2 Ocak 2013 Çarşamba

Tacikistan'daki yapayalnız mezar -Murat Bardakçı


Tacikistan'daki yapayalnız mezar


Bugün bu köşede gördüğünüz fotoğraf, 1996 Ağustos'unda Tacikistan'da, Pamir Dağları'ndaki Çegan Tepesi'nde çekildi...
Resimdeki sivillerin bazıları askerdi...
Tacikistan'a bir mezar nakli için, devlet tarafından gönderilmişlerdi: Enver Paşa'nın mezarını getireceklerdi...
Fotoğraf, mezarın kemiklerin nakledilmesi maksadıyla açılmasından hemen önce edilen dua sırasında çekildi. Karenin sağ alt tarafındaki tümsekte, Enver Paşa'nın mezarını görüyorsunuz.
Hayata 1922'nin 4 Ağustos'unda, bir Kurban Bayramı sabahı Sovyet mermileriyle veda eden Enver Paşa'nın cenazesi, vefatından tam 75 sene sonra, Türkiye'ye getirildi ve 1996'nın 5 Ağustos günü zamanın cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in de katıldığı bir devlet töreniyle İstanbul'da, Hürriyet Tepesi'nde toprağa verildi.
Önceki gün, Paşa'nın katledilmesinin 88. yıldönümü idi ve imparatorluğun son döneminin en önemli ve en etkili isminden bugün bu sebeple bahsetmek istedim.

KİTAPLARDAKİ ARTIŞ
Dikkat ederseniz, son senelerde, özellikle de son üç yıl içerisinde Enver Paşa'yı konu alan kitapların sayısında geçmişe oranla çok büyük bir artış olduğunu görürsünüz.
Bu kitapların ortak bir özellikleri vardır: Hiçbirinde maalesef yeni birşey söylenmemiş ve tamamı Şevket Süreyya Aydemir'in konusunda hâlâ tek kaynak olan üç ciltlik eserinden makaslanmışlardır. Üstelik, asırlardır kurtulamadığımız "ya ifrat ya tefrit" âdetimiz Enver Paşa meselesine de hâkim olmuş, Paşa hiçbir alâkası bulunmadığı halde ya "Büyük Türkçü" veya "Turancı" yapılmış, yahut imparatorluğun son senelerinde yaşanan bütün musibetlerin tek sorumlusu gösterilmiştir.
İşin unutulan tarafı, Enver Paşa'nın da bir insan olduğu, her fânî gibi hatalarının ve sevaplarının bulunduğu ama aldığı kararların neticesinde gelinen noktada hiçbir kasdının aranmaması gerektiğidir. Son dönem tarihimizin bu çok önemli ismi, hatalarıyla yahut sevaplarıyla artık tarihe mâlolmuştur ve doğrularıyla da, yanlışları ile de bize aittir.

EN BÜYÜK BAĞIŞ
Paşa, devrinin geleneklerine uyarak hayatı boyunca hiç durmadan yazmış, günlükler tutmuş, altında imzasının bulunduğu önemli resmî belgelerin neredeyse tamamının kopyalarını saklamıştı. Büyük bir aşkla bağlı olduğu hanımı Naciye Sultan'a, Türkistan'da bulunduğu günlerde hemen her gün gönderdiği mektuplarında oralardaki faaliyetini bütün detaylarıyla anlatıyordu. Bu geniş arşiv çok büyük bir şans eseri olarak dağılmadı, ailesi tarafından mükemmel şekilde muhafaza edildi ve Paşa'nın çocuklarının ardarda vefatından sonra Ankara'nın önde gelen işadamlarından olan torunu ve aziz dostum Osman Mayatepek'te toplandı, Osman Bey de, evrakın tamamını yayınlamam için bana devretti.
Yakın bir gelecekte, Enver Paşa hakkında bütün bu belgelere dayanarak oldukça hacimli yeni bir biyografi yayınlayacağım. Paşa'nın torunu Osman Mayatepek de, kitabın çıkmasından sonra, dedesinin arşivinin yanısıra özel eşyalarını, hattâ silâhlarını Askerî Müze'ye bağışlayacak.
Son dönemin müzecilik bakımından en zengin hibelerinden biri olacak olan bu bağışın haberini şimdiden vermek istedim.

Hiç yorum yok: