20 Mart 2013 Çarşamba

300 yıl önce İsveç'te Türk modası-Erhan Afyoncu


Cumhurbaşkanımız bu hafta İsveç'i ziyaret etti.
300 yıl önce Türkiye'ye sığınan İsveç Kralı Demirbaş Şarl, İsveç'e dönüşünde Türk modası başlatmıştı

İsveç'in yetiştirdiği önemli komutanlardan biri Kral Demirbaş Şarl'dı. Demirbaş Şarl, 15 yaşındayken Nisan 1697'de tahta çıktı. Gençliğini av ve eğlence partilerinde geçiren Şarl, tahta çıkınca eğlence ortamından tamamen koptu ve ihtişamlı elbiselerini çıkararak bir asker gibi giyinmeye başladı.

Rus Çarı'nı defalarca mağlup etti

İsveç Kralı, kendisine karşı birleşip 1700 ilkbaharında İsveç'e saldırarak, "Kuzey Savaşı"nı başlatan Danimarka, Rusya ve Lehistan'la yıllarca savaştı. Önce Danimarka'yı daha sonra da Polonya'yı mağlup etti. Sıra Rusya'daydı. Şarl, Fin Körfezi'nde bulunan Narva Kalesi'ni kuşatan Rus ordusuna karşı harekete geçti. İsveç Kralı, uzun bir yürüyüşten sonra kalenin yardımına yetişti ve ordusunun yorgunluğu ile sayıca azlığına bakmadan saldırıya geçti.

Ruslar, 30 Kasım 1700'de meydana gelen muharebede doğru dürüst savaşmadan tüfeklerini bırakarak başlarında çarları olduğu halde kaçtılar. Demirbaş Şarl, esir aldığı askerleri serbest bırakarak, Rus ordusuna değer vermediğini gösterdi.

İsveç Kralı'nın sayıca az ordusuyla ardı ardına kazandığı zaferler, Avrupa'da büyük bir yankı uyandırdı. Avrupa'da yeni bir İskender'in doğduğu konuşuluyordu. İsveç'e karşı mağlup olan Rus Çarı Petro ise bu sırada Avrupa'dan getirttiği subaylarla ordusunu yeniden organize ediyordu.

Osmanlı'ya sığındı

Osmanlı yönetimi, Avrupa'nın kuzeyindeki gelişmeleri yakından takip ediyordu ve İsveç'le Rusya'ya karşı ittifak görüşmeleri yapıyordu. Demirbaş Şarl, 1707'de Rusya'yı işgale başladı. Rus Çarı Petro, modernleştirdiği ordusuna rağmen bir meydan muharebesine girmeyerek geri çekildi. Geri çekilirken de her tarafı yaktırıp, yıktırdı. Holovcin'de meydana gelen muharebeyi yine İsveç kazandı ancak yiyecek sıkıntısından dolayı İsveç ordusu Moskova'ya doğru gidemeyerek Ukrayna'ya yöneldi. Ukrayna'da da manzara aynıydı.

Demirbaş Şarl, asker, mühimmat sıkıntısına rağmen sefere devam etti fakat bu kez de ileride Napolyon ve Hitler'i de mağlup edecek Rus kışı ile karşı karşıya kaldı. İsveç ordusu ağır kış şartlarında büyük kayıplar verdi. Şarl, Ukrayna'da Vorskla Nehri'nin kenarında bulunan Poltava'da Rus ordusuyla karşılaştı. İsveç Kralı, muharebeden birkaç gün önce yaralandığı için savaşı iyi yönetemedi. 8 Temmuz 1709'da Poltava Muharebesi'nde Ruslar karşısında ağır bir mağlubiyet aldı. Kaçarak, beş gün beş gece süren zorlu bir yolculuğun ardından Osmanlı İmparatorluğu'na sığındı.

Rus ordusu, iki ülke arasındaki İstanbul Antlaşması'nı çiğneyip İsveçliler'i takip bahanesiyle Osmanlı sınırını geçerek, Özi kenarında kayık bekleyen İsveç askerlerine saldırdı. İsveç Kralı kurtulmasına rağmen, askerlerinin çoğu Ruslar tarafından öldürülmüştü.

Üçüncü Ahmed, durumu haber alınca Şarl'ın misafir olarak kabul edilip, bir kral gibi muamele edilmesini, masraflarının Osmanlı Devleti tarafından karşılanmasını emretti.

Demirbaş Şarl'ın Osmanlı topraklarına sığındığındaki niyeti en fazla iki hafta burada kalarak, tekrar kuvvet toplamak üzere ülkesine dönmekti. Ancak Osmanlı ülkesinde mülteci olarak beş yıl üç ay kaldı.

İsveç'e karşı kazandığı zaferle havaya giren Rus Çarı Birinci Petro bu defa Osmanlı'ya saldırdı. Ancak Sadrazam Baltacı Mehmed Paşa komutasındaki Osmanlı ordusuna Temmuz 1711'deki Prut Muharebesi'nde mağlup oldu.

İsveç'te Türk izleri

Osmanlı yönetimi, savaştan sonra Rusya ile anlaşmazlığı uzatmak istemediği için Şarl'ı ülkesine göndermeye karar verdi. Kral ise yolun güvenli olmadığını öne sürerek, gitmek istemedi. Ancak başka çaresi kalmayınca, 1714 Ağustos'unda padişahtan izin isteyerek Osmanlı topraklarından ayrıldı. 1714 Kasım'ında ülkesine ulaştı. İsveç, krallarının olmadığı dönemde perişan bir hale düşmüştü. Bir başarı kazanarak, mağlubiyet izlerini silmek için Norveç'e karşı bir sefer düzenledi ancak 1718'de Fredrishald kuşatması sırasında vurularak 36 yaşında öldü.
Demirbaş Şarl'ın Türkiye'de kalması ve Doğu kültürü ile tanışması İsveç üzerinde günümüze kadar gelen derin izler bıraktı. İsveç Kralı'nın ülkesine dönmesinden sonra dolma, buzlu şerbet ve kahve İsveç'e geldi. "Kalabalık, sofa, yıldırım, yaramaz, köşk, divan" gibi kelimeler, İsveç diline girdi.

İsveç Kralı, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki şehir planlanmasından etkilenmişti. Stockholm'da aynı tarz planlamaya gitmeye çalışarak parklar yaptırttı. Demirbaş Şarl, yaptırttığı iki yeni gemiye jilderim (yıldırım) ve jaramas (yaramaz) isimlerini koymuştu. İsveç gemilerinde hâlâ aynı isimler kullanılır.

İsveç'in borcu

Osmanlı yönetimi, beş yıl üç ay ülkesinde kalan İsveç Kralı ile maiyetinin masraflarını karşılamış ve borç para vermişti. Ülkesine dönerken de Demirbaş Şarl'dan borçları karşılığında iki senet alınmıştı. Bâbıâli, yani Osmanlı Hükümeti krala verilen 3 milyon gümüş taleri istemek üzere Ağustos 1726'da Kozbekçi Mustafa Ağa'yı İsveç'e elçi olarak gönderdi. Mustafa Ağa, bir yıl Stockholm'de kaldıktan sonra borcun çok az bir kısmını tahsil ederek geri döndü. 1730'da Mehmed Said Efendi hem Birinci Mahmud'un tahta çıkışını haber vermek hem de alacakları istemek üzere İsveç'e gitti. Ancak Said Efendi, İsveç ekonomisinin bozukluğu yüzünden parayı tahsil edemedi.
İsveç Kralı Frederik bir müddet sonra, İstanbul'a elçi göndererek, paraları olmadığını borçlarını silah vererek ödemeyi teklif etti. Osmanlı yönetimi alacağını başka türlü tahsil edemeyeceğini anlayınca, bu teklifi mecburen kabul etti. İsveç, 1738'de Osmanlı'ya bir gemi ve 30 bin tüfek vermeyi kabul etti. Alınan silahların değeri İsveç'in borcunu karşılamıyordu. Ancak Sultan Birinci Mahmud, aradaki dostluğa binaen kalan alacağını bağışladı.

Askerlik tarihinin parlak ismi

İsveç, küçük bir ülke olmasına rağmen askerlik alanında tarihte önemli bir aktör oldu. Demirbaş Şarl'dan önce İsveç Kralı Gustav İkinci Adolf, 1618 ile 1648 yılları arasında Avrupa'da meydana gelen "30 Yıl Savaşları"nda çağının askerlik stratejilerini altüst etti.

Çocuk avcı

Demirbaş Şarl'ın çocukluğunda savaş konusunda beceri kazanması için büyük av partileri düzenlenmişti. Veliaht da daha sekiz yaşında üç geyik vurmuş, 12 yaşında da bir ayı avlayarak bu konudaki maharetini göstermişti.

Hiç yorum yok: