30 Nisan 2013 Salı

KASGARLI’DAN GÜNÜMÜZE ORGAN İSİMLERİYLE KURULMUŞ DEYİMLER- Hatice ŞAHİN*

ÖZET

Kasgarlı Mahmut Karahanlı döneminde yazdığı
eser dolayısıyla Türk dünyasının en önemli isimleri
arasında yer almaktadır. Kasgarlı’nın Türklük bilimiyle
ilgili çalısmaların birçok alanında ilk çalısmaları ve
tespitleri yapmıs olması, Türk dili ve kültürü açısından
gözleme dayanan son derece değerli bilgiler vermesi
eserinin değerini kat kat arttırmaktadır.


Kasgarlı Mahnut sözlüğünde verdiği örnekler
yoluyla Türkçenin deyimler açısından da ne kadar zengin
olduğunu göstermeyi basarabilmistir. Eserden yola
çıkılarak 11. yüzyılda kullanılan deyimlere bakıldığında
bunların bazılarının günümüze kadar hiç değismeden
geldiği, bazılarında kelime değisikliği olduğu, bazılarında
ise ifade ettikleri anlam açısından değisiklik olduğu
gözlemlenmektedir. Eserde yer alan deyimlerin çok azı ise
günümüzde kullanılmamaktadır. Eserde çok sayıda
deyim bulunmakla beraber bu yazıda sadece organ
isimleriyle kurulan deyimler ve bu deyimlerin Türkiye
Türkçesindeki görünümleri ele alınmaya çalısılacaktır.


Bilindiği gibi, Kasgarlı Mahmut, Karahanlı döneminde
yazdığı eser dolayısıyla Türk dünyasının en önemli isimleri arasında
yer almaktadır. Kasgarlı’nın Türklük bilimiyle ilgili çalısmaların
birçok alanında bir ilki geçeklestirmis olması, Türk dili ve kültürü
açısından gözleme dayanan son derece değerli bilgiler vermesi, onun
ve eserinin değerini kat kat artırmaktadır.1

11. yüzyılda Kasgarlı Mahmut ve Balasagunlu Yusuf, Türk
dünyasının coğrafyasını, maddi kültürünü, inançlarını, gelenek
göreneklerinin, ahlaki değerlerini, dillerini ve bunlardan baska birçok
noktayı eserlerinde ele alarak 11. yüzyılda Türkler ve Türklük için
adeta ne söylenmesi gerekiyorsa son derece basarılı bir biçimde dile
getirmislerdir.

“XI. yüzyılın ortalarında ileri gelen Türkçü ve Türkçeci
Karahanlılardan Balasagunlu Yusuf ile Kasgarlı Mahmud, sanki söz
birliği etmis gibi, Türkçenin savunmasını ele aldılar. Balasagunlu
Yusuf, önünde hiçbir örnek bulunmadan 6645 beyitlik Kutadgu
Bilig’ini uyaklı olarak Türkçe yazmıs, Kasgarlı Mahmud da Araplara

Türkçe öğretmek amacıyla Türkçenin bütün zenginliğini Kitabu Divanı
Lügati’t-Türk’üyle onların önüne sermistir.

Bu iki yazar baska bakımdan da is bölümü yapmıslardır:
Ansiklopedik olmak. Balasagunlu Yusuf, evren, ahlak, erdem, hikmet,
ülkücülük, bilgi, devlet örgütü, halk katmanları, yasa, töre, görgü ve
görenek, faydacılık, Kasgarlı Mahmud da coğrafya, budun bilgisi,
tarih, dil ve lehçe bilgisi alanında egemendiler. Birlestikleri baska bir
önemli nokta da Türk folkloru ve atasözleri alanında idi.”2

Bu iki bas eserde Türk dilinin atasözleri ve deyimleri
açısından son derece zengin bir malzeme bulunmaktadır. Kutadgu
Bilig, Türkçe yazılmıs olması, konusu ve üslubu nedeniyle bu
malzemeler konusunda daha zengin olsa da Divanu Lügati’t-Türk’te
yer alan atasözü ve deyim malzemesinin sayısı da az değildir.
Bilindiği gibi bir dilin söz varlığı içinde sadece dilde
kullanılan kelimeler değil; atasözleri, deyimler, kalıplasmıs sözler gibi
unsurlar da yer alır. Çünkü bu unsurlar o dili kullanan insanların maddi
ve manevi kültürlerinin, yasam biçimlerinin yansıtıcısı olan
unsurlardır.3

Temel söz varlığı deyince de akla ilk gelen unsurlar, organ
isimleri basta olmak üzere insanların temel ihtiyaçlarını karsılayan
hareketleri, akrabalık iliskilerini, sayıları ve bunlarla doğrudan ilgili
olan diğer kavramları yansıtan kelimelerdir.4 Organ isimleri temel söz
varlığı içinde önemli bir yer tutmaktadır. Söz konusu isimler dillerin
deyim olusturma sürecinde çok sık kullanılmıstır. Türkçedeki
deyimlere bakıldığında bas, göz, el, yüz, yürek gibi organ isimleriyle
kurulmus deyimlerin sayısının yüksek olduğu görülmektedir.

Kasgarlı Mahmut, sözlüğünde verdiği örnekler yoluyla
Türkçenin deyimler açısından da ne kadar zengin olduğunu göstermeyi
basarabilmistir. Eserde çok sayıda deyim bulunmakla beraber bu
yazıda sadece organ isimleriyle kurulan deyimler ve bu deyimlerin
Türkiye Türkçesindeki görünümleri ele alınmaya çalısılacaktır.
Divanu Lügati’t-Türk’te organ isimlerinin çesitli vesilelerle
zengin bir biçimde verildiği gözlenmektedir.5


Adhak(ayak), adhut (avuç), alın, ang (yanak), arka (sırt),
avut (avuç), aya( avuç içi), azıg (azı disi), bagır ( bağır, karaciğer),
bakaçuk (eğe kemiği ile kol arasındaki et parçası), bas, bel, bez (etle
deri arasında bulunan bez), bıdhık-bıyık, bıkın (böğür), bilek, bilig
(akıl, us), bogaz-boguz, boyın-boyun, bögür (bögrek-böbrek), burun,
but, büksek (göğsün yukarı tarafı, göğüsten yukarı olan kısmı), bükün
(kör bağırsak), çıçalak (serçe parmak, sırça parmak), çıçamuk (yüzük
parmağı), egin (sırt), elig, em (kadının disilik organı), engek (avurt),
erin-irin (dudak), ernek- ernğek (parmak), içegü (kaburga
kemiklerinin iç tarafında bulunan seylerin adı), kan, kangrak (damak),
karak (göz bebeği), karın, kasığ(ağzın içi, sağ ve sol yanları, avurt),
kas, kavuk-kawuk (mesane, sidiklik), kırtıs (yüz, yüz rengi), koltık,
konğragu (kulağın altındaki çıkıkça kemik), koyun, kögüz-köküs,
köngül, köt (göt, arka), köz, kudruçak (kuyruk kemiği), kulak-kulxakkulkak,
kunğ et (kas, adale), kurugsak (kursak, mide), küsri (kaburga
kemikleri), mengiz, odhluk (kol kemiğinin kalın yeri), owruğ
(kemiğin ek yerleri, bel kemiğinin boyunla birlestiği yer), ömgen (sah
damarının iki tarafında bulunan damar), öpke (akciğer, ciğer), öt
(acılık, öt kesesi), özek (belin iç yanında bulunan damar), sakak
(çene), sakal, sırt (kıl, kalın kıl), sok ernğek (isaret-sehadet parmağı),
sünğük, tamak (boğaz), tamar, tamgak (boğaz, damak), tamır (damar,
sinir), tasak (erkeklik organı), tılak (kadınlık organı), tirsgek (dirsek),
tis, tiz, tös (dös, göğsün bası), tulun (kulakla ağız arasındaki kemik),
tü, tüpü (tepe, insan basının üst tarafı), usun (omuz bası, çiğin bası),
ümgük (ümük, imik, çocukların tepesinde bulunan yumusak yer),
yanğak (ağzın iki yanında dislerin oturduğu kemik), yarın (kürek
kemiği, çiğin kemiği), yilik (ilik), yin (tüy, deri), yüdh-yüz, yürek.

Sözlükte yer alan organ isimleri kimi zaman gerçek
anlamlarında kimi zaman da asağıdaki örneklerde olduğu gibi deyimler
içinde yer almıslardır. Eserden yola çıkılarak 11. yüzyılda kullanılan
deyimlere bakıldığında bunların bazılarının günümüze kadar hiç
değismeden geldiği, bazılarında kelime değisikliği olduğu, bazılarında
ise ifade ettikleri anlam açısından değisiklik olduğu
gözlemlenmektedir. Eserde yer alan deyimlerin çok azı ise günümüzde
kullanılmamaktadır.

1- Divan’da yer alan bazı deyimler, 11. yüzyılda tasıdıkları
anlamı devam ettirmis, somutlastırmada kullanılan kelimelerde fonetik
değisikliğin dısında bir değisiklik gerçeklesmemistir.


Bas togra-6: Öldürmek
Öpkem kelip ogradım
Arslanlayu kökredim
Alplar basın togradım
Emdi meni kim tutar

(Öfkem geldi uğradım, arslan gibi kükredim, yiğitlerin basını
doğradım, simdi beni kim tutar) (DLT I. s.125)

Basra kakıl-: Basa kakılmak

Basra kakıldı ( Basa kakıldı) (DLT II. s. 135)

Boguzda tügül-: Boğazda düğümlenmek

As boguzda tügüldi ( As boğazda düğümlendi) (DLT II. s.
130)

Elig owun-: Sıkıntı, üzüntü veya ağrı nedeniyle el
oğusturmak
Ol eligin owundı (O, kendine yapılan fenalık veya acı bir
haber, yahut bir ağrı yüzünden ellerini oğusturdu.) (DLT I. s. 202)
Köngül açıl-: Gönül açılmak, ferahlamak

Köngül açıldı ( Gönül açıldı) ( DLT I. s. 194)
Köngül kayna-: Gönül kaynamak

Könglüm angar kaynayu
İçtin angar oynayu
Keldi manga boynayu
Oynap meni argarur

(Gönlüm ona kaynıyor, içeride onunla oynasırken. Bana
kurularak geldi, oynayarak beni yoruyor) (DLT I. s. 225)


Köz atmak: Göz atmak, bakıs atmak
Ol meni közetti/köz attı. (DLT II. s. 306)

Kulakga çalın-: Kulağa çalınmak, duymak
Söz beg kulagınga çalındı ( Söz, beyin kulağına çalındı) (
DLT II. s. 150)

Mengiz yüz sargar-: Yüz sararmak
Begler atın argurup
Kadhgu anı turgurup
Mengzi yüzi sargarıp
Kürküm angar türtülür

(Beyler atlarını yordular, kaygı onları durdurdu; yüzleri,
benizleri sarardı; sanki safran sürülmüstü.) ( DLT I. s. 486)

Kanı kuru-: Bitkin, cansız hale gelmek
Köngli köyüp kanı kurup agzı açıp katgurar
Sızgurgalır üdhikler esiz yüzi burkurar
(Kalbi yanıp, kanı kuruyarak ağzını açarak katılır; sevda onu
sarartır, solgun yüzünü burusturur.) (DLT II. s. 188)

Til ködhez-: Dilini sakınmak
Külse kisi yüzinge körklüg yüzin körüngil
Yawlak ködhez tılıngnı edhgü sawıg tilengil
(Birisi yüzüne gülerek gelse, güler yüzle görün. Kötülükten
dilini gözet; iyi söhret dile.) (DLT III. s. 43)

Yürek yar-: Yürek parçalamak
Yalwın anıng közi
Yelkin anıng özi
Tolun ayın yüzi
Yardı mening yürek


(Onun gözü büyülüdür. Onun özü konuktur. Yüzü ayın
ondördüdür. Benim yüreğimi parçaladı.) (DLT III. s. 33)

2- Eserde yer alan bazı deyimlerde kullanılan bazı kelimeler
ise zaman içinde aynı anlama gelen bir baska kelimeyle yer
değistirmistir.

Öpke yürek kagrul-: Yürek yanmak
Ödhik otı tutunup
Öpke yürek kagrulur
(Sevgi atesi tutustuğu zaman ciğer, yürek kavrulur) ( DLT II.
s. 144)

Günümüzde yürek kavrul- biçiminde kullanılsa da genel
dilde deyim, yürek yanmak biçimindedir.

Adhak egles-: Birbirlerine uyum sağlamak, birlik olmak
Olar kamug adhak eglesdiler (Onlar birbirlerine uyup
durdular) (DLT I. s. 241)

Türkiye Türkçesinde ayak uydurmak7 biçiminde devam eden
bu deyimde birbirine uymak, bir seyi ayakla çiğnemekte birbirine
yardım etmek anlamında egles- fiili kullanılmıstır.

Adhak tusan-: Ayağı dolasmak, titremek
Er adhakı tusandı (Adamın ayağı dolastı, kösteklendi.) (DLT
II. s. 146)

Bu deyimin Türkiye Türkçesinde iki ayrı karsılığı
bulunmaktadır. Birincisi ayak dolasmak, ikincisi ise ayak titremek’tir.
Divan’da kullanılan örnek, korkudan ne yapacağını sasırmak, ayağı
dolasmak anlamındadır.

Adhakka tegür-: İsi sonuna ulastırmak
Bu er ol ısıg adhakka tegürgen (Bu, isi ayağına değiren,
sonuna kadar götüren bir adamdır) (DLT I. s. 522)


Bir isi sonuna kadar götürmek, nihayetine erdirmek
anlamındaki bu deyim, Türkiye Türkçesinde ayak kelimesiyle
kurulmamıstır.

Agız kül-: Yüz gülmek, güler yüzlü olmak
Kelse kisi atma angar örter küle
Bakgıl angar edhgülügün agzın küle
(Sana bir kimse gelse yüzüne yakar kül atma, ona yüzün
gülerek iyilikle bak) ( DLT I. s.129)

Bu deyimde kullanılan ağız kelimesi Türkiye Türkçesinde
bırakılmıs, bunun yerine yüz kelimesi tercih edilmis, yüz gülmek, ve
güler yüzlü olmak kalıpları yerlesmistir.

Bas tıg-: Bas eğmek
Tangut süsin üsikledi
Kisi ısın elikledi
Erin atın belikledi
Bulun bolıp bası tıgdı

(Tankut askerini üsümüs iken vurdu, o kisilerin isiyle alay
etti, askerlerini, atlarını armağan kıldı, tutsak olup bas eğdi) ( DLT I. s.
307)

Bilek sıtgas-: Kol sıvamak, yardım ya da yarıs için bir ise
girismek
Er kamug bilek sıtgasdı ( Bütün adamlar bileklerini
sığadılar.) (DLT II. s. 214)

Boyun çap-: Boyun vurmak, öldürmek
Çomak tat boynın çaptı ( Müslüman gavurun boynunu
vurdu.) (DLT II. s.3)

Boyun çaptur-: Boynunu vurdurmak, öldürmek
Ol anıng boynın çapturdı ( O, onun boynunu vurdurdu) (DLT
II. s. 180)


Boyun kadhır-: Boynunu kırmak, öldürmek
Erdi asın taturgan
Yawlak yagıg katargan
Boynın tutup kadhırgan
Bastı ölüm agtaru

(O, yemeğini tattırıcı, yavuz düsmanı döndürücü, tutup
boynunu eğdirici idi; ölüm onu basarak yendi.) (DLT II. s.74)

Elig uwun-: El oğusturmak ( utanç, mahcubiyet nedeniyle)
Er eligin uwundı tewindi (Adam isten tasalandı, utandığı ve
sıkıldığı için elini oğusturdu.) (DLT II. s. 147)

Karın yorıt-: Bağırsaklarını bozmak

Ot anıng karnın yorıttı (İlaç onun karnını sürdürdü.) (DLT
II. s.315)

Kası közi tügülgen: Can sıkıntısından kası gözü çatılı kisi
Bu er tutçı kası közü tügülgen (Bu her zaman kası gözü
döğülen, can sıkıntısından kası közü çatılı kisidir.) ( DLT I. s, 524)

Köngül emit-: Gönül meyletmek
Könglüm angar emitti ( Gönlüm ona meyletti.) (DLT I. s.
214)

Köngül köy-: Gönül yanmak
Köngli köyüp kanı kurup agzı açıp katgurar
Sızgurgalır üdhikler esiz yüzi burkurar

(Kalbi yanıp, kanı kuruyarak ağzını açarak katılır; sevda onu
sarartır, solgun yüzünü burusturur.) (DLT II. s. 188)

Köngül örte-: Gönül yanmak
Könglüm içün örtedi
Yetmis yasıg kartadı
Keçmis üdhük irtedi
Tün kün keçüp irtelür

(Gönlüm içten yandı, onulmus yarayı tırmaladı, geçmis
günleri aradı, gece gündüz geçerek aranır.) (DLT I. s. 245)

Köz karık-: Göz kamasmak

Er közi karıktı ( Adamın gözü kamastı.) (DLT II. s. 115)

Köz öser-: Göz kararmak

Anıng közi öserdi ( Onun açlıktan gözü karardı) (DLT I. s.
178)

Köz yasın yamla-: Gözyasını silmek, üzüntüsünü

hafifletmek, geçirmek
Yüknüp manga imledi
Közüm yasın yamladı
Bagrın basın emledi
Elkin bolup ol keçer

(Boyun eğip bana isaret etti, gözüm yasını sildi, bağrımın
yarasını sağattı, konuk olup geçti) (DLT III. s. 84)

Kulakka çak-: Kulağına ulastırmak, duyurmak
Ol sözüg anıng kulakka çakdı ( O sözü onun kulağına çaktı,
eristirdi.) (DLT II s.17)

Kulakka çakıl-: Kulağa gelmek, duymak, isitmek)
Söz kulakka çakıldı ( Kulağa söz çakıldı.) (DLT II. s.133
Mingi saçıt-: Beynini dağıtmak, öldürmek


Ol anıng mingisin saçıttı ( O, onun beynini dağıttı) (DLT II.
s. 299)

Tıs çıkrat-: Dis gıcırdatmak, bilenmek

Ol tısın çıkrattı ( O, disini gıcırdattı.) (DLT II. s. 334)

Ulas köz: Baygın göz
Bulnar mini ulas köz
Kara mengiz kızıl yüz
Andın tamar tükel tüz
Bulnap yana ol kaçar

(Baygın göz, esmer beniz, pembe yüz beni tutsak eder. O
çehreden bütün güzellikler damlar, beni tutsak ettikten sonra kaçar)
(DLT I. s.60)

Yalwın köz: Büyüleyici göz
Yalwın anıng közi
Yelkin anıng özi
Tolun ayın yüzi
Yardı mening yürek

(Onun gözü büyülüdür. Onun özü konuktur. Yüzü ayın
ondördüdür. Benim yüreğimi parçaladı.) (DLT III. s. 33)

Yüdhi saran: Yüzü eksi
Bakmas budun sewüksüz
Yudkı yüdhi saranka
Kazgan ulıç tüzünlük
Kalsun çawıng yarınka

(Millet sevgisiz, yüzü eksi, sıkı kisiye bakmaz. Yavrum
yumusak huyluluk kazan, sanın yarına kalsın) (DLT II. s.250)


Yürek yırtıl-: Yürek parçalanmak
Alp Er Tonga öldi mü
Isız ajun kaldı mu
Ödhlek öçin aldı mu
Emdi yürek yırtılur

(Alp Er Tonga öldü mü? Kötü dünya kaldı mı? Felek öcünü
aldı mı? Simdi yürek yırtılur.) (DLT I. S. 41)

Divan’da geçen bu iki deyim, Türkiye Türkçesinde anlam
incelikleriyle beraber yüreği kanamak, yüreğine ates düsmek, yüreğine
saplanmak, yüreğini dağlamak gibi çok sayıda deyimin karsılığı olarak
kabul edilebilir. Yürek kelimesi, Türkçede çok sayıda deyim kuran
kelimelerden biri olarak gözlemlenmektedir.

Yüz onguk-: Yüz sararıp solmak
Er yüzi onguktı ( Adamın yüzü soldu.) (DLT I. s. 216)

Bu deyimde ongukmak fiili, sararmak ve solmak fiilleriyle
yer değistirmis, hastalık, yorgunluk ya da üzüntüden yüzün sararması,
solması anlamında kullanılmıstır.

Yüz sorıt-: Yüz eksitmek, somurtmak
Er yüzin sorıttı ( Adam yüzünü burusturdu, suratını astı.)
(DLT II. s. 304)

Yüzi sorus-: Yüzü eksimek, somurtmak
Anıng yüzi sorısdı ( Onun yüzü eksidi, o somurttu.) (DLT II
s. 96)

Türkiye Türkçesinde yüzü eksimek biçiminde kullanılan bu
iki deyim, sorus- fiilinin yerine eksimek ve asmak fiillerinin
getirilmesiyle iki ayrı deyim olarak kullanıma çıkmıstır.

3-Sözlükte yer alan deyimlerin bir bölümü ise aynı yapıyla
günümüze kadar gelirken içeriklerinde bazı değisiklikler olmus, 11.
yüzyıldaki anlamlarından baska anlamlar yüklenmislerdir.


Basın yol-: Basını kurtarmak, kadın kocasından ayrılmak
Uragut basın yoldı (Kadın basını kurtardı, kocasından
ayrıldı.) (DLT III. s.64)

Bu deyim, Türkiye Türkçesinde Divan’daki anlamından
farklı olarak saçını basını yolmak biçiminde ve çok üzülmek
anlamında kullanılmaktadır.

Boguz kuzut-: Birinin yemeğe isteğini artırmak
Ol anıng bogzın kuzuttı ( O, onun yeme isteğini artırdı.)
(DLT II. s.305)

Kurutmak anlamındaki bu fiil, eserde yeme isteğini artırmak
anlamındayken, Türkiye Türkçesindeki boğaz kurumak deyimi, çok
susamak anlamındadır. Kasgarlı’nın verdiği deyime uygun anlamda
bugün, boğazı açılmak deyimi kullanılmaktadır.

Elig bosgun-: Eli çalısamaz olmak
Er eligi bosgundı ( İsten adamın eli bosaldı.) (DLT II. s. 238)

Divan’da geçen bosgunmak fiili bos kalmak, bos olmak,
yorulmak anlamında kullanılmıstır. Türkiye Türkçesine bakıldığında el
ismiyle eli bos kalmak, eli bos olmak deyimlerinin kurulduğu
gözlemlenmektedir.

3 Elig tut-: Kefil olmak

Elig tutgınça ot tut ( El tutacağına (kefil olacağına) ates tut)
(DLT II. s.292)

Kefil olmak anlamındaki bu deyim, aynı dönemde yazılmıs
Kutadgu Bilig’de bugün Türkiye Türkçesinde kullanılan anlamda
yardımcı olmak anlamında kullanılmıstır.
Elig tut-: Elinden tutmak, yardımcı olmak
Kıyamette körkit tolun teg yüzin
Elig tuttaçı kıl ilahi özin

(Kıyamette dolunay gibi yüzünü göster, Ey Tanrım, elimden
tutucu, bana sefaat edici ol.) (48) ( K.Bilig)8


Köngülge sıg-: Gönüle koymak, etkilemek
Bu söz köngülge sıgdı ( Bu söz gönüle koydu, tesir etti.)
(DLT II s.15)

Köngülke sin-: Kalbe girmek, islemek

Söz köngülke singdi (Söz kalbe girdi, isledi) ( DLT III. s.391)
Bu iki deyim, bugün, aynı anlamda, içine islemek biçiminde
kullanılmaktadır.

Köz ak-: Gözyası dökmek
Awlap meni koymangız
Ayık ayıp kaymangız
Akar közüm us tengiz
Tegre yüre kus uçar

(Beni avlayıp bırakıverme, söz verip cayma, gözüm deniz
gibi akar, yöresinde kuslar uçar) (DLT II. s.45)

Gözü akmak deyimi, Türkiye Türkçesinde gözü yaralanıp
kör olmak anlamında kullanılmaktadır.

Közi yolda bol-: Gözü yolda olmak, gitmeyi istemek
Ewlik todhgursa közi yolka bolur (Ev sahibi konuğun karnını
doyursa gözü yolda olur ) (DLT II. s. 176)

Bu deyim, Deyimler Sözlüğünde9 gözü bir seyin üzerinde
olmak ve bir kimsenin ne yaptığına, bir seyin ne durumda olduğuna
sık sık bakarak kötü bir sonuca meydan vermemeye çalısmak,
anlamında verilse de deyimin Kasgarlı’nın ifade ettiği anlamı
“Misafirin karnı doyunca gözü papuçlukta olur” atasözünde
mevcuttur. Bunun yanında deyim, birinin yolunu gözlemek anlamında
da kullanılmaktadır.

Yüzge bak-: Yüze gülmek
Ütrük ötün ogrılayu yüzge bakar
Elkin tasup bermis asıg basra kakar


(Hileci, alçak kimse hırsız gibi yüze bakar, misafiri
ağırlayarak vermis olduğu yemeği basına kakar.) (DLT I. s. 102)

Yüzge bakmak deyimi, Türkiye Türkçesinde tasıdığı
anlamdan biraz daha farklı bir anlamda kullanılmaktadır. Günümüzde
yüze bakmak deyimi, önem vermek, ilgilenmek anlamındayken yüz ve
bakmak kelimelerinin yüzüne bakamamak, yüzüne bakılacak gibi
olmak, yüzüne bakılır olmak, yüzüne bakmaya kıyamamak, yüzüne
bakmamak gibi değisik eklerle bir araya getirilmesi sonucu birbirinden
çok farklı deyimlerin olusturulmus olduğu da gözlemlenmektedir.

4- Çok az sayıdaki deyim ise bugün Türkiye Türkçesinde
kullanılmamaktadır.

Boyun kertil-: Horlanmak

Kul boynı kertildi ( Kul horlandı) (DLT II. s. 236)

Bel kıl-: Bir kimseye dileğinden çok yemek vermek.
Ol angar ança as berdi, bel kıldı. ( ona dileğinden çok yemek
verdi.) (DLT III 133-8, 133-11)

Eyegüsi art-: Kibirlenmek, gururlanmak

Anıng eyegüsi arttı ( Onun kaburgası arttı) (DLT III. s.425)
İrni yakısma-: Çabuk konusmak, dudakları birbirine
yaklasmamak
Anıng irni yakısmas ( Sözü çabuk konustuğu için dudakları
birbirine yaklasmaz) (DLT III. s.74)
Tis kamas-: İçi burkulmak, üzülmek ya da sinirlenmek,
kızmak (? )10
Tüngür kadhın bulustı
Kırkın takı kolustı
Emdi tisim kamastı
Altı Turumtayımnı
(Dünür, kayın bulustu; kızlarını da birbirinden istediler.
Simdi disim kamastı. Turumtayımı aldı.) (DLT II s.110)


Sonuç olarak: Deyimler, dillerin anlatım yollarını
çesitlendiren, somut, gerçek anlamdan yola çıkarak soyut durumları
somutlastırma yolunda son derece etkili olan, bir dilin söz varlığında
önemli bir yere sahip dil birlikleridir.

Deyimler bunun yanında aynı dili konusan insanların
dünyaya bakıs, algılayıs ve aktarıs yollarındaki ortaklığı anlatırlar.
Dilin birlestirici özelliği dilin önemli unsuru olan deyimlerde kendini
biraz daha etkili bir biçimde hissettirir.

Eski Türkçeden bu yana takip edildiğinde Türk dilinin
atasözleri ve deyimlerinde farklı dönemlerde ve coğrafyalarda olsa bile
ufak tefek değisiklikler dısında büyük oranda örtüsme
gözlemlenmektedir.

Türkçedeki deyim örneklerine bakıldığında dikkat çeken ilk
durum organ isimlerinin deyim yapıları içinde çok sık ve islek bir
biçimde kullanılmasıdır. Organ isimleri deyimlesme sürecine girmeden
almıs olduğu türetme ekleriyle bile değisik anlamlar aktararak dilin
anlatım yollarını açmıslar, zenginlestirmislerdir. Ayaklı, ayaklan-,
dillen-, gönüllü, gönülsüz, gönüllen-, göğüslen- gibi.

Yukarıda da belirtildiği gibi Kasgarlı, eserinde Türk dilini
Araplara öğretirken Türk dili üzerinde arastırma yapacak olanlara çok
sayıda malzeme vermistir. Eserde deyimler ve organ isimleriyle
kurulmus deyimlerle ilgili azımsanmayacak sayıda örnek mevcuttur.
Bu örnekler incelendiğinde deyimlerde kullanılan bazı organ
isimlerinin ve dilin zaman içindeki değisimine bağlı olarak organ
isminin yanındaki isim ya da fiilin değistiği gözlemlenmektedir. Bu
değisim, Divan’ın yüzyıllar öncesinde yazılmıs bir eser olduğu
düsünüldüğünde son derece doğal olarak kabul edilmelidir.

Dipnotlar


* Prof. Dr., Uludağ Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve
Edebiyatı Bölümü. hatices@uludag.edu.tr
1 Ercilasun, Ahmet Bican, Baslangıçtan Yirminci Yüzyıla Türk Dili Tarihi,
Akçağ Yayınları, Ankara 2004, s. 321.
2 Dilaçar, Agop, “Kasgarlı Mahmut’un Kisiliği”, Türk Dili, Divanü Lügati’t-
Türk Özel Sayısı, Ekim 1972, s. 21.
3 Sahin, Hatice, Türkçede Organ Đsimleriyle Kurulan Deyimler, Uludağ
Üniversitesi Yayınları, Bursa 2004, s.1.
4 Aksan, Doğan, Türkçenin Sözvarlığı, Engin Yayınevi, Ankara 1995, s. 26.
5 Atalay, Besim, Divanü Lügat-it Türk Dizini, C. IV. Türk Dil Kurumu
Yayınları, Ankara 1985.
7 Türkiye Türkçesindeki deyimler için Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük,
Ankara 2005’ten yararlanılmıstır.
8 Önler, Zafer, “Kutadgu Bilig’de Organ Adlarıyla Kurulan Deyimler”, 3.
Uluslararası Türk Dil Kurultayı 1996.TDK Ankara 1999, s.841-869.
9 Aksoy, Ömer Asım, Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü, Türk Dil Kurumu
Yayınları, C. II, Ankara 1981, s.692
10 Tıs kamas-: Eksi ayva yemekten dis kamasması olarak tanımlanıyor ( DLT
II. s.111) Ancak ( DLT II.s.110) daki örnekte Turumtay adlı kölenin götürülmesi
sonucunda üzülmek, içi burkulmak belki de kinlenmek anlamında kullanılmıs olabilir.


KAYNAKÇA

AKSAN, Doğan, Türkçenin Sözvarlığı, Engin Yayınevi, Ankara 1995,
s. 26.
AKSOY, Ömer Asım, Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü, Türk Dil
Kurumu Yayınları, C. II, Ankara 1981, s.692
ATALAY, Besim, Divanü Lügat-it Türk Dizini, C. IV. Türk Dil
Kurumu Yayınları, Ankara 1985.
DİLAÇAR, Agop, “Kasgarlı Mahmut’un Kisiliği”, Türk Dili, Divanü
Lügati’t-Türk Özel Sayısı, Ekim 1972, s. 21.
ERCİLASUN, Ahmet Bican, Baslangıçtan Yirminci Yüzyıla Türk Dili
Tarihi, Akçağ Yayınları, Ankara 2004, s. 321.
ÖNLER, Zafer, “Kutadgu Bilig’de Organ Adlarıyla Kurulan
Deyimler”, 3. Uluslararası Türk Dil Kurultayı 1996.TDK
Ankara 1999, s.841-869.
SAHİN, Hatice, Türkçede Organ Đsimleriyle Kurulan Deyimler,
Uludağ Üniversitesi Yayınları, Bursa 2004, s.1.
Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük, Ankara 2005.

Hiç yorum yok: