17 Ekim 2012 Çarşamba

ÇALDIRAN SAVAŞI'NA KADAR OSMANLI SAFEVİ İLİŞKİLERİNE KISA BİR BAKIŞ- Dr. Bilal DEDEYEV*















ÇALDIRAN SAVAŞI'NA KADAR OSMANLI SAFEVİ İLİŞKİLERİNE KISA BİR BAKIŞ- Dr. Bilal DEDEYEV*

Özet

Güçlü Türk devletleri arasında üstünlük mücadelesi, Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi çerçevesinde değerlendirildiği zaman tarihin hemen her devrinde mevcut olmuştur. 15. yüzyıl başlarında Yıldırım Bayezid (1389–1402)-Timur (1370–1405); 15. yüzyılın ikinci yarısında Fatih (1451–1481)-Uzun Hasan (1453–1478) münasebetleri buna örnek olarak gösterilebilir. Bu tip ilişkilerden biri de Osmanlı Devleti’yle 16. yüzyılın başlarında Azerbaycan’da kurulmuş olan Safevi Devleti arasında yaşanmıştır. Öncekilerden farklı olarak Osmanlı - Safevi münasebetleri daha çok iz bırakmış görüntüsü vermektedir. Bu hegemonluk mücadelesinde bazen Avrupa ülkelerinin etkili olduğ u da görülmüştür. Ayrıca, bu dönem Osmanlı - Safevi ili kileri uzun yıllar sadece bir yandan ele alınarak değ erlendirilmeye çalışılmıştır. Bu konuda son zamanlarda yapılan ara tırmalar 16. yüzyılın başlarında ortaya çıkan Osmanlı - Safevi ili kilerinin çeşitli sebepler açısından incelenmesini öngörmektedir.

Ş ah smail - Sultan II. Bayezid Münasebetleri

Akkoyunlu Elvend Bey üzerinde Şerur’daki zaferinden sonra, 1501’in güzünde Tebriz’e gelen İsmail (1501–1524), Şahlığını ilân ederek, Azerbaycan ve Orta Do ğu’da etkili olan Safevi Devleti’ni kurdu. Böylece, senelerden beri verilen mücadele sonunda, Safevî eyhlerinin dü üncesi ile Türkmen aşiretlerinin arzuları doğrultusunda hayal gibi görülen devletin kuruluşu gerçekleştirilmiş oldu. Bu durumda alınan tüm önlemlere rağmen, Osmanlı topraklarından Azerbaycan’a olan göç önlenememiş; İsmail, Tebriz’i ele geçirip devletini ilân etmişti(1). Bu sırada Venedik’le ciddî bir şekilde sorun yaşayan II. Bayezid (1481–1512) (2), Safevi Devleti’nin kurulmasını engellemekte biraz geç kalmı ştı. Aldığ ı önlemler ise sınır valileri yüzünden etkisiz
olmu ştur(3).

Şah İsmail ise, 1502 baharında Erzincan’a doğru harekete geçti. Bunun sebebi, Şerur yenilgisinden sonra Diyarbakır’a kaçan Elvend Bey’in Erzincan civarına gelmiş olduğ u haberi idi. II. Bayezid, Elvend Bey Diyarbakır’da iken, özel elçisi Mehmed Ağ a Çavuşbaşı’yla ona gönderdiğ i mektupla, şehzadeler arasındaki mücadeleye son vererek bütün kuvvetlerinin Safevîlere karşı kullanmalarını önermiş ve bu konuda her türlü yardımı edeceğini bildirmişti(4). Muhtemelen Elvend, II. Bayezid’in mektubundan cesaretlenerek tekrar Safevîler’le mücadele için harekete geçmiş ve Tercan’ın güneyindeki Saru Kaya’ya gelmişti. Bunu haber alan Şah İsmail, Elvend Bey üzerine yürümüş; Elvend Bey ve askerleri yenilerek Tebriz yönüne çekilmiş ; oradan Ucan’a gelmiştir.Şah İsmail’in Makü’den Tebriz’e geri döndüğ ünü haber alan Elvend Bey, Ba dat’a kaçmıştır(5). Ayrıca, bu dönemde II. Bayezid’in Akkoyunlu Sultan Murat’la da birtakım temasları olmuştur.Tayyib Gökbilgin’in tespitlerine bakılırsa, Osmanlı Devleti’ne sığ ınmı Akkoyunlu ümerasından Uzun Hasan’ın amcasının torunu olan Ferruh ad Bey, II. Bayezid döneminde geri dönerek Şiraz’da Sultan Murat’ın hükümdar olması için yardımda bulunmuştur. Bu şahsın muhtemelen Sultan Murat’ın Şah İsmail’e yenilgisinden sonra, II. Bayezid’in son dönemlerinde Osmanlı Devleti’ne dönmesi(6) yukardaki görüş ü teyid etmektedir.



Safevîler, ilk dönemler Tebriz ve civarının çoğ unlukla Sünnî oldu undan dolayı bu yöre halkına güvenemiyordu. Hatta Şah İsmail’e bazı reformlarını zorla hayata geçirmesine ra ğmen yakın adamları tarafından bu konuda dikkatli olması önerildi(7). Durum böyle olunca, Safevî Devleti’nin güçlü ve büyük devlet olması için çok sayıda askerî kuvvete ihtiyaç vardı. Şah İsmail, güvenilir askerî gücünü, aynı zamanda müritleri olan Anadolulu Türkmenler arasından sa lamak zorunda idi. Bu nedenle, H. 908 (1502–1503)’de Şah İsmail, II. Bayezid’e bir mektup göndererek kendisine ba lı sofîlerin Erdebil’deki tekkeye gelmeleri için izin verilmesini rica etmişti. Onun bu isteği II. Bayezid tarafından kabul edilmemiştir(8).

Ciddi engellemelere ra ğmen Osmanlı Devleti de, yeni kurulmu ş Safevî Devleti ile ilişkilerini sürdürmek zorunda idi. II. Bayezid H.908 (1502–1503)’de altı dış ülke temsilcisini aynı günde kabul etti. Bunlardan biri de Safevî Devleti’nin gönderdiğ i elçilik heyeti idi(9). Bu durum, Osmanlı Devleti’nin resmen Safevî Devleti’ni tanıması anlamına gelmekte idi. Böylece, Osmanlı-Safevî münasebetlerinde diplomatik ilişkiler de resmen kurulmuş oldu. Buna kar ılık II. Bayezid, H.910 (1504–1505) kışında Mehmed Çavuş Balaban başkanlığındaki  elçilik heyetini Safevî Devleti’ne göndermiştir. Osmanlı elçisi, Şah İsmail’e II. Bayezid’den iki mektup götürmüştü. Mektupların birinde İ smail’e “ şah” yerine “emir” yazılmı ; Akkoyunlu Murat’a karşı kazanılan zaferi tebrik edilmiştir. Diğ erinde ise II. Bayezid’den Şah İsmail’e öğütte bulunulmu ştur(10). Ancak, bundan sonraki yazışmalarda İsmail’e “şah” diye hitap etmesi, onu devlet ba kanı olarak kabul ettiğ ini göstermektedir(11). Böylece yumu şak; fakat samimi olmayan Osmanlı-Safevî ilişkileri başlamıştır. Bu durum, Şah İsmail’in Maveraünnehir hükümdarı Şeybani Han’ıma lup edinceye kadar sürmüştür.

Bu aralar Osmanlı Devleti tarafından birtakım tedbirler alınmasına ra ğmen Safevî ülkesine göçler devam etmekte idi. Bu da Osmanlı ekonomisini kötü bir şekilde etkilemi tir. Gidenlerin yerlerinin boşalması ve bu yüzden vergilerin ödenmemesi, tımar sistemine dayanan Osmanlı Devleti’ni zor durumda bırakmıştır.Bunun önüne geçmek için bir müddet sonra II. Bayezid’in koyduğu yasakları sonucu Anadolu’dan Azerbaycan’a gidenlerin sayısı kısmen de olsa azalmıştı. Bunun üzerine Şah İsmail, II. Bayezid’e bir mektup göndererek yasağın kaldırılmasını rica etmiştir. II. Bayezid ise, bunun bu artlarda mümkün olmadı ğını,devletin çok zarar çektiğini ve zaten geri dönmeye söz verenlere bu yasa ğın uygulanılmayacağ ı cevabını vermiştir(12).

Osmanlılarla Safevîler arasında bir diğer ilişki, Şah İ smail’in Dulkadiroğ ulları üzerine yaptı ğı sefer esnasında yaşanmıştır. Bazı Osmanlı kaynakları bu seferin nedenini Alaüddevle Bey’in kızını Şah İsmail’e vermemesi olarak yazmaktadır(13). Fakat asıl neden ise, Alaüddevle Bey’in Safevîler’e karşı Akkoyunlulara siyasî destek vermiş(14) ve Osmanlı Devleti’yle birlikte sofîlerin Azerbaycan’a gitmelerini engellemiş olması gösterilebilir. Gerçekten Alaüddevle Bey, ilk ba larda Mara , Elbistan, Harput ve Yozgat bölgelerinden büyük bir topluluğun Şah İsmail’e gitmesinin doğuracağı tehlikeyi fark edememişti(15). Safevî Devleti kurulduktan sonra, özellikle 1502’den itibaren işin vahametini fark eden Alaüddevle Bey tepki göstermeye başlamıtır(16). Daha sonra Şah İsmail’in Dulkadir Beyli ği’yle akrabalık kurarak bu sorunu çözmeyi dü şündüğü anlaşılmaktadır. Dulkadiroğ lu, ilk baş larda söz verdiyse de bir müddet sonra Osmanlı Devleti’nden yardım sözü aldı ğından(17), Şah İsmail’in Şiîliğini bahane ederek bundan vazgeçmiştir. Bununla da yetinmeyip, Şah  İsmail’in düşmanı Akkoyunlu Murat’ı Mara ’ta barındırmış, kızı Benlü Hatun’u onunla evlendirmişti(18). Son olarak, Safevî elçisine iyi davranmamış ; onu cezalandırarak Közgölü’nde hapsetmişti(19)Şah İsmail, yukarıda söylenen nedenlerden dolayı Alaüddevle ile hesablaşmak için 1507’de Dulkadir
Beyliğ i üzerine yürüdü. Bu seferde, Erzincan yolunu tercih etti. Bunun sebebi, Anadolu Kızılbaşları’nı yanına celbetmek idi(20). Ayrıca Osmanlı’nın tutumu da Şah İsmail için önemli idi. Çünkü, Elbistan’a varmak için Osmanlı topraklarından geçmesi gerekti ği için II. Bayezid’ten geçiş izni isteyen Şah İsmail, bir müddet sınırda haberi bekledi. II. Bayezid’in ricayı kabul etmesi üzerine Safevî ordusu halka zarar vermeden Elbistan’a doğ ru ilerledi(21). Buna benzer bir hadise Uzun Hasan döneminde de yaşanmıştı. II. Bayezid, Amasya valisi iken, hiçbir önlem alınmadan izin verildi ğinden Akkoyunlular Osmanlı sınırını geçmiş ve Tokat’ı ya ğmalamıştı. Tekrar böyle bir olayın yaş anabileceğ i endi esiyle Yahya Pa a komutasındaki Osmanlı ordusu Ankara’ya kadar gelip, bu bölgeyi korumaya aldı(22). Bu şekilde önlem alınması, yöredeki Safevî taraftarlarının verecekleri zararları da engellemiş olmalıdır.

Alaüddevle Bey, Safevîler kar ısında dayanamayaca ğını anlayınca sarp Turna Dağ ı’na sı ğındı. Şah İsmail, bir müddet bekledikten sonra, hırsını Elbistan ve Maraş şehirlerinden aldı(23). Bu seferde, Safevîlerin tek kazancı, Diyarbakır bölgesini denetim altına almaları olmuştur(24).

Bu gelişmelerden sonra Osmanlı Devleti’nde büyük bir deprem vuku bulmuştu(25). Safevî Devleti ise, Maveraünnehir hâkimi Özbek Şeybani Han’la mücadele etmekte idi. Bu yüzden, Osmanlı Devleti’yle ilişkilerini sıcak tutan Şah İsmail, Şeybani Han’la hesaplaşmak için harekete geçmiş ; 1510 Aralığı’nda Şeybani Han’ı ağır bir yenilgiye uğratmış; Herat, Merv ve Belh şehirleri dâhil tüm Horasan bölgesini Safevî sınırlarına katmıştır(26).

Şeybani’ye karşı kazandığı zaferden sonra daha da güçlenen Şah İsmail’in dış politikada değişiklik yaptığı görülmektedir. Safevîlerin karşısında dünya devleti olmak için tek engel olarak artık Osmanlı Devleti kalmış idi. Bu yüzden, Osmanlı’ya karşı baskılarını propaganda yoluyla artırmıştır. Aynı zamanda Şah İsmail’in başarıları, Anadolu’da yaşayan Safevî sempatizanı pek çok kişinin o taraflara göç etmesine neden olmuştur. Halk arasında da “ Şah İsmail yakında bir sefer düzenleyerek Osmanlı ülkesini hâkimiyeti altına alacak.” diye dedikodular dolaşmaya başlamıştır. Buna mukabil Safevî taraftarları, Şah geldiği zaman ona yardım için ciddî bir şekilde silahlanmaya baş lamı lardı. Bu faaliyetleri “ Şeyh” diye tanınan Safevî halifeleri yönetmişlerdir(27). Bu dönemde Anadolu’da Şah İ smail taraftarları o kadar artmıştı ki, şehzade Korkut ve Şeyhin Şah, saltanat mücadelelerinde onların desteğini elde etmek için Safevîliğe meyilli görünmek zorunda kalmışlardır(28).

Diğer taraftan, Osmanlı yönetimi, ülkeyi sarmış bu tehlikeyi önlemek için birtakım tedbirler almaya başladı. II. Bayezid’in uygulamaya soktuğu sıkı teftiş sonucu kırmızı taçlı herkes Safevî müridi oldukları gerekçesiyle yakalanarak idam edilmiştir. Ayrıca sofîli e meyli görünen ve Osmanlı Devleti’ne karşı hareket eden kişiler, aileleri ile birlikte Mora adasına sürülmüştür. Ülkenin her tarafına ulaklar gönderilerek valilerden Safevî taraftarlarının denetimlerinin sıkı yapılması istenmiştir(29). Bunun sonucu, Rumeli ve Anadolu’da çok sayıda köy ve kasaba büyük ölçüde boşalmış , devlet ciddî anlamda ekonomik buhran tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır.

Şah İsmail ise, Şeybani Hanlı Özbekleri ma lup ettikten sonra kendisini Timur kadar güçlü görmüş( 30),fakat Osmanlı engelini de hiçbir zaman göz ardı etmemiştir. Osmanlı’nın gücünü a lmak için, adeta bu devleti içinden çökertme yoluna gitmiştir. Bunu yaparken Osmanlı Devleti’yle olan ilişkilerine çok dikkat etmiş, hem askerî, hem de ekonomik bağlantısının birden bire kesilmesini istememiştir(31). Ayrıca, Osmanlı Devleti’nin sosyal yapılanmadaki sorunlarından ve siyasi durumundan faydalanma yönüne gitmiştir. Bunun için Safevilik propagandasının Osmanlı toplumunda gizli bir şekilde yapılmasını sağlamıştır. Şah İsmail, II. Bayezid’in aldığı tüm önlemlere rağmen faaliyetlerinde büyük ölçüde başarılı olmuştu. Ayrıca, Avrupa ülkeleri de Osmanlı’ya kar ı Safevilerle ilişkiler kurmaya çalışmış lardır. Bunun sonucu olarak Venedikliler 1502’den itibaren Safevîlerle ilgilenmeye başlamıştır. Buna karşılık Şah İsmail de 1508’de bir elçilik heyetini Venedik’e göndermiş ; ancak Osmanlı Devleti’nden çekindiği için Venedik Hükümeti buna soğuk yaklaşmış(32) veyahut iki büyük devletin uzun müddetli çarpış arak yıpranmalarını düşünmüştür.

Bu dönem Safevi-Osmanlı ilişkilerindeki bir önemli olay da Nisan 1510’da baş layan ve bir seneden fazla süren Şah Kulu isyanı meselesidir. Şah Kulu, Hamid ve Teke-ili (Isparta ve Antalya cıvarları) bölgelerinde Safevî taraftarları ve babasının etkisiyle Kızılbaş kültürüne çocukluktan itibaren aşina olmuştu. Son derece faal, cesur ve zeki oldu undan kısa sürede Şah İsmail’in Anadolu’da faaliyet gösteren adamlarının en seçkinlerinden biri haline gelmişti. Onun Şah İsmail ile ili kisi Osmanlı Devleti tarafından çok geç tespit edilmiştir. Şah Kulu, Elmalı’da züht ve takva sahibi olarak görünüp, bir mağarada ikamet etmeye başlamış ve  şeyh unvanını almıştı. şehzade Korkud’un kendisini ziyaret ettiği, hatta II. Bayezid’in Şah Kulu’nun tekkesine her sene altı-yedi bin akçe sadaka gönderdiği de bilinmektedir(33). şehzade Korkut, tahta çıkma düşüncesinde olup, muhtemelen onun desteğini almak için böyle davranmıştır.

Şah Kulu isyanında Osmanlı Devleti a ır siyasî ve sosyo ekonomik sorunlarla karşı karşıya kalmıştı. İsyancıların u radı ı yerler ya malanıp harap edilmişti(34). Bunun yanında bir defaya mahsus 15 bin göç de buna ilâve edilince, kimsesiz boş yerlerin çoğalmasıyla ekonomik denge altüst olmuştu. Bunun sonucu olarak birçok kişi işsiz kalmış, sipahi grubu devlete karşı cephe almıştır(35). Bu huzursuzluklardan dolayı halk arasında şiddetli bir tedirginlik ortaya çıkmıştı. Safevîlerin Anadolu’da hızla yayılmaları, Osmanlı genel toplum düzeninde sosyal yapıyı bozmuş , birbirinden nefret eden katmanlardan oluşan bir toplum görüntüsü almıştı. Hal böyle iken, II. Bayezid, yaşlılığı nedeniyle devleti yönetemez duruma gelmiş , bu belirsizlik sonucunda ülkede siyasî bir kriz meydana gelmiştir.

Osmanlı Devleti’nde şiddetlenen saltanat mücadelesi (1512), Safevi-Osmanlı ilişkilerini de etkilemiştir. Bu taht kavgasını kazanan Sultan Selim’in cülûsunu tebrik için, birçok Doğu ve Batı ülkelerinden heyetlerin gelmesine rağmen Şah İsmail İstanbul’a elçi göndermemiş ti(36). Hatta Nur Ali Halife isyanını destekleyerek Sultan Selim’e olan tepkisini göstermiştir. Ayrıca kendilerine yakın gördükleri şehzadelere de destek vererek Osmanlı Devleti’nin içişlerine müdahale etmeye çalışmış, bu da zaten gergin olan Osmanlı- Safevî ilişkilerini biraz daha keskinleştirmiş tir.

Osmanlı Devleti’nin Safevi Devleti’ne Karşı  Aldığı Önlemler Sultan Selim, Osmanlı tahtına geçtikten (1512) hemen sonra, saltanatta hak iddia eden şehzadeleri bertaraf ederek devleti ve toplumu tehdit etmekte olan Safevî tehlikesine karşı önlemler almaya başladı. Daha  şehzadeliği döneminde, Trabzon valisi iken Safevî güclerine karşı birtakım başarılı çıkışlar yapmıştı(37).Padişah olmadan önce babası II. Bayezid’in Safevî Devleti üzerine ordunun başında gitmesine dair teklifini kabul etmeyip, bunun hükümdar olmadan gerçekleşemeyeceğini bildirmesi ile padişah olduğunda ilk işinin Safevî problemini halletmek olduğu mesajını vermiş oluyordu. Böylece, Sultan Selim, Safevî yayılmacılığına karşı çıkarak, bir takım önlemler almaya başlamıştır. Bu yapılanları şu şekilde sıralayabiliriz:

a) Siyasi

İlk olarak, Sultan Selim kendi istediği şekilde siyasî ortamı oluşturma yönüne gitmiştir. Yukarıda da değinildiği üzere, tahtta gözü olan şehzadelerin Safevî Devleti ve Batı’ya sığınmasını önlemek için her birini değişik yollarla ortadan kaldırmıştır. Daha sonra, Avrupa ülkeleriyle tek tek görüşüp, daha önce onlarla yapılan anlaşmaları yenilenmiştir(38). Ayrıca Safevî Devleti dı ında Doğu Müslüman devletlerinin desteği de alınmaya çalışılmıştır(39).

b) Kültürel

Sultan Selim’in yaptığı diğer bir iş; Osmanlı Devleti’ndeki Safevî propagandasına karşı tavır almak olmuştur. Anadolu’da Safevîlerin yoğun olduğ u yerlerde yaklaşık 40 bin şah ismail taraftarını ya öldürtmüş veya hapsettirmiştir(40). Ayrıca Safevî yayılmacılığına karşı kültürel önlemler alarak Sünnî tarikatları örgütleme yönüne gitmiştir. Daha sonra Osmanlı Devleti’nde tehlikeli boyuta varan Safeviliğe karşı olmakla, bu hususta özellikle Safevî Tarikatı ile aynı kökenden gelen ve Zahidiyye’de birleşen Helvetiyye ile iş birliğine gitmiştir(41). Ayrıca meşhur Osmanlı ulemasından yardım talep etmiş; Kemal Paşa-Zade(42), Ali b. Abdülkerim(43)Hasan b. Ömer(44), Müftü Hamza(45) ve Molla Arap’tan(46) Safevîlerin katline dair fetvalar almıştır. Verilen bu fetvaların dinî yanında siyasî içeriğe sahip olması, hem içte hem de dışta Safevîlere karşı yapılanları bir nevi meşrulaştırmıştır. Bunun yanında Safevîlerin “seyyid” olmadığı yönündeki bilgiler halk arasında yaygınlaştırılmıştır(47). Bu da, daha sonralar Sünnî Osmanlı Devleti’ne karşı, şiî İran Safevî Devleti imajının ortaya çıkmasına zemin oluşturmuştur(48).

c) Ekonomik

Sultan Selim’in Safevîlere karşı aldığı bir diğer önlemi ise, ekonomik alanda oldu. Çünkü Safevî müritlerinin büyük çoğunluğunun Anadolu’daki faaliyetlerini ticaret yoluyla gerçekleştirdiği bilinmektedir.Ülkelerine dönerken bunlar ticarî malın yanında savaş aletleri, gümüş , demir gibi maden ürünlerini de götürüyorlardı(49). Osmanlı Devleti, ilk başta sınırlardan geçiş sırasında kontrolü güçlendirmi ; Anadolu’dan  şah ismail’e giden maddî yardımların kısmen de olsa önü kesilmiştir. Daha sonra ipek ticaretine bazı engellemeler getirilerek(50) Safevî Devleti’ne bir nevi ekonomik ambargonun uygulanması yoluna gidilmiştir(51).

d) Askeri

Sultan Selim, Safevîlere karşı aldığı önlemleri askerî harekâtla desteklemiştir. 24 Ağustos 1514’te yapılan Çaldıran Savaşı’nda(52) yenilgiye uğrayan şah ismail, yakalanması an meselesi iken savaş  meydanından kaçırılarak kurtarılmıştır(53). Savaştan sonra Tebriz’e giren Sultan Selim’in düşüncesi kışı Karabağ’da geçirip baharda Safevî Devleti’ni tamamen ortadan kaldırmak iken, yeniçerilerin baskısıyla bundan vazgeçmiş; yaklaşık sekiz gün sonra bu şehirden ayrılmış ; Nahçıvan üzerinden Amasya’ya geçmiştir(54).

Savaş Sonrası Durum

Çaldıran Savaşı’nın, Otlukbeli(55) muharebesiyle büyük benzerliklerinin olduğu söylenebilir. Savaşın gidişatı, ordu düzeni ve sayısının nispeti hemen hemen aynıdır. Hatta Uzun Hasan gibi(56) şah İsmail’in savaş alanından kaçırılma şeklide birbirinin âdeta tekrarı gibidir. Tabiî ki, her iki savaşta Osmanlı’nın elinde bulunan ateşli silahların savaşın kazanılmasında oynadığı rol de unutulmamalıdır.

Çaldıran Savaşı, toprak konusunda Otlukbeli’nden farklı olmuştur. Otlukbeli mağlubiyetinden sonra Akkoyunlu Devleti, sadece birkaç kalesini kaybetmiş olmasına karşılık Safevî Devleti, güney batı topraklarının büyük bir kısmını Osmanlı’ya kaptırmış; Bayburt, Erzincan ve Kiğı Osmanlıların eline geçmiştir. 1515’de Kemah Kalesi’nin alınmasından sonra Dulkadır Beyliği de Osmanlı Devleti’ne ilhak edilmiştir(57). Sultan Selim, Amasya’da iken İdris-i Bitlisî’yi Güney- doğu Anadolu bölgesiyle ilgilenmek için görevlendirmi tir. dris-i Bitlisî, özellikle Kürt aşiret reisleri arasındaki anlaşmazlıkları kısmen hallederek 1517’de bu vilâyetleri bir bir Osmanlı hâkimiyeti altına sokmuştur(58). Sadece, Diyarbakır ve çevresinde Safevî Devleti’yle çarpışmalar bir müddet sürmüştür. En son 1517’de, Şah İsmail’in Ustaclu Mehmed Han’dan sonra tâyin etti i Diyarbakır Beylerbeyi Karahan, Koçhisar yakınlarındaki bir savaşta maktul düşünce, bölgenin tamamı Osmanlı’ya bağlanmıştır(59). Böylece, Osmanlı-Safevî sınırında Osmanlı taraftarı Kürt aşiretlerden oluşturulmuş tampon bir bölge meydana getirilmiştir. Bu dönemde Kars vilâyetinin de Osmanlı’nın elinde bulunduğuna(60) bakılırsa, günümüz Türkiye-Azerbaycan- ran sınırının hemen hemen aynısının 1517’de belirlendiği söylenebilir.

SONUÇ

Şah İsmail’in kurup kısa bir zamanda güçlü hale getirdiği Safevî Devleti, 1510’dan sonra açıkça Osmanlı Devleti’ni içten tehdit etmeye başlamıştır. II. Bayezid’in yaşlı ve hasta durumu, Şah İsmail’in Osmanlı’daki faaliyetlerini bir nevi kolaylaştırmıştır. Bu dönem Şah İsmail, II. Bayezid’in aldığı tüm önlemlere rağmen faaliyetlerinde büyük ölçüde başarılı olmuştur. Ayrıca, Avrupa ülkeleri de Osmanlı’ya karşı Safevilerle ilişkiler kurmaya çalışmışlardır. Osmanlı’da ortaya çıkan saltanat mücadelesini Safevîliğe karşı olan Sultan Selim kazanmış ; 1512’de devletin başına gelmiştir. Şahzadeliğinden beri Safevîliğe karşı olan Sultan Selim, saltanatı döneminde de bunu devam ettirerek, Şah İsmail’in Osmanlı topraklarını ele geçirme politikasına kar ı ciddî önlemler almıştır. Sultan Selim, başlattığı siyasî, dinî, ekonomik, millî ve askerî önlemler sayesinde gerçekleşen Çaldıran Savaşı’nda Safevî yayılmacılığının önüne geçebilmiştir. Sonuç itibariyle, iki ülke arasında bu şekilde olu muş olan siyasi, ekonomik ve sosyo-kültürel durum daha sonraki yıllarda da Osmanlı-Safevi ilişkilerinde etkisini sürdürmüştür.

* Qafqaz Üniversitesi BF Politoloji Bölümü Ö retim Üyesi , Bakü/Azerbaycan. bdedeyev@qafqaz. edu. az.

1 Geniş bilgi için bkz. Oktay Efendiyev, Azerbaycan Safeviler Devleti, Bakü, 1993; Tofik Necefli, “ Şah İ smail’in Sultan II. Bayezid’le Karş ılıklı Münasebetlerinin Müasir Türkiye Tarih ünaslığ ında Eksi”, Haberler, Sayı 8, Bakü, 2007, ss.33-39.

2 Selahattin Tansel, “Yeni Vesikalar Kar şısında Sultan ikinci Bayezit Hakkında Bazı Mütalâalar”, Belleten, C. XXVII/106, Ankara,
1963, s. 204.

3 Bilal Dedeyev, “Safevi Tarikatı ve Osmanlı Devleti iliş kileri”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, S.5, (Kasım–2008),
(http://www.sosyalarastirmalar.com/cilt1/sayi5/sayi5pdf/dedeyev_bilal.pdf) ss.217–218.

4 Şahin Fazil Farzalibeyli, Azerbaycan ve Osmanlı İ mperiyasi (XV.-XVII. Asırlar), Bakü, 1999. ss. 97-98; Oktay Efendiyev, “Sultan II. Bayezid ve Şah İ smail”, XIII. Türk Tarih Kongresi Ankara, 4-8 Ekim 1999, C. III, I. kısım, Ankara, 2002, s. 89.

5 Faruk Sümer, Safevîler Devleti’nin Kuruluş u ve Geli şmesinde Anadolu Türkleri’nin Rolü, Ankara, 1992, s. 22-23.

6 Tayyip Gökbilgin, “XVI. Asır Baş larında Osmanlı Devleti Hizmetindeki Akkoyunlu Ümerası”, Türkiyat Mecmuası, C. IX,( İstanbul, 1951), ss. 38-39.

7 Fahruddin Musevî Erdebilî Necefî, Tarihi Erdebil ve Dani şmendan, C. I, Tahran, 1388, s. 86; Efendiyev, a.g.y.

8 Solak-Zâde, Tarih, C. I, (Haz. Vahit Çabuk), Ankara, 1989 , s. 429; Sümer, a.g.e., s. 23; Necefli, a.g.m., s.40.

9 Şerefhan Bitlisî, Şeref-Nâme, (Rusça’ya çev. E. . Vasilyev), Moskova, 1976, s. 146.

10 Efendiyev, a.g.t., ss. 90-92.

11 Feridun Bey, Mün eatü’s-Selatin, C. I, İ stanbul, 1274 , ss. 338-340.

12 A.g.e., ss. 338-339.

13 Hoca Sadeddin, Tâcü’t-Tevârih, (Haz. İsmet Parmaksızo lu),C. III, İ stanbul, 1979, s. 350; Solak-Zâde, a.g.e., s. 432.

14 Rafet Yinanç, Dulkadir Beyliğ i, Ankara, 1989, ss. 90-91.

15 Sümer, a.g.e., s. 19.

16 Yinanç, a.g.e., s. . 90.

17 Haniwaldanus Anonimine Göre Sultan Bayezid-i Veli, (Haz. Richard F. Kreutel), (Kısaltma: Haniwaldanus Anonimi ), İ stanbul,
1997, s. 41.

18 Yinanç, a.g.e., s. 91.

19 Sümer, a.g.e., ss. 27-28.

20 İsmail Hakkı Uzunçarş ılı, Osmanlı Tarihi, C. II, Ankara, 1998, s. 228.

21 Solak-Zâde, a.g.y.; Feridun Bey, a.g.e., ss. 339-340; Yinanç, a.g.e., s. 93; Sümer, a.g.e. s. 
29; Efendiyev, a.g.e., s. 93.

22 Haniwaldanus Anonimi, ss. 42-43; Solak-Zâde, a.g.y.

23 Solak-Zâde, a.g.y.; Ş erefhan, a.g.e., s. 152; Uzunçar şılı, a.g.e., s. 233.

24 Şerefhan, a.g.y.; Gelibolulu Mustafa Âlî, Kitâbü’t-Tarih-i Künhü’l-Ahbâr, (Haz. Ahmet Uğ ur ve di ğerleri), Kayseri, 1997, ss. 908-909; Lütfi Pa şa, Tevârih-i Âl-i Osman, (Haz. Âlî Bey), İstanbul, 1990, s. 201; İ nanç, a.g.e., s. 94.

25 Yusuf Küçükda , II. Bayezid, Yavuz ve Kanunî Devirlerinde Cemali Ailesi, İ stanbul, 1995, s. 283.

26 Hafız Hüseyin Kerbelayî Tebrizî, Ravzetü’l-Cinân ve Cennetü’l-Cinân, C. II, Tahran, 1349, ss. 200- 202; erefhan, a.g.e., ss. 155-156; Müneccimba ı, Sahaifü’l-Ahbar fî Vekayii’l-A’sar, C. III, (Tercümü Nedim), İ stanbul, 1285, ss. 184-185.

27 Dedeyev, a.g.m., ss.218-220.

28 Haniwaldanus Anonimi, ss. 45-48; Sümer, a.g.e., s. 34.

29 Haniwaldanus Anonimi, s. 45.

30 şah i smail’in Sultan Selim’e cevabî mektubu. Feridun Bey, a.g.e., s. 356.

31 Yusuf Küçükda , “Osmanlı Devleti’nin ş ah İ smail’in Anadolu’yu i iîle tirme Çalı şmalarını Engellemeye Yönelik Önlemleri” ( Kısaltma: Anadolu’yu şiîle tirme), Osmanlı, I, Ankara, 1999, s. 273.

32 Selahattin Tansel, Sultan II. Bayezit’in Siyasî Hayatı, İstanbul, 1966, s. 245; Yakup Mahmudov, Vzaimootno eniya Gosudarstv Akkoyunlu i Safevidov s Zapodnoyevropeyskimi Stranami, Bakü, 1991, ss. 118-140.

33 Anonim, Tevârih-i Âl-i Osman, F. Giese Ne ri, (Haz. Nihat Azamat), İstanbul, 1992, s. 132; Haniwaldanus Anonimi, ss. 47-48; Solak-Zâde, a.g.e., ss. 454, 457; Uzunçar ılı, a.g.e., s. 230; Yusuf Küçükda , “Osmanlı Devleti’nin Ş ah İ smail’in ş iî Propagandalarına Halvetîye ile Karş ı Koyma Politikası”, XIII. Türk Tarihi Kongresi 4-8 Ekim 1999 Ankara, Ankara, 2002, s. 438.

34 Geniş bilgi için bkz., Tansel, a.g.e., ss. 249-252.

35 Bilal Dedeyev, “Azerbaycan ile Osmanlı Devleti Arasında olan İctimai Münasebetlerdeki Köç Hadiseleri (1450-1520)”, Medeniyet Dünyası, S.12, Bakü, 2006, s.265.

36 Joseph Von Hammer, Devlet-i Osmaniye Tarihi, C. III, İ stanbul, 1329, s. 112.

37 Şükrî-i Bitlisî, Selim-Nâme, (Haz. Mustafa Argun ah), Kayseri, 1997, ss. 66–70; Bu konuyla ilgili Haldun Ero lu bilgi verirken,1511’de çatış ma esnasında Şehzade Selim’in Ş ah İsmail’i yakaladığ ını bildirmektedir (Osmanlı Devleti’nde ş ehzadelik Kurumu, Ankara, 2004, s. 180). Bilginin alındı ğı Künhü’l-Ahbar’da bu konu ele alınırken, şah ismail’in karde şinin esir edildiğ i söylenmi tir (Mustafa Âlî, a.g.e., ss. 925-926), Mustafa Âlî dı ındaki kaynaklarda böyle bir eye raslanılmamaktadır. Ayrıca, ehzade Selim’in Safevîler’le olan çarpı ması, 1508’de cereyan etmi tir. Bu konu için bkz.. Tansel, a.g.e., s. 246.

38 İdris-i Bidlisî, Selim ah-Nâme, (Haz. Hicabi Kırlangıç), Ankara, 2001 ss. 116-117.

39 Şahin Farzalibeyli, ”Resmi Belgelerde 23 A ustos Çaldıran Sava şı’nın Nedenleri ve Sonuçları”, XIII. Türk Tarih Kongresi 4-8 Ekim 1999, Ankara, 2002, s. 81.

40 İ dris-i Bidlisî, a.g.e., s. 130; Hammer, a.g.e., C. IV, s. 122; Lord Kinross, Rasçvet i Upadok Osmanskoy İmperiği, (Rusça’ya çev. M.Palnikov), Moskova, 1999, s. 183; Sümer, a.g.e., s. 36; Tofik Necefli, “Çaldıran Döyüş ü Arefesinde Safevi-Osmanlı Münasebetleri Müasir Türkiye tarihş ünaslığ ında”, ş ah İ smail Hatai-VI. Ümumrespublika Elmi-praktiki Konferansın Materialları, Bakü,
2007, s.138.

41 Küçükda , Anadolu’yu ş iîle tirme, ss. 277-278.

42 Kemal Paş a-Zâde, Fetvay-ı Kemal Paş a-Zâde Der Hakk-ı Kızılba ş, Süleymaniye Ktp. Esat Efendi Bölümü, No: 3548, vr. 45a-48b.

43 Selahattin Tansel, Yavuz Sultan Selim, İstanbul, 1969, ss. 20-30.

44 Hasan b. Ömer, Kızılbaş lığ a Reddiye, Süleymaniye Ktp. Dü ğümlü Baba Bölümü, No: 00197, ss. 89-93.

45 Topkapı Sarayı Müzesi ar şivi (TSMA), No.E. 6401; 12077.

46 Mehmet Saray, Türk İ ran Münasebetlerinde Ş iîli in Rolü, Ankara, 1990, ss. 20-21; Mustafa Ekinci, Anadolu Alevîliğ inin Tarihsel Arka Planı, İstanbul, 2002. s. 173; Farzalibeyli, a.g.t., s. 81.

47 Kemal Paş a-Zâde, a.g.e.,, vr. 46b.

48 Safevî Devleti kurulu döneminden itibaren yakla ık 100 sene Azerbaycan Türk Devleti olma özelli ini koruyabilmi tir. Safevi Devleti’nin İ ranlıla şması daha sonralar olmu ştur. Sultan Selim’den sonra Kanunî Sultan Süleyman’ın (1520-1566) düzenlediğ i Azerbaycan seferleri (Fahrettin Kırzıoğ lu, Osmanlılar’ın Kafkas Elleri’ni Fethi (1451-1590), Ankara, 1998, ss. 168-249) ve ardından Sultan III. Murad (1574-1505)’ın Azerbaycan’ı Osmanlı topraklarına katması (Bekir Kütüko lu, Osmanlı- ran Siyâsî Münasebetleri (1578-1612), İstanbul, 1993, ss. 194-200; Tahsin Yazıcı, “Safevîler”, A., C. X, İ stanbul, 1988, ss. 55-56) Safevî hanedanını daha iç taraflara, yani İran bölgelerine yerleş meye zorlamı ştır. Bu yüzden, ba şkent 1555’te Tebriz’den Kazvin’e (Efendiyev, a.k.e., s. 205), I. Ş ah Abbas (1587-1629) devrinde ise, İsfahan’a taş ınmı tır. I. Ş ah Abbas’ın reformlarında aş iretlere değ il,
bireye önem verilmesi sonucu devlet yönetimi tamamıyla Farsların eline geçmi tir. (Oqtay Efendiyev, “Azerbaycan Safeviler devletinin İran devletine çevrilmesinin baş lan ıcı”, Azerbaycan Tarihi, C.III, Bakü, 1999, ss. 251-252.). Bu da, Azerbaycan Safevî Devleti’nin bir İ ran Devleti haline gelmesini kolaylaş tırmış tır.

49 Küçükda , Anadolu’yu Ş iîle tirme, s. 276.

50 Ahmed Akgündüz, Osmanlı Kanunnameleri ve Hukuki Tahlilleri, III, (Yavuz Sultan Selim Devri Kararnameleri), İstanbul, 1991, ss. 167-171.

51 Küçükda , Anadolu’yu Ş iîle tirme, s. 275; Bilal Dedeyev, “Azerbaycan-Osmanlı ekonomik İliş kileri (1450-1520)”, Qafqaz Universiteti Jurnalı, Sayı-18, Bakü, 2006, ss.110-111; Dilaver Ezimli, “ Azerbaycanın Avropa İ le Ticaret Elaqelerinde Vergi Güze tlerinin Rolu ( XV. Asrın II Yarısı-XVII. Asrın I Yarısı)”, Şah İ smayıl Hatai- VI Ümumrespublika elmi-praktiki konferansın materialları, Bakü, 2007, s. 118.

52 Temel kaynakların tümünde 23 A ustos gösterilmesine ra ğmen, Sultan Selim’in Şehzâde Süleyman’a gönderdi ği zafernâmede savaş ın 3 Recep H. 920’de, yani 24 A ustos 1514’te gerçekle şti ği bildirilmektedir. Feridun Bey, a.g.e., ss.339-340; Uzunçar ışlı, a.g.e., s. 268; Küçükda , a.g.y.; Dedeyev, Safevi Tarikatı- Osmanlı iliş kileri, s. 219.

53 Feridun Bey, a.g.y.; İdris-i Bidlisi, a.g.e., ss. 178-179; Hadîdî , Tevârîh-i Âl-i Osman (1299-1523), (Haz. Necdet Öztürk), İstanbul, 1991 , ss. 390-392; ükrî, a.g.e., ss. 488-493; Hoca Sadeddin, a.g.e., C. IV, s. 211;

54 Anonim, a.g.e., s.137; Hoca Sadeddin, a.g.e., C. IV, ss. 221-223; Solak-Zâde, a.g.e., C. II, ss. 30-32.

55 Otlukbeli sava şı Akkoyunlu Devleti ile Osmanlı Devleti arasında 11 A ustos 1473- de gerçekle mi ştir.

56 Ebu Bekr-i Tihranî, Kitab-ı Diyarbekriyye, (Çev. Mürsel Öztürk), Ankara, 2001, s.352; Tursun Bey, Tarih-i Ebu’l-Feth, (Haz. Ahmed Tezba ar), (tarihi ve basım yeri yok), s. 142-143; Mustafa Âlî, a.g.e., s. 662.

57 Solak-Zâde, a.g.e., C. II., ss. 33-37; Ş erefhan, a.g.e., s. 164; Yınanç, a.g.e., s. 99.

58 Bu bölgeler Şunlardır: Diyarbakır, Cezire, Bitlis, Suran, Hısn-Keyf, madiye, Çemi şkezek, Hizan, Sason, Palo, Çarpakçur, E ğil, Sincar,Elok, Çermik, Hıza, Zerik, Siverek, Malatya, Urfa, Behisti, Ergani, Siirt, Harput, Divriğ i ve Mardin. Bkz. Solak-Zâde, a.g.e., C. II. ss. 39-45.

59 Solak-Zâde, a.g.e., C. II., ss. 45-46. Geni ş bilgi için bkz. Akgündüz, Yavuz Sultan Selim Devri Kararnameleri, ss 205-210.

60 Baş bakanlık Osmanlı Ar şivi (BOA), E, ML, No:9. Bu belgede 1516-1518 yılları arasında Kars vilâyetinin Mahsul Muhasebesi verilmektedir.

KAYNAKÇA

Yayınlanmamı ş Belgeler:
TSMA, No.E. 6401; 12077.
BOA, E, ML, No:9.

Temel Kaynaklar, Kitap ve Makaleler:

AKGÜNDÜZ, Ahmed, Osmanlı Kanunnameleri ve Hukuki Tahlilleri, III, (Yavuz Sultan Selim Devri
Kararnameleri), stanbul, 1991.

ANON iM, Tevârih-i Âl-i Osman, F. Giese Ne ri, (Haz. Nihat Azamat), İ stanbul, 1992.

DEDEYEV, Bilal, “Azerbaycan ile Osmanlı Devleti Arasında Olan ctimai Münasebetlerdeki Köç Hadiseleri (1450-1520)”, Medeniyet Dünyası, S.12, Bakü, 2006, s.263-270. , “Safevi Tarikatı ve Osmanlı Devleti ili şkileri”, Uluslararası Sosyal Ara ştırmalar Dergisi, Cilt-1, S. 5, (Kasım–2008), ss.205-223. ,“Azerbaycan-Osmanlı Ekonomik İ liş kileri (1450-1520)”, Qafqaz Universiteti Jurnalı,
Sayı-18, Bakü, 2006, ss.105-112.

EBU BEKR- Ti HRAN i, Kitab-ı Diyarbekriyye, Ankara, 2001.

EFEND YEV, Oktay, Azerbaycan Safeviler Devleti, Bakü, 1993. , “Azerbaycan Safeviler Devletinin İ ran Devletine Çevrilmesinin Baş lang ıcı”, Azerbaycan Tarihi, C.III, Bakü, 1999, ss. 250-253, “Sultan II. Bayezid ve Şah İ smail”, XIII. Türk Tarih Kongresi Ankara, 4-8 Ekim 1999, C. III, I. kısım, Ankara, 2002, s. 89-95.

EK NCi , Mustafa, Anadolu Alevîliğ inin Tarihsel Arka Planı, İstanbul, 2002.

EROĞ LU, Haldun, Osmanlı Devleti’nde ş ehzadelik Kurumu, Ankara, 2004.

EZIMLI, Dilaver, “ Azerbaycanın Avropa İle Ticaret Elaqelerinde Vergi Güze tlerinin Rolu ( XV. Asrın II Yarısı-XVII. Asrın I Yarısı)”, Ş ah İ smayıl Hatai- VI Ümumrespublika elmi-praktiki konferansın
materialları, Bakü, 2007, ss. 115-128.

FARZAL BEYL i, Şahin Fazil, Azerbaycan ve Osmanlı İmperiyasi (XV.-XVII. Asırlar), Bakü, 1999.

__________”Resmi Belgelerde 23 A ustos Çaldıran Savaş ı’nın Nedenleri ve Sonuçları”, XIII.
Türk Tarih Kongresi 4-8 Ekim 1999, Ankara, 2002, ss. 77-87.

FER DUN BEY, Mün eatü’s-Selatin, C. I, İ stanbul, 1274.

GEL BOLULU MUSTAFA ÂLÎ, Kitâbü’t-Tarih-i Künhü’l-Ahbâr, (Haz. Ahmet U ur ve di erleri),
Kayseri, 1997.

GÖKB LG iN, Tayyip, “XVI. Asır Baş larında Osmanlı Devleti Hizmetindeki Akkoyunlu Ümerası”, Türkiyat
Mecmuası, C. IX, ( stanbul, 1951), ss. 35-46.

HADÎDÎ, Tevârîh-i Âl-i Osman (1299-1523), (Haz. Necdet Öztürk), İ stanbul, 1991.

HAFIZ HÜSEY iN KERBELAYÎ TEBR iZÎ, Ravzetü’l-Cinân ve Cennetü’l-Cinân, C. II, Tahran, 1349.

HAMMER, Joseph Von, Devlet-i Osmaniye Tarihi, (Terc. Mehmet ATA), C. III, İstanbul, 1329.

Haniwaldanus Anonimine Göre Sultan Bayezid-i Veli, (Haz. Richard F. Kreutel), İstanbul, 1997.

HASAN B. ÖMER, Kızılbaş lığ a Reddiye, Süleymaniye Ktp. Düğ ümlü Baba Bölümü, No: 00197.

HOCA SADEDD N, Tâcü’t-Tevârih, (Haz. smet Parmaksızo lu), C. III, IV, stanbul, 1979.

İDR Si- Bi DLi SÎ, Selim ah-Nâme, (Haz. Hicabi Kırlangıç), Ankara, 2001.

KEMAL PAŞ A-ZÂDE, Fetvay-ı Kemal Paş a-Zâde Der Hakk-ı Kızılbaş , Süleymaniye Ktp. Esat Efendi
Bölümü, No: 3548.

K NROSS, Lord, Rasçvet i Upadok Osmanskoy İmperii, (Rusça’ya çev. M. Palnikov), Moskova, 1999.

KIRZIOĞ LU, Fahrettin, Osmanlılar’ın Kafkas Elleri’ni Fethi (1451-1590), Ankara, 1998.

KÜÇÜKDA , Yusuf, II. Bayezid, Yavuz ve Kanunî Devirlerinde Cemali Ailesi, stanbul, 1995, “Osmanlı Devleti’nin Şah İ smail’in Anadolu’yu Ş iîle tirme Çalış malarını Engellemeye Yönelik Önlemleri”, Osmanlı,I, Ankara, 1999, ss.269-281., “Osmanlı Devleti’nin Şah İsmail’in Şiî Propagandalarına Halvetîye ile Karş ı Koyma Politikası”, XIII. Türk Tarihi Kongresi 4-8 Ekim 1999 Ankara, Ankara, 2002, ss. 435-444.

KÜTÜKO ĞLU, Bekir, Osmanlı- İran Siyâsî Münasebetleri (1578-1612), İ stanbul, 1993.

LÜTF PA A, Tevârih-i Âl-i Osman, (Haz. Âlî Bey), İstanbul, 1990.

MAHMUDOV, Yakup, Vzaimootno eniya Gosudarstv Akkoyunlu i Safevîdov s Zapodnoyevropeyskimi
Stranami, Bakü, 1991.

MÜNECC MBA I, Sahaifü’l-Ahbar fî Vekayii’l-A’sar, C. III, (Terc. Nedim), İstanbul, 1285.

NECEFÎ, Fahruddin Musevî Erdebilî, Tarihi Erdebil ve Dani mendan, C. I, Tahran, 1388.

NECEFLI, Tofik, “Çaldıran Döyü ü Arefesinde Safevi-Osmanlı Münasebetleri Müasir Türkiye
tarih ünaslı ında”, ah smail Hatai-VI. Ümumrespublika Elmi-praktiki Konferansın Materialları,
Bakü, 2007, ss.134-139. “ Şah İ smail’in Sultan II. Bayezid’le Karş ılıklı Münasebetlerinin Müasir Türkiye Tarih ünşaslığ ında Eksi”, Haberler, Sayı 8, Bakü, 2007, ss.33-51.

SARAY, Mehmet, Türk ran Münasebetlerinde iîli in Rolü, Ankara, 1990.

SOLAK-ZÂDE, Tarih, C. I, II, (Haz. Vahit Çabuk), Ankara, 1989.

SÜMER, Faruk, Safevîler Devleti’nin Kuruluş u ve Geliş mesinde Anadolu Türkleri’nin Rolü, Ankara,
1992.










ŞEREFHAN Bi TL SÎ, ş eref-Nâme, (Rusça’ya çev. E. . Vasilyev), Moskova, 1976.

Ş ÜKRÎ- Bi TLi SÎ, Selim-Nâme, (Haz. Mustafa Argun ah), Kayseri, 1997.

TANSEL, Selahattin, Sultan II. Bayezit’in Siyasî Hayatı, İstanbul, 1966, Yavuz Sultan Selim, İstanbul, 1969.“Yeni Vesikalar Kar şısında Sultan İkinci Bayezit Hakkında Bazı Mütalâalar”, Belleten, C.XXVII/106, Ankara, 1963, s. 185-236.

TURSUN BEY, Tarih-i Ebu’l-Feth, (tarihi ve basım yeri yok).

UZUNÇAR ILI, İ smail Hakkı, Osmanlı Tarihi, C. II, Ankara, 1998.

YAZICI, Tahsin, “Safevîler”, İslâm Ansiklopedisi, C. X, İ stanbul, 1988, ss. 53-59.

Y İNANÇ, Rafet, Dulkadir Beyliğ i, Ankara, 1989.



Hiç yorum yok: