinde
kilit rol oynamıstı. Nitekim Astarhan’da görevli gümrük memurundan A. Contarini bahsetmektedir201.
Astarhan’ın kendi tüccarları da vardı. Nitekim Astarhanlı tüccarlar kervanlarıyla Kırım’a
mallar götürüp getirmekteydiler202. Birçok Astarhanlı tüccar da Moskova’ya gitmekteydi.
Bunlar arasında kaynaklarda adı geçen Hacı Niyaz ve onun kardesi Ak Molla’nın
Moskova’da diğer Astarhanlı tüccarlarla birlikte ticari faaliyetlerde bulunduğu ifade edilmektedir203.
Astarhan ilinde variyeti ile meshur olan bu Hacı Niyaz’dan Ötemis Hacı da eserinde
bahsetmistir204. Hiç kuskusuz bu tüccarlar çok çesitli malları pazarlara tasıyarak zenginlesmislerdi.
Zira bu Müslüman Tatar tüccarları büyük kervanlarla ipek ve pamuklu kumaslar,
kürk, deri, kılıç, at kosumları vb. malları satmak üzere Moskova’ya götürmekteydiler205.
Astarhan’a farklı bölgelerden çesitli mallar getiriliyordu. İran ve Osmanlı topraklarından
ipek, simli kumas, atlas, ipek ipliği, halı, mücevherat, boya, örme zırh yelek, ok yayı,
kılıç, ceviz; Ermenistan’dan inci, firuze tası, deri, Rusya’dan maroken, koyun postu, tahta
kap, kağıt, gem (kayıs) dizgin takımı, eyer, bıçak; diğer Tatar hanlıklarından yünlü, pamuklu,
ipekli ve ketenli kumaslar Astarhan pazarlarına getirilmekteydi206. Astarhan ticari pazarlarının
önemli unsurlarından birisi de kölelerdi. Buna iliskin kayıtlar mevcuttur. Mesela S.
Herberstein’in notlarından öğrendiğimize göre Sahib Giray Han 1521 yılında Moskova seferi
esnasında elde ettiği Rus esirleri Astarhan pazarında sattırmıstı207.
Farklı balık çesitlerini barındıran İdil Nehri ile Hazar Denizi sayesinde Astarhan’ın
zenginlik sağladığı anlasılmaktadır. Nitekim J. Barbaro Astarhan’dan bahsederken İdil Nehri
ile denizde bol miktarda balık olduğuna vurgu yapmıstır208. Bundan dolayı Mersin balığı
çesitleri ile havyar yerel ticaretin önemli mallarıydı209. Bir baska kazançlı doğal kaynak olarak
tuzun da Astarhan ekonomisine ciddi gelir sağladığı anlasılmaktadır. Bu hususta A.
Contarini söyle demekteydi: “Astrahan ile kıyı arasında büyük bir tuz gölü var. Buradan
oldukça kaliteli tuz elde edilir ve daha çok Rusya’da tüketilir. Burada dünyanın büyük bir
bölümüne yetecek kadar tuz var…”210. Aynı sekilde J. Barbaro da her yıl tuz götürmek amacıyla
Moskova’dan Astarhan’a gemilerin geldiğini ifade etmistir211. Özellikle tuz ve balık
Ruslar için hayati öneme haiz gıda maddeleriydi. Nitekim Moskova Knezi III. Vasiliy 1524
yılında basarısız Kazan kusatmasından sonra Kazanlılara kızarak bu sehirdeki panayıra Rus
tüccarlarının gitmesini yasaklamıstı. Knez Kazan Hanlığını iktisaden çökertmek istiyordu212.
Ancak bu uygulamadan sonra Astarhan pazarından getirilen tuzun, çok sayıda diğer malların
ve harika balıkların eksikliğinden dolayı Rusya’da sıkıntı ve pahalılığın ortaya çıktığını S.
Herberstein notlarından öğrenmekteyiz213. Bu durum Rus ekonomisinin Astarhan’a olan
bağımlılığını ortaya koymaktadır. Bundan dolayı Ruslar 1554 yılında Astarhan Hanlığını
hâkimiyetleri altına aldıklarında Dervis Ali Han ile imzaladıkları anlasmaya “Ruslar Kazan’dan
Astarhan’a kadar - bütün İdil üzerinde - gümrük vergisi vermeden ve izinsiz olarak
(yani Astarhan yönetimine bu konuda haber vermeden ve onlardan izin almayarak) balık
yakalama hakkına sahip olacak”214 maddesini katmıslardı.
Sonuç olarak Hanlığın sınırları dâhilinde meraların, su kaynaklarının, balığın, tuzlu
göllerin bol olusu Astarhan Tatarlarının ekonomik taleplerini karsılamıs ve Astarhan Hanlığı’nın
bağımsız kalmasına imkân sağlamıstır215.
Sonuç
Hazarlardan baslayarak sehirlerin meydana getirilmesiyle yoğun bir sekilde Türklesen
asağı İdil boyunda kurulan Astarhan sehri Moğol istilasından sonra Altın Orda hanlarının
ikametgâhlarından biri haline dönüsmüstür. Böylece idari bir merkez haline gelen
Astarhan Altın Orda’nın kargasa döneminde farklı emirler arasında el değistirmistir.
Astarhan bu dönemlerde doğudan getirilen ipek ve baharat gibi önemli malların Avrupa’ya
tasındığı bir merkez olmustur. Sehir Timur ile Toktamıs Han arasındaki hâkimiyet mücadelesinin
önemli bir figürü olmus ve muzaffer Timur ordularınca yakıp yıkılmıstır. Böylece
sehrin ekonomisine de en büyük darbeyi Timur indirmistir. Onun yaptığı tahribattan sonra
sehir baska bir yerde yeniden kurulmustur. Altın Orda’nın dağılmasından sonra siyasi bir
merkez olarak dikkat çekmeye baslayan Astarhan’ın tam bağımsız olarak bir Hanlık haline
gelmesinin 1502 yılında Mengli Giray’ın “Taht-İli”ni yıkmasıyla birlikte gerçeklestiği anlasılmaktadır.
Çok sayıda tuz kaynakları bulunan Astarhan Hanlığı’nın topraklarının merkezi
bol miktarda balık barındıran İdil Nehri deltasında bulunmaktaydı. Coğrafi konumu bakımından
Hazar Denizi’ne açılan bir kapı olarak İran, Ermenistan, Azerbaycan, Kuzey Kafkasya
ve Harezm üzerinden gelen malların kavsak noktası olarak İdil üzerinden Kazan Hanlığı
ve Rus Devleti’ne tasınması bakımından transit ticaretin önemli bir merkezi olması nedeniyle
Astarhan, iktisadi bir cazibe merkezi haline dönüsmüstür. Toprakları üzerinde pek çok
göçebe Türk uruklarının yasadığı Astarhan Hanlığı doğudan Nogay Ordası batıdan ise Kırım
Hanlığı’nın güçlü tesirini hissetmistir. Altın Orda Devleti’nin mirasını devralmak isteyen
Kırım Hanlığı ve Nogay Ordası XVI. yüzyılın ilk yarısı boyunca Astarhan Hanlığı üzerinde
hâkimiyet kurma çabası içerisinde birbirleriyle rekabet etmislerdir. Asağı İdil boyunda Tatarlar
arasında bitmek tükenmek bilmeyen siyasi mücadelelerin en önemli sonucu bölgedeki
birçok Türk grubunun batıya Kırım, Kafkasya ve Baserabya taraflarına göç etmesine sebep
olmasıdır. Bu durum zamanla bölgenin nüfus olarak tenhalasmasına dolayısıyla Hanlığın
zayıflamasına neden olmustur. Aynı zamanda siyasi istikrarı bir türlü sağlayamayan
Astarhan Hanlığı güçlü bir konuma asla kavusamamıstır. Bunun neticesinde de Astarhan
hanları çoğu zaman güçlü soydas ve dindas Tatar komsularına karsı Ruslarla yakınlık kurarak
onlardan yardım alma yoluna girmistir. Bu durum asağı İdil boyunda Rus hâkimiyetinin
sağlanması açısından Moskova idarecileri tarafından çok iyi sekilde değerlendirilerek
Astarhan Hanlığı’nın sonunu hazırlamıstır. Ayrıca Rus knezleri küskün Tatar asilzâdelerini
memnuniyetle kabul etmis ve onlara ihsanlarda bulunmustur. Böylece onları kendi siyasi
amaçları istikametinde yönlendirmeyi basarmıslardır. Moskova knezlerinin bir diğer marifeti
ise Tatar devletlerinin birbirleriyle olan siyasi hâkimiyet mücadelesi karsısında tıpkı daha
önceki yüzyıllarda Çin’in doğu ve batı Hunları daha sonraları da doğu ve batı Türklerine
karsı; Bizans’ın da sınırlarındaki farklı Türk gruplarına karsı oynadığı rolü üstlenmeleri ve
Tatarları birbirlerine karsı kıskırtarak zayıflatma siyasetini basarıyla uygulamalarıdır. Bunun
sonucunda 1554’te Moskova’nın hâkimiyeti altına giren Astarhan, 1556 yılında Rus ordusu
tarafından yakıp yıkılmıstır. Astarhan’ın Rusların eline düsmesinde Nogay Mirzası İsmail’in
büyük katkısı olmustur. Astarhan’ın ele geçirilmesiyle bütün İdil ticari yolu Hazar Denizi’nin
kuzeyinden baslayarak Rusların kontrolüne geçmistir. Bundan dolayı Moskova hükümetinin
muazzam bir gelir elde ederek gelismesinin yolu da açılmıstır. Astarhan’ın özellikle
Orta Asyalı Müslüman Türklerin talepleriyle Osmanlı Devleti tarafından kurtarılması
girisimi de sonuçsuz kalmıstır. Böylece Osmanlı-Rus münasebetlerinin askeri asaması
Astarhan sebebiyle baslamıstır.
* Yrd. Doç. Dr., İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Genel Türk Tarihi Ana
Bilim Dalı. dincerkoc23@gmail.com
1 R. G. Fahretdinov, Tatar Halkı hem Tatarstan Tarihı Borıngı Zaman hem Urta Gasırlar,
“Megarif” Nesriyatı, Kazan 2001, s.272-273.
2 Resit Rahmeti Arat, “Astırhan Hanlığı”, Türk Dünyası El Kitabı, C. 1, 2. bs., TKAE Yay., Ankara
1992, s.415.
3 V. V. Pohlyobkin, Tatarı i Rus 360 Let Otnoseniy Rusi s Tatarskimi Gosudarstvami v XIIIXVI
vv. 1238-1598 gg. (Ot Bitvı Na r. Sit Do Pokoreniya Sibiri), Moskva 2000, s. 142.
4 M. İ. Artamonov, Hazar Tarihi Türkler, Yahudiler, Ruslar, Çev. D. Ahsen Batur, 2. bs.,
Selenge Yay., İstanbul 2004, s. 501.
5 István Zımonyı, The Origins of The Volga Bulghars, Szeged 1990, p.92-93.
6 İtil sehri için bk. Ramazan Sesen, İslâm Coğrafyacılarına Göre Türkler ve Türk Ülkeleri,
2.bs., TTK Yay., Ankara 2001, s.31, 36, 45, 51, 56, 70, 82, 120, 121, 123, 125, 135, 140-141,
157, 159, 176; Müslüman Coğrafyacıların Gözüyle Ortaçağ’da Türkler Türklerin Yasadığı ve
Türklere Komsu Bölgeler, Çev. Yusuf Ziya Yörükhan, İstanbul 2004, s. 68, 118, 120-121, 124,
202; Mesudî, Murûc Ez-Zeheb (Altın Bozkırlar), Çev. D. Ahsen Batur, Selenge Yay., İstanbul
2004, s.67, 78.
7 Sesen, age, s.36, 82; Müslüman Coğrafyacıların Gözüyle Ortaçağ’da Türkler Türklerin Yasadığı
ve Türklere Komsu Bölgeler, s.292.
8 Türkçe “Tarkan” ya da “Tarhan” olarak ifade edilen bu kelime Hunlardan beri eski bir Türk
unvanı olarak neredeyse bütün Türk devletlerinde kullanılmıstır, bk.: Abdülkadir Donuk,
Eski Türk Devletlerinde İdarî-Askerî Unvan ve Terimler, TDAV Yay., İstanbul 1988, s. 40-
41.
9 Sesen, age, s.70.
10 Bk. Peter B. Golden, Hazar Çalısmaları, Çev. Egemen Çağrı Mızrak, Selenge Yay., İstanbul
2006, s.175-177.
11 Muallâ Uydu Yücel, İlk Rus Yıllıklarına Göre Türkler, TTK Yay., Ankara 2007, s.92-93.
12 Sesen, age, s.165, 168.
13 Age, s.200.
14 Golden, age, s.259.
15 Ebû Hâmid Muhammed El-Gırnâtî, Gırnâtî Seyahatnamesi (Tuhfetu’l-Elbâb ve Nuhbetu’l-
A‘câb), Haz. ve Çev. Fatih Sabuncu, Yeditepe Yay., İstanbul 2011, s.186.
16 Nuveyrî, “Nihâyetü'l-Ereb fî Funûni'l-Edeb”, Altınordu Devleti Tarihine Ait Metinler, Haz.
W. De Tiesenhausen, Çev. İsmail Hakkı İzmirli, Maarif Matbaası, İstanbul 1941, s.245.
17 Rasid-ad-din, Sbornik Letopisey, T. II, Perevod s Persidskogo YU. P. Verhovskogo, İzd. AN
SSSR, Moskva-Leningrad 1960, s.21.
18 Letopis Po Lavrentievskomu Spisku, İzdanie Tretye Arheografiçeskoy Kommissii,
Sanktpeterburg 1897, s.430.
19 İoann De Plano Karpini, İstoriya Mongolov, Vvedenie, Perevod i Primeçaniya A. I. Maleina,
İzdanie A. S. Suvorina, Peterburg 1911, s.36.
20 M. G. Safargaliyev, Raspad Zolotoy Ordı, Mordovskoe Knijnoe İzd., Saransk 1960, s.21.
21 Wilhelm Von Rubruk, Moğolların Büyük Hanına Seyahat 1253-1255, Çev. Ergin Ayan,
Ayısığıkitapları, İstanbul 2001, s.132; Vilgelm De Rubruk, Putesestvie v Vostoçnıya Stranı,
Vvedenie, Perevod i Primeçaniya A. I. Maleina, İzdanie A. S. Suvorina, S.-Peterburg 1911,
s.168.
22 “Pegolottı’s Notices of The Land Route to Cathay”, Cathay and The Way Thither Being a
Collection of Medieval Notices of China, Vol. III, Translated and Edited by Colonel Sir
Henry Yule, Hakluyt Society, London (t.), p.146-147.
23 G. A. Fyodorov-Davıdov, Obsçestvennıy Stroy Zolotoy Ordı, İzd. Moskovskogo Universiteta,
Moskva 1973, s.28.
24 Darugalar sehirlerde özellikle vergilerin toplanmasının kontrolünü sağlayan ve vatandasların
yönetimi görevleriyle uğrasan devletin resmi temsilcileriydi, Fyodorov-Davıdov, age, s.
30.
25 A. Z. Velidî Togan, Umumî Türk Tarihi’ne Giris, 3.bs., Enderun Yay., İstanbul 1981, s.292.
26 Ebû Abdullah Muhammed İbn Battûta Tancî, İbn Battûta Seyahatnâmesi I, 3.bs., Çev. A. Sait
Aykut, YKY, İstanbul 2004, s.485.
27 İlya V. Zaytsev, “Orta Çağ Kaynaklarında Astrahan Sehrinin Adlandırılmasına Dair”, Çev.
Serkan Acar, Tarih İncelemeleri Dergisi, C. XXVI, Say. 2, (2011), s.609-610.
28 A. Yu. Yakubovskiy, Altın Ordu ve Çöküsü, 2.bs., Çev. Hasan Eren, TTK Yay., Ankara 2000,
s.127.
29 “Prodoljenie Letopisi Po Voskresenskomu Spisku”, Polnoe Sobranie Russkih Letopisey, T.
VIII, İzd. Po Vısoçaysemu Poveleniyu Arheografiçeskoyu Kommissieyu, Sanktpeterburg
1859, s.24; “Vologodsko-Permskaya Letopis”, Polnoe Sobranie Russkih Letopisey, T. XXVI,
İzd. AN SSSR, Moskva-Leningrad 1959, s.123; “Holmogorskaya Letopis. Dvinskoy Letopisets”,
Polnoe Sobranie Russkih Letopisey, T. XXXIII, İzd. “Nauka”, Leningrad 1977, s.87.
30 İbn Haldun, “Kitabü’l-İber ve Dîvânü’l-Mübtedâ ve’l-Haber fi Eyyâmi’l-Arab ve’l A’cem
ve’l-Berber”, Sbornik Materialov, Otnosyasçihsya K İstorii Zolotoy Ordı, T. I, İzvleçeniya İz
Soçineniy Arabskih V. G. Tiesenhausenom, Sanktpeterburg 1884, s.389-390.
31 Yakubovskiy, age, s.126.
32 İbn Haldun, s.391; Yakubovskiy, age, s.145, 149.
33 Nizamüddin Sâmî, Zafernâme, Çev. Necati Lugal, 2. bs., TTK Yay., Ankara 1987, s.199; İbn
Arabsah, Acaib Al-Makdur fî Tarih-i Taymur (Temur Tarihida Takdir Ajoyibotlari), I, Terc.
Ubeydulla Uvatov, “Mehhat”, Toskent 1992, s.157; Rizaeddin Fahreddin, Altın Ordu ve Kazan
Hanları, Çev. İlyas Kamalov, Kaknüs Yay., İstanbul 2003, s.70-71.
34 Serafeddin Ali Yezdî, “Zafernâme”, Sbornik Materialov Otnosyasçihsya K İstorii Zolotoy
Ordı, T.II, İzvleçeniya İz Persidskih Soçineniy Sobrannıe V. G. Tiesenhausenom i Obrabotannıe
A. A. Romaskeviçem i S. L. Volinım, İzd. AN SSSR, Moskva-Leningrad 1941, s.184-
185.
35 İlyas Kamalov, Altın Orda ve Rusya (Rusya Üzerindeki Türk-Tatar Etkisi), Ötüken Nesriyat,
İstanbul 2009, s.109.
36 İlya V. Zaytsev, “Astrahan Hanlığı”, Çev. Zuharmukhamed Zardukhan, Türkler, C. 8, Yeni
Türkiye Yay., Ankara 2002, s.460.
37 Johannes Schiltberger, Türkler ve Tatarlar Arasında (1394-1427), 3.bs., Çev. Turgut Akpınar,
İletisim Yay., İstanbul 1997, s.118.
38 Uzun Hasan-Fâtih Mücadelesi Döneminde Doğu’da Venedik Elçileri Caterino Zeno ve Ambrogio
Contarini’nin Seyahatnâmeleri, 3. bs., Çev. Tufan Gündüz, Yeditepe Yay., İstanbul
2009, s.121; Josaphat Barbaro, Anadolu’ya ve İran’a Seyahat, Çev. Tufan Gündüz, 2. bs., Yeditepe
Yay., İstanbul 2009, s.32.
39 İlyas Kamalov, “Tatar Adının Tarihçesi”, Avrasya Fatihi Tatarlar, Haz. İ. Kamalov, Kaknüs
Yay., İstanbul 2007, s.23.
40 XV. yüzyılın ortalarından itibaren Altın Orda Devleti dağıldığından dolayı meselelerin ayırt
edilmesinde kolaylık sağlanması açısından bu devletin merkezinde kalan idare ve topraklar
yani “Taht-İli” Mahmud Han’ın saltanatından baslayarak tarafımızca Ulu Orda diye adlandırılacaktır.
41 Safargaliyev, age, s.264.
42 Hive Hanı Ebu’l-Gazi Bahadır Han, Türk’ün Soy Ağacı (Secere-i Türk), Çağatay Türkçesinden
Aktaran: Rıza Nur, İlgi Kültür Sanat Yay., İstanbul 2010, s.190-191; Mustafa Kafalı, Altın
Orda Hanlığının Kurulus ve Yükselis Devirleri, İÜEF Yay., İstanbul 1976, s.31-32.
43 Gazi Zahirüddin Babur, Vekayi Babur’un Hâtıratı, C.II, Yay. Haz. Resit Rahmeti Arat, TTK
Yay., Ankara 1946, s.177-178.
44 Safargaliev, age, s.264.
45 “Letopisnıy Sbornik, İmenuemıy Patriarseyu İli Nikonovskoyu Letopisyu”, Polnoe Sobranie
Russkih Letopisey, T. XII, İzd. Po Vısoçaysemu Poveleniyu İmperatorskoyu Arheografiçeskoyu
Kommisieyu, Peterburg 1901, s.116-117.
46 Safargaliev, age, s.265.
47 Akdes Nimet Kurat, Topkapı Sarayı Müzesi Arsivindeki Altın Ordu, Kırım ve Türkistan
Hanlarına Ait Yarlık ve Bitikler, DTCF Yay., İstanbul 1940, s.38-42.
48 Hojdenie Za Tri Morya Afanasiya Nikitina 1466-1472, Predislovie Podgotovka Teksta
Perevod i Kommentariy N. İ. Prokofeva, Hudojnik: A. S. Bakulevskiy, İzd. “Sovetskaya
Rossiya”, Moskva 1980, s.8-9, 46, 82.
49 Age, s.46, 82.
50 Sehabeddin Mercanî, Müstefâdü’l Ahbâr Fi Ahvâl-i Kazan ve Bulgar, Yay. Haz. E. N. Hayrullin,
Türkiye Türkçesi’ne Akt. Mustafa Kalkan, AKDTYK AKM Yay., Ankara 2008, s.136.
51 Safargaliev, age, s.266.
52 İ. V. Zaytsev, Astrahanskoe Hanstvo, 2. İzdanie, İspravlennoe, İzd. “Vostoçnaya Literatura”
RAN, Moskva 2006, s.41-42.
53 Caterino Zeno ve Ambrogio Contarini’nin Seyahatnâmeleri, s.120-121.
54 Henry H. Howorth, History of the Mongols From the 9th to the 19th Century Part II: The
So-Called Tartars of Russia and Central Asia, London 1880, p. 350.
55 Caterino Zeno ve Ambrogio Contarini’nin Seyahatnâmeleri, s.122.
56 Zaytsev, age, s.45.
57 Age, s.42.
58 Caterino Zeno ve Ambrogio Contarini’nin Seyahatnâmeleri, s.121.
59 Safargaliyev, age, s.269; Aynı hadise XIX. yüzyılın ünlü Tatar tarihçisi S. Mercanî tarafından
söyle anlatılmaktadır: “Seybanîler’den Haydar Han bin Ebû’l-Hayr Han öldürülünce han olmaya
lâyık kisi kalmadığı için Karaçi Bik, Seybek Han’ı ve kardesi Mahmud’u alıp bu Kasım
Han’ın yanına sığınmıstır. Sonra Canibek Han, Hacıtarhan’ı ele geçirmistir”, Mercanî, age,
s.136.
60 Halil İnalcık, “Yeni Vesikalara Göre Kırım Hanlığının Osmanlı Tâbiliğine Girmesi ve
Ahidname Meselesi”, Belleten, VIII/30, Ankara 1944, s.212-213.
61 Agm, s.209.
62 Muzaffer Ürekli, Kırım Hanlığının Kurulusu ve Osmanlı Himâyesinde Yükselisi (1441-
1569), TKAE Yay., Ankara 1989, s.17-18.
63 Ahmed Han Rus kroniklerinde anlatıldığına göre 1480 yılında Ordasının basında, hanzadeleri,
ulanları ve beyleriyle birlikte Leh Kralı Kazimir ile ittifak kurarak Moskova’ya saldırmak
için harekete geçmis ve Moskova yakınlarındaki Ugra Nehri’ne kadar ilerlemis. Ancak Kırım
Hanı Mengli Giray Podolya’ya saldırdığından dolayı Kral ordusunu Ahmed Han’ın yanına
yollayamamıs böylece geri çekilmek zorunda kalan Ahmed Han Nogay Hanı İvak’ın saldırısı
sonucunda hayatını kaybetmistir. Böylece Ruslar Batu Han devrinden baslayarak yaklasık
250 yıllık Altın Orda hâkimiyetinden kurtulmuslardır, “Sofiyskiya Letopis”, Polnoe Sobranie
Russkih Letopisey, T. VI, İzd. Po Vısoçaysemu Poveleniyu Arheografiçeskoyu Kommissieyu,
Sanktpeterburg 1853, s.223-232; “Prodoljenie Letopisi Po Voskresenskomu Spisku”, s.205-
207.
64 Akdes Nimet Kurat, IV-XVIII. Yüzyıllarda Karadeniz Kuzeyindeki Türk Kavimleri ve Devletleri,
DTCF Yay., Ankara 1972, s.275.
65 “Sofiyskiya Letopis”, s.20.
66 Howorth, age, s.350; Kurat, age, s.275.
67 Zaytsev, age, s.48-62.
68 Age, s.61.
69 Josaphat Barbaro, age, s.31.
70 V. V. Velyaminov-Zernov, İzsledovanie O Kasimovskih Tsaryah i Tsareviçah, Ç. 1,
Sanktpeterburg 1863, s.112-113.
71 Timur Bey daha önce Astarhan’da hüküm sürmüs olan Kasım bin Mahmud Han’ın beylerbeyi
idi. Kendisi Mangıt kabilesinin Beyi idi ve hacca gittiğinden dolayı “Timur Bey Hacı” olarak
da tanınıyordu. Aynı zamanda Mengli Giray Han’ın zevcesi Nursultan Bike’nin babasıydı,
Togan, age, s.356.
72 “Letopisnıy Sbornik, İmenuemıy Patriarseyu ili Nikonovskoyu Letopisyu”, s.217; “Sofiyskiya
Letopis”, s.236-237.
73 Zaytsev, age, s.48.
74 Mercanî, age, s.136.
75 Zaytsev, age, s.48, 51.
76 Velyaminov-Zernov, age, s.114-115; “Lvovskaya Letopis”, Ç. 1, Polnoe Sobranie Russkih
Letopisey, T. XX., İzd. Po Vısoçaysemu Poveleniyu İmperatorskoyu Arheografiçeskoyu
Kommisieyu, S.-Peterburg 1910, s.373; “Sofiyskiya Letopis”, s.243-244; “Prodoljenie Letopisi
Po Voskresenskomu Spisku”, s.242-243; “Vologodsko-Permskaya Letopis”, s.295-296.
77 Mehmet Saray, “Astrahan Hanlığı”, Türkiye Diyanet Vakfi İslâm Ansiklopedisi, C. 3, İstanbul
1991, s.505.
78 Pohlyobkin, age, s.141; Bu konuda genis bilgi için bkz.: İlya V. Zaytsev, “Astarhan Hanlığı’nın
Sınırları”, Çev. Serkan Acar, Tarih İncelemeleri Dergisi, C. XXIV, Sayı 2, (2009), s.171-
178.
79 Safargaliev, age, s.267.
80 Mehmet Alpargu, Nogaylar, Değisim Yay., İstanbul 2007, s.54.
81 Zaytsev, age, s.70-72.
82 Age, s.77-84.
83 Vasiliy Tatisçev, İstoriya Rossiysakaya, T.3, Ast İzd. Ermak, Moskva 2005, s.506.
84 Age, s.507.
85 Zaytsev, age, s.86.
86 Zaytsev, “Astrahan Hanlığı”, s.462.
87 Rizaeddin Fahreddin, age, s.124-125.
88 Halim Giray Sultan, Gülbün-i Hânân Yahud Kırım Tarihi, İstanbul 1327, s.26.
89 Notes Upon Russia, Being a Translation of the Earliest Account of that Country, Entitled:
Rerum Moscoviticarum Commentarii, by the Baron Sigismund von Herberstein, Ambassador
From the Court of German to the Grand Prince Vasiley İvanovich in the Years 1517 and
1526, Translated and Edited by R. H. Major, London 1851, p.80-81.
90 Kurat, age, s.229-231.
91 Age, s.276.
92 Zaytsev, agm, s.462.
93 “Lvovskaya Letopis”, s.406.
94 Zaytsev, agm, s.462.
95 Özalp Gökbilgin, 1532-1577 Yılları Arasında Kırım Hanlığının Siyâsi Durumu, Atatürk Üniversitesi
Yay., Ankara 1973, s.10-11; Ürekli, age, s.33.
96 Alan Fisher, Kırım Tatarları, Çev. Esref B. Özbilen, Selenge Yay., İstanbul 2009, s.69.
97 Mercanî, age, s. 137.
98 Kâsım Hanlığı hakkında genis bilgi için bkz: Serkan Acar, Kâsım Hanlığı (1445-1681), IQ
Yay., İstanbul 2008.
99 “Prodoljenie Letopisi Po Voskresenskomu Spisku”, s. 279; “Lvovskaya Letopis”, s.413; Howorth,
age, p. 352.
100 Howorth, age, p. 352.
101 B. Spuler, “Astrakhan”, The Encyclopaedia of Islam, Vol. 1, Leiden 1986, p.721.
102 Pohlyobkin, age, s.142.
103 Rusların Tatarlarla mücadelesinde temel prensipleri onları birbiriyle mücade ettirerek zayıflatmaktı.
Nitekim ünlü Rus tarihçisi S. M. Solovyev bu durumu söyle açıklamaktaydı: “…
Rusların en basta Kazan’da sonra Astrahan’da (Astarhan) ve ardından Nogaylarla mücadelesinde
kazandığı basarıların ve bu mücadele esnasında onların (Tatarların) zayıflamalarının
baslıca nedeni idarecilerin arasındaki daimi iç çekismelerdi: onlardan biri güçleniyor ve
Moskova’ya karsı düsmanca bir tutum ortaya çıkıyordu – Moskova kendine müttefik temin
edebileceğine ve hatta ona karsı düsman kabiledaslarından olan diğer hanlar içerisinde
vassallar dahi bulabileceğinden emindi. Astrahan hanzadelerinden biri olan Yadigâr Kazan’da
Ruslarla kıyasıya vurusurken onun akrabası ve aynı sekilde Astrahan hanzadesi olan Sih-Ali
Rusların tarafında bulunuyordu, diğer bir hanzade Kaybula (Rus sehri) Yuriyev’in sahibiydi
ve Astrahan’dan kovulan Dervis-Ali Han (Rus sehri) Zvenigorod’da yasıyordu”, S. M. Solovyev,
Soçineniya. Kniga III: İstoriya Rossii S Drevneysih Vremen, T.5-6, İzd. “Mısl”, Moskva
1989, s.467.
104 “Prodoljenie Letopisi Po Voskresenskomu Spisku”, s.284; “Lvovskaya Letopis”, s.418; Tatisçev,
age, s.527.
105 Pohlyobkin, age, s.142-143.
106 “Lvovskaya Letopis”, Ç.2., Polnoe Sobranie Russkih Letopisey, T.XX., İzd. Po Vısoçaysemu
Poveleniyu İmperatorskoyu Arheografiçeskoyu Kommisieyu, S.-Peterburg 1914, s.441.
107 Age, s.444.
108 M. Hudyakov, Oçerki Po İstorii Kazanskogo Hanstva, İzd. “İnsan”, Moskva 1991, s.100-101.
109 “Lvovskaya Letopis”, s.444.
110 Zaytsev, agm, s.462.
111 “Lvovskaya Letopis”, s.453.
112 Age, s.455, 461.
113 Age, s.457, 461, 462-463.
114 Howorth, age, p.352-353; Kurat, age, s.276-277.
115 (Kâysunî-zâde Nidâî Remmâl Hoca), Târih-i Sâhib Giray Hân (Historie de Sahib Giray,
Khan de Crimée de 1532 à 1551), Yay. Haz. Özalp Gökbilgin, Atatürk Üniversitesi Yay., Ankara
1973, s.97-103.
116 Howorth, age, p. 354; Kurat, age, s.277-278.
117 Kurat, age, s.277-278.
118 Abdullah Battal-Taymas, Kazan Türkleri, 2. bs., TKAE Yay., Ankara 1966, s.34-35.
119 İ. R. Tagirov, İstoriya Natsionalnoy Gosudarstvennosti Tatarskogo Naroda i Tatarstana,
Tatarskoe Knijnoe İzd., Kazan 2000, s.139.
120 Age, s.139.
121 Zaytsev, age, s.148-149.
122 Adasevler soyları XV. yüzyıl ortasında Kazan’dan Posehone’ye göçürülen Adas Bey’e dayanan
Tatar-Türk asıllı bir sülaledir. XVI. yüzyılın ilk yarısında ve ortalarında Adasevlerden
IV. İvan’ın güçlü askerleri ve diplomatları çıkmıstır, A. H. Halikov, Rus Tanınan 500 Bulgar-
Tatar Türk Asıllı Sülale, Çev. Mustafa Öner, TDAV Yay., İstanbul 1995, s.21-22.
123 “Letopisnıy Sbornik, İmenuemıy Patriarseyu İli Nikonovskoyu Letopisyu”, Polnoe Sobranie
Russkih Letopisey, T. XIII, Pervaya Polovina, İzd. Po Vısoçaysemu Poveleniyu İmperatorskoyu
Arheografiçeskoyu Kommisieyu, S.-Peterburg 1904, s.235; “Lvovskaya Letopis”, s.544-
545; Tatisçev, age, s.650-651.
124 Pohlyobkin, age, s.143.
125 A. A. Novoselyskiy, XVII. Yüzyılın Birinci Yarısında Moskova Devletinin Tatarlarla Mücadelesi,
Ter. Kemal Ortaylı, Yay. Haz. Erhan Afyoncu-İlyas Kamalov, TTK Yay., Ankara 2011,
s.6.
126 Kobyakovlar Tatar-Türk asıllı bir sülaleydi, Halikov, age, s.61.
127 “Letopisnıy Sbornik, İmenuemıy Patriarseyu İli Nikonovskoyu Letopisyu”, s.236; “Lvovskaya
Letopis”, s.545; Tatisçev, age, s.651-652.
128 P. L. Karabusçenko, Astrahanskoe Tsarstvo, İzdateskiy Dom “Astrahanskiy Universitet”,
Astrahan 2009, s.40.
129 “Letopisnıy Sbornik, İmenuemıy Patriarseyu İli Nikonovskoyu Letopisyu”, s.241-242;
“Lvovskaya Letopis”, s.548-549; Tatisçev, age, s.656.
130 Tatisçev, age, s.655.
131 “Letopisnıy Sbornik, İmenuemıy Patriarseyu İli Nikonovskoyu Letopisyu”, s.243; Karabusçenko,
age, s.40; Tatisçev, age, s.658; Ruslar Astarhan’ı 1554’de zaptettiklerinde Astarhan
hanlarının soyundan gelen Yâr Muhammed ve oğlu Can Buhara’ya kaçarak Seybanî Hanı İskender
(1560-1583)’e sığınmıslardı. İskender Han kızını Cân ile evlendirmis ve bundan sonra
Seybanîlerin erkek tarafı 1599’da son bulunca Buhara tahtı Cân’ın ve Seybanîlerin kadın vârisinin
oğlu Bakî Muhammed’e geçmistir. Böylece Astarhan hânedânı Buhara’da 1599’dan
1785’e kadar hüküm sürmüstür, René Grousset, Bozkır İmparatorluğu Attila-Cengiz Han-
Timur, Çev. M. Resat Uzmen, Ötüken Nesriyat, İstanbul 1999, s.448.
132 Zaytsev, age, s.139; Tatisçev, age, s.658.
133 P. N. Milyukov, Drevneysaya Razryadnaya Kniga Offitsialnoy Redaktsii (Po 1565 g), İzdanie
İmperatorskago Obsçestva İstorii i Drevnostey Rossiyskih Pr, Moskovskom Universitet,
Moskva 1901, s.166; Tatisçev, age, s.657.
134 “Lvovskaya Letopis”, s.138, 551; Tatisçev, age, s.659; Tagirov, age, s.140; Pohlyobkin, age,
s.143.
135 Zaytsev, agm, s.463.
136 Karabusçenko, age, s.41.
137 “Lvovskaya Letopis”, s.551; Zaitsev, agm, s.463.
138 Tatisçev, age, s.660.
139 Kurat, age, s.279.
140 “Lvovskaya Letopis”, s.575; Tatisçev, age, s.686-687; Pohlyobkin, age, s.145.
141 Rusya’da çok meshur olan bu Tatar-Türk asıllı sülaleden önemli devlet adamları çıkmıstır,
Halikov, age, s.93.
142 “Holmogorskaya Letopis”, s.138.
143 Akdes Nimet Kurat, Türkiye ve İdil Boyu (1569 Astrahan Seferi, Ten-İdil Kanalı ve XVIXVII.
Yüzyıl Osmanlı-Rus Münasebetleri), DTCF Yay., Ankara 1966, s.58-59.
144 Age, s.60-61.
145 Tatisçev, age, s.690, 691.
146 Altın Orda’dan Rus hizmetine giden Semen Çeremisin’in soyuna dayanan Tatar-Türk asıllı
bir sülaleye mensuptur, Halikov, age, s.43.
147 Pohlyobkin, age, s.146; Tatisçev, age, s.688.
148 Karabusçenko, age, s.46.
149 Arat, agm, s.416; Ruslar Hacı Tarhan’ı ele geçirdikten sonra göçebe düsmanlarının saldırılarından
korunması amacıyla yeni bir kale insa ederek sehri yeniden kurmuslardır. Bu yeni sehir
Moskova Kremlini’ne benzer kuleli kalesi ve Ortadoks Hıristiyanlığı korumak amacıyla
Rusya’nın çesitli bölgelerinden gelen din admaları tarafından insa edilen katedral ve kiliseleri
ile tipik bir Hıristiyan Rus sehri haline dönüstürülmüstür, genis bilgi için bkz.: M. Rıbuskin,
Zapiski Ob Astrahani, Moskva 1841, s. 21-48.
150 İdil Nehri’nin sağ kenarında bulunan Astarhan Hanlığı’nın merkezi olan sehrin arkeolojik
kalıntılarının yer aldığı eski yer, günümüzdeki Astarhan’ın biraz yukarısında yer almakta ve
“Saren Bugor” adıyla zikredilmektedir. Esasen eski sehrin büyük bir kısmı İdil’in suları altında
kalmıstır. Onun ancak çok küçük bir kısmı muhafaza edilmistir. Burada gerçeklestirilen
arkeolojik kazılar eski sehrin günümüze ulasan kısmının yapılarının birçoğunun topraktan
teskil edildiğini ortaya koymustur. Sehrin kurulus tarihi ise kesin olarak bilinmemektedir,
Vadim Leonoviç Yegorov, İstoriçeskaya Geografiya Zolotoy Ordı v XIII-XIV. Vekah, İzd.
“Nauka”, Moskva 1985, s.119.
151 Peçevi İbrahim Efendi, Peçevi Tarihi I, Haz. Bekir Sıtkı Baykal, TC Kültür Bakanlığı Yay.,
Ankara 1981, s.330.
152 Osmanlı arsiv belgelerinde Astarhan’ın adı Ejderhan olarak geçmektedir. Nitekim ünlü
Türk seyyahı Evliya Çelebi’nin anlattığı efsaneye göre eski bir tarihte harap hale gelmis olan
bu sehirde bir ejdarha türemis ve etraftaki insan ve mahlûkları yiyerek pekçok vilayetleri
berbat etmis. Bir yiğit Han çıkarak bu ejderhayı öldürmüs ve vilayeti emniyet altına almıs.
Bundan ötürü bu diyara Ejderhan demisler, Evliya Çelebi Bin Dervis Mehemmed Zıllî, Evliya
Çelebi Seyahatnâmesi, 7. Kitap, Haz. Yücel Dağlı vd., YKY, İstanbul 2003, s.309.
153 Ahmed Refik, “Bahr-i Hazer-Karadeniz Kanalı ve Ejderhan Seferi”, Tarih-i Osmanî Encümeni
Mecmuası, Cüz 43, (İstanbul 1333), s.1-14.
154 Halil İnalcık, “Osmanlı-Rus Rekabetinin Mensei ve Don-Volga Kanalı Tesebbüsü (1569)”,
Belleten, XII/46, (Ankara 1948), s.349-402.
155 Akdes Nimet Kurat, “The Turkish Expedition to Astrakhan in 1569 and the Problem of the
Don-Volga Canal”, The Slavonic and East European Review, Vol. XL, Number 94 (1961), p.
7-23; Kurat, age
156 M. Tayyib Gökbilgin, “L’expédition Ottomane Contre Astrakhan en 1569”, Cahiers du
Monde Russe et Soviétique, XI, 1 (Paris 1970), p. 118-123.
157 Kurat, age, s.56-57, 79.
158 İnalcık, agm, s.367-368; Battal-Taymas, age, s.37-38.
159 Âli, “Künh ül-Ahbar”, Akdes Nimet Kurat, Türkiye ve İdil Boyu (1569 Astrahan Seferi,
Ten-İdil Kanalı ve XVI-XVII. Yüzyıl Osmanlı-Rus Münasebetleri), DTCF Yay., Ankara 1966,
s.59.
160 Rus Elçi Raporlarında Astrahan Seferi, Haz. İlyas Kamalov, TTK Yay., Ankara 2011, s.51.
161 Age, s.38, 51-52.
162 Peçevi İbrahim Efendi, age, s.329-330.
163 7 Numaralı Mühime Defteri (975-976/1567-1569) <Özet-Transkripsiyon-İndeks>, I, Yay.
Haz. Hacı Osman Yıldırım vd., Basbakanlık Devlet Arsiveleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arsivi
Daire Baskanlığı Yay., Ankara 1999, Hük. No: 667, 671, 838 s.325-326, 327, 403-404; 7
Numaralı Mühime Defteri (975-976/1567-1569) <Özet-Transkripsiyon-İndeks>, III, Yay.
Haz. Hacı Osman Yıldırım vd., Basbakanlık Devlet Arsiveleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arsivi
Daire Baskanlığı Yay., Ankara 1999, Hük. No: 2722, 2723, s. 374-375, 375-376; Osmanlı
Belgelerinde Kazan, Basbakanlık Devlet Arsiveleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arsivi Daire
Baskanlığı Yay., Ankara 2005, Belge No: 1, s.29; Rus Elçi Raporlarında Astrahan Seferi, s.45,
47, 64.
164 İnalcık, agm, s.375; İsmail Hakkı Uzunçarsılı, Osmanlı Tarihi, C. 3, 2. Kısım, TTK Yay., Ankara
1988, s.35.
165 7 Numaralı Mühime Defteri (975-976/1567-1569) <Özet-Transkripsiyon-İndeks>, II, Yay.
Haz. Hacı Osman Yıldırım vd., Basbakanlık Devlet Arsiveleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arsivi
Daire Baskanlığı Yay., Ankara 1999, Hük. No: 1962, s.379-380. (Bundan sonra 7NMD
seklinde kısaltılarak verilecektir).
166 7NMD, I, Hük. No: 21, s.8; 7NMD, III, Hük. No: 2693, s.358; Bunlardan baska Çerkeslerin
Cana, Terküse, Katı (?), Sevkal beyleri ile Bahadır Bey ve Mertek (?) hâkiminin de Astarhan
seferine serdar tayin edilen Kasım Bey’in emrine girmelerine karar verilmistir, 7NMD, III,
Hük. No: 2246, s.134; Ayrıca Tanrıdağı, Nakdölen, Kocacık yörüklerinin birer nevbetlilerinin
ve Vize Yörükleri, Tatarları ve canbazlarının birer nevbetlilerinin, ayrıca da Çingene müsellemlerinin
birer nevbetlilerinin Astarhan seferi hizmetine tayin kılındıkları bilinmektedir,
7NMD, I, Hük. No: 4, 6, 7, 10, 11, s.4-5.
167 7NMD, I, Hük. No: 22, 23, s.8-9.
168 7NMD, II, Hük. No: 1738, 1833, s.271, 316.
169 7NMD, Hük. No: 2302, s.163-164; 7NMD, I, Hük. No: 18, 19, 20, s.8.
170 7NMD, I, Hük. No: 26, s.9; 7NMD, III, Hük. No: 2691, 2692, s.356-357.
171 7NMD, III, Hük. No: 2275, s.149-150.
172 Peçevi İbrahim Efendi, age, s.330.
173 Rus Elçilik Raporlarında Astrahan Seferi, s.69.
174 Sefere memur edilen askerler için Kefe, Soğdak, Kers ve Taman kadılarının beser yüz,
Manküb kadısının ise bin bes yüz kantar peksimet tedarik etmeleri; ayrıca Kefe’deki kasabalardan
da her sanattan oduncu esnafı hazırlanması da kararlastırılmıstır, 7NMD, III, Hük.
No:2252, s.138; Bunlardan baska gıda maddesi olarak koyun temin edilmeye çalısılmıstır,
7NMD, III, Hük. No: 2254, s.139. Ayrıca Eflak Voyvodası’nın da Astarhan Seferi için iki yüz
bas beygir tedarik ederek göndermesi kararlastırılmıstır, 7NMD, III, Hük. No: 27, s.9.
175 7NMD, III, Hük. No: 2745.
176 Kurat, age, Ek No III, s.05-06.
177 Karabusçenko, age, s.48.
178 Rus Elçilik Raporlarında Astrahan Seferi, s.55.
179 7NMD, III, Hük. No: 2757, s.400-401; Osmanlı Belgelerinde Kazan, Belge No: 2, s.30
180 Karabusçenko, age, s.48.
181 Peçevi İbrahim Efendi, age, s.330-331.
182 Kurat, age, s.27-32.
183 Rus Elçilik Raporlarında Astrahan Seferi, s.33-34, 53.
184 Early Voyages and Travels to Russia and Persia by Antony Jenkinson and Other Englishmen,
Vol. II., Edited by E. Delmar Morgan and C. H. Coote, London (t.), p. 424.
185 İnalcık, agm, s.383-385.
186 Kurat, age, Ek No: VIII, s.051-052.
187 Zaytsev, age, s.67.
188 “Lvovskaya Letopis”, s.552.
189 D. M. İshakov, Tyurko-Tatarskie Gosudarstva XV-XVI vv., İnstitut İstorii İm. S. Mardjani,
AN RT, Kazan 2004, s.43; Zaytsev, agm, s.464;
190 Kafalı, age, s.41.
191 Age, s.45.
192 Ötemis Hacı, Çengiz-nâme, Haz. İlyas Kamalov, TTK Yay., Ankara 2009, s.22, 63.
193 Zaytsev, agm, s.464; İshakov, age, s.43.
194 D. İshakov, “İslam v Pozdnezolotoordınskih Tatarskih Hanstvah”, İslam v Srednem Povolje:
İstoriya i Sovremennost Oçerki, İzd. Master Layn, Kazan 2001, s.64-65.
195 İshakov, age, s.42.
196 Notes Upon Russia, p. 76.
197 Zaytsev, “Orta Çağ Kaynaklarında Astrahan Sehrinin Adlandırılmasına Dair”, s.609-610.
198 Rıbuskin, age, s.15.
199 Caterino Zeno ve Ambrogio Contarini’nin Seyahatnâmeleri, s.121.
200 Age, s.116.
201 Age, s.120.
202 Târih-i Sâhib Giray Hân, s.100.
203 Zaytsev, age, s.68-69.
204 Ötemis Hacı, age, s.7, 42.
205 Caterino Zeno ve Ambrogio Contarini’nin Seyahatnâmeleri, s.121.
206 İshakov, age, s.42; genis bilgi için bk. Zaytsev, age, s.210-226.
207 Notes Upon Russia, p. 65.
208 Josaphat Barbaro, age, s.32.
209 İshakov, age, s.42.
210 Caterino Zeno ve Ambrogio Contarini’nin Seyahatnâmeleri, s.119.
211 Josaphat Barbaro, age, s.32-33.
212 Kurat, age, s.174.
213 Notes Upon Russia, p. 73.
214 “Lvovskaya Letopis”, s.551.
215 Safargaliev, age, s.267.
KAYNAKÇA
1. Yayınlanmıs Arsiv Kaynakları
7 Numaralı Mühime Defteri (975-976 / 1567-1569) <Özet-Transkripsiyon-İndeks>, I-II-III,
Yay. Haz. Hacı Osman Yıldırım vd., Basbakanlık Devlet Arsiveleri Genel Müdürlüğü
Osmanlı Arsivi Daire Baskanlığı Yay., Ankara 1999.
KURAT Akdes Nimet, Topkapı Sarayı Müzesi Arsivindeki Altın Ordu, Kırım ve Türkistan
Hanlarına Ait Yarlık ve Bitikler, DTCF Yay., İstanbul 1940.
Osmanlı Belgelerinde Kazan, Basbakanlık Devlet Arsiveleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arsivi
Daire Baskanlığı Yay., Ankara 2005.
Rus Elçi Raporlarında Astrahan Seferi, Haz. İlyas Kamalov, TTK Yay., Ankara 2011.
MİLYUKOV P. N., Drevneysaya Razryadnaya Kniga Offitsialnoy Redaktsii (Po 1565 g),
İzdanie İmperatorskago Obsçestva İstorii i Drevnostey Rossiyskih Pr, Moskovskom
Universitet, Moskva 1901.
2. Rus Kronikleri
Letopis Po Lavrentievskomu Spisku, İzdanie Tretye Arheografiçeskoy Kommissii, Sanktpeterburg
1897.
“Sofiyskiya Letopis”, Polnoe Sobranie Russkih Letopisey, T.VI, İzd. Po Vısoçaysemu Poveleniyu
İmperatorskoyu Arheografiçeskoyu Kommisieyu, Sanktpeterburg 1853.
“Prodoljenie Letopisi Po Voskresenskomu Spisku”, Polnoe Sobranie Russkih Letopisey,
T.VIII, İzd. Po Vısoçaysemu Poveleniyu İmperatorskoyu Arheografiçeskoyu Komisieyu,
Sanktpeterburg 1859.
“Letopisnıy Sbornik, İmenuemıy Patriarseyu İli Nikonovskoyu Letopisyu”, Polnoe Sobranie
Russkih Letopisey, T. XII, İzd. Po Vısoçaysemu Poveleniyu İmperatorskoyu
Arheografiçeskoyu Kommisieyu, S-Peterburg 1901.
“Letopisnıy Sbornik, İmenuemıy Patriarseyu İli Nikonovskoyu Letopisyu”, Polnoe Sobranie
Russkih Letopisey, T. XIII, Pervaya Polovina, İzd. Po Vısoçaysemu Poveleniyu
İmperatorskoyu Arheografiçeskoyu Kommisieyu, S.-Peterburg 1904.
“Lvovskaya Letopis”, Ç.1., Polnoe Sobranie Russkih Letopisey, T.XX., İzd. Po Vısoçaysemu
Poveleniyu İmperatorskoyu Arheografiçeskoyu Kommisieyu, S.-Peterburg 1910.
“Lvovskaya Letopis”, Ç.2., Polnoe Sobranie Russkih Letopisey, T.XX., İzd. Po Vısoçaysemu
Poveleniyu İmperatorskoyu Arheografiçeskoyu Kommisieyu, S.-Peterburg 1914.
“Vologodsko-Permskaya Letopis”, Polnoe Sobranie Russkih Letopisey, T.XXVI, İzd. AN
SSSR, Moskva-Leningrad 1959.
“Holmogorskaya Letopis, Dvinskoy Letopisets”, Polnoe Sobranie Russkih Letopisey, T.
XXXIII, İzd. “Nauka”, Leningrad 1977.
YÜCEL Muallâ Uydu, İlk Rus Yıllıklarına Göre Türkler, TTK Yay., Ankara 2007.
3. Seyahatnâmeler
Early Voyages and Travels to Russia and Persia by Antony Jenkinson and Other
Englishmen, Vol. II., Edited by E. Delmar Morgan and C. H. Coote, London (t.).
Ebû Abdullah Muhammed İbn Battûta Tancî, İbn Battûta Seyahatnâmesi I, 3. bs., Çev. A.
Sait Aykut, YKY, İstanbul 2004.
Ebû Hâmid Muhammed El-Gırnâtî, Gırnâtî Seyahatnamesi (Tuhfetu’l-Elbâb ve Nuhbetu’l-
A‘câb), Haz. ve Çev. Fatih Sabuncu, Yeditepe Yay., İstanbul 2011.
Evliya Çelebi Bin Dervis Mehemmed Zıllî, Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, 7. Kitap, Haz. Yücel
Dağlı vd., YKY, İstanbul 2003.
Hojdenie Za Tri Morya Afanasiya Nikitina 1466-1472, Predislovie Podgotovka Teksta
Perevod i Kommentariy N. İ. Prokofeva, Hudojnik: A. S. Bakulevskiy, İzd.
“Sovetskaya Rossiya”, Moskva 1980.
Johannes Schiltberger, Türkler ve Tatarlar Arasında (1394-1427), 3.bs., Çev. Turgut Akpınar,
İletisim Yay., İstanbul 1997.
Josaphat Barbaro, Anadolu’ya ve İran’a Seyahat, Çev. Tufan Gündüz, 2. bs., Yeditepe Yay.,
İstanbul 2009.
İoann De Plano Karpini, İstoriya Mongolov, Vvedenie, Perevod i Primeçaniya A. I. Maleina,
İzdanie A. S. Suvorina, S.-Peterburg 1911.
Mesudî, Murûc Ez-Zeheb (Altın Bozkırlar), Çev. D. Ahsen Batur, Selenge Yay., İstanbul
2004.
Müslüman Coğrafyacıların Gözüyle Ortaçağ’da Türkler Türklerin Yasadığı ve Türklere
Komsu Bölgeler, Çev. Yusuf Ziya Yörükhan, Gelenek Yay., İstanbul 2004.
Notes Upon Russia, Being a Translation of the Earliest Account of that Country, Entitled:
Rerum Moscoviticarum Commentarii, by the Baron Sigismund von Herberstein,
Ambassador From the Court of German to the Grand Prince Vasiley İvanovich in
the Years 1517 and 1526, Translated and Edited by R. H. Major, London 1851.
“Pegolottı’s Notices of The Land Route to Cathay”, Cathay and The Way Thither Being a
Collection of Medieval Notices of China, Vol. III, Translated and Edited by Colonel
Sir Henry Yule, Hakluyt Society, London (t.), p.137-173.
SESEN Ramazan, İslâm Coğrafyacılarına Göre Türkler ve Türk Ülkeleri, 2.bs., TTK Yay.,
Ankara 2001.
Uzun Hasan-Fâtih Mücadelesi Döneminde Doğu’da Venedik Elçileri Caterino Zeno ve
Ambrogio Contarini’nin Seyahatnâmeleri, 3. bs., Çev. Tufan Gündüz, Yeditepe Yay.,
İstanbul 2009.
Wilhelm Von Rubruk, Moğolların Büyük Hanına Seyahat 1253-1255, Çev. Ergin Ayan,
Ayısığıkitapları, İstanbul 2001.
Vilgelm De Rubruk, Putesestvie v Vostoçnıya Stranı, Vvedenie, Perevod i Primeçaniya A. I.
Maleina, İzdanie A. S. Suvorina, S.-Peterburg 1911.
4. Diğer Kaynaklar
Âli, “Künh ül-Ahbar”, A. N. Kurat, Türkiye ve İdil Boyu (1569 Astrahan Seferi, Ten-İdil
Kanalı ve XVI-XVII. Yüzyıl Osmanlı-Rus Münasebetleri), Ankara 1966, s. 059-062.
Gazi Zahirüddin Babur, Vekayi Babur’un Hâtıratı, C.II, Yay. Haz. Resit Rahmeti Arat, TTK
Yay., Ankara 1946.
Halim Giray Sultan, Gülbün-i Hânân Yahud Kırım Tarihi, İstanbul 1327.
Hive Hanı Ebu’l-Gazi Bahadır Han, Türk’ün Soy Ağacı (Secere-i Türk), Çağatay Türkçesinden
Aktaran: Rıza Nur, İlgi Kültür Sanat Yay., İstanbul 2010.
İbn Arabsah, Acaib Al-Makdur fî Tarih-i Taymur (Temur Tarihida Takdir Ajoyibotlari), I,
Terc. Ubeydulla Uvatov, “Mehhat”, Toskent 1992.
İbn Haldun, “Kitabü’l-İber ve Dîvânü’l-Mübtedâ ve’l-Haber fi Eyyâmi’l-Arab ve’l A’cem
ve’l-Berber”, Sbornik Materialov, Otnosyasçihsya K İstorii Zolotoy Ordı, T. I,
İzvleçeniya İz Soçineniy Arabskih V. G. Tiesenhausenom, Sanktpeterburg 1884,
s.365-394.
(Kâysunî-zâde Nidâî Remmâl Hoca), Târih-i Sâhib Giray Hân (Historie de Sahib Giray, Khan
de Crimée de 1532 à 1551), Yay. Haz. Özalp Gökbilgin, Atatürk Üniversitesi Yay.,
Ankara 1973.
M. Rıbuskin, Zapiski Ob Astrahani, Moskva 1841.
Nizamüddin Sâmî, Zafernâme, Çev. Necati Lugal, 2. bs., TTK Yay., Ankara 1987.
Nuveyrî, “Nihâyetü'l-Ereb fî Funûni'l-Edeb”, Altınordu Devleti Tarihine Ait Metinler, Haz.
W. De Tiesenhausen, Türkçeye Çev. İsmail Hakkı İzmirli, Maarif Matbaası, İstanbul
1941, s.243-313.
Ötemis Hacı, Çengiz-nâme, Haz. İlyas Kamalov, TTK Yay., Ankara 2009.
Peçevi İbrahim Efendi, Peçevi Tarihi I, Haz. Bekir Sıtkı Baykal, TC Kültür Bakanlığı Yay.,
Ankara 1981.
Rasid-ad-din, Sbornik Letopisey, T. II, Perevod s Persidskogo YU. P. Verhovskogo, İzd. AN
SSSR, Moskva-Leningrad 1960.
Rizaeddin Fahreddin, Altın Ordu ve Kazan Hanları, Çev. İlyas Kamalov, Kaknüs Yay., İstanbul
2003.
S. M. Solovyev, Soçineniya. Kniga III: İstoriya Rossii S Drevneysih Vremen, T.5-6, İzd.
“Mısl”, Moskva 1989.
Sehabeddin Mercanî, Müstefâdü’l Ahbâr Fi Ahvâl-i Kazan ve Bulgar, Yay. Haz. E. N.
Hayrullin, Türkiye Türkçesi’ne Akt. Mustafa Kalkan, Atatürk Kültür Merkezi Yay.,
Ankara 2008.
Serafeddin Ali Yezdî, “Zafernâme”, Sbornik Materialov Otnosyasçihsya K İstorii Zolotoy
Ordı, T. II, İzvleçeniya İz Persidskih Soçineniy Sobrannıe V. G. Tiesenhausenom i
Obrabotannıe A. A. Romaskeviçem i S. L. Volinım, İzd. AN SSSR, Moskva-
Leningrad 1941, s.144-189.
Vasiliy Tatisçev, İstoriya Rossiysakaya, T.3, Ast İzd. Ermak, Moskva 2005.
5. Literatür
ACAR Serkan, Kâsım Hanlığı (1445-1681), IQ Yay., İstanbul 2008.
ALPARGU Mehmet, Nogaylar, Değisim Yay., İstanbul 2007.
ARAT Resit Rahmeti, “Astırhan Hanlığı”, Türk Dünyası El Kitabı, C. 1, 2. bs., TKAE Yay.,
Ankara 1992, s. 415-416.
ARTAMANOV M. İ., Hazar Tarihi Türkler, Yahudiler, Ruslar, Çev. D. Ahsen Batur, 2. bs.,
Selenge Yay., İstanbul 2004.
BATTAL-TAYMAS, Abdullah, Kazan Türkleri, 2. bs., TKAE Yay., Ankara 1966.
DONUK Abdülkadir, Eski Türk Devletlerinde İdarî-Askerî Unvan ve Terimler, TDAV Yay.,
İstanbul 1988.
FAHRETDİNOV R. G., Tatar Halkı hem Tatarstan Tarihı Borıngı Zaman hem Urta Gasırlar,
“Megarif” Nesriyatı, Kazan 2001.
FYODOROV-DAVIDOV, G. A., Obsçestvennıy Stroy Zolotoy Ordı, İzd. Moskovskogo
Universiteta, Moskva 1973.
FISHER Alan, Kırım Tatarları, Çev. Esref B. Özbilen, Selenge Yay., İstanbul 2009.
GOLDEN Peter B., Hazar Çalısmaları, Çev. Egemen Çağrı Mızrak, Selenge Yay., İstanbul
2006.
GÖKBİLGİN Özalp, 1532-1577 Yılları Arasında Kırım Hanlığının Siyâsi Durumu, Atatürk
Üniversitesi Yay., Ankara 1973.
GÖKBİLGİN M. Tayyib, “L’expédition Ottomane Contre Astrakhan en 1569”, Cahiers du
Monde Russe et Soviétique, XI, 1 (Paris 1970), p.118-123.
GROUSSET René, Bozkır İmparatorluğu Attila-Cengiz Han-Timur, Çev. M. Resat Uzmen,
Ötüken Nesriyat, İstanbul 1999.
HALİKOV A. H., Rus Tanınan 500 Bulgar-Tatar Türk Asıllı Sülale, Çev. Mustafa Öner,
TDAV Yay., İstanbul 1995.
HOWORTH Henry H., History of the Mongols From the 9th to the 19th Century Part II:
The So-Called Tartars of Russia and Central Asia, London 1880.
HUDYAKOV M., Oçerki Po İstorii Kazanskogo Hanstva, İzd. “İnsan”, Moskva 1991.
İNALCIK Halil, “Osmanlı-Rus Rekabetinin Mensei ve Don-Volga Kanalı Tesebbüsü (1569)”,
Belleten, XII/46, (Ankara 1948), s.349-402.
-----, “Yeni Vesikalara Göre Kırım Hanlığının Osmanlı Tâbiliğine Girmesi ve Ahidname
Meselesi”, Belleten, VIII/30, (Ankara 1944), s.185-229.
İSHAKOV D., “İslam v Pozdnezolotoordınskih Tatarskih Hanstvah”, İslam v Srednem
Povolje: İstoriya i Sovremennost Oçerki, İzd. Master Layn, Kazan 2001.
-----, Tyurko-Tatarskie Gosudarstva XV-XVI vv., İnstitut İstorii İm. S. Mardjani, AN RT,
Kazan 2004.
KAFALI Mustafa, Altın Orda Hanlığının Kurulus ve Yükselis Devirleri, İÜEF Yay., İstanbul
1976.
KAMALOV İlyas, “Tatar Adının Tarihçesi”, Avrasya Fatihi Tatarlar, Haz. İ. Kamalov,
Kaknüs Yay., İstanbul 2007.
-----, Altın Orda ve Rusya (Rusya Üzerindeki Türk-Tatar Etkisi), Ötüken Nesriyat, İstanbul
2009.
KARABUSÇENKO P. L., Astrahanskoe Tsarstvo, İzdateskiy Dom “Astrahanskiy Universitet”,
Astrahan 2009.
KURAT Akdes Nimet, IV-XVIII. Yüzyıllarda Karadeniz Kuzeyindeki Türk Kavimleri ve
Devletleri, DTCF Yay., Ankara 1972.
-----, “The Turkish Expedition to Astrakhan in 1569 and the Problem of the Don-Volga
Canal”, The Slavonic and East European Review, Vol. XL, Number 94 (1961), p. 7-
23.
-----, Türkiye ve İdil Boyu (1569 Astrahan Seferi, Ten-İdil Kanalı ve XVI-XVII. Yüzyıl Osmanlı-
Rus Münasebetleri), DTCF Yay., Ankara 1966.
NOVOSELYSKİY A. A., XVII. Yüzyılın Birinci Yarısında Moskova Devletinin Tatarlarla
Mücadelesi, Ter. Kemal Ortaylı, Yay. Haz. Erhan Afyoncu-İlyas Kamalov, TTK Yay.,
Ankara 2011.
POHLYOBKİN V. V., Tatarı i Rus 360 Let Otnoseniy Rusi s Tatarskimi Gosudarstvami v
XIII-XVI vv. 1238-1598 gg. (Ot Bitvı na r. Sit do Pokoreniya Sibiri), İzd.
“Mejdunarodnıe Otnoseniya”, Moskva 2000.
REFİK, Ahmed, “Bahr-i Hazer-Karadeniz Kanalı ve Ejderhan Seferi”, Tarih-i Osmanî Encümeni
Mecmuası, Cüz 43, (İstanbul 1333), s. 1-14.
SAFARGALİYEV M. G., Raspad Zolotoy Ordı, Mordovskoe Knijnoe İzd., Saransk 1960.
SARAY Mehmet, “Astrahan Hanlığı”, Türkiye Diyanet Vakfi İslâm Ansiklopedisi, C. 3, İstanbul
1991, s. 505.
SPULER B., “Astrakhan”, The Encyclopaedia of Islam, Vol. 1, Leiden 1986, p.721-722.
TAGİROV İ. R., İstoriya Natsionalnoy Gosudarstvennosti Tatarskogo Naroda i Tatarstana,
Tatarskoe Knijnoe İzd., Kazan 2000.
TOGAN A. Zeki Velidî, Umumî Türk Tarihi’ne Giris, 3.bs., Enderun Yay., İstanbul 1981.
UZUNÇARSILI İsmail Hakkı, Osmanlı Tarihi, C. 3, 2. Kısım, TTK Yay., Ankara 1988.
ÜREKLİ Muzaffer, Kırım Hanlığının Kurulusu ve Osmanlı Himâyesinde Yükselisi (1441-
1569), TKAE Yay., Ankara 1989.
VELYAMİNOV-ZERNOV V. V., İzsledovanie O Kasimovskih Tsaryah i Tsareviçah, Ç.1,
Sanktpeterburg 1863.
YAKUBOVSKİY A. YU., Altın Ordu ve Çöküsü, 2.bs., Çev. Hasan Eren, TTK Yay., Ankara
2000.
YEGOROV Vadim Leonoviç, İstoriçeskaya Geografiya Zolotoy Ordı v XIII-XIV. Vekah, İzd.
“Nauka”, Moskva 1985.
ZAYTSEV İlya V., “Astrahan Hanlığı”, Çev. Zuharmukhamed Zardukhan, Türkler, C. 8,
Yeni Türkiye Yay., Ankara 2002, s.460-465.
-----, Astrahanskoe Hanstvo, 2. İzdanie, İspravlennoe, “Vostoçnaya Literatura” RAN,
Moskva 2006.
-----, “Astarhan Hanlığı’nın Sınırları”, Çev. Serkan Acar, Tarih İncelemeleri Dergisi, C.
XXIV, Sayı 2, (2009), s.171-178.
-----, “Orta Çağ Kaynaklarında Astrahan Sehrinin Adlandırılmasına Dair”, Çev. Serkan Acar,
Tarih İncelemeleri Dergisi, C. XXVI, Sayı 2, (2011), s. 607-632.
ZIMONYI İstván, The Origins of The Volga Bulghars, Szeged 1990.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder