31 Mart 2013 Pazar

Mustafa Kemal Paşa’nın 19 Mayıs’ta Samsun’dan çektiği meçhul telgraflar-Murat Bardakçı


19 Mayıs törenlerinin meselesi gündeme gelince, Mustafa Kemal Paşa’nın 1919’un 19 Mayıs sabahı Samsun’a çıkışından hemen sonra İstanbul’a gönderdiği ve bugüne kadar çok az bilinen bazı telgraflarının mevcudiyetini hatırlatmak istedim. İşte, Paşa’nın Samsun’dan saraya ve devletin zirvesindeki diğer bazı isimlere çektiği telgraflar...

TÜRKİYE’de şimdi de bir 19 Mayıs tartışması çıktı! Millî Eğitim Bakanlığı’nın 19 Mayıs gösterilerinin bundan böyle yalnızca Ankara’da yapılmasını ve kutlamaların Ankara dışında sadece okullarda düzenlenmesini istemesi üzerine çıkan ve siyasî partilerin de taraf olduğu tartışma günlerdir devam ediyor. Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcını teşkil eden 19 Mayıs, yani Birinci Dünya Savaşı sonrasında uğradığımız müttefik işgaline son veren mücadelenin ilk adımı olan Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun yolculuğunun ayrıntıları bizde pek bilinmez.


Paşa’nın Samsun’a gidişi ile ilgili olarak ders kitaplarında yazılanlar yetersizdir; bu yolculuğun hangi şartlarda, nasıl ve ne şekilde yapıldığı konusunda ise belgelere dayalı birkaç araştırma dışında şimdiye kadar henüz resmî bir yayın yapılmamıştır.

‘VAZİFEME BAŞLADIM’ DEDİ

Gençlik ve Spor Bayramı kutlamalarının bu hafta gündeme gelmesi üzerine, Samsun yolculuğunun bugün pek bilinmeyen ayrıntılarından birini, 1919’un 19 Mayıs sabahı saat sekizde Samsun’a çıkan Mustafa Kemal Paşa’nın ilk icraatından, İstanbul’a gönderdiği ve varlıklarından pek haberdar olmadığımız beş adet telgrafından bahsetmek istedim... Mustafa Kemal, 19 Mayıs sabahı Samsun’a ayak basmasından sonra İstanbul’a beş ayrı şifreli telgraf çekti: Padişaha, sadarete yani o zamanın başbakanlığına, içişleri ve savaş bakanlıkları ile Genelkurmay’a... Padişah Sultan Vahideddin’e iletilmesi için Mabeyn Başkâtipliği’ne yani sarayın genel sekreterliğine yolladığı telgrafta “Öğleden evvel saat sekizde Samsun’a ulaşıp göreve başladığının padişaha iletilmesini” istedi; başbakanlığa, içişleri ve savaş bakanlıkları ile Genelkurmay’a gönderdiği telgraflarda da yine aynı şekilde “vazifeye başladığını” arzetti.

HEPSİ ÖZEL ARŞİVLERDE

Mustafa Kemal Paşa ertesi gün, 20 Mayıs sabahı İstanbul’a bir telgraf daha yolladı: Samsun yolculuğunun ayrıntılarını düzenleyen ve yolculuğun yapıldığı Bandırma Vapuru’nun günler öncesinden hazırlanmasını sağlayan zamanın Bahriye Nâzırı yani Donanma Bakanı Avni Paşa’ya çektiği telgrafta “görev mahalline” yani Samsun’a sağ salim ulaştığını bildiriyor ve Paşa’dan siyasî durum hakkında arada bir kendisine bilgi göndermesini rica ediyordu. Bu sayfada bir kısmının fotoğraflarını görüp metinlerini okuyacağınız telgraflar, şimdi özel arşivlerde saklanıyor.

KARABEKİR PAŞA SAKLAMIŞ

Paşa’nın 19 Mayıs sabahı saraya, bakanlıklara ve Genelkurmay’a gönderdiği beş adet telgrafın şifreye çevrilmeden önceki elyazısı ile orijinalleri ve Samsun’a yollanan “hayırlı olsun” şeklindeki çok sayıdaki cevabî telgraf, İstiklâl Savaşı kahramanlarından Kâzım Karabekir’in İstanbul’da ailesi tarafından özel müze hâline getirilen köşkünün arşivinde bulunuyor. Mustafa Kemal’in Bahriye Nâzırı Avni Paşa’ya çektiği telgrafı ve Samsun yolculuğu ile ilgili son derece önemli diğer belgeleri de Avni Paşa’nın torunları muhafaza ediyorlar.



Amerikalı âlim, mirasını iki Türk dostuna bıraktı

BÜKREŞ’ten İstanbul’a, 1970’li senelerin başında trenle bir Romen hanım geldi. Adı, Eugenia Popescu-Judetz’di ve cebinde sadece 20 dolar vardı. Eşyalarını Sirkeci’de ucuz bir otele yerleştirdi, hemen Bayazıt tarafındaki kütüphaneye gitti, üç asır öncesinden kalma bir elyazması eseri çıkarttırdı, kitabı ibadet edercesine inceleyip iade etti. Elyazması 17. asırda yaşamış bir Romen prensinin, Dimitrius Cantemir’in eseriydi. Kantemir tarihten müziğe, felsefeden coğrafyaya kadar hemen her sahada ciltler dolusu kitap yazmış, bu yüzden politikacıdan çok “bilgin” olarak tanınmıştı. Romen hanımın ayağının tozuyla görmeye gittiği yazma da 17. ve 18. asır Türk Müziği’nin belki de en önemli kaynağı idi: “Kitabu’l- Musiki Alâ Vechi’l-Hurufat”...

BİR YAPRAK EKSİK KALDI

Madam Popescu-Judetz, kütüphane memurundan yazmanın mikrofilminin kaç paraya malolacağını sordu, sonra kütüphaneden çıkıp tercüme bürolarını dolaştı. Tam 11 dil biliyordu, mikrofilmi yaptırabilmek için paraya ihtiyacı vardı ve haftalarca bir dilden öbürüne tercümeler yapıp para biriktirdi. Hem kaldığı otelin masrafını, hem de mikrofilmin maliyetini çıkarttı ve filmi çantasına koyup memleketine döndü... Ama, küçük bir eksiğiyle: Kitabın son yaprağını alamamıştı, zira cebindeki son kuruşa kadar vermiş, o son yaprak için kuruşu kalmamış, kütüphane memuru da “Parasını vermezsen alamazsın” diye inad etmişti. Son sayfayı oturup kopya etti...

Tarih ve müzikoloji âlemi, bu elyazmasının ayrıntılarından Popescu-Judetz’in 1973’te Bükreş’te yaptığı yayınla haberdar oldu. Kitap, o tarihten buyana alanında klasik kaynaklardan biri sayılıyor... Madam Popescu- Judetz daha sonra Romanya’yı terkedip Amerika’ya yerleşti, ileri yaşında doktora yaptı, Pittsburgh’daki Duquesne Üniversitesi’nde dersler verdi, yaşı ilerleyince de cüz’î bir aylıkla oradaki kütüphanelerden birinde çalışmaya başladı. Pek parası yoktu ama muazzam bir arşivi ve kütüphanesi vardı. Asıl eserlerini emeklilik senelerinde verdi, durmadan çalıştı, kitaplar yazdı, yazdıklarını Türkiye’deki iki dostuna, Pan Yayıncılık’ın sahipleri olan Ferruh ve Işık Gencer çiftine gönderdi ve Gencer çifti son 12 senede Popescu-Judetz’in müzik tarihimiz konusunda herbiri ana kaynak olan tam 12 kitabını yayınladılar.

VASİYETNAME YAPMIŞ

Bu çalışkan âlim, 20 Aralık’ta Pittsburgh’daki bir hastahanenin ufacık bir odasında hayata tek başına veda etti. Vefatı, vasiyetini yerine getirmekle görevlendirdiği dostu Joseph S. Bielecki’nin Ferruh ve Işık Gencer’e gönderdiği mesajla öğrenildi. Bielecki’nin mesajında bir başka haber daha vardı: Eugenia Popescu-Judetz bütün mirasını, kütüphanesini ve muazzam arşivini en yakın iki dostuna, Gencerler’e bırakmıştı! İşin önemli tarafı, Madam Popescu-Judetz’in “vefâ” hususunda gösterdiği büyüklük ve Türk Müziği konusunda dünyanın en zengin arşivlerinden birinin Türkiye’ye gelecek olması...

Damad Ferid Paşa, Mustafa Kemal’e ‘başarılar’ diliyor

BURADA, 1919’un 19 Mayıs sabahı Bandırma Vapuru ile saat sekizde Samsun’a ulaşan Mustafa Kemal Paşa’nın karaya çıkar çıkmaz İstanbul’a gönderdiği telgraflardan bazıları yeralıyor... 

Mustafa Kemal Paşa, o sabah başbakanlığa, içişleri ve savaş bakanlığı ile Genelkurmay’a çektiği telgrafta şöyle diyor: “Makam-ı Celil- i Sadaretpenâhî’ye (Başbakanlığa), Dahiliye Nezaret- i Celîlesi’ne (İçişleri Bakanlığı’na), Harbiye Neza-ret-i Celîlesi’ne (Savaş Bakanlığı’na), Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti’ne (Genelkurmay’a): Şifre: Bugün öğleden evvel saat sekizde Samsun’a muvasalat (ulaşıldığını) ve vezâif-i mevdua-i âcizîye mübâşeret olunduğunu (verilmiş olan göreve başlandığını) arzederim (Şifreye tahvil edildi. 19. 5. 35)”. 

Paşa’nın Sultan Vahideddin’e arzedilmek üzere Yıldız Sarayı’na çektiği telgraf da şöyle: “Mâbeyn-i Humâyun- ı Mülûkâne Başkitâbet-i Celîlesi’ne (Saray’ın Genel Sekreterliği’ne): Bugün öğleden evvel saat sekizde Samsun’a muvasalat (ulaşıldığını) ve vezâif-i mevdua- i âcizîye mübâşeret olunduğunu (verilmiş olan göreve başlandığını) zât-ı eşref-i cenâb-ı pâdişâhîye arz buyurulmasını (padişah hazretlerine arzedilmesini) rica ederim (Şifreye tahvil edildi. 19. 5. 35)”.

Mustafa Kemal Paşa, Samsun yolculuğunu organize edenlerin başında gelen Donanma Bakanı Avni Paşa’ya gönderdiği telgrafında da günümüzün Türkçesi ile şunları yazıyor: “Bahriye Nâzırı (Donanma Bakanı) Avni Paşa Hazretleri’ne: Yüksek teveccühlerinizle emîn ve müreffeh bir şekilde Samsun’a varılmış ve göreve başlanmıştır. Kayınpederiniz Şakir Paşa Hazretleri’nin âfiyetlerini sorar, olaylar ve siyasi vaziyetle ilgili olarak ara sıra aydınlatmanızı istirhâm ederim”.

Sadrazam Damad Ferid Paşa’nın cevabî telgrafı, Samsun’a 21 Mayıs’ta ulaşacaktı. Ferid Paşa müttefiklerin bazı bölgelere asker çıkartmalarıyla ilgili bir hususu açıkladıktan sonra “Tam bir sıhhat ve âfiyetle Samsun’a ulaşmanızın verdiği büyük sevinçle bütün işlerinizde büyük başarılarınızı temenni ediyorum” diyordu.

Hiç yorum yok: