Türkiye'nin yakın tarihinin neresine dokunsanız, elinizde kalıyor. Her olayın altında mutlaka bir cinlik, bir yalan kendini gösteriyor. Devletin tepe noktalarında görev yapanlar anılarını yazmadığı için hiçbir şey aydınlanmadan gelip gidiyor.
Kol kırılır yen içinde kalır mantığı bunun en net örneği. Bir olayı yaşayanlar, içinde olanlar bunun gerçek boyutunu anlatmadan göçüp gidiyorlar.
Mesela Mehmet Ağar konuşsa çok şey aydınlanır, ama konuşmuyor. Her şeyi devlet için yaptım diyor. Keza Mehmet Eymür de öyle. MİT'te çok kritik görevler alan Eymür geçenlerde TVNET'te Ferhat Ünlü'nün sunduğu 'İstihbarat' programına katıldı.
Kendisine sorulan her soruya verdiği cevap hep kem küm düzeyinde. Yeşil öldü mü diye soruluyor, 'Olabilir, belki' diyor. Susurluk soruluyor, ben o dönem etkin değildim diyor.
Aslında devlet görevlilerin en tepesindekiler neyin ne olduğunu biliyor. Ama konuşmuyorlar. Konuşulmayınca biz de yakın tarih konusunda sadece atıp tutuyoruz.
Benim zihnimi en çok kurcalayan konu Hiram Abas'ın ölümüdür. Hiram Abas hem ismi hem cismiyle etkili bir MİT görevlisiydi. Önemli görevlerde bulundu.
Ne kadar doğru tartışılır, ama 1971 darbesinden sonraki meşhur Ziverbey işkencelerinde Mehmet Eymür'le birlikte yer aldığı iddia edildi. Bu yüzden de solcuların hep hedefindeydi. Başta İşçi Partililer olmak üzere sol fraksiyonların tamamına yakını Abas'tan nefret ediyor.
Hiram Abas'ı MİT'e alan kişi tam bir anti-komünist olan Fuat Doğu'ydu. Soğuk Savaş'ta Türkiye Batı bloğunda yer alıyordu. Dolayısıyla MİT'in yönetim kadrosunun sol karşıtı bir anlayışa tâbi olması gayet normaldi.
Abas'ın aktif olarak yeraldığı olay ASALA operasyonlarıydı. ASALA'ya karşı yürütülen operasyonları bizzat Hiram Abas'ın koordine ettiği biliniyor. Tabii bu olayın detayı da bilinmiyor. Abas bu olaydan sonra MİT'ten ayrılıyor. Bu ayrılık 1978'de Orgeneral Namık Kemal Ersun'un tasfiyesine bağlandı ama bu çok doğru değildi.
Özal'la beraber Abas yeniden MİT'e döndü. Özal MİT'i sivilleştirmek istiyordu. Bu yüzden Abas'a çok güveniyordu Özal. Çünkü MİT müsteşarları hep askerdi ve yapısı hantaldı. Ayrıca bölgede daha aktif olması Özal'ın arzusuydu.
Şartlar gereği ya da siyasi meseleler bunu mümkün kılmadı. Abas da 1988'de emekliye ayrıldı. 1990'da evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. Peki Hiram Abas'ı kim öldürdü? Olayı Dev-Sol üstlendi, ama onlar bu işin sadece taşeronuydu. Gerçek faillerin kim olduğu belli değil.
Abas'ın hem MOSSAD hem de CIA'ya yakın olduğu iddia ediliyordu. Bir diğer iddiaya göre milliydi. Bu iki istihbarat teşkilatına yakın olduğu için MİT içi bir hesaplaşmanın sonucu öldürüldüğü de sıklıkla dile getirildi.
Öldürülmesinin arkasında bir nokta var ki, kimse üstünde durmadı. Hiram Abas gerçekten ASALA'ya karşı büyük bir operasyon yürütmüştü. Bu durum Ermenilerde hiçbir zaman hoş karşılanmadı. Tıpkı geçmişte Cemal Paşa ve Talat Paşa'nın öldürülmesi gibi Abas'ı da acaba Ermeniler öldürmüş olabilir miydi?
Ayrıca Abas'tan istediklerini alamayan MOSSAD ve Ermenilerin rahat hareket ettiği Fransız istihbaratı bu işin içinde olabilir mi? Mehmet Eymür'ün Türkiye'yi 50 yıl Türkler yönetmedi sözünü de bir kenara koyarsak puzzle biraz daha netleşir. 1990'dan sonra Türkiye'de fail-i meçhullerin iyice arttığını, öldürülmek istenen herkesin öldürüldüğünü de hemen ekleyelim. Abas domino taşlarının sadece birincisiydi. Diğerleri çorap söküğü gibi gelecekti.
Hiram Abas'ın niçin öldürüldüğünü en iyi MİT bilir. Şayet devlet sırrı değilse açıklamak da onlara düşer.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder