23 Mart 2013 Cumartesi

Borç batağındaki Türkiye-Remzi Özdemir


Seksenli yıllardı. Türkiye daha borçlanma kültürüne sahip değildi. Ne kadar kazanıyorsa o kadar tüketiyordu.
Paran varsa alırdın! 
Borç kültürü sadece mahalle bakkalınaydı. O da ay başında kapatılmak üzere yazılan bir defterden ibaretti.
12 Eylül askeri darbesinden sonra iktidara gelen Turgut Özal, ilk olarak KİT’lere, bankalardan kredi kullanarak yatırım yapmayı zorunlu kıldı. Sonra vatandaşa tüketici kredileri ile rahat(?) bir yaşamın yolunu açtı.
Bankalar buna ihtiyaç kredisi dedi.
Adı ihtiyaç ama her şeyde al kullan.
İster buzdolabı al, ister git kumar oyna. Yeter ki bankadan ihtiyaç kredisi al.
İşte Türkiye’nin başına bu borç batağı 1985’ten sonra gelmiştir.
Vatandaş el parası ile rahat harcamayı, bankalar ise kolay kazancı tanıdı.
O gün bugündür bu krediler Türkiye’de tam bir sosyal faciaya neden olmakta.
Sokak başlarında dağıtılan kredi kartları, tek bir SMS ile alınan binlerce liralık krediler ve sonu hüsranla biten yaşamlar.
Türkiye kredi ile büyüyor. Üretimle değil.
Merkez Bankası bunu gördü ve tehlikeyi hissediyor.
Bankalara krediler konusunda baskı yapıyor, biraz frene basın diye.
Ancak bankalar fren yerine gaza basıyor. Sanayiye kaynak aktarmak yerine kolay yolu, yani vatandaşı tercih ediyorlar.
Merkez Bankası’nın son rakamları ürkütücü boyutta.
Tüketici kredileri 8-15 Mart 2013 tarihleri arasında 945.4 milyon TL artışla, 203 milyar 447 milyon düzeyine ulaştı.
Rakamlar ciddi tehlike arz ediyor. Neredeyse nüfusun büyük bir bölümü borçlu. Kimisi ev almış, kimisi araba, kimisi ise tüketici kredisi.
Tüketici kredilerinde bu yazın daha da büyük artış bekleniyor. Bunun nedeni bankaların tatil kampanyaları.
4 günlük lüks tatil için alınan krediler, 1 yıl çalışarak ödenecek. 
Dünyada böyle bir sistem var mı? 4 gün için 12 ay çalış.  
Kredi kartları desen tam bir facia. Yukarıdaki rakamlara kredi kartı borçları dahil değil. O çok daha ürkütücü. Cebimizdeki plastik borç aletinin sayısı şimdiden 60 milyona yaklaştı. Bankaların bu oburca saldırısı bir  kaç yıl içerisinde bu rakamı 70 milyona çıkartacaktır.
Bu arada bir kamu bankası tarafından pazara sürülen kredi kartı rekabeti artırdı.
Ünlü bir popçu ile pazar arayışına çıkan banka, bir çok alış verişte yüksek bonus ile dikkat çekiyor. 50 milyonun üzerinde bir kart pazarında şansı çok az olan kamu bankası, çareyi emeklilerde buldu. Bankadan emekli maaşı alan yaşlılar da dahil olmak üzere hemen hemen herkese otomatik olarak kredi kartı yolladı. Çoğu yaşlı olması nedeniyle maaş kartı sanan vatandaşlar, bankanın böyle bir yola başvurmasına tepki gösteriyorlar. Zira, imza karşılığı verilen kredi kartlarını iptal etmek bir hayli güç.
BDDK’nın uyarılarına rağmen, vatandaş tarafından talep edilmediği halde kart gönderme işini bir kamu bankasının yapması ise üzerinde düşünülmesi gereken bir konu.

Hiç yorum yok: