15 Şubat 2013 Cuma

Şanlı Yavuz, kirli havuz-Avni Özgürel


Yıl 1925. Denizlerin incisi Yavuz'un tamiri, tamir için de dev bir havuz gerekti. 'Havuz' cumhuriyetin ilk yolsuzluğunu içine alacak kadar büyüktü.

Yavuz zırhlısı Osmanlı'nın 1. Dünya Savaşı'na
girmesini sağlamak için bir gecede Goeben adıyla kaydedildiği Alman donanmasının envanterinden çıkarılıp serenine Türk bayrağı çekilen, fesli Alman mürettebatıyla Karadeniz'e çıkıp Sivastopol'u bombalamasıyla istenen emrivakiyi gerçekleştiren ünlü ağır kruvazör.. Enver Paşa'nın donanmaya katılmasını, "Oğlumuz oldu" diye müjdelediği gemi... Besbelli gemilerin de şanslısı, şanssızı var. Çanakkale'de ve Kurtuluş Savaşı'nda büyük kahramanlık göstermiş Türk gemileri sadece adlarıyla anılırken (Hamidiye, Nusret) Yavuz göbek adıyla doğdu: Şanlı. Her zaman el üstünde tutuldu. Atatürk'ün dahi son arzuları arasındaydı onu ziyaret, kısmet olmadı. Büyük kurtarıcının naaşını İstanbul'dan Anadolu'ya geçirecek gemi düşünüldüğünde kimsenin aklına ondan başkası gelmedi. Şanlı Yavuz'umuz öyle ağır ve hantaldı ki bakımı her zaman problem oldu. 1970'lere kadar 'Yavuz'u kurtarmak' fikriyle sayısız kampanya açıldı, müze haline getirilmesi dahil bir dizi düşünce gündeme geldi. Ama Yavuz'u, hareket etmese bile su üstünde tutmanın maliyeti dahi göze alınacak boyutu aşınca; çaresiz ve sessiz sedasız gövdesinin hurda niyetine satılması, seren direğinin anı olarak Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nın önüne dikilmesine karar verildi.
Yavuz bakanlığı!
Yavuz'un ufak tefek tamirleri mevcut tersanelerde yapılsa da, bunlarla onu yüzer tutmak mümkün olmadı. Atatürk, Yavuz'un haşmetli gövdesiyle donanmanın yüzük taşı olarak hizmette kalmasını arzuluyordu.
Hükümet 'check-up' ve büyük onarım kararı aldı. Tamir Türkiye'de İzmit Körfezi'nde yapılacaktı ama Türkiye'de Yavuz'un içine sığacağı büyüklükte havuz yoktu. Geminin o çapta bir havuza çekilmesi, sonra havuzun suyunun boşaltılması ve tekneyi dengede tutacak destek konstrüksüyon kurulmasıyla çalışma ortamının sağlanması gerekiyordu. 
Bakım işini 1924'te Milli Savunma Bakanlığı'nın Bahriye Dairesi üstlenmişti. Memurlar araştırmış, incelemiş sonunda Armstrong Vikers diye bir İngiliz firmasından otuz bin tonluk havuzun kiralanabileceği sonucuna varmışlardı. Ancak bu karardan üç hafta sonra aniden bir Denizcilik Bakanlığı kurulmasına karar verildi. Başbakan İsmet İnönü yaptırılacak işin boyutlarının 'daireyi aştığı' kanaatindeydi. 'Bahriye Nazırı' olarak eski İstiklal Mahkemesi başkanlarından İhsan Bey'i (Topçu okulunda öğretmenlik de yaptığı için arkadaşları arasında Topçu İhsan diye anılırdı; soyadı Eryavuz) seçmişti.
Bakanlığın tek işi Yavuz değildi belki ama en önemli işinin o olduğu su götürmezdi.
İhsan Bey, havuz kiralama konusunu üstüne aldı ve yabancı firmalarla temasa geçti. 
Bahriye Dairesi kaynaklı dedikoduların ortalığı kaplaması gecikmedi; Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak'ın durumu Atatürk'e intikal ettirmesi de. 
İnönü bakanlığı lağvetmeye karar verdi. Değiştirmek istediği başka bakanlar da vardı. Yavuz'un onarımı işini yine Bahriye Dairesi yürütecekti. Ancak Atatürk tatmin olacak gibi değildi. İnönü anlatıyor:
Yavuz'un tamirinin gecikmesi cumhurreisi hazretlerini üzüyordu. Bir gün Dolmabahçe'de bana Bahriye Vekaleti'nde sağlam olmayan haller meydana geldiğini, dikkatli olmam gerektiğini söyledi.
İnönü 24 Aralık 1927' de TBMM'ye bir yazı gönderek soruşturma istedi. "Yavuz'un tamiri işinde İhsan Bey'in güven sarsılmasına yol açacak şekilde, Bakanlar Kurulu kararına aykırı ve yasal yetkisinin dışına çıkarak hareket ettiği" gerekçesiyle Yüce Divan'a verilmesi gerektiği kanaatindeydi İnönü. 
Ardından konuyu derhal gündeme aldırıp Meclis'e daha ayrıntılı bilgi verdi:
"Cumhurreisiyle görüşmemi İhsan Bey'e anlattım ve doğru hareketin, Yavuz'un tamiri için Saint Nazar şirketiyle yapılmış sözleşmenin değişikliğe uğrayan maddelerinin iptali olacağını ve şirket aleyhine soruşturmanın devam etmesi gerektiğini söyledim.
Çünkü Yavuz'un tamirini üstüne alan bu Fransız şirketi, Yavuz'un havuza girerken kazaya uğramasından dolayı sözleşmedeki sigorta maddesinin kendi lehine değiştirilmesini istemişti, biz de kabul etmeyerek, protesto çekmiştik. İhsan Bey'e, Bahriye Vekaleti'nin lağvedileceğini ihsas ettim. Nitekim böyle oldu. İhsan Bey, değiştirilen, Bakanlar Kurulu'nun reddettiği uzman eleman getirtilmesine ve ödeme takvimine dair maddeleri eklemiş..."
Şahsi sipariş gibi
Belgeler incelendiğinde sözleşmenin teamüllerne aykırı olarak şirket temsilcisiyle İhsan Bey arasında aktedilip noterde imza altına alındığını görmüştü.
"Hayretler içinde kaldım" diyordu Paşa. İhsan Bey ödeme takvimini yaparken ne Başbakan'a, ne Maliye Bakanı'na danışma ihtiyacı hissetmişti. Sözleşmeye dair işlemlerin Bakanlar Kurulu'nun görev süresinin bitiği hafta, tatil olan pazar günü noter açtırılarak tamamlandığı görüldü. 
TBMM'de İhsan Bey de konuştu: Yavuz havuza alınırken bir metre kadar düştü. Havuzun tamiri otuz hafta sürecekti. Şirkete, "Gelin işe başlayın" dedik. Şirket, sigortanın yüzde bir üzerinden yapıldığını, şartların yüzde 5'e çıkarılması gereğini gösterdiğini söyledi. Protestoyu reddettiler. Uzman danışman konusunda ise, bana bunun Hazine'nin çıkarına olacağı söylendi. 
İnönü bizzat ilgilendi
Bizzat İnönü işi gücü bırakmış, herkesle konuşup gerekli bilgileri almaya, yüzleştirmeler yaparak doğruyu öğrenmeye koyulmuştu. Eskilere ek yeni iddialar ortaya çıktı. İhsan Bey İngiltere'deki havuzun alınması işinde, sorumluluğu olmayan, yabancı şirket temsilciliği yapan emekli bir amirali şahsen görevlendirmiş, bunu yaparken ödenecek bedel konusunda bakanlık personelinin görüşünü almamış, bir bakıma şahsen 'müşteri' sıfatıyla havuza talip olmuştu. Bakanın bu emekli amiralin telgrafla istediği parayı elçilik kanalıyla gönderdiği iddia ediliyordu.
İhsan Bey TBMM komisyonunun karşısına geçtiğinde durumun lehine sonuçlanmayacağından emindi:
Endişeliyim. Komisyon başkanı tüm delil ve bilgilere sahipmişcesine suçlu olduğumu gazetesinde yazdı. Katip üye makalesiyle beni teşhir etti. Husumeti yönelten kişinin (İnönü) kudretini göz önüne alınca, endişelenmekte haksız değilim...
Milletvekilleri işi alan şirketin komisyoncularıyla kendisinin ticari bağlantısı olup olmadığını sordu İhsan Bey'e. "Geçmişte ortak ticaret için anlaşmış-
tık, bakan olunca ayrıldım. Bunun Yavuz 
ile ilgisi yok. Basında onunla Meserret Oteli'nde görüşüp kırk bin liralık teminat mektubu aldığım id-dia ediliyor, bu yalan" diyor, yeminler ediyordu. Milletvekilleri ise sorularla sıkıştırmayı sürdürüyordu.
İhsan Bey Yüce Divan'a sevkini kendisinin de istediğini, bu ithamla yaşayamayacağını söyleyerek, milletvekillerinden yardım istedi. 28 Ocak 1928'de dokunulmazlığı kaldırıldı. Sonra Yüce Divan'a sevki kararlaştırıldı. Birleşimde konuşan İnönü öfkeliydi: İhsan Bey kendisine husumet yönelten şahsın nüfuz ve kudretinden korktuğunu söylüyor. Beni kastediyor herhalde. Husumet için sebep lazım. Kendisiyle Yavuz dışında bir sebeple münasebetim olmadı. "Emanete hıyanet etmem" diyor. "Edemez tabii ki, karşısında TBMM'yi bulur."
Tutuklu yargılanan İhsan Bey, çoğu suçlamadan 'teşebbüsten öteye gitmemiş olması' sebebiyle beraat etti. Tamir için alınacak malzemenin bedel tespitinde 'fesat karıştırmak'tan iki yıl ağır hapis ve iki yıl memuriyetten men cezalarına mahkûm edildi.
2 bin liralık tamir ödeneği
İhsan Bey, TBMM'nin 2 bin lira ödenek ayırdığı Yavuz'un tamiri işine talip şirketlerden biriyle anlaşıp, diğerine bilgi vermemiş olmakla suçlanıyordu. İnönü, Atatürk'ün de uyarısıyla işi sıkı tutuyordu. TBMM soruşturma komisyonunda çok ünlü isimler vardı: Yunus Nadi, Hakkı Tarık Us, Refik Koraltan, Mehmet Emin Yurdakul, Ahmet Ağaoğlu, Celal Nuri İleri, Yusuf Akçura.

Hiç yorum yok: