3 Kasım 2012 Cumartesi

Da Vinci'nin köprü projesini Osmanlı beğenmemişti -Mustafa Armağan


Da Vinci'nin köprü projesini Osmanlı beğenmemişti

Cumhuriyet döneminde Recep Tayyip Erdoğan kadar tarihe atıflarda bulunan bir başbakan gelmedi.
İtiraf edelim ki, tarih alanı, biraz da onun gayretiyle canlandı. Yakın tarihe, özellikle İsmet İnönü’ye eleştirel baktı, Fatih, Kanuni gibi padişahları örnek olarak gösterdi, Akif gibi şahsiyetleri kucakladı, Avrupa’ya, tarihlerini kastederek ‘aynaya bakın’ dedi. Velhasıl son 10 yıl tarihe, tarih tartışmalarının zirveye tırmandığı dönem olarak geçecek. 2023’e kadar bu hararetli sürecin devam edeceğini ve sonunda tarihle barışacağımızı düşünüyorum.
Özetle Başbakan tarih kültürümüz açısından iyi yolda. Bunu bu köşede defalarca dile getirdik. Lakin geçtiğimiz günlerde Türkiye’de ‘Rönesans dahisi’ olarak bilinen ve Dan Brown’ın romanıyla gündeme gelen Leonardo Da Vinci’nin İstanbul’da yapmak istediği köprü projesinin gerçekleştirileceğini açıklaması kafamızı karıştırdı.
Öncelikle 1502 yılı civarında Leonardo Da Vinci’nin bilim ve teknolojiye merakını ve Haliç’e İstanbul’un iki yakasını birleştirecek bir köprü yaptırma arzusunu işittiği II. Bayezid’e, takdir edeceği ve kendisine çil çil altınlar kazandıracak bir proje sunmak istediğini biliyoruz. Da Vinci, hesaplar, yazar çizer ve sonunda not defterine şu cümleleri düşer:
“Genişliği 24 metre, su üstü yüksekliği 42 metre, uzunluğu 360 metre, yani deniz üzerindeki kısmı 240 metre, karaya oturan kısmı da 120 metre olan mahmuzlu bir köprü.”
OSMANLI’NIN REDDETTİĞİ PROJE
19. yüzyılda Walter Pater adlı tarihçi kendisini keşfedinceye kadar hep inanılmaz ama uygulanması mümkün olmayan projelerin mucidi olarak tanınan Da Vinci’nin Haliç’e yapmak istediği köprü, gerçekten de devrimci bir tasarıma sahiptir ama kendi çağındaki uzmanlarca bile şüpheyle karşılanmış ve gerçekleşmesi imkânsız bir proje olarak değerlendirilmiştir.
Haliç’i tam 240 metrelik tek bir devasa kemerle geçmeyi düşünmüştü. Köprünün su üstü yüksekliği tam 42 metreydi ki, böylece altından yelkenli gemiler rahatça geçebilecekti. (42 metrenin ne demek olduğunu Boğaz Köprüsü’nün 64 metrelik su üstü yüksekliğiyle mukayese ederek anlayabilirsiniz.)
Ancak bu muazzam boyutlarda tek kemerli taş köprü o zamana kadar da, günümüzde de inşa edilebilmiş değildir. Mevcut dünya rekoru, Lüksemburg’daki Adolf Köprüsü’ne aittir ve uzunluğu 85 metredir. Düşünün, bu 20. yüzyıl taş yapısı bile Da Vinci’nin akla zarar köprü projesinin sadece üçte biri ebadındadır. (http://lydiarae.hubpages.com/hub/The-Galata-Bridge)
Leonardo’nun devasa taş köprü projesi tarihin mahzenlerine teslim edilmiştir. Norveç’teki 2001 tarihli köprü ise ilhamını ondan almakla birlikte epey moderndir ve modern malzemeyle yapılmıştır. Dahası, aslından 105 metre kısadır!
İngiliz sanat tarihçisi Jerry Brotton’un yazdığına göre Leonardo, Milano Dükü Ludovico Sforza’dan yüz bulamayınca II. Bayezid’e köprü teklifinde bulundu. Köprüyü inceleyen Sultan, Da Vinci’nin hayalî (unrealistic) tasarımlarından hayal kırıklığına uğradı. Rönesans’ın dahisi Osmanlı Sultanı’nın gözünden düştü. Projenin hesaplamaları açıkça hatalıydı. Aslında hatalarının kendisi de farkında olmalıydı ki, hayatında bu fikirlerini neşretmeye hiç kalkışmamıştı (“The Renaissance Bazaar”, Oxford: 2002, s. 204).
Leonardo Da Vinci, çağdaşları arasında hayalciliğiyle tanınırdı. Hayata geçirilmeyen projelerin adamıydı o. 19. yüzyılda yeniden keşfedilinceye kadar da büyük ölçüde öyle kaldı.
Bildiğimiz, projenin Sultan II. Bayezid’in önüne gittiği, kendisi ve uzmanları tarafından dikkatle incelendiğidir. Ancak bu yanlış mühendislik hesaplarıyla dolu hayalî proje Osmanlı tarafından reddedilmiştir. Başka bir deyişle, Rönesans’ın dahisinin yanlış hesabı, İstanbul’dan dönmüştür. (Proje belgesini ve çizimleri Topkapı Sarayı Müzesi’nde bulup 1952’de ilim âlemine sunan, Alman Türkolog Franz Babinger’dir.)
Leonardo da Vinci, Haliç’i 240 metrelik devasa bir kemerle geçmeyi düşünmüştü. 

DA VİNCİ’NİN BİLİNMEYEN YÖNLERİ
Batılılar Da Vinci’yi saf Avrupalı bir dahi olarak göstermeye kalktıkları için Doğu ile ilişkilerini gözlerden gizlemeye çalışırlar. Ancak son yıllarda yapılan çalışmalarla bu bilgiler de gün ışığına çıkmaya başladı.
Da Vinci’yi o yıllarda Osmanlı Devleti’ne karşı Floransa’yla ittifak kurmak isteyen Memlûk hükümdarı Kayıtbay’dan da iş koparmaya çalışırken görürseniz şaşırmayın derim. Da Vinci’nin bizimle ilgili bir başka bilinmeyen yönü ise Venedik Senatosu’na Türklere karşı Isonzo Nehri’nin nasıl savunulacağıyla ilgili olarak gönderdiği mektuptur. Şöyle akıl verir Senato’ya:
“Anladığım kadarıyla Türkler Isonzo Nehri’ni aşmadan İtalya’nın en ufak bir parçasını dahi istila edemezler… Sonsuza kadar geçerli hiçbir koruma düzeneği yapmak mümkün değilse de, şunu dikkatinize sunmaktan sarfınazar edemem ki, az sayıda insan bu nehrin yardımıyla birçok insanın yapabileceği işi başarır.”
Bu arada Leonardo’nun bir projesi için incelemelerde bulunmak üzere Türkiye’nin güney sahillerine, Akdeniz’in doğusuna geldiğine dair bir kanıt vardır ama bu husus da tahkike muhtaçtır.

İŞTE O MEKTUP
Da Vinci’nin II. Bayezid’e yazdığı söylenen mektubun sadeleştirilmiş hali şudur:
“Bu kulunuz işittim ki, İstanbul’dan Galata’ya bir köprü yapmak kasdında imişsiniz ama bilir kişi bulamadığınızdan yapamamışsınız. Ben kulunuz bilirim, köprüyü bir yay gibi yüksek kaldırayım ki hiç kimse yüksekliğinden dolayı üzerinden geçmeye razı olmaya. Ama düşündüm ki bir çıkma (dalgakıran-rıhtım) yaparak ondan sonra suyu çıkarayım ve kazıklar koyayım. Şöyle yapayım ki altından hemen yelken ile bir gemi çıka ve öyle bir şekil vereyim ki, kalktığı zaman istedikleri vakit (gemiler) Haliç’ten Anadolu yakasına geçeler. Ama sular daim aktığı için kenarlar yenir. Bu husus için bir tertip yapayım ki o akan su aşağıdan akıp kenara zarar etmeye. Senden sonra olan padişahlar kolay harçla yapalar. Bu sözlerin doğruluğuna inşallah inanırsınız ve ben kulunuzu daima hizmetinizde bilip emredersiniz.”
Mektupta geçen ve genellikle atlanan “köprüyü bir yay gibi yüksek kaldırayım ki hiç kimse yüksekliğinden dolayı üzerinden geçmeye razı olmaya” ifadesinin ne anlama geldiğini çözen oldu mu bilmem. Bir köprü yapacaksınız ve üzerinden kimse geçmeye razı olmayacak!? Alın size Osmanlı’nın Da Vinci’yi reddetmesinin gerekçelerinden biri daha.
Osmanlı reddetti, biz yapıyoruz. Peki hani ‘Osmanlı dedelerimizin izindeyiz’ diyorduk. Yapmadıklarının da izinde olmamız gerekmez mi?
Hayırlı bayramlar cemi cümlemize.

Hiç yorum yok: