Nelson Rolihlahla Mandela, 18 Temmuz 1918’de Güney Afrika’da, Umtata’da doğdu. Hukuk okudu, ülkenin ilk siyah avukatı unvanını aldı. 1962’de ülkedeki siyahların özgürlük mücadelesine destek aramak için ülke dışına çıktı. İngiltere ve Afrika ülkelerini dolaştı. Afrika ülkeleri ile sosyalist ülkelerden silah ve para yardımı temin etti. Ülkeye dönüşünde arkadaşlarıyla birlikte, izinsiz yurt dışına çıkmak, halkı kışkırtmak, sabotajlar ve suikastlar düzenlemek iddialarıyla yargılandı. Sadece beyazların temsil edildiği parlamentonun çıkardığı kanunlara uymak zorunda olmadığını savundu. Beyaz yönetim tarafından ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı (1964). Bu cezayla Afrikalı siyahların simge ve sembolü oldu. Güney Afrika‘da Robben Adası (Fok Adası)’nda 27 yıl hapiste kaldıktan sonra 1980’li yıllarda, ırkçılığa karşı mücadelenin bütün dünyada yoğunlaşması üzerine adı duyuldu. 1990 yılında 72 yaşındayken devlet başkanı De Klerk tarafından şartsız olarak serbest bırakıldı. Hapisten çıkınca demokratik bir Güney Afrika kurulması için çalıştı. Kırk yılda 100‘den fazla ödül aldı. 10 Mayıs 1994’te Güney Afrika’nın ilk siyah devlet başkanı seçildi.
Abdullah Öcalan, 1948 yılında Şanlıurfa’nın Halfeti ilçesi Ömerli köyünde doğdu. 1969’da Ankara Tapu Kadastro Meslek Lisesi’nden mezun oldu. 1971 yılına kadar Diyarbakır’da tapu memurluğu yaptı. 1971’de İstanbul Hukuk Fakültesi’ne kaydını yaptırdı ama sonra Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi bölümünü kazandı. Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Fis köyünde, 1978’de yapılan bir toplantıda Partiye Karkeren Kürdistan (Kürdistan İşçi Partisi) açılımlı “PKK”yı kurdu, genel sekreterlik görevini üstlendi. 30 binden fazla yurttaşın ölümüne neden olan çatışma sürecinin mimarı olarak adını tarihe yazdırdı. Kandırdığı gençler bölücü terör örgütü adına eylem yaparken, o bir kez bile sıcak çatışmaya girmedi; kendini riske atmadı! 1999’da Kenya’da yakalandı ve idam cezasına çarptırıldı. İdamın kaldırılması üzerine cezası, ömür boyu hapse dönüştürüldü.
Diyeceksiniz ki; “Sen ne yapıyorsun? Bir özgürlük kahramanı ile eli kanlı bir teröristi nasıl kıyaslarsın?” Kıyaslayan ben değilim! Bu komik benzetmeyi ilk yapan, Apo’nun kendisi. Gözlerden kaçtı ama iki yıl önce avukatları aracılığıyla yaptığı açıklamada, “Benim durumum Güney Afrika’daki Mandela’ya benziyor. Durumum onunki gibidir. Desmond Tutu, Mandela’ya, ‘Özgür olmadan bu işe girişmeyin, tehlikelidir’ diyordu. Doğru söylüyordu. Ama sonra Mandela’nın önünü açtılar. Ben de özgür olmadan, özgür hareket etmeden bu barış işine girişmem, kalkışmam. Bundan sonra doğru değil. Biliniyor, Güney Afrika’da Mandela’ya gerekli koşulları sağladılar, o da rolünü oynadı” diyordu. İki yıl önce bunları söyleyen Apo, bugün devreye girdi. Demek ki birileri ona özgürlük garantisi verdi. Konuyu gündeme getirmemin ikinci nedeni ise iktidarın “akil adamlar” listesine giremeyen bazı liboş gazetecilerin, AKP’li bazı vekillerle birlikte; Mandela’yı ziyaret etmek için Güney Afrika’ya gitmeye hazırlanması. Gidecekler ve Apo’nun da kendisi gibi bir “Özgürlük Mücadelecisi” olduğunu anlatmaya çalışacaklar.
Göz var, nizam var: Apo, kırk fırın daha ekmek yese bile, asla bir Nelson Mandela olamaz. Çünkü okurlarımızdan İbrahim Baytak’ın dün gönderdiği e-postada da belirttiği gibi: Mandela’nın ülkesinde, yönetim 300 bin İngiliz “beyaz”ın elindeydi. Ülkenin asıl sahibi 6 milyon “siyah” ise ikinci sınıf vatandaştı. Seçme ve seçilme hakları yoktu. Yani ırkçı bir yönetim vardı. Mandela işte böyle bir ülkede özgürlük, eşitlik, demokrasi mücadelesi verdi. Apo ise ırkçı bir politika izledi ve Kürt asıllı vatandaşların cumhurbaşkanı, başbakan, bakan, milletvekili olduğu bir ülkeyi bölmeye, parçalamaya çalıştı. Özgürlük Kahramanı Mandela; bu tuzağa düşer mi bilmem ama. Halkımız, teröristten Mandela çıkarmak isteyenlerin oyunlarına asla gelmez! (Mustafa Mutlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder