Son yıllarda ahlaksızlığı ‘özgürlük ve modernlik’ adı altında sinsice evlere soktular. İnançlı insanları ahlak ve maneviyattan uzaklaştıramayınca televizyonla adeta kaleyi içten fethetme yoluna gittiler.
Son yıllarda ahlaksızlığı ‘özgürlük ve modernlik’ adı altında sinsice evlere soktular. İnançlı insanları ahlak ve maneviyattan uzaklaştıramayınca televizyonla adeta kaleyi içten fethetme yoluna gittiler. Televizyon program ve dizilerini denetlemekle görevli RTÜK ise uyuma yolunu seçti. RTÜK’ün uyumasına sessiz kalmayan Gazeteci Süleyman Özışık öncülüğünde bir grup vatandaş ile birlikte ‘Ekran Jürisi’ adında halkın RTÜK’ü kuruldu. Halkın RTÜK’ü televizyon ekranlarındaki ahlaksızlıkları sosyal medya aracılığıyla halkı örgütleyerek protesto ediyor. Ekran Jürisi grubunun kurucusu Gazeteci Süleyman Özışık Milli Gazete’ye çarpıcı açıklamalarda bulundu. Özışık, “ahlaksız yayınlar yüzünden televizyonu evimde namussuzluğa açılan pencere olarak görüyorum’ dedi.
Türkiye toplumu son yıllarda büyük bir dejenere ve asimilasyonla karşı karşıya. Batı kültürünü özendiren televizyon dizi ve programları gençleri uyuşturucu , alkol ve fuhuş bataklığına sürüklüyor. Ahlâksızlıkları sistematik olarak ‘modernlik ve özgürlük’ olarak lanse eden TV kanallarına ise RTÜK ses çıkarmıyor. RTÜK’ün sessiz kalmasına dayanamayan bir grup gazeteci ve vatandaşlar ‘Ekran Jürisi’ adında halkın RTÜK’ünü kurdu. Ekran Jürisi grubu kurucusu gazeteci Süleyman Özışık Milli Gazete’ye konuştu. Özışık, “amacımız ekranları pislikten arındırmak” dedi.
Süleyman Bey ben direk konuya gireceğim. Ekran Jürisi diye bir grup kurdunuz. RTÜK’ün yapamadığını, yapmadığını siz sivil toplum olarak sosyal medyayı kullanarak yapmaya çalışıyorsunuz. Biraz şu ‘Ekran Jürisi’ serüveninizden bahseder misiniz?
Birincisi ben RTÜK’e inanmıyor ve güvenmiyorum. RTÜK’e milyonlarca insanında güvenmediğini geçtiğimiz hafta net bir şekilde gördük şahit olduk. Pis Yedili adlı diziye yaptığımız protestoya milyonlarca insan katıldı. Bu insanlar RTÜK’ün sembolik ve samimi olmadığına inanan insanlardı. Bu insanlar RTÜK’ün sessiz kaldığı ekranlarda aleni bir şekilde yapılan ahlaksızlıklara isyan eden insanlardı.
Neden RTÜK’e güvenmiyorsunuz?
Sebebini açıklayayım. Gelirlerinin yüzde 3’ünü televizyon kanallarına gelen reklamlardan kazanan bir kurum televizyon kanalları üzerinde çok ciddi bir etkisi olamaz, ancak sembolik olur. Dolayısıyla çok cüzi, caydırıcılığı olmayan küçük cezalarla dizilerdeki ve yarışma programlarında ki ahlaksızlıklara çok küçük rakamlarla sembolik cezalandırmalarla geçiştiriyor. O program ve diziler o cüzi cezaları ödüyor ve ahlaksız yayınına devam ediyor. İşte bunun için RTÜK denen o kuruma güvenmiyoruz.
Ekran Jürisi tam olarak niçin kuruldu?
Biz burada çok ciddi bir oranda boşluk olduğunu gördük ve Ekran Jürisini kurduk. Hiçbir şekilde reklam ve tanıtım yapmadan 30bin insan aramıza katıldı. Sonra da baktık ki ekrandaki ahlaksızlıklardan toplumun büyük çoğunluğu da bizim gibi muzdarip. Ekran jürisiyle hedefimiz dizilerde ahlaki sınırları hiçe sayan ahlaksız sahneleri protesto edip o dizileri yayından kaldırmayı amaçladık. İki erkek kardeşin bir genç kızla birlikte olması, yeğenin amcasının eşiyle ‘aşk’ adı altında ahlaksız ilişkiler yaşaması, bir kızın iki kardeşi baştan çıkarması, bu tür aile içi ensest ve sapkınlığı meşru gösteren yayınlara karşı bu oluşuma gittik. Ekran Jürisi aslında halkın RTÜK’üdür.
PİS YEDİLİ PİSLİKTEN GEÇİLMİYOR
İlk protestoya Pis Yedili dizisi ile başladınız. Neden Pis Yedili?
Biz Ekran Jürisi adlı sayfamızda bir anket düzenledik ve ‘hangi diziden başlayalım’ diye sorduk, çoğunluk Pis Yedili dedi. Bizde o diziden başladık protestoya. Çokta doğru bir seçimdi. Çünkü Pis Yedili dizisi gelecek nesilleri yok etmeye yönelik yapılan bir dizi… Hikâye bir lisede geçiyor ve liseli gençleri her pisliğe özendiren bir dizi. Bu malum dizide, öğrenci okula alkollü gidebiliyor, öğrenci ruhsatsız silah taşıyabiliyor, öğrenci ehliyetsiz araba kullanabiliyor, öğrenci okul müdürü ve öğretmeniyle dalga geçerek konuşabiliyor. Benim için en can alıcı nokta ise dizi erkek öğrencilere kız öğrencileri birer cinsel obje olarak gösteriyor. Bir öğrenci dizisinde yapılabilecek tüm ahlaksızlıklar var. Ve bunu izleyen milyonlarca çocuk var. Bu diziler çocuklarımızı, daha çocukken sapkınlığa götürüyor. Bu diziler toplumu yozlaştırıyor. İnancı temelden sarsmayı amaçlıyor.
Pis Yedili ile ilgili yaşadığınız bir olayda vardı, onu da anlatır mısınız?
Bir gün benim oğlum bana baba Pis Yedili’yi izleyebilir miyim dedi. Benimde boşluğuma geldi izlemesi için onay verdim. Normalde önceden kontrol etmediğim program ve dizileri çocuklarımın izlemesine izin vermem. Çocuğum izledi. O dizinin bir sahnesinden etkilenerek saat gecenin 3’ünde arabamı izinsiz alarak caddeye çıktı. Çocuğum 18 yaşını doldurmadığı için ehliyetsizdi. Cadde de polisi görünce korkudan kaçmış, polis ateş edip durdurma durumuna gelmişti ki sonradan durdurabilmişler Allah’a şükür. Olaydan sonra çocuğumu karşıma aldım ve konuştum. Ve bana Pis Yedili dizisinde ki heyecan verici sahnesinden etkilendiğini ve aynısını yaptığını söyledi. Şunun altını çizmek istiyorum; bu ülkede bir gazetecinin çocuğu o dizilerden etkilenip ölümle burun buruna gelebiliyorsa, siz varın normal Anadolu insanını düşünün. Bu diziler insanların evine incir ağacı dikiyor resmen.
İNANCIMIZA SAVAŞ AÇILMIŞ DURUMDA
Diziler manevi değerlerimize de adeta savaş açmış durumda. Bir dönemlerin fenomen denilecek dizilerinden olan Hayat Bilgisi’nde öğrencilerin hocam demesi üzerine ‘Hoca Camide’ şeklinde Cami Hocalarını aşağılayan, ötekileştiren bir replik vardı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu tür konularda ben öğretmenlerle diyalog kuruyorum. Bu hoca ve öğretmen ayrımı belli başlı okullarda yapılıyordu ama Perrin Kutman’ın dizisi ‘Hoca Camide, Hoca Camide’ diyerek imamlar ve öğretmenler arasına kesin çizgiler konuldu. Aslında eskiden öğretmenlere Muallim denilirdi. Muallim kelimesinin içi öğretmen kelimesinden daha dolu ve samimidir. Hani biz ecdat düşmanıyız ya bundan dolayı da muallimi çıkardık literatürümüzden. O da yetmedi öğretmenler hoca arasına kesin çizgiler koyduk ve imamları cahil gibi göstermeye çalıştık. Bu tür manevi değerlere yönelik televizyon dizilerinin savaşı devam ediyor. Bunu engellemek içinde elimizden geleni yapacağız.
Gani Müjde’nin yaptığı tüm dizlerde ahlaksızlık diz boyu. Fox Tv’de Harem adlı bir dizisi daha var. O dizide de sapıklığı ‘modernlik’ kisvesi altında sunuyor?
Gani Müjde ve onun gibileri ahlaksızlığı ve cinselliği modernlik zannediyor. Modernlik adı altında da manevi değerlerimize ve inanç dünyamıza adeta savaş açıyorlar. Bu protestolarımızdan dolayı Gani Müjde bir açıklama yaptı. Yaptığı açıklamada ‘ böylelerini kapalı çarşıya götürüp Arapların arasına atmak lazım, medeni insanların arasına girmelerini yasaklamak lazım’ diyor.
TELEVİZYON EVİMİZDE NAMUSSUZLUĞA AÇILAN PENCERE GİBİ OLDU
İslam’a hakaret ve saldırıyı medeniyet olarak mı görüyorlar?
Onlara göre öyle. Onlara göre dini değerlere hakaret etmek medeniyet. Ama burada aşağılıkça bir ifade var. Dinlere saygılı olalım diyoruz ama Arapları ve İslam’ı aşağılıyoruz. Bu yapılan saldırılara toplum olarak dur dememiz gerekiyor. Bu tür programlar yüzünden ben televizyonu evimde namussuzluğa açılan pencere olarak görüyorum. İyi programları tenzih ederek söylüyorum. Yunanistan 300 Spartalı diye bir film yaptı. 300 Spartalı’nın ülkeyi kurtardığı anlatılıyor. Tamamen hayal ürününden ibaret ama adamlar kendi tarihine sahip çıkıyor, övüyor. Almanya Hitleri kahraman gibi gösteriyor. Biz ise kahramanlarımızı ayaklar altına almaya çalışıyoruz. Koskoca Kanuni Sultan Süleyman’ı hareme hapsediyoruz. Muhteşem Yüzyıl adındaki illet dizi tarihi değerlerimizi ayaklar altına alıyor. Buna ses çıkaranlara ise yasakçı diyerek susturuyor.
AHLÂKSIZLARI KANAAT ÖNDERLERİ GİBİ SUNUYORLAR
Son zamanlarda hemen hemen her türlü konularda görüş alınan bazı medyatik şahsiyetler var. Bunlar eş cinsel evlilikleri de savunan kişiler. Ekran Jürisi olarak eşcinseller ve gaylerin ekranlarda rol model olarak sunulmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bunlar dini yozlaştırma projeleridir. Evet, maalesef ekranlar iki erkeğin evliliğini, iki kadının evliliğini savunanları kanaat önderleri gibi lanse ediyor. Bu çok feci bur durum. Bunlara da dur demek lazım. Ya da olaya şöyle bakalım; ekrana İslam âlimi olarak çıkarılan isimler ne kadar âlim. Zekeriya Beyaz, Yaşar Nuri Öztürk bunlar ne kadar İslami bakıyorlar hayata. Ahlaksızlıkları bunlarla insanların hanesine yerleştiriyorlar. İste biz bu yozlaştırmalara karşıyız. Umarım destek veren halkımızla beraber de başarılı oluruz. Ekranları pisliklerden arındıracağız İnşallah.
YILLARCA NAMAZ SUÇMUŞGİBİ LANSE EDİLDİ
Son olarak şu konuya da değinmek istiyorum. Bizim ekranlarımızda cami sahneleri ve ezan sesi pek olmaz. Amerika veya Avrupa sinemasına ya da ekranlarına baktığımızda Kiliseye ve Haça mutlaka yer verilir. Ekran Jürisi olarak bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hristiyan dünyası Papa’sını seçti değil mi? Peki Müslüman dünyası da bir araya gelerek Halifesini seçse ne olur? Kıyamet kopar değil mi? Amerika’da paranın üzerinde Allah’a inanın diye gizli bir yazı var bu Türkiye’de olursa ne olur? Laiklik elden gider… Hristiyan geleneği ile yetişen bir çocuk Kiliseye gidecek çağa geldiğinde babası elinden tutar bir oyuncakçıya götürür. En güzelini beğen sana onu alacağım der. Çocuk en güzel olanı beğenir babası hayır bu çok pahalı der ve ona başka bir oyuncak alır eve götürür. Ve Pazar günü Kiliseye gittiğinde Papaz onu en beğendiği hediyeyle karşılar ‘sen bunu çok istedin Tanrı bunu benim aracılığımla sana gönderdi’ der ve kiliseyi böyle sevdirir. Böylece çocuk Kiliseye büyük bir şevkle bağlanır. Bizde ise çocuk camiye gittiğinde ‘bu yaşta beynini yıkamayın’ denir. Bizde çocuk namaz kıldığında Uğur Dündar gibileri gizli kameralarla sanki suç işlemiş gibi gösterilir. Bizim bu algıyı yok etmemiz lazım. İnancımızı ekranlarda işlememiz lazım.
MİLLİ GAZETE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder